Günümüzde özellikle kadınlar tarafından en çok rağbet gören, hızla gelişen sektör; güzellik. Son yıllarda güzellik merkezlerinin sayısında ciddi bir artış gözleniyor. Ancak güzellik merkezi adı altında acaba sadece güzellik hizmetleri mi veriliyor?

Özellikle İstanbul’un işlek caddelerinde yürürken, güzellik merkezlerinin önüne konuşlanmış kişilerce yolunuz kesiliyor ve genelde öğrenci olduklarını söyleyerek size uzattıkları broşürle beraber sadece bir kaç dakika güzellik merkezi ile konuşmanız isteniyor. Bu sayede kendisinin okul harçlığını çıkaracağından dem vurarak sizi ikna eden gencin başınıza neler açabileceğini öngörmek pek de mümkün değil.

Sözde iki dakikalık görüşme en az yarım saat sürüyor. Güzellik merkezi çalışanları tarafından size ‘üyelik formu’ yahut bağlayıcı olmadığı, prosedür olduğu iddia edilen ‘sözleşme’ imzalatılıyor. En güzeli ise arzunuza bağlı olarak gidip gitmeyeceğinizin söylenmesi! İmzaladığınız şeyin pek de bir önemi yok, nihayetinde bağlayıcı olmayan tipik bir prosedür sadece.

Ancak o da ne? Bir süre sonra aranıyorsunuz ve ‘bağlayıcı olan’ sözlere göre gitmek zorunda olmadığınız seanslara ‘bağlayıcı olmayan’ sözleşmeye göre gitmek/ücretini ödemek zorundaymışsınız. Çünkü imzaladığınız şey ‘bağlayıcı olmayan bir prosedür’ değil ‘kambiyo senedi’ imiş!

Peki sizin de başınıza böyle bir olay geldi ise ne yapacaksınız? Yapılan sözleşmenin hükmü nedir? İptali mümkün müdür? Hukuki ve cezai yaptırımı var mıdır?

1. İŞLEMİN HUKUKİ NİTELİĞİ NEDİR? HANGİ YASA HÜKÜMLERİ UYGULANACAKTIR?

Öncelikle güzellik merkezi ile hizmet alacak kişi arasındaki işlem 6502 sayılı TKHK madde 3/1-l hükmü gereğince “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tanımı gereğince tüketici işlemidir. Bu sebeple taraflar arasındaki ilişkide ve uyuşmazlıklarda öncelikle 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uygulanacaktır.

2. İMZALATILAN ÜYELİK FORMUNA/SÖZLEŞMESİNE İLİŞTİRİLEN KAMBİYO SENEDİ GEÇERLİ MİDİR?

Uygulamada bu tür haksız kazanç elde etmek amacı ile bilgilendirme yapılmaksızın/yanlış bilgilendirme ile tüketiciye imzalattırılan belgenin sahifesinin -genelde- alt kısmında, imza attırılan kısımda bulunan kambiyo senedi eğer Türk Ticaret Kanununda yer alan şekil şartlarını sağlıyor ise geçerlidir. Bu şartlar; emre muharrer senet/bono kelimesi, kayıtsız şartsız ödeme taahhüdü, belirli bir bedel ödemeyi taahhüt etmesi, kime ya da kimin emrine ödenecekse onun ad ve soyadı/unvanı, muhatabın adı ve soyadı/unvanı ve adresi, tanzim tarihi ve keşidecinin imzasıdır. Bu sıkı şekil şartlarını taşıyan bir metin kambiyo senedi niteliğindedir ve geçerlidir.

Ancak 6502 sayılı TKHK, tüketiciyi korumak için kambiyo senetlerine özel bir hüküm getirmiştir. TKHK 4/5.fıkrası gereğince tüketici işlemleri sebebi ile verilmiş olan kıymetli evrak niteliğindeki senetlerin nama yazılı olarak ve her bir taksit için ayrı ayrı olacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. AKSİ TAKDİRDE KIYMETLİ EVRAK TÜKETİCİ AÇISINDAN GEÇERLİ DEĞİLDİR. Burada dikkat edilecek husus TKHK 4/5.fıkrasına aykırı düzenlenen kıymetli evrakın tamamen geçersiz olmayıp, sadece tüketici açısından geçersiz olmasıdır. Bu sebeple tüketici dışındakilerin(lehtar, senet alacaklısı) bu geçersizliği ileri sürme hakkı yoktur.

3. KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS HACİZ YOLU İLE TAKİP BAŞLATILIRSA TÜKETİCİ NE YAPABİLİR?

Bu durumda tüketicinin başvurabileceği iki yol vardır. İlki kambiyo senetlerine mahsus haciz yolunda, borca veya imzaya itiraz etmek isteyen borçlunun beş gün içerisinde icra mahkemesinde itiraz etme hakkı vardır. Yukarıda anlatılan mağduriyeti yaşayan senet borçlusunun itirazı bu durumda borca itiraz olacaktır. Borca itiraz icra takibini durdurmaz, sadece satışı engeller. Ancak icra mahkemesi ihtiyati tedbir niteliğinde icra takibininin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir.

Borca itiraz müessesesinden yararlanabilmek için itiraz eden borçlunun elinde resmi belge yahut imzası alacaklı tarafından ikrar edilmiş bir belge bulunması zorunludur. Aksi takdirde itiraz reddedilecektir. Güzellik merkezlerinin tuzağına düşen tüketicilerin elinde ise belirtilen belgelerden bulunma ihtimali düşük olduğundan muhtemelen bu yola başvurmaları netice vermeyecektir.

Borçlunun başvurabileceği diğer yol menfi tespit veya istirdat davasıdır. Görevli mahkeme esas hakkında görevli olan mahkemedir. Bu davaların özü, genel mahkemelerde, her türlü delil ile, takip borçlusunun borçlu olmadığının tespit edilmesidir. Davacı/borçlu bu davalarda davasını her türlü delil ile ispat edebilir.

İncelediğimiz konuda kambiyo senedinin borçlusu bir tüketicidir. TKHK m. 73/1 tüketici mahkemelerinin görevini “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” şeklinde belirlemiştir. Bu noktada TKHK m. 3/1-l’de “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” denmektedir.

Açılacak davada davada görevli mahkeme bu hüküm gereğince tüketici mahkemesi olacaktır. Yetkili mahkeme ise davalını yerleşim yeri mahkemesi veya takibe başlandıktan sonra dava açılmışsa, icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesidir.

Tüketicinin dikkat etmesi gereken husus kendisine imzalatılan senedin TKHK 4/5 kapsamında tüketici açısından geçerli olup olmadığının belirlenmesidir. Eğer emre muharrer bir senet imzalatılmış ise yukarıda belirttiğimiz gibi tüketici açısından geçerli olmadığı için en güçlü argüman olacaktır. Uygulamada çoğunlukla genel emre muharrer senetler kullanıldığından bu husus davanın temelini oluşturacaktır.

4. İŞLEMİN CEZAİ YAPTIRIMI VAR MIDIR?

Öncelikle olayda gerçekleşen fiili iyi analiz etmek ve TCK kapsamında fiille bağlantılı olabilecek aslında birbirinden farklı fakat esasen birbirine benzer fiiller arasındaki ince farkları anlayarak tanımlama yapmak gerekmektedir.

Açığa Atılan İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

TCK 209/1’de: “Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikayet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” demektedir. Suçun maddi ve manevi unsurlarını incelediğimizde öncelikle ortak noktalar belgenin imzalanması ve kısmen de olsa boş diyebileceğimiz bir niteliğe sahip olmasıdır. Farklı olan noktalar ise aslında incelediğimiz olayda belge belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere teslim edilmemekte ve hiçbir şekilde tamamen boş olmamaktadır. TCK 209. maddede düzenlenen suç aslında belgeye imza atan kişi kendisini yükümlülük altına sokabilecek bir belgeye imza attığının farkındadır. İncelediğimiz olayda ise kişi kendisinin bir yükümlülük altına girdiğinin farkında değildir. Burada bu ayrımı iyi yapmak gerekmektedir. Keza Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 24.03.1989 gün ve 1/2 sayılı kararında belirtildiği üzere, açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçunun yazılı delille ispatının zorunludur. Aksi takdirde sanık hakkında beraat hükmü kurulacaktır.

Dolandırıcılık Suçu

Bir diğer incelenmesi gereken suç TCK 157 ve 158.maddelerde düzenlenen dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılık suçudur. TCK Madde 157:“(1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.denmektedir. Aynı suçun nitelikli hallerini düzenleyen TCK 158.m 1.fıkra h bendinde ‘Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında…’ ve i bendinde ‘Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle’ suçun işlenmesi düzenlenmektedir. Aslen bu suç tanımının incelediğimiz olaya bire bir uyduğunu söyleyebiliriz. Keza vatandaş güzellik merkezi çalışanlarının hileli davranışları neticesinde bono olduğunu bilmeksizin imza atmaktadır ve güzellik merkezi kendisine yarar sağlamaktadır. Ve aslında kişilerin farkında olmadan bu yükümlülük altına girmesini sağlayan ise dolandırıcılık suçunun yukarıda belirttiğimiz nitelikli halleridir. Çünkü güzellik merkezinin kendi faaliyet alanında ve faaliyeti sırasında gerçekleşen bir suç söz konusudur ve daha da önemlisi meslek erbabı olmalarından dolayı kendilerine duyulan güvenin de kullanılarak bu suçun işlenmesidir.

Resmi Belgede Sahtecilik Suçu

Konu ile alakalı son inceleyeceğimiz suç ise TCK 204.maddede düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçudur. Aslında ilk akla gelen özel belgede sahtecilik suçu olsa da TCK 210.maddede “Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” Hükmü gereği kambiyo senetlerinde resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.

TCK Madde 204- “(1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denmektedir. Burada seçimlik hareketlerden ‘gerçek bi resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmek’ fiili olayımıza uymakla resmi belgede sahtecilik suçunun oluştuğunu söyleyebiliriz. Çünkü hileli davranışlarla iradesi sakatlanan tüketici, kambiyo senedi olduğunu bilmeden, sözleşme hükümlerinin devamı/bir parçası sanarak senet altına imza atmaktadır. Güzellik merkezi ise senet metnini içeren kısım ile sözleşme/üyelik formu kısmını birbirinden ayırarak yani bir nevi değiştirerek senedi işleme koymaktadır.

Aşağıda belirttiğimiz Yargıtay kararı da görüşümüzü doğrular niteliktedir.

Yargıtay 5.Ceza Dairesi 2012/1086 sayılı kararında “Sanığın borç senetlerini şikayetçilere bilgileri dışında imzalatmak suretiyle hukuka aykırı şekilde ele geçirip hukuki sonuç doğuracak şekilde doldurduğu oluşa uygun olarak kabul edilen eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 209/2’nci maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 204/2’nci maddesinde düzenlenen zincirleme resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçundan hüküm kurulması hukuka aykırıdır.

Özetlemek gerekirse bir güzellik merkezi tarafından yukarıda belirttiğimiz şekilde iradesi sakatlanarak kambiyo senedine imza atmış bulunan tüketici, öncelikle fiile uyan resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık hükümlerine göre Cumhuriyet savcılığına başvurmalı, akabinde gerekli görür ise icra takibi yapılmadan; icra takibi yapılmış ise sonrasında menfi tespit davası açarak borçlu olmadığını tespit ettirmeli ve ‘Söz uçar yazı kalır’ atasözünü unutmamalıdır..

Av. AYŞENUR TURAN

İstanbul Barosu