Atatürk’ün yaptığı hiçbir şey; şansa veya tesadüfe bağlı değildir. Yapılan her şey; ileriye yönelik, dünya genelinde Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıtmak, geliştirmek, korumak için düşünülen planlı çalışmaların eseridir.
Bu düşüncenin sonucu olarak Atatürk; Balkanlarda, Avrupa ve dünyada Türkiye Cumhuriyeti’nin eriştiği ileri düzeyi ve gücünü kanıtlamak için muhteşem bir plan düzenler.
Balkan Paktı Heyeti’nin Ankara’da yapacağı toplantıya, Sabiha Gökçen’in de askeri üniformasını giyerek ve madalyalarını takarak gelmesini ister. Çünkü askeri üniforma ve madalyaları içinde bir “bayan savaş pilotu’nu” gören Balkan Devletleri temsilcilerinin, hayretler için de kalarak onu ülkelerine davet edeceklerini biliyordu.
Düşündüğü gibi de oldu. Gökçen, Balkan ülkelerine davet edildi.
Atatürk, Sabiha Gökçen’in uçakla yapacağı bu Balkan Tur’unda yanına bir yardımcı almamasını ve yalnız uçmasını istedi ve “Turu tek başına yapacaksın. Yanına makinist bile almayacaksın. Biliyorum makinistler sadece uçağın yerdeki bakımı ile uğraşırlar. Lakin gideceğin yerlerde Onu bir kurmay Subay zannedebilirler. Uçağı onun kullandığı zehabına kapılıp, başarını gölgeleyecek sözler söyleyebilir.” dedi.
Atatürk’ün rahatsızlığı nedeni ile uçuşu ertelemek isteyen Gökçen’e izin vermedi ve Balkan Tur’u (Atatürk’ün vefatından birkaç ay önce) 16 Haziran 1938 günü başladı.
Gökçen; tek başına uçarak gittiği Atina, Selanik, Sofya, Belgrad, Bükreş ve 7 gün sonra 22. Haziran 1938’de döndüğü İstanbul Havalaanı’nda ve gittiği bütün ülkelerde, İstiklal Marşı çalınarak büyük heyecan ve coşkulu törenlerle karşılandı. Yugoslavya’da yapılan görkemli bir törenle, Atatürk’ün kızı Sabiha Gökçen’e, Hava Kuvvetleri ve Ordularında kullandıkları bir bröve yanında onların en büyük nişanı olan ve daha sonra Yugoslavya kralına verilen “Beyaz Kartal Nişanı” verildi.
Bütün Avrupa ve dünya, Türk Gücüne hayran kalmıştı.
Gökçen; gidişte olduğu gibi, dönüşte de, Atatürk’ün bulunduğu Savarona üzerinde birkaç daire çizerek havaalanına indi. Gökçen, 22 Haziran 1938 günü gerçekleşen dönüşünü şöyle anlatır: “Şimdi uçağım daha hızlı gidiyormuş gibi geliyordu bana. Türkiye topraklarının üzerinde uçarken, dünyada bundan daha güzel bir yurt parçası olamayacağına kanaat getirmiştim.” .
Bu kanaati doğuran kişi; dünyada emsal olmayan Atatürk’tür.
Başta da söylediğimiz üzere; Atatürk’ün yaptığı hiçbir şey; şansa veya tesadüfe bağlı değildir. Yapılan her şey; ileriye yönelik, dünya genelinde Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıtmak, geliştirmek, korumak için seneler öncesinden düşünülen planlı çalışmaların eseridir.
Ne Mutlu Türküm diyene ve Ne Mutlu Atatürk gibi bir önderi olan millete…