GİRİŞ

İcra takibi, alacaklının talebiyle harekete geçen ve cebir yetkisiyle donatılmış olan memurlar aracılığıyla, alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan işlemlerden meydana gelmektedir.

İcra takibine bağlı olarak yapılan işlemler, yetkileri, görev ve yükümlülükleri kanunda düzenlenmiş olan icra daireleri tarafından yerine getirilmektedir. Bu kapsamda, her asliye hukuk mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra daireleri kurulmuştur. Buna göre icra daireleri, yetkili oldukları alanla sınırlı olarak icra takip işlemlerini yürütecektir. Alacaklının icra takibi yoluna müracaat ederken, hangi yerdeki icra dairesine başvuracağı bu anlamda önem kazanmaktadır. Bunun dışında, icra dairesi tarafından yapılması gereken işlemlerin, icra dairesinin yetki çevresini aşması durumunda da, işlemin hangi icra dairesi tarafından yerine getirileceği hususunun da çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Bu nedenle, İcra ve İflas Kanunu'nda takip işlemlerinin hangi yerdeki icra dairesi tarafından yapılacağına dair düzenlemeler yer almıştır. Bu hükümlere aykırı olarak, alacaklının yetkisiz olan bir icra dairesinde takip başlatması veya icra dairesinin, yetkisi dahilinde olmayan bir alanda işlem yapması durumunda ilgililer, duruma göre itiraz veya şikayet yoluna müracaat edebilecektir.

İcra takibinin başlatılmasından sonra icra dairesi tarafından yapılması gereken işlemlerin, kanunda öngörülen şekilde yapılması gerekmektedir. Buna göre, icra dairesi tarafından yapılacak olan işlemlerin, kanunda kendilerine yetki verilmiş kişiler tarafından yapılması gerekmektedir. Yetkisi olmayan kişiler tarafından icra takip işlemlerinin yapılması, yapılan işlemin geçersiz olmasına neden olabilecektir.

İcra dairesinde bulunan yetkili kişilerce yapılacak olan işlemlerin, kanunda öngörülen zamanlarda yapılması gerekmektedir. Buna göre, icra takip işlemlerinin yapılmasının yasaklandığı veya borçludan kaynaklanan sebeplerden dolayı icra takip işleminin ertelendiği hallerde takip işlemi yapılamayacaktır.

Bu kapsamda, çalışmamızda, icra dairesi işlemlerinin hukuki niteliğini, öğretideki farklı görüşleri de dikkate alarak açıkladıktan sonra, icra dairesi işlemlerinin, hangi yerdeki icra dairesi tarafından yerine getirilmesi gerektiğini, hangi kişilerce ve hangi zamanda yapılması gerektiğini ve kanunda ve yönetmelikte bu hususlarla ilgili düzenlenen hükümlere aykırılığın yaptırımlarını inceleyeceğiz.

İCRA DAİRESİ İŞLEMLERİNİN YETKİ YÖNÜNDEN KANUNA AYKIRILIK HALLERİ

I. GENEL OLARAK

Borçlunun borcunu yerine getirmemesi durumunda, alacaklının hakkını borçluya karşı zor kullanarak elde etmeye çalışması yasaktır. Bu nedenle, alacaklı, Devletin gücünden yararlanarak alacağını elde etmeye çalışacaktır. Devlet ise, icra organları marifetiyle bunu sağlayacaktır[1].

İcra organları, münhasıran icra işleri için kurulmuş olan asli organlar ile asıl görevleri dışında icra işlerine de bakan yardımcı organlar olarak ikiye ayrılmaktadır[2]. Asli icra organları; icra dairesi, icra mahkemesi ve Yargıtay'ın icra ve iflas işleri ile görevli daireleridir. Yardımcı icra organları ise; genel mahkemeler ile savcı ve adalet müfettişleridir[3].

İcra organları arasındaki en önemli organ, icra dairesidir. İcra dairesi, icra işlerinde birinci derecede görevlidir[4]. Bu kapsamda, alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla yapılacak olan takip işlemleri, icra dairesi tarafından yerine getirilmektedir.

İcra ve İflas Kanunu' nun 1' inci maddesine göre, icra dairesinde, icra müdürü, yeteri kadar icra müdür yardımcısı, icra katibi ile adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonları tarafından görevlendirilecek zabıt katibi, mübaşir ve hizmetli bulunmaktadır. Maddenin devamında, icra müdürü, icra müdür yardımcısı veya icra katibinin yokluğu halinde görev ve yetkileri, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından görevlendirilecek yazı işleri müdürü veya zabıt katibi tarafından yerine getirileceği belirtilmiştir.

Alacaklı tarafından ileri sürülen takip talebi, icra dairesine yapılmaktadır. İcra dairesi ise takip talebiyle birlikte borçluya ödeme veya icra emri gönderir. Ödeme veya icra emrinin kesinleşmesi durumunda, para alacağı söz konusu ise icra dairesi, borçlunun mallarını haczeder, satar ve elde edilen para ile alacaklının alacağını öder. Borcun konusu para alacağından başka bir şey ise, bunları zorla icra eder[5].

Alacaktı tarafından ileri sürülen takip talebinin, kanunda düzenlenmiş hükümler çerçevesinde belirlenecek olan yetkili icra dairesine yapılması gerekmektedir. İcra işlemlerinin, kanuna aykırı olarak, yetkili olmayan icra dairesi tarafından yapılması durumunda ilgililer, yetki itirazında bulunabilecektir.

İcra dairesinin yetki, görev ve yükümlülükleri İİK' nda ve İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği' nde düzenlenmiştir. Buna göre, icra daireleri, kanunda belirlenen kurallar ve sınırlar çerçevesinde yetkilerini kullanıp, görev ve yükümlülüklerini yerine getirecektir. Aksi halde, icra dairesi tarafından yapılan işlemler, kanuna aykırı bir şekilde yerine getirilmiş olacaktır. Böyle bir durumda ise, işlemden zarar gören veya etkilenen kişi, kanunda kendisine tanınan haklar çerçevesinde, zararını tazmin ettirebilecek (İİK md. 5) ve/veya yapılan işlemin ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi için şikayet (İİK md. 16) yoluna müracaat edebilecektir.

İcra işlemlerinin hangi yerdeki icra dairesi tarafından yapılacağı (yer bakımından yetki), ne zaman yapılacağı (zaman bakımından yetki) ve kimler tarafından yapılacağı (kişi bakımından yetki) kanun ve yönetmelikte düzenlenen hükümler dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu çerçevede, kanun veya yönetmelikte düzenlenen hükümlere aykırı bir şekilde işlem tesis edilmesi durumunda, yukarıda belirtilen yollara müracaat edilebilecektir.

II. İCRA DAİRESİ İŞLEMLERİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ

İcra dairesi işlemleri, icra dairesi tarafından borçluya karşı yapılan ve amacı icra takibini ilerletip, alacaklıyı borçlunun malvarlığından alacağına kavuşturmak olan ödeme emrinin tanzim ve tebliği, haciz, haczedilen malların paraya çevrilmesi gibi işlemlerdir[6].

İcra dairesi işlemlerinin hukuki niteliği hususunda öğretide farklı görüşler mevcuttur. Bir görüşe göre[7], icra faaliyetleri idari nitelikte olduğundan bu işlemler idari niteliktedir. Diğer bir görüşe göre[8], icra faaliyetleri yargısal faaliyet olduğundan dolayı, yapılan işlemler de yargısal işlem niteliğindedir. Bir başka görüşe göre[9], icra dairesi memurları adli bir memur olup memurların yaptığı işlemler, Avukatlık Kanunu md. 35 anlamında adli işlemlerdir. Bu görüş, icra dairesi faaliyetlerinin yargısal nitelikte olmadığını kabul etmekle birlikte, icra dairelerinin bağımsız niteliğinden ve emir ve talimatla hareket etmediğinden bahisle, icra dairesi tarafından yapılan işlemlerin adli işlem niteliğinde olduğunu ileri sürmektedir. Söz konusu görüş, Yargıtay tarafından da kabul edilmektedir[10]. Bir başka görüşe göre[11], icra müdürleri, adli memurlar statüsüne tabidir ve faaliyetleri de adli faaliyet kapsamına girmektedir. Bununla birlikte, icra işlemi yargısal nitelikte olmayıp, sadece 'adli idari işlem' niteliğindedir. Öğretideki başka bir görüşe göre ise[12], icra dairesi faaliyetlerinin çok yönlülüğü sebebi ile, icra dairesinin işlemleri nev'i şahsına münhasır bir statüye sahiptir.

Yargı organı tarafından yerine getirilen yargısal faaliyet ile, taraflar arasında meydana gelen uyuşmazlığın hukuk alanında nasıl çözümlenmesi gerektiği tespit ve tayin edilmektedir. Yargı organı tarafından verilen kararın yerine getirilmesi ise yürütme-idare organı tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda, yargı organının bizzat cebir kullanarak kararın yerine getirilmesi yetkisi mevcut değildir. Dolayısıyla bu karar, yargı organının yönlendirmesiyle veya tarafların başvurusuyla, idare tarafından yerine getirilmektedir. İcra faaliyeti, genel anlamda alacaklının alacağının tahsil edilmesi faaliyetidir. Bu faaliyet çerçevesinde icra dairelerine cebir yetkisi verilmiştir. İcra dairelerine cebir yetkisini kullanarak borcun tahsil edilme yetkisi verilmesi, yapılan faaliyetin adli faaliyet değil, idari faaliyet niteliğinde olduğunu göstermektedir.

Yargısal faaliyetten bahsedebilmek için, mahkeme sıfatına sahip olan mercilerce işlem yapılması gerekmektedir. Yargı kuvvetine sahip olmayan icra dairelerinin işlemleri, bu nedenle adli nitelikte bir işlem kapsamına dahil edilememektedir.

Yargısal faaliyet sonucunda verilen hükümler, hiçbir makam ve merci tarafından değiştirilememektedir. İcra daireleri ise, yaptıkları işlemleri, kanunda belirlenen şikayet süreleri geçmeden geri alabilmektedir. Bunun yanında, şikayet yoluna müracaat ile icra dairesi işlemi, icra mahkemesi tarafından düzeltilebilmekte veya ortadan kaldırılabilmektedir. Bu özellikler de icra dairesi işlemlerinin adli nitelikte değil, idari nitelikte olduğunu göstermektedir[13]. Bu nedenlerle, icra dairesi işlemlerinin idari nitelikte olduğu görüşüne katılmaktayız.

III. İCRA DAİRESİ İŞLEMLERİNDE KİŞİ BAKIMINDAN YETKİ

A. İCRA DAİRESİNDEKİ GÖREVLİLER

İİK md. 1/f. 2' ye göre, ''her icra dairesinde Adalet Bakanlığı tarafından atanacak bir icra müdürü, yeteri kadar icra müdür yardımcısı, icra katibi ile adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonları tarafından görevlendirilecek mübaşir ve hizmetli bulunur.''. Aynı maddenin altıncı fıkrasına göre, ''icra dairelerinde, gerektiğinde, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslar çerçevesinde, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından zabıt katibi, mübaşir ve hizmetli görevlendirilir.''.

İcra müdürü, icra dairelerinin zorunlu unsurudur. 13307 sayılı İcra ve İflas Kanununun Tatbikatına Dair Ninamname' nin 3' üncü maddesine göre, icra ve iflas dairelerinin sorumlu amiri icra müdürüdür. İİKY. md. 110/f. 2' ye göre, dosya ve kartonların saklanması ve kaybolmasından icra müdürü sorumludur. Hükümden de anlaşılacağı üzere, icra müdürü, icra dairesinin sevk ve idaresinden de sorumludur.

İcra müdürlerinin, özellikle büyük şehirlerde, kanunen kendisine verilmiş olan görevleri bizzat yerine getirmesi, pratik bakımdan imkansızdır. Dolayısıyla, İİK md. 1 uyarınca, Adalet Bakanlığı icra müdürünün yanına icra müdür yardımcıları da atayabilir (Niz. md.3/f. 2). İcra müdürlerinin herhangi bir sebeple yokluğu halinde görevlerini icra müdür yardımcıları yerine getirmektedir (Niz. md. 4). Ancak, haklı sebeplerin söz konusu olmadığı hallerde icra dairesinin idaresi iradi olarak icra müdür yardımcılarına bırakılamaz. Bununla beraber icra müdür yardımcıları, icra müdürünün görevde bulunduğu durumlarda müdürün kendisine verdiği işleri yapmaktadır[14]. Niz. md. 3/f. 3' e göre, icra müdür yardımcıları, icra müdürünün idaresine tabi olup bütün tahsilatı ve diğer muameleler, günü gününe icra müdürüne bildirmekle mükelleftir.

Gerektiğinde icra müdürünün yanına icra katibi, mübaşir ve hizmetli de verilebilecektir. Katiplerin, icra müdür yardımcılarından farklı olarak, icra müdürünün yokluğunda işlem yapabilmeleri, icra mahkemesince kendilerine bu konuda yetki verilmiş olmasına bağlıdır (Niz. md.4)[15]. Ayrıca, icra müdürü, kendi yetkisi dahilindeki herhangi bir işin görülmesini icra katibine havale edemeyecektir. Ancak, kanunun açıkça imkan verdiği hallerde icra müdürü, kendisine ait olan işleri katibine yaptırtabilecektir[16].

İcra müdürü, icra müdür yardımcısı veya icra katibinin (izin ve hastalık gibi) herhangi bir nedenle yokluğu halinde görev ve yetkileri, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından görevlendirilecek yazı işleri müdürü veya zabıt katibi tarafından yerine getirilecektir (İİK md. 1/f. 7)

İİK' nda ve icra kuralı teşkil eden başka kanunlarda, bazı icra işleri bakımından, icra dairesi dışındaki diğer kamu görevlilerine de görev ve yetki verilmiştir.Buna göre, icra işlemlerine bağlı olarak yapılacak olan tebligatların, icra dairesinin dairede ve adreste elden tebliğ yetkisi saklı kalmak kaydıyla, Tebligat Kanunu uyarınca görevlendirilmiş olan idari makam tarafından yerine getirilmesi düzenlenmiştir. Aynı şekilde, haczedilmiş veya rehnedilmiş olan taşınır malların muhafazası işlemini kural olarak Bakanlık tarafından kendilerine lisans verilmiş olan yediemin depocuları tarafından yerine getirilmesi hüküm altına alınmıştır (İİK md. 88/f. 5)[17].

B. İCRA DAİRESİ İŞLEMLERİNİN KİŞİ BAKIMINDAN KANUNA AYKIRI OLDUĞU HALLER

İcra takip işlemlerini kural olarak icra müdürü yapmaktadır. Kanunda açıkça ifade edilmemiş olmakla birlikte, icra dairesi adına irade beyanına icra müdürünün yetkili kılındığı anlaşılmaktadır[18]. İdari yetki niteliğindeki bu yetkilerin, icra müdürü tarafından bizzat yerine getirilmesi gerekmektedir. Fakat yetki ve görevlerin çokluğu, idari yetkilerin bizzat kullanılması kuralının uygulanmasını imkansız hale getirebilecektir[19].

Kural olarak, icra takip işlemlerini icra müdürünün yerine getirmesi gerektiğini ancak bazı durumlarda bu işlemlerin, icra dairesindeki diğer memurlar tarafından da yerine getirilebileceğini yukarıda açıkladık. Buna göre, icra müdürünün yokluğu halinde icra müdür yardımcıları, icra müdürü tarafından yapılması gereken işlemleri yapabilecektir. Aynı zamanda, icra müdürü, görevde bulunduğu zamanlarda da, icra müdür yardımcılarına bazı işlemlerin yapılması için görev ve yetki verebilecektir[20]. Yetki devri durumunda, icra müdür yardımcıları tarafından yerine getirilen işlemler icra müdürü adına yerine getirilmiş olacaktır. Dolayısıyla, İİK md. 5 uyarınca, devlet tarafından açılacak rücu davasında icra müdürlerinin müteselsil sorumluluğu söz konusu olacaktır (İİKY md. 110/f. 2)[21].

Bizzat icra müdürünün yapması gereken işlemler, yetki devri ile yardımcılarına devredilemeyecektir (İİK md. 9/f. 2; 36; 60 vb.)[22]. İİK' nda, yapılacak olan işlemlerin 'icra dairesi' veya 'icra memuru'[23] tarafından yapılacağının belirtilmiş olması durumunda, söz konusu işlemlerin icra müdürünün vereceği yetkiyle icra müdür yardımcıları tarafından yapılması mümkünken; işlemlerin 'icra müdürü' tarafından yapılacağının belirtilmiş olması durumunda ise, bu işlemlerin icra müdürünün vereceği yetkiyle icra müdür yardımcıları tarafından yapılması mümkün değildir[24].

İcra müdür ve icra müdür yardımcısının yokluğunda icra katipleri de mahkemenin vereceği kararla icra takip işlemlerini yapabilecektir. İcra katiplerinin de icra dairesinde bulunmaması halinde icra takip işlemleri yazı işleri müdürü veya zabıt katibi tarafından yerine getirilecektir. Bunun dışında, icra ve zabıt katiplerine herhangi bir yetki devri söz konusu olmayacaktır. Ancak, kanunda bazı işlemlerin, icra müdürünün vereceği yetkiyle, bu kişiler tarafından da yapılabileceği belirtilmiştir. İİK md. 80' e göre, icra müdürü haczi kendi yapabileceği gibi yardımcı veya katiplerinden birine de yaptırabilir. Kanunda belirtilenler dışında, icra müdürünün katipleri icra işlemlerini yapma bakımından görevlendirme yetkisi yoktur[25].

İcra dairesi işlemlerinin, icra müdürünün yetkilendirmesi olmaksızın icra müdürü dışındaki personeller tarafından yerine getirilmesi durumunda kanuna aykırılık söz konusu olacağından, ilgililer, şikayet yoluna müracaat ederek, yapılan işlemin düzeltilmesini veya ortadan kaldırılmasını talep edebilecektir. Bu noktada, şikayetin süreye tabi olup olmadığının belirlenmesi gerekecektir.

Kanuna aykırılık kamu düzenini ihlal edecek tarzda ağır nitelikteyse, yapılan işlem yok hükmünde sayılacağından, bu işlemler ilgililer tarafından süresiz (her zaman) bir şekilde şikayet yoluyla ortadan kaldırılabilecektir. Ancak, kanuna aykırılık, kamu düzenini ihlal edecek boyutta olmayıp basit nitelikteyse, İİK' nda düzenlenen süre içerisinde ilgililer, şikayet yoluyla işlemin ortadan kaldırılmasını talep edebilecektir.

İdare hukukunda, karar alma veya işlem yapma yetkisi bulunmayan kişilerin işlem yapması, yetkisizlik, diğer bir deyişle, yetki gaspı olarak adlandırılmaktadır[26]. Daha önceden de belirtmiş olduğumuz gibi, icra dairesinin işlemleri idari işlem niteliğinde olduğundan, söz konusu işlemlerin yetkili olmayan kişiler tarafından yerine getirilmesi durumunda yetki gaspı söz konusu olacaktır. Bu durumda, icra müdürünün yokluğu veya kendisi tarafından yetki veya görev verilmesi dışında, icra müdür yardımcıları tarafından; icra müdür ve yardımcılarının yokluğu veya -kanunun izin verdiği hallerle sınırlı olmak kaydıyla- icra müdürünün yetkilendirmesi dışında, katipler tarafından yapılamayacak olan işlemlerin bu kişiler tarafından yapılması durumunda yetki gaspı söz konusu olacaktır. Bunun dışında, yetki devri söz konusu olmaksızın işlemin yapılmış olması durumunda, konu bakımından yetki tecavüzü söz konusu olacaktır[27].

İcra dairesi işlemlerinin yetki gaspı sonucunu doğuracak şekilde ihlal edilmesi, kanuna ve kamu düzenine ağır bir aykırılık söz konusu olacağından, bu işlemler yok hükmünde olacak ve ilgililer tarafından şikayet yoluyla her zaman (süresiz) ileri sürülüp icra mahkemesi aracılığıyla ortadan kaldırılacaktır[28]. Ancak, icra dairesi işlemlerinin yetki tecavüzü sonucunu doğuracak biçimde ihlal edilmesi durumunda, kamu düzenine ve idarenin yetki düzenine bir aykırılık söz konusu olmayacağından, basit hukuka aykırılıktan bahsedilecektir. Bu durumda, yapılan işlemlere karşı, sadece süresi içerisinde şikayet yoluna müracaat edilebilecektir.

III. İCRA DAİRESİ İŞLEMLERİNDE YER BAKIMINDAN YETKİ

A. KAVRAM

Yer bakımından yetki, alacaklının talebi üzerine yapılacak olan icra takibinin, hangi yerdeki icra dairesi tarafından yapılacağının belirlenmesidir[29].

Yetkili icra dairesinin belirlenmesi, kanunda düzenlenen yetki kuralları çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Söz konusu hükümler uyarınca, yetkili olmayan icra dairesi tarafından yapılan işlemler, kanunda öngörülen yaptırımlara maruz kalabilecektir.

Yetkili icra dairesinin belirlenmesinde, yapılacak olan takibin türü önem arz etmektedir. Buna göre, ilamlı icrada, İİK md. 34' te düzenlenen hüküm çerçevesinde yetkili icra dairesi tespit edilirken; ilamsız icrada, İİK md. 50' de Hukuk Muhakemeleri Kanunu' na yapılan atıf nedeniyle, HMK' da düzenlenen hükümler çerçevesinde yetkili icra dairesi tespit edilmektedir.

Yer bakımından yetkili icra dairesinin belirlenmesinde icra dairesi tarafından yapılan bir işlem mevcut değildir. Ancak, kesin yetkinin mevcut olduğu veya istinabe suretiyle işlem yapılmasının gerekli olduğu durumlarda, icra dairelerinin bazı işlemleri yapması gerekmektedir. Bu işlemleri yapmaması durumunda, icra dairesi işlemlerinin yer bakımından yetki yönünden kanuna aykırılığından bahsedilecektir.

Konuyla bağlantılı olduğunda, İİK' nda yer alan yetkiye ilişkin hükümlere kısaca değinildikten sonra, icra dairesi işlemlerinin yer bakımından yetki yönünden kanuna aykırılık hallerini inceleyeceğiz

B. İLAMLI İCRADA YER BAKIMINDAN YETKİLİ İCRA DAİRESİNİN BELİRLENMESİ

Alacaklının ilamlı icra takibi yapabilmesi için, elinde bir mahkeme ilamı veya İİK md. 38' de sayılan ilam niteliğinde bir belgenin bulunması gerekmektedir[30].

İİK md. 34' e göre, '' İlamların icrası her icra dairesinden talep olunabilir.''. Hükümden de anlaşılacağı üzere, elinde ilam veya ilam niteliğinde bir belge bulunan alacaklı, hem para ve teminattan başka borçlar hakkındaki (İİK md. 24 vd.) hem de para ve teminat verilmesi hakkındaki (İİK md. 32 vd.) ilamların icrası için, Türkiye'deki herhangi bir icra dairesine başvurup takibi başlatabilecektir[31]. Öğretide bir görüş, taşınmazların tahliye ve teslimi hakkındaki ilamlar bakımından, İİK md. 34' ün yerinde ve doğru bir hüküm olmadığını ileri sürmektedir[32]. Katıldığımız görüşe göre, söz konusu hüküm, herhangi bir istisnaya yer vermeyecek bir şekilde mutlak ve açık bir ifade taşıdığından, HMK' da düzenlenen kesin yetki kuralına ilişkin hükümler uygulama alanı bulamayacaktır[33].

İİK md.34/ c. 2' ye göre, alacaklı, ilamlı icra takibine başladıktan sonra yerleşim yerini değiştirirse, takibin yeni yerleşim yeri icra dairesine gönderilmesini isteyebilecektir.

C. İLAMSIZ İCRADA YER BAKIMINDAN YETKİLİ İCRA DAİRESİNİN BELİRLENMESİ

İİK md. 50' ye göre, ''Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir.''. Söz konusu hükümden de anlaşılacağı üzere, ilamsız icrada yetkili icra dairesi, HMK' daki hükümler çerçevesinde belirlenecektir.

1. Genel Haciz Yoluyla İlamsız Takipte Yetkili İcra Dairesi

a. Genel Yetkili İcra Dairesi

İİK md. 50' de düzenlenen hüküm uyarınca HMK' daki yetkiye ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulacağını belirttik. Genel yetki, kural olarak bütün ilamsız takiplerde uygulama alanı bulmaktadır.

Genel yetki kuralının düzenlendiği HMK md. 6 uyarınca genel yetkili icra dairesi, borçlu gerçek veya tüzel kişinin takibin başlatıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesidir.

HMK md. 9 uyarınca, Türkiye' de yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında genel yetkili icra dairesi, borçlunun Türkiye' deki mutad meskeninin bulunduğu yer icra dairesidir.

İcra takibi başlatıldıktan sonra, borçlunun yerleşim yerinin değişmesi durumunda, İİK md. 34' de düzenlenen hükmün aksine, takibin başlatıldığı icra dairesi yetkili olmaya devam edecektir[34].

HMK md. 7 uyarınca, takip konusu borcun birden fazla borçlusu olması durumunda, tüm borçlular için icra takibi, borçlulardan birinin yerleşim yerinde yapılabilecektir. Ancak, alacaklının, borçlulardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla takip başlattığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, icra dairesi, ilgili borçlunun itirazı üzerine, onun hakkındaki takibi ayırarak yetkisizlik kararı verebilecektir (HMK md. 7/f. 2).

b. Özel Yetkili İcra Dairesi

HMK' da genel yetki yanında özel yetki kuralları da düzenlenmiştir. Özel yetki kuralları, genel yetki kuralının yanında yer alan, diğer bir deyişle, genel yetkili icra dairesinin yanında seçimlik yetkili icra daireleri tesis eden nitelikte kurallar olabileceği gibi; genel yetkili icra dairelerinin yetkisini bertaraf eden, diğer bir deyişle, kesin yetkili icra dairelerini oluşturan nitelikte kurallar da olabilmektedir[35].

(1). Sözleşmeden doğan para borçlarında yetkili icra dairesi

HMK md. 10' a göre, sözleşmeden doğan para borçları için, sözleşmenin ifa edileceği yerdeki icra dairesi de yetkilidir. Kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere, belirlenen özel yetki kuralı, genel yetkili icra dairesinin yanında seçimlik icra daireleri tesis etmektedir. Dolayısıyla kesin yetki kuralından bahsedilemeyecektir.

Sözleşmenin ifa edileceği yerin tespitinde, Türk Borçlar Kanunu' nda düzenlenen hükümler uygulama alanı bulacaktır. Buna göre, TBK md. 89' a göre, borcun ifa edileceği yer, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenecektir. Taraflar arasında borcun ifa edileceği yerin belirlenmiş olması durumunda, yetkili icra dairesi, taraflar arasında belirlenmiş olan yerin yargı çevresinde bulunan icra dairesidir. Taraflar arasında sözleşmenin ifa edileceği yer belirlenmemişse, maddenin devamında düzenlenen hüküm gereğince, sözleşmeden doğan borcun para borcu olması durumunda, borç, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceğinden, alacaklı, kendi yerleşim yerinde de icra takibi yapabilecektir.

İİK md. 50/c. 2' ye göre, takibe konu olan sözleşmenin yapıldığı yerdeki icra dairesinde de icra takibi yapılabilecektir.

(2). Bir yerde geçici olarak oturanlara karşı yapılacak icra takiplerinde yetkili icra dairesi

HMK md.8 uyarınca, memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanlara karşı yapılacak takiplerde, bu kişilerin söz konusu yerde bulunmaları uzunca bir süre devam edebilecekse, bulundukları yerdeki icra dairesi de yetkili olacaktır. Böylece alacaklı, borçlunun nüfus kütüğünde kayıtlı olan yerleşim yerindeki icra dairesinde takip yapabileceği gibi; borçlunun bulunduğu yerdeki icra dairesinde de takip yapabilecektir.

(3). Şubeler veya tüzel kişilerle ilgili takiplerde yetkili icra dairesi

HMK md. 14 uyarınca, gerçek ya da tüzel kişilerin, çeşitli yerlerde şubelerinin olması durumunda, şubelerinin işlemlerinden dolayı, şubelerin bulunduğu yerdeki icra dairesi de yetkili olacaktır[36].

(4). Yetki sözleşmesi ile belirlenen yetkili icra dairesi

HMK md. 17 uyarınca, tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla icra dairesini sözleşmeyle yetkili kılabilmektedir. Hükümden de anlaşılacağı üzere, sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri yetki sözleşmesi yapabilmektedir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki kişiler, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapamayacaktır[37].

HMK md. 18 uyarınca, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hallerinde, yetki sözleşmesi yapılamamaktadır. Bunun dışında, yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan icra dairesi veya dairelerinin gösterilmesi gerekmektedir.

Taraflarca aksinin kararlaştırılmamış olması durumunda, takip sadece sözleşmeyle belirlenen icra dairesinde yapılabilecektir. Bu durumda icra dairesinin yetkisi kesin yetki olacak ve diğer yetkili icra dairelerinde takip başlatılamayacaktır[38]. Bu hususun, icra daireleri tarafından resen göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

(5). Terekeye karşı yapılacak takiplerde yetkili icra dairesi

HMK md. 11 uyarınca, terekenin kesin paylaşımına kadar terekeye -mirasçıların tümüne- karşı yapılacak olan takiplerde ölen kişinin son yerleşim yerindeki icra dairesi kesin yetkilidir. Buna göre, takibin tüm mirasçılara karşı yapılması gerekmektedir[39]. Kesin yetki söz konusu olduğundan, bu husus icra daireleri tarafından resen dikkate alınmalıdır.

(6). Malların haczinde ve haczedilen malların satışında yetkili icra dairesi

İİK md. 79 uyarınca, haciz işlemini kural olarak takibin yapıldığı yerdeki icra dairesi yerine getirmektedir. Ancak, haczolunacak malların, takibin yapıldığı icra dairesinin yetki çevresi dışında bulunması durumunda, haciz işlemi, söz konusu icra dairesinin bildirimi üzerine, malların bulunduğu yerdeki icra dairesi tarafından yerine getirilecektir.

Haczin, haczedilecek malların bulunduğu yerdeki icra dairesi tarafından yapılacağına ilişkin hüküm, alacak ve ücretlerin haczinde uygulanmamaktadır. Dolayısıyla, icra dairesi, kendi çevresi içinde olsun ya da olmasın, maaş veya ücretin haczi için doğrudan ilgili kişi veya yerlere yazı (haciz ihbarnamesi) göndererek haczi yapacaktır.[40] Bunun dışında, resmi sicile kayıtlı malların haczi, takibin yapıldığı icra dairesince de, kaydına işletilmek suretiyle doğrudan yapılabilecektir (İİK md. 79/f. 2). Nitekim uygulamada da, icra dairesinin yetki çevresi dışında bulunan, resmi sicile kayıtlı taşınmaz ve araçların haczi, istinabe yoluna başvurulmaksızın, asıl icra dairesi tarafından da yapılabilmektedir[41].

İİK md. 360 uyarınca, haczedilen malların başka bir yerde bulunması durumunda satış, istinabe suretiyle, malların bulunduğu yerdeki icra dairesi tarafından yapılacaktır. Bu durumda, md. 79/f. 2' de düzenlenen hükmün aksine, takibin yapıldığı asıl icra dairesi, resmi sicile kayıtlı olsa bile, yetki çevresi dışında bulunan hacizli malların satış işlemlerini gerçekleştiremeyecektir. Taraflar, bu düzenlemenin aksine yetki sözleşmesi de yapamayacaktır[42]. Dolayısıyla, asıl icra dairesinin yetki çevresi dışında bulunan hacizli malların satışı, istinabe suretiyle yapılmak zorundadır.

Haczedilen taşınmazın satılması durumunda, taşınmazda bulunan üçüncü kişinin taşınmazdan çıkarılmasında ve taşınmazın alıcı adına tescil edilmesi için tapuya müzekkere yazılmasına yetkili olan icra dairesi, asıl icra takibinin yapıldığı icra dairesidir. Satışın istinabe yolu ile yapılmış olması durumunda da, asıl icra takibinin yapıldığı icra dairesi yetkili olacaktır.[43]

2. Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yoluyla Takipte Yetkili İcra Dairesi

Kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takibe ilişkin hükümler, genel haciz yoluyla takip prosedürüne ilişkin hükümlere paralel olarak düzenlenmiştir[44]. Buna bağlı olarak, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte yetkili icra dairesinin tespit edilmesinde, genel haciz yoluyla takip yolunda yapılan yetkiye ilişkin açıklamalar geçerli olacaktır.

HMK md. 10 hükmü uyarınca, sözleşmede ifa yerinin belirlenmemiş olması durumunda, TBK md. 89 hükmü gereğince, para borçlarında alacaklının ödeme günündeki yerleşim yeri, ifa yeri olarak kabul edilecektir. Hükümden de anlaşılacağı üzere, para borçları, götürülecek borç niteliğindedir. Ancak, kambiyo senetlerinden doğan alacaklar, aranacak alacak niteliğindedir. Nitekim, kambiyo senetlerinde, senedi elinde bulunduran yetkili hamilin, senetle bütünleşmiş olan alacak hakkını elde etmesi için, senet üzerinde adı yazılı olan muhataba senedi ibraz etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, alacaklı, kendi yerleşim yerinde kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yapamayacaktır[45]. Buna karşılık, İİK md. 50' de düzenlenen hüküm gereğince, kambiyo senetlerinin düzenlendiği veya keşide edildiği yerdeki icra dairesinde de takip işlemi yapılabilmektedir[46].

3. Kiralanan Taşınmazların İlamsız İcra Yolu İle Tahliyesinde Yetkili İcra Dairesi

Kiralanan taşınmazların ilamsız icra yoluyla tahliyesinde, yetkili icra dairesinin belirlenmesi hususunda özel bir düzenleme yapılmadığından, yetkili icra dairesi, İİK md. 50' de düzenlenen hükme göre, dolayısıyla HMK' da düzenlenen yetkiye ilişkin hükümlere göre tespit edilecektir[47]. Bunun yanında, ilamsız tahliye takibi, kiralanan taşınmazın bulunduğu yerdeki icra dairesinde de yapılabilecektir[48].

4. Rehnin Paraya Çevrilmesi Yolu İle İlamsız Takipte Yetkili İcra Dairesi

Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip açısından kanunda özel bir hükme yer verilmediğinden, genel hüküm niteliğindeki İİK md. 50 uygulama alanı bulacaktır[49].

İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takipte ise yetkili icra daireleri, İİK md. 50' ye göre tespit edilecek olan icra daireleri ile İİK md. 148 hükmü gereğince, ipotekli taşınmazın bulunduğu yerdeki icra dairesidir. İİK md. 148' de düzenlenen hükmün lafzından da anlaşılacağı üzere, alacaklı, istediği icra dairesine başvurabileceğinden, kesin yetki söz konusu değildir.

C. İCRA DAİRESİ İŞLEMLERİNİN YER BAKIMINDAN KANUNA AYKIRI OLDUĞU HALLER

Yer bakımından yetkili olan icra dairelerinin, İİK ve HMK' da düzenlenen hükümler çerçevesinde tespit edileceğini yukarıda açıkladık. İcra takibinin, kanunda düzenlenen bu hükümlere aykırı olarak belirlenmesi durumunda ilgililer yetki itirazında bulunabilecektir.

İlamsız icrada, yetkili olmayan icra dairesinde takip işlemlerinin yapılması durumunda, borçlular yetki itirazında bulunabilecektir. Kesin yetkinin olmadığı durumlarda icra dairesi, yetkisizliğini resen dikkate alamayacağından, borçlunun yetki itirazında bulunması gerekecektir[50]. Bu durumda, icra dairesinin herhangi bir işleminden bahsedilemeyecektir.

Yer bakımından yetki konusunda icra dairesi işlemleri, kesin yetkinin mevcut olduğu veya haczedilecek olan malların, asıl takibi yapan icra dairesinin yetki çevresi dışında kaldığı hallerde kendini gösterecektir. Buna göre, icra dairesinin kesin yetkili olduğu durumlarda başvurulan icra dairesinin yetkili olup olmadığı, fikrimizce, icra dairesi tarafından resen dikkate alınmalıdır. Bu husus dikkate alınmadan icra dairesi tarafından yapılacak olan işlemler, kanuna ve kamu düzenine aykırı[51] olacağından, süresiz (her zaman) şikayet yoluna müracaat edilebilecektir. Bu durumda ilgililer, İcra Mahkemesi aracılığıyla, yetkisiz icra dairesi tarafından yapılan işlemin geçersizliğini tespit ettirebilecektir.

İcra dairesi, yetkilerini ancak kendi bölgesiyle sınırlı olarak kullanabilmektedir. Buna göre, takibin yapıldığı icra dairesi, bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemesinin yargı çevresi içerisinde yetkilidir[52]. Bir takipte, icra dairesinin yetkisi dışında kalan bir yerde işlem yapılmasının gerekli olduğu hallerde, takibi yapan icra dairesi, işlemin yapılması için o yerdeki yetkili icra dairesinden yardım istemektedir. Hukuk literatüründe buna 'istinabe' denilmektedir[53].

İİK md. 79/f. 2' de düzenlenen hükme göre, haczedilecek olan malların başka yerde bulunması durumunda, takibin yapıldığı asıl icra dairesi, haciz işleminin yapılması için malların bulunduğu yerin icra dairesine bildirimde bulunur (talimat yazar). Bu durumda haciz işlemi, istinabe edilen icra dairesi tarafından yapılır ve maddenin devamında da belirtildiği gibi, istinabe edilen icra dairesi tarafından yapılan hacizle ilgili şikayetler, istinabe edilen icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesince çözümlenir.

İcra dairesinin, kendi yetki çevresi dışında bulunan malları haczetmiş olması durumunda, bu haciz geçersiz olacak ve haczin geçersizliği süresiz şikayet yoluyla her zaman ileri sürülebilecektir[54]. Her ne kadar bu konuda kanun maddesinde açık bir hüküm bulunmasa da, kanunun lafzından, icra ve iflas hukukunun genel amacından ve takip ekonomisi amacından hareket edilerek bu sonuca varılması daha yerinde olacaktır. Nitekim İİK md. 79/f. 2' e göre, haczolunacak malların başka yerde bulunması durumunda, takibi başlatan icra dairesinin, malların bulunduğu yerdeki icra dairesine derhal bildirimde bulunması gerekmektedir. Bu ifade tarzı ile fikrimizce, istinabe suretiyle haciz işleminin yapılması hususu, kanun koyucu tarafından zorunlu hale getirilmiştir. Aynı şekilde, 3222 sayılı Kanun ile değiştirilen kanunun gerekçesinde de, malların haczinin, ancak bulundukları yer icra dairesi tarafından yapılacağı belirtilmiştir. Ayrıca, icra dairesinin yetki çevresi dışında kalan bir yerde takip işlemi yapması durumunda, yetki aşımı söz konusu olacaktır.

İİK md. 360' a göre, haczedilen malların başka bir yerde bulunması durumunda satış, istinabe suretiyle yapılacaktır. İİK md. 79/f. 2' ye benzer şekilde, kanunun lafzı dikkate alındığında, başka yerde bulunan malların satışı işleminin, yetki çevresini aşan icra dairesi tarafından yapılamayacağı kabul edilmelidir. Yargıtay kararında[55] da, satışa konu olacak malların başka bir icra dairesinin yetki alanında kalması durumunda, o yer icra dairesine talimat yazılarak satış işleminin yapılması gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla, icra dairesinin, yetki çevresi dışında kalan malların satış işlemini istinabe etmeksizin yapması durumunda, kanuna ve kamu düzenine aykırılıktan dolayı ilgililer, süresiz (her zaman) şikayet yoluna müracaat edebilecektir.

IV. İCRA DAİRESİ İŞLEMLERİNDE ZAMAN BAKIMINDAN YETKİ

A. İCRA İŞLEMLERİNİN YAPILMA ZAMANI

İcra dairesi tarafından yapılan işlemlerin, kanunda öngörülen zaman çerçevesinde yerine getirilmesi gerekmektedir. Bunun dışında kalan zamanlarda icra dairesi tarafından, kural olarak, herhangi bir işlem yapılamamaktadır.

İİK' da bu hususta tatil ve talik halleri düzenlenmiştir. Buna göre, tatil günlerinde ve talik hallerinde kural olarak hiçbir icra takip işlemi yapılamayacaktır[56]. Tatil günlerinde ve talik hallerinde borçluya karşı icra takip işlemlerinin yapılamaması, borçluya karşı yeni icra takiplerine girişilmesine engel olacağı gibi, daha önceden başlamış olan takiplerin devam etmesine de engel olacaktır[57].

1. Tatil Saat ve Günlerinde İcra Takip İşlemleri

İİK md. 51' e göre, güneşin batmasından bir saat sonra ile güneşin doğmasından bir saat öncesine kadarki devrede, diğer bir deyişle, gece vaktinde ve tatil günlerinde takip işlemleri yapılamayacaktır. Söz konusu hükmün mefhumu muhalifine göre, icra takip işlemleri, kural olarak sadece gündüz vakti yapılabilecektir[58]. Ancak, bu durumun istisnaları mevcuttur. Buna göre, maddenin devamında da belirtildiği gibi, tatil günlerinde haciz ve tebligat yapılabileceği gibi muhafaza tedbirleri de alınabilmektedir. Hükümden de anlaşılacağı üzere, tebligat dışında[59] gece vakti bu işlemler yapılamayacaktır. Ancak, borçlunun mal kaçırdığının anlaşılması durumunda gece vakti dahi haciz yapılabilecektir. Ayrıca, gece vakti iş görülen yerlerde (bar, gece kulübü, sinema, tiyatro gibi) gece vakti hasılat (gelir, ürün) haczi yapılabilecektir. Bunun dışında, gündüz vakti başlanmış olan bir hacze, gece vakti de devam edilebilecektir[60].

Yukarıdaki hükümde belirdiği gibi, haciz, tebligat ve muhafaza tedbiri dışında, tatil günlerinde hiçbir takip işlemi yapılamamaktadır. Buradaki tatil günlerinden maksat, resmi tatil günleridir. Dolayısıyla idari ve adli tatil günlerinde takip işlemleri yapılabilmektedir[61].

2. Talik Hallerinde İcra Takip İşlemleri

İİK md. 51' e göre, bir borçlu hakkında kanunda gösterilen sebeplerden dolayı icra talik edilmişse (ertelenmişse), o borçluya karşı takip muamelesi yapılamamaktadır. Söz konusu hüküm uyarınca, İİK md 52 vd.' nda düzenlenen talik hallerinin mevcut olması durumunda icra dairesi, kural olarak, hiçbir takip işlemi yapamayacaktır. Ancak, bazı durumlarda icra takibinin ertelenip ertelenmeyeceği hususunda icra dairesine takdir yetkisi verilmiştir[62].

İİK md. 52' ye göre, karısı veya kocası ve kan ya da kayın hısımlığı itibariyle altsoyundan veya üstsoyundan birisi ölen borçlu aleyhindeki takip, ölüm günü ile beraber üç gün ertelenecektir.

İİK md. 53' e göre, borçlunun ölümü halinde, terekenin borçlarından dolayı ölüm günü ile beraber üç gün içinde takip geri bırakılacaktır. Bu hüküm, mirasçının/mirasçıların mirası derhal kabul etmeleri durumunda uygulanacaktır. Mirasçının/ mirasçıların mirası kabul etmemiş veya reddetmemiş olması durumunda, Türk Medeni Kanunu' nda bu hususta düzenlenen süreler geçinceye kadar icra takibi ertelenecektir[63]. TMK md, 606' ya göre, mirasın üç ay içerisinde reddedilmesi gerekmektedir. Süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlayacaktır (TMK md. 606/f. 2). Bu durumda, üç aylık süre geçmedikçe, takibe devam edilemeyecektir.

İİK md. 54' e göre, borçlunun hükümlü veya tutuklu olması ve kendisinin kanuni ya da akdi bir temsilcisinin bulunmaması durumunda, borçlunun hapis süresine göre farklı işlemler yapılacaktır[64]. Buna göre, borçlunun bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum edilmesi durumunda icra memuru bu kişiye vasi tayini için sulh hukuk mahkemesine başvuracaktır (TMK md. 396 vd.). Sulh hukuk mahkemesince vasi tayin edilinceye kadar icra takip işlemleri yapılamayacaktır. Vasi tayin edildikten sonra, ertelenen icra takibine artık borçlu tutuklu veya hükümlünün vasisine karşı devam edilecektir[65]. Borçlunun tutuklu olması veya bir yıldan az süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum edilmesi durumunda ise, icra müdürü, borçluya, kendisine bir temsilci tayin etmesi için uygun bir süre verecektir. Bu durumda takip, bu sürenin sonuna kadar ertelenecek, ancak söz konusu süre içerisinde borçlu temsilci tayin edip icra dairesine bildirmezse, takibe devam edilecektir. İİK md. 54/f. 2' ye göre, mal kaçırma ihtimalinin bulunduğu hallerde, borçluya verilen süre içerisinde de haciz yapılabilecektir.

İİK md 54/a' ya göre, askerlik hizmeti süresince erler, onbaşılar ve kıta çavuşları (Uzman veya uzatmalı çavuş ve onbaşılar hariç) aleyhine yapılacak olan takiplerde, icra müdürü, bir temsilci tayini için bu kişilere uygun bir süre verecektir. Bu durumda takip, verilen sürenin bitmesine kadar ertelenecektir. Bu süre içerisinde temsilci tayin edip temsilcinin isim ve adresini icra dairesine bildirmeyenler hakkında icra dairesi takibe devam edebilecektir. Maddenin devamında belirtildiği gibi, mal kaçırma ihtimalinin bulunması durumunda, verilen süre içerisinde de haciz işlemi yapılabilecektir.

İİK md. 55' e göre, borçlunun kendisine bir temsilci tayin edemeyecek derecede ağır hasta olması durumunda, icra müdürü, borçlu aleyhine yapılan icra takibini belirli bir süre için erteleyebilecektir. Bu süre, ağır hasta olan borçlunun kendisine bir temsilci tayin edebilecek derecede iyileşmesine kadar geçecek olan süredir[66]. Ağır hastalığın resmi belge ile ispatlanması da gerekmektedir. Söz konusu hüküm, ''talik olunabilir'' dediğinden, ağır hastalık resmi bir belgeyle ispatlanmış olsa bile, hastalığın ağırlık derecesinin borçlunun temsilci tayin edebilmesine engel olup olmadığını icra müdürü takdir edecektir[67]. Mal kaçırma ihtimalinin bulunması durumunda, hastalığın devamı sırasında da haciz işlemi yapılabilecektir (İİK md. 55/f. 2).

İİK md. 51/f. 2' ye göre, konkordato için borçlulara süre verilmişse, verilen süre içerisinde takip muamelesi yapılamazr. İİK md. 287/f. 2' ye göre, borçlu tarafından yapılan konkordato talebinin icra mahkemesince kabul edilmesi durumunda, icra mahkemesi borçluya en fazla üç aylık süre verir. Buna göre, verilecek süre bitene kadar takip işlemleri ertelenir (İİK md. 289). Ancak, verilen süre içerisinde, taşınır veya taşınmaz rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez (İİK md. 289/f. 2).

İİK md. 330' a göre, salgın hastalık, umumi bir musibet veya harp halinde İcra Vekilleri Heyetinin kararıyla, memleketin bir kısmında veya bazı iktisadi zümreler lehine belirli bir süre için icra takipleri durdurulabilecektir. Böyle bir durumda takip işlemi, mühletin bitimine kadar yapılamayacaktır. Ancak, mal kaçırma ihtimalinin bulunması durumunda haciz işlemi yapılabilecektir.

3. Tatil Saat ve Günleri ile Talik Hallerinin Sürelere Etkisi

Resmi tatil günlerinde sürelerin işlemesi durmaz. Ancak, sürenin sonuncu günü resmi bir tatil gününe denk gelirse, süre, tatili takip eden günde biter (İİK md. 19)[68].

İİK md. 56 uyarınca, icra takibinin kanunda öngörülen sebeplerle talik edilmiş olması durumunda, talikin devamı boyunca İİK' nda öngörülen süreler işlemeye devam edecektir. Ancak, sürenin son gününün bir talik gününe rastlaması durumunda süre talikin bitiminden sonra bir gün daha uzatılacaktır.

B. İCRA DAİRESİ İŞLEMLERİNİN ZAMAN BAKIMINDAN KANUNA AYKIRI OLDUĞU HALLER

İcra daireleri, icra takip işlemlerinin yürütülmesinde öncü rol oynamaktadır. Bu nedenle, icra dairelerine İİK' nda geniş yetkiler verilmiştir. İcra dairelerinin, bu yetkilerini, kanunda öngörülen sınırlar çerçevesinde kullanması gerekmektedir. İcra dairelerinin, bu yetkilerinin kötüye kullanılmasının önlenmesi amacıyla denetime tabi tutulması gerekmektedir. Bu amaçla, kanun koyucu icra dairelerinin işlemlerinin denetlenmesi için, icra mahkemelerini kurmuş ve görevlendirmiştir. İcra daireleri, icra mahkemelerinin devamlı denetim ve gözetimi altındadır[69].

İcra mahkemelerinin doğrudan doğruya devamlı olarak icra dairelerini denetlemesi mümkün değildir. Bu nedenle, takipte hukuki ve maddi yararı bulunan kimseler, takip sırasında yapılan işlemlerin, kendisinin hukuken korunan yararlarına zarar vermesi durumunda bu kişiler de şikayet yoluyla icra mahkemelerine bildirimde bulunarak icra dairelerinin işlemlerinin denetlenmesini isteyebilecektir[70].

Yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi, icra takip işlemlerinin hangi süreler ve günler içerisinde yapılacağı kanunda düzenlenmiştir. Buna göre, icra daireleri, kendisine verilen yetkileri kullanırken bu kuralları dikkate almak zorundadır. Aksi halde ilgililer, icra dairesi işlemine karşı şikayet yoluna müracaat ederek, icra mahkemesinden yapılan işlemin ortadan kaldırılmasını talep edebilecektir. Bunun dışında, İİK md. 5 gereğince ilgililer, icra dairesinin kusurlu bir şekilde kanuna aykırı işlem yapması sonucunda zarara uğramışsa, idare aleyhine adliye mahkemelerinde tazminat davası da açabilecektir.

Bu kapsamda, icra dairesinin, İİK md. 51' de belirtilen istisnalar dışında, takip işlemlerini gece vakti veya resmi tatil günlerinde yapması durumunda ilgililer, şikayet yoluyla icra mahkemesinden, bu sürelerde yapılan işlemlerin ortadan kaldırılmasını talep edebilecektir. Aynı şekilde, kanunda sayılan talik hallerinin mevcut olması ve bu nedenle kanunen veya icra dairesi tarafından borçluya süre verilmiş olması durumunda, söz konusu sürelerin bitimine kadar takip işlemi yapılamayacaktır. Aksi halde, yapılan işlemler, ilgililer (işlemden zarar gören tüm ilgililer) icra mahkemesine başvurarak, işlemin ortadan kaldırılmasını talep edebilecektir.

Tatil saat ve günlerinde ya da talik hallerinde icra dairesi tarafından kanuna aykırı olarak işlem yapılması durumunda yapılan işlemlerin müeyyidesi konusunda öğretide birbirinden farklı görüşler[71] ileri sürülmüştür. Fikrimizce, İİK' nda düzenlenen tatil ve taliklere ilişkin hükümler emredici nitelikte olduğundan, bu hükümler kamu düzenine ilişkindir[72]. İcra takip işlemlerinin kamu düzenine aykırı olması durumunda şikayet süreye bağlı değildir. Dolayısıyla, ilgililer her zaman şikayet yoluyla müracaat edebileceklerdir. Ayrıca yapılan işlem yok hükmünde olduğundan, bu husus mahkeme tarafından da resen dikkate alınmalıdır[73]. Ancak, süre verilmesinin icra dairesinin takdirine bırakıldığı (İİK md. 55) veya icra dairesince borçlulara uygun olmayan bir sürenin verildiği (İİK md. 54-54/a) hallerde şikayet, kanunda öngörülen yedi günlük[74] süre içerisinde, ilgililerce yetkili icra mahkemesine bildirilmelidir. Kanunda öngörülen şikayet süreleri, fikrimizce, tatil veya talik süresi boyunca devam eder. Ancak şikayet süresinin son günü tatil veya talik gününe rastlarsa, bu durumda süre, tatil veya talikin bitiminde sonra bir gün daha uzatılır. Bu sonuca varmak, İİK md. 56' da düzenlenen hükümle paralellik göstereceğinden, daha yerinde olacaktır[75].

SONUÇ

İcra dairesi işlemlerinin, yer bakımından yetkili olan icra dairesi ve kişi bakımından yetkili olan icra dairesi çalışanları tarafından, kanunda öngörülen zamanlarda yerine getirilmesi gerekmektedir.

Yer bakımından yetkili olan icra daireleri İİK md. 34 ile md. 50' de hüküm altına alınmıştır. İlamlı icrada yetkinin düzenlendiği 34' üncü madde gereğince, fikrimizce, ilamlı icrada kesin yetki söz konusu olamayacağından ve dolayısıyla her yerdeki icra dairesi yetkili olacağından, yetki itirazı söz konusu olamayacaktır. Ancak, takip başlatıldıktan sonra takibin başlatıldığı icra dairesi, sadece kendi çevresiyle sınırlı olarak icra takip işlemlerini yapabilecektir. Yetki aşımı durumunda ise, diğer bir deyişle, istinabe suretiyle işlem yapma gereği göz ardı edilerek işlem yapılması durumunda ise, yapılan işlem yok hükmünde olacağından, ilgililer, süresiz (her zaman) şikayet yoluyla bu durumu tespit ettirilebilecektir. Aynı zaman da, icra mahkemeleri de bu durumu resen denetleyebilecektir.

İlamsız icrada yetkinin düzenlendiği 50' nci maddede ise, ilamsız takiplerin HMK' da düzenlenen yetki kuralları çerçevesinde tespit edilecek icra dairesinde yapılması gerekmektedir. Buna göre, kesin yetkinin söz konusu olmadığı durumlarda borçlular, takibin yetkisiz icra dairesinde açılması durumunda yetki itirazında bulunabilecektir. Kesin yetkinin bulunduğu durumlarda ise, fikrimizce, kanuna ve kamu düzenine aykırılık söz konusu olacağından ve icra dairesinin bu durumu resen dikkate alması gerektiğinden, ilgililer her zaman şikayet yoluna müracaat edebilecektir. İstinabe durumunda ise, ilamlı takip için açıkladığımız hususlar burada da geçerli olacaktır.

Yetkili icra dairesi tarafından başlatılan icra takibinin, yetkili kişilerce sürdürülmesi gerekmektedir. İcra dairesinde asıl yetkili olan kişi icra müdürüdür. Bu kapsamda, icra takip işlemlerinin icra müdürü tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Bazı icra takip işlemlerinin bizzat icra müdürü tarafından yapılması gerekirken; bazılarının ise icra müdürünün vereceği yetkiyle icra müdür yardımcıları veya -kanunda düzenlenen bazı işlemler bakımından- katipler tarafından yerine getirilmesi mümkündür. İcra müdürünün bizzat yapması gereken işlemlerin, başkası tarafından yapılması durumunda yetki gaspı söz konusu olacağından, yapılan işlem yok hükmünde olacak ve bu durum ilgililerce her zaman ileri sürülebilecektir. Ancak, icra müdürünün yetkisini devredebileceği durumlarda, yetki devri olmaksızın işlemlerin yapılmış olması durumunda yetki tecavüzü söz konusu olacağından, yapılan işlemler, kanunda öngörülen süreler içerisinde ileri sürülmek şartıyla, ilgililerin şikayetiyle icra mahkemesince ortadan kaldırılabilecektir.

Son olarak, icra dairesi işlemlerinin kanunda öngörülen zamanlarda yapılması gerekmektedir. Buna göre, İİK md 51 ve devamında düzenlenen tatil saat ve günlerinin veya talik hallerinin söz konusu olması halinde, ilgililer, şikayet yoluna müracaat ederek, icra mahkemesinden işlemin ortadan kaldırılmasını talep edebilecektir. Süre hususunda ise, fikrimizce, kanunda hangi sürelerde işlemlerin tatil veya talik olacağının belirtilmiş olması durumunda, bu sürelerde işlem yapılması kanuna ve kamu düzenine aykırı olacağından, ilgililer, her zaman şikayet yoluna müracaat edebilecektir. Ancak, kanunda icra dairesinin borçluya uygun bir süre verilmesinin öngörüldüğü hallerde icra dairesince uygun süre verilmemesi veya süre verilmesinin icra dairesinin takdirine bırakıldığı hallerde icra dairesince borçluya süre verilmemesi hallerinde ise, ilgililer, sadece süresi içinde şikayet yoluna müracaat edebilecektir.

(Bu makale, sayın Av. Mehmet Emin ADMIŞ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

ALANGOYA H. Yavuz/ YILDIRIM M. Kamil/ YILDIRIM Nerhis Deren, Medeni Usul Hukuku Esasları, 8. b., Beta Yayıncılık, İstanbul, 2011.

BOŞÇA Süleyman, Medeni Usul Hukukunda İstinabe, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008.

ÇELİKOĞLU Cengiz Topel, İcra Dairesi Kararı, 1. b., Bursa, Ekin Yayınevi, 2017.

GÖZLER Kemal, İdare Hukuku, C. II, Bursa, Ekin Kitabevi Yayınları, 2003, s. 966-968.

GÖZÜBÜYÜK Şeref, Yönetsel Yargı, 3