Şehirleşmenin ve toplu yapılanmaların bir sonucu olarak insanlar birbirleriyle müşterek olarak yaşamaktadır. Bu toplu yaşam alanları da beraberinde birçok sorunları gündeme getirmektedir. Özellikle tüm dünyayı etkisi altına alan covid-19 virüsü nedeniyle evlerde daha fazla vakit geçirmemiz gereken bu dönemlerde, bu sorunlar daha da belirgin hale gelmiştir. Bu sorunların başında ise hem sosyolojik bir problem yaratan hem de çok önemli bir ahlak kuralı ihlali olan gürültü gelmektedir. Gürültü denilen kavram gerek Kabahatler Kanunu’nda gerekse Kat Mülkiyeti Kanunu’nda yer almaktadır. Öncelikle Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 18. maddesine göre kat malikleri gerek bağımsız bölümlerini gerek eklentileri ve ortak yerleri kullanırken doğruluk kaidelerine uymak, özellikle birbirlerini rahatsız etmemek, birbirlerinin haklarını çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla, karşılıklı olarak yükümlüdürler. Kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere, kat maliklerinin gürültü yapmak suretiyle birbirlerini rahatsız etmemeleri de kanuni bir yükümlülüktür. Bu yükümlülüğe aykırı hareket eden kat maliklerine karşı uygulanabilecek birtakım idari ve hukuki yaptırımlar mevcuttur.
Sükutu ve huzuru bozacak şekilde gürültü yapan kat maliki, Türk Ceza Kanunu’nun 183. maddesinde yer alan gürültüye neden olma suçuna dayanılarak savcılığa şikâyet edilebilecektir. Gürültüye neden olma suçu, 5237 sayılı TCK’nın 183. maddesinde “Çevreye Karşı Suçlar” bölümünde şu şekilde düzenlenmiştir: ‘’İlgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine, elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, iki aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’’ Görüldüğü üzere; kanun koyucu kişilerin ve toplumun huzurunu bozacak eylemleri gerçekleştiren kişilere karşı ağır yaptırımlar öngörmüştür. Gürültüye neden olma suçu, şikâyete tabi suçlar arasında yer almadığından savcılık tarafından re’sen soruşturulur ve bu suçlara dair herhangi bir şikâyet süresi de yoktur. Ayrıca şikâyetten vazgeçmek de ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmayacaktır. Gürültüye neden olma suçunun belli bir mağduru da yoktur. Toplumda yaşayan herkes bu suçun mağduru olabilecektir.
Gürültünün muayyen bir kişiye karşı yapılması ise Türk Ceza Kanunu’nun 123. maddesinde yer alan kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturacaktır. Hürriyete Karşı Suçlar başlıklı bölümde düzenlenmiş olan bu suç tipi, birtakım seçimlik hareketler yapılması suretiyle gerçekleşebilmektedir. Bu seçimlik hareketler; kişiye ısrarla telefon edilmesi, kişiyi rahatsız etmek amacıyla ona karşı istikrarlı bir şekilde gürültü yapılması veya ısrarla hukuka aykırı olarak herhangi bir davranışta bulunma şeklinde olabilmektedir. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun cezası, 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır. Hükmedilen hapis cezası, adli para cezası seçenek yaptırımına çevrilebilir. Mahkûmiyet kararında belirlenen hapis cezasının ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması da mümkündür. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, gürültüye neden olma suçunun aksine şikâyete bağlı bir suçtur. Dolayısıyla şikayetçi, şikâyet hakkını faili ve fiili öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde kullanmalıdır. Bu kapsamda 6284 sayılı yasadan da faydalanılabilmesi mümkündür. Sadece eşler arasında uygulanabilirliği olduğu düşünülen bu yasa, kişiyi hedef alarak rahatsız eden bir komşuya dahi uygulanabilecektir. Bu kapsamda rahatsız edilen kat malikinin, komşusu hakkında uzaklaştırma kararı aldırabilmesi mümkündür.
İzlenebilecek bir diğer yöntem ise, huzuru bozacak şekilde gürültü yapan kat malikinin, jandarma, zabıta ve karakol gibi yerlere başvurmak suretiyle şikâyet edilmesidir. Böylelikle gürültü yapan kat malikine, Kabahatler Kanunu ve Çevre Kanunu uyarınca idari para cezası verilmesi sağlanabilecektir. Fakat bu gürültü durumu sona ermez ve diğer kat maliklerinin huzurunu da bozacak şekilde devamlılığını sürdürürse, bu durumda kişilerin bu çekilmez halden dolayı bizzat veyahut avukatları aracılığıyla Sulh Hukuk Mahkemesine başvurmak suretiyle, mahkemeden gürültünün tespitinin yapılmasını akabinde ise bu durumun tedbiren yasaklatılmasını istemeleri mümkündür.
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun son çare olarak öngördüğü ve özel bir hüküm niteliğinde olan 25. maddesi ise, gürültü yapan komşunun dairesinin diğer kat maliklerince satın alınmasını sağlar. Buna göre diğer kat malikleri gürültü yapan komşunun dairesinin, bedelini ödemek suretiyle payları oranında devrini hâkimden isteyebileceklerdir. Kat mülkiyetinin devri mecburiyeti için birinci koşul, bağımsız bölümünün devri istenen kat malikinin borç ve yükümlülüklerini yerine getirmemesi, ikinci koşul ise mevcut durumun diğer kat malikleri için çekilmez hal teşkil etmesidir. Çekilmez halin mevcut olup olmadığı hâkim tarafından olayın özelliklerine göre re ’sen takdir edilecektir. Davanın açılabilmesi için ise kat malikleri kurulu kararı bir ön şarttır. Dava için görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olup yetkili mahkeme ise ana taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
Av. Begüm GÜREL & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Meltem KILIÇ