Baro seçimleri; İçişleri Bakanlığı Genelgesi ve umumi hıfzıssıhha kurullarının, Anayasaya ve kanunlara açıkça aykırı tasarrufları ile ertelendi, esasen yoklukla malul bu idari kararların “normlar hiyerarşisi” ilkesi karşısında savunulabilir bir yanının olmadığında bir tereddüt olmadığını düşünüyorum.
Baro seçimleri ertelemenin saiki ve kamu sağlığı sebebinin meşruluğu üzerinde tartışmaya gerek olmamakla birlikte, ertelemede amacın “çoklu baro” kapsamında ikinci barolarının teşkilatlanmasının beklenmesi, Birlik seçimlerinin buna göre yapılması ve birçok sosyal faaliyet ile etkinlik icra edilirken, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun amir hükümlerinin gözardı edilmesinde hiçbir haklılığın olmadığı eleştirileri ortaya koyulmuştur.
Bu konu; seçim kurulları ile Yüksek Seçim Kurulu’nun önüne de gitmiş, fakat kararları kesin olan YSK Genelge ve hıfzıssıhha kurullarının kararlarını dayanak göstererek, baro seçimlerinin yapılması gereğine dair itirazları, Anayasa ve Kanun hükümlerine rağmen reddetmiştir. Bu kararı hukuka uygun bulmamakla beraber, artık konunun hukuka açıkça aykırı idari işlemlerin iptali bakımından idari yargıda olduğu, yürütmenin durdurulması talepli açılan iptal davalarının bir an önce idare mahkemelerince incelemeye alınması gerekmektedir.
Esasen YSK; Anayasaya ve Avukatlık Kanunu’na aykırı olarak ertelenen baro seçimlerinin önüne açabilecek karar verebilirdi, fakat muhtemelen bu kararın seçimle ilgili olmadığını, idari yargıda çözülmesi gerektiğini düşünmüş olabilir ki, bu düşünceye katılmadığımızı ifade etmek isteriz. Çünkü YSK; Anayasa m.78/1 dışında kalan bir sebeple nasıl milletvekili seçimlerinin ertelenmesine izin vermeyecekse, yani bir genelge veya hıfzıssıhha kurulu kararı ile genel seçim ertelenmesinin mümkün olmayacağına karar verme yetkisine sahipse, burada da “normlar hiyerarşisi” ilkesi gereğince Avukatlık Kanunu’ndan kaynaklanan ve temsili demokrasinin bir gereği olan baro seçimlerinin ertelenmesine izin vermemeli idi.
Şu an için YSK kararı konusunda gidilebilecek bir kanun yolunun bulunmadığı görülmektedir. Peki bu durumda, yetki dışı kaldığı ve yoklukla malul olduğu söylenen idari tasarruflar karşısında, barolarının seçimleri bu tasarruflar yönünden iptal kararları olmaksızın yapılabilir mi idi? Yapılması hukuken mümkün olsa da seçimlerle ilgili şekil, yer ve denetim şartları yerine getirilemediğinden baro seçimlerinin yapılamadığı görülmektedir.
Bu nedenle; yürütmenin durdurulması talepli açılan davaların, davalı idarenin savunması beklenmeksizin veya davalı idareye kısa cevap süresi verilerek, hukuka açık aykırılık ve telafisi zor veya imkansız zarar şartlarının bulunup bulunmadığı şartları bakımından tedbir taleplerinin bir an önce incelenip sonuca bağlanması isabetli olacaktır.
İdari yargı kararının yeterli olmayacağı, farklı mahkeme kararlarının ortaya çıkabileceği, ayrıca baroların seçim sürelerinin geçtiği düşüncesi dikkate alınacak olursa, bu durumda çiğnenen Avukatlık Kanunu seçim hükümlerinin yasa değişikliğine gidilmek suretiyle düzeltilmesi gerektiği yönünde bir görüşün olduğunu da ifade etmek isteriz.