ÖZET

Esas sermaye sistemine göre kurulmuş anonim şirketlerde şirketin sermayesi, çeşitli amaç ve nedenlerle değiştirilebilir. Önemli olan husus sermaye artırımının, şirketin sermaye ihtiyacından çok, pay sahiplerini zarara uğratmak ve onların şirketteki kar, tasfiye payı ve oranlarını azaltmak maksadıyla yapılıp yapılmadığıdır. Nitekim anonim ortaklık, herkesin yararına ortaklık amacını gerçekleştirmek için, kaçınılmaz ayrılıklar dışında, tüm pay sahiplerine eşit davranmak zorundadır. Ortaklığın çıkarları veya ihtiyacının zorunlu kılmamasına karşın sermaye artırım kararı ile bir kısım paydaşların rüçhan hakları bir kısım paydaşlar yararına olacak biçimde dolaylı veya dolaysız sınırlanır veya tamamen kaldırılırsa esas sermaye artırımı kararlarının objektif iyiniyet kurallarına uygunluğundan söz edilemez. Genel kurulun sermaye artırım kararı ile paydaşlar arasında var olan hak ve çıkar dengesinin bozulması, rüçhan hakkının yasaya, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak kısıtlanması halinde sermaye artırımına ilişkin alınan genel kurul kararının iptali gerekir. Bu çalışmamızda anonim ortaklık genel kurul kararlarının oluşum şekli, iptal nedenleri ve sermaye artırım sürecine dair açıklama yapıldıktan sonra esas sermaye sistemine tabi anonim ortaklıklarda sermaye artırım kararlarının dürüstlük kuralına aykırılığı hususunda açıklamalara yer verilmiştir.

“BİRİNCİ BÖLÜM”

I. ANONİM ŞİRKET GENEL KURUL KARARLARI

A. GENEL KURUL KARARLARININ TANIMI VE OLUŞUMU

1. TANIMI

2. OLUŞUMU

A. OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTISI

B. OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL TOPLANTISI

3. GENEL KURULUN TOPLANTIYA ÇAĞRILMASI

A. ÇAĞRIYA YETKİLİ OLANLAR

B. GENEL KURULU TOPLANTIYA ÇAĞRI ŞEKLİ

C. ÇAĞRISIZ GENEL KURUL TOPLANTISI

D. GÜNDEM VE GÜNDEME BAĞLILIK

4. GENEL KURUL KARARLARININ GEÇERSİZLİĞİ

A. YOKLUK

B. BUTLAN

C. GENEL KURUL KARARLARININ İPTALİ

1. KANUNA AYKIRI KARARLAR

2. ESAS SÖZLEŞMEYE AYKIRI KARARLAR

3. DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIK

EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRILIK;

HAKLARIN SAKINILARAK KULLANILMASI İLKESİ;

D. İPTAL DAVASINDA TARAFLAR

1. DAVACILAR

A. PAY SAHİPLERİ

TOPLANTIYA KATILAN PAY SAHİPLERİ;

TOPLANTIYA KATILMAYAN PAY SAHİPLERİNİN İLERİ SÜREBİLECEĞİ İPTAL NEDENLERİ;

A. YÖNETİM KURULU

B. YÖNETİM KURULU ÜYELERİ

1. DAVALI

2. DAVA AÇMA SÜRESİ

3. İPTAL DAVASINDA USUL

4. İPTAL KARARININ HUKUKİ ETKİLERİ

“İKİNCİ BÖLÜM”

II. ESAS SERMAYE SİSTEMİNE TABİ ANONİM ORTAKLIKLARDA

SERMAYE ARTIRIM KARARLARININ DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIĞI NEDENİYLE İPTAL SEBEPLERİ

A. SERMAYE ARTIRIM SEBEPLERİ

B. SERMAYE ARTIRIMININ ÖN KOŞULLARI

1. PAY TAAHHÜTLERİNİN TAMAMI YERİNE GETİRİLMİŞ OLMALIDIR

2. BİLANÇODA SERMAYEYE EKLENMESİNE MEVZUATIN İZİN VERDİĞİ FONLAR BULUNMALIDIR.

C. SERMAYE ARTIRIMINDA YÖNETİM KURULUNUN BEYANI

D. RÜÇHAN HAKKI

E. İÇ KAYNAKLARDAN SERMAYE ARTIRIMI

F. SERMAYE TAAHHÜDÜ YOLUYLA SERMAYE ARTIRIMI

G. PAYLARIN İTİBARİ DEĞERİNİN YÜKSELTİLMESİ SURETİYLE SERMAYENİN ARTIRILMASI

H. SERMAYE ARTIRIM KARARININ İPTALİ YA DA BUTLANININ SONUÇLARI

1. SERMAYE ARTIRIM KARARI TİCARET SİCİLİNE TESCİL EDİLMEMİŞSE

2. SERMAYE ARTIRIM KARARI TİCARET SİCİLİNE TESCİL EDİLMİŞSE

3. SERMAYE ARTIRIM KARARLARININ DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIĞI NEDENİYLE İPTALİ

III. sonuç

IV. KAYNAKÇA

A. Genel Kurul Kararlarının Tanımı ve Oluşumu

1. TANIMI

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda öngörüldüğü üzere anonim ortaklıklarda iki zorunlu organ mevcuttur. Bunlardan biri genel kurul diğeri ise yönetim kuruludur. Bu organlardan birinin eksikliği ortaklık tüzel kişiliğinin feshi sonucunu doğurur[1]. Genel kurul pay sahipleri veya temsilcilerinin usulüne uygun çağrı üzerine daha önceden belirlenmiş olan gündem maddelerini görüşüp karara bağlamak üzere oluşturulan organdır. Genel kurulda, kanundan ya da ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan yetkilerini kendisini oluşturan pay sahipleri ya da bunların yetkili temsilcilerinin oyları ile meydana gelen kararlarıyla kullanır[2].

Ortaklığın karar ve irade organı[3] olarak genel kurulun alacağı kararlar, hukuki sonuç doğuran bir irade beyanı niteliği taşır. Bu yönüyle alınacak kararlar hukuki işlem niteliği taşımakta[4] olup işlemlerin oluşumu ve geçerlilik şartlarına 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 27’nci maddesi hükümleri uygulanabilir[5]. Ayrıca genel kurul kararları gibi bu kararların kurucu unsurlarını meydana getiren oylar da pay sahiplerinin irade beyanları olarak hukuken bağımsız bir varlığa sahiptirler[6]. Hukuki işlemlerde irade sakatlığını düzenleyen Borçlar Kanunu hükümlerinin bir irade beyanı olan oy verme hakkında da uygulanması mümkün olup pay sahibi hata, hile ve ikrah nedeniyle oyun iptalini dava edebilir[7]. Yargıtay da bir kararında ortaklık yönetim kurulunun ibrasının, bilançonun gerçek durumu göstermesi halinde geçerli olduğunu, ibra kararının hukuka aykırılığı halinde bu kararın genel kurulda oy birliği halinde alınsa dahi öneminin olmadığını ifade etmiştir[8].

Genel kurul, karar organı olarak ortaklık iradesini açıkladığından[9] genel kurulda alınan kararlar bütün pay sahiplerini ve şirketin diğer organlarını bağlar. Bunun için şirket ortaklarının toplantıda hazır bulunup bulunmamasının bir önemi yoktur[10]. Ancak genel kurulun ortaklıktan ayrı bir tüzel kişiliği yoktur[11]. Genel kurul, her pay sahibinin aslen veya bir temsilci aracılığı ile katılabildiği tek organdır[12]. Genel kurul, yılda bir defa olağan ya da gerektiğinde olağanüstü toplanan bir organ olduğundan devamlılık unsuruna sahip değildir[13].

TTK’nın anonim ortaklıkların yönetim ve temsile ilişkin hükümlerini içeren 365’inci maddesinde ifade edildiği üzere anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Bu nedenle genel kurulun şirketi temsil yetkisi yoktur[14]. Dolayısıyla genel kurul kararları nedeniyle ortaya çıkan sorumluluk, genel kurul kararlarını uygulayan organ veya organların üyelerine aittir[15].

Genel kurul kararlarının geçerliliği herşeyden önce hukuk kurallarına aykırı olmamalarına yani hukuken mevcut ve geçerli olmalarına bağlıdır[16]. Bu kapsamda Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere genel kurul kararları yokluk, butlan ve iptal edilebilirlik denetimine tabidir.

2. OLUŞUMU

A. OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTISI

TTK’nın 409’uncu maddesi uyarınca anonim ortaklık genel kurulları olağan ve olağanüstü toplanır. Olağan toplantı her faaliyet dönemi sonundan itibaren üç ay içinde yapılır. Bu toplantılarda, organların seçimine, finansal tablolara, yönetim kurulunun yıllık raporuna, kârın kullanım şekline, dağıtılacak kâr ve kazanç paylarının oranlarının belirlenmesine, yönetim kurulu üyelerinin ibraları ile faaliyet dönemini ilgilendiren ve gerekli görülen diğer konulara ilişkin müzakere yapılır, karar alınır.

Bu kapsamda olağan genel kurul toplantısı her yıl faaliyet dönemin sonundan itibaren üç ay içerisinde en geç mart ayı sonuna kadar yapılması gereken bir toplantı türüdür. Bu toplantılar doktrinde adi toplantı olarak da adlandırılmaktadır[17]. Bu toplantılar düzenli bir şekilde her yıl yapılarak aşağıda belirtilen konular karara bağlandığından olağan toplantı adını almaktadır[18].

Olağan genel kurul, ortaklığın faaliyet devresi sonunda toplanarak ortaklığın tüm işlem ve hesaplarına ait işleri müzakere ve tasdik eder[19]. Bu toplantıda kanunen toplantı gündeminde bulunması gereken hususlar müzakere edilerek karar alınır. Olağan genel kurul gündeminde genel olarak aşağıdaki hususlar yer almaktadır;[20]

1. Açılış ve toplantı başkanı ve heyetinin seçimi,

2. Genel kurul tutanaklarının imzalanması için toplantı heyetine yetki verilmesi,

3. Yönetim kurulu ve denetçi raporlarının okunması, müzakeresi ve onayı hakkında karar alınması,

4. Finansal tablolara, yönetim kurulunun yıllık raporuna, yıllık karar üzerinde tasarrufa, kar payları ile kazanç paylarının belirlenmesine, yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kara katılması dahil, kullanılmasına dair kararların alınması,

5. Yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin ibrası,

6. Yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin seçimi ve görev süresinin tespiti,

7. Esas sözleşmede yer almamışsa, yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin ücret ve huzur haklarının tespiti,

8. Gerekli görülüp gündeme alınmış konular varsa bu hususlar,

9. Dilek, temenniler ve kapanış.

Olağan genel kurul toplantısı gündem maddeleri Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 13’üncü maddesinde de ayrıca düzenlenmiştir.

Olağan genel kurul toplantısı, öngörülen günde TTK’nın 418’inci maddesi kapsamında toplantı nisabı sağlanamadığı için ya da azınlığın talebi ile TTK’nın 420’nci maddesi kapsamında bir veya daha fazla ertelenmemişse, ertelenen toplantılar da olağan genel kurul toplantısı sayılır[21].

B. OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL TOPLANTISI

TTK.m.409/2 uyarınca olağanüstü genel kurul toplantısı, genel kurulun belirli zamanların dışında toplanması halinde söz konusu olur. Olağanüstü toplantı gerekli görüldüğü takdirde her zaman yapılabilir. Bu toplantıya çağrıyı gerektiği takdirde yönetim kurulu yapar. Yönetim kurulu için bu çağrı yetkisi aynı zamanda bir yükümlülüktür[22]. Olağanüstü genel kurul toplantısının gündemini toplantı yapılmasını gerektiren sebepler oluşturur[23]. Bu toplantı türünün olağan toplantıda farklı olmasının sebebi toplantı zamanlarının farklılık arz etmesidir[24]

Azınlık pay sahipleri de gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek yönetim kurulundan genel kurulu toplantıya çağırmasını ya da genel kurul zaten toplanacaksa gündeme madde eklenmesini talep edebilirler[25]. Bu husus TTK’nın 411’inci maddesinde açıkça hükme bağlanmıştır; “Sermayenin en az onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri, yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilirler. Esas sözleşmeyle, çağrı hakkı daha az sayıda paya sahip pay sahiplerine tanınabilir.” Ancak bunun için yönetim kurulunun bazı hukuki ya da fiili engeller nedeniyle genel kurulu toplantıya çağırmasının mümkün olmaması gerekir. Bu duruma örnek olarak tek üyeden oluşan bir yönetim kurulu üyesinin istifası, ölümü gibi sebeplerden artık mevcut olmaması ya da kurul halinde çalışacak yönetim kurulunun toplantı ve karar yeter sayılarını sağlayamaması gerekir (TTK m.390/1)[26].

TTK’nın 412’nci maddesi gereği pay sahiplerinin çağrı veya gündeme madde konulmasına ilişkin istemleri yönetim kurulu tarafından reddedildiği veya isteme yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmediği takdirde, aynı pay sahiplerinin başvurusu üzerine, genel kurulun toplantıya çağrılmasına şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi karar verebilir. Mahkeme toplantıya gerek görürse, gündemi düzenlemek ve Kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atar. Kararında, kayyımın, görevlerini ve toplantı için gerekli belgeleri hazırlamaya ilişkin yetkilerini gösterir. Zorunluluk olmadıkça mahkeme dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir. Mahkemece bu hususlarda verilecek olan kararlar kesin olup düzenlemede herhangi bir yasa yolu öngörülmemiştir.

Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 5/1-b hükmü gereği Olağanüstü genel kurul toplantısı şirket için lüzumu halinde veya zorunlu ve ivedi sebepler çıktığı takdirde yapılan ve gündemini toplantı yapılmasını gerektiren sebeplerin oluşturduğu hallerde her zaman gerçekleştirilebilir.

Genel kurul toplantılarının olağanüstü olması usul ve şekil bakımından olağan genel kurul toplantılarından bir farklılık arz etmez[27].

3. GENEL KURULUN TOPLANTIYA ÇAĞRILMASI

A. ÇAĞRIYA YETKİLİ OLANLAR

TTK’nın 410’uncu maddesi uyarınca genel kurul, süresi dolmuş olsa bile, yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir. Tasfiye memurları da, görevleri ile ilgili konular için, genel kurulu toplantıya çağırabilirler. Yönetim kurulunun, devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle, tek bir pay sahibi de genel kurulu toplantıya çağırabilir. Mahkemenin kararı kesindir.

TTK’nın 339/II-h bendinde şirket genel kurulunun toplantıya ne şekilde çağırabileceğinin ortaklık sözleşmesinde düzenlenebileceği hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda çağrıyı gerçekleştirecek kişilerin esas sözleşmede de belirlenmesi mümkündür[28].

Özetle anonim şirketlerde ortaklık genel kurulunu kendisine kanunen ya da esas sözleşme ile yetki verilen kişiler toplantıya çağırabilir. Örneğin denetçi gibi yetkisi bir kişinin yapacağı genel kurul çağrısı üzerine genel kurulda alınan kararlar yok hükmünde sayılacaktır[29].

Yönetim Kurulu ;

Düzenleme kapsamında kural olarak genel kurul toplantısına çağrı, yönetim kurulu tarafından yapılır. Yönetim kurulu gerektiği zaman genel kurulu olağanüstü toplantıya da çağırabilir[30]. Gerek olağan gerekse de olağanüstü genel kurul toplantı çağrı kararını yönetim kurulu, kurul halinde almak zorundadır[31].

Yönetim kurulu tek kişiden oluşuyorsa genel kurulu toplantıya çağrı kararı alma yetkisi bu kişiye aittir. Ancak yönetim kurulu birden fazla kişiden oluşuyorsa bu durumda TTK’nın 390 hükmü gereği alınacak bir yönetim kurulu kararı gerekmektedir. Dolayısıyla birden fazla kişiden oluşan yönetim kurullarında yönetim kurulunun geçerli bir genel kurul çağrısının varlığından söz edebilmek için davet konusunda alınmış hukuken geçerli bir kararın varlığı gerekmektedir. Aksi takdirde bu geçersizlik TTK’nın çağrısız genel kurula ilişkin 416’ncı maddesinde yer alan istisnası dışında genel kurulca alınan kararların yok hükmünde olması sonucunu doğuracaktır[32]. TTK’nın 624’üncü maddesinde yer alan limited ortaklık müdürler kurulu başkanının tek başına ortaklar kurulunu toplantıya çağırma yetkisi, anonim şirket yönetim kurulu başkanına tanınmamıştır. Ancak Yargıtay 2014 tarihli bir kararında yönetim kurulu üyesinin kurul halinde olmasa dahi tek başına genel kurulu toplantıya çağırabileceğini, genel kurulun toplanması için TTK’nın 410/2’nci maddesi kapsamında mahkemeden genel kurul kayyımı talep etmesinde hukuki yarar bulunmadığına karar vermiştir[33].

Yönetim kurulu, genel kurulu olağanüstü toplantıya çağrı yetkisini kullanırken tüm hukuki işlemlerde olduğu gibi Türk Medeni Kanunu’nun 3’üncü maddesinde yer alan objektif iyi niyet kurallarına ve aynı yasanın ikinci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına uygun davranmalı, açıkça bir ortağın ya da üçüncü kişinin zararına hareket etmemelidir[34].

Azledilmiş ya da kesinleşmiş mahkeme kararıyla seçimine dair karar geçersiz sayılmış yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi yoktur. Böyle bir yönetim kurulunca yapılan çağrı ve bu çağrı üzerine toplanan genel kurulca alınacak kararlar yokluk yaptırımına tabidir[35]. Yargıtay’ın da bu yönde kararı mevcuttur[36]. Seçimine dair genel kurul kararının geçersizliği kesinleşmiş mahkeme kararı ile tespit edilen yönetim kurulu, mahkeme kararı öncesinde ticaret siciline tescil ve ilan edilmiş olsa dahi yapacağı genel kurul çağrısı ve alınacak kararlar geçerli hale gelmez. Zira ticaret siciline tescilin hukuki işlemdeki sakatlığı giderici bir etkisi yoktur[37]. Ancak yönetim kurulunun iyiniyetli üçüncü kişilerle gerçekleştirdiği hukuki işlemler bu karardan etkilenmez. Ancak ticaret sicile tescil edilmiş yönetim kurulunun seçimine dair genel kurul kararının geçersizliğine ilişkin dava devam ederken yapılan genel kurul çağrısı geçerlidir[38]. Yargıtay’ın da bu hususta kararı mevcuttur[39]. Zira iptale tabi genel kurul kararları, kesin hükümle iptal edilinceye kadar geçerlidirler.

Yönetim kurulu üyelerinden biri ya da birkaçı alınacak karar ile çağrının gerçekleştirilmesi için görevlendirilebilir[40]. Yönetim kurulunun değil de kurul üyelerinden birinin seçiminin mahkeme kararıyla geçersiz sayılması çağrının da yok sayılmasına neden olmaz[41].

Kayyım

Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin ölüm, istifa ya da ehliyetsizliği gibi nedenlerle organ boşluğu oluştuğu takdirde mahkemeden kayyım atanması talep edilerek şirketin idaresi bir kayyıma ya da kayyım heyetine teslim edilmişse, genel kurulu toplantıya çağrı yetkisi kayyıma ait olacaktır[42]. Kayyım işlevlerini üstlendiği organa ait çağrı yetkisini kullanır[43].

İflas İdaresi ;

Yönetim kurulu yerine geçen kayyım ya da iflas sürecinde iflas idaresi de genel kurulu toplantıya çağırabilir[44]. İİK’nın 226’ncı maddesi gereği masanın kanuni mümessili iflas idaresi olduğundan müflis ortaklığın genel kurulunu toplantıya davet yetkisi de iflas idaresinindir[45].

Tasfiye Memuru ;

Tasfiye memurları da genel kurulu toplantıya davet edebilir. Zira anonim ortaklık TTK’nın 529’uncu maddelerinde belirtilen sebeplerle sona erdikten sonra kural olarak tasfiye aşamasına girer. TTK’nın 535’inci maddesinde düzenlendiği üzere şirket tasfiye hâline girince, organların görev ve yetkileri, tasfiyenin yapılabilmesi için zorunlu olan, ancak nitelikleri gereği tasfiye memurlarınca yapılamayan işlemlere özgülenir. Tasfiye işlerinin gereklerinden olan hususlar hakkında karar vermek üzere genel kurul tasfiye memurları tarafından toplantıya çağrılır. Tasfiye memurlarının çağrı yetkisi, görevleri ile ilgili konuları içerir[46]. Yargıtay’ın da aynı yönde kararı mevcuttur[47]. Ana sözleşme ya da genel kurul kararı ile ayrıca tasfiye memuru atanmadığı hallerde toplantı çağrısını tasfiye memuru sıfatıyla yönetim kurulu gerçekleştirir (TTK.m.536)[48].

Pay Sahibi ;

TTK’nın 410/2’nci maddesi uyarınca yönetim kurulunun, devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle, tek bir pay sahibi genel kurulu toplantıya çağırabilir. Yasanın bu yeni düzenlemesi ile TTK’nın 530’uncu maddesinde yer alan organ boşluğuna bağlı sonuçların da önüne geçilecektir[49].

İstisna niteliğindeki bu düzenlemede yer alan yetki haricinde pay sahiplerinin bireysel olarak genel kurulu toplantıya çağrı yetkisi yoktur[50]. Ancak TTK’nın 411’inci maddesi gereği sermayenin en az onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri, yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilirler. Esas sözleşmeyle, çağrı hakkı daha az sayıda paya sahip pay sahiplerine tanınabilir. Fakat gündeme madde konulması istemi, çağrı ilanının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasına ilişkin ilan ücretinin yatırılması tarihinden önce yönetim kuruluna ulaşmış olmalıdır. Azınlık tarafından yönetim kuruluna yöneltilecek bu çağrı ve gündeme madde konulması istemi, noter aracılığıyla yapılmalıdır. Yönetim kurulu çağrıyı kabul ettiği takdirde, genel kurul en geç kırkbeş gün içinde yapılacak şekilde toplantıya çağrılır; aksi hâlde çağrı istem sahiplerince yapılır. Düzenlemede kapsamında azınlık pay sahibine, mahkemece toplantı çağrısında bulunma yetkisi verilebilmesi için azınlığın öncelikle yönetim kuruluna toplantı başvurusunda bulunmuş olması ön koşuldur. Bu husus mahkemece resen aranır[51]. Yargıtay’ın da aynı yönde kararı mevcuttur[52]. Mahkemece gerekli görülmedikçe dosya üzerinden inceleme yapılır ancak yasadaki bu ifade mahkemenin taraf oluşturmayacağı yani azınlığın talebini şirkete iletip görüşünü almayacağı anlamına gelmez. Zira bu bir nizalı kazaya dahil eda davasıdır[53].

TTK’nın 411’inci maddesinde geçen azınlığın toplantı çağrısı için sahip olması gereken sermaye oranı, tek bir pay sahibi tarafından sağlanabileceği gibi birden çok pay sahibinin biraraya gelmesi suretiyle de sağlanabilir. Ancak birden fazla ortağın biraraya gelerek TTK’nın 411’inci maddesi kapsamında azınlık olarak değerlendirilebilmesi için bunların birlikte hareket etmesi gerekir. Ortakların birbirinden habersiz ve bağlantısız hareket etmesi halinde bu oranın sağlandığından söz edilemez[54]. Yargıtay’ın da benzer yönde kararı mevcuttur[55].

B. GENEL KURULU TOPLANTIYA ÇAĞRI ŞEKLİ

TTK’nın 414’üncü maddesi kapsamında genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir. Düzenleme pay sahiplerinin toplantıdan uzak tutulmasını engellemek açısından kamu düzenine ilişkin ve kesin emredici bir hükümdür[56].

Genel kurulun toplantıya çağrı şekline ilişkin bu düzenleme gereği çağrı işlemleri, hem ana sözleşmede gösterilen şekle, hem var ise ortaklığın internet sitesinde hem de Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan ilanla çağrılır. Yani bu şartlar seçimlik şartlar değil kümülatif şartlardır[57].

Bu kapsamda genel kurulu, ancak kendisine kanun veya esas sözleşmede belirtildiği şekilde[58] yetkili organ ve kişiler toplantıya davet edebilir. Bunun dışında hiç kimse genel kurul çağrısını gerçekleştiremez[59]. Bu kişilerce genel kurul çağrısında toplantı yeri, zamanı, gündemi ve katılma koşulları ilan veya mektup şeklinde yazılı bir irade beyanıdır[60]. Bu irade beyanının pay sahiplerine ya da temsilcilerine yöneltilmesi zorunlu olmakla birlikte bu kişilere ulaşmış olması veya ulaştığının belgelenmesi zorunlu değildir. Zira iyi niyetle yapılan çağrının muhatabına ulaşmamış olması çağrıyı sakatlamaz[61].

Bu kapsamda genel kurul toplantılarına kural olarak bütün pay sahiplerinin katılımını sağlamak, pay sahiplerinin genel kurulda görüş ve oyları ile şirket faaliyetlerini ve genel kurulun alacağı kararları yönlendirmesine imkan tanımak gerekir. Bu nedenle de genel kurul gündeminden tüm pay sahiplerinin haberdar edilmesi lazımdır[62]. TTK’nın 339/2-h bendi gereği genel kurul toplantısına çağrının şekli şirket ana sözleşmesinde bulunmalıdır.

Yapılacak ilanın içeriğinde ve pay sahiplerine gönderilecek davet yazılarında toplantı günü ve saati, tereddüde mahal vermeyecek şekilde toplantı yeri, gündem, gündemde esas sözleşme değişikliği var ise değiştirilmesi planlanan madde/maddelerin eski ve yeni şekilleri, genel kurul çağrısının hangi organ ya da kim tarafından yapıldığı, ilk toplantının gerçekleştirilememesi halinde ikinci toplantının nerede ve ne zaman gerçekleştirileceği, olağan toplantıda yıllık faaliyet raporu ile finansal tabloların ortakların incelenmesine hangi adreste açık bulundurulduğu bilgileri yer almalıdır[63]. Çağrı ilan ve mektuplarında ortaklık ünvanı gösterilmemiş ya da anlaşılamıyorsa, bu çağrı üzerine gerçekleştirilen genel kurulda alınacak kararlar yok hükmündedir[64].

TTK’nın 416’ncı maddesi istisna olmak kaydıyla genel kurula çağrı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmeden ve pay defterinde yazılı pay sahiplerine ya da pay sahibi olduğunu belgeleyen pay sahiplerine çağrı mektubu gönderilmeden ortada geçerli bir çağrı olmayacağından, böyle bir çağrı olmadan toplanan genel kurulda alınacak kararlar da yoklukla maluldür[65].

Toplantı yeri ve zamanı çağrı ilan ve mektubunda yeterli şekilde gösterilmediği takdirde genel kurulda alınacak kararlar iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir[66]. Toplantı ilan ve mektubunda toplantı yeri olarak sadece bir il, ilçe, köy ya da kasaba gösterilmişse, ilan ve mektupta toplantı yer ve zamanı hiç belirtilmemişse, toplantı yer ve zamanı belirtilmekle birlikte toplantı zamanı olarak uygun bir zaman seçilmeyip Pazar günü, dini bayram günü ya da gece vakti seçilmişse bu toplantıda alınacak kararlar iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir[67].

Genel kurul çağrısının ilanı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılmalıdır. Şayet ilan bir gazetede yapılmışsa iki haftalık süre, son ilanın yapıldığı günden itibaren işlemeye başlayacaktır[68]. Aksi takdirde genel kurulun usulüne uygun çağrılmadığı sonucu ortaya çıkacaktır. Ayrıca pay defterine yazılı pay sahipleri ile ortaklığa önceden pay senedi ya da pay sahipliğini ispatlayacak belge ibraz ederek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler iadeli taahhütlü mektupla gönderilir. Basit bir mektupla, e-mail ya da faksla pay sahipleri genel kurula davet edilemez[69]. Olası ihtilaf halinde iadeli taahhütle genel kurula davet edildiğini ispat yükü ortaklık tüzel kişiliğine aittir[70]. Düzenlemede adı geçen pay defterinde yazılı pay sahiplerinden kasıt, senede bağlanmamış çıplak pay sahipleri ile nama yazılı hisse senedi sahipleridir. Ayrıca TTK’nın 486/2 hükmü gereği ilmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler uygulanacağından ilmühaber sahiplerinin de toplantıya davet edilmesi gerekmektedir[71]. Bundan başka düzenlemeden anlaşıldığı üzere ortaklığa pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayacak belge veren hamiline yazılı hisse senedi sahiplerinin de toplantıya çağrılması gerekir. Pay sahipliğini ispatlayacak belgeden kasıt, noterden veya bankalardan alınan ortak olunduğuna ilişkin belgelerdir[72]. Hamiline yazılı pay senetleri bakımından TTK’nın 415’inci maddesinde özel düzenleme mevcuttur. Bu kapsamda hamiline yazılı pay senedi sahipleri genel kurul toplantısından en geç bir gün önce senetlere zilyet olduklarını ispatlayarak giriş kartı alırlar ve bu kartları ibraz ederek genel kurul toplantısına katılabilirler[73].

Pay sahiplerinin genel kurulda oylarını bilinçli bir şekilde kullanabilmeleri için şirket işlerine dair geniş bilgiye sahip olmaları gerekir. Yoksa yalnızca gündemi bilerek genel kurula katılmaları yeterli değildir[74]. Bu kapsamda TTK’nın 437/1’de finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisinin, genel kurulun toplantısından en az onbeş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulması gerektiği, bunlardan finansal tablolar ve konsolide tabloların bir yıl süre ile merkezde ve şubelerde pay sahiplerinin bilgi edinmelerine açık tutulacağı, her pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosuyla bilançonun bir suretini isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Bu hükme uyulmaması TTK’nın 446’ncı maddesi kapsamında genel kurul kararının iptali sonucunu doğurur[75].

Kanun pay sahiplerine genel kurula çağrı amacıyla gönderilecek iadeli taahhütlü mektupların hangi süre içerisinde tebliğ edilmesine gerektiğine dair bir düzenleme içermemektedir. Ancak bu tebliğin de ilan için öngörülen genel kurul tarihinden iki hafta önce gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde genel kurul kararları iptal edilebilecektir. Ancak ortaklara gönderilen çağrının adreste bulunamaması nedeniyle iade dönmesi halinde tebligat yine de yapılmış sayılacaktır. Zira ortaklığa usulüne uygun tebligat olanağı sağlamak pay sahiplerine ait bir külfettir[76].

Dolayısıyla geçerli bir çağrının varlığı için çağrı bütün pay sahiplerine yapılmalı, kanun ve ana sözleşme kapsamında görevli ve yetkili organ ya da kişilerce yapılmalı, şekil ve özü yönünden her pay sahibinin anlayabileceği içerikte olmalıdır[77].

C. ÇAĞRISIZ GENEL KURUL TOPLANTISI

Genel kurul toplantılarında çağrı merasimine uyma zorunluluğu ile kanun koyucu TTK’nın 416’ncı maddesinde toplantıdan ve gündeminden tüm pay sahiplerini haberdar etmek ve hazırlık yapabilmelerini sağlamak amacı gütmektedir[78]. Bu kapsamda pay sahipleri genel kurulda pay sahipliği haklarını kullanabilmektedir.

TTK’nın 416/1’inci maddesinde bütün payların sahipleri veya temsilcilerinin, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabileceği ve bu toplantı nisabı var olduğu sürece karar alabileceği düzenlenmiştir.

Pay sahibinin toplantının gerçekleştirilmesine itirazı, toplantının terkedilmesi şeklinde olabileceği gibi toplantı tutanağına yazdırmak şeklinde de olabilir. Şayet pay sahibi gündemin bir veya birkaç maddesine itiraz ederek bu maddelere ilişkin genel kurul gerçekleştirilmesine itiraz etmişse bu maddelere ilişkin yapılan genel kurulun ve alınan kararların yokluğu söz konusu olur[79]. Toplantı başladıktan sonra çağrının yasaya uygun yapılmadığı ya da hiç gerçekleştirilmediğine yönelik itiraz sonradan ileri sürülemez[80]. Ancak pay sahiplerinden biri ya da birkaçının toplantının devamı sırasında toplantıdan ayrılması halinde genel kurul toplantısı sona erer[81]. Nitekim bu husus yasanın 416/1’inci maddesinde yer alan toplantı nisabının var olduğu sürece karar alınabileceğine dair ifadesinden anlaşılmaktadır. Özetle alınan kararların geçerli olabilmesi için toplantı sonuna kadar tüm pay sahiplerinin hazır bulunması gerekir[82]. Toplantıya katılmayan ya da katılıp da sonradan terk eden pay sahibinin pay oranının alınacak kararı etkileyip etkilemeyeceği de sonucu değiştirmez (yani etki kuralı burada uygulanmaz), bu pay sahibinin yokluğunda alınacak kararlar hükümsüz olur[83].

Pay sahiplerinin çağrısız olarak toplantı yapılmasına itirazı herhangi bir şekle tabi değildir. Bu itiraz gerek sözlü gerekse de toplantının terkedilmesi şeklinde örtülü olarak yapılabilir. Bu tür bir itirazdan sonra genel kurul artık karar alamaz[84].

Çağrısız genel kurulda gündeme bağlılık ilkesi geçerlidir[85]. Ancak düzenlemenin ikinci fıkrası kapsamında çağrısız olarak toplanan genel kurulda, gündeme oybirliği ile madde eklenebilir; aksine esas sözleşme hükmü geçersizdir. Gündeme madde alınması her ne kadar oybirliği gerektirse de gündem maddesinin oylanması ile karar alınabilmesi için oy çokluğu yeterlidir. Bu kural gündemde yer alsın ya da sonradan eklensin tüm gündem maddeleri için geçerlidir[86].

Çağrısız genel kurulda tüm ortaklar hazır bulunmasına rağmen bazı ortaklarının alınan kararlara olumsuz oy kullanması, karar için yeterli çoğunluk sağlandıktan sonra önem arz etmez. Eş söylemle gündem maddesine olumsuz oy kullanılması kararın geçersizliği sonucunu doğurmaz[87].

Toplantıya fiziken katılmayan pay sahibinin kendisinin toplantıda var sayılmasını sözlü ya da yazılı olarak talep etmesi, çağrısız genel kurulun usule aykırı toplandığını gösterir[88].

Pay sahiplerinin tamamının hazır bulunduğu toplantıda bir ya da birkaç karar alındıktan sonra pay sahiplerinden birinin toplantıdan ayrılması halinde o andan itibaren toplantı devam edemez ve karar alınamaz. Zira artık hukuken geçerli bir genel kurul yoktur. Pay sahibinin toplantıyı terk etmesine rağmen kalan pay sahiplerinin toplantıyı devam ettirmesi halinde alınacak kararlar yoklukla maluldür. Ancak pay sahibinin toplantıyı terkettiği ana kadar alınan kararlar geçerlidir[89].

D. GÜNDEM VE GÜNDEME BAĞLILIK

TTK’nın 413’üncü maddesi gereği gündem, genel kurulu toplantıya çağıran tarafından belirlenir. Gündemde bulunmayan konular genel kurulda müzakere edilemez ve karara bağlanamaz. Buna gündeme bağlılık ilkesi denir[90]. Genel kurul ilanında lüzum görülecek sair hususlar şeklinde bir gündem maddesi tespit etmek mümkün değildir[91].

Gündem ile ilgili aykırılıklar gündemin pay sahiplerine bildirilmesi aşamasında TTK’nın 413/1 ve 414’üncü maddeleri kapsamında gerçekleşebileceği gibi, pay sahiplerince genel kurulda karar alınması aşamasında da TTK’nın 413/2’nci maddesi kapsamında gerçekleşebilir[92]. Her iki halde de yokluk ve iptal edilebilirlik yaptırımı gündeme gelecektir.

Genel kurulda gündemde bulunmayan konular görüşülüp karara bağlanmışsa genel kurulda alınan tüm kararlar değil sadece gündem dışı alınan kararlar iptal edilir[93]. Yargıtay’da gündem dışı konuların karara bağlanması halinde kararın butlanla malul olmadığını, iptal edilebilirlik yaptırımına tabi olduğuna karar vermiştir[94]. Bu durumda alınacak kararlar hükümsüzdür. Yargıtay da bir kararında gündemde olmayan bir konunun görüşülmesi ve karara bağlanması halinde yokluk değil iptal edilebilirlik yaptırımın ortaya çıkacağını ifade etmiştir[95].

Gündeme bağlılık ilkesi genel kurul toplantısının ertelenmesi halinde de geçerlidir[96]. Erteleme sonucunda ikinci toplantıya gündem maddesi eklenemez[97].

Gündeme bağlılık ilkesinin istisnaları da mevcuttur. TTK’nın 364’üncü maddesinde yönetim kurulu üyelerinin, esas sözleşmeyle atanmış olsalar dahi, gündemde ilgili bir maddenin bulunması veya gündemde madde bulunmasa bile haklı bir sebebin varlığı hâlinde, genel kurul kararıyla her zaman görevden alınabileceği, yönetim kurulu üyesi olan tüzel kişinin, kendi adına tescil edilmiş bulunan kişiyi her an değiştirebileceği hükme bağlanmıştır.

Gündeme bağlılık ilkesinin ikinci istisnasını ise finansal tabloların ve buna bağlı konuların müzakeresinin azınlığın talebi üzerine ertelenmesi oluşturmaktadır. TTK’nın 420’nci maddesinde finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konuların, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılacağı, ertelemenin, 414’üncü maddenin birinci fıkrasında yazılı olduğu şekilde pay sahiplerine ilanla bildirileceği ve internet sitesinde yayımlanacağı, İzleyen toplantı için genel kurulun, kanunda öngörülen usule uyularak toplantı çağrısı gerçekleştireceği hükme bağlanmıştır.

Düzenleme kapsamında azlığın istemiyle toplantı bir defa ertelendikten sonra finansal tabloların müzakeresinin tekrar geri bırakılmasının istenebilmesi, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması şarttır.

Gündeme bağlılık ilkesinin bir diğer istisnasını da TTK’nın 438’inci maddesinde düzenlenen özel denetçi istemi oluşturmaktadır. Madde ile her pay sahibinin, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Bu istem genel kurulca onaylanırsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir. Aynı yasanın 439’uncu maddesi kapsamında genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi hâlinde, sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az birmilyon Türk Lirası olan pay sahiplerinin üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde mahkemece özel denetçi atanabilir.

4. GENEL KURUL KARARLARININ GEÇERSİZLİĞİ

Genel kurul kararları toplantıda hazır bulunsun bulunmasın, olumlu oy versin vermesin tüm pay sahiplerini bağlar. TTK’da genel kurul kararlarının iptali ve butlanı düzenlenmesine rağmen yokluk hali düzenlenmemiş, yokluğa ilişkin hususlar genel hükümlere bırakılmıştır[98].

A. YOKLUK

Genel kurul kararlarının geçerliliği iki zorunlu unsura bağlıdır. İlki genel kurul niteliğinde bir kurulun var olması[99], diğeri ise kurulu oluşturan pay sahiplerinin kararıdır[100]. Bu kapsamda toplantıya katılanlar pay sahibi değilse, pay sahipleri TTK’nın genel kurulun toplanması için öngördüğü şekil ve usulde toplanmamışsa bir genel kurul kararının varlığından söz edilemez, yokluk yaptırımına tabi bir karar ortaya çıkar. Örnek olarak; yetkililerce bir davet yapılmamış olması, bazı pay sahiplerinin kendiliğinden toplanmış olması, bakanlık temsilcisinin toplantıya katılmamış ya da toplantı tutanağını imzalamamış olması, toplantı ve karar nisaplarına uyulmamış olması halinde alınan kararlar yoklukla maluldür[101]. Yine toplantı yapılmadan elden dolaştırma yolu veya mektupla karar alınmışsa[102], anonim şirketin TTK’nın 379’uncu maddesi kapsamında kendi pay senetlerine bağlı oylarla karar alınmışsa[103], karar alınmadığı halde alınmış gibi gösterilmişse, toplantı tutanağı düzenlenmemişse[104] alınan karar yokluk yaptırımına tabidir. Özetle şekil ve usul açısından emredici hükümlere aykırılık yokluk halini alır. Yargıtay da bir kararında genel kurul tutanağının toplantı tarihinden sonra düzenlenmesi halinde genel kurul tutanağının yok hükmünde sayılacağına karar vermiştir[105]. Yargıtay bir başka kararında anonim şirket genel kurulunun toplantı ve karar yetersayısına uyulmaması halinde alınan kararın yoklukla malul olduğuna karar vermiştir[106]. Yine Yargıtay’ın şirkete ait tek taşınmazın genel kurul kararı olmadan yönetim kurulu kararı ile satılması halinde bu satışın geçersiz olduğuna ve bu geçersizliğin herkes tarafından dava konusu yapılabileceğine dair kararı da mevcuttur[107].

Bir genel kurul kararının yokluğu başlangıçtan itibaren bir genel kurul kararının olmadığını ifade eder[108]. Bir genel kurul kararının kurucu unsurlarının mevcut olmaması genel kurul kararının yokluğunu, eski deyimle “keenlemyekun” yani mutlak butlanla malul olduğunu gösterir[109]. Mutlak butlanla batıl kararların baştan itibaren hükümsüz olduğuna dair Yargıtay da aynı görüştedir[110].

Yokluk halinde alınan kararlar hiçbir hüküm ve sonuç doğurmaz. Yokluğun tespiti halinde iptal davası değil yokluğun tespiti davası açılır ve bu dava herhangi bir süreye tabi değildir. Açılacak davada herhangi bir zamanaşımı ya da hak düşürücü süre uygulanmaz[111]. Ancak karardaki sakatlığı öğrenmesine rağmen uzun bir süre suskun kalıp dava açmayan ilgililerin TMK.md.2 uyarınca dava haklarının düştüğü kabul edilmelidir[112].

Yok hükmündeki genel kurul kararları yönetim kurulu tarafından icra edilemeyeceği gibi ticaret siciline tescil ve ilan da edilemez[113].

Hukuk sistemimizde yokluk konusuna direkt değinen iki düzenleme mevcuttur. bunlardan ilki derneklerde genel kurul kararlarının iptaline ilişkin TMK’nın 83/3 hükmüdür. Diğeri ise ihraççıların hukuka aykırı işlemleri ile sermayeyi veya malvarlığını azaltıcı işlemlerinde uygulanacak tedbirlere ilişkin Sermaye Piyasası Kanunu’nun 92/1-b hükmüdür. TMK’nın 83/3 hükmü incelendiğinde genel kurul kararlarının yok veya butlanla hükümsüz sayıldığı durumlar saklıdır şeklindeki ifade ile yetinildiği görülmektedir. Ancak TTK’nın 1’inci maddesinin TTK’nın TMK’nın ayrılmaz bir parçası olduğu hükmü dikkate alındığında bu düzenlemenin şirketler hukuku konusunda genel bir dayanak oluşturduğu düşünülebilir[114].

Bir genel kurul kararının yokluğundan söz edilebilmesi için genel kurulu oluşturan, eş söylemle kararı şeklen meydana getiren emredici kurallara aykırılığın bulunması gerekir. Bu kurallar hem genel kurul kararlarının kurucu unsurlarıyla hem de kararların meydana gelişiyle ilgili olmasından ötürü kurucu-şekli nitelikteki emredici hükümler olarak isimlendirilmektedir[115]. Bu kapsamda kurucu-şekli emredici nitelikteki kararlara aykırılık yokluk yaptırımına tabidir.

Özetle genel kurul kararının yokluğunu hukuki yararı bulunan herkes ileri sürebilir. Bu dava bir tespit davası niteliği taşımakta olup süreye bağlı olmaksızın açılabilir[116]. Yokluğun tespiti halinde mahkeme kararı, iptal kararının aksine yenilik doğurucu değil açıklayıcı niteliktedir. Yokluğun tespitine dair karar herkesi bağlar ancak davanın reddi kararı yalnızca davacıyı bağlar[117].

B. BUTLAN

TTK’nın 447’nci maddesinde genel kurulun, Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, yine pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararlarının batıl olduğu hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda alınan karar, şekil ve usul bakımından geçerli olmakla birlikte konusu bakımından emredici kanun hükümlerine, ahlaka ve adaba aykırı ve imkansız ise alınan genel kurul kararı batıldır ve en baştan itibaren geçerli değildir[118].

TTK’nın 447’nci maddesi kapsamında kamu düzenine aykırılık nedeniyle getirilen emredici hukuk kurallarına aykırılığına örnek olarak; TTK 400’de öngörülen kanuni yasaklara aykırı olarak bir denetçi seçilirse, TTK 456/1’e göre sermayeye oranla önemli miktar sermaye ortaklığa getirilmemesine rağmen sermaye artırım kararı alınmışsa, TTK 548’e göre ortaklık malvarlığı ortaklara dağıtıldıktan sonra tasfiyeden dönme kararı alınırsa, ortakların yasal olarak önemli kabul edilmiş ve emredici şekilde düzenlenmiş haklarını ağır şekilde sınırlandıran ya da sonlandıran karar alınırsa, ortağın genel kurula katılma hakkını, asgari oy hakkını, ortakların iptal davası açma hakkını, butlanın tespiti davası açma hakkını, haklı sebeple fesih davası açma hakkını, organ eksikliğine dayalı fesih ve sorumluluk davası açma hakkını sınırlandıran ya da ortadan kaldıran genel kurul kararları butlanla maluldur[119]. Yine anonim ortaklığın temel yapısını dikkate almayan, bu kapsamda genel kurulun devredilemez yetkilerini yönetim kuruluna devreden, şirket borçlarından ötürü ortakların şahsi sorumluluklarını öngören, genel kurulun ortaklara ortaklık karından yedek akçe ayırmadan önce yüzde yirmi oranında kar payı dağıtılmasına ilişkin sözleşme değişikliği kararları geçersizdir[120].

İptal edilebilirlik ve butlan arasındaki farkın izahı açısında şu örnekler verilebilir; TTK’nın 414’üncü maddesi kapsamında toplantı davet ve ilanının toplantı tarihinden iki hafta önce gerçekleştirilmesi gerektiğine dair emredici madde hükmüne aykırı bir ana sözleşme değişikliğine dair genel kurul kararı butlanla batıldır. Ancak bu emredici hükme uyulmadan gerçekleştirilecek genel kurul kararı iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir[121]

TTK’nın 436’ncı maddesi kapsamında pay sahibinin kendisi, eşi, alt ve üst soyu hakkında yapılacak genel kurul oylamasına katılımının yasak olduğuna dair emredici hükme aykırı kurallar getiren genel kurul kararı butlanla batıldır. Ancak bu emredici hükme aykırı şekilde oylamaya katılınması halinde alınacak genel kurul kararı iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir[122].

TTK’nın 462/3’üncü maddesinde iç kaynaklardan sermaye artırımı halinde pay sahiplerinin sermaye oranlarına göre ödemesiz pay sahibi olabileceğine ve bu hakkın genel kurul kararıyla sınırlandırılamayacağına dair düzenlemeyi ortadan kaldıran genel kurul kararı butlanla batıl iken ödemesiz pay alma hakkını bir defa ihlal eden genel kurul kararı iptale tabidir[123].

TTK’nın 447’nci maddesinde butlan halleri “özellikle” denilmek suretiyle sayıldığından bu sebeplerin sınırlı sayıda olmadığı anlaşılmaktadır. Kanun gerekçesinde her hükme aykırılığın butlan sonucunu doğurmadığı, butlanın ikincilliği ilkesinin uygulanması gerektiği belirtilmektedir. Bu kapsamda TTK 447’de sayılan bu üç halin dışında emredici hükümlere aykırı olan her esas sözleşme hükmünün mutlak surette butlanla malul olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu hususta dikkat edilmesi gereken, emredici hükümlere aykırı düzenlemenin niteliğinin tespit edilmesi ve ona uygun yaptırımın bulunmasıdır[124]. Örneğin TTK 410 hükmüne göre genel kurulun toplantıya çağırılmasına, toplantıya katılma ve gündemin ilanına ilişkin hükümler emredici olarak düzenlenmelerine rağmen bunlara aykırılık halleri TTK’nın 445’inci maddesi kapsamında iptal yaptırımına tabidir. Yine pay sahibi olmayan kişilerin genel kurula katılması ya da oy kullanması halinde de söz konusu genel kurul kararı butlan değil iptal yaptırımına tabi olacaktır. Fakat pay sahibinin genel kurulda temsil edilmesine ilişkin hakkının TTK’nın 425/1’inci madde hükmünü aşacak şekilde esas sözleşme ile sınırlandırılması iptale değil butlan yaptırımına tabidir[125].

Yine anonim şirketin temel yapısına uygun olan tek borç ilkesine aykırılık yaratacak şekilde gerçekleştirilen esas sözleşme değişikliklerine ilişkin kararlar butlanla batıldır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında pay sahiplerine ek yükümlülükleri yükleyen esas sözleşme değişiklikleri, pay sahiplerine sınırsız sorumluluk yükleyen esas sözleşme değişiklikleri anonim şirketin temel yapısına aykırı olduğu için batıldır[126]. Yine sermayenin korunması hakkındaki emredici hükümlere aykırı olacak şekilde TTK’nın 379 vd maddelerine aykırı biçimde şirketin kendi hisselerini iktisap edeceğine dair esas sözleşme değişikliğine ilişkin kararlar, yasanın 332’nci maddesinde düzenlenen asgari sermaye miktarına ilişkin hükme aykırı esas sözleşme düzenlemesi, itibari değerin altında hisse çıkarılacağına dair esas sözleşme değişikliği kararı, yasanın 358’inci maddesindeki pay sahiplerinin şirkete borçlanma yasağına aykırı esas sözleşme değişikliği kararları butlanla batıldır[127].

Pay sahibinin genel kurula katılma hakkını sınırlandıran ya da kaldıran butlan yaptırımına tabi genel kurul kararlarına örnek olarak; genel kurula iki hafta olan yasal çağrı süresinin 10 güne çekilmesi, bazı pay sahiplerinin genel kurula katılmasını yasaklayan kararlar gösterilebilir[128].

TTK’nın getirdiği yeniliklerden olan bilgi alma ve inceleme hakkını sınırlandıran kararlar da butlanla maluldür[129].

Pay sahibinin oy hakkının temsilci temsilcisi aracılığı ile kullanılmasını yasaklayan esas sözleşme değişikliği kararları, pay sahiplerinin iptal davası açma hakkını sınırlandıran kararlar butlanla maluldür[130].

Yasada sayılan anonim şirket temel yapısını bozan genel kurul kararlarına örnek olarak; şirkete kredi veren bir kişiye veya kuruma pay sahipleri ile aynı haklara sahip olacak şekilde kar payı, genel kurula katılma ve tasfiye payı alma gibi haklar tanınması, YK’da üye olmayan birine üyelik hakları tanınması örnek olabilir[131].

Yasada düzenlenen sermayenin korunması hükümlerine aykırılığa örnek olarak ise itibari değerin altında yeni pay ihraç edilmesi, şirket kasasından ödenmek üzere şirket ortaklarına çıkma hakkı tanınması, kar dağıtımının genel kurul yerine yönetim kurulunca karara bağlanması, yedek akçe ayrılmadan kar payı dağıtım kararı alınması, şirketin gerçekte kar etmemesine rağmen fiktif olarak kar gösterilip kar payı dağıtım kararı alınması halinde bu genel kurul kararları butlanla maluldür[132].

Yine şirketin sermayesinin paylara bölünmesine aykırı olacak biçimde sermayeyi birleştiren, sermayenin çok üzerinde borca girerek şirketin yıllarca borçlanmasını ve bu suretle kar payı dağıtmasına engel olacak genel kurul kararları, kar payı dağıtım yasağı getiren genel kurul kararları, pay sahibinin dava açma hakkını ortadan kaldıran, ortaklığın borçlarından ortakları sorumlu tutarak kollektif şirket yapısına yaklaştıran kararlar anonim şirketin temel yapısına aykırı olduğu için butlanla batıldır[133].

Batıl genel kurul kararlarının hüküm ve sonuçları yokluk yaptırımı ile aynı yöndedir. Butlanla malul kararlar, en baştan itibaren geçersizdir. Bu kararlar hüküm ve sonuç doğurmayacağı gibi ticaret siciline tescil ve ilan edilemez[134].

Anonim şirket genel kurul kararları da hukuki işlem niteliği taşıdığından Türk Borçlar Kanunu kapsamında sözleşme serbestisi sınırlarına tabidir[135].

C. GENEL KURUL KARARLARININ İPTALİ

TTK’nın 445’inci maddesinde aynı yasanın 446 ncı maddede belirtilen kişilerin, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabileceği düzenlenmiştir. Mahkemece genel kurul kararının iptaline karar verilebilmesi için yasanın 445’inci maddesinde belirtilen iptal nedenlerinden en az birinin davacı tarafından ispatlanması gerekmektedir[136].

Genel kurul kararlarının iptali davalarında hakimin yetkisi, kararın hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yani hakim kararın yalnızca kanuna, esas sözleşmeye ya da dürüstlük kuralına aykırılığını inceleyebilir. Dolayısıyla hakimin genel kurul kararının isabetli olup olmadığı, yerinde olup olmadığını inceleme yetkisi yoktur[137].

1. KANUNA AYKIRI KARARLAR

Kanuna aykırılık yalnızca anonim şirketlere ilişkin hükümlere ve TTK hükümlerine değil, yürürlükteki tüm kanunlara aykırılık olarak anlaşılmalıdır[138]. Söz konusu kanunun usule ya da esasa ilişkin olması farketmez. Örneğin kişiliğin korunmasına ilişkin TMK hükümleri de (TMK 23-25) TTK’nın 445’inci maddesi kapsamında “kanun” kavramı içerisinde değerlendirilir[139]. İptal sebebi olma yönünden yasanın usule ya da esasa / öze ilişkin hükümleri arasında fark yoktur[140].

Ancak TTK’nın 446’ncı maddesinde geçen “etki kuralı” sebebiyle sayılan aykırılıkların etkisinin genel kurul kararının oluşumunu sağlaması gerekir[141]. Doktrinde “etki kuralı”, yapılan çağrı usulüne, gündemin ilanına ve genel kurula katılım haklarına aykırılıkların kararın alınmasına etkili olması olarak tanımlanmaktadır[142]. Davacı TTK’nın 446’ncı maddesinde sayılan aykırılıkların kararın alınmasına etkisini ispatla yükümlüdür. Eş söylemle sözü geçen aykırılıklar olmasaydı, dava konusu genel kurul kararının alınmayacağı kanıtlanmalıdır[143].

Etki kuralı, TTK’nın 446/1 (b) hükmünden anlaşılacağı üzere şekle ve usule ilişkin aykırılıkların varlığı halinde ortaya çıkmaktadır. Kararın içeriğine (özüne) ilişkin sakatlık sebepleri bu kuralın uygulama alanı dışındadır[144]. Madde metninde geçen “yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri” ifadesi, etki kuralının yetersayı ile ilgili olduğunu ifade etmektedir. Diğer bir deyişle TTK’nın 446’ncı maddesinde sayılan usulsüzlükler olmasaydı davacı pay sahibi ya da temsilcisi toplantıya katılıp oy kullanacak ve bu oy ile o genel kurul kararı alınmayacaktı ise ya da haksız olarak toplantıya katılıp oy kullananlara izin verilmeseydi o karar alınmayacaktı ise etki kuralı gündeme gelecek ve iptal davasının kabulüne karar verilecektir.

Özetle etki kuralı kapsamında davacı ister olumlu ister olumsuz oy kullansın, yasada sayılan usulsüzlüğün genel kurula yansıma nedeniyle genel kurulun iradesinin sakatlandığını ileri sürmektedir[145]. Mahkemece iptal kararı verilebilmesi için yasada sayılan aykırılıkların varlığı yeterli değildir, bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasına etkisi olduğunun ispatlanması gerekmektedir[146].

Yargıtay da bir kararında çağrı usulsüz olsa bile genel kurulca gelenlerin oybirliğiyle karar alması halinde 200 paydan 49 paya sahip olanın toplantıya çağırılmamasının sonuca etkili olmayacağını, bu durumda genel kurul kararının yokluğunun ileri sürülemeyeceğini ifade etmiştir[147].

Etki kuralına ilişkin olarak Yargıtay bir başka kararında toplantıya çağrılmayan ortağın katılması halinde oy oranının sonuca etkili olması halinde genel kurul kararının iptali gerektiğini ifade etmiştir[148].

Yargıtay’ın toplantı ve karar yetersayıya etkili olmayan ve pay sahibi bulunmayanın genel kurula katılması halinde, genel kurul kararının iptalinin talep edilemeyeceğine dair kararı da mevcuttur[149].

Etki kuralına ilişkin Yargıtay bir başka kararında, butlan ve iptal yaptırımını tartışmış, genel kurula yapılan çağrıda, çağrı yapılmayan kişilerin sayısı ile genel kurula çağrı yapılanların sayısı karşılaştırıldığında sonucu etkileyecek bir durum söz konusu ise, bu kararların batıllığına değil iptaline karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir[150]. Doktrinde de ağırlıklı görüş genel kurul toplantısına yetkisi olmayan kişilerin katılmasının bir yasaya aykırılık halidir ve iptal sebebi olduğu yönündedir[151].

Yargıtay başka bir kararında da genel kurul için çağrının da yasaya aykırı olması halinin tek başına genel kurul kararlarının iptaline neden olmadığını, alınan kararların yasaya esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunun ispat edilmesi gerektiğini ifade etmiştir[152]. Zira Yargıtay’ın salt genel kurul çağrısının yasaya aykırı olması halinin genel kurul kararlarının iptalini gerektirmediğine, ayrıca alınan kararların yasa ve esas sözleşme ya da iyi niyet kurallarına aykırı bulunması gerektiğine dair kararı mevcuttur[153].

Anlam itibariyle kanuna aykırılık, yokluk ve butlan hallerinin dışındaki hükümlere aykırı olan genel kurul kararlarıdır. Zira iptal davası, hukuken mevcut ve geçerli ancak sakat doğmuş olan bir genel kurul kararına karşı açılabilir. Mutlak emredici hükümlere aykırılıkta ortada şeklen bir genel kurul kararı yoktur ve dolayısıyla hükümsüzdür. Hükümsüz bir genel kurul kararının iptali değil hükümsüzlüğünün tespiti istenebilir[154].

İptal davası kanunda öngörülen şekli ve usullere aykırı alınan genel kurul kararları aleyhine açılabileceği gibi anonim şirketin temel ilkelerine özellikle pay sahipleri arasındaki eşitlik ilkesine aykırı olan genel kurul kararları aleyhine de açılabilir. Örneğin toplantı gündeminin kanunda öngörülen şekle uygun olarak bildirilmemesi, toplantı davetinin TTK’nın 414/1’inci maddesinde belirtilen şekil şartına uygun olarak yerine getirilmemesi, toplantı yer ve zamanının davet mektubunda ya da ilanda yer almaması, rüçhan hakkının kullanılmasında pay sahipleri arasında eşitsizlik olması, TTK’nın 400/1, a-h bentlerinde yazılı denetçi seçilme yasağına aykırı biçimde denetçi seçilmesi halleri iptal sebebi olarak gösterilebilir[155]. Yine rüçhan haklarını haksız bir biçimde ortakların elinden alan genel kurul kararları, gündeme bağlılık ilkesine aykırı olarak alınan genel kurul kararları, oy hakkında yoksun olanların karar alınmasına etkili olacak şekilde oylamaya katılarak alınan kararlar, yetkisiz kişilerin karar alınmasına etkili olacak şekilde oylamaya katılarak alınan kararlar iptale tabidir. Yine eşit işlem ilkesine aykırı olarak kar payının ödenme zamanı konusunda pay sahipleri arasında ayrıcalık yapan ya da eşit şartlardaki paylara farklı kar payı ödemesini öngören genel kurul kararları iptal edilebilirlik ile sakattır[156]. Devlet memurunun yönetim kurulu üyesi seçilmesine dair karar da kanuna aykırılık sebebiyle iptale tabidir[157].

Özetle TTK’nın 447’nci maddesi ve TBK’nın 27’nci maddesi kapsamı dışında kalan yasaya aykırılık hallerinde genel kurul kararları iptal edilebilir[158].

2. ESAS SÖZLEŞMEYE AYKIRI KARARLAR

Esas sözleşmeye aykırılık, esas sözleşmede yer alan ve emredici hükümler ilkesine aykırı olmayan hükümlere aykırılık olarak kabul edilmelidir. Zira TTK’nın 340’ıncı maddesinde esas sözleşmelerin, emredici hükümlere aykırı biçimde düzenlenemeyeceği hükme bağlanmıştır. Bu hükme aykırı yazılmış bir kural zaten geçersiz sayılacağından genel kurul kararının geçersiz bir sözleşme hükmüne aykırılığı ileri sürülemez[159]. Buradaki aykırılık hali şirket esas sözleşmesinin herhangi bir hükmüne aykırılık halinde söz konusu olmaktadır[160]. Örneğin şirket ana sözleşmesinde yazılı ağırlaştırılmış nisaba aykırı bir şekilde yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların mahkemeden iptali istenebilir. Ancak genel kurul kararının yasada öngörülen yetersayıya uygun olarak alınmış olması lazımdır. Zira esas sözleşmede ağırlaştırılmış nisap olarak belirlenen yetersayının sağlanmaması iptal nedeni iken yasada belirlenen yetersayının sağlanmaması hükümsüzlük nedenidir[161]. Yine esas sözleşmede yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçimini yasaklayan hüküm bulunmasına rağmen eski üyenin tekrar seçilmesi, esas sözleşmede yönetim kurulu üyeliği için yaş ve meslek gibi niteliklerine sahip olma şartı bulunmasına rağmen bu şartları taşımayan kişilerin seçilmesine dair kararlar, esas sözleşme hükümlerine aykırılık nedeniyle iptal edilebilir[162].

Ayrıca nama yazılı pay senetlerinin devrini yasaklayan, ana sözleşmede belli pay gruplarına oy, kar payı, organlara üye seçiminde aday gösterme gibi haklar verilmişken bu kişilerin onayı olmaksızın haklarının kaldırılmasını öngören kararlar iptale tabidir[163].

Esas sözleşme hükümlerinin her zaman değiştirilmesi mümkündür. Esas sözleşmenin değiştirilmesine dair alınan genel kurul kararının, sırf esas sözleşmenin kendi hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle iptali talep edilemez[164].

Esas sözleşmede yer alan herhangi bir hükme aykırılık iptal sebebidir. Ancak ana sözleşmede yer alan bu hüküm, yasanın emredici hükümlerinden birinin tekrarı ise ya da TTK’nın 447’nci maddelerinde yazılı hükümlerinden birinin tekrarı ise genel kurul kararının sakatlığı butlan düzeyindedir[165].

3. DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIK

Dürüstlük kuralına aykırılık en yaygın iptal nedenidir[166]. Dürüstlük kuralı TMK m.2’de düzenlenmiştir. Bu kapsamda herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.

Kanunun 445’inci maddesinde dürüstlük kuralına aykırılığın genel kurul kararının iptali sebebi sayılmasındaki amaç sermaye ve oy çokluğuna sahip ortakların haksız ve bencil kararlarıyla azınlık pay sahiplerini ezmesine engel olmaktır[167].

Dürüstlük kuralına TTK’nın 445’inci maddesinde genel kurul kararlarının iptali sebebi olarak açıkça yer verilmesi, kanun koyucunun iradesinin TMK’nın 2’nci maddesinin genel kurul kararları hakkında uygulanmasını sağlamak yönünde olduğunu ortaya koymaktadır[168]. Ancak madde metninde dürüstlük kuralı açıkça ifade edilmese dahi TTK’nın 1’inci maddesi TTK’nın TMK’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladığından TMK’nın dürüstlük kuralına ilişkin hükümleri, genel kurul kararlarının iptali davalarında uygulama alanı bulacaktır[169].

Eski medeni kanunun 2/2’nci maddesinde “bir hakkın sırf gayri izrar eden suiistimali…” ifadesi yer aldığından doktrinde dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle yaptırım uygulanabilmesi, zarar görme ya da zarar tehlikesi şartına bağlanmış idi. Ancak yeni TMK’nın 2/2’nci maddesi “bir hakkın açıkça kötüye kullanılması” ifadesini kullandığından bu uygulama sona ermiştir[170]. Bir hak, dürüstlük kuralına aykırı kullanılırsa kötüye kullanılmış (suiistimal edilmiş) olur. Bu açıdan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bir madalyonun iki yüzü gibi birbirine bağlıdır[171]. Bir hakkın kötüye kullanıldığını kabul etmek için failin kusurlu olması ve özellikle zarar verme kastının bulunması zorunlu bir unsur değildir[172]. Hakkın kötüye kullanılmasına dair birçok olayda böyle bir kastın varlığı, bunun zorunlu bir unsur olduğunu göstermez. Dolayısıyla, genel kurul kararlarının dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle iptal edilebilmesi için azlığın zarar görmesi veya zarar görme tehlikesinin bulunması gibi şartlar aranmaz[173]. Ancak doktrinde azınlığın zarar görmediği ya da zarar görme ihtimalinin bulunmadığı durumlarda, dürüstlük kuralına aykırılıktan ya da hakkın kötüye kullanılmasından söz edilemeyeceğine dair görüş de mevcuttur[174].

Anonim şirketlerde çoğunluk, hak ve yetkilerini şirketin çıkarlarına uygun bir şekilde kullanmak yerine bu hak ve yetkilerin amacına aykırı olarak kullanırsa hukuk düzenince bu davranış korunmaz ve genel kurul kararları iptal edilebilir. Düzenleme kapsamında anonim ortaklığın amaç ve çıkarı haklı kılmadığı halde azınlık pay sahibinin zarara uğratılmasına neden olan çoğunluk kararları dürüstlük kuralına aykırı kararlardır ve iptali gerekir[175]. O halde çoğunluğun aldığı karar içerik itibariyle TTK’nın 445’inci maddesi kapsamında kanuna ve şirket ana sözleşmesine uygun olsa dahi dürüstlük kuralına aykırı ise iptal davasına konu olabilecek ve mahkemece TMK’nın 2’nci maddesi çerçevesinde denetime tabi tutulabilecektir[176]

Bir genel kurul kararı, kanun ve esas sözleşme hükümlerine uygun dahi olsa dürüstlük kuralına aykırı olduğu takdirde iptale tabidir[177]. Çoğunluğun, ortaklık menfaati gerektirmemesine rağmen yetkilerini kötüye kullanarak azınlığın ve münferit ortakların meşru menfaatlerini zedeleyen kararlar dürüstlük kuralına aykırıdır[178]. Yine ihtiyaç olduğu belgelendirilmediği halde kısa süre içinde birden çok kez sermaye artırım kararı alınarak azınlığın ya da küçük pay sahiplerinin şirket içerisindeki haklarının kısıtlanması ya da ellerinden alınması halinde de dürüstlük kuralına aykırı kararın var olduğu kabul edilir[179]. Dolayısıyla ortaklık tüzel kişiliği için yararlı ve uygun olmasına rağmen azınlığın menfaatini açıkça ihlal eden kararların da dürüstlük kuralıyla bağdaşmadığı kabul edilmektedir[180].

Örneğin şirketin sermaye yapısı gerektirmediği halde azlığın şirketteki sermaye ve pay oranlarını küçültmek amacıyla alınan sermaye artırım kararı[181], yaşı sağlığı veya yeteneği üyelik yapmasına engel bir kişinin yönetim kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin karar[182], şirketin iflas etmesinde kusuru bulunan yönetim kurulu üyesinin ibrasına ilişkin karar[183] dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle iptal edilebilir. Yine bütün iş ve işlemlerde birlikte imzası bulunan üyelerden birinin ibra edilip diğerinin ibra edilmemesi[184], sorunsuz bir bilanço ve yıllık raporla ilgili faaliyet dönemine ait işlemlerin hesabı verilmesine ve ortada somut nedenler bulunmamasına rağmen ibradan kaçınılması[185], şirketin çıkarı gerektirmediği halde azınlık pay sahiplerinin şirkete ulaşmasını ve denetim imkanlarını kısıtlamak amacıyla şirket merkezinin işletmenin bulunduğu yerden nakli[186] vb. dürüstlük kuralına aykırıdır.

Yine fesih kararı alınmasından çok kısa bir süre önce çoğunluk pay sahiplerince yeni bir şirket kurulması ve feshedilecek şirketin malvarlığı ile işletmesinin kurulan yeni şirkete devrine dair genel kurul kararı alınması, kurulan yeni şirketin eski şirketin devamı gibi reklam içerikli fiillerde bulunulması; azınlık pay sahipleri ile şirket olarak daha iyi şartlarda sözleşme yapma imkanı varken daha kötü şartlarda ürün kira sözleşmesi imzalanmasına dair genel kurul kararı; şirketin sahip olduğu bir iş fırsatından çoğunluk pay sahiplerinin aile üyelerinin ortağı olduğu başka bir şirket lehine vazgeçilmesine dair genel kurul kararı dürüstlük kuralına aykırıdır[187].

Ortaklığın sermaye yapısı gerektirmediği halde yeterli ekonomik gücü ya da nakit gücü bulunmayan pay sahiplerinin ortaklıktaki sermaye ve pay oranlarını düşürmek amacıyla alınan sermaye artırma kararı TTK’nın 456 vd maddeleri kapsamında dürüstlük kuralına aykırılık nedeniyle iptale tabi bir karardır[188].

Çoğunluk pay sahiplerince kendilerine ya da ortağı oldukları bir şirkete rayiç fiyatının çok altında mal satışı ve teslimi için yönetim kurulunun yetkilendirilmesine ilişkin karar dürüstlük kuralına aykırı nitelik taşır[189].

Çoğunluk pay sahiplerinin ortağı olduğu problemli bir şirketle çoğunluk pay sahiplerinin kişisel çıkarları ön planda tutularak verilen birleşme kararı da hakkın kötüye kullanılması nedeniyle iptaledilebilir kararlardandır[190]

Toplantı yeri ve zamanı çağrı ilan ve mektubunda yeterli şekilde gösterilmediği takdirde genel kurulda alınacak kararlar iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir[191]. Toplantı ilan ve mektubunda toplantı yeri olarak sadece bir il, ilçe, köy ya da kasaba gösterilmişse, ilan ve mektupta toplantı yer ve zamanı hiç belirtilmemişse, toplantı yer ve zamanı belirtilmekle birlikte toplantı zamanı olarak uygun bir zaman seçilmeyip Pazar günü, dini bayram günü ya da gece vakti seçilmişse bu toplantıda alınacak kararlar iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir[192]. Zira bu hususlar da dürüstlük kuralına aykırı eylemleri içermektedir. Yargıtay bir başka kararında ana sözleşme değişikliğine ilişkin bir gerekçenin genel kurul tutanağında yer almaması ve davacıların bu gerekçeyi bilip bilmemesi halinin, iyi niyet kurallarına aykırılık sayılmayacağını belirtmiştir[193]. Yine Yargıtay şirket yöneticilerinin şirketi zarara soktukları iddiasıyla açılan tazminat davasını ortadan kaldıran genel kurul kararının iyi niyetli sayılmayacağını ve iptali gerektiğini ifade etmiştir[194]. Yargıtay’ın genel kurulda sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararı kesinleşmediği sürece hazirun cetvelinin sermaye artırımı öncesi oy sayısına göre hazırlanacağını, aksi halde yeni sermaye artırımına göre yapılan hazirun cetvelinin geçersiz olduğuna dair kararı da mevcuttur[195].

Mahkeme genel kurulun iptali istemiyle açılan davada sadece çoğunluğun dürüstlük kuralına uygun hareket edip etmeyeceğini inceleyecek, davaya konu kararların şirket menfaatine uygun olup olmadığını araştıramayacaktır[196]. Aksi halde şirket yönetiminin mahkemeye devri gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır.

Aşağıda dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eden başlıca haller incelenmiştir;

Eşitlik İlkesine Aykırılık; Eşitlik ilkesi hukukun genel ilkelerinden olup anonim ortaklık genel kurul kararlarının alım sürecinde de dikkat edilmesi gereken bir kuraldır. Nitekim ortaklık hukukunda aynı hukuki konumda bulunan pay sahipleri, aynı nimete sahip ve aynı külfete tabi olmalıdırlar[197]. TTK’nın “Eşit işlem ilkesi” başlıklı 357’nci maddesinde de tüm pay sahiplerinin eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulması gerektiğini düzenlemiştir. Eşitlik ilkesi TMK.m.2’de düzenlenen dürüstlük kuralının anonim ortaklıklar hukukundaki yansımasıdır. Nitekim eşitlik ilkesine aykırılık, dürüstlük kuralına aykırılık oluşturur[198].

Örneğin aynı hukuki konumdaki paylara farklı kar payı ödenmesine dair genel kurul kararı, kar payı dağıtımına karar verilmesi halinde ödeme zamanı konusunda pay sahipleri arasında ayrımcılık yapan kararlar, haklı sebep bulunmadığı halde sonradan yapılan ana sözleşme değişikliğiyle bir kısım pay sahiplerine oy hakkı veya yönetime katılma konusunda imtiyaz taşıyan kararlar, sermaye artırım kararı sonrası yeni çıkarılan payların alınması hususunda gerekli olmadığı halde bazı pay sahiplerine kısıtlama getiren kararlar, iç kaynaklardan sermaye artırımında pay sahiplerinin yeni çıkarılacak paylardan payları oranında olmaları gereğine aykırı kararlar eşitlik ilkesine aykırılık nedeniyle iptale tabi kararlardır[199].

Yine sermaye artırım kararı ile doğrudan ilişkili olan rüçhan hakkının haklı (objektif) bir gerekçe olmaksızın pay sahipleri arasında eşit işlem ilkesine aykırı bir şekilde sınırlandırılması ya da kaldırılması halinde pay sahiplerince dürüstlük kuralına aykırılık gerekçesiyle alınan genel kurul kararının iptali talep edilebilir[200]. Yine birden fazla paya sahip ortağın oy sayısı esas sözleşmede yapılan değişiklikle sınırlandırılır ise bu kararın da dürüstlük kuralına aykırılığı nedeniyle iptali talep edilebilir[201]. Yine esas sözleşme değişikliği ile sermaye artırım kararı sonrası artırılan sermayenin bir kısmının daha önce şirketten alacaklı olan ortakların bu alacaklarına mahsup edilmesi kalan kısmın ise belirtilen vadelerde ortaklardan tahsil edilmesine dair karar bir kısım ortakların sermaye borcunu peşin ödemesi diğer kısmının ise belli vadede ödemesi sonucunu doğuracağından ortaklar arasında eşitsizliğe neden olur ve iptale tabidir[202]

Yargıtay bir kararında şirketin düzenli kar dağıtmasını sağlamak amacıyla sermaye artırımının yapıldığı savunmasında, ekonomi alanında uzman bilirkişilerden rapor alınarak sermaye artırım kararına karşı açılan davanın değerlendirilmesi gerektiğini, eksik ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulamayacağını ifade etmiştir[203]. Yargıtay konuyla bağlantılı bir başka kararında da sermaye artırım kararının iptal kararının kesinleşmesi halinde şirketin artırılan sermayesinin hiç artırılmamış duruma geleceğini, sonradan yapılan genel kurullarda da eski sermaye miktarı ve oy oranının esas alınacağını vurgulamıştır[204].

Hakların Sakınılarak Kullanılması İlkesi; dürüstlük kuralı kapsamında ele alınması gereken konulardan biridir. Kaynağını dürüstlük kuralından alan bu ilke Anayasa’nın 13’üncü maddesinde yer alan ölçülülük ilkesinin özel hukuktaki yansımasıdır. Bu ilke özel hukukta esas olarak eşya hukuku alanına egemen olan bir ilkedir. Ancak şirketler hukukunda genel kurul kararlarının alınmasında da geçerli olan bir ilkedir. Bu kapsamda genel kurulda karar alınırken şirketin çıkarlarına uygun birden çok seçenek var ise bunlardan azınlık ve münferit pay sahiplerine zarar vermeyen ya da en az zarar veren karar alınmalıdır[205]. Aksi takdirde alınan karar dürüstlük kuralına aykırılık nedeniyle iptal edilebilir. Özetle amaç, yöntemi meşru kılmaz; amaca ulaşmada amaç ve araç birbiriyle uyum içinde olmalıdır[206]. Örneğin; iç kaynaklardan sermaye artırımı gerçekleştirilerek pay sahiplerine ödemesiz pay senedi verilmesi mümkün iken önce dış kaynaklardan sermaye artırımına gidilerek mali gücü zayıf olan ortakların şirketteki mevcut paylarını düşürme amacı güden kararlar, hakların sakınılarak kullanılması ilkesine aykırı olduğu için iptal edilebilir[207]. Yargıtay da genel kurul iptal davalarına ilişkin kararlarında hakların sakınılarak kullanılması ilkesine vurgu yaptığı görülmektedir[208]. Doktrinde ihtiyaç olmadığı halde esas sermayesinin artırıldığı durumlarda azınlık pay sahiplerinin ya da iktisaden zayıf pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında alımının engellenmesi ve bu suretle pay oranlarını düşürme kastı güden kararlar belirtilen ilkeye aykırı olduğundan iptale tabi olduğuna dair görüş mevcuttur[209].

Özetle bir hak amacına aykırı biçimde kullanıldığı takdirde kötüye kullanılmış olur ve hukuk düzenince bu korunmaz. Dolayısıyla anonim ortaklıklarda çoğunluk, oy hakkını şirkete meşru bir çıkar sağlamak için değil de azınlığı zarara uğratmak amacıyla kullanırsa hakkın kötüye kullanımı söz konusu olur[210].

Yargıtay konuya ilişkin bir kararında kooperatif aidatlarını yüzde üç oranında artıran genel kurul kararının dürüstlük kuralına aykırı olduğuna, yönetim kurulu üyelerine karşı şirketi zarara uğrattıkları savı ile açılan sorumluluk davasını ortadan kaldıran genel kurul kararının dürüstlük kuralına aykırı olduğuna, karın zorunlu ayrımlar yapıldıktan ve birinci temettü ayrıldıktan sonra kalan kısmının somut ve haklı bir gerekçeye dayanmadan olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına ilişkin genel kurul kararının dürüstlük kuralına aykırı olduğuna dair kararları da mevcuttur[211]. Yargıtay başka bir kararında da mahkemenin iptal kararı verirken azınlıkta kalan tarafın haklarının ihlal edilip edilmediğinin araştırılması gerektiğini vurgulamıştır[212].

Özetle hakkın kullanılmasının sağlayacağı yarar ile başkasına vereceği zarar arasında aşırı bir oransızlık bulunmamalıdır. Örneğin alınacak genel kurul kararıyla şirketin elde edeceği yarar, azınlığın bu genel kurul kararıyla uğrayacağı zarara oranla önemsiz kalıyorsa hakkın kötüye kullanılması söz konusu olabilir[213]. Dürüstlük kuralına aykırılık ya da hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için azınlığı zarara uğratma kastı da aranmaz. Alınacak genel kurul kararının azınlığı zarara uğratmaya elverişli olması iptal için yeterlidir[214].

D. İPTAL DAVASINDA TARAFLAR

1. DAVACI

İptal davası, belirli şartlar altında pay sahipleri, yönetim kurulu veya yönetim kurulu üyelerinin her biri tarafından açılabilir. Aşağıda bu kişiler tek tek incelenmiştir;

a. Pay Sahipleri

Pay sahiplerinin iptal davası açabilmesi için toplantıda hazır bulunup bulunmamasına göre iki ayrı durum bulunmaktadır. TTK’nın 446’ncı maddesi gereği toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten[215], toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri iptal davası açabilir.

Oy hakkından yoksun pay sahipleri de muhalefetlerini tutanağa geçirtmek şartıyla iptal davası açabilirler[216]. Zira oy hakkından yoksun pay sahiplerinin toplantıya katılma ve düşüncülerini açıklama hakkı bulunmakta[217] olup sadece oy kullanamadığı için dava hakkına sahip olmadığını düşünmek doğru olmaz. Yargıtay pay sahibinin oy hakkında yoksun olmasına rağmen muhalefetini tutanağa geçirmemesi halinde genel kurul kararının iptalini dava edemeyeceğini belirtmiştir[218].

Yargıtay başka bir kararında genel kurul kararının iptalini isteyen pay sahibinin, pay sahipliği sıfatının davasının kesinleşmesine kadar devam etmesi gerektiğini, davacı pay sahibinin aktif dava ehliyetinin kalmadığını kanıtlama yükünün ise davalı şirkete ait olduğunu ifade etmiştir[219]. Yine başka bir kararında davacı pay sahibinin ıskat edildiğinin ve bu nedenle dava hakkı bulunmadığının ileri sürülmesi halinde ıskat kararının ön sorun olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir[220]. Yine bir başka kararda pay sahipliği sıfatının tespitine ilişkin davanın, genel kurul iptal davası yönünden bekletici mesele yapılması gerektiği vurgulanmıştır[221].

Toplantıya Katılan Pay Sahipleri; karara muhalif kalmış[222] ve bunu tutanağa yazdırmış olmalıdır. Zira muhalefet şerhi dava şartıdır[223]. Ancak muhalefet, görüşmeler sırasında gündeme ilişkin değil, oylama sırasında ve oylama sonucuna ilişkin olmalıdır. Aksi takdirde açılan dava dava şartı yokluğundan reddedilebilecektir[224].

Dava şartı niteliğindeki muhalefet şerhi, bazı zorunlu unsurları taşımaktadır. Doktrinde oylama öncesi yapılan görüşmeler sırasında yapılan muhalefetin geçerli sayılmayacağına dair görüş mevuttur[225]. Zira karara peşinen muhalefet olmaz[226]. Kararın alınmasından önce peşinen verilen muhalefet kayıtları geçerli değildir[227] ve ortağın iptal davası açmasına imkan vermez[228]. Muhalefetten söz edebilmek için öncelikle kararın alınmış olması şarttır[229].

Özetle muhalefet şerhinin kararın alınmasından sonra toplantı tutanağına yazdırılması gerekir. Ancak her bir kararın altına muhalefet şerhi işlendikten sonra toplantı tutanağının en altına yeniden muhalif kalındığının yazılması gerekmez[230].

Genel Kurul Yönetmeliğinin 26/4’üncü maddesi gereği muhalefet şerhi toplantı başkanına bildirilerek tutanağa geçirilebileceği gibi kendisinin yazılı bir muhalefet şerhi vermesi suretiyle de olabilir[231]. Yazılı olarak verilen muhalefet şerhleri toplantı tutanağına eklenir[232]. Nitekim Yargıtay bir kararında muhalefet şerhinin yazılı olarak da sunulabileceğine işaret etmiştir[233]

Toplantıya Katılmayan Pay Sahiplerinin İleri Sürebileceği İptal Nedenleri;

Davetin Usulsüz Olması; Genel kurul toplantısına yapılan davetin usulsüz olmasından amaç gündemin davete ilişkin ilanda ve iadeli taahhütlü mektupla yapılmamış ve ilanın ticaret sicil gazetesi ve ana sözleşmede belirtilen şekilde ilan edilmemiş olmasıdır. Ancak bu usulsüzlüğe rağmen pay sahibi genel kurula katılmış ve bir itirazda da bulunmamışsa bu usulsüzlük giderilmiş sayılacağından genel kurul kararının iptali dava edilemez[234]. Usulsüz davet tek başına bir genel kurul kararının iptalini gerektirmez. Kararın iptal edilebilmesi için aynı zamanda alınan kararın kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılığının da ispatı gerekir[235]. Yoksa usulsüz tebligat tek başına iptal nedeni sayılamaz[236].

İptal kararı verebilmek için TTK 446/1’de öngörülen aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olmasını arayan aynı düzenlemenin son cümle hükmü önemlidir. Zira bu düzenleme gereği mahkemece pay sahiplerinin bu hükme dayanarak açtıkları davalarda usulsüzlüğün genel kurul kararı alınmasına etkili olup olmadığını araştırmakla yükümlüdür[237].

Örneğin çağrıya ilişkin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesindeki ilanın zamanında yapılmaması ya da çağrının esas sözleşmede gösterilen gazetede yapılmaması gibi hallerden çağrı usulüne göre yapılmamıştır[238].

Gündemin Gereği Gibi İlan Edilmemiş Olması; anonim şirketlerde gündemde yer alan konuların önemine göre pay sahipleri genel kurula katılıp katılmama konusunda değerlendirmede bulunmakta, gerekli görmedikleri gündemlerden ötürü genel kurula katılma haklarını kullanmak istemeyebilmektedir. Gündem gereği gibi ilan edilmemişse, pay sahibinin toplantıda hazır bulunup bulunmadığı ya da olumsuz oy kullanıp kullanmadığına bakılmaksızın iptal davası açma hakkı vardır[239].

Gündemin gereği gibi ilan edilmemesine ilişkin aykırılıklar gündemin düzenlenip pay sahiplerine duyurulması aşamasında ortaya çıkabileceği gibi genel kurulda karar alma aşamasında da ortaya çıkabilir. Hangi aşamada ortaya çıkarsa çıksın yaptırımı iptal edilebilirliktir[240]. Gündemin hiç ilan edilmemiş olması, çağrı ile gündemin ayrı gazetelerde veya ayrı zamanlarda ya da bir gazetenin farklı sayfalarında ilan edilmesi gündemin düzenlenip pay sahiplerine duyurulması aşamasında ortaya çıkan aykırılık hallerine örnektir. Genel kurulda karar aşamasında ortaya çıkan aykırılık ise gündemde yer almayan bir konunun karara bağlanmasıdır[241]

Yetkisiz Kişilerin Genel Kurula Katılması ; TTK’nın 446/b hükmünden anlaşıldığı üzere toplantıya yetkisiz kişilerin katılması tek başına iptal nedeni değildir. Bu kişiler aynı zamanda oylamaya katılmalı ve kullandıkları oy alınan kararda etkili olmalıdır. Aksi takdirde yetkisiz kişilerin oyları, kararın alınmasına etkili değilse eş söylemle yetkisiz kişilerce kullanılan oylar olmadan da genel kurul gerekli nisabı sağlayabiliyorsa karar iptal edilemez[242].

Müktesep ve Vazgeçilmez Hakların İhlali; yasada iptal sebepleri arasında sayılmamakla birlikte TTK’nın 452’nci maddesinde genel kurulun aksine esas sözleşmede hüküm bulunmadığı takdirde, kanunda öngörülen şartlara uyarak, esas sözleşmenin bütün hükümlerini değiştirebileceği ancak müktesep ve vazgeçilmez hakların saklı olduğu hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda pay sahibi genel kurula katılmamış veya katılmış olmakla beraber karara muhalif kalıp tutanağa yazdırmamış olsa bile münferit müktesep hakkının alınan kararla ihlal edilmiş olması halinde iptal davası açabilir. Aksi halde pay sahibinin rızası olmadan müktesep hakkının kaldırılması ya da kısıtlanmasına müsaade edilmiş olur ki bu husus da müktesep hakkın içeriğiyle bağdaşmaz[243]. Yargıtay’ın da benzer görüşte kararı mevcuttur[244].

b. Yönetim Kurulu

Yönetim kurulu da oy çokluğu ile karar almak suretiyle kurul halinde genel kurul kararlarının iptali davası açabilir. Ancak yönetim kurulu tek kişiden oluşuyorsa onun karar almasından söz edilemez[245]. Yönetim kurulunun dava açabilmesi için toplantıda hazır bulunması, kararlar aleyhine oy kullanmış olması ya da muhalefetlerini tutanağa geçirtmiş olması şartına bağlı değildir[246]. Bu dava ortaklığın çıkarlarının korunması için yürütme organına verilmiş bir görevdir[247]. Yönetim kurulu üyesi aynı zamanda şirket ortağı olarak genel kurulda olumlu oy kullanmış olsa dahi alınan karar şirket menfaatlerine aykırı ise yönetim kurulu çoğunlukla alacağı kararla iptal davası açabilir[248]. Bunun için yönetim kurulu üyelerinin hepsinin ya da bir kısmının toplantıda hazır bulunup bulunmamasının da bir önemi yoktur zira bu hak yasa ile yönetim kuruluna mutlak olarak verilmiştir[249].

Yargıtay bir kararında yönetim kurulunun, genel kurul kararının iptalini istemesi halinde bu davanın şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerektiğini, bu ihtimalde şirket tüzel kişiliğini denetim kurulunun temsil edeceğini, hasımsız açılan davada sonradan davaya dahil suretiyle şirketin davaya dahil edilemeyeceğini belirtmiştir[250]

c. Yönetim Kurulu Üyeleri

Şirket genel kurulu kararlarının yerine getirilmesi yönetim kurulu üyelerinin kişisel sorumluluğuna yol açacaksa her bir yönetim kurulu üyesi iptal davası açabilir[251]. Buradaki amaç ortaklığın çıkarlarının koruma görevinin yerine getirilmesi değil, yönetim kurulu üyesinin kişisel sorumluluğunu bertaraf etmek olduğundan dava masrafları anonim şirkete yüklenemez[252]. Yönetim kurulu üyelerinin iptal davası açabilmesi için karara muhalif kalıp bu muhalefetlerini tutanağa geçirmelerine gerek yoktur[253].

2. DAVALI

Davalı, anonim şirket tüzel kişiliğidir. Pay sahibi ve yönetim kurulu üyelerinin açmış oldukları iptal davalarında şirket yönetim kurulu temsil eder. Ancak yönetim kurulu tarafından açılan davalarda şirkete TMK’nın 426’ncı maddesi kapsamında kayyım atanması gerekir[254].

3. DAVA AÇMA SÜRESİ

İptal davası açma süresi, üç aylık hak düşürücü süreye bağlanmış olup esas sözleşmeye bu süreyi değiştiren madde eklenemez[255]. Süre hak düşürücü nitelik taşıdığından hakim tarafından resen dikkate alınır. Ancak toplantıya katılmayan pay sahipleri yönünden süre karar tarihinden değil, kararın tescil ve ilan edildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağına dair doktrinde görüş mevcuttur[256]. Kanun koyucunun süreyi üç ay gibi kısa bir süre olarak belirlemesi, genel kurul kararları bakımından bir an önce hukuki durumun kesinleşmesi amacını taşıdığını göstermektedir[257]. Üç aylık sürenin nasıl hesaplanacağına dair kanunda net bir ifade yer almadığından TBK’nın 92/1, b.3. hükmü uygulanır. Bu kapsamda kararın alındığı gün ayın kaçıncı günüyse son ayın bunu karşılayan günü sürenin son günüdür. Son ayda kararın alındığı güne karşılık gelen gün yoksa son ayın son günü dava açma süresinin son günü sayılır[258].

4. İPTAL DAVASINDA USUL

İptal davası anonim şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde açılır. Şirket merkezinin sonradan değişmesi sonuca etkili olmaz[259].

Dava kim tarafından açılırsa açılsın davanın açıldığı ve duruşma günü yönetim kurulu tarafından usulüne uygun olarak ilan edilir. Birden fazla iptal davası açılması halinde bunlar birleştirilir. Bu nedenle iptal davasına ilişkin duruşmaya üç aylık hak düşürücü süre geçmeden başlanamaz[260]. Mahkeme şirketin talebi üzerine ortaklık tüzel kişiliğinin muhtemel zararlarına karşılık teminat gösterilmesine karar verebilir. Ancak bu teminat pay sahiplerinin dava açma hakkını kullanmasını engelleyecek nitelikte olamaz[261].

Yargıtay’ın genel kurul kararlarının iptaline ilişkin davalarda hukuki niteliğin çözümüne ilişkin bilirkişi raporu alınamayacağına dair kararı da mevcuttur[262].

Bir genel kurul kararı aleyhine iptal davası açılmış olması kararın geçerliliğini etkilemez. Ancak mahkemece yönetim kurulu üyelerinin de görüşü alınarak kararın yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilebilir[263]. Bu hususta TTK’nın 449’uncu madde hükmü açıktır.

5. İPTAL KARARININ HUKUKİ ETKİLERİ

TTK’nın 350’inci maddesi gereği genel kurul kararının iptaline veya butlanına ilişkin mahkeme kararı, kesinleştikten sonra bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade eder. Yönetim kurulu bu kararın bir suretini derhâl ticaret siciline tescil ettirmek ve internet sitesine koymak zorundadır. Zira bu karar bozucu yenilik doğuran bir karardır[264]. Genel kurul kararının iptaline ilişkin mahkeme kararı, hükmün kesinleşmesiyle birlikte geçmişe etkili olarak ortadan kalkar[265]. Ancak iptal kararı verilmeden önce iyiniyetli üçüncü kişilerin genel kurul kararlarına dayanarak kazandıkları haklar kural olarak saklı kalır ve üçüncü kişilerle yapılan işlemler geçerlidir[266].

Mahkeme iptal kararı sonrasında genel kurulun yerine geçerek yasaya ve ana sözleşmeye uygun biçimde karar veremez[267]. Yargıtay da bir kararında bu hususu ifade etmiştir[268].

İKİNCİ BÖLÜM

ESAS SERMAYE SİSTEMİNE TABİ ANONİM ŞİRKETLERDE SERMAYE ARTIRIM KARARLARI VE DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIĞI NEDENİYLE İPTALİ

A. SERMAYE ARTIRIM SEBEPLERİ

Anonim ortaklıkta sermaye artırım kararı alınmasının bazı sebepleri vardır. Bu sebepler sınırlı sayıda olmamakla birlikte başlıca sebep, finansal nitelikli olup ortaklık tüzel kişiliğinin faaliyet alanında ortaya çıkan sermaye ihtiyacını karşılama amacı güder[269]. Yine işletme borçlarının ödenmesi, şirketin mali yapısının düzeltilmesi, sermaye indirimini önlemek, ortaklık borçlarını sermayeye dönüştürmek amaçlarıyla da sermaye artırım kararı alınabilir[270].

B. SERMAYE ARTIRIMININ ÖN KOŞULLARI

Sermaye artırımı, anonim ortaklıkta bir ana sözleşme değişikliğidir. TTK’da ana sözleşme değişiklikleri 452 ile 455’inci maddeler arasında düzenlenmiştir. Ancak TTK, esas sermaye artırımları için özel ve ayrıntılı başka düzenlemeler de getirmiştir. Sermaye artırımı için ortak hükümler yasanın 456 ve 457’nci maddelerinde düzenlenmiştir. Esas sermaye sistemine tabi anonim şirketler için ilk özel düzenleme yasanın 459’uncu maddesidir.

Esas sermaye sisteminde sermaye artırımı için ön koşul TTK’nın 456/1’inci maddesinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda iç kaynaklardan yapılan artırım hariç, payların nakdi bedellerinin tamamı ödenmeden dış kaynaklardan sermaye artırım kararı alınamaz. Ancak düzenleme sermayeye oranla önemli sayılmayan tutarların ödenmemiş olmasının sermaye artırımını engellemeyeceğini belirtmiştir. Düzenlemenin ikinci fıkrası esas sermaye sisteminde artırım kararının 459’uncu maddeye göre genel kurul tarafından, kayıtlı sermaye sisteminde ise 460’ıncı maddeye göre yönetim kurulu tarafından alınacağını da hükme bağlamıştır.

Sermaye artırım kararı, genel kurul karar tarihinden itibaren üç ay içinde ilgili ticaret sicil müdürlüğüne tescil edilemediği takdirde, alınan karar geçersiz hâle gelecektir.

Esas sermaye artırım kararlarının temel şeklini, olağan sermaye artırımı oluşturmaktadır[271].

Esas sermaye sisteminde sermaye artırımı bir sözleşme değişikliği olduğundan yukarıda da belirtildiği gibi TTK’nın 456/2 yollamasıyla 459’uncu maddesine göre genel kurul tarafından karar verilir. TTK’nın ana sözleşme değişikliğine ilişkin usul ve esaslar sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarına da uygulanır.

Sermaye artırım kararı öncesinde yönetim kurulu tarafından öncelikle sermayeye ilişkin ana sözleşme maddesinin tadil metni hazırlanacaktır. Bu tadil metni mevcut ana sözleşme maddesi ve değişiklik sonrası oluşturulması istenen sözleşme maddesini içermelidir.

Sermaye artırım kararına gündemiyle toplanacak genel kurulun toplantı ve karar nisabı TTK’nın 421’inci maddesinde düzenlenmiştir. Düzenleme gereği kanunda veya esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı takdirde, esas sözleşmeyi değiştiren kararlar, şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile alınır. İlk toplantıda öngörülen toplantı nisabı elde edilemediği takdirde, en geç bir ay içinde ikinci bir toplantı yapılabilir. İkinci toplantı için toplantı nisabı, şirket sermayesinin en az üçte birinin toplantıda temsil edilmesidir. Bu fıkrada öngörülen nisapları düşüren veya nispî çoğunluğu öngören esas sözleşme hükümleri geçersizdir.

Şayet ikinci toplantıda da yetersayı sağlanamazsa ne olacağı yasada düzenlenmemiştir. Bu durumda başa dönülmesi gerekmektedir[272].

Genel kurul tarafından sermaye artırım kararı alındıktan ve gerekiyorsa imtiyazlı pay sahipleri özel kurulu bu kararı onayladıktan sonra TTK’nın 459/1’inci maddesi kapsamında artan sermaye taahhüt edilir. Kanun koyucu bunu iştirak taahhüdü olarak adlandırmaktadır. İştirak taahhüdü ana sözleşme değişikliği ile birlikte ya da ayrı bir iştirak taahhütnamesi ile taahhüt edilir. Yasanın ikinci fıkrasında vurgulandığı üzere iştirak taahhüdü, yeni pay almaya ilişkin 461 inci madde çerçevesinde, kayıtsız, şartsız ve yazılı olarak yapılır. İştirak taahhütnamesi, taahhütnamenin verilmesine sebep olan sermaye artırımı belirtilerek; taahhüt edilen payların sayılarını, itibarî değerlerini, cinslerini, gruplarını, peşin ödenen tutarı, taahhütle bağlı olunulan süreyi ve varsa çıkarma primi ile taahhüt sahibinin imzasını içerir. İştirak taahhüdü ayni olabileceği gibi nakdi de olabilir. Nitekim kanun koyucu iştirak taahhüdüne kuruluş kurallarının uygulanacağını belirtmiştir (TTK.m.459)[273]. Bu kapsamda ayni sermaye getirilmesi halinde TTK’nın 342’nci maddesi kapsamındaki sınırlamalara dikkat edilmeli, değerlemeye ilişkin 343’üncü madde hükmü uygulanmalıdır. Yine nakdi sermaye taahhüt edilmesi halinde TTK’nın 459/3’üncü maddesi yollamasıyla 344 ve 345’inci maddeleri uygulama alanı bulacak, sermayenin dörtte biri peşin olarak bankadaki bir blokeli hesaba yatırılacak, dörtte üçü ise sermaye artırım kararının ticaret sicile tescilini izleyen yirmi dört ay içerisinde ödenmelidir. Bankada bloke altında tutulacak bedel, anonim ortaklık adına olmalıdır[274].

TTK’nın 457/1’inci maddesi kapsamında sermaye artırım kararı sonrası yönetim kurulu bir beyanda bulunur. Bu beyan TTK’nın 349’uncu maddesinde yer alan kurucular beyanı ile benzer niteliktedir[275]. Bu husus aşağıda detaylı şekilde açıklanmıştır.

Yasanın 456/3’üncü maddesi ile sermaye artırım sürecinin kısa sürede bitirilmesi amaçlanmaktadır[276]. Bu kapsamda sermaye artırımına ilişkin genel kurul karar tarihinden itibaren üç ay içerisinde artırım kararı ticaret sicile tescil edilmediği takdirde genel kurul kararı geçersiz sayılır. Bu ihtimalde iştirak taahhütlerinin peşin yatırılan kısımları taahhüt edenlere iade edilir.

Yasa koyucu TTK’nın 456/4’üncü maddesi ile TTK’nın 353, 354 ve 355/1’inci maddelerinin kıyasen uygulanacağını belirtmektedir. Bunun sonucu olarak da sermaye artırım kararının tescili üzerinden 3 ay geçmesi üzerine TTK’nın 353/1 gereğince tüm hukuka aykırılıklar iyileşecektir[277].

Bu genel açıklamalardan sonra sermaye artırımının ön koşulları aşağıda detaylı şekilde açıklanmıştır;

1. PAY TAAHHÜTLERİNİN TAMAMI YERİNE GETİRİLMİŞ OLMALIDIR

TTK’nın 456/1’inci maddesi gereği iç kaynaklardan yapılan artırım hariç, payların nakdî bedelleri tamamen ödenmediği sürece sermaye artırım kararı alınamaz. Ancak sermayeye oranla önemli sayılmayan tutarların ödenmemiş olması sermaye artırımını engellemez. Düzenlemenin amacı anonim ortaklığın ihtiyaç duyduğu sermayenin öncelikle ortakların katılma paylarından sağlanması gerektiğine ilişkin düşüncedir[278].

Sermayeye oranla önemli sayılmayan tutarın miktarı, yasada net olarak ifade edilmemiştir. Ancak bu bedel her halükarda sermaye artırım kararı alınması akabinde pay sahiplerinin ödemekle yükümlü olduğu miktarla birlikte ödenmelidir [279]. Yasada bahsi geçen bu ön şart, yalnızca dış kaynaklardan sermaye artırımı kararı alınması halinde geçerlidir. İç kaynaklardan gerçekleştirilecek sermaye artırımlarında bu kural uygulanmaz. Yine sermayenin ödenmiş olması ön koşulu, pay sahiplerince ortaklığa konulması taahhüt edilen nakdi, ayni ve diğer hakların tamamını kapsar. Fakat ayni sermaye artırımı tek seferde ifa edilmesi zorunlu olan ve kuruluş ya da genel kurulun sermaye artırım kararının ticaret sicile tescili ile muaccel hale geleceğinden bu ön koşulun ayni sermaye artırımından kaynaklanan borçlara uygulanması mümkün değildir[280].

Yasada belirtilen bu ön koşula uyulmaksızın sermaye artırım kararı alınması halinde genel kurul kararı ve bu karara dayanılarak yapılan işlemler batıldır[281].

2. BİLANÇODA SERMAYEYE EKLENMESİNE MEVZUATIN İZİN VERDİĞİ FONLAR BULUNMALIDIR.

TTK’nın 462/3’üncü maddesi gereği bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması hâlinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılamaz. Gerek bu fonların sermayeye dönüştürülmesi gerekse de aynı zamanda ve aynı oranda sermayenin taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılabilir. Düzenleme kapsamında sermaye artırım kararı, genel kurul veya yönetim kurulu kararının ve esas sözleşmenin ilgili maddelerinin değişik şeklinin ticaret sicile tescili ile kesinleşir. Tescil ile o anda mevcut pay sahipleri mevcut paylarının sermayeye oranına göre bedelsiz payları kendiliğinden iktisap ederler. Bedelsiz paylar üzerindeki hak kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz; bu haktan vazgeçilemez.

Bilançoda sermayeye eklenebilecek fon varken ya da böyle bir fonun hesaplanıp bilançoya eklenmesi mümkünken önce nakdi sermaye artırımı yoluna gidilerek ve artırım miktarını yüksek tutarak bu artırımla mali durumu iyi olmayan pay sahiplerinin katılmasının engellenmesinin amaçlanması, sermaye artırım kararının batıl olması sonucunu doğurur[282].

C. SERMAYE ARTIRIMINDA YÖNETİM KURULUNUN BEYANI

TTK’nın 457’nci maddesi kapsamında yönetim kurulu tarafından sermaye artırımının türüne göre bilgiyi açık, eksiksiz, doğru ve dürüst bir şekilde verme ilkesine göre bir beyan imzalanır. Bu beyanda şu hususlar bulunur;

a) Nakdî sermaye konuluyorsa; artırılan kısmın tamamen taahhüt edildiği, kanun veya esas sözleşme gereğince ödenmesi gerekli tutarın ödendiği;

b) Ayni sermaye konuluyor veya bir ayın devralınıyorsa bunlara verilecek karşılığın uygun olduğu, devralınan ayni sermaye, aynın türü, değerlendirmenin yöntemi, isabeti ve haklılığı;

c) Bir borcun takası söz konusu ise, bu borcun varlığı, geçerliliği ve takas edilebilirliği; sermayeye dönüştürülen fonun veya yedek akçenin serbestçe tasarruf olunabilirliği; gerekli organların ve kurumların onaylarının alındığı; kanuni ve idari gerekliliklerin yerine getirildiği; rüçhan hakları sınırlandırılmış veya kaldırılmışsa bunun sebepleri, miktarı ve oranı; kullanılmayan rüçhan haklarının kimlere, niçin, ne fiyatla verildiği hakkında belgeli ve gerekçeli açıklamalar yer alır.

d) İç kaynaklardan yapılan sermaye artırımının hangi kaynaklardan karşılandığı, bu kaynakların gerçekliği ve şirket malvarlığı içinde var oldukları konusunda garanti verildiği,

c) Şartlı sermaye artırımının ve uygulamasının kanuna uygunluğu.

Özetle sermaye artırım kararı alınabilmesi için izlenecek prosedür şu şekildedir; yönetim kurulu tarafından sermaye artırımı çerçevesinde, esas sözleşmenin sermayeyi düzenleyen hükmüne ilişkin yeni sermaye tasarısı kararı alınır ve genel kurul toplantıya çağırılır. Akabinde genel kurul tarafından sermayeye ilişkin ana sözleşme maddesinin değişikliğine ilişkin tadil metni karara bağlanır. Gerekli olduğu takdirde imtiyazlı pay sahipleri özel kurulundan izin alınır. Yönetim kurulu tarafından TTK’nın 457’nci maddesi kapsamında beyan verilir, son olarak TTK’nın 456/3’üncü maddesi çerçevesinde sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının tescili için ticaret sicil müdürlüğüne karar tarihinden itibaren üç ay içinde başvuru yapılır[283].

D. RÜÇHAN HAKKI

Rüçhan hakkı TTK’nın 461’inci maddesinde düzenlenmiştir. Düzenlemenin birinci fıkrası kapsamında her pay sahibi, yeni çıkarılan payları, mevcut paylarının sermayeye oranına göre, alma hakkını haizdir.

Düzenlemenin ikinci fıkrası pay sahibinin rüçhan hakkının sınırlandırılması ve kaldırılmasına ilişkin düzenleme içermektedir. Buna göre genel kurulun, sermayenin artırımına ilişkin kararı ile pay sahibinin rüçhan hakkı, ancak haklı sebepler bulunduğu takdirde ve en az esas sermayenin yüzde altmışının olumlu oyu ile sınırlandırılabilir veya kaldırılabilir. Özellikle, halka arz, işletmelerin, işletme kısımlarının, iştiraklerin devralınması ve işçilerin şirkete katılmaları haklı sebep kabul olunur. Rüçhan hakkının sınırlandırılması ve kaldırılmasıyla, hiç kimse haklı görülmeyecek şekilde, yararlandırılamaz veya kayba uğratılamaz. Nisaba ilişkin şart dışında bu hüküm kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulu kararına da uygulanır. Yönetim kurulu, rüçhan hakkının sınırlandırılmasının veya kaldırılmasının gerekçelerini; yeni payların primli ve primsiz çıkarılmasının sebeplerini; primin nasıl hesaplandığını bir rapor ile açıklar. Bu rapor da tescil ve ilan edilir.

Düzenlemenin üçüncü fıkrası kapsamında yönetim kurulunun yeni pay alma hakkının kullanılabilmesinin esaslarını bir karar ile belirlemesi ve bu kararda pay sahiplerine en az onbeş gün süre vermesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Yargıtay uygulamasında yönetim kurulunun alacağı bu kararın eşitlik ilkesine aykırı olamayacağı ifade edilmiştir. Düzenlemede geçen on beş günlük süre en az süre olup uzatılması yönetim kurulunun takdirindedir[284]. On beş günlük süre yönetim kurulu kararının ticaret sicil gazetesinde ilanı ile başlar ve rüçhan hakkı kullanılmazsa hak düşer[285].

Düzenlemenin dördüncü fıkrası ile rüçhan hakkının devredilebileceği, beşinci fıkrası ile şirketin rüçhan hakkı tanıdığı pay sahiplerinin bu haklarını kullanmalarının nama yazılı hisse senetlerinin bağlam kuralına tabi olduğu ileri sürülerek engellenemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Özetle anonim ortaklıklarda dış kaynaklardan sermaye artırım süreçlerinde azınlık ortakların haklarını koruma amacıyla yasa koyucu rüçhan hakkını tanımıştır. Rüçhan hakkı, pay alma hakkı olarak da ifade edilebilir.

Rüçhan hakkı kendi başına ortaklıktan doğan bir hak değildir. Bu hakkın oluşması için ortaklığın sermaye artırım kararı alması gerekmektedir. Rüçhan hakkının amacı sermaye artırımı nedeniyle ortakların ortaklıktaki durumunun kötüleşmesine engel olmak, ortakların mevcut durumunu korumaktır[286].

Yasanın 461/1’inci maddesi kapsamında her ortak, sahip olduğu pay miktarını ispatlamakla yükümlüdür[287]. Zira sermaye artırımı sonrasında yeni pay talebi bu paya oranla talep edilebilecektir. Rüçhan hakkı, ortaklar tarafından tek taraflı irade beyanı ile kullanılır[288]. Bu hakkın kullanılması ortaklığın kabulüne bağlı değildir.

Yönetim kurulu TTK’nın 461/3’de öngörülen kurallara uymaz ve pay sahibi rüçhan hakkını kullanamazsa pay sahibi oluşacak zararının giderilmesini TTK’nın 553’üncü maddesi kapsamında yönetim kurulu üyelerinden talep edebilir[289]. Yine pay sahibi sermaye artırımı sonrası oluşacak yeni paylar henüz ortaklığın elinde ise ortaklığa karşı ifa davası da açabilir[290].

E. İÇ KAYNAKLARDAN SERMAYE ARTIRIMI

Esas sermaye sistemine tabi anonim ortaklıklarda sermaye artırımı sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımı ve iç kaynaklardan sermaye artırımı olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilebilir. Sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımı, nakdi artırım, ayni artırım ya da hem nakdi hem de ayni sermaye konularak artırım şeklinde gerçekleştirilebilir. İç kaynaklardan sermaye artırımı da sadece iç kaynaklardan sermaye artırımı gerçekleştirilebileceği gibi hem iç kaynaklardan hem de sermaye taahhüt edilerek gerçekleştirilebilir[291].

Nakdi taahhütte bulunarak sermayenin artırılması ise, sermayenin genel kurul tarafından belirlenen yeni rakama yükseltilmesi demektir. Bu yolla gerçekleştirilen artırımda yeni paylar çıkarılabileceği gibi mevcut payların itibari değeri de artırılabilir[292].

Mevcut payların itibari değerinin yükseltilmesi suretiyle sermaye artırımı ise TTK’da özel olarak düzenlenmemiştir. Ancak yasanın 421/2-a bendi esas alınarak bu yöntemin varlığı sonucuna varılmaktadır.

İç kaynaklardan sermaye artırımı TTK’nın 462’nci maddesinde düzenlenmiştir. Düzenlemenin birinci fıkrası kapsamında esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni yedek akçelerin serbestçe kullanılabilen kısımları ve mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar sermayeye dönüştürülerek sermaye iç kaynaklardan artırılabilir.

İkinci fıkra kapsamında sermayenin artırılan kısmını, iç kaynaklardan karşılayan tutarın şirket bünyesinde gerçekten varolduğu, onaylanmış yıllık bilanço ve "yönetim kurulunun" vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulanır. Bilanço tarihinin üzerinden altı aydan fazla zaman geçmiş olduğu takdirde, yeni bir bilanço çıkarılması ve bunun ("yönetim kurulu" tarafından onaylanmış olması şarttır.

Düzenlemenin üçüncü fıkrası anonim ortaklığın seçeceği sermaye artırım yönteminin sınırlarını çizmektedir. Bu kapsamda bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması hâlinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılamaz. Hem bu fonların sermayeye dönüştürülmesi hem de aynı zamanda ve aynı oranda sermayenin taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılabilir. Artırım genel kurul veya yönetim kurulu kararının ve esas sözleşmenin ilgili maddelerinin değişik şeklinin tescili ile kesinleşir. Tescil ile o anda mevcut pay sahipleri mevcut paylarının sermayeye oranına göre bedelsiz payları kendiliğinden iktisap ederler. Bedelsiz paylar üzerindeki hak kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz; bu haktan vazgeçilemez.

F. SERMAYE TAAHHÜDÜ YOLUYLA SERMAYE ARTIRIMI

Esas sermaye sisteminde sermaye taahhüdü yoluyla artırım TTK’nın 459’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Düzenlemenin birinci fıkrası kapsamında artırılan sermayeyi temsil eden payların tamamının ya değişik esas sözleşmede ya da iştirak taahhütnamelerinde taahhüt edileceği belirtilmiştir.

İkinci fıkra ile iştirak taahhüdünün, yeni pay almaya ilişkin 461 inci madde çerçevesinde, kayıtsız, şartsız ve yazılı olarak yapılması gerektiği ifade edilmiştir. İştirak taahhütnamesi, taahhütnamenin verilmesine sebep olan sermaye artırımı belirtilerek; taahhüt edilen payların sayılarını, itibarî değerlerini, cinslerini, gruplarını, peşin ödenen tutarı, taahhütle bağlı olunulan süreyi ve varsa çıkarma primi ile taahhüt sahibinin imzasını içermelidir.

Düzenlemenin üçüncü fıkrası bu tür sermaye artırımında nakdî sermaye taahhüdüne 341 inci, ayni sermaye konulmasına 342 ve 343 üncü, bedellerin ödenmesine 344 ve 345 inci, halka arz edilecek paylara 346 ncı, ihraç edilecek paylara 347 nci madde kıyas yoluyla uygulanması gerektiği belirtilmiştir.

G. PAYLARIN İTİBARİ DEĞERİNİN YÜKSELTİLMESİ SURETİYLE SERMAYENİN ARTIRILMASI

Mevcut payların itibari değerlerinin yükseltilmesi suretiyle sermaye artırımı TTK’da özel olarak düzenlenmemiştir. Ancak TTK’nın 421/2-a bendinde geçen “Bilanço zararlarının kapatılması için yükümlülük ve ikincil yükümlülük koyan kararlar” ifadesinden bu tür bir sermaye artırım kararı alınabilmesi mümkündür[293]. Uygulamada bu tip sermaye artırımına çok az rastlanmaktadır.

Bu sermaye artırım türü, yeni sermaye taahhüt ederek yapılan artırım ile benzerdir. Ancak bazı yönleriyle farklılıkları vardır. Bu yöntem diğer sermaye artırım kararlarının esas sözleşme değişikliği niteliği taşıdığı kuralının aksine yalnızca esas sermaye artırım niteliği taşır[294]. Bu yöntem halka kapalı anonim şirketlerde uygulanmaktadır. Teorik olarak halka açık anonim şirketlerde de uygulanması mümkün fakat pratikte mümkün değildir.

Bu sermaye artırım yönteminde pay sahiplerinin konumu değişmemekte sadece payların itibari değeri değişmektedir.

H. SERMAYE ARTIRIM KARARININ İPTALİ YA DA BUTLANININ SONUÇLARI

1. SERMAYE ARTIRIM KARARI TİCARET SİCİLİNE TESCİL EDİLMEMİŞSE

Anonim şirket genel kurulunun sermaye artırımına ilişkin kararına karşı dava açılmış ve mahkemece tedbiren kararın tescil edilmemesine karar verilmişse sermaye artırımına dair işlemler tamamlanmamış, genel kurul aşamasında kalmış demektir[295]. Karar tescil edilmediğinden dış ilişkide etkili olması da söz konusu değildir. Mahkemece butlan ya da iptal kararı verilmesiyle karar tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkar. Bu durumda iştirak taahhüdünü peşinen ödeyenlere bu ödemenin iadesi faizi ile birlikte gerçekleştirilmelidir[296].

2. SERMAYE ARTIRIM KARARI TİCARET SİCİLİNE TESCİL EDİLMİŞSE

Sermaye artırım kararı ticaret siciline tescil ve ilan edilmişse sermaye artırım işlemi kesinleşmiş demektir. Ancak kararın tescilinden sonra açılan dava sonucunda iptal ya da butlan kararı verildiği takdirde karar geriye etkili olarak ortadan kalkacaktır[297].

Mahkemece sermaye artırım kararının iptali ya da butlanına karar verildikten sonra ortaklık yapısı da eski haline döner. Zira artırım kararı ile çıkarılan yeni paylar da geçersiz hale gelecektir[298].

TTK’nın 450’nci maddesi gereği genel kurul kararlarının butlanı ya da iptaline karar verilmesi halinde mahkeme kararı bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade eder. Zira iptal kararları bozucu yenilik doğuran kararlardır. Geriye etkili nitelik taşıyan iptal kararları sonucu genel kurulca hiç karar verilmemiş sonucu ortaya çıkar. Ancak ticaret sicile tescil edilmiş genel kurul kararları mahkemece iptal edilinceye kadar geçerli sayılacağından bu karara dayarak yapılan işlemlerden iyi niyetli üçüncü kişiler elde ettikleri haklarını korur[299].

3. SERMAYE ARTIRIM KARARLARININ DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIĞI NEDENİYLE İPTALİ

Esas sermaye sistemine tabi anonim ortaklıklarda sermaye artırım kararı bir esas sözleşme değişikliğidir. Bu işlemde önemli olan husus sermaye artırımının, şirketin sermaye ihtiyacından çok, pay sahiplerini zarara uğratmak ve onların şirketteki kar, tasfiye payı ve oranlarını azaltmak maksadıyla yapılıp yapılmadığıdır. Nitekim anonim ortaklık, herkesin yararına ortaklık amacını gerçekleştirmek için, kaçınılmaz ayrılıklar dışında, tüm pay sahiplerine eşit davranmak zorundadır.

Gerek işbu çalışmamızın birinci bölümünde yer alan genel kurul kararlarının geçersizliğine ilişkin acıkmalarımız gerekse de sermaye artırımına ilişkin ikinci bölümdeki açıklamalarımız kapsamında anonim ortaklık sermaye artırım kararlarının dürüstlük kuralına aykırılık halleri şu şekilde özetlenebilir;

İhtiyaç olduğu belgelendirilmediği halde kısa süre içinde birden çok kez sermaye artırım kararı alınarak azınlığın ya da küçük pay sahiplerinin şirket içerisindeki haklarının kısıtlanması ya da ellerinden alınması halinde de dürüstlük kuralına aykırı kararın var olduğu kabul edilir[300].

Şirketin sermaye yapısı gerektirmediği halde azlığın şirketteki sermaye ve pay oranlarını küçültmek amacıyla alınan sermaye artırım kararı dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle iptal edilebilir.

Ortaklığın sermaye yapısı gerektirmediği halde yeterli ekonomik gücü ya da nakit gücü bulunmayan pay sahiplerinin ortaklıktaki sermaye ve pay oranlarını düşürmek amacıyla alınan sermaye artırma kararı TTK’nın 456 vd maddeleri kapsamında dürüstlük kuralına aykırılık nedeniyle iptale tabi bir karardır[301].

Sermaye artırım kararı sonrası yeni çıkarılan payların alınması hususunda gerekli olmadığı halde bazı pay sahiplerine kısıtlama getiren kararlar, iç kaynaklardan sermaye artırımında pay sahiplerinin yeni çıkarılacak paylardan payları oranında olmaları gereğine aykırı kararlar eşitlik ilkesine aykırılık nedeniyle iptale tabi kararlardır[302].

Yine sermaye artırım kararı ile doğrudan ilişkili olan rüçhan hakkının haklı (objektif) bir gerekçe olmaksızın pay sahipleri arasında eşit işlem ilkesine aykırı bir şekilde sınırlandırılması ya da kaldırılması halinde pay sahiplerince dürüstlük kuralına aykırılık gerekçesiyle alınan genel kurul kararının iptali talep edilebilir[303].

Yine esas sözleşme değişikliği ile sermaye artırım kararı sonrası artırılan sermayenin bir kısmının daha önce şirketten alacaklı olan ortakların bu alacaklarına mahsup edilmesi kalan kısmın ise belirtilen vadelerde ortaklardan tahsil edilmesine dair karar bir kısım ortakların sermaye borcunu peşin ödemesi diğer kısmının ise belli vadede ödemesi sonucunu doğuracağından ortaklar arasında eşitsizliğe neden olur ve iptale tabidir[304].

İç kaynaklardan sermaye artırımı gerçekleştirilerek pay sahiplerine ödemesiz pay senedi verilmesi mümkün iken önce dış kaynaklardan sermaye artırımına gidilerek mali gücü zayıf olan ortakların şirketteki mevcut paylarını düşürme amacı güden kararlar, hakların sakınılarak kullanılması ilkesine aykırı olduğu için iptal edilebilir[305]. Yargıtay da genel kurul iptal davalarına ilişkin kararlarında hakların sakınılarak kullanılması ilkesine vurgu yaptığı görülmektedir[306]. Doktrinde ihtiyaç olmadığı halde esas sermayesinin artırıldığı durumlarda azınlık pay sahiplerinin ya da iktisaden zayıf pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında alımının engellenmesi ve bu suretle pay oranlarını düşürme kastı güden kararlar belirtilen ilkeye aykırı olduğundan iptale tabi olduğuna dair görüş mevcuttur[307].

Anonim ortaklıklarda sermaye artırımı bir esas sözleşme değişikliği olduğundan TTK’nın 412/1’inci maddesi kapsamında ağırlaştırılmış yetersayılarla karar alınması gerekir. Bu tür bir esas sözleşme değişikliğinin gerçekleştirilmesi sırasında azınlıkla çoğunluk arasında menfaat ihlali çıkabilir. Bu kapsamda çoğunluğu elinde bulunduran pay sahipleri ortaklık sermayesini ihtiyacın çok üstünde artırmak isteyerek azınlığı ya da ekonomik olarak zayıf durumda olan diğer pay sahiplerini yeni paylardan mevcut hisseleri oranında almalarını engelleyebilir. Bu ihtimalde azınlığın ve diğer pay sahiplerinin rüçhan hakkının kullanılması engellenmiş sayılacağından alınacak sermaye artırım kararının iptali gerekir[308]. Bu tip bir durumda pay sahipleri, genel kurulca alınan kararın butlanını değil iptalini talep etmelidir. Nitekim Yargıtay da bir kararında bu hususa vurgu yapmıştır[309].

Kötü niyetle yönetim kurulunun sorumluluğunu, özel denetçi tayinini, bilanço müzakerelerinin bir ay sonra müzakere edilmesi ve genel kurulun bu nedenle ertelenmesini isteyen azınlık kararları da TMK’nın 2’nci maddesi kapsamında dürüstlük kuralına aykırılık nedeniyle iptal edilebilir[310].

Toplantı ve karar nisaplarına uygun olarak usulünce karın dağıtılmamasına ve yedek akçeye ayrılmasına gereksiz olarak ve azınlığı zarara uğratmak için alınan genel kurul kararları, şirket için gerekli sermaye artırım kararını neticesiz bırakan imtiyazlı pay sahipleri genel kurul kararı, dürüstlük kuralına aykırılık nedeniyle iptal edilebilir[311].

Yargıtay bir kararında şirketin düzenli kar dağıtmasını sağlamak amacıyla sermaye artırımının yapıldığı savunmasında, ekonomi alanında uzman bilirkişilerden rapor alınarak sermaye artırım kararına karşı açılan davanın değerlendirilmesi gerektiğini, eksik ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulamayacağını ifade etmiştir[312]. Yargıtay konuyla bağlantılı bir başka kararında ise sermaye artırım kararının iptal kararının kesinleşmesi halinde şirketin artırılan sermayesinin hiç artırılmamış duruma geleceğini, sonradan yapılan genel kurullarda da eski sermaye miktarı ve oy oranının esas alınacağını vurgulamıştır[313].

Tüm bu açıklamalarımız kapsamında genel kurulun sermaye artırım kararı ile paydaşlar arasında var olan hak ve çıkar dengesinin bozulması, rüçhan hakkının yasaya, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak kısıtlanması halinde sermaye artırımına ilişkin alınan genel kurul kararının dürüstlük kuralına aykırılığı nedeniyle iptali gerekecektir.

III. SONUÇ

Özetle esas sermaye sistemine göre kurulmuş anonim şirketlerde şirketin sermayesi, çeşitli amaç ve nedenlerle değiştirilebilir. Önemli olan husus sermaye artırımının, şirketin sermaye ihtiyacından çok, pay sahiplerini zarara uğratmak ve onların şirketteki kar, tasfiye payı ve oranlarını azaltmak maksadıyla yapılıp yapılmadığıdır. Nitekim anonim ortaklık, herkesin yararına ortaklık amacını gerçekleştirmek için, kaçınılmaz ayrılıklar dışında, tüm pay sahiplerine eşit davranmak zorundadır. Ortaklığın çıkarları veya ihtiyacının zorunlu kılmamasına karşın sermaye artırım kararı ile bir kısım paydaşların rüçhan hakları bir kısım paydaşlar yararına olacak biçimde dolaylı veya dolaysız sınırlanır veya tamamen kaldırılırsa esas sermaye artırımı kararlarının objektif iyiniyet kurallarına uygunluğundan söz edilemez. Genel kurulun sermaye artırım kararı ile paydaşlar arasında var olan hak ve çıkar dengesinin bozulması, rüçhan hakkının yasaya, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak kısıtlanması halinde sermaye artırımına ilişkin alınan genel kurul kararının iptali gerekir. Bu noktada karşımıza genel kurul kararlarının en yaygın iptal nedenlerinden biri olan dürüstlük kuralına aykırılık çıkmaktadır. Dürüstlük kuralına TTK’nın 445’inci maddesinde genel kurul kararlarının iptali sebebi olarak açıkça yer verilmesi, kanun koyucunun iradesinin TMK’nın 2’nci maddesinin genel kurul kararları hakkında uygulanmasını sağlamak yönünde olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak madde metninde dürüstlük kuralı açıkça ifade edilmese dahi TTK’nın 1’inci maddesi TTK’nın TMK’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladığından TMK’nın dürüstlük kuralına ilişkin hükümleri, genel kurul kararlarının iptali davalarında uygulama alanı bulacaktır. Dolayısıyla anonim şirketlerde çoğunluk, hak ve yetkilerini şirketin çıkarlarına uygun bir şekilde kullanmak yerine bu hak ve yetkilerin amacına aykırı olarak kullanırsa hukuk düzenince bu davranış korunmaz ve genel kurul kararları iptal edilebilir. Düzenleme kapsamında anonim ortaklığın amaç ve çıkarı haklı kılmadığı halde azınlık pay sahibinin zarara uğratılmasına neden olan çoğunluk kararları dürüstlük kuralına aykırı kararlardır ve iptali gerekir. O halde çoğunluğun aldığı karar içerik itibariyle TTK’nın 445’inci maddesi kapsamında kanuna ve şirket ana sözleşmesine uygun olsa dahi dürüstlük kuralına aykırı ise iptal davasına konu olabilecek ve mahkemece TMK’nın 2’nci maddesi çerçevesinde denetime tabi tutulabilecektir. Sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararları da bu kapsama dahildir.

IV. KAYNAKÇA

ALTAŞ, Soner: Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Şirketler, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, Ankara 2019.

AYHAN (ÇAĞLAR/ÖZDAMAR): Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2020.

CAN, Mustafa Erdem: Şirketler Hukuku Dersleri, Turhan Kitabevi Yayınları, 2. Baskı, Ankara 2017.

ÇALIŞKAN, Merdan: Anonim Şirketlerde Genel Kurul, Adalet Yayınevi, Ankara 2019.

DOMANİÇ, Hayri: Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, Vedat Kitapçılık, İSTANBUL 2011.

ERİŞ, Gönen: Ticari İşletme ve Şirketler, Seçkin Yayınevi, 2.Baskı,

KARSLIOĞLU, Hasan: Anonim şirketlerde Genel Kurul, Adalet Yayınevi, Ankara 2019.

KIRCA, İsmail/ŞEHİRALİ ÇELİK, Feyzan Hayal/MANAVGAT, Çağlar; Anonim Şirketler Hukuku Cilt-1, Temel Kavramlar ve İlkeler Kuruluş, 2. Baskı.

KIRCA, İsmail/ŞEHİRALİ ÇELİK, Feyzan Hayal/MANAVGAT, Çağlar; Anonim Şirketler Hukuku Cilt-2, Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 2. Baskı.

MOROĞLU, Erdoğan: Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, Onikilevha Yayıncılık, 8. Baskı, İstanbul 2017.

OĞUZMAN / BARLAS: Medeni Hukuk, Beta Yayınevi, 12. Baskı, İsstanbul 2005.

PULAŞLI, Hasan: Yeni Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Adalet Yayınevi, Ankara 2012.

POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku, Vedat Kitapçılık, 13.Baskı, İstanbul 2014.

ŞENER, Oruç Hami: Yeni TTK Döneminde Anonim Ve Limited Ortaklıklara İlişkin Verilen Yargıtay Emsal Kararlarının Değerlendirilmesi, Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara 2020.

ŞENER, Oruç Hami: Ortaklıklar Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara 2019.

TÜRK, Mehmet Cemil: Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararlarının İptali, Adalet Yayınevi, Ankara 2019.

ÜNAL, Tekinalp: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Vedat Kitapçılık, 4. Baskı, İstanbul 2015.

www.kazancı.com.tr

www.legalbank.com.tr

www.jurix.com.tr

-----------------

[1] Y.11.HD. 12.02.2001, E.2000/10084, K.2001/1146. (Kazancı İçtihat Programı).

[2] MOROĞLU, Erdoğan: Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü,

Onikilevha Yayıncılık, 8. Baskı, İstanbul 2017, s.9.

[3] PULAŞLI, Hasan: Yeni Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Adalet Yayınevi, Ankara 2012, s.348.

[4] MOROĞLU, s.11.

[5] PULAŞLI, s.348.

[6] MOROĞLU, s.13.

[7] MOROĞLU, s.14.

[8] YHGK. 1.7.1964 T., E.836, K.500 (ERİŞ, Gönen: Ticari İşletme ve Şirketler, Seçkin Yayınevi, 2.Baskı, s.2658).

[9] AYHAN (ÇAĞLAR/ÖZDAMAR): Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Seçkin Yayıncılık, Ankara 202, s.340.

[10] AYHAN, s.340.

[11] KARSLIOĞLU, Hasan: Anonim şirketlerde Genel Kurul, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.28.

[12] KARSLIOĞLU, s.28.

[13] PULAŞLI, s.348.

[14] ŞENER, Oruç Hami: Ortaklıklar Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara 2019. , s.460.

[15] KARSLIOĞLU, s.29.

[16] MOROĞLU, s.27.

[17] AYHAN, s.346.

[18] TÜRK, Mehmet Cemil: Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararlarının İptali, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.43.

[19] PULAŞLI, s.350.

[20] PULAŞLI, s.351.

[21] AYHAN, s.346.

[22] Y.11.HD. 25.02.2014 T. 2012/13135 E. 2014/3515 K. (Kazancı İçtihat Programı).

[23] TÜRK, s.44.

[24] KARSLIOĞLU, s.37.

[25] PULAŞLI, s.352.

[26] PULAŞLI, s.352.

[27] AYHAN, s.347.

[28] ŞENER, s.467.

[29] ŞENER, s.468.

[30] AYHAN, s.350.

[31] AYHAN, s.350.

[32] ŞENER, s.464.

[33] Y.11.HD. 25.2.2014 E. 2012/13135 K.2014/3515; “…Yasa’nın 410.maddesi (TTK 410 kastediliyor) hükmü gereğince, görev süresi dolmuş olan yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya çağırabileceği açıktır. Bu durumda davacının da yönetim kurulu üyesi olması nedeniyle genel kurulu davet yetkisi mevcut olup, işbu davayı (kayyım atanması davasını kastediyor) açmakta hukuki yararı bulunmadığı gibi…” (ŞENER, s.465).

[34] KARSLIOĞLU, s.164.

[35] MOROĞLU, s.87.

[36] Y.11.HD. 20.2.1983 gün ve E. 6303, K. 6409 sayılı kararda; “…Kanunun 43-45inci maddelerinde gösterilen kimselerin dışında başkasının böyle bir yetkisi olmadığına göre, önceki genel kurula divan başkanı olarak seçilen kişinin çağrısı ile yapılan genel kurulu toplantısı ve bu toplantıda alınan kararlar yoklukla maluldür.” (MOROĞLU, s.87).

[37] MOROĞLU, s.88.

[38] MOROĞLU, s.89.

[39] Y.11.HD. 6.7.1978 gün ve E. 78/3158, K.78/3661 (MOROĞLU, s.89).

[40] MOROĞLU, s.90.

[41] MOROĞLU, s.90.

[42] PULAŞLI, s.363.

[43] MOROĞLU, s.98.

[44] ŞENER, s.465.

[45] MOROĞLU, s.99.

[46] PULAŞLI, s.363.

[47] Y.11. HD. 2.10.2003 T. E.5318 K.8638; “…her ne kadar şekil şartları oluşmuş olsa da karara katılmayan diğer yönetim kurulu üyesinin açıkça zararına hareket edilerek, objektif iyi niyet kurallarına aykırı davranılıp davranılmadığının araştırılması…”

[48] MOROĞLU, s.94.

[49] MOROĞLU, s.91.

[50] PULAŞLI, s.362.

[51] MOROĞLU, s.92.

[52] Y.11.HD. 1.6.2009 gün 5463/6666 sayılı kararında; “…Dairemizin yerleşmiş uygulamalarına göre, şirket azınlığının genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırma hususunda yetki verilmesi talebinde bulunulabilmesi için sırasıyla ve öncelikle yönetim kuruluna … başvuruda bulunması … gerekir. Anılan bu hususlar davanın yasal ön koşulları olup, mahkemece de resen araştırılması icap eder.” (MOROĞLU, s.92).

[53] Y.11.HD. 4.6.1992 gün ve E. 92/1020, K. 92/7385 (MOROĞLU, s.92).

[54] ŞENER, s.469.

[55] Y.11.HD 27.11.1975 T. E.1975/5112 K.1975/6865; “…Belirtilen sayıdaki azınlığa tanınan çağrı olanağının ön koşulu, bu ortakların birlikte hareket etmeleridir. Ortakların birbirinden habersiz ya da bağlantısız olarak ayrı ayrı istemde bulunmaları halinde yasada öngörülen bu zorunlu koşulun gerçekleştiğinden söz edilemez.” (Bu karar için bknz. ŞENER, s.469).

[56] MOROĞLU, s.100.

[57] ŞENER, s.475.

[58] MOROĞLU, s.79.

[59] ŞENER, s.463.

[60] MOROĞLU, s.79.

[61] MOROĞLU, s.80.

[62] PULAŞLI, s.364.

[63] PULAŞLI, s.365.

[64] MOROĞLU, s.103.

[65] MOROĞLU, s.100. ; Aynı yönde Yargıtay Ticaret Dairesinin 24.11.1969 gün ve E. 4169, K. 912.

[66] MOROĞLU, s.103.

[67] MOROĞLU, s.105.

[68] ŞENER, s.475.

[69] ŞENER, s.476.

[70] ŞENER, s.476.

[71] ŞENER, 476.

[72] ŞENER, s.476.

[73] ŞENER, s.487.

[74] PULAŞLI, s.365.

[75] PULAŞLI, s.365.

[76] ŞENER, s.477.

[77] MOROĞLU, s.80.

[78] MOROĞLU, s.117.

[79] MOROĞLU, s.119.

[80] PULAŞLI, s.366.

[81] PULAŞLI, s.366.

[82] AYHAN, s.347.

[83] MOROĞLU, s.118.

[84] ŞENER, s.483.

[85] PULAŞLI, s.366.

[86] PULAŞLI, s.366.

[87] ŞENER, s.482.

[88] MOROĞLU, s.118.

[89] MOROĞLU, s.119.

[90] PULAŞLI, s.366.

[91] PULAŞLI, s.366.

[92] MOROĞLU, s.106.

[93] PULAŞLI, s.367.

[94] Y.11.HD. 28.12.1993 T. E.4010 K.8733.

[95] Y.11.HD. 5.11.2007 T., E.10724, K.13736 (ERİŞ, s.2683).

[96] Y.11.HD. 28.3.1974, E.645 K.1075

[97] PULAŞLI, s.367.

[98] AYHAN, s.365.

[99] MOROĞLU, 77.

[100] ŞENER, s.365.

[101] ŞENER, s.365.

[102] MOROĞLU, s.78.

[103] PULAŞLI, s.385.

[104] TÜRK, s.55.

[105] Y.11.HD. 11.10.2013 T., E.893, K.18192 (ERİŞ, s.2659).

[106] Y.11.HD. 5.12.2007 T., E.12043, K.15351 (ERİŞ, s.2682).

[107] Y.11.HD. 9.1.2014 T., E.2013/16728, K.2014/329. (ALTAŞ, s.193).

[108] PULAŞLI, s.385.

[109] PULAŞLI, s.385.

[110] Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2.4.2014 T. E.2013/11-1048, K.2014/430 sayılı kararında; “…Mutlak butlanla batıl kararlar, baştan itibaren hükümsüz olan, sonradan geçerlilik kazanma olanağı olmayan, emredici kurallara, kamu düzenine veya ahlaka ve adaba aykırı veyahut konusu olanaksız olan kararlardır. Bu tür kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler ve mahkemece re’sen üzerinde durulması da gerekir.” (ALTAŞ, s.193).

[111] PULAŞLI, s.386.

[112] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU): Ortaklıklar Hukuku, Vedat Kitapçılık, 13.Baskı, İstanbul 2014, s.530.

[113] ŞENER, s.531.

[114] TÜRK, s.51.

[115] TÜRK, s.52.

[116] Y.11.HD. 17.3.2014 T., E.2013/16032, K.2014/5097 sayılı kararında; “…Mahkemece 3 aylık hak düşürücü sürede dava açılmadığı gerekçesi ile dava reddedilmiştir. Ancak, mahkemece genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olup olmadığı hususu incelenmemiştir. Oysa, karar nisabı olmadığı takdirde alınan genel kurul kararların süreye bağlı olmaksızın her zaman yokluğunun tespiti istenebilir.” (ALTAŞ, s.193).

[117] MOROĞLU, s.154.

[118] ŞENER, s.532.

[119] ŞENER, s.532.

[120] ŞENER, s.533.

[121] MOROĞLU, s.161.

[122] MOROĞLU, s.162.

[123] MOROĞLU, s.163.

[124] PULAŞLI, s.388.

[125] PULAŞLI, s.388.

[126] PULAŞLI, s.388.

[127] PULAŞLI, s.388.

[128] PULAŞLI, s.389.

[129] PULAŞLI, s.389.

[130] PULAŞLI, s.389.

[131] PULAŞLI, s.391.

[132] PULAŞLI, s.392.

[133] CAN, Mustafa Erdem: Şirketler Hukuku Dersleri, Turhan Kitabevi Yayınları, 2. Baskı, Ankara 2017, s.173-174.

[134] ŞENER, s.533.

[135] PULAŞLI, s.386.

[136] PULAŞLI, s.394.

[137] KIRCA, İsmail/ŞEHİRALİ ÇELİK, Feyzan Hayal/MANAVGAT, Çağlar; Anonim Şirketler Hukuku Cilt-2, Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 2. Baskı, s.63.

[138] AYHAN, s.367.

[139] ŞENER, s.537. ; Aynı yönde KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.64.

[140] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.534.

[141] AYHAN, s.367.

[142] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.536.

[143] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.534.

[144] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.536.

[145] ERDEM, Can, s.178.

[146] ERDEM, Can, s.177.

[147] Y.11.HD. 3.12.2007 T., E.12652, K.15276 (ERİŞ, s.2683).

[148] Y.11.HD. 14.2.2002 T., E.2001/9244, K.2002/1218; “…Somut olayda, gazete ilanının yapılmadığı ve ortakların toplantıya usulünce çağrılmadıkları tereddütsüzdür. Usulünce çağrı yapılmayan ve toplantıya katılmayan ortaklar, şirketteki payların yarısının sahibidirler. Mevcut hisse durumu nazara alındığında, çağrı usulsüzlüğüne yol açan işlemlerde kötü niyetli davranıldığının ve şirketin yarı payına sahip davacı ortakların yöntemince çağrı yapılıp katılımları sağlansaydı bu katılımın oylamanın sonucuna etki edeceğinin kabulü gerekir.” (ALTAŞ, s.191).

[149] Y.11.HD.. 11.7.2013 T., E.13451, K.14640 (ERİŞ, s.2660).

[150] Y.11.HD. 16.11.2009 T., E.11912, K.11907 (ERİŞ, s.2715).

[151] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.534.

[152] Y.11.HD. 16.5.2013 T., E.10156, K.10073 (ERİŞ, s.2661).

[153] Y.11.HD. 16.5.2013 T., E.10156, K.10073 (ERİŞ, s.2662)

[154] PULAŞLI, s.395.

[155] PULAŞLI, s.395.

[156] TÜRK, s.116.

[157] Y.11.HD. 14.3.2011 T., E.2009/10138, K.2011/2606; “…657 sayılı Devlet Memurları Kanununun emredici mahiyette bulunan 28.maddesi gereğince Devlet memurunun anonim şirket yönetim kurulu üyeliğine seçilmesi mümkün değildir. Yönetim kurulu üyeliğine getirilen ve genel kurulda yeniden yönetim kurulu üyesi seçilen kişinin, genel kurul tarihi ve yönetim kurulu üyeliğine atandığı tarihte Devlet memuru olması genel kurul kararının iptalini gerektirir.” (ALTAŞ, s.191).

[158] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.534.

[159] AYHAN, s.368.

[160] PULAŞLI, s.395.

[161] PULAŞLI, s.396.

[162] TÜRK, s.117.

[163] MOROĞLU, s.233.

[164] TÜRK, s.118.

[165] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.534.

[166] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.534.

[167] MOROĞLU, s.238.

[168] TÜRK, s.121.

[169] MOROĞLU, s.238. Aynı Yönde KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.91 ; DOMANİÇ, Hayri: Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, Vedat Kitapçılık, İSTANBUL 2011, s.884.

[170] TÜRK, s.125.

[171] OĞUZMAN / BARLAS: Medeni Hukuk, Beta Yayınevi, 12. Baskı, İstanbul 2005, s.183.

[172] OĞUZMAN/BARLAS, s.189.

[173] TÜRK, s.125.

[174] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.102.

[175] MOROĞLU, s.239.

[176] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.97.

[177] PULAŞLI, s.396; Aynı yönde AYHAN, s.368.

[178] AYHAN, s.368.

[179] AYHAN, s.368.

[180] PULAŞLI, s.396.

[181] Y.11.HD. 11.12.1995 T. E.1995/8154 K.1995/9165; “…davacılar vekili; müvekkillerinin paydaşı bulunduğu davalı şirketin 30.12.1994 tarihinde toplanan genel kurulunda, şirketin her türlü demirbaş donanımının ve sermaye yapısının yeterli olduğu yeni bir yatırım yapılması gerekmekdiği halde, 5. gündem maddesi görüşülerek yeniden değerleme fonu dahi dahil edilmeksizin, esas sermayenin 300.000.000 liradan ( 3.000.000.000 ) liraya çıkartıldığını,bu kararın çoğunluğun çıkarlarını gözetmek ve azınlığın payını küçültmek amacı gütmek suretiyle objektif iyiniyet kurullarına aykırı düştüğünü ileri sürdüğüne göre, mahkemece bu iddialar üzerinde durularak, şirket demirbaşları, bilançoları ve diğer kayıtları uzman bilirkişiye incelettirilip oluşacak sonuca göre, esas sermayenin arttırılmasına ilişkin genel kurul kararının objektif iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığının saptanması ve bu konuda bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yönlerin araştırılmaması doğru görülmemiş, hükmün bu bakımdan bozulması gerekmiştir.” (Kazancı İçtihat Programı).

[182] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104; Aynı yönde Y.11.HD. T. 2.4.2013 E. 2011/4945 K. 2013/6594 ; (Kazancı İçtihat Programı).

[183] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104; Aynı yönde Y.11.HD. 8.1.1975 T. E.1974/3523 K.1975/31.

[184] Y.11.HD. 30.6.2014 T. 2014/4856 E. 2014/12376 K. ; Aynı yönde KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104.

[185] Y.11.HD. 9.5.2016 T. 2015/10277 E. 2016/5229 K. ; Aynı yönde KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104.

[186] Y.11.HD. 24.11.1987 T. 1987/5873 E. 1987/6577 K. ; Aynı yönde KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104.

[187] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.105-106.

[188] MOROĞLU, s239.

[189] MOROĞLU, s.239.

[190] MOROĞLU, s.239.

[191] MOROĞLU, s.103.

[192] MOROĞLU, s.105.

[193] Y.11.HD. 2.11.2010 T., E.840, K.11153 (ERİŞ, s.2668).

[194] Y.11.HD. 12.7.2010 T., E.2249, K.8221 (ERİŞ, s.2674).

[195] Y.11.HD.26.10.2007 T., E.5864, K.13451 (ERİŞ, s.2684).

[196] TÜRK, s.125.

[197] MOROĞLU, s.240.

[198] MOROĞLU, s.240.

[199] MOROĞLU, s.241.

[200] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.100.

[201] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.100.

[202] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.101.

[203] Y.11.HD. 12.12.2011 T., E.6672, K.16821 (ERİŞ, s.2664).

[204] Y.11.HD. 15.1.2009 T., E.13552, K.177 (ERİŞ, s.2677).

[205] MOROĞLU, s.242.

[206] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.103.

[207] TÜRK, s.127.

[208] Y.11.HD. T. 21.12.2006 E. 2005/10060 K. 2006/13738; “…O halde, mahkemece, kar payının güçlü bir nispi müktesep hak olduğu ve TTK'nun 469/2'nci maddesinin TTK'nun 385'inci maddeye bertaraf eden bir hüküm olmayıp, gerektiğinde uygulanması mümkün istisnai bir nitelik taşıdığı, pay sahibinin yeterli oranda kar payı üzerinde müktesep hakkı bulunduğu ve TTK'nun 469/2'nci maddesinin uygulanması gerektiğinde gerçekten şirketin inkişafı ve sürekli kar dağıtabilir durumda tutulması için kar payı dağıtılmamasının uygun ve faydalı olup olmadığının ispat yükünün davalı şirkete yüklenerek, çeşitli ihtimalleri karşılaştırmalı olarak kapsayan içerikte bilirkişi raporu alınıp, hakların sakınılarak kullanılması ilkesi çerçevesinde genel kurul kararının iyiniyetli olup olmadığının saptanması gerekir iken, yazılı gerekçeyle eksik inceleme sonucu hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.”

[209] MOROĞLU, s.243.

[210] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.101.

[211] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.535.

[212] .Y.11.HD. 10.10.1978, E. 1978/3625, K.1978/4305 (Kazancı İçtihat Bankası)

[213] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.103.

[214] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.104.

[215] Y.11.HD. 20.9.2010 T., E.2622, K.8883 (ERİŞ, s.2714).

[216] AYHAN, s.369.

[217] PULAŞLI, s.399.

[218] Y. TD. 3.6.1967 T., E.2410, K.2379 (ERİŞ, s.2709).

[219] Y.11.HD. 4.6.2009 T., E.11745, K.6897 ; Aynı yönde Y.11.HD. 9.5.2013 T. E.6277, K.9520 ; Aynı yönde Y.11.HD. 29.9.2011 T., E.12132, K.11157 (ERİŞ, s.2715).

[220] Y.11.HD. 7.3.2002 T., E.10084, K.1983 (ERİŞ, s.2715).

[221] Y.11.HD. 6.5.2010 T., E.9449, K.4972 (ERİŞ, s.2714).

[222] Y.11.HD. 6.2.2014 T., E.2014/818, 2014/2043 K.; “…Anonim şirketlerde genel kurul kararlarının yasa, ana sözleşme ve afaki iyi niyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için, toplantıya katılan üyenin karara ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirmesi gerekmektedir. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında, bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımaz.” (ALTAŞ, Soner: Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Şirketler, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, Ankara 2019, s.191).

[223] Y.11.HD. 25.4.1995 T. E.1995/2702 K.1995/3783; “…Dava konusu genel kurulda, davacının red oyu kullanmasına karşın muhalefet şerhini tutanağa yazdırmadığı incelenen genel kurul tutanağından anlaşılmıştır. Bu nedenle, davacının işbu davada dava şartı oluşmadığından, davanın bu nedenle reddi gerektiğinden…” (TÜRK, s.159). Aynı yönde Y.11.HD. 8.12.1988 T. 1988/3761 E. 1988/7548 K.

[224] PULAŞLI, s.400.

[225] PULAŞLI, s.400.

[226] Y.11.HD. 12.3.2002 E.10518/K.2269.

[227] Y.11.HD. 6.2.2014 T., E.2014/818, 2014/2043 K.; “…Anonim şirketlerde genel kurul kararlarının yasa, ana sözleşme ve afaki iyi niyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için, toplantıya katılan üyenin karara ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirmesi gerekmektedir. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında, bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımaz.” (ALTAŞ, s.191).

[228] Y.11.HD. 15.4.2004 E.9088 K.4044; “…Davacı vekili henüz kararlar görüşülmeden toplantının başında 3,4,5,8 ve 9’uncu maddelere muhalif olduğu yönünde dilekçe vermiş ise de, gündem maddesi görüşülmeden verilen peşin muhalefet kayıtlarının TTK’nun 381’inci maddesi (yeni TTK 446) anlamında geçerli muhalefet sayılmayacağı ve dolayısıyla anılan davacının dava açma hakkı bulunmadığından, bu davacı yönünden davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kabulü yönünde karar verilmesi doğru görülmemiş…”

[229] ŞENER, s.538.

[230] Y.11.HD. 10.2.2014 T., E.2013/12250, K.2014/2149; “…Genel kurul kararı aleyhine iptal davası açan pay sahibi her bir gündem maddesinin oylamasından sonra muhalif kaldığını belirttiğinden ayrıca toplantı sonunda da yeniden muhalefet şerhi yazması gerekmez.” (ALTAŞ, s.190).

[231] Y.11.HD. 16.6.2014 T., E.2014/9003, K.2014/11527; “…Genel kurul kararları aleyhine iptal davası açabilmek için toplantıda hazır bulunup, karara olumsuz oy kullanmak gerekir.” (ALTAŞ, s.189).

[232] TÜRK, s.161.

[233] Y.11.HD. 24.4.2013 T., E.3487, K.8043 ; Aynı yönde Y.11.HD. 6.3.2012 T., E.12003, K.3314 ; Y.11.HD. 10.7.2013 T. E.15701, K.14064 (ERİŞ, s.2713).

[234] PULAŞLI, s.400.

[235] Y.11.HD. 2.5.2002 E.1357/K.4292.

[236] PULAŞLI, s.400.

[237] ŞENER, s.539.

[238] TÜRK, s.167.

[239] PULAŞLI, s.400.

[240] TÜRK, s.168.

[241] TÜRK, s.168.

[242] PULAŞLI, s.401.

[243] PULAŞLI, s.402.

[244] Y.11.HD. 19.4.1979 E.1504/K.2134.

[245] ŞENER, s.539.

[246] AYHAN, s.369.

[247] AYHAN, s.369.

[248] AYHAN, s.369.

[249] PULAŞLI, s.406.

[250] Y.11.HD. 1.11.2010 T., E.12153, K.10997 (ERİŞ, s.2670)

[251] YHGK. 15.11.1989 T. E.1989/11-425 K.591 (ERİŞ, s.2657).

[252] PULAŞLI, s.406; Aynı yönde AYHAN, s.369.

[253] ŞENER, s.539.

[254] AYHAN, s.370.

[255] AYHAN, s.370.

[256] AYHAN, s.370.

[257] ŞENER, s.540.

[258] ŞENER, s.540.

[259] Y.11.HD. 30.1.1992 E.212/K.585 (Aynı yönde PULAŞLI, s.407).

[260] AYHAN, s.370.

[261] AYHAN, s.370.

[262] Y.11.HD. 19.4.2013 T., E.4777, K.7739 (ERİŞ, s.2662).

[263] AYHAN, s.370.

[264] AYHAN, s.371.

[265] ŞENER, s.546.

[266] AYHAN, s.371.

[267] ŞENER, s.544.

[268] Y.11.HD. E.4369 K.5245; “…Genel kurul kararlarının iptalinde mahkeme, yasa ve ana sözleşmeye aykırı kararı iptal ettikten sonra genel kurulun yerine geçerek, yasaya ve ana sözleşmeye uygun karar verme yetkisinde değildir.”

[269] PULAŞLI, s.619.

[270] PULAŞLI, s.619.

[271] PULAŞLI, s.624.

[272] ŞENER, s.569.

[273] ŞENER, s.571.

[274] ŞENER, s.571.

[275] ŞENER, s.571.

[276] ŞENER, s.571.

[277] ŞENER, s.572.

[278] ŞENER, s.568.

[279] PULAŞLI, s.621.

[280] PULAŞLI, s.621.

[281] ŞENER, s.568.

[282] PULAŞLI, s.622.

[283] PULAŞLI, s.623.

[284] ŞENER, s.588.

[285] ŞENER, s.588.

[286] ŞENER, s.586.

[287] ŞENER, s.587.

[288] ŞENER, s.588.

[289] ŞENER, s.588.

[290] ŞENER, s.589.

[291] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.233.

[292] POROY (TEKİNALP/ÇAMOĞLU), s.234.

[293] PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi, s.2301.

[294] PULAŞLI, Şirketler Hukuku Şerhi, s.2301.

[295] PULAŞLI, s.634.

[296] PULAŞLI, s.634.

[297] PULAŞLI, s.634.

[298] PULAŞLI, s.635.

[299] PULAŞLI, s.636.

[300] AYHAN, s.368.

[301] MOROĞLU, s239.

[302] MOROĞLU, s.241.

[303] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.100.

[304] KIRCA (ŞEHİRALİ ÇELİK/MANAVGAT), s.101.

[305] TÜRK, s.127.

[306] Y.11.HD. T. 21.12.2006 E. 2005/10060 K. 2006/13738; “…O halde, mahkemece, kar payının güçlü bir nispi müktesep hak olduğu ve TTK'nun 469/2'nci maddesinin TTK'nun 385'inci maddeye bertaraf eden bir hüküm olmayıp, gerektiğinde uygulanması mümkün istisnai bir nitelik taşıdığı, pay sahibinin yeterli oranda kar payı üzerinde müktesep hakkı bulunduğu ve TTK'nun 469/2'nci maddesinin uygulanması gerektiğinde gerçekten şirketin inkişafı ve sürekli kar dağıtabilir durumda tutulması için kar payı dağıtılmamasının uygun ve faydalı olup olmadığının ispat yükünün davalı şirkete yüklenerek, çeşitli ihtimalleri karşılaştırmalı olarak kapsayan içerikte bilirkişi raporu alınıp, hakların sakınılarak kullanılması ilkesi çerçevesinde genel kurul kararının iyiniyetli olup olmadığının saptanması gerekir iken, yazılı gerekçeyle eksik inceleme sonucu hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.”

[307] MOROĞLU, s.243.

[308] ŞENER, Yargıtay Emsal Kararlarının Değerlendirilmesi, s.303.

[309] Y.11.HD. 15.11.2017 T., E.2016/8898, K.2017/6234; “…Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, şirketin özvarlığını kaybetmiş olduğu, sermayeye ekleyebileceği bir iç kaynak kalemi ve fonu bulunmadığını, davacının bu iddiasının butlan açısından geçerli olmadığını, davacıların sermaye artırımı kararına karşı iptal davası değil, butlanın tespiti davası açtığını, ileri sürdükleri dürüstlük kuralına aykırılık hususunun TTK.m.445 de düzenlenen kararların iptaline ilişkin bir sebep olduğu, bunun TTK.m.447’deki butlan sebepleri içerisinde yer almadığını, davalı şirketin davacı ortaklara rüçhan haklarını kullanmaları için 15 günlük hak kullanım süresi verdiği, artırılan esas sermayenin çok yüksek olduğu iddiasının butlan sebebi oluşturmadığı, davalı şirketin 26.11.2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan esas sermayenin artırımı kararının butlanı şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. …davacıları vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.” (ŞENER, Yargıtay Emsal Kararlarının Değerlendirilmesi, s.305.)

[310] DOMANİÇ, s.884.

[311] DOMANİÇ, s.884.

[312] Y.11.HD. 12.12.2011 T., E.6672, K.16821 (ERİŞ, s.2664).

[313] Y.11.HD. 15.1.2009 T., E.13552, K.177 (ERİŞ, s.2677).

KISALTMALAR

A.g.e :Adı geçen eser

Bkz :Bakınız

E :Esas

HD :Hukuk Dairesi

K :Karar

Md :Madde

RG :Resmi Gazete

T :Tarih

TBK :Türk Borçlar Kanunu

TTK :Türk Ticaret Kanunu

Vb :Ve benzeri

Vd :Ve devamı

YHGK :Yargıtay Hukuk Genel Kurulu