“İyi aletler temin etmek imkânsız olduğunda, yapılacak en iyi şey, eldekilerin kusurlarını anlamaktır.”

John.Stuart Mill

 

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca "İstinaf sisteminin can damarlarını oluşturan gerekli  mekanizmaları oluşturamazsak ve işlevsel şekilde kullanamazsak doğal olarak yeni sistemden beklenen verimliliği de sağlayamayız."(6. Yılında İstinaf Değerlendirme Toplantısı, 20.09.2022).

Üst mahkemelerden istinaf (ikinci derece temyiz), yerel mahkemece verilen gerekçeli bir kararın hukuki veya maddi sebeplerle kaldırılarak yeniden bir karar verilmesi için açılan dava üzerine yapılan yargılamadır.1 Bu bağlamda, üçüncü derece mahkeme olarak Yargıtay, ikinci derece mahkeme üzerinde hukuki denetim yapan (bozma) mahkemesi olacaktır.  Ne var ki, ikinci ve/ya üçüncü derece temyiz hakkının tanınması sonuçta davayı sonlandıracak kararın alınmasında bir gecikmeye yol açmaktadır.  İşte ülkemiz yargı gündeminde ve özellikle yargı yılı açış konuşmalarında yer alan istinaf ve yasalaşan bu kurum hakkında yanıt bekleyen şu sorular sistemler modeli/etki tepki modeli açısından irdelenmelidir:

- Vasıtalar ve amaçlar düzleminde istinafla ne elde edilmek isteniliyor?

- Vasıta ve amaç arasındaki ilişki ne boyutta algılanmaktadır? 

- Erişilebilir nitelikte bir amaçtan yoksunluk dışında, Déja vu takıntı haline gelen bir “vasıta” mı söz konusudur?

- Bu durumda, vasıtaya yönelik bilinç dışı motivasyonların çözümlenmesinde nasıl bir profille karşılaşacağız?

- Öte yandan, tüketici perspektifinden bakıldığında bu vasıtaya toplum katında bir ihtiyaç duyulmakta mıdır?

- Kuralları olan bir oyun olarak yargılama süreci bizlerin rüyalarını gerçekleştireceği bir oyun olmayıp, bu süreçte kalitenin sağlanmasıdır. İstinafla kalitede artış mı sağlanacak?

- Tüsiad’ca yayınlanan Yargılama Düzeninde Kalite adlı eserde hukukta istinaf önerilirken, cezada gereksiz görülmesi nasıl açıklanacaktır? 

- Yoksa ana etmen, Yargıtay’ı ağır iş yükünden kurtarmak mıdır? 

- İstinaf vasıtası ile Yargıtay'daki iş yükünün yalnızca yer değiştirmesi/ dağıtılması nasıl göz ardı edilmektedir? 

- Fransız sosyolog/kriminolog G.Tarde’ın(1843-1904) “Taklidin Yasaları” (Les Lois de l’Imitation) adlı eserinde belirttiği gibi “çoğu şeyleri benimseme nedenimiz babalarımız veya komşularımızın yapmış olmasından daha iyi bir neden olmayışı” ve aynı şeyin düşüncelerimiz için de geçerli olması somut olgusu karşısında, 1879 tarihli Kanunla istinafların kurulması ile şu anda kurulmasında  taklidin rol ve işlevi nedir? 

- İstinafın kurulması ile tekrarlanan yargılama sonucu ilk derece mahkemelerinde kalitenin düşmesi/içtihat birliğinin2 yitirilmesi riski yok mudur?

- İşte istinaf gibi insan süjesi ve insan objesine zaman ve para açısından bedeli yüksek olan bir vasıtaya başvurmanın yerindeliği yanında hukukun yarattığı işkenceden daha kötü bir işkence olamaz bilinci ile istinafın vatandaşlar için bir işkence olup olamayacağı soruları irdelenmez miydi?

- Anayasa Mahkemesi’nden, Yargıtay’a, Danıştay’dan birinci derece mahkemelere kadar hâkim ve savcıların yüzde 30’u FETÖ mensuplarından oluştuğu ve 5/10/2017 tarihi itibariyle Fetö’den ihraç edilen hâkim-savcı sayısının 4.238 olduğu bir dönemde yerindelik düşünülemez miydi?3

Özetle, yargılamanın temel ilkesinin, etkisiz usullerin neden olduğu gereksiz gecikmeleri ortadan kaldırarak, makul sürede âdil bir sonuç alabilmek olduğu gerçekliği karşısında bu kuruma ülkemizde neden gerek duyulduğu hususuna mercek tutulmak ihtiyacı hissedilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin son verilerine göre makul sürede yargılama hakkı ihlal oranı %74,5’I bulmuştur. 4  Makul sürenin vaz geçilmez bileşeni olarak, yargılama sürecine egemen olan ve gerçeği yakalamada etkili olan “adil yargılanma hakkı” da (“due process of law”) önemli bir standarttır. Bu hak nihai bir iksir olarak belirmekte; bu iksir bozulduğunda ise her şey bozulmaktadır.

Bu bağlamda sosyolojik  bir tespiti yapmakta yarar görülmektedir: Ülkemizde bir kurumun işlevi için gereken koşullar oluşturulmadan/oluşturulması için zamanla gereken hazırlıklar tamamlanmadan kurumun varlığına yasal olarak son verilebilmekte ve arkasından da her ne hikmetse iş bu kurumun önemine istinaden yeniden yaşama geçirilmesi gereği dile getirilebilmektedir.5 Oysaki, bu konudaki en güzel örnekler üst mahkemeler, ilk tahkikat hâkimliği ile Yüksek Hâkimler Kurulu kurumlarıdır (Gecekondu teorisi).  

Öte yandan çağın gerektirdiği hızlı tempoyu (prompt justice) yakalamak yerine sistemi daha da yavaşlatarak halkı yargıya karşı yabancılaştırıp mevcut iş yükünü sıfırlamanın hedef olup olmadığı da sorgulanmalıdır. Öncelikle, hukuk güvenliği ve güvenilirliğini korumak ve kollamak için oluşturulan mahkemeler ile adli denetim yetkisini kullanan mahkemeler (istinaf/ temyiz), önüne gelen davaları, âdil yargılama hakkına saygınlık içinde ve makul sürede sonuçlandırmalıdırlar. Geleceğin tahmin edilebilir olması, hukuki işlemlerde rastlantı ve keyfiliğin önlenmesi, hukuk güvenliğine5 bağlıdır. OECD belgesine göre,6 güvenilir yargı sistemlerine sahip ülkeler kişi başına gayrı safi milli hasılayı, mülkiyet haklarının korunması ve ulusal rekabeti daha yüksek seviye taşıyabilmekte, hukuki kesinlik, tahmin edilebilirlik ve işletmelerin yargı sistemlerine olan güveni olumlu yatırım kararlarına ve rekabetin gelişmesine yardımcı olabilmektedir.

Konuya hukuk sosyolojisi değerleriyle yaklaşıldığında da ortaya çıkan tablo farklı değildir: Usul hukuku, bir bakıma, biçimsellikten ibaret gözüküyorsa da biçimin özgürlüğün ikiz kardeşi olarak keyfiliğe set çektiği unutulmamalıdır (Jhering). Amaç işlevselliği göz ardı edilmemelidir. F. Carrara’nin belirttiği gibi “maddi ceza hukukuna eklenecek çok az bir şey olduğundan, bu hukuk yerine ceza usulü etüdüne yoğunlaşmalıdır. İşte usul hukukuna özgü soyut irdelemeler ve entelektüel oluşumlar bir yana bırakıldığında, gerçekte bu hukukun, kamu düzenini sağlamak amacıyla yargı gücüne verilmiş işlevsel bir sosyal araç olduğu ortaya çıkmaktadır. Mevcut araçlar/biçimler adli denetim işlevini yeterince görüyorsa, sırf başka ülkelere benzemek uğruna yapay oluşumlar yaratmaya gerek var mıdır? Diğer bir anlatımla, çok azı ile verimli bir sonuç elde edilebilecekken fazlasını istemek boş bir çaba değil midir? Entia non multiplicande praete necessitatem: Varlıklar ya da ilkeler, gereksiz olarak arttırılmamalıdır (Occam’ın Usturası).7 Hukukçular ve akademisyenler, zihni patinaj yerine, çabalarını artık adaletin etkili ve kaliteli bir şekilde gerçekleşmesi ve adalete susamış insanların/ kamu vicdanının tatmin edilmesi çarelerine yöneltmelidirler. Bu bağlamda, ilk önce yıllardır Yargıtay’da süregelen kırtasiyeciliği, “aidiyet nedeniyle ilgili daireye gönderme” sorununu çözüme kavuşturulmalıdır. Bu derece basit bir soruna çözüm beklerken yeni sorunlar yaratmanın mantığını anlamak kolay değildir. İstinaf öncesi, önem verilmesi gereken, geliştirilecek hususlardan biri, kararların, olgu ve kanıtların etraflıca değerlendirilerek hukukun açık bir dille ifade edilmesini içeren bir gerekçeye bağlanmasıdır. Bu ilke, kalitenin yakalanması, mahkeme ve kararlarına karşı gerekli saygının sağlanması ve korunmasına yaptığı katkı yanında taraflara temyiz başvurusu için yapacakları çalışmada da yardımcı olacaktır. Açık ve doyurucu gerekçeler karşısında; temyiz eden, temyizi, davanın bazı yönleriyle sınırlayarak temyiz sürecinin hızlandırılmasına katkıda sağlayacaktır.

Bu çerçevede etkin bir yargılanma için sade, basit, ekonomik ve makul sürede yürütülen, halka sıcak, bağımsız bir yargı gibi parametrik unsurların baz alınması ve anılan hususlarda gereken çalışmalar yapılarak bu konudaki her türlü sınırlamanın kaldırılması sağlanmalıdır. Şurası bilinmelidir ki, şimdilerde istenilen “yargılama reformu”dur.

Öte yandan, istinaf mahkemelerinin kurulmasıyla, Yargıtay’ın içtihat mahkemesi işlevini yerine getirebileceği uzun yıllar refleks düşünce olarak dile getirilmiştir. Bu olgu ise, Yargıtay’ın, mekanik bir mahkeme olarak işlev görerek şimdiye dek hiç içtihat çıkarmadığı şeklinde bir yaklaşımı ortaya koyacaktır ki, bu yaklaşımın gerçekle uzaktan yakından hiçbir ilişkisi yoktur. Anılan husustaki en çarpıcı kanıt, 1998 yılı itibariyle üç cilt (252 adet) “ceza” ve altı cilt (470 adet) “hukuk” olmak üzere toplam dokuz cilt (722) olarak basılan İçtihatları Birleştirme Kararları külliyatıdır.

Gerçekte sorun üst derece mahkemenin istinaf/temyiz adını taşımasından ziyade adli denetim hakkının etkin bir şekilde nasıl kullanılacağında saklı bulunmaktadır.

Olaya Özgü Gerçekçi Yaklaşım

Tüm hukuk sistemlerine özgü iki temel ilke vardır: 1) Maddi gerçeği saptamak için olabildiğince çabanın gösterilmesi; 2) Denetim mahkemesinin maddi ve hukuki yönleri ne derece kontrol edebileceğidir (denetim ilkesi). Tüm kararların denetleneceğine ait bir kural da yoktur. Kanun koyucu eldeki olanakların elverip elvermemesi üzerinde önemle durmalıdır.

Öte yandan, endüstride toplam kalite/şok kalite yönetim modeline karşın hata payını sıfıra indirgeyecek kusursuz bir üretim sistemi oluşturulamadığı gerçeği karşısında adalet istatistikleriyle belgelediğimiz üzere, insan unsurunun egemen olduğu yargılama süreci ve kanun yolları sisteminde de yanılgısız bir hizmet vermek olası değildir. Nitekim, mevcut kanun yolları (denetim, kendi kendini denetim), karar verme sürecindeki yanılgı riskine karşın konulmuş bulunmaktadır. İşte hata payını en aza indirgemeyi amaçlayan adli denetim sistemi açısından ülkemizde yeterli güvencenin varlığına kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Türk temyiz sistemi üç dereceli kanun yolları benzeri bir oluşuma da sahip bulunmaktadır. Öğretideki yaygın görüşün aksine, Yargıtay’ın, daire bazında istinaf benzeri (HUMK m. 428, 438/7), Hukuk Genel Kurulu olarak da gerçek bir temyiz işlevi gördüğü belirtilebilir. Bu bağlamda, adli denetim hakkının yeterince sağlanabildiği göz ardı edilerek istinaf mahkemeleri yapısının Türkiye’de oluşturulması hiç de rasyonel bir girişim olmayacak; yargıyı sonuçta tıkanma evresine getirecektir. Nitekim, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine (Ek) 7 Nolu Protokol’un 2.maddesinde “Bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan mahkûm bulunan her şahıs bu mahkûmiyet kararını yahut ceza hükmünü daha üst derecede bir mahkemeye inceletmek hakkına sahiptir.” normuyla ceza işlerinde istinaf ve temyiz hakları yerine yalnızca temyiz hakkıyla yetinilmiştir. Öte yandan, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Hukuki ve Ticari Davalarda Temyiz Sistemleri ve Usulleri İşlevinin Geliştirilmesi hakkındaki (95)5 sayılı Tavsiye Kararında, “İkinci derece mahkeme üzerinde denetim işlevini görmek üzere kurulu üçüncü derece mahkeme var olduğunda,” ibaresine yer verilmek suretiyle üç dereceli bir temyiz sistemi olmazsa olmaz bir gereklilik olarak görülmemiştir. Bazı yazarlarca belirtildiğinin aksine insan haklarını içeren bir belgede istinafın bir insan hakkı olarak yer aldığını söylemek mümkün değildir.8 Hiç kuşkusuz, “adaletin hâkim vicdanındaki teminatı üst mahkeme korkusu değil, haksızlık etmek korkusudur” (F.Erem). Keza ABD'de olgusal kuşkuculuğun pirlerinden J.Frank'ın dediği gibi, halkta ilk derece mahkemelerinin temyiz mahkemelerinden daha önemli olduğu bilinci yer etmeli; ilk derece yargılaması güçlendiril- melidir. Nitekim Almanya'daki akım da bu doğrultudadır. Gerçekte, yargılama sürecinin fizyonomisi, hukuk usulü normlarından ziyade onu uygulayanların tutum ve davranışlarıyla şekillenmektedir. Nitekim, Almanya’da, istinafa yer verilen basit ve orta cezalı işlerde ilk derece mahkemelerinin üstünkörü işlevinden yakınılmaktadır.

 Gerçekte Yargıtay’a gelen iş sayısının yeterince sınırlandırılması halinde, Almanya benzeri bir istinaf yerine mevcut adli denetimin (genişletilmiş temyiz niteliğinde) yeterli olabileceği merkezinde idi.

Ülkeler itibariyle karar verilen (hukuk ve ceza) iş sayısı ve oranı dağılımı

(a)                (b)                   (c)

Ülke

İlk derece

İstinaf         %

Temyiz      %

 b+c/a   %

Almanya (*)

3.446.516

273.878      7.9

7.839         2.8

8.1

Avusturya

   203.859

 37.101      18.1

3.033         8.1

19.6

Fransa (**)

3.474.163

250.603      7.2

27.798     11

8.0

Türkiye 2018
Türkiye 2021   

3,665,661
7,583,019

  627,483      17,1
1,032,933     13

511,508         81,5
480,899         46,5

       31
       19,9

(*) Almanya’da açılan temyiz davalarının % 80’ninde başarı şansı yoktur.

Avrupa ülkelerinde temyiz oranı %10’dan 1/3’e kadar değişmektedir. Bkz. J.M.Jehle. “An overview of the German appeal system” Hatalı mahkumiyetler çalışma toplantısına sunulan tebliğ, Breil/Brigelsa, İsviçre, Ağustos 2009.

(**) Fransa’da istinafa başvuru oranının düşük olması, davaların büyük bir kısmında tarafların ilk derece mahkeme kararını kabul ettiklerini göstermektedir.

Almanya'da  ilk derece mahkemeleri olarak  638 Yerel Mahkeme, 115 Bölge Mahkemesini içermektedir. Bölge Mahkemeleri birinci derece davalarının yanı sıra ikinci derece davalarına da bakmaktadır. İkinci derece mahkemeler ise 24 Yüksek Bölge Mahkemesini kapsamaktadır. Yüksek Bölge Mahkemeleri, ikinci ve üçüncü derece davalarının yanı sıra bazı (birkaç) ilk derece davalarına da bakmaktadır.9

İstinaf Mahkemelerinin Rolü

Yüksek mahkemelere erişim bir hak meselesi olmaktan çıkıp bir istisna meselesine dönüşüyorsa, çoğu davada en yüksek merci haline gelenin istinaf mahkemeleri olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle, hukukun tek tip uygulanmasını güvence altına alma ihtiyacını da içeren adaletin kalitesini sağlama konusundaki rollerini yerine getirebilecek konumda olmalıdırlar. İçtihatlarda tutarlılığın sağlanması zaman alabilir ve bu nedenle içtihatların çeliştiği dönemler, hukuki belirlilik ilkesine zarar vermeden tolere edilebilir. Sonuç olarak, temyiz mahkemeleri düzeyinde farklı kararlar verildiğinde yüksek mahkemenin otomatik olarak müdahale etmesi zorunlu kılınamaz. Pek çok davada, kanunların tek tip uygulanmasının zamanında istinaf mahkemeleri düzeyinde sağlanması beklenebilir. Bu nedenle istinaf mahkemelerinin kanunların yeknesak uygulanmasının sağlanmasında önemli bir rolü vardır.10 Bu rol ülkemizde ne derece sağlanmaktadır?

İstatistiksel İrdeleme

Ülkemiz Bölge Adliye Mahkemesi sayısı on beş olup, bu mahkemelerde 271 kurulu 214 faal Ceza Dairesi, 302 kurulu 226 faal Hukuk Dairesi bulunmaktadır. Bölge Adliye Mahkemelerinde yıllar itibariyle (2017-2022) görevli hâkim savcı sayısı şöyledir:11

2017    2018   2019   2020     2021    2022

1.210  1.475   1.867   2.190   2.480  2.600

Yıllar itibariyle gelecek yıla devreden dosya oranları seyri

                                   Dosyanın elden çıkarılma süresi-gün (2017-2023)

Bölge Adliye                2017   2018  2019   2020   2021   2022   2023

Mahkemeleri Ceza       102    241    337     310     232     223     239

Mahkemeleri Hukuk    192    289    350     396     348     372    408

 

                                       Çıkan dosyaların gelen dosyalara oranı (%, 2017-2023)

  Bölge Adliye                   2017  2018   2019   2020   2021   2022    2023

  Mahkemeleri Ceza         78,1   60,3    52,0    54,1     61,1    62,1    60,4

  Mahkemeleri Hukuk      65,6   55,8    51,1    48,0     51,2    49,5    47,2

Azalma eğilimine tanık olunmaktadır.

                                             Dosyanın görülme süresi (gün- 2017-2023)

 Bölge Adliye                       2017  2018   2019    2020  2021   2022  2023

 Ceza Daireleri                    49      131      221     317     239     215    228

 Hukuk Daireleri12               79      176     255      366     296     311   368

“Yargıtay Evresi”                                   Bir dosyanın ortalama görülme süresi(gün)        

                                                                      2017   2018     2019    2020   2021  2022  2023

   Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı        1 560    1 184    740        533    253    159      96

                                                                        Çıkan dosyaların gelen dosyalara oranı %

                                                                       2017   2018     2019    2020   2021  2022  2023

                                                                        27,3     29,8      42,2    54,7    73,6    76,1   89,2

 

Yıllar İtibariyle Dosyanın görülme süresi (gün)

Yargıtay                                                        2017  2018   2019    2020  2021   2022  2023

Ceza Genel Kurulu ve Ceza Daireleri         512    534    353      348     333     538    674

Hukuk Genel Kurulu ve Hukuk Daireleri  457    457    349       263     166    174    203

 

Yıllar İtibariyle Yargıtay’da çıkan dosyaların gelen dosyalara oranı %

                                                      2017   2018    2019     2020      2021   2022   2023

Yargıtay Ceza Genel Kurulu      26,9    32,3     34,1      28,4      39,7    50,9    49,1

Ceza Daireleri                              44,8    46,4     53,0      50,9      49,5    40,8    30,1

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu   34,4    40,8     37,2     33,7       56,7   73,9    75,6

Hukuk Daireleri                           52,3    54,6     64,4     66,1      71,6     70,5   63,3

 

Kaynak. Adalet İstatistikleri

 

Seçilmiş Bölge Adliye Mahkemelerindeki Tablo 

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlığı 2023 Yılı Faaliyet Raporuna göre, 2023 yılı itibariyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerine 2022 yılından devreden 186601 işle birlikte, 2023 yılında 174160 iş gelmiş olup toplam 370,761 dosya olmuştur. Aynı yıl Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairelerine 2022 yılından devreden 67575 işle birlikte, 2023 yılında 122,867 iş gelmiş olup toplam 190,442 dosya olmuştur. Hukuk Dairelerine gelen işlerin 139,493 (%37,6), Ceza Dairelerine gelen işlerin de 110,755’i (%58,1) karara bağlanmıştır.

Van Bölge Adliye Mahkemesi Adalet Komisyonu 2023 Yılı Faaliyet Raporuna göre, Bölge Adliye Mahkemesine 2020 yılında 8.491, 2021 yılında 13.201, 2022 yılında 16.759, 2023 yılında ise 14.067 dosya karara bağlanmıştır. Bölge Adliye Mahkemesine gelen dosya sayısında her yıl artış yaşanmakta olup, 2023 yılında toplam 20.640 dosya gelmiştir. Daire sayısının az, buna bağlı olarak dava çeşitliliğinin fazla olması, uzmanlaşma hususunda sorunlar yaşanmasına yol açmakta, atamaların da büyük oranda ilk derece mahkemelerinden yapılması sonucu meslektaşların adaptasyon süreci mahkemenin performansını olumsuz etkilemektedir. Bu sebeple ilave daire kurulmasına ve belli uzmanlık alanlarında kadro takviyesine, ayrıca bölge adliye mahkemeleri arasında bölge sistemine geçilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Bölge adliye mahkemelerine 2023 yılında gelen dosya sayısı 2017 yılına göre %231.3, bir önceki yıla göre %3.7 oranında artmış; Bölge adliye mahkemelerinde 2017 yılında gelen toplam dosya sayısı (geçen yıldan devir ve yıl içinde açılan toplam dosya) 647.264 iken, 2023 yılında %231.3 oranında artarak 2.144.599 olmuştur. Bu dosyalardan 1.141.622’si (%53.2) karara bağlanmış, 1.002.977’si (%46.8) 2024 yılına devretmiştir. 2023 yılında gelen toplam dosya sayısı 2022 yılına göre % 3.7 oranında artmıştır.

Avrupa Birliğinde Medyan Süre

Yargılama süresi açısından Avrupa Birliğindeki medyan süre(gün) dağılımı şöyledir: 

Türü

İlk derece

İkinci derece

Temyiz

Hukuk

234

180

247

Ceza

134

117

126

AİHM’ince oluşan içtihatlar bağlamında yargılama süresinde ne kadar süre aşımı olduğunda “makul süre” ihlali olduğuna ilişkin aşağıdaki tabloya yer verilmiştir.13

Makul sürenin ihlal edilmemesi (AİHS Mad. 6) – Örnekler

Dava türü

Sorunlar

Uzunluğu

Karar

Ceza davaları

Basit davalar

3 yıl 6 ay (toplam üç evre); 4 yıl 3 ay (soruş- turma ve üç evre)

İhlal yok

Ceza davaları

Girift

8 yıl 5 ay (soruşturma ve üç evre)

İhlal yok

Hukuk davaları

Basit davalar

İlk derece-1 yıl 10 ay; istinaf 1 yıl 8 ay; Temyiz 1 yıl 9 ay

İhlal yok

Hukuk davaları

Öncelikli davalar(iş)

İlk derece 1 yıl, 7 ay(iş)

İstinaf 1 yıl, 9 ay; temyiz 1 yıl 9 ay

İhlal yok

Makul sürenin ihlali (Mad. 6) – Özeti

Dava türü

Sorunlar

Uzunluğu

Karar

Ceza davaları

Farklı

5 yıldan fazla

İhlal

Hukuk davaları

Öncelikli

2 yıldan fazla (Minimum 1 yıl 10 ay)

İhlal

Hukuk davaları

Girift

8 yıldan fazla

İhlal

Bu tespitlere göre Bölge Adliye Mahkemelerindeki iş yükü akışına göre makul sürenin ne derece gerçek- leştiği konusunda ceza davaları bakımından (basit/ağır davalar ayrımı yaparak) Adli Sicil veri tabanında bir saptamaya tanık olunmadığı gibi Uyap sistemi bağlamında (basit/ağır davalar-hard cases) Hâkimler ve Savcılar Kurulunca   bir araştırmaya da tanık olunmamıştır.

Sonuç

İşte kanun yolları konusunda yapılacak en akıllı iş, adli denetim hakkı bakımından uzun deneyimlerle sosyo-juridik bir olgu olarak beliren Türk temyiz sisteminin  olumlu yanlarını vurgulamak ve yeni tedbirler geliştirmek üzere, çoğu sistemimizde yer etmiş, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin (95)5 sayılı Tavsiye Kararı metnindeki örnekler ışığında kanun yollarına ilişkin profil çalışma ve değerlen- dirilmesini yapmak üzere bir proje grubu oluşturmak idi;14 bu önerimiz dikkate alınmayarak Bölge Adliye Mahkemeleri (istinaf) yasallaşmıştır. Bu mahkemelerin yargılanma hakkının bir kanıtı olduğunu söylemek, boşanma kurumunun ailenin aşınmasının kanıtı olduğunu söylemek gibi bir şeydir. Bu ara mahkemelerin, kuşkusuz, sosyal-legal bedelinin tahminlerinde ötesinde olacağını  söylemek bir kehanet olmayacaktır.15    Dünya’da yargı sistemlerine güvenin azaldığı/reform çabaları başarısının ise sınırlı kaldığı görülmektedir. Bunun geneldeki başlıca nedeni, yargı reformunun usul kanunları, kod kanunları, hukuk eğitimi, yolsuzluk veya IT teknolojisi gibi tikel sorunlara odaklanıp, bunlardaki değişimin sistemin diğer öğeleri/dinamikleri üzerindeki etkisinin göz ardı edilmesidir. Yargı sisteminin sistem olduğu bilinci de facto yok gibi bir görüntü vermekte; sistemin öğeleri arasındaki etkileşim göz ardı edildiğinden reform girişimleri ve harcamaları hayal kırıklığı yaratmaktadır. Aynı olumsuz sonucun istinaf mahkemeleri için de olacağını düşünmekteyim-Sistem yaklaşımı.

Yargı’dan anlaşılan, mahkeme içi ve dışında yürütülen ve hukuki uyuşmazlıkların giderilmesi için yapılan hukuki işlemler tümüdür. Yargının unsurları ise, kuruluşlar, kişiler ve faaliyetleri, uyuşmazlık konuları ile hukukun kendisidir. Bu alandaki temel sorular ise şunlardır:

- Hakların korunması, hızlı, saydam ve adaletsizlik duygusunu harekete geçirmeyecek sonuçlar sağlamakta mıdır?

- Yargı sisteminin neresinde, hangi açıklar/sorunlar vardır?

- Hangi tedbirler, seçenekler düşünebilir?

- Adalet idaresi ve mahkeme yönetiminde mükemmellik arayışı var mıdır?

Mahkeme yönetimi yargı reformunun bir bileşenidir. Sorulması gereken soru, “yönetim nedir?”. Yönetim, bir davranışlar sistemi olarak, giriftliği kontrol etmek ve düzen yaratmak üzere insanların bir şey yapmasını sağlamaktır. Bu süreçte olabildiğince kırtasiyecilikten uzak kalınmalıdır. Ne var ki, mahkemelerde, halen 1937 yılında zarflama yönteminden tek telli dosyaya geçilerek kullanılmaya başlanılan dosya sistemi devam etmektedir. Yazarın, Strateji Geliştirme Dairesi (eski ismi ile APK) Başkanı olarak uygulama evresi de dahil iki yıl içinde geliştirdiği “yeni dosya biçimi” mahalli düzeyde uygulanmış olsa da şimdiye dek ülke düzeyinde uygulamaya konulamamıştır.

Mahkeme yönetimine egemen olması gereken iki paradigma vardır: 1. Hukuk devleti (rule of law) paradigması, 2. Yeni kamu yönetimi paradigması. İkinci paradigmaya egemen olan düşünce yönetici konumundaki kurumların/mahkemelerin optimum işlevidir: Davaların makul bir sürede karara bağlanması; usul kurallarına fazlaca odaklanarak büyük resmin göz ardı edilmemesidir. Mahkeme yönetim modellerin temel amacı okuyucuyu adaletin kalitesine ilişkin bir tartışma başlatırken veya mahkemelerde kalite düzeyini belirlerken söz konusu olan unsurlar konusunda bilinçlendirmektir.

Yargılama sürecinde taraflarca vurgunun sonuçtan çok adli sürece (usuli adalete) odaklandığı gözlenmektedir. Yargılama sürecinin makul süre aşınımlarında bu nitelik çarpıcı olmaktadır. Araştırmalara göre, davanın tarafları, psikolojik sonuçlar bağlamında karar alım süreçlerine katılma fırsatlarına oldukça değer vermektedirler. Davanın ne derece adil yürütüldüğü, değerlendirmede katılımcıların memnuniyeti davayı kaybedip/ kazanma sonucundan çok şu üç değişkene dayalı bulunmaktadır:

1. Mahkemede kişinin konuşmasına fırsat verilmesi (Audiatur et altera pars),

2. Kendisine saygılı davranılması; ve

3. Mahkemedeki aktörlerin güvenilir olarak algılanmasıdır.

Mahkeme yönetiminde doğru işler yapmak adına temel ilkeleri sergilemekte de yarar vardır.  Bu ilkeleri şöyle sıralanabilir:

1. Adalet sistemi daha saydam ve erişilebilir olmalı,

2. Davaların makul sürede ve belirli bir mantıksal düzen içinde görülmeli,16

3. Eşitlik ve adillik-adil/dürüst yargılanma sağlanmalı,

4. Yargı bağımsızlığı ve hesap verebilirliğinin temini ile,

5. Halkın güven ve itimadıdır.17

İşte yargının değerleri olan bu ilkeler aşağıda bir kez daha belirginleştirilmiştir. Bu ilkeler adalet sistemine ayna tutmakta, adalet endeks sisteminde bizlerin nerede olduğunu sergilemektedir.

“Gelişmenin en büyük düşmanı alışmaktır.” Jose Marti

Sonuç olarak, adli sistemin güçlendirilmesi için değişkenlere (süreç, karar, tarafların ve halkın tretmanı, süreçlerin zamanlıca olmasına) özgü kalite göstergeleri (quality benchmarks) oluşturulmalıdır.18

Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel

-----------------

1 Alman Usul Reform Yasası ile istinafın amacı yeniden tanımlanmıştır: İlk derece mahkemesi hükmünü, maddi hukukun doğru uygulanıp uygulanmadığı ve yapılan tespitlerin doğruluğu ve tamlığı noktasında denetlemek ve muhtemel hataları ortadan kaldırmaktır (Begr.des RegE, BT-Dr 14/4722, s.64). Ayrıca bkz.  Avrupa   Konseyi   Bakanlar   Komitesinin Hukuki ve Ticari Davalarda Temyiz Sistemleri ve Usulleri İşlevinin Geliştirilmesi hakkındaki (95) 5 sayılı Tavsiye Kararı. Ayrıca bkz. Hakan Pekcanıtez. İstinaf Kanun Yolu

2 AYM kendi bünyesinde bir Araştırma ve Geliştirme birimi kurarak içtihat birliği ile emsal kararları sağlamayı; AİHM ve öteki uluslararası yargı organlarının içtihatlarını (emsal kararlarını) takip etmeyi amaçlamaktadır. Bkz. AYM İçtüzüğü 26. md.

3 Nedim Şener. Hürriyet Eylül 27, 2021. 5/10/2017 tarihi itibariyle Fetö’den ihraç edilen hâkim-savcı sayısı 4.238’dır. HukukiHaber (8/05/2017). Ayrıca bkz.  C. Özçelik. Feto Borsası, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2020.

4 Bkz. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı Bireysel Başvuru İstatistikleri (23/09/2012- 30/06/2024)

5 Bk. Adalet Bakanlığı. Demokratikleşme ve Yargı Reformu, Cilt. 2, Ank., 1994, ss.302-303, 325; F. Yenisey. Ceza Muhakemesi Hukukunda İstinaf ve Tekrar Kabulü Sorunu, İst., 1979; F.Erem.“Üst Mahkemeler Kanun Tasarısı” Ankara Baro Dergisi, 1994 /3 ss.371-388; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Eki  7 Nolu Protokol Madde 2’de, mahkumiyet hükmüne karşı kanun yolu olarak yalnızca  bir üst derece mahkeme öngörülmektedir. A.B.D’de 50 eyaletten yalnızca 20’sinde istinaf mahkemesi vardır. İçtihat birliğinin yitirilmesi riski için bk. A.R. Çınar. Ceza Yargılamasında Temyiz, Turhan Kitapevi, Mayıs 2006, s.187; Almanya’da istinafın tarihsel boyutu için bk. D.Meurer. “Kanun Yolları: Türk ve Alman Sisteminin Mukayesesi” Ceza Hukuku Reformu (Umut Vakfı) İst., 2001, ss.290-291. 2016 yılında Almanya’da istinaf yargılaması yapan mahkeme sayısı (115 Asliye Mahkemesi ve 24 Eyalet Mahkemesi) 193 iken, Türkiye’de mahkeme sayısı 214 ceza, 226 hukuk olmak üzere   440 dairemiz var, Mevcut İstinaf kanunu üzerine sosyo-juridik değerlendirme için bkz. H. Şeker. “İstinaf ve Pusu Atan Riskler” Güncel Hukuk Temmuz 2016, ss.42-45: İstinaf yargısı yaşayarak öğrenmek üzere yola çıktı. 20.09.2022. Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca "İstinaf sisteminin can damarlarını oluşturan gerekli mekanizmaları oluşturamazsak ve işlevsel şekilde kullanamazsak doğal olarak yeni sistemden beklenen verimliliği de sağlayamayız."(6. Yılında İstinaf Değerlendirme Toplantısı, 20.09.2022).

5 Örneğin bir gün önce davalı olduğu davayı kaybeden kişinin yarın davacı olduğu zaman da hakkında aynı hükmün verilmesini haklı olarak beklemesidir. Hukuki güvenlik ilkesi, vatandaşların olduğu gibi devlet organlarının faaliyetlerinin de güvenilir bir esasa gereksinme duymasını amaçlamaktadır. Özellikle vatandaş açısından, onun için geçerli düzenlemelerin sürekliliği var ise, güvenin korunmasından söz edilir.

6 Equal Access to justice-OECD (Erişim: 25/09/2024).

7 “Çok azı ile yapılabileni fazlası ile yapmak nafiledir.” Ockham’lı William (1288-1347).

8 N. Kunter, F. Yenisey. Ceza Muhakemesi Hukuku, 1998 İst., s.1032. Engin Saygın. “İdari Yargıda İstinaf Mahkemesi Tartışmaları Üzerine Bir Analiz” ÎÜHFM C. LXIX, S.l-2, s. 635-648, 2011. Adalet Bakanlığı. İSTİNAF İNCELEMESİNDE KARŞILAŞILAN HATALI UYGULAMALAR- SORUŞTURMA AŞAMASINDA.

9 Judiciary at a glance in Germany.

10 CONSULTATIVE COUNCIL OF EUROPEAN JUDGES (CCJE). OPINION N° 20 (2017) THE ROLE OF COURTS WITH RESPECT TO THE UNIFORM APPLICATION OF THE LAW.

11 Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2022 Yılı Faaliyet Raporu. Bölge adliye mahkemesi kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin Yargıtay ilgili dairelerince verilen kararlar   yargı teşkilatına duyurulmaktadır. 07 Mart 2022 tarihinde Türkiye geneli Bölge Adliye Mahkemesi Başkanları, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcıları, Bölge İdare Mahkemesi Başkanları ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanları ile Cumhuriyet Başsavcılarının katılımlarıyla değerlendirme toplantısı düzenlenmiş ise de sonuç rapor yayınlanmamıştır.

12 Ankara Bölge Adliye Hukuk Daireleri kesinleşen dosya   sayısı % 85 bulurken dosya bekleme süresi 3 yıl olmuştur.  Bu konuda   Bölge adliye mahkemesi üyelerinin görevleri (Madde 39) Daire başkanı tarafından verilen dosyaları gerekli şekilde ve zamanında inceleyerek heyete sunmak, rapor hazırlamak ve kararlarını yazmak-Tetkik hâkimine yer verilmemişken, bölge adliye mahkemesine gelen ceza davalarına ilişkin hüküm ve kararlara ait dosyalardan Cumhuriyet Savcıları kendilerine verilenleri inceleyerek yazılı düşüncesiyle birlikte ilgili daireye göndermek ve duruşmalara katılmak (Madde 41).  2797 sayılı Yargıtay Kanunu 26. Maddesine göre ise “Tetkik hakimleri kurul ve daire başkanlarının kendilerine verecekleri dosya ve evrakı, süresinde inceleyerek bir rapor düzenlerler. Kararlara ve yapılacak işlere ilişkin düşüncelerini rapora yazıp kurullara açıklamakla yetinirler”.          

13 Best practices on the prevention of the unreasonable length of proceedings: experiences of the CEPEJ (9/30/24). M.T.Yücel. “Adli Yargıda Makul Süre Felsefesi ve Matematiği” TBBD 2014.  M.T. Yücel. “Ceza Yargılaması Gerçeği: Psiko-Sosyo-Juridik Açıdan Yargılamanın Paradoksal Özelliği, Makul Süre ve Segmentli duruşma” HFSA 3, 2005, ss.198-217.

14 Üst mahkemeler ile temyizin birlikte olması gerekmediği hakkında bkz. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin R(95)4 sayılı  Hukuki ve Ticari Davalarda  Temyiz Sistemleri   ve  Usullerini  Geliştirme  Hakkındaki  Tavsiye Kararı (Çev. M.T.Yücel); N.Bilge. “Karar Düzeltmenin İslâm Hukukundaki Dayanağı” Prof. Dr. Kemal Fikret Arık’a Armağan Ank., 1973 ss. 63-79.  Medeni yargılama hukuku alanındaki kanun yollarının somut bir hedefe yönelik ve reform hazırlığı şeklindeki incelemelerine ilişkin bir araştırma planının oluşturulması bağlamında şu konularda araştırma yapılması önerilmektedir: 1) Kanun yollarına başvurulmasını doğuran nedenlere etkisi (talep yönlendirmesi); 2) Kanun yollarının rasyonel ve ekonomik hale getirilmesi (arz yönlendirmesi) ve 3) Karşılaştırmalı hukuka ve hukuk tarihine ilişkin çalışmalara göre model tasarımları. Ayrıca bkz. European Union. Best practice guide for managing Supreme Courts, 2017 (Erişim: 26/07/2019): Yargı kalitesinin ana bileşeni adli kararların kalitesidir. Hâkimlerin uzmanlaşması daha kaliteli karar alınması yanında hızlı karar alınmasını da sağlamaktadır. Bu bağlamda araştırma ve belgelendirme birimi oluşturularak yapılan ampirik çalışmalarından yararlanılmalıdır. Çıkarım olarak, hâkim, karar ve yargı süreçleri, kalite, bağımsızlık ve etkililik ilkeleri gereklerini karşılamalıdır.  Ayrıca bkz. Adalet Bakanlığı. 5.Yılında İstinaf Mahkemeleri Değerlendirme Toplantısı (Ankara Hâkim Evi, 21-22/01/2021). Yüksek Temyiz Mahkemelerinde Mükemmeliyet Uluslararası Sempozyumu, 4/06/2021, s.14, 38: 2018 yılında Bölge Adliye Mahkemelerinden Yargıtay’a gelen dosya oranı %1’lere ulaşmazken, 2019’da ceza alanında % 6.09’a, hukuk alanında %21.01’e, 2020 yılında bu

oran ceza da % 8.34’e, hukuk alanında %31.52 seviyelerine ulaşmıştır. 2021 ve devam eden yıllarda bu oranın hızla yükseleceğini göreceğiz. Yargıtay’ın ve bölge adliye mahkemelerinin uzmanlaşmayı benimseme ölçüsünün yeniden değerlen- dirilmesi ve verimlilik bakımından yeniden ele alınması yer almaktadır. Ayrıca bkz. Pablo Bravo-Hurtado, Cornelis Hendrik van Rhee (Editors). Supreme Courts Under Pressure Controlling Caseload in the Administration of Civil Justice, Springer, 2021.

15 “İlk derece mahkemelerin çalışma düzenini de bozacağı için Türk hukuk sisteminin bugünkü yapısal ve uygulamadan kaynaklanan önemli sorunları çözümlenmeden başvurulması halinde, endişe verici boyutlarda kaotik bir ortam yaratacaktır.” Ö. Özok. “İstinaf mahkemeleri… açılırken duyulan kimi kaygılar” TBBD 63,2006, s.28; “istinaf mahkemeleri iş yükünü azaltmak yerine artıracak, davaların uzamasına neden olacak, yargı birliği bozulacak ve yargıya duyulan güven sarsılacaktır.”  E.Ü. Atılgan. Yargıtay Strateji Geliştirme Çalışması 2008, ss.59-60; Türkiye aslında istinaf mahkemesi kurmuyor. On beş tane Yargıtay kuruyor. Yargıtay’ın işini azaltmak amacıyla istinaf mahkemesi kurulmaz.”: S.Selçuk. “Yargının Adaletle İmtihanı” Stratejik Boyut Dergisi Y.2, S.5, 2009, s.59; İstinaf’ın de facto aksayacak yanları için bkz. “İstinaf” Güncel Hukuk, Eylül 2011/9-93, ss.32-44; Haziran 2016, ss.16-17:“Yasal düzenlemenin sistemsiz olduğu”(F.Yenisey);Haziran 2016,ss.12-15: “…gerekli koşullar oluşmadan altyapısı hazırlanmadan kurulup göreve başlarsa, işler Yargıtay yerine kısa sürede bu mahkemelerde birikecektir.” Ayrıca bkz. İstanbul Ağır Ceza Mahkemeleri başkanlarının (25) yapmış olduğu toplantı sonucunda İstinaf kararlarına hakkında oluşan düşüncelere ilişkin 14/12/2016 tarihli tutanak.

F. Yenisey’in “20 Temmuz 2016 tarihinde uygulanmaya başlayan istinaf kanun yolu, darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ve buna bağlı meslekten çıkarmalar nedeniyle zor bir dönemde faaliyete başlamasına ve yapılan değişikliklerle giderek daha çok temyiz’e benzemesine rağmen, geçtiğimiz yaklaşık bir yıl içerisinde büyük ölçüde başarılı bir uygulama sergilemiştir.” ifadesinde yazarca altı çizilen kısım bilimsellikten yoksun ve abartılıdır. Bkz. F.Yenisey. Ceza Mevzuatımızın Ağustos 2017 Hali” Güncel Hukuk, Eylül 2017, ss.12-15. T.Akyol. “Adalette temel sorun” Karar (17/09/2019): “Genç hâkim ve savcıların görev yaptığı ilk derece/istinaf mahkemeleriyle, kıdemli hâkim ve savcıların görev yaptığı yüksek yargı arasında farklar olur ama bu kadarı mı olur?”

Yargılamanın kalitesini geliştirmek bir amaç olarak belirebilirse de getirisi ve götürüsü ulusal ve uluslararası düzeyde analiz edilerek, üst mahkemeler sisteminin kişilere ve topluma bedeli ile sağladığı adalet kalitesi irdelenmelidir: Üst mahkemeler sisteminin taraflar ve yargı sistemini ilerde kullanacaklar için bedeli ve yararları nelerdir? Üst mahkemeler sisteminin işleyiş bedelini korumasında nasıl etkilenmektedirler? Özetle, en umut verici mekanizmalar nelerdir? Genel nitelikte çıkarılabilecek dersler nelerdir?  Bu sorular yanıtsız kalmıştır.  Bkz. J.M.Barendrecht, K.F.Bolt ve MW. De Hoon. Appeal Procedures: Evaluation and Reform 23/03/2005(Erişim 1/08/2018). Ülkelere bakıldığında ilk derece yargısındaki kalite, özellikle halkın güveni yüksek olduğunda üst mahkemelerdeki iş yoğunluğu azalmakta ve kendilerine hukuki analizler ve içtihat oluşumları için yeterli zaman   sağlanmaktadır. Ayrıca bkz. Cepej. Measuring  the quality of Justice Guide, 2017. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun (26/9/2004) maddeleri üzerinde değişiklik sayısı 31’i bulmuştur.  Her yıl yapılan İstinaf Değerlendirme Toplantısı üzerine Bakanın konuşması dışında bir raporlamaya tanık olunmadı.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Boylu: İstinaf mahkemeleri başarılı, Milliyet (1.09.2022):"Son 3 yıl içerisinde 30 yeni daire daha kurularak 90 daireye ulaşmıştır. 36 ceza dairemiz ve 54 hukuk dairemiz olmak üzere toplam 90 dairemiz bulunmaktadır. 90 daire başkanı 360 üye hâkim ve 47 Cumhuriyet savcımız olmak üzere, yaklaşık 500 kişiyle hizmet vermeye devam ediyoruz. Hukuk ve ceza dairelerinde verilen kararların yaklaşık % 85'i mahkememizde kesinleşmekte, % 15'i Yargıtay'a gitmektedir. Yargıtay'a giden %15 dosyanın, % 90'ı onanarak gelmektedir. Bu da istinaf mahkemelerinin başarılı olduğunu göstermektedir”.  Ayrıca bkz. Yargının Büyük İstinaf Sorunu- Av.Murat Tezcan YouTube; Bölge Adliye Mahkemelerinde Ceza ve Hukuk Muhakemesine İlişkin Güncel Sorunlar YouTube. Ayrıca bkz. Marco Fabrı ve Shanee Benkın. “Judicial Proceedings  Must Be Weighted  Instead of Just Counted” International Journal For Court Administration.

Mustafa Tören Yücel. https://www.hukukihaber.net/mahkeme-yonetim-kalitesi-court-management-quality

16 “Bırakın herkes doğru yerde olsun, bırakın her şey doğru zamanda olsun: Yargı ritüelinin düzeni budur”. Bkz. A.Garapon. L’âne Potrant des Reliques, 1985. Ayrıca bkz. H.Yılmaz. “Adi Yargı İlçe Örgütünde Yönetimin Geliştirilmesi Üzerine Düşünceler” Yargıtay Dergisi C.23, S.3 (Temmuz 1997), ss.223-256.

17 Bkz. E. Balta ve H. Efe. Türkiye’de Demokrasi, Güvenlik, Devlet Algısı Ankara Enstitüsü 2022: Adalet’i sorun olarak görme yüzdemiz bu kadar düşük olmasına rağmen “Mahkemelik olursam haksızlığa uğrayacağımdan korkuyorum” diyenlerin yüzde 67,5 olması insanların adaletle ilgili kaygılarını içlerinde taşıdıklarına, dışa vuramadıklarına yorulabilir. Ayrıca bkz. Ne var ki de facto görüntü “Sömürülen usul, bezdiren yargılama adli mobbing’e dönüştü. Yansızlık, ibretlik sapmalardan ötürü gün yüzü görmedi. Kürsü nevi şahsına münhasır çözümlerle adlileşmenin paydaşı oldu. İçtihatlar, ilam ve onamalar, yanıtını arayan ve sorularla özdeşleşen haykırışların üstünü kalın bir örtüyle maskeledi” H.Şeker, Güncel, Mayıs 2014). T. Akyol. “Uyumlu HSYK” Hürriyet (7/06/2016), s.16.

18 Cepej. Checklist for promoting quality of justice and the courts (2008, 2E). Ayrıca bkz. http://www.courtexcellence.com/ International Framework for Court Excellence.