İftira suçu, 5237 sayılı TCK'nın “Adliyeye Karşı Suçlar” bölümünde yer alan "İftira" başlıklı m. 267/1 hükmünde düzenlenmiştir.

İftira suçunun oluşması için bir kişinin, yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak veya basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını veya idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir.

Bu şekilde davranan bir kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

İftira suçunun tanımı

İftira suçu, failin, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi şeklinde tanımlanabilir.

Suçun konusu

İftira suçunun konusu hukuka aykırı fiildir. Bu fiilin suç oluşturması koşul olarak aranmamaktadır. Disiplin yaptırımını veya başka bir idari yaptırımı gerektiren fiiller de iftira suçunun konusu olabilir.

İsnadın yapılma şekli

Hukuka aykırı bir eylemin gerçekleştirildiğine ilişkin isnat iki şekilde yapılabilir:

1) Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunmak suretiyle yapılabilir.

2) Basın ve yayın aracılığıyla yapılabilir.

Bu yüzden iftira suçunun serbest hareketli bir suç olarak düzenlenmediğini söyleyebiliriz.

İhbar ve şikâyet kavramları

İhbar kavramı, hukuka aykırı eylemin gerçekleştirildiği hususunun yetkili makamlara bildirilmesi şeklinde tanımlanabilir.

Şikâyet ise bir suçun veya hukuka aykırı davranışın gerçekleşmesi nedeniyle zarar gören kişilerin yetkili makamlara başvurması halidir. Başka bir söylemle, hukuka aykırı eylemden mağdur olan veya zarar gören kişinin bu eylemi gerçekleştiren failin cezalandırılması için yetkili makamlara yaptığı başvurudur.

Suça ilişkin ihbar ve şikâyetin sözlü veya yazılı olarak yapılması mümkündür. Belirtmek gerekir ki, sözlü olarak yapılan şikâyet görevli tarafından tutanağa bağlanmalıdır.[1]  

İftira suçunda fail ve mağdur

İftira suçu özgü suç olarak düzenlenmemiştir. Bu suç herkes tarafından işlenebilir.

İftira suçunda, hukuka aykırı fiil isnadının belli bir kişiye yönelik olması gerekir. Ancak isnada muhatap kişinin yapılacak bir araştırma sonucunda kimliğinin belirlenebilir olması yeterli görülmektedir. Yani suç isnadında bir kişinin isminin açıkça belirtilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.

İsnat edilen fiilin özellikleri

İftira suçunun faili, bir kişiye isnat ettiği fiil iki şekilde ortaya çıkabilir:

1) Gerçekte hiç işlenmemiş olabilir.

2) İşlenmiş olmakla birlikte kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından işlenmemiş olabilir.

Yukarıda belirtilen her iki halde de iftira suçunun oluşması mümkündür.

Yaptırımı ağırlaştıracak bazı eklemelerde bulunma

Yapılan ihbar ve şikâyette yaptırımı ağırlaştıracak bazı eklemelerde bulunma hali de iftira suçunun oluşması için yeterli görülmelidir.

Burada kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından hukuka aykırı bir fiil işlenmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte, iftira suçunun faili, bu fiilin karşılığında isnatta bulunulan kişiye verilecek yaptırımı ağırlaştıracak bazı eklemelerde bulunmuştur. Bu gibi hallerde de iftira suçunun oluştuğunu söyleyebiliriz.

Manevi unsur

Bu suç kastla işlenebilen bir suçtur. Yani iftira suçunun varlığı için iftira suçu failinin, hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişinin bu fiili işlemediğini bilmesi gerekir. Bu suç bilerek ve isteyerek işlenebilir.  Bu yüzden, iftira suçunun ancak doğrudan kastla işlenebileceğini ifade edebiliriz.  

Bununla birlikte bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli görülmemektedir. Bundan başka, failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını veya idari bir yaptırıma tabi tutulmasını gerçekleştirmek amacıyla hareket etmesi şarttır.

Fiilin mağdur tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbarda bulunulması hali

İftira suçu açısından failde kastın ötesinde özel bir kast aranmaktadır. Yani failin, belirli olay veya olgulardan yola çıkarak, isnat ettiği fiilin mağdur tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbarda bulunması hâlinde iftira suçunun yasal unsurlarının oluşmadığını söyleyebiliriz.[2]

İhbar veya şikâyetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hâller

İhbar veya şikâyetin bir anayasal hakkın kullanılması şeklinde ortaya çıkması mümkündür. Başka bir söylemle, içeriği kanıtlanamasa bile gerçekleştirilen ihbar veya şikâyetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hâllerde, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığından bahsedilebilecektir.

Bu gibi durumlarda Anayasamızın bu konuya ilişkin düzenlemeleri dikkate alınmalıdır:[3]

1) İddia ve savunma hakkı: Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir (m. 36).

2) İhbar ve şikâyet hakkı: Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır (m. 40).

3) Dilekçe hakkı: Vatandaşların ve karşılıklılık bulunması koşuluyla Türkiye’de oturan yabancıların, kendileriyle veya kamu ile ilgili hususlarda dilek ve şikâyet hakları vardır. Bireylere tanınan bu anayasal hak, onların idare ve diğer bireylerle ilişkilerinde gerek “çıkarlarını koruması”, gerek “özgürlüklerini kısıntısız” kullanabilmesi bakımından, devlet organlarına başvurmasını gerekli kılar. Bu başvuru, bireyin kendisi, üçüncü kişi veya kamuyla ilgili olabilir. Başvurulabilecek devlet organları da, yasama, yürütme ve yargıdır. Dilekçe hakkının yargısal alanda başlıca ortaya çıkış biçimi ise, ihbar ve şikâyet hakkının kullanılmasıdır (m. 74).

Örneğin; maddi vakalara dayanan anayasal şikâyet hakkı kapsamında kalan ihbar ve şikâyetlerin varlığı halinde suçun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilerek iftira suçundan sanığın beraatine karar verilmesi gerekecektir.[4]

 Yetkili makamlar

İftira suçunun oluşabilmesi için, ihbar veya şikâyetin CMK m. 158 hükmünde gösterilen makamlara yapılması gerekir. Bu konuda yetkili makamlar şunlardır:

1) Cumhuriyet Başsavcılığı,

2) Kolluk,

3) Valilik,

4) Kaymakamlık,

5) Mahkeme,

6) Yurtdışında ise elçilik veya konsolosluk.

İhbar veya şikâyetin yukarıda belirtilen makamlara yapılması gerekmektedir.

Başka bir söylemle iftira suçunda, hukuka aykırı fiil isnadını içeren ihbarın veya şikâyetin yetkili makamlara yapılması gerekir. Yukarıda belirtilen makamlar dışındaki kişilere yapılacak ihbar veya şikâyetler iftira suçunun oluşmasını sağlamayacaktır.

Burada suçta kanunilik ilkesi dikkate alınmalıdır. İhbar veya şikâyetin yapılması olanaklı görülen makamlar dışındaki kimselere yapılacak bildirimler iftira suçunu oluşturmayacaktır.

Başka bir söylemle; isnat edilen hukuka aykırı fiil bir kişiye bildirilmiş, o kişi de suçu ilgili yerlere ihbar etmişse, kişinin, yetkili makam olarak sayılması mümkün olmadığından iftira suçu oluşmayacaktır.

Yani iftira suçunda ihbar veya şikâyetin yetkili makamlara doğrudan yapılması şartı aranmaktadır. Bu makamların dolaylı şekilde hukuka aykırı fiil isnadını öğrenmeleri hâlinde söz konusu iftira suçu oluşmayacaktır.[5]

Nitekim Yargıtay da son yıllarda verdiği bazı kararlarda,  sanığın, bir kişiye yönelik hukuka aykırı fiil isnadını bir başka kişiye bildirmesinin CMK m. 158 hükmünde belirtilen yetkili makamlara doğrudan yapılmış bir ihbar veya şikâyet olarak değerlendirilemeyeceğini ifade etmektedir.[6]

-------------------

[1] Osman Yaşar/Hasan Tahsin Gökcan/Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 6. Cilt, Ankara, 2010, s. 7828-7829.

[2] Askeri Yargıtay Daireler Kurulu E. 2014/97 K. 2014/103 T. 18.02.2014: “… Sağlık Hizmetleri Bölge Komutanlığı tarafından yaptırılan idari tahkikat raporunda sanık tarafından isnat edilen hukuka aykırı fiillerin birçoğunun gerçek olmadığı yönünde tespitlerde bulunulmakla birlikte; Baştabip ile birlikte görev yapan personelin ifadelerinden anlaşıldığı üzere maruz kaldıkları bir takım davranışlar nedeniyle psikolojik rahatsızlıklar yaşadıkları ve ilaç kullanmak zorunda kaldıkları, bir personelin yaşadığı olay nedeniyle odasında bulunan dolaba tekme atarak camlarının kırılmasına sebebiyet verdiği, subay astsubay haricindeki personele nöbet hizmetinden sonra nöbet parası verilmeyerek günlük izin şeklinde kullandırıldığı, acil servisin yanı sıra diğer birimlere de mefruşat alındığı, Başhemşirenin evine hemşire fonunda biriken parasından ev hediyesi alınarak götürüldüğü gibi bazı hususların da var olduğunu haklı gösterecek birtakım emare ve olguların sanığın ihbar ettiği şekilde olmamakla birlikte zayıf veya dolaylı da olsa bulunduğunun dosyada mevcut deliller itibariyle anlaşıldığı; bu nedenle; sanığın yasal olarak mevcut olan ihbar hakkı sınırları içerisinde yapmış olduğu müracaatında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, Başsavcılığın itirazının reddine karar verilmiştir…” Yargıtay 8. Ceza Dairesi E. 2019/12802 K. 2020/12461 T. 03.06.2020: “…Sanığın 16.08.2014 tarihinde trafik kazasına karıştığı ve bu olay sonunda yaralandığı sabit olup bu maddi vaka nedeniyle hakkında soruşturma yapılmış olması göz önüne alındığında, sanık tarafından BİMER’e yapılan başvurunun içeriği itibarıyla soruşturmanın CMK.nın 158, 160 ve devamı maddeleri uyarınca usulüne uygun yapılmadığı, kendi lehine, kazaya karışan diğer kişinin aleyhine delillerin toplanmamasına yönelik yakınma niteliğinde olup iftira özel kastı ile hareket etmediği; belirli bir olay ve olgularda yola çıkarak katılanlar tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbarda bulunan sanığın maddi vakalara dayandığı anlaşılan iddialarının, Anayasanın 36, 40 ve 74. maddeleri kapsamında ihbar ve şikayet hakkı niteliğinde olduğu Anayasa ile güvence altına alınan bir hakkını kullanan sanığın suç kastı ile hareket ettiğinden söz edilemeyeceğinden unsurları oluşmayan iftira suçundan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi…”

[3] YCGK, E: 2018/8-199, K: 2021/457, İtrznm: 2014/234819, T: 07.10.2021.

[4] Yargıtay 16. Ceza Dairesi E. 2015/7789 K. 2016/1908 T. 28.03.2016: “…1- İftira suçunun oluşabilmesi için; yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesinin gerektiği, sanığın özde değişmeyen savunmaları ve dosya kapsamına göre, eyleminin suç işlemediğini bildiği kimseye suç atmak biçiminde olmayıp maddi vakalara dayanan anayasal şikayet hakkı kapsamında kaldığından unsurları itibariyle oluşmayan iftira suçundan sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi…” Yargıtay 8. Ceza Dairesi E. 2020/17688 K. 2021/17825 T. 20.09.2021 İftira suçunun oluşabilmesi için; yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesi gerekmektedir. Somut olayda, sanığın, aynı yerde görev yapan Cumhuriyet Savcısına, kendisi hakkında başlattığı soruşturma kapsamında Adalet Bakanlığı’ndan izin almaksızın soruşturmayı devam ettirdiği, ifade sırasında kendisine yönelik gözümün içine baka baka yalan söylüyorsun dediği ve daha önce Noter teftişi sırasında vatandaşın işini yapma diye talimat vermesine rağmen teftiş sırasında gelen vatandaşın işini yapmadığı için kendisi hakkında soruşturma başlattığı şeklinde ithamlarda bulunduğu görülmüştür. Dosya içeriğinden katılan olan Cumhuriyet Savcısının, Noterlik yapan sanık hakkında soruşturma açmasından kaynaklanan uyuşmazlık bulunduğunun anlaşılması karşısında; sanığın iddialarının bir kısım vakıalara dayandığı ve eyleminin suç işlemediğini bildiği kimselere suç isnadı biçiminde olmayıp Anayasanın ilgili maddesinde düzenlenen anayasal şikayet hakkını kullanma niteliğinde bulunduğu bu nedenle yasal unsurları itibariyle oluşmayan suçtan dolayı beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu açıktır. Sanığın ve katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bozulması gerekmektedir.

[5] Köksal Bayraktar, İftira, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası, C: XL, S. 1-4, s. 196; M. Oktay Yiğitbaş, İftira Cürmü Üzerine Bir Deneme, AD., Y.: 58, S.: 11, Ankara, 1967, s. 832; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2010, s. 7830.

[6] YCGK, E: 2018/8-199, K: 2021/457, İtrznm: 2014/234819, T: 07.10.2021: “Sanık YZ'ın ağabeyi olan AY. isimli şahsın 06.03.2014 tarihinde … Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği şikâyet dilekçesi ile aynı tarihli Savcılık ifadesinde; 2010 yılında meydana gelen silahla kasten yaralama olayı sırasında uzaktan akrabası olan katılan MY tarafından bıçakla yaralandığını, bu olay nedeniyle katılanın 10 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırıldığını, annesi olan BY'ten öğrendiği kadarıyla katılanın açık ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada 01.03.2014 tarihinde izinli olarak S…. iline geldiğini, kız kardeşi olan sanık YZ ile görüştüğünü, bu görüşme sırasında katılan MY'in sanık YZ'ın boğazına bıçak dayadığını, 150 TL para istediğini, ayrıca sanık Y'e "M… ağabeyini taksi durağına gömeceğim, A… ağabeyinin de arabasını uçurup garajını yakacağım, onların anasını avradını s...ceğim." diyerek tehdit ve hakaretlerde bulunduğunu, yine katılan MY'in kendisini takip ettiğini, bu olayı da MZ isimli şahsın gördüğünü, hayatından endişe ettiğini, gerekli önlemlerin alınmasını istediğini, bu nedenlerle katılan MY'ten şikâyetçi olduğunu belirtmesi üzerine katılan MY hakkında S…. Cumhuriyet Başsavcılığınca 2014/569 sayılı dosya üzerinden soruşturma başlatıldığı, soruşturma sırasında kolluğa yazılan müzekkerede bahse konu dilekçe ve ifade tutanağı doğrultusunda sanık YZ ile annesi olan Bahriye Yiğit'in bilgi sahibi olarak ifadelerinin alınması talimatı verilmesi üzerine BY isimli şahsın bilgi sahibi olarak alınan 17.03.2014 tarihli kolluk ifadesinde, oğlu olan AY'in şikâyetine konu olayları kızı olan sanık YZ'ın kendisine anlatması sonucunda öğrendiğini, daha sonra da bu olayı oğlu olan AY'e anlattığını belirttiği, sanık YZ'ın bilgi sahibi olarak alınan 17.03.2014 tarihli kolluk ifadesinde ise annesi BY'in anlatımları ile aynı yönde beyanda bulunduğu, …. Cumhuriyet Başsavcılığınca kolluğa hitaben düzenlenen 19.03.2014 tarihli ve 569 sayılı müzekkerede sanık YZ'ın bilgi sahibi olarak alınan ifadesinde katılan tarafından kendisine yönelik gerçekleştiğini beyan ettiği eylemlere ilişkin olarak şikâyetçi sıfatıyla ifadesinin alınması talimatı verilmesi üzerine sanığın şikâyetçi sıfatıyla alınan iddianameye konu 25.03.2014 tarihli ifadesinde; 01.03.2014 tarihinde yolda tek başına yürüdüğü sırada katılan MY'in yanına geldiğini, bu sırada katılanın elinde kapalı vaziyette olan, yandan açılabilen çakı bulunduğunu, kendisi ile konuştuğu sırada bu çakıyı açmadan boğazına dayadığını, daha sonra "Hala o adamla mı hayat sürüyorsun, sen daha iyilerini hak ediyorsun." şeklinde sözler söylediğini, kendisine karşı herhangi bir tehdit ve hakarette bulunmadığını, konuşmak istemediğini söyleyince de katılanın "150 TL para lazım." dediğini, katılana parasının olmadığını belirtmesi üzerine katılanın, ağabeylerini kastederek "M…'i taksi durağına gömeceğim, A..'ın da arabasını uçuracağım, garajını yakacağım, benim hakkımda konuşmasın, nasıl olsa benim kaybedecek hiçbir şeyim yok." dedikten sonra çakıyı boğazından çektikten sonra bindiği araçla yanından uzaklaştığını, olayla ilgili olarak katılandan herhangi bir şikâyeti olmadığını beyan ettiği, yapılan soruşturma sırasında B…. M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 27.03.2014 tarihli ve 4585 sayılı yazısıyla katılan MY'in 27.01.2014 tarihinde B…. Açık Ceza İnfaz Kurumundan nakil olarak geldiğinin, 01.03.2014 tarihinde ise kurumda hükümlü olarak bulunduğunun, bu süre içinde de izin kullanmadığının tespit edilmesi üzerine …. Cumhuriyet Başsavcılığınca 28.03.2014 tarih ve 569 sayı ile katılan MY hakkında kişilerin huzur ve sükûnunu bozma ve tehdit suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildiği, sanık YZ hakkında ise 25.03.2014 tarihli kolluk ifadesi doğrultusunda iftira suçundan kamu davası açıldığı anlaşılan olayda; sanığın, katılan MY'e yönelik hukuka aykırı fiil isnadını annesi BY'e bildirmesinin CMK'nın 158. maddesinde belirtilen yetkili makamlara doğrudan yapılmış bir ihbar veya şikâyet olarak değerlendirilemeyeceği gibi bahse konu hukuka aykırı fiil isnadının sanığın ağabeyi olan AY'ten dolaylı olarak öğrenilmesi sonrasında başlatılan soruşturma sırasında sanığın … Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine alınan ve şikâyetçi olmadığını belirttiği 25.03.2014 tarihli ifadesinin de bir kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlama amacına yönelik ihbar veya şikâyet olarak kabul edilemeyeceğinden sanığa atılı iftira suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı sonucuna varılmalıdır.”