Üstadımın (EYÜP SABRİ CANBOLAT) sözleriyle girizgah yapmak isterim: “ İLMİN ZEKATI PAYLAŞMAKTIR .” derdi daima kendileri VESSELAM…
Alkol ve uyuşturucu maddelerin sürekli kullanılması zamanla bu kişilerde psikolojik bir bağımlılık oluşturmaktadır. Bu bağımlılık kişinin akıl ve ruh ağlığını bozmakta ve kişinin kusur yeteneğini etkilemektedir. Ancak alkol ve uyuşturucu madde bağımlısı olan kişinin zayıf da olsa iradesi vardır. Buna karşılık kronik alkol ve madde zehirlenmesinin, bir tür akıl hastalığı olduğu kabul edilmektedir.[1]
TCK’nin sisteminde alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı kusur yeteneğini önemli derecede azaltan bir neden olarak kabul edilmiş ve suç işleyen bu kişilere ceza değil, güvenlik tedbiri uygulanması öngörülmüştür. Böylelikle alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı geçici neden olarak değil , akıl hastalığı kapsamında değerlendirilmştir.[2] Bunun sonucunda alkol bağımlısına uygulanacak güvenlik tedbiri kanunun akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin yer aldığı 57/7 maddesinde düzenlenmiştir. Bu kişiler hakkında güvenlik tedbir olarak , alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşlarında tedavi altına alınmaya hükmedilecektir. Bu tedbir kişilerin söz konusu bağımlılıklarından kurtulmalarına kadar devam edecektir. Böylece alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, bir tür akıl hastalığı kabul edilerek , kişinin kusur yeteneğini kaldıran bir sebep olarak kabul edilmiştir.
Akıl hastalıklarının meydana gelmesinde birçok faktör rol oynar. Yaş, cinsiyet, iklim, kalıtım, sosyal faktörler (kültür, medeniyet, evlilik, meslek, tahsil, vb.), kişinin bünyesi ve karakteri, gebelik, hapis ve esaret, savaş, toksik maddeler, enfeksiyon hastalıkları, hormonlar ve ruhi faktörler; akıl hastalığının oluşmasına veya ilerlemesine neden olurlar. Bu nedenler bakımından akıl hastalıkları; en çok 20-40 yaş arasında, kadınlarda, hapis yatmış kişilerde, savaşa katılmışlarda, alkol veya uyuşturucu madde kullananlarda daha sık görülmektedir.[3]
Akıl hastalığının ne olduğunun; hangi hallerde isnat yeteneğini tamamen ortadan kaldırdığının veya önemli derecede azalttığının yahut önemli derecede ya da hiç etkilemediğinin tespiti sorunu aslen hukuki değil,“fen ve uzmanlığı” ilgilendiren, teknik ve bilimsel bir meseledir. Bu nedenle, TCK’da isnat yeteneğine etki eden akıl hastalıkları tek tek sayılmayıp, sadece fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğini kaldıran ve davranışlarını yönlendirme yeteneğini azaltan akıl hastalığı ifadesi kullanıldığından, bir akıl hastalığının cezai sorumluluğu kaldırıp kaldırmadığına yönelik tespitin, uzman psikiyatristlerce yapılması gerekmektedir.
İsnat yeteneğinden söz edilebilmesi için kişinin “anlama” ve “isteme” yeteneğine sahip olması gerekir. Bu yeteneklerin sadece birine sahip olmak, isnat yeteneğinin var olduğu sonucunu doğurmaz. Akıl hastalıkları da bu anlama ve isteme yeteneklerini etkileyen psikolojik bozukluklardır. Fakat akıl hastalığının kabulü için anlama ve isteme yeteneklerinden her ikisinin de etkilenmiş olması şart değildir. Akıl hastalığının isnat yeteneğini etkileyebilmesi için birtakım şartların bir arada bulunması gerekir. Bunlar; failin akıl hastası olması, hastalığın suç işlendiği sırada mevcut olması, akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması yahut davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalması ve son olarak, algılama yetisinin kaybı ile akıl hastalığı ve işlenen suç arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Adli Tıp İhtisas Kurulu cezai sorumluluk raporu için; şahsın muayeneye gönderilmesini, soruşturma aşamasındaki adli dosyalarda suç tarihini, suçun vasfını belirten belgeleri, mahkeme tarafından iddianame oluşturulan dosyalarda iddianameyi, sanığın yahut şüphelinin sabıka kaydını, sanık, müşteki ve tanık ifadelerini, sanığa ait tüm tıbbi belgeleri, psikiyatrik tedavilerine ilişkin tüm tıbbi kayıtlarını, (ruh ve sinir hastalıkları hastanesi veya devlet hastanesi ya da özel hekim muayeneleri vb.) malulen emeklilik veya özürlülük durumu mevcut ise buna ilişkin sağlık kurulu raporlarını, varsa askerlik dönemindeki tıbbi kayıt ve raporları, trafik kazası kafa travması ya da serebro vasküler hastalık (felç v.b.) geçirilmesi durumunda bunlara ilişkin tetkik ve tedavi kayıtlarını, mahkemenin şahısla ilgili aldığı diğer bilirkişi raporlarını talep etmektedir.
Burada sorun, bir kimsenin akıl hastası olup olmadığının değil, suçu işlerken, bilinçli davranış özgürlüğü içinde bulunup bulunmadığının saptanmasıdır. Tıbbın sağlayacağı bilgiler, yargıçlara yol gösterecektir. Ne var ki, adaleti gerçekleştirmek tıbbın değil, hukukun görevidir. Suçu işlerken bilinçli olmayan bir kişiye ceza verilmemesi ise, böyle bir kimseye ceza verilmesinin adalet anlayışına aykırı düşmesinden kaynaklanmaktadır.[4]
GEÇİCİ NEDENLER, ALKOL VEYA UYUŞTURUCU MADDE ETKİSİNDE OLMA YARGITAY KARARLARI…
Yargıtay 6. Ceza Dairesi, K.T.: 3.5.2011, 2010/25993 E, 2011/6572 K. sayılı Kararı
- Geçici Nedenler, Alkol veya Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma
- TCK 34. Madde
Sanığın, uyuşturucu bağımlısı olduğunu iddia etmesi ve Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliği’nin 24.10.2007 tarihli yazısında “Karışık madde kullanımı + Antisosyal Kişilik Bozukluğu” tanısıyla olay öncesinde anılan hastanede tedavi gördüğünün belirtilmiş olması karşısında; 5237 sayılı TCK`nın 32 ve 34. maddeleri ışığında, sanığın suç tarihinde işlediği eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinde tamamen ya da önemli derecede azalma olup olmadığı araştırılıp, yöntemince raporla saptandıktan sonra sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiş olup…
-------------
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, K.T.: 23.2.2017, 2014/53814 E., 2017/5506 K. sayılı Kararı
- Geçici Nedenler, Alkol veya Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma
- TCK 34. Madde
Sanığın olay tarihinde uyuşturucu madde bağımlısı olduğu ve tedavi gördüğü, uyuşturucu krizine girdiği zamanlarda ne yaptığını bilmediğinin sanık ile mağdur tarafından beyan edilmesi karşısında, suç tarihi itibariyle TCK`nın 32 ve 34. maddeleri uyarınca “akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmış veya önemli derecede azalmış olup olmadığı” konusunda usulünce sağlık kurulu raporu alınarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi…[5]
Stj. Av. Kübra Nur GÖGERÇİN
------------------
[1] İçel/Sokullu-Akıncı/Özgenç/Sözüer/Mahmutoğlu/Ünver , Suç Teorisi,(2),s.228-229.
[2] “Yargılama sırasında eroin bağımlısı olduğunu ve halüsinasyonlar gördüğünü ,hayal ettiği şeyleri bazen gerçekleşmiş gibi konuştuğunu belirten sanığın cezai sorumluluğunu etkileyecek bir akıl hastalığının olup olmadığı araştırılmalıdır.” Yarg. CGK,20.09.2011, 141-184 ( İlhan/Erel/Fazla/Halitoğlu ve diğerleri, s.184)
[3] Zati DOKUZ: Adli Psikiyatri (Akıl Hastalıkları ve Toksikomani Mevzuatımız), İstanbul 1966, s. 25-27.
[4] Çetin YETKİN: “Akıl Hastalığı, Suçluluk ve Bir Sorun”, Yasa Hukuk Dergisi, Y. 1978, S. 1(8), s. 1376
[5] https://kadimhukuk.com.tr/makale/alkol-uyusturucu-madde-etkisinde-olma-tck-34/#gecici-nedenler-alkol-veya-uyusturucu-madde-etkisinde-olma-yargitay-kararlari