Soruşturma aşaması sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması halinde, Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenleyerek kamu davası açabilir.

Burada yeterli şüphe kavramı üzerinde durulmalıdır.

Cumhuriyet Savcısının dava açma görevi 5271 sayılı CMK’nin 170. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, suçun işlendiği hususunda "yeterli delil" değil, daha geniş bir kapsama sahip olan "yeterli şüphe" halinin bulunması aranmaktadır. Savcının dava açan iddianameyi düzenlemesi için yeterli şüphe kavramı gerekli bir neden ve zorunlu koşul olarak karşımıza çıkmaktadır.

İddianame yazabilmek için, yeterli şüphenin varlığı için, bunu haklı gösterecek delil, emare ve olguların bulunması gerekir.[1]

Soyut tahminler, hipotezler, olasılıklar ve varsayımlar somut olgu ve delillerle desteklenmiyorsa şüphenin varlığından söz edilemez.[2]

Savcının takdir hakkı, kamu davası açmaya yeterli şüphenin olup olmadığına yöneliktir. Dava açıldıktan sonra, cumhuriyet savcısının davayı geri alma hakkı bulunmamaktadır.[3]

Yeterli şüpheden söz edebilmek için, yargılama dosyasındaki delillerle şüpheli/sanığın mahkûm olma ihtimalinin, beraat etme ihtimalinden daha yüksek olması gerekir.[4]

Yeterli şüphenin orta yoğunlukta bir şüphe anlamına geldiği söylenebilir.[5]

Soruşturmaya başlayabilmek basit şüphe yeterlidir. Ceza yargılamasında, şüphenin basit olmaktan çıkıp, daha da kuvvetlenmesi, yoğunluğunun artması, yargılama neticesinde sanığın mahkûm olma ihtimalinin, beraat etme ihtimalinden daha yüksek hale gelmesi durumunda yeterli şüphe kavramı gündeme gelecektir. Yani, mevcut delillerle bir mahkumiyet kararının çıkması orta yoğunlukta, muhtemel olması durumu yeterli şüphenin varlığına işaret edecektir.

Alman hukukunda yeterli şüphenin varlığından söz edebilmek için, yüzde doksan oranında mahkûmiyet olasılığının bulunması ve bu oranı doğrulayacak hukuka uygun şüphe sebebinin elde edilmesi gerektiği ifade edilmektedir.[6]

Bu durum iddianame dışında dava açan belgeler açısından da geçerlidir.

Örneğin; Son soruşturmanın açılması kararı, dava açan bir usul işlemi olma niteliğine sahiptir ve uygulamada iddianame gibi değerlendirilmeye tabi tutulmaktadır. Bu nedenle, soruşturma neticesinde toplanan deliller suçun işlendiğine işaret ediyorsa, yani kamu davası açmaya yeterli şüphe oluşturuyorsa son soruşturmanın açılması kararı düzenlenebilecektir.

Örneğin; şüpheli avukatın, hakkında icra takibinde bulunduğu bir kişiye telefonda hakaret ettiği ve tehditte bulunduğu iddiasının bir kısım tanıklarca doğrulandığı olayda, suç oluşturan eylemin gerçekleşmediği yönünde savunma tanıkları bulunsa dahi davanın açılmasını sağlayacak olan son soruşturmanın açılması kararını vermek için yeterli şüphenin bulunduğu söylenebilecektir. Burada delilleri değerlendirme ve hukuki nitelendirmenin yargılamayı yapacak mahkemenin görevi olduğu dikkate alınmalıdır.[7]

Bu gibi hallerde, şüpheli hakkında dava açılması kararı verilerek yapılacak yargılama sırasında şüphelinin lehine ve aleyhine tüm delillerin görevli mahkemesince tartışılması hukuken doğru bir uygulama olacaktır.[8]

Örneğin; şüphelinin ifadesi alınmadan dava açılması iddianamenin iadesi nedeni yapılamayacaktır.[9]

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/2. maddesi gereğince Cumhuriyet Savcısı, kamu davasını açmaya yeterli şüphe oluşturacak delil elde etmesi halinde iddianame düzenleyecektir.

Örneğin; İmar kirliliğine neden olma suçundan yapılan soruşturma dosyası içinde yapı tatil tutanağının, binanın ruhsata uygun olmadığına ilişkin delillerin bulunmaması nedeniyle iddianamenin iade edilmesi yasaya aykırı olacaktır.[10]

Yukarıda belirtilen örnekteki olayda, olay yeri incelemesi yapılmadan ve bilirkişi raporu aldırılmadan dava açılması iddianamenin iadesi nedeni yapılamayacaktır.[11]

Burada ifade edilen eksiklik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/3. maddesine göre iddianamede yer alması zorunlu olan bilgiler kapsamında görülmemektedir.[12]

Örneğin; şüphelinin müştekiyi arayarak tehdit ettiğine dair iddiaya ilişkin olarak ses kayıtlarının analizinin yapılması gerekirken gerekli tespit yapılmadığı gerekçesiyle iddianamenin iadesine karar verildiği olayda Yargıtay, iddianamenin iadesi nedenleri arasında ses analizi yaptırmanın olmadığını, iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak ibraz edilen deliller ve yargılama sırasında ibraz edilebilecek deliller birlikte değerlendirilerek yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği düşüncesiyle iddianamenin iadesini hukuka aykırı bulmuştur.[13]

Örneğin; şüphelilerin dernek karar defterinde tahrifatta bulunduklarından bahisle müştekinin dernek karar defteri fotokopileri üzerinde inceleme yapılması talebi üzerine düzenlenen rapor ve diğer hazırlık kayıtları değerlendirilerek Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamenin kamu davasının açılması için yeterli olduğu gözetilmelidir. Bu örnek olayda, dernek karar defterindeki tahrifatı dernek üyesi olan şüphelilerden hangilerinin yaptığının tespit edilmediğinden bahisle iddianamenin iadesine karar verilmesi isabetli olmayacaktır.[14]

Örneğin; mahkemece, Uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan şüpheli olarak belirtilen kişinin kim olduğunun tam olarak belirlenmediği, telefonu kullanan kişinin kim olduğu, abonman kaydı sırasında sahte kimlik kullanıp kullanmadığı araştırılıp ve delillerin karartılması ihtimali de bulunmadığından ifadesi de alınarak dava açılması gerektiği gerekçesi ile iddianamenin iadesine karar verilmiştir.

Yargıtay bu olayda, şüpheli hakkında, atılı suçu işlediğine ilişkin yeterli şüphe bulunduğunu, sahte kimlik kullanma olasılığının, bu şüpheyi zayıflattığını ve dava açılmadan önce şüphelinin ifadesinin alınmasının zorunlu olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığını ifade ederek iade kararının hukuka aykırı olduğuna hükmetmiştir.[15]

İddianamede yer alan olayın anlatım biçimi ve soruşturma dosyası kapsamı, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması kamu davası açılması için yeterli görülmektedir.[16]

Adil yargılanma hakkı kapsamında lekelenmeme hakkının ihlali niteliğinde haksız davanın açılmasının engellenmesi için sadece basit bir iddiaya dayanarak şüphelinin savunması alınmadan kamu davası açılmamalıdır.[17]

Bununla birlikte iddiayı doğrular başkaca delillerin varlığı halinde, şüphelinin adresinden temin edilememesi, nerede olduğunun belirlenmemesi halinde hakkında yakalama kararı çıkartılıp makul süre beklendikten sonra savunması alınmasa bile iddianame düzenlenmesi gerektiği dikkate alınmalıdır.

İddianame yer almayan suç konusu ve olaylar dışındaki olaylar ve nedenler iade konusu yapılamaz

Cumhuriyet Savcısının yeterli şüphenin bulunması halinde iddianame konusu yaptığı olay ve suçtan başka suçun varlığından bahsedilip iddianamenin iade edilmesi mümkün değildir. Bu durumda gerekirse ileri sürülen olay veya tespit edilen suç ile ilgili suç duyurusunda bulunulabilmesi mümkündür.[18]

Bundan başka iddianamede şüphelinin atılı suçu işlediğine ilişkin yeterli şüphe oluşturan kanıtların gösterilmesi ve olayın iddianame metninde delillerle ilişkilendirilerek anlatılması yeterli olacaktır.[19]

Örneğin; bilirkişi raporu alınması mahkemenin takdirindedir ve bu işlem bir kovuşturma işlemidir. Bu nedenle bilirkişi raporunun alınmaması iddianamenin iadesi nedeni yapılamayacaktır. Mahkeme, ihtiyaç duyması halinde bilirkişi incelemesi yaptırılabilecektir.[20]

Örneğin; vergi suçlarında fatura asıllarına ulaşarak duruşmada incelenmesi zorunluluğundan vazgeçilmiştir. İddianameye konu eylemin 213 sayılı VUK’un 359/b maddesinde düzenlenen vergi suçunu teşkil ettiği olaylarda, faturaların sahte olduğuna ilişkin dosyada mevcut vergi suçu raporu ve vergi tekniği raporu bulunması halinde kamu davası açılabilecektir. Bu durumda sahtecilik yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmadığından bahisle iddianamenin iadesine karar verilemeyecektir. Bu örnek olayda olduğu gibi mahkemenin tekrar rapor alabilmesi mümkündür. Bu nedenle vergi suçlarında bilirkişi raporu bulunmadığından bahisle iddianamenin iadesine karar verilmemelidir.

Yani suçun sübutuna etki edecek dosyada rapor veya tespit olmasına rağmen, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğinden bahisle iddianamenin iadesi kararı verilemeyecektir.[21]

Her zaman soruşturma konusu olabilecek diğer failinin araştırılmaması gerekçe gösterilerek iddianame iade edilemez. Şayet toplanan deliller şüpheliler hakkında dava açılması için yeterli ise kamu davası açılabilecektir. Burada ele geçmeyen faillerin araştırılmaması hususu iade nedeni yapılamayacaktır.[22]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------------

[1] Hasan Tahsin Gökcan, Cumhuriyet Savcısının Delilleri Değerlendirme Yetkisi ve Yargıtay Uygulaması, Ankara Barosu Dergisi, Ankara, 2012/1. - s. 195-206. - Yıl:70.

[2] Yücel Ünver, Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku 2.Cilt, 6.Bası, Ankara, 2012, s.13.

[3] Faruk Erem, Ceza Usulü Hukuku, Ankara, Sevinç Matbaası, 1970. - 3.Bası, s.227.

[4] Nur Centel, Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, Beta Basım, 2015. - 12.Bası, s.83; Bahri Öztürk, Mustafa Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2006. - 9.Bası, s.485.

[5] Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2015. - 3.Bası, s.571.

[6] Feridun Yenisey, “Adalet Ve Kolluk İlişkilerinin Ceza Muhakemesi Kanunu Açısından Değerlendirilmesi”, Avrupa’da ve Türkiye’de Kolluk-Adalet İlişkileri, Editör: Araş. Gör. Burcu Ertem, Ankara, 2006, s. 28. Alman hukukunda şüphenin kuvvet dereceleri açısından şu sınıflandırma yapılmaktadır: a)Anfangsverdacht. b)dringender Verdacht: Yüzde ellinin altındaki, somut olgulara dayanan şüphe (dringender Verdacht) ise Devletin koruma tedbirlerine karar vermesinin sebebi olur.” c)hinreichender Verdacht: Failin suçu işlemiş olma olasılığının, mevcut olgulara yapılarak değerlendirmesinde, 0 ile 100 arasında bir skalada, yazı ile yüzde elli ile yüzde yüz arasında bir değer bulunuyorsa “yeterli şüphe” (hinreichender Verdacht) vardır denilebilir. Bkz.; Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, s.570)

[7] Y.4.CD, E: 2006/5172, K: 2007/1167, T: 06.02.2007.

[8] Y.4.CD, E: 2006/5172, K: 2007/1167, T: 06.02.2007.

[9] Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 01.06.2020 tarih, 2019/16125 Esas ve 2020/3963 Karar sayılı ilamında “...5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/3. maddesinde iddianamede nelerin gösterileceği, aynı Kanun’un 174/1. maddesinde ise iddianamenin hangi hâllerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, şüphelinin ifadesi alınmadan dava açılmasının iddianamenin iadesi sebebi yapılamayacağı, anılan Kanun’un 170/2. maddesi gereğince; “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.” hükmü gereğince, soruşturma evresi sonunda toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması durumunda, Cumhuriyet savcısının kamu davası açması gerekeceği, somut olayda Cumhuriyet savcısı tarafından toplanan delillerin kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturması sebebiyle iddianame düzenlendiği ...”

[10] Y.4.CD, E: 2009/28222, K: 2010/1218, T: 02.02.2010.

[11] Y.4.CD, E: 2009/28222, K: 2010/1218, T: 02.02.2010.

[12] Y.4.CD, E: 2009/28222, K: 2010/1218, T: 02.02.2010.

[13] Y.4.CD, E: 2017/22735, K: 2018/467, T: 11.01.2018.

[14] Y.11.CD, E: 2009/13505, K: 2010/829, T: 12.02.2010.

[15] Y.10.CD, E: 2006/13261, K: 2007/5170, T: 04.05.2007.

[16] Y.16.CD, E: 2020/1878, K: 2020/3647, T: 10.07.2020 “...olay tarihinde örgüt mensuplarınca kullanıldığı tespit edilen sığınakta ele geçirilen bir kısım ilaçların bulunduğu reçeteleri kardeşi adına tanzim ettiği tespit edilen ve süreçte hakkında ayrıca teşhis ve beyanda bulunulduğu anlaşılan şüpheli MA ile adına reçete tanzim edilen P hakkında tanzim edilen iddianamede yer alan olayın anlatım biçimi ve soruşturma dosyası kapsamına nazaran, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu...”

[17] Y.2.CD, E: 2016/19587, K: 2016/16819, T: 12.12.2016: “…Somut olayda müştekinin çalıştığı pastanede müştekiden kullanmış olduğu telefonu isteyerek geri vermeyen kişiye yönelik yürütülen soruşturmada, atılı suçtan hakkında iddianame düzenlenen 0 507 120... no.'lu telefonun sahibi şüpheli.... dahil olmak üzere; atılı suçların kim ya da kimler tarafından, ne şekilde işlendiğine dair, hiçbir delil elde edilebilmiş değildir. Yalnızca....'e ait hattın ekindeki net olmayan nüfus cüzdanı fotokopisinde bulunan resmin müşteki tarafından kendisinin Murat olarak bildiği şahsa benzediği yönündeki beyanı dışında sanık hakkında iddianame düzenlemek için yeterli şüphenin bulunmaması karşısında, iade kararında da belirtildiği üzere; şüphelinin ifadesi alınmadan ve buna yönelik hakkında yakalama emri çıkarılmadan, dosyadaki güvenlik kamera kayıtları ve şüphelinin teşhise elverişli fotoğraları celp edilmeden ve kimliği hakkında araştırma yapılmadan kamu davası açıldığının anlaşılması ve belki de olaylarla hiçbir ilgisi olmayabilecek olan.... dinlenilmesi ve oluşacak duruma göre toplanması gereken ve belirtilen ilave bütün delillerin toplanması, suçun sübutuna etki edeceği muhakkak olan bir delil olduğundan, bu delil ya da deliller toplanmadan iddianame düzenlemesi, usul ve yasaya aykırıdır.

[18] Y.4.CD, E: 2020/2199, K: 2020/14204, T: 28.10.2020; “...şüpheli Sebahattin hakkında tehdit ve hakaret suçları için yürütülen soruşturma sonucunda iddianame tanzim edildiği, Mahkemenin ise, müştekinin 31/07/2018 tarihli dilekçesi ve yine aynı tarihli savcılık ifadesinde şüphelinin kendisine ısrarla rahatsız ettiğini, sosyal hayatta rahat vermediğini, çalıştığı iş yerlerine geldiğini, kendisinin ve babasının telefonlarından rahatsız ettiğini belirtmesi, müştekinin bu beyanı ile ilgili hiç bir araştırma yapılmadığı, şüpheli ile müşteki arasında telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarının dosyada bulunmadığı gerekçesi ile iadesine karar verdiği, itiraz üzerine reddine karar verildiği olayda, şüpheli hakkında isnat edilen suçlarla ilgili olarak, dinlenen tanıkların müştekinin beyanını doğruladığı, toplanan delillere göre kamu davası açılması için yeterli şüphenin mevcut olduğu ve iddianame konusu olmayan kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuna ilişkin yargılama aşamasında suç duyurusunda bulunabileceği...”

[19] Y.10.CD, E: 2020/534, K: 2020/2699, T: 30.06.2020: “...Devlet Hastanesi tarafından yapılan tahlil sonucunda şüphelinin idrarında amfetamin, metamfetamin ve THC bulunduğunun tespit edildiği, her ne kadar raporda “tarama testi olması nedeniyle tahlil sonucunun adli ve idari kanıt değeri olmadığı” belirtilmişse de, raporun delil olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve tahlil sonucunun teyit edilip edilmeyeceğine adli makamların karar vermesi gerektiği, şüphelinin tahlil sonucuna itirazı olmaması, “olay günü gündüz saatlerinde kristal uyuşturucu madde ve esrar kullanmıştım” şeklindeki tahlil sonucuyla örtüşen beyanı dikkate alınarak, şüphelinin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediğine dair kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil bulunduğu ve tahlil sonuçlarının teyit edilmesinin “suçun sübutuna mutlak surette etki edecek delil” niteliğinde olmadığı ...”

[20] Y.11.CD, E: 2020/4058, K: 2020/6581, T: 09/11/2020.

[21] YCGK, E: 2018/427 Esas, K: 2018/517: “…vergi suçlarında fatura asıllarına ulaşarak duruşmada incelenmesi zorunluluğundan vazgeçildiği, iddianameye konu eylemin TCK’nın 204. maddesinde düzenlenen sahtecilik suçunu değil, 213 sayılı VUK’un 359/b maddesinde düzenlenen vergi suçunu teşkil ettiği, faturaların sahte olduğuna ilişkin dosyada mevcut vergi suçu raporu ve vergi tekniği raporu bulunduğu, mahkemenin tekrar rapor alabileceği gibi iade gerekçelerinin CMK’nın 174. maddesinde sayılanlardan olmadığı...”

[22] Y.10.CD, E: 2008/5464, K: 2008/5603, T: 07.04.2008: “…iade sebepleri arasında sayılmayan ve her zaman soruşturma konusu olabilecek diğer failinin araştırılmamasını gerekçe göstererek iade kararına karşı, toplanan delillerin şüpheliler hakkında dava açılması için yeterli olduğu gözetilmeksizin itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir…Bozulmasına…"