HAGB kararlarına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi gerekip gerekmediği veya gidilmişse yeniden verilen kararlarının mahiyeti konusunda tartışmalar yaşanmaktadır. Buradaki temel sorunlar şunlardır:

1) HAGB kararlarının hüküm niteliğinde olup olmadığı sorunu?

2) HAGB kararlarına karşı olağanüstü kanun yoluna gidilip gidilemeyeceği ve bu anlamda yargılamanın yenilenmesi yasa yolunun mümkün olup olmadığı?

3) HAGB kararı verildikten sonra Yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmiş ise dava zamanaşımının ne şekilde uygulanacağı ve ortaya çıkan sorunların ne şekilde çözüme kavuşturulması gerekeceği?

4) HAGB kararına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmiş ve bu yasa yolunda yine aynı karar verilmiş ise 1. HAGB kararının mı yoksa yargılamanın yenilenmesi sonucu verilen 2. Kararın mı geçerli olacağı ve denetim süresinin hangi aşamadan itibaren hesaplanması gerekeceği?

HAGB kararlarının hüküm niteliğinde olup olmadığı sorunu

Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise kurulan hüküm henüz hukukî bir sonuç doğurmamaktadır.

Sanık, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılacak ve sanık hakkında davanın düşmesine karar verilecektir.

Sanık tarafından denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi hâlinde ise CMK m. 231/11 hükmü gereğince mahkemece geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verilecektir.

Bu aşamadan sonra HAGB hükme dönüşecek, yani hüküm sıfatıyla hukuken varlık kazanacaktır. HAGB kararının hükme dönüşmesinden sonra olağan ve olağanüstü yasa yolları denetimine tâbi olabilecektir.

Bu nedenle henüz hukuken varlık kazanmayan hüküm yönünden olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesine karar verilemeyecektir.[1]

HAGB, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade etmektedir.[2]

HAGB, 5271 sayılı CMK m. 223 hükmünde gösterilen, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir hüküm niteliğinde değildir.[3]

HAGB, Hükmün açıklanması, düşme kararı verilmesi veya yeni bir mahkûmiyet hükmü kurulması durumunda, yasa yolu denetimine (İstinaf/temyiz) incelemesine konu olabilecektir.[4]

CMK m. 311 ve devamı hükümlerinde düzenlenen yargılamanın yenilenmesi, ancak kesin hükümlere karşı başvurulabilecek olağanüstü bir yasa yoludur. Hüküm niteliğinde bulunmayan HAGB kararına karşı yargılamanın yenilenmesi talebinin, CMK m. 318/1 hükmü gereğince kabule değer olmaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.[5]

HAGB kararlarına karşı olağanüstü kanun yoluna gidilip gidilemeyeceği ve bu anlamda yargılamanın yenilenmesi yasa yolunun mümkün olup olmadığı sorunu

Kesinleşmiş bir hükümle sonuçlanan davanın hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülebilmesi için 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesi uyarınca şu şartların varlığı gerekir:

a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılması,

b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılması,

c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş olması,

d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılması

e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olması,

f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.

Yukarıda belirtilen durumların varlığı hallerinde yargılanmanın yenilenmesi yoluna gidilmesi mümkündür.[6]

Kesinleşen bir hükümle neticelenen dava hükümlü lehine olmak üzere CMK m. 311. hükmünde belirtilen şartların varlığı halinde yeniden görülebilecektir.

Yargılamanın yenilenmesi için kesinleşmiş bir hüküm bulunması gerekir.

CMK m. 223/1 hükmüne göre “hüküm” niteliğindeki kararlar şunlardır:

1) Beraat,

2) Ceza verilmesine yer olmadığı,

3) Mahkûmiyet

4) Güvenlik tedbirine hükmedilmesi,

5) Davanın reddi

6) Düşme kararı.

Yukarıda belirtilen kararlar “hüküm” niteliğindedir.

Bu nedenle HAGB kararı, "hüküm" olarak nitelendirilemez.

HAGB kararı, sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmayacaktır. Kesinleşen hüküm niteliğinde olmayan "hükmün" açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi mümkün değildir.[7]

Yargılanmanın yenilenmesi yasa yolunda dava zamanaşımı

"Muhakemenin iadesi" kurumu 1412 sayılı CMUK m. 327 ve devamı hükümlerinde düzenlenmiştir.

Buna karşılık, 5271 sayılı CMK m. 311 ve devamı hükümlerinde “yargılamanın yenilenmesi” kurumu tanımlanmış ve kurala bağlanmıştır.[8]

Yargıtay Ceza Dairelerinin temyiz yargılaması sonunda verdikleri kararlar kesindir. Bununla birlikte, bazı durumlarda kesinleşmiş hükümlere yönelik olarak olağanüstü kanun yollarına gidilebilmesi mümkündür.[9]

Olağanüstü yasa yolları, kesinleşmiş hükümlere karşı başvurulan istisnai nitelikte yasa yollarıdır.

Yargıtay Ceza Dairesince bir hükmün onanması, o hükmün kesinleşmesi anlamına gelmektedir. Burada kesinleşme anına kadar işleyen dava zamanaşımı bu aşamada sona erecektir.[10]

Yargılanmanın yenilenmesi yasa yolunda zamanaşımının işleyip işlemeyeceği hususu uygulamada bazen tartışmalara neden olabilmektedir.

"Dava zamanaşımı" başlıklı 5237 sayılı TCK m. 66/5 hükmüne göre; aynı eylem nedeniyle tekrar yargılanmayı gerektiren durumlarda, mahkemece bu husustaki talebin kabul edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeni baştan işlemeye başlayacaktır.[11]

5237 sayılı TCK hükümlerine göre; TCK m. 66/5 hükmü gereğince aynı eylemden dolayı tekrar yargılanmayı gerektiren hallerde zamanaşımı söz konusu olacaktır; ancak zamanaşımı yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulünden itibaren yeni baştan işlemeye başlayacaktır. Bu nedenle, yargılamanın yenilenmesinde zamanaşımının mümkün olduğu söylenebilir.[12]

Yargılamanın yenilenmesinde eski hükmün iptal edilip failin daha az bir ceza ile cezalandırılmasına karar verilmesi hali dışında 765 sayılı TCK hükümlerine göre dava zamanaşımı söz konusu olamayacaktır.

Buna karşılık, 5237 sayılı TCK m. 66/5 hükmüne göre, yargılamanın yenilenmesi yasa yoluna başvurulması halinde dava zamanaşımı hükümlerinin uygulanması mümkündür.[13]

Yargılamanın yenilenmesi yasa yolunda, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK hükümlerine göre yargılamanın yenilenmesi aşamasında eski hükmün iptal edilip failin daha az ceza ile cezalandırılmasına karar verilmesi hali dışında dava zamanaşımı söz konusu edilemeyecektir.

Dava zamanaşımının yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edildiği tarihten itibaren yeni baştan işlemeye başlaması

Buna karşılık sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK m. 66/5 hükmü gereğince, dava zamanaşımının yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edildiği tarihten itibaren yeni baştan işlemeye başlayacaktır.[14]

Örneğin; hükümlünün sabit olan suçuna ilişkin olarak 6831 sayılı Kanunun 93/2. maddesinde belirlenen cezanın miktarına göre asli dava zamanaşımı 5237 sayılı TCK m. 66/1-e hükmü gereğince 8 yıl, kesintili dava zamanaşımı ise TCK m. 67/4 hükmü gereğince 12 yıldır.[15]

TCK m. 67/2-(a), (b) ve (c) bentlerinde sayılan kesme nedenlerinin yargılamanın yenilenmesine konu olabilecek bir ceza davasında gerçekleşmesi mümkün gözükmemektedir. Bununla birlikte, TCK m. 67/2- (d) bendinde belirtilen kesme nedeni yargılamanın yenilenmesinde söz konusu olabilecektir.

Bu nedenle yargılamanın yenilenmesi talebi kabul edildikten sonra yapılan duruşma sonucunda CMK m. 323/1. maddesine göre önceki mahkûmiyet hükmünün onaylanmasına karar verilmesi durumunda sonuçları itibarıyla mahkûmiyete hükmedilmiş olacaktır. Buradaki kararın TCK m. 67/2-d hükmünde belirtilen zamanaşımının kesme nedenleri arasında sayılan "mahkûmiyet kararı verilmesi" olarak kabul edilmesi gerekir.[16]

Örneğin; yerel mahkemece muhakemenin iadesi talebinin kabul edildiği 19.11.2004 tarihinden, önceki hükmün onanmasına karar verildiği 16.07.2008 tarihine kadar 8 yıllık asli dava zamanaşımının, Genel Kurul inceleme tarihi itibarıyla da 12 yıllık uzatmalı dava zamanaşımının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.[17]

HAGB kararına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi halinde ortaya çıkan sorunlar

HAGB kararına karşı yargılamanın yenilenmesi yasa yoluna gidilmesi mümkün değildir. Çünkü HAGB bir hüküm değildir ve yargılamanın yenilenmesi yasa yolu ancak hüküm niteliğindeki kararlara karşı gidilebilen bir yasa yoludur.

Bu kuralların varlığına rağmen HAGB kararına karşı yargılamanın yenilenmesi yasa yoluna gidilmiş ise yasa yolu neticesinde verilen kararın niteliği burada tartışma konusu yapılmalıdır.

Bu aşamada karşımıza çıkan ve değerlendirilmesi gereken kavram “yok hükmünde” kavramıdır.

Bu nedenle daha önce verilmiş bir kararla ilgili olarak yönteme aykırı aynı veya başka bir adli makam tarafından verilen kararların yok hükmünde olup olmayacağı tartışma konusu yapılmalıdır.

Bu sorunun çözümü açısından Yargıtay uygulaması değerlendirmeye alınmalıdır.

Aynı konuda daha önceden karar verilmesi

Yargıtay, bir konuda daha önce karar verildikten sonra, aynı konuda tekrar karar verilmesi halinde verilen ikinci kararı yok hükmünde saymaktadır.[18]

Örneğin; müsadere konusunda karar verildikten sonra aynı konuda ikinci kez karar verilmesi halinde, verilen ikinci karar yok hükmünde sayılacaktır.[19]

Örneğin; Sanık hakkında kamu malına zarar verme suçundan verilen mahkûmiyet kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra, mahkeme tarafından aynı kamu malına zarar verme suçundan verilen karar, hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde kabul edilecektir.

Yargıtay, bu durumda, hukuken varlık kazanmayan bir kararın temyiz davasına konu edilmesinin mümkün olmadığını ifade etmektedir.[20]

Yargıtay, daha önce temyiz talebi konusunda bir karar verildikten, aynı konuda tekrar karar verilmesi halinde, bu ikinci kararı yok hükmünde saymaktadır.[21]

Yargıtay, bir suçtan verilen kararın kesin nitelikte olması ve kesinleşmesi halinde, aynı konuda verilen ikinci hükmün hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğunu bazı kararlarında ifade etmektedir.[22]

Örneğin; sanık hakkında mala zarar verme suçundan kesin nitelikte adli para cezasının verildiği, bu kararın kesinleştiği ve bu kesinleşmeden sonra sanığın denetim süresi içinde işlediği hırsızlık suçundan dolayı hükmün açıklandığı olayda, mala zarar verme suçundan kurulan bu ikinci hükmün hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğu, hukuken varlık kazanmayan ve infazı kabil olmayan bir kararın temyiz davasına konu edilmesinin de mümkün olmadığı gözetilmelidir.[23]

Örneğin; mala zarar verme suçundan şikâyet yokluğu nedeniyle düşme kararı verilmesi ve kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde, hüküm açıklanırken mala zarar verme suçundan yeniden hüküm kurulması hukuka aykırı olacaktır.[24]

Yargıtay, bu olayda bu suç hakkında yeniden kurulan hükmün yok hükmünde olduğunu ve taraflara temyiz hak ve yetkisini kazandırmayacağını dile getirmektedir.[25]

Örneğin; Sanık hakkında atılı eylem nedeniyle, Yargıtay tarafından idari para cezası yönünden yapılan incelemede gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle idari para cezası verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş olması halinde, bu karardan sonra mahkemece verilen ret kararı hukuki değerden yoksundur. Bu kararın yok hükmünde olduğu gözetilmelidir.[26]

Hüküm verildikten sonra talep üzerine karar verilmesi halleri

Mahkeme, yargılama sonunda hüküm vermek sureti ile dosyadan el çekmektedir. Yerel mahkeme, esas hakkında karar verdikten sonra, talep üzerine tekrar dosyayı ele alarak karar veremez.[27]

Örneğin; mahkeme sanık hakkında karar verdikten sonra, kurulan hükümdeki hesap hatasının giderilmesine ilişkin talep üzerine verdiği ek karar yok hükmünde sayılacaktır.[28]

HAGB kararı sonrasında hükmün açıklanması

Sanık hakkında HAGB kararı verildikten sonra, ihlal nedeniyle hükmün açıklanması sırasında yeniden farklı hüküm kurulması halinde, verilen yeni hüküm hukuka aykırı olacak ve yok hükmünde sayılacaktır.[29]

Mahkemece tavzihine karar verilen hata “maddi yanılgı” veya “yazım hatası” olarak değerlendirilip tavzih yoluyla düzeltilebilecek hatalardan değilse, önceki hükümden farklı bir şekilde karar verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[30]

HAGB kararları bir hüküm olmadığına göre yargılamanın yenilenmesi yasa yoluna gidilmesi mümkün değildir. Bu yasağa rağmen yönteme aykırı bir şekilde HAGB kararına karşı lehe olmak üzere yargılamanın yenilenmesi yasa yoluna gidilmiş ve aynı şekilde karar verilmiş olması halinde hangi HAGB kararının dikkate alınacağı ve denetim süresinin hangi andan itibaren işlemeye başlayacağı hususu cevaplandırılması gereken bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Örneğin; A hakkında HAGB kararı verildikten sonra sanık lehine yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmiş ve daha sonra yine aynı şekilde HAGB kararı verilmiştir. Birinci HAGB kararı ile başlayan denetim süresi 2. HAGB kararı ile ortadan kalkacak mıdır?

2. HAGB kararından sonra bir suç işlenmesi halinde denetim süresinin başlama anı 1. HAGB kararına göre mi yoksa 2. HAGB kararına göre mi belirlenecektir?

Kanaatimizce, sanık hakkında HAGB kararı verildikten sonra sanık lehine de olsa yargılamanın yenilenmesi yasa yoluna gidilemez. Bu emredici kurala rağmen yönteme aykırı bir şekilde yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmiş ve 2. Kez aynı şekilde aynı olayla ilgili olarak sanık hakkında HAGB kararı verilmiş ise verilen 2. HAGB kararı yok hükmündedir.

Şayet burada 1. HAGB kararı ile başlayan 5 yıllık denetim süresi[31] geçtikten sonra ve 2. HAGB kararındaki denetim süresi içinde işlenen yeni suç nedeniyle denetim süresi, 2. HAGB kararı yok hükmünde olduğundan 1. HAGB kararına göre belirlenmelidir.

Bu durumda 1. HAGB kararına bağlı olarak başlayan denetim süresi içinde sanığın yeni bir suç işleyip işlemediğine bakılmalıdır. Burada denetim süresi geçtiyse hüküm açıklanmamalıdır.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------------

[1] Y.15.CD, E: 2020/9949, K: 2021/3274, T: 22.03.2021.

[2] Y.2.CD, E: 2012/4860, K: 2012/3949, T: 22.02.2012.

[3] Bkz.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun, 03.05.2011 gün, 2011/4-61,79 sayılı kararı.

[4] Bkz.; Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun, 03.05.2011 gün, 2011/4-61,79 sayılı kararı.

[5] Y.2.CD, E: 2012/4860, K: 2012/3949, T: 22.02.2012.

[6] Y.15.CD, E: 2020/9949, K: 2021/3274, T: 22.03.2021.

[7] Y.15.CD, E: 2020/9949, K: 2021/3274, T: 22.03.2021: “Sanık hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan yapılan yargılama sonunda ... 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/07/2015 tarih ve 2014/202-2015/427 E.-K. sayılı kararıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, katılanın anılan karara vaki itirazının reddedilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 04/09/2015 tarihinde kesinleştiği, daha sonra sanığın 29/08/2019 havale tarihli dilekçesiyle yeni delil ortaya çıktığı gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu, talebin aynı mahkemece 09/09/2019 tarihli Ek Karar ile reddedildiği, söz konusu ret kararına itiraz edildiği, itiraz üzerine merciince itiraz kabul edilerek söz konusu Ek Kararın kaldırılmasına karar verildiği ve bu mercii kararına karşı kanun yararına bozma isteminde bulunulduğu incelenen dosya münderecatından anlaşılmakta olup,…”

[8] 5271 sayılı CMK m. 311. hükmünde yer alan düzenleme, 1412 sayılı CMUK m. 327 hükmünün kısmen tekrarı niteliğindedir. Bununla birlikte 1412 sayılı CMUK’nun aksine, 5271 sayılı CMK’nda olağan ve olağanüstü kanun yolları ayrımı yapılarak, 311. maddedeki düzenlemeye olağanüstü kanun yollarına ilişkin bölümde yer verilmiştir.

[9] YCGK, 17.03.1998 gün ve 18-91 sayılı kararı.

[10] Nitekim 09.05.1956 gün ve 6/4 sayılı İçtihadi Birleştirme Kurulu kararında; onama ile hükmün kaziye-i muhkem hale geleceği açıkça belirtilmiştir.

[11] 765 sayılı TCK'nun 109. maddesi; "Aynı fiilden dolayı her ne suretle olursa olsun tekrar muhakemesi görülmek lazımgelen mahkumünaleyhin ahiren vaki olan mahkumiyeti evvelki mahkumiyetinden daha hafif bir cezayı mutazammın ise müruru zaman müddeti sonraki hüküm ile tertip olunacak cezaya göre hesap olunur" şeklinde düzenlenmiştir. 765 sayılı TCK'nda muhakemenin iadesine karar verilmesinin dava zamanaşımına tesir edeceğine ilişkin bir hüküm mevcut değildir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 28.01.1942 gün ve 16-16 sayılı kararında; kesinleşen hükümlerin muhakemenin iadesi yoluyla yeniden incelenmesinde dava zamanaşımının söz konusu olamayacağına karar verilmiştir.

[12] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.05.1954 gün ve 84 sayılı kararında; "Muhakemenin yenilenmesine karar verilmekle asli dava advet etmiş olmayacağından zamanaşımı mevzu bahis olamazsa da, eski hüküm 1412 sayılı CMUK'nun 341. maddesine göre iptal olunur, yeniden hüküm kurulması gerekirse zamanaşımı nazara alınabilir. Şayet, eski hüküm iptal edilmez de tastik olunursa zamanaşımından bahisle hüküm bozulamaz" sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte, 765 sayılı TCK'nun 109. maddesinde muhakemenin iadesi sonucu failin suçunun daha hafif cezayı gerektiren başka bir suç olduğunun belirlenmesi durumunda, bu suçun kanunda belirlenen zamanaşımının ilk yargılama süresi içinde gerçekleşmiş bulunduğunun belirlenmesi durumunda fail hakkındaki davanın düşmesine karar verileceği hükme bağlanmıştır. Diğer bir ifadeyle, muhakemenin iadesi sonucu değişen suç vasfının önceki muhakeme sırasında doğru tespit edilmesi durumunda davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilecek idiyse, muhakemenin iadesi sonucunda da davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine kararı verilecektir. Buna göre, 765 sayılı TCK ve 1412 sayılı CMUK'nun yürürlükte olduğu dönemde muhakemenin iadesine karar verilmesi durumunda, muhakemenin iadesine konu edilen davada zamanaşımı söz konusu olmayacaktır. Ancak, muhakemenin iadesi sonucu suç vasfından değişme olmuş, değişen suç vasfına göre yeniden belirlenen zamanaşımı önceki yargılamada gerçekleşmiş ise, muhakemenin iadesi yargılaması sonucunda 765 sayılı TCK'nun 109. maddesi uyarınca sanık hakkında açılan kamu davasınında zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekmektedir.

[13] Zamanaşımı açısından daha kısa süreler öngören 765 sayılı TCK m. 102 ve 104 hükümlerinin esas alınması gerektiği ileri sürülebilir; bununla birlikte 765 sayılı TCK'nda yargılamanın yenilenmesi muhakemesinde dava zamanaşımının öngörülmemesi, bu nedenle 5237 sayılı TCK'nun lehe olduğunun kabul edilmesi karşısında, zamanaşımınında 5237 sayılı TCK m. 66 ve 67 hükümlerine göre hesaplanması gerekecektir. Aksi yöndeki kabul, lehe kanun uygulamasında karma uygulama sonucunu doğuracak olup, usul ve kanuna aykırılık oluşturacaktır.

[14] YCGK, E: 2012/909, K: 2014/121, T: 11.03.2014. Nitekim Ceza Genel Kurulu ve Yargıtay Özel Dairelerinin istikrar kazanmış kararlarında; lehe kanunun uygulanmasına ilişkin olan 5252 sayılı Kanunun 9/3 maddesi, 23.02.1938 gün ve 23-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve öğretide bu konuda ileri sürülen görüşler birlikte gözönüne alındığında, lehe kanunun belirlenmesi amacıyla sabit kabul edilen maddi olaya suç tarihinde yürürlükte bulunan kanunlar ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hiçbir hükmü karıştırılmadan bir bütün halinde uygulanması ve uygulama sonucu ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması gerektiği vurgulanmaktadır.

[15] YCGK, E: 2012/909, K: 2014/121, T: 11.03.2014.

[16] YCGK, E: 2012/909, K: 2014/121, T: 11.03.2014

[17] YCGK, E: 2012/909, K: 2014/121, T: 11.03.2014. Bu nedenle, inceleme konusu olayda dava zamanaşımı gerçekleşmediğinden Ceza Genel Kurulunca direnme hükmünün incelenmesine geçilmesine oyçokluğuyla karar verilmiştir. Ön soruna ilişkin olarak çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi; "İnceleme konusu olayda, 765 sayılı TCK'nun 102/2 ve 104/2. maddeleri uyarınca zamanaşımının gerçekleştiğinden sanık hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmesi gerektiği ve bu uygulamanın karma uygulama olmayacağı" görüşüyle ön sorun yönünden karşıoy kullanmışlardır.

[18] Y.7. CD, E:2016/11238 , K:2019/33422, Teb:7 - 2014/335142, KT: 27.06.2019.

[19] Y.7. CD, E:2016/11238 , K:2019/33422, Teb:7 - 2014/335142, KT: 27/06/2019: “…Dairemizin 14.02.2013 tarihli ve 2012/21300 Esas, 2013/3543 Karar sayılı ilamı ile sanık M.G. hakkında kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına, müsadere yönüyle de "kaçak olduğu belirlenen akaryakıtın ve adli emanetin 2005/782 sırasında kayıtlı numunelerin 5015 sayılı yasanın ek 5. maddesi gereğince müsaderesine, nakilde kullanılan teknelerin sahibine iadesine" karar verilmek suretiyle hükmün kesinleştiği, ilamda "...kaçak olduğu belirlenen akaryakıtın..." denilmek suretiyle sadece sanık M.G.'dan ele geçen ve kaçak olduğu tespit edilen 4.300 litre akaryakıtın müsaderesine karar verildiğinin, Z.G.'dan ele geçen ve kaçak olmayan 4.250 litre akaryakıtın müsadere edilmediğinin ilamdan anlaşıldığı cihetle; mahkemece dosyaya yeni bir esas verilerek kurulan hükmün, yok hükmünde olduğu dikkate alınarak dosyanın incelenmeksizin iadesi için Y. Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 27/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi…”

[20] Y.2. CD, E:2019/1413, K:2019/11688, Teb:2 - 2015/179046, KT:27/06/2019: “…Sanık hakkında kamu malına zarar verme suçundan 22/12/2011 tarih ve 2011/84 Esas-2011/548 Karar tarihli verilen mahkumiyet kararının temyiz edilmeksizin 17/07/2012 tarihinde kesinleştiği, mahkeme tarafından kamu malına zarar verme suçundan kurulan 16/04/2015 tarih ve 2015/5 Esas - 2015/206 Karar sayılı kararın hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğu, bu bakımdan hukuken varlık kazanmayan bir kararın temyiz davasına konu edilmesi de mümkün olmadığı gibi, sanığın temyiz dilekçesinin kapsamına göre, temyiz isteminin hırsızlık suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik olduğu belirlenerek yapılan incelemede;….ONANMASINA, 27/06/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi…”; Y.17.CD, E:2019/7261, K:2019/7847, Teb:2 - 2019/25583, KT:21.05.2019 “…Suça sürüklenen çocuk UA. hakkında mahkemenin 06/05/2014 tarih, 2012/289 Esas ve 2014/85 Karar sayılı kararı ile hırsızlık suçundan verilen 4000 TL adli para cezasına dair mahkumiyet hükmünün temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleştiği , suça sürüklenen çocuk UA. hakkında mahkemenin bozma ilamından sonra iş bu esas sayılı dosyada verdiği mahkumiyet hükmünün yok hükmünde olduğu, dolayısıyla o yer Cumhuriyet Savcısının yok hükmünde olan bu kararı temyiz etme hakkı bulunmadığı anlaşıldığından, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK'nun 317. maddesi gereğince REDDİNE, 21.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. …”

[21] Y.2. CD, E:2019/9382, K:2019/11749, Teb:2 - 2015/47570, KT:27.06.2019: “….Sanığın, D. b. market ve U. B. markete yönelik eylemleri sebebiyle yeniden hüküm kurulup bu hükümler de katılan vekilince temyiz edilmiş ise de, sanığa bu müştekilere karşı eylemleri sebebiyle verilen cezaya yönelik temyiz talebinin Dairemiz 26/05/2014 tarih, 2013/25187 E. ve 2014/14506 K. sayılı kararıyla reddedildiği, verilen kararların ( hükümde 5. ve 10. maddede belirtilen) yok hükmünde olduğu belirlenerek yapılan incelemede;…ONANMASINA, 27.06.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi….” Y.1.CD, E: 2019/1069, K: 2019/3146, Teb: 4 - 2019/31, KT: 18.06.2019: “….1)Sanık OT hakkında aynı suçtan dolayı 17.12.2015 tarih ve 2015/202 esas, 2015/340 sayılı karar ile verilen mahkumiyet hükmünün temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleştiği, buna göre sanık O.T. hakkında aynı suçtan verilen 21.11.2018 tarih ve 2018/219 esas, 2018/384 sayılı mahkumiyet kararının hukuken yok hükmünde olduğu anlaşıldığından temyiz inceleme kapsamına dahil edilmemiştir….BOZULMASINA, 18.06.2019 gününde oy birliği ile karar verildi. Y.7. CD, E:2015/17295, K:2019/32425, Teb:7 - 2015/227254, KT:11.06.2019: “….II)Sanığın temyizine göre yapılan incelemede; Sanığın 14/11/2010 tarihli eylemi, Dairemizin 21.04.2014 tarih ve 2013/17255 E.- 2014/9479 K. sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmek suretiyle kesinleştiğinden, bu eylem için yeniden verilen karar yok hükmünde kabul edilerek yapılan incelemede;…..DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi….”

[22] Y.2. CD, E:2019/10557, K:2019/11541, Teb:2 - 2015/289374, T:26.06.2019.

[23] Y.2. CD, E:2019/10557 , K:2019/11541, Teb:2 - 2015/289374, KT:26.06.2019: “…1-Mala zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dosya kapsamından, suça sürüklenen çocuk hakkında K…. 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/07/2012 tarih ve 2011/566 E.-2012/836 sayılı kararı ile hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının bozma suçlarından hükmün açıklanmasının geri bırakılması,mala zarar verme suçundan ise kesin nitelikte adli para cezası verildiği, bu kararın kesinleştiği ve bu kesinleşmeden sonra suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içinde işlediği hırsızlık suçundan dolayı hükmün açıklandığının anlaşılması karşısında, mala zarar verme suçundan kurulan bu ikinci hükmün hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğu, hukuken varlık kazanmayan ve infazı kabil olmayan bir kararın temyiz davasına konu edilmesinin de mümkün olmaması karşısında, suça sürüklenen çocuk müdafiinin 14/05/2015 tarihli mala zarar verme suçundan kurulan 2. hükme yönelik, konusu bulunmayan temyiz itirazının 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,….26.06.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi….”

[24] Y.17.CD, E:2019/6462, K:2019/8173, Teb:2 - 2015/263379, KT:27.05.2019: “… I-Suça sürüklenen çocuk hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükmün temyiz incelenmesinde; B… 3. Çocuk Mahkemesinin 28.05.2013 tarih, 2013/86 Esas ve 2013/243 Karar sayılı ilamında mala zarar verme suçundan şikayet yokluğu nedeniyle düşme kararı verildiği ve kararın temyiz edilmeden kesinleştiği, ancak hüküm açıklanırken mala zarar verme suçundan yeniden hüküm kurulduğu, bu suç hakkında yeniden kurulan hükmün yok hükmünde olduğu ve taraflara temyiz hak ve yetkisi kazandırmayacağı anlaşıldığından, dosyanın incelenmeksizin mahalline gönderilmesi için Y. Cumhuriyet Başsavcılığı'na İADESİNE,… 27.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. …”

[25] Y.17.CD, E:2019/6462, K:2019/8173, Teb:2 - 2015/263379, KT:27.05.2019.

[26] Y.19. CD, E:2019/28302, K:2019/8862, Teb:19 - 2019/36508, KT: 23.05.2019: “… Sanık hakkında atılı eylem nedeniyle, Y. 19.CD,nin 28/06/2018 gün ve 2016/6739 Esas - 2018/7899 sayılı ilamı ile, idari para cezası yönünden yapılan incelemede gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle idari para cezası verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş olduğundan, bu karardan sonra mahkemece verilen ret kararının hukuki değerden yoksun olup yok hükmünde olduğu gözetilerek, tebliğnameye uygun olarak dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesi için Y. Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 23/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. …”

[27] Y.3. CD, E:2019/2460, K:2019/11814, Teb:3 - 2015/429630, KT:29.05.2019.

[28] Y.3. CD, E:2019/2460, K:2019/11814, Teb:3 - 2015/429630, KT:29.05.2019: “… Mahkemece 03.11.2015 tarihinde hüküm kurulmak sureti ile dosyadan el çekildikten sonra Bor Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine tekrar ele alınmak sureti ile sanık hakkında kurulan hükümdeki hesap hatasının giderilmesine ilişkin verilen 23.11.2015 tarihli ek karar yok hükmünde sayılarak yapılan incelemede; BOZULMASINA, CMUK'un 326/son maddesi gereğince kazanılmış hakkın dikkate alınmasına, 29.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. …”

[29] Y.3. CD, E:2019/3283, K:2019/11486, Teb:3 - 2016/2901, KT:23.05.2019.

[30] Y.3. CD, E:2019/3283, K:2019/11486, Teb:3 - 2016/2901, KT:23.05.2019: “…08.09.2015 tarihli kararla sanığın mağdur Çiğdem’e karşı TCK'nin 86/2 ve 86/3-a, e, 62, 52/2. maddeleri ve mağdur Ömer’e karşı TCK'nin 86/2 ve 86/3-a, 62, 52/2. maddeleri gereğince cezalandırılmasına ve her iki hüküm yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, 05.10.2015 tarihli ek kararla sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması müesseselerinin sehven uygulandığından bahisle sanığın, mağdur Çiğdem’e karşı TCK'nin 86/2 ve 86/3-a, e, 52/2. maddeleri ve mağdur Ömer’e karşı TCK'nin 86/2 ve 86/3-a, 52/2. maddeleri gereğince cezalandırılmasına dair yeniden hüküm kurulmuş ise de mahkemece tavzihine karar verilen bu hata “maddi yanılgı” ya da “yazım hatası” olarak değerlendirilip tavzih yoluyla düzeltilebilecek hatalardan olmadığından, söz konusu ek kararın hukuken yok hükmünde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;…BOZULMASINA, 23.05.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

[31] CMK m. 231/8: “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 28/6/2014 YT-6545/72 md.) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.”