KARARLAR

Duruşmada Hazır Bulunma Hakkı - Sanığın Delillerin Tartışıldığı Duruşmalara Etkili Katılımının Sağlanması (Videokonferans Bağlantısıyla Duruşma)

Abone Ol

Duruşmada hazır bulunma hakkı, hakkaniyete uygun yargılanma hakkının özel bir görünümü olan savunma hakkıyla da sıkı bağlantılıdır. Ceza yargılamasında hakkaniyete uygun bir yargılamanın en önemli unsuru olan bizzat savunma hakkının sağlanabilmesi için sanığın duruşmada hazır bulunma olanağına sahip olması gerekir. Özellikle mahkemenin vereceği hükmü etkileyebilecek nitelikteki değerlendirmelerin veya başka esaslı işlemlerin yapıldığı kritik aşamalarda sanığın duruşmada hazır bulunması büyük önem taşımaktadır. Duruşmada hazır bulunma hakkı, kişinin kendi davasının duruşmasına bizzat veya müdafii ile birlikte katılması anlamına gelmektedir. Böylelikle olayı en iyi bilebilecek durumda olan sanık, delillerin tartışılmasını sağlayarak aleyhinde olan delilleri çürütme ve mahkemenin vereceği kararı etkileme imkânı bulacak ve böylelikle savunmasının doğruluğunu ispatlayabilecektir.

Duruşmada hazır bulunma hakkı tanık sorgulama veya sorgulatma ve tercüman yardımından yararlanma haklarıyla da yakından bağlantılıdır. Duruşmada hazır bulunmayan sanığın anılan haklarını etkili şekilde kullanması zordur. Duruşmada hazır bulunma hakkı, anılan hakların kullanılmasını gerektiren durumlarda sanığa savunmasını planlayarak mahkeme önünde en uygun ve etkili şekilde yapabilme, tanıklara soru sormak suretiyle onların beyanlarının zayıf/itibar edilemez noktalarını ortaya koyabilme ve böylece yargılamanın sonucunu etkileyebilme imkânı vermektedir. Dolayısıyla -görüntü ve ses kalitesi yüksek olan araçlardan yararlanılsa bile- uzaktaki sanığın ses ve görüntüsünün duruşma salonuna aktarılmasının sağladığı menfaat ile onun duruşma salonunda fiziksel olarak yer almasının sağladığı menfaat aynı değildir. Bunun için anılan hak sadece istisnai hâllerde sınırlandırılabilir.

Türk hukuk uygulamasında yakın dönemde gerçekleştirilen en önemli projelerden biri olan Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin (UYAP) ve bunun bir parçası olan SEGBİS'in adil yargılanma hakkı bağlamında sağladığı yararlar ve bu sistemlerin geliştirilerek uygulanmaya devam edilmesinin önemi inkâr edilemez. Bununla birlikte kişinin duruşmada bizzat hazır bulunma hakkına belirli ölçüde sınırlama getiren bir uygulama olan SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

SEGBİS'in suç isnadına ilişkin uyuşmazlıklar ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanması kategorik olarak Anayasa'ya aykırı bir durum değildir. Ancak kişinin duruşmada bizzat hazır bulunma hakkına belirli ölçüde sınırlama getiren bir uygulama olan SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılımının neden gerekli olduğu derece mahkemelerince gösterilmelidir. Bu gerekliliğin ortaya konulması bağlamında, kişilerin duruşmada bizzat hazır bulunmayı talep etmelerine rağmen SEGBİS yoluyla katılımlarının neden yeterli görüldüğünün ve duruşmada bizzat hazır bulunmayı imkânsız hâle getiren veya büyük ölçüde zorlaştıran koşulların neler olduğunun ifade edilmesi gerekir. Bu çerçevede talepte bulunan kişilerin duruşmada bizzat hazır bulunmasına imkân sağlayan alternatif tedbirlerin uygulanabilirliğinin hatırda tutulması önemlidir. Duruşmada bizzat hazır bulunmanın önemine istinaden kanun koyucu da 5271 sayılı Kanun'un uygulandığı durumlarda hâkim veya mahkemenin ancak zorunlu gördüğü durumlarda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle duruşmalara katılıma karar verilebileceğini düzenlemiştir.

Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği ölçülülük ilkesinin diğer bir unsuru olan orantılılık açısından gözönüne alınmalıdır. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem olup olmadığına da bakılmalıdır.

İlgili Kararlar:

(Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020)
(Ferhat Çatuk, B. No: 2017/25628, 16/9/2020)
(Hüseyin Barsak, B. No: 2017/23924, 14/10/2020)
(Ramazan Yıldırım, B. No: 2017/21960, 3/11/2020)
(Hüsnü Aşkan (2), B. No: 2017/18969, 13/1/2021)
(Sevil Karaaslan, B. No: 2018/24006, 15/9/2021)
(Deniz Şah, B. No: 2019/15069, 3/2/2022)
(Gazi Tekdemir, B. No: 2020/13836, 14/4/2022)
(Feyyaz Ketenoğlu, B. No: 2019/14764, 4/7/2022)

---

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FERHAT ÇATUK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/25628)

 

Karar Tarihi: 16/9/2020

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Ferhat ÇATUK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/5/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. 1985 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde ikamet etmektedir.

10. Açık kimliği belirtilmeyen bir şahıs tarafından 27/2/2015 tarihinde 155 Polis İhbar telefon hattına yapılan bir ihbarda PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne eleman kazandırmak için "Ferhat Çatuk [başvurucu] isimli bir şahsın yanında bulunan bir kadını örgüte götüreceği" iddia edilmiştir. Aynı ihbarda başvurucunun söz konusu kadınla birlikte Şemdinli ilçesindeki bir pastanede beklediği ve buradan Derecik ilçesine gidecek olan minibüse binecekleri belirtilmiştir.

11. İhbar üzerine Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kolluk görevlilerince Derecik yolu üzerinde bulunan polis kontrol noktasında bahsi geçen minibüs durdurulmuştur.

12. Yapılan incelemede başvurucunun yanında bulunan kadının isminin Ö.D. olduğu tespit edilmiştir. Başvurucu ve Ö.D. 27/2/2015 tarihinde gözaltına alınmıştır.

13. 28/2/2015 tarihinde mağdur sıfatıyla Ö.D.nin beyanına başvurulmuştur. Ö.D. beyanında özetle Başkale ilçesindeki bir öğrenci yurdunda kalmakta olduğu sırada bazı arkadaşlarının örgüte katılmış olmalarından etkilenerek kendisinin de örgüte katılmaya karar verdiğini ve bu amaçla Başkale'den Yüksekova'ya geldiğini, burada bir gece başvurucunun evinde kaldığını, örgüte katılımı konusunda başvurucunun kendisine yardım ettiğini ifade etmiştir. Ö.D.nin avukat eşliğinde alınan 28/2/2015 tarihli beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"Ben Başkale İlçesi Kız Teknik ve Meslek Lisesi Yurdunda kalırım. Ailem ise, Başkale İlçesi Güroluk Köyünde [ikamet eder]. (...) Arkadaşım olan [Y.A.] geçen yaz tatilinde örgüte katılmıştı. (...) Moralim çok bozuktu. Ben de ertesi gün gitmeye karar verdim.

Şahısla beraber Yüksekova'ya geldik. Yolda hiçbir şey konuşmadık. Beni Ferhat ÇATUK'un dükkanına yakın bir yerde indirdi. Başka birisi geldi beni Ferhat'ın dükkânına götürdü. Ben dükkanın içerisinde bilgisayar olan küçük bir bölmede yarım saat oturdum. Daha sonra Ferhat yanıma geldi. Bana sen tek mi geldin, arkadaşların neden gelmedi, dedi. Daha sonra beni evine götürdü. Evi bir apartmanın dördüncü katındaydı. Evde hanımı, baldızı ve oğlu vardı. O gece Ferhat ÇATUK'un evinde kaldım.

(...)

Burada Ferhat bana sorarlarsa birbirimizi tanımadığımızı söyleyelim. Çünkü kimlik istiyorlar dedi. Güvenlik güçleri durdurursa hiçbir şey söyleme Koryürek Köyü'nde [A.] isimli bir akrabamın yanına gidiyorum dersin dedi. Daha sonra minibüse binip, yola çıktık."

14. Soruşturma kapsamında minibüs şoförü M.E.M.nin tanık sıfatıyla beyanına başvurulmuştur. M.E.M. beyanında özetle başvurucunun kendisine Derecik ilçesine gitmek üzere bir yolcunun pastanede beklediğini söylemesi üzerine başvurucu ile birlikte pastaneye gidip Ö.D.yi aldıklarını, Ö.D ile başvurucunun minibüste yan yana oturarak kendi aralarında konuştuklarını ifade etmiştir.

15. Başvurucu 28/2/2015 tarihli Savcılık sorgusunda suçlamaları reddetmiştir. Başvurucu; sorgusunda özetle Yüksekova'da ikamet ettiğini, bazı alacaklarını tahsil etmek amacıyla 27/2/2015 tarihinde Şemdinli ilçesine geldiğini, buradan bir minibüs ile Derecik ilçesine gideceğini, bir pastanede minibüsün hareket saatini beklerken Ö.D. ile tanıştığını ve sohbet ettiğini, Ö.D.yi önceden tanımadığını ileri sürmüştür. Başvurucunun 28/2/2015 tarihli Savcılık ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Ben Yüksekova Akasya Sokak (...) [adresinde] ikamet ederim. Yüksekova İlçesinde bilardo salonu işletmekteyim. Bu gün Şemdinli İlçesi Samanlı Köyünde [A.T.] isimli şahıstan 13.000 TL alacağımı almak için Yüksekova'dan minibüsle Şemdinli'ye geldim. Şemdinli İlçesinde minibüs yazıhanesinin kapalı olması nedeniyle yan taraftaki [B.] Pastahanesi'ne geçtim. Bu arada orada benim gibi minibüs bekleyen [Ö.D.] ile karşılaştım. Kendisi bana Derecik minibüslerin nerede kalktığını sordu. Bende aynı minibüse bineceğim için kendisine yardımcı oldum. Kendisine pastahanede bir çay ısmarladım. Bu arada muhabbet ettik. (...) O bana kendisiyle ilgili herhangi bir bilgi vermedi. Ben [Ö.D.yi] daha önceden tanımam aramızda herhangi bir husumet yoktur."

16. Soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği şüphesiyle 28/2/2015 tarihinde tutuklanan başvurucu, Hakkâri Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderilmiştir.

17. Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olay hakkında düzenlenen fezleke Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) gönderilmiştir. Başsavcılığın 24/3/2015 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılmıştır.

18. İddianamede başvurucunun terör örgütüne eleman temin etmek amacıyla mağdur Ö.D.ye yardımcı olduğu, bu eylemi nedeniyle örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olduğu iddiasına yer verilmiştir.

19. Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılamada Mahkemece 11/4/2015 tarihinde tensip incelemesi yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda duruşmanın 12/5/2015 tarihinde yapılması ve duruşma tarihinde başvurucunun öncelikle Mahkeme huzurunda hazır edilmesinin sağlanması, bunun mümkün olmaması hâlinde ise duruşmanın Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yöntemiyle yapılması karara bağlanmıştır. Ara kararında Mahkeme"4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 147. ve 196. maddeleri, Adalet Bakanlığının Ceza Muhakemesinde ses ve görüntü bilişim sisteminin kullanılması hakkında yönetmelik hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Marcello viola kararındaki video konferans yoluyla sanığın ifadesinin alınması durumunda sanığın mahkemede hazır bulunma şartının gerçekleştiği hususları dikkate alınarak sanığın sorgusunun SEGBİS yöntemiyle yapılması" şeklinde gerekçeye yer vermiştir.

20. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucu başvurucunun Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) sevk edildiği ve Tensip Tutanağı ile iddianamenin başvurucuya İnfaz Kurumunda 14/4/2015 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.

21. Duruşmada hazır edilememesi hâlinde duruşmaya katılımının video konferans yöntemiyle sağlanacağına ilişkin Tensip Tutanağı'nı tebellüğ eden başvurucu 5/5/2015 tarihinde Mahkemeye hitaben bir dilekçe göndererek "kamera, video gibi sesli ve görüntülü cihazlar karşısında kekeleme, titreme, heyecanlanma yaşaması ve kendisini bu şekilde iyi ifade edememesi" nedeniyle video konferans yöntemiyle duruşmaya katılmak istemediğini beyan etmiş ve avukatı eşliğinde duruşma salonunda savunma yapmayı talep etmiştir.

22. Yargılamanın 12/5/2015 tarihli celsesinde başvurucu, İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır bulundurulmuş ve duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılmıştır. 12/5/2015 tarihli Duruşma Tutanağı'na göre başvurucu, SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediği ve/veya duruşma salonunda bizzat hazır bulunmak istediği yönünde herhangi bir beyanda bulunmamıştır. Mahkeme, başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin 5/5/2015 tarihli dilekçesi ile ilgili herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

23. Mahkeme 12/5/2015 tarihli celsede Şemdinli Asliye Ceza Mahkemesi ile SEGBİS üzerinden bağlantı kurarak tanık M.E.M.yi dinlemiştir. Tanık M.E.M. soruşturma aşamasında verdiği beyanı tekrar etmiştir. Aynı celsede duruşma salonunda hazır bulunan savunma tanıkları da dinlenmiştir.

24. Tanık beyanlarına karşı savunması sorulan başvurucu, beyanlarda geçen bazı ifadelerin hatalı olduğunu belirterek düzeltilmesini talep etmiş ve dinlenen tanık beyanlarına karşı başka bir diyeceğinin bulunmadığını belirtmiştir.

25. Mahkeme duruşmayı 4/6/2015 tarihine erteleyerek başvurucunun duruşma tarihinde öncelikle Mahkeme huzurunda hazır edilmesine, bunun mümkün olmaması hâlinde duruşmanın SEGBİS yöntemiyle yapılmasına karar vermiştir.

26. 12/5/2015 tarihli Duruşma Tutanağı başvurucuya tebliğ edilmiştir. Bunun üzerine başvurucu 28/5/2015 tarihli dilekçesinde SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğini beyan ederek duruşma salonunda hazır bulundurulmasına ilişkin talebini Mahkemeye iletmiştir.

27. Mahkemece başvurucunun 4/6/2015 tarihli duruşmada hazır edilmesinin istenmesi üzerine Jandarma Genel Komutanlığına bağlı T Tipi Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığı tarafından İnfaz Kurumu Müdürlüğüne hitaben gönderilen 2/6/2015 tarihli yazıda "ülkemizde son zamanlarda yaşanan ve özellikle Van ve Hakkâri illeri ile ilçelerinde daha şiddetli meydana gelen toplumsal olaylar ile araç ve iş yeri yakma, yol kesme, mayınlama ve silahlı çatışma gibi terör olayları göz önüne alındığında başvurucunun Yüksekova ilçesine sevkinin güvenlik açısından sakıncalı olduğu" belirtilmiştir. Bunun üzerine İnfaz Kurumunca Mahkemeye gönderilen 4/6/2015 tarihli yazıda başvurucunun güvenlik nedeniyle duruşmada hazır edilemeyeceği, duruşma tarihinde ve saatinde SEGBİS üzerinden duruşmaya katılımının sağlanacağı bildirilmiştir.

28. Yargılamanın 4/6/2015 tarihli celsesinde başvurucu, İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır bulundurulmuş ve duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılmıştır. Başvurucu, SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediği ve/veya duruşmada bizzat hazır bulunmak istediği yönünde herhangi bir beyanda bulunmamıştır.

29. Mahkeme, mağdur Ö.D.nin şikâyetlerinin dinlenmesi için ikamet ettiği yerdeki mahkemeye talimat yazılmasına karar vererek duruşmayı 15/6/2015 tarihine ertelemiştir. Mahkeme, İnfaz Kurumuna müzekkere yazarak duruşma tarihinde başvurucunun öncelikle Mahkeme huzurunda hazır edilmesinin sağlanmaya çalışılmasını, bunun mümkün olmaması hâlinde ise SEGBİS odasında hazır edilmesini istemiştir.

30. Başvurucu, yargılamanın 15/6/2015 tarihinde yapılan son duruşmasına da SEGBİS aracılığı ile katılmıştır. Bu duruşmada Savcılık makamı esas hakkındaki mütalaasını Mahkemeye sunmuştur. Başvurucu, esas hakkındaki mütalaaya karşı yaptığı savunmada önceki savunmalarını tekrar etmiştir.

31. Aynı duruşmada, terör örgütüne katılmış olma ihtimali nedeniyle mağdur Ö.D.ye ulaşılmasının mümkün olmadığı değerlendirilerek yargılamanın sürüncemede kalmaması amacıyla Ö.D.nin dinlenilmesinden vazgeçilmiştir.

32. Mahkemenin 15/6/2015 tarihli kararı ile başvurucunun atılı suçtan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Gerekçeli kararda "ihbar tutanağı, mağdur beyanları, sanık savunması ve tüm dosya kapsamından başvurucunun örgüte eleman temin etme eyleminin sabit olduğu" sonucuna ulaşıldığı, bu eylem nedeniyle başvurucunun örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olduğunun ve silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediğinin anlaşıldığı ifade edilmiştir.

33. Başvurucu 17/6/2015 tarihli dilekçesi ile gerekçeli kararın tebliğini müteakip ayrıntılı temyiz dilekçesi sunacağını belirterek hükmü temyiz etmiştir.

34. Başvurucu, gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmesinden sonra ayrıntılı temyiz dilekçesi sunmuştur. 6/8/2015 havale tarihli ayrıntılı temyiz dilekçesinde başvurucu; delillerin takdirinde hata yapıldığını, hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek hükmü temyiz etmiştir.

35. UYAP üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre temyiz incelemesi devam etmekte iken başvurucu, temyiz mahkemesine gönderilmek üzere İnfaz Kurumu Müdürlüğüne 26/4/2016 tarihli bir dilekçe vermiştir. Başvurucu; bu dilekçede kabul etmemesine rağmen Mahkemenin SEGBİS aracılığı ile duruşma yapmakta ısrar ettiğini, video konferans yöntemiyle duruşmalara katılmak zorunda bırakılması nedeniyle duruşmalarda kendisini doğru şekilde ifade edemediğini ileri sürmüştür.

36. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 27/2/2017 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır.

37. Başvurucu 26/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

38. Öte yandan başvuruya konu şikâyetin değerlendirilmesi bakımından ülkemizde özellikle 2015 yılı Haziran ayı itibarıyla yoğunlaşan terör saldırılarına ilişkin bazı bilgilere yer verilmesi uygun görülmüştür.

39. Anayasa Mahkemesi Gülser Yıldırım (2) ([GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 7-33) kararında silahlı bir terör örgütü olan PKK'nın 2015 yılının Haziran ayından itibaren yoğunlaşan ve kamuoyunda hendek olayları olarak bilinen terör saldırılarına ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Bahsi geçen tarihlerde PKK tarafından Şırnak il merkezi ile Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinde, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde, Diyarbakır'ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçelerinde, Mardin'in Dargeçit, Nusaybin ve Derik ilçelerinde, Muş'un Varto ilçesinde cadde ve sokaklara hendekler kazılıp barikatlar kurularak ve bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirilerek teröristler tarafından bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet sağlanmaya çalışılmıştır. Güvenlik güçleri, hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması suretiyle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmış ve teröristlerle çatışmaya girmiştir. Aylarca devam eden bu operasyon ve çatışmalar sırasında yaklaşık 200 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş, tonlarca bomba ve patlayıcı imha edilmiştir (Gülser Yıldırım (2), § 29).

IV. İLGİLİ HUKUK

40. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

41. Mahkemenin 16/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

42. Başvurucu; duruşmada bizzat hazır bulunarak ifade vermek istediğini yazılı olarak Mahkemeye bildirdiği hâlde talebinin değerlendirilmediğini, tüm oturumlara SEGBİS aracılığı ile katılmak zorunda bırakıldığını, video konferans yöntemiyle sağlıklı bir savunma yapamadığını ileri sürmüştür.

43. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bireysel başvurusuna konu ettiği şikâyetleri derece mahkemesi önünde ileri sürmediği gibi ayrıntılı temyiz dilekçesinde de bu şikâyetlere yer vermediği belirtilerek bu durumun başvuru yollarının tüketilmesi bakımından dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Esas yönünden ise SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip olduğu, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir.

44. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun güvenlik nedeniyle duruşma salonuna sevkinin mümkün olmadığı, SEGBİS aracılığı ile duruşmalara katılan başvurucunun duruşma salonunda bulunan müdafii yardımıyla kendisini savunma ve delillere itiraz etme imkânı bulduğu, başvurucunun bu duruşmalarda SEGBİS aracılığı ile yargılamaya katılmasına bir itiraz ileri sürmediği gibi teknik aksaklıklar nedeniyle sağlıklı bir şekilde savunma yapamadığına ilişkin herhangi bir şikâyet de dile getirmediği ifade edilmiştir.

2. Değerlendirme

45. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları, adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

47. Başvurucunun kovuşturma aşamalarında sunduğu yazılı dilekçelerinde video konferans yöntemiyle kendisini sağlıklı bir şekilde savunamadığını beyan ederek duruşmalarda bizzat hazır bulunmak istediğine ilişkin talebini derece mahkemesine bildirdiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucunun bireysel başvuru konusu yaptığı şikâyetlerini öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürdüğü, böylece başvuru yollarını usulüne uygun olarak tükettiği değerlendirilmiştir.

48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

49. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan Çoban (aynı kararda bkz. §§ 72-104) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını da kapsadığını belirterek ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan Çoban, §§ 73, 74). Anayasa Mahkemesi anılan kararda sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit ederek bu müdahalenin Anayasa'nın 36. maddesini ihlal edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin ise kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir (Şehrivan Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).

50. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Şehrivan Çoban, §§ 89-95). Bu genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilikgereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan Çoban, §§ 89-93).

51. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından incelenmelidir. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).

52. Somut olayda başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 4/12/2004 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.

53. Başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebi, transfer esnasında kendisinin ve kamu görevlilerinin yaşamı yönünden risk oluşturduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Buna göre müdahalenin kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması, bunun yanı sıra gerek tutuklu kişinin gerekse tutukluya refakat edecek güvenlik görevlilerinin yaşamının ve vücut bütünlüğünün korunması amacını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.

54. Ölçülülük ilkesi açısından ilk olarak müdahalenin elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Somut olayda başvurucunun SEGBİS yoluyla duruşmaya katılımının sağlanmak istenmesinin amacı, Mahkemenin bulunduğu il ve ilçelerinde meydana gelen terör olayları nedeniyle duruşma salonuna transfer sırasında başvurucunun ve görevlilerin güvenliği açısından zorluk yaşanmamasıdır. Buna göre başvurucunun transferi nedeniyle oluşabilecek güvenlik kaygısı gibi meşru bir amaca ağırlık verilerek duruşmada hazır bulunma hakkına sınırlama getirilmesi anlaşılabilir bir durumdur. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin başvurucunun ve kamu görevlilerinin yaşam haklarının korunması amacına ulaşılması bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.

55. İkinci olarak müdahalenin gerekli olup olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük denetiminde gereklilik ölçütü, müdahalede bulunulurken en hafif aracın seçilmesi anlamına gelmektedir (Şehrivan Çoban, § 90). Gereklilik ölçütü yönünden duruşmada hazır bulunma hakkı ancak olayın koşullarının zorunlu kıldığı durumlarda sınırlanabilecektir (Şehrivan Çoban, § 91). Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Başvuru konusu olayda, Mahkemenin bulunduğu il ve ilçelerinde yargılamanın görüldüğü tarihlerde terör olaylarının yoğunlaştığı, kamuoyunda hendek olayları olarak bilinen terör olaylarının yaşandığı bu dönemde PKK tarafından bazı yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklara hendekler kazıp barikatlar kurmak, bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirmek suretiyle şehirlerin bir kısmında hâkimiyet kurulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Güvenlik görevlileri, bu hendeklerin kapatılmasını ve barikatların kaldırılmasını, böylelikle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmıştır (bkz.§ 39). Buna göre Mahkemenin başvurucunun duruşma salonuna transferinin güvenlik açısından sakıncalı olduğu yönündeki değerlendirmesinin temelsiz olduğu söylenemez. Dolayısıyla başvurucunun ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanması yönündeki müdahalenin gerekli olduğu derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulmuştur.

56. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği ölçülülük ilkesinin diğer bir unsuru olan orantılılık açısından gözönüne alınmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94). Terör örgütü üyeliği gibi nitelikli bir suçtan yargılanan ve değişik tarihlerde sunduğu yazılı dilekçeler ile duruşmalara bizzat katılmak istediğini ısrarla dile getiren başvurucu, yargılamanın tüm oturumlarına sesli ve görüntülü iletişim tekniği ile katılmıştır. Başvurucunun yokluğunda tanık dinlenmiş, mağdurun dinlenilmesinden vazgeçilmiş, Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmiş ve Mahkemece hüküm verilmiştir. Diğer bir ifadeyle esas hakkındaki mütalaanın okunduğu ve başvurucu hakkında hüküm verildiği yani esaslı işlemlerin yapıldığı tüm oturumlarda başvurucu duruşmada hazır bulunamamıştır. Buna göre terör örgütü üyeliği suçundan yargılanan başvurucunun esaslı işlemlerin yapıldığı oturumların hiçbirinde hazır bulundurulmaması yargılamanın adilliğine zarar vermiştir.

57. Kaldı ki sanığın duruşmada hazır edilmemesi, yargılamanın görüldüğü tarihlerde yürürlükte olan 5271 sayılı 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasının uygulanmasına ilişkin Yargıtay içtihatlarıyla da bağdaşmamaktadır. Zira anılan içtihatlarda sanığın esasa ilişkin işlemlerin yapıldığı oturumlara sanığın SEGBİS yolu ile duruşmaya katılmasının açık kabulüne bağlı olduğu ifade edilmiştir ( bkz. § 40).

58. Bu çerçevede başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmalarda hazır bulunma talebinin reddedilmesinin orantılı olmadığı sonucuna varılmıştır.

59. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Selahaddin MENTEŞ bu sonuca katılmamıştır.

B. Diğer İhlal İddiaları

60. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği ve yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönündeki diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

61. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

62. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi talebinde bulunmuştur.

63. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

64. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

65. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

66. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

67. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

68. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesine (E.2015/140, K.2015/248) GÖNDERİLMESİNE,

D. 257,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/9/2020 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Mahkemenin Sayın çoğunluğu tarafından başvurucunun adil yargılama kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkını ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki çoğunluk kararına belirtilen gerekçelerle katılmadım.

2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında ayrıntılı olarak özetlenmiştir. Başvurucu hakkında terör örgütüne üye olmak suçundan dolayı Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi’ne kamu davası açılmıştır. Mahkeme tensip tutanağında başvurucunun öncelikle mahkemede hazır edilmesini hazır edilmediği takdirde savunmanın SEGBİS sistemiyle alınmasına karar verilmiştir.

3. Başvurucuya iddianame ve tensip tutanağının 14/04/2015 tarihinde Van Ceza İnfaz Kurumu’na tebliğ edilmiştir. Başvurucu 05/05/2015 tarihli dilekçesinde kamera video gibi sesli görüntülü cihazlar karşısında kekelediğini heyecanlandığını bu nedenle mahkeme huzurunda ifade vermek isteğini talep etmiştir.

4. Yargılamanın 12/05/2015 tarihli celsede başvurucu infaz kurumunun SEGBİS odasında hazır bulundurulmuş ve duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılmıştır. Bu celsede savunmasını yapmış mahkemede bizzat hazır bulundurulma gibi bir talepte bulunmamıştır.

5. Mahkemece tanık beyanları da SEGBİS aracılığıyla alınmıştır.

6. Başvurucunun mahkemede hazır bulundurulması talebi üzerine mahkemece kolluğa yazı yazılmış kolluk tarafından “ülkemizde son zamanlarda yaşanan ve özellikle Van ve Hakkari illeri ile ilçelerinde daha şiddetli meydana gelen toplumsal olaylar ile araç ve işyeri yakma yol kesme mayınlama ve silahlı çatışma gibi terör olayları göz önüne alındığında başvurucunun Yüksekova ilçesine sevkinin güvenlik açısından sakıncalı olduğu” gerekçesiyle sevkinin yapılmadığı anlaşılmıştır.

7. Başvurucu duruşmalara SEGBİS aracılığıyla katılmış 15/06/2015 tarihli celsede de SEGBİS üzerinden esas hakkındaki savunmasını yapmıştır.

8. Başvurucu mahkemeye sunduğu dilekçelerle mahkemede hazır bulundurulmasını talep etmiş ise de savunmasını ve esas hakkındaki savunmasını SEGBİS üzerinden yapmıştır.

9. UYAP; teknolojik gelişmeleri kullanarak Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşların, adli ve idari tüm yargı veya yargı destek birimlerinin donanım veya yazılım olarak iç otomasyonunu benzer şekilde bilgi otomasyonun sistemlerini kurmuş kamu kurum ve kuruluşları ile dış entegrasyonu sağlayan bir bilişim sistemidir. Elektronik imza alt yapısına uygun olarak geliştirilmiş merkezi bir bilgi sistemi kurulmuş bu sistemde yargı ve yargı destek birimleri arasında fonksiyonel tam entegrasyon sağlanmıştır. Sistemde elektronik imza rolleri bulunan hâkim, savcı, avukat, zabıt kâtibi, vatandaş yetkileri çerçevesinde her türlü bilgi belge sisteme aktarmakta sistemde aktif ve güvenli işleyişi sağlamaktadır. Daha önce yazışma ve ara kararı gerektiren bilgi ve belgeler e devlet sisteminden güvenli olarak doğrudan temin edilebilmektedir.

10. UYAP ile ilgili kanuni alt yapı başta 5271 sayılı Kanun (CMK) olmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili bütün kanunlara ve yönetmeliklere düzenlemeler konularak sağlanmıştır. Bu bağlamda CMK’nın “Elektronik işlemler” kenar başlıklı 38/A maddesinde UYAP ile ilgili olarak (ayrıntılı hükümler içeren) şu düzenlemeye yer verilmiştir.

“(1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.

(2) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.

(3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.

(4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.

(5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir.

(6) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.

(7) Zorunlu nedenlerle fiziki olarak düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır ve gerektiğinde ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.

(8) Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanır ve mühürlenir.

(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.

(10) Yargı birimlerinin ihtiyaç duyduğu nüfus, tapu, adlî sicil kaydı gibi dış bilişim sistemlerinden UYAP vasıtasıyla temin edilen bilgi, belge ve kayıtlar, zorunlu olmadıkça ayrıca fiziki olarak istenilmez. UYAP’tan dış bilişim sistemlerine gönderilen bilgi ve belgeler ayrıca zorunlu olmadıkça fiziki ortamda gönderilmez.

(11) Ceza muhakemesi işlemlerinin UYAP’ta yapılmasına dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

11. CMK’nın 147. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendinde ise ifade alma ve sorgu işlemlerinde kaydında teknik imkanlardan yararlanılacağı hükmüne yer verilmiştir. Aynı kanunun 196. maddesinde de “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” kenar başlığı altında sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun ve savunmasının yapılabileceği belirtilmiştir.

12. SEGBİS ise sistemi ulusal ağı yargı sisteminde ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği bir bilişim sistemidir. SEGBİS teknik özellikleri ve donanımı itibariyle UYAP’ta görüntülü kayıt yapıldığı takdirde duruşma salonunun bir parçası olarak işlev görmektedir. Sistemde ifade alınırken SEGBİS ile duruşma salonuna bağlanan kişiler duruşma salonundakileri görmekte duruşmada yapılanları takip edebilmekte konuşulanları duyabilmektedir.

13. SEGBİS sistemine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek amacıyla çıkarılan ve 29/9/2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik’in 9. maddesinde görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması imkânın varlığı halinde kanunlardaki usul esaslar dairesinde soruşturma veya kovuşturma aşamasındaki yapılan her türlü işlemin SEGBİS ile kayda alınacağı belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin ceza infaz kurumunda bulunanlar başlığı altında ceza infaz kurumunda bulunan kişinin SEGBİS ile dinlenebileceği ve bu sistem ile duruşmaya katılabileceği düzenlenmiştir.

14. Öte yandan Anayasa’nın 141. maddesinde son fıkrasında “Davaların az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırması yargının görevidir.” denmektedir. Bunun bir yansıması olarak CMK’nın temel yaklaşımı duruşmanın tekliği (tek bir celsede tamamlanması) ilkesidir. UYAP ve SEGBİS sistemi teknik alt yapısı ve sağladığı imkanlar ile bilgi ve belgeye ulaşım kolaylığı göz önüne alındığında tümüyle bu sistemi sağlamaya yönelik olarak tasarlandığı söylenebilir. Dolayısıyla SEGBİS sistem olarak Anayasa’nın bu kuralına uygun ve kuralla öngörülen meşru amacı sağlamaya yönelik olarak işlemektedir.

15. Başvurucunun yargılandığı mahkemeye sunmuş olduğu dilekçelerde savunmasını mahkemede yapmak istediğini bildirmesine rağmen savunmasını ve esas hakkındaki savunmasını SEGBİS üzerinden yapmıştır. Bu celselerde hakları hatırlatılmış usulüne uygun SEGBİS aracılığıyla duruşmalara katılmıştır. Yüksekova AğırCeza Mahkemesi dava tarihi itibariyle güvenlik gerekçesiyle başvurucuyu duruşmada hazır edememiş ancak SEGBİS üzerinden usul kurallarına uyarak yargılama faaliyetini neticelendirmiştir. Bu yargılama Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşmiştir.

16. Bu açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımının sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum olmadığından sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

Üye

 Selahaddin MENTEŞ

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HÜSEYİN BARSAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/23924)

 

Karar Tarihi: 14/10/2020

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Hüseyin BARSAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/5/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, 1982 doğumlu olup bireysel başvuru tarihinde Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.

10. 26/8/2008 tarihinde Bitlis'in Mutki ilçesi İkizler köyü kırsalında PKK/KONGRA-GEL terör örgütü mensupları ile köy korucuları arasında silahlı çatışma çıkmıştır.

11. Olayla ilgili olarak Mutki Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında çatışma sırasında olay yerinden kaçtığı tespit edilen ve köy korucuları tarafından daha sonra yaralı olarak yakalanan A.Y. isimli örgüt üyesi olduğu düşünülen kişinin şüpheli sıfatıyla beyanına başvurulmuştur.

12. A.Y. 4/9/2008 tarihinde kollukta verdiği beyanında özetle 2008 yılının Temmuz ayında terör örgütünün Hakurk Kampı'ndan sekiz kişilik bir grupla Diyarbakır'a doğru yola çıktıklarını, daha sonra "Orhan (K) Hüseyin Barsak'ın [başvurucu] aralarında bulunduğu bir başka grubun kendilerine katıldığını", bu grupla birlikte bulundukları bölgeye köy korucularının yaklaşarak ateş etmeye başlaması üzerine korucular ile aralarında silahlı çatışma çıktığını, çatışmada başvurucunun koruculara tüfekle ateş ettiğini ve bazı korucuların vurulduğunu ifade etmiştir.

13. 9/3/2015 tarihli Savcılık sorgusunda ise A.Y. başvurucuyu tanımadığını ve başvurucunun çatışmaya katılan örgüt mensupları arasında yer almadığını ileri sürmüştür.

14. Öte yandan PKK terör örgütünden kaçarak daha önce güvenlik kuvvetlerine teslim olan ve örgüt üyesi olduğu düşünülen K.C. isimli kişi kendisine gösterilen fotoğraflar arasından başvurucunun fotoğrafını teşhis ederek başvurucunun 26/8/2008 tarihinde meydana gelen silahlı çatışmaya katılan örgüt mensupları arasında yer aldığını beyan etmiştir.

15. Soruşturma kapsamında başvurucunun başka bir suçun infazı kapsamında hükümlü bulunduğu Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna müzekkere yazılarak Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile ifadesinin alınması için başvurucunun SEGBİS odasında hazır edilmesi istenmiştir. Başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu idaresine ibraz ettiği dilekçede ses ve görüntü aktarımı suretiyle ifade vermeyi kabul etmediğini belirtmesi üzerine başvurucunun ifadesi talimat yolu ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca alınmıştır.

16. Başvurucu 18/3/2015 tarihli Savcılık sorgusunda özetle olayla hiçbir ilgisinin olmadığını, isimleri söylenen örgüt mensuplarını tanımadığını, örgüte ne zaman katıldığını hatırlamadığını, örgüt içindeki rolünün doktor olduğunu, sadece doktorluk yaptığını ve kod adı kullanmadığını ileri sürmüştür.

17. Soruşturmanın tamamlanmasının ardından Mutki Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan fezleke Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) gönderilmiştir.

18. Başsavcılığın 31/7/2015 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarından kamu davası açılmıştır.

19. İddianamede PKK terör örgütü mensuplarının 26/8/2008 tarihinde baskın yapmak amacıyla Mutki ilçesine geldikleri, burada yaşanan silahlı çatışmada başvurucunun güvenlik güçlerine karşı "Kalaşnikof marka silah ve el bombası kullanmak suretiyle aktif rol aldığı" iddialarına yer verilmiştir.

20. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılamanın 14/8/2015 tarihli tensip incelemesinde ilk duruşmanın 24/11/2015 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir. Başvurucunun hükümlü bulunduğu Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumuna Mahkemece müzekkere yazılarak SEGBİS aracılığı ile savunmasının alınması için başvurucunun duruşma tarihinde SEGBİS odasında hazır edilmesi istenmiştir.

21. 24/11/2015 tarihli Duruşma Tutanağı'na göre Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunca Mahkemeye gönderilen yazıda başvurucunun 29/8/2015 tarihinde Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiş olması nedeniyle duruşma tarihinde SEGBİS odasında hazır edilemeyeceğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.

22. Mahkeme, başvurucunun müdafiinin hazır bulunduğu 24/11/2015 tarihli ilk oturumda tanık K.C. ile ses ve görüntü aktarımı suretiyle bağlantı kurarak tanığın beyanını almıştır. K.C. beyanında özetle Hüseyin Barsak (başvurucu) isimli birini tanımadığını, kod adını Orhan olarak bildiği, sağlıkçı olduğunu ve hakkında doktor dendiğini duyduğu şahsın olay tarihinde kaçan örgüt mensuplarından biri olduğunu ifade etmiştir.

23. Mahkeme duruşmayı 3/3/2016 tarihine ertelemiş ve başvurucunun sevk edildiği Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna müzekkere yazarak başvurucunun duruşma tarihinde SEGBİS odasında hazır edilmesini istemiştir.

24. Başvurucu 3/3/2016 tarihli duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılmıştır. Başvurucu; tercüman aracılığı ile yaptığı savunmasında haklarını ve suçlamayı anladığını, SEGBİS ile ifade vermeyeceğini, duruşma salonunda hazır bulundurulduğu takdirde ifade vereceğini beyan etmiştir.

25. 3/3/2016 tarihli Duruşma Tutanağı'na göre Mahkemece video konferans yöntemi ile duruşmaya devam edilmesi üzerine başvurucunun "(...) mahkemeye gelmeden beyanda bulunmayacağım." şeklindeki ifadeleri nedeniyle SEGBİS'in kapatılarak duruşmaya başvurucunun yokluğunda devam edildiği anlaşılmaktadır.

26. Mahkeme 3/3/2016 tarihli duruşmada SEGBİS aracılığı ile tanık A.Y.yi dinlemiştir. A.Y. beyanında özetle dava konusu olay nedeniyle kendisinin de yargılanıp ceza aldığını, başvurucunun olay tarihinde olay yerinde bulunan örgüt mensuplarından biri olmadığını, kollukta aksi yönde verdiği ifadeyi kabul etmediğini, nitekim söz konusu ifadenin kolluk görevlilerince hazırlandığını, kendisinin de bu ifadeyi imzaladığını belirtmiştir.

27. Mahkeme duruşmayı 14/4/2016 tarihine erteleyerek duruşma tarihinde başvurucunun duruşma salonunda hazır edilmesi için başvurucunun sevk edildiği Bolu F Tipi Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) müzekkere yazmıştır.

28. Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığınca Ceza İnfaz Kurumuna hitaben gönderilen 22/3/2016 tarihli yazıda "PKK terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde adam kaçırma ve propaganda amaçlı yol kesme eylemleri ile yol güzergahları üzerinde patlayıcı madde düzeneği yerleştirmek suretiyle icra ettiği bombalı eylemlerini son zamanlarda artırdığı" belirtilerek başvurucunun mahkeme salonuna transferinin güvenlik açısından riskli olduğu bildirilmiştir. Bunun üzerine Ceza İnfaz Kurumunca Mahkemeye gönderilen aynı tarihli yazıda güvenlik sorunu nedeniyle başvurucunun duruşma salonuna transfer edilemeyeceği, duruşma tarihinde Ceza İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır edileceği belirtilmiştir.

29. Başvurucu 13/4/2016 tarihli dilekçesinde SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğini Ceza İnfaz Kurumu idaresine bildirmiştir. Başvurucu, dilekçesinde mahkeme salonunda bizzat hazır bulunarak savunma yapmasının kanuni hakkı olduğunu belirterek duruşmaya katılmasını engellemek amacıyla farklı infaz kurumlarına sevk edildiğini ileri sürmüştür.

30. 14/4/2016 tarihli celsede başvurucunun duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuş, başka bir işlem yapılmaksızın duruşma 12/5/2016 tarihine ertelenmiştir. Mahkemece 12/5/2016 tarihinde yapılması öngörülen duruşmada başvurucunun öncelikle mahkeme salonunda hazır edilmesine, bunun mümkün olmaması hâlinde ise SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmasına karar verilmiştir.

31. Başvurucunun duruşma tarihinde mahkeme salonunda hazır edilmesine ilişkin ara kararı üzerine Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığınca Ceza İnfaz Kurumuna hitaben gönderilen 27/4/2016 tarihli yazıda güvenlik açısından riskli olacağı gerekçesiyle başvurucunun transfer edilemeyeceği bildirilmiştir. Bu kapsamda Ceza İnfaz Kurumunca Mahkemeye gönderilen aynı tarihli yazıda başvurucunun transfer edilemeyeceği, bunun yerine duruşma tarihinde SEGBİS odasında hazır edileceği belirtilmiştir.

32. 12/5/2016 tarihli celsede başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmayacağına ilişkin dilekçesi okunmuştur. Bu celsede Savcılık makamı esas hakkındaki mütalaasını Mahkemeye sunmuştur. Mahkemece duruşma 31/5/2016 tarihinde ertelenerek başvurucunun ertelenen duruşma tarihinde öncelikle transferinin sağlanmaya çalışılmasına, bunun mümkün olmaması hâlinde ise Ceza İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır edilmesine karar verilmiştir.

33. Başvurucunun transfer edilmesinin güvenlik açısından riskli olduğunun Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığınca bildirilmesi üzerine Ceza İnfaz Kurumu tarafından Mahkemeye gönderilen 25/5/2016 tarihli yazıda başvurucunun mahkeme salonuna transfer edilemeyeceği, bunun yerine duruşma tarihinde Ceza İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır edileceği ifade edilmiştir.

34. 31/5/2016 tarihli son celsede başvurucunun ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuştur. Duruşma Tutanağı'na göre Savcılık mütalaasının başvurucuya celse arasında tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.

35. Mahkeme 31/5/2016 tarihli kararıyla, yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kişiyi kasten öldürme suçundan başvurucunun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması ve el değiştirilmesi suçundan beraatine, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan açılan davanın reddine hükmetmiştir.

36. Kararda; başvurucunun öncelikle mahkeme salonunda hazır edilmesinin sağlanmaya çalışıldığı ancak güvenli olmadığından başvurucunun mahkeme salonuna transfer edilemediği, başvurucuya ses ve görüntü aktarımı suretiyle savunma yapma olanağı sunulduğu hâlde başvurucunun bu yöntemle savunma yapmayı kabul etmemesi nedeniyle susma hakkını kullandığının değerlendirildiği belirtilmiştir.

37. Başvurucu, kovuşturmanın tüm aşamalarında ısrarla Mahkemeye getirtilmesini ve duruşmada hazır bulundurulmasını talep ettiği hâlde bu talebinin karşılanmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını, atılı suçları işlediğine dair geçerli delil bulunmadığını ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir.

38. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 31/1/2017 tarihli kararı ile hüküm düzeltilerek onanmıştır.

39. Başvurucu 3/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

40. Öte yandan başvuruya konu şikâyetin değerlendirilmesi bakımından ülkemizde özellikle 2015 yılı Haziran ayı itibarıyla yoğunlaşan terör saldırılarına ilişkin bazı bilgilere yer verilmesi uygun görülmüştür.

41. Anayasa Mahkemesi Gülser Yıldırım (2) ([GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 7-33) kararında silahlı bir terör örgütü olan PKK'nın 2015 yılının Haziran ayından itibaren yoğunlaşan ve kamuoyunda hendek olayları olarak bilinen terör saldırılarına ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Bahsi geçen tarihlerde PKK tarafından Şırnak il merkezi ile Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinde, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde, Diyarbakır'ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçelerinde, Mardin'in Dargeçit, Nusaybin ve Derik ilçelerinde, Muş'un Varto ilçesinde cadde ve sokaklara hendekler kazılıp barikatlar kurularak ve bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirilerek teröristler tarafından bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet sağlanmaya çalışılmıştır. Güvenlik güçleri, hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması suretiyle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmış ve teröristlerle çatışmaya girmiştir. Aylarca devam eden bu operasyon ve çatışmalar sırasında yaklaşık 200 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş, tonlarca bomba ve patlayıcı imha edilmiştir (Gülser Yıldırım (2), § 29).

IV. İLGİLİ HUKUK

42. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38-60.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

43. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

44. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

45. Başvurucu; SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının savunma hakkını kısıtlaması nedeniyle bu şekilde duruşmaya katılmayı reddettiğini, ilgili mevzuat hükümlerine göre mahkeme salonunda bizzat hazır bulundurulması gerektiği hâlde hiçbir duruşmaya katılamadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

46. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir.

47. Görüşte, başvurucunun terör örgütü üyeliği ve kasten öldürme suçlarından yargılandığına ve suçlamaların niteliği dikkate alındığında, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, yaşama hakkı ile mağdurların ve tanıkların özgürlüklerinin ve güvenliklerinin korunması hususlarının sanığın SEGBİS yoluyla duruşmalara katılmasını gerekli kıldığına dikkat çekilmiş; muhtemel bir transferin başvurucunun hapisten kaçma riskini veya bizzat kendisine yönelik misilleme ihtimalini artırabileceği belirtilmiştir.

48. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun transferi sırasında güvenlik sorunu yaşanabileceği gözetilerek duruşmalara SEGBİS bağlantısı kurulmak suretiyle katılımının kararlaştırıldığı, SEGBİS ile duruşmalara katılmayı reddetmesi nedeniyle başvurucunun yokluğunda fakat müdafiinin katılımıyla yargılamanın sürdürüldüğü, bu şekildeki bir yargılamanın adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırılık teşkil etmediği belirtilmiştir.

49. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında sadece istisnai durumlarda SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılması gerekirken bunun genel bir kural hâline getirildiğini, bu uygulamanın hakkaniyete aykırı olduğunu, güvenlik gerekçesiyle duruşma salonuna transfer edilemediğine ilişkin gerekçenin ise soyut bir gerekçeden ibaret olduğunu, devletin gerekli güvenlik önlemini alarak savunma hakkını kullanmasına imkân tanıması gerektiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

50. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

51. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

52. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

53. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan Çoban (aynı kararda bkz. §§ 72-104) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını da kapsadığını belirterek ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan Çoban, §§ 73, 74). Anayasa Mahkemesi anılan kararda sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit ederek bu müdahalenin Anayasa'nın 36. maddesini ihlal edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin ise kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir (Şehrivan Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).

54. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Şehrivan Çoban, §§ 89-95). Bu genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilikgereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan Çoban, §§ 89-93).

55. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından incelenmelidir. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).

56. Somut olayda, başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 4/12/2004 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.

57. Başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebi, transfer esnasında kendisinin ve kamu görevlilerinin yaşamı yönünden risk oluşturduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Buna göre müdahalenin kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması, bunun yanı sıra gerek tutuklu kişinin gerekse tutukluya refakat edecek güvenlik görevlilerinin yaşamının ve vücut bütünlüğünün korunması amacını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.

58. Ölçülülük ilkesi açısından ilk olarak müdahalenin elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Somut olayda başvurucunun SEGBİS yoluyla duruşmaya katılımının sağlanmak istenmesinin amacı Mahkemenin bulunduğu il merkezinde ve çevresinde meydana gelen terör olayları nedeniyle duruşma salonuna transfer sırasında başvurucunun ve görevlilerin güvenliği açısından zorluk yaşanmaması ve makul sürede yargılama yapılmasıdır. Buna göre başvurucunun transferi nedeniyle oluşabilecek güvenlik kaygısı ve yargılamanın uzun sürmemesi gibi meşru amaçlara ağırlık verilerek duruşmada hazır bulunma hakkına sınırlama getirilmesi anlaşılabilir bir durumdur. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin başvurucunun ve kamu görevlilerinin yaşam haklarının korunması ve makul süre yargılama yapılması amaçlarına ulaşılması bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.

59. İkinci olarak müdahalenin gerekli olup olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük denetiminde gereklilik ölçütü, müdahalede bulunulurken en hafif aracın seçilmesi anlamına gelmektedir (Şehrivan Çoban, § 90). Gereklilik ölçütü yönünden duruşmada hazır bulunma hakkı ancak olayın koşullarının zorunlu kıldığı durumlarda sınırlanabilecektir (Şehrivan Çoban, § 91). Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Başvuru konusu olayda, Mahkemenin bulunduğu il ve ilçelerinde yargılamanın görüldüğü tarihlerde terör olaylarının yoğunlaştığı, kamuoyunda hendek olayları olarak bilinen terör olaylarının yaşandığı bu dönemde PKK tarafından bazı yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklara hendekler kazıp barikatlar kurmak, bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirmek suretiyle şehirlerin bir kısmında hâkimiyet kurulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Güvenlik görevlileri, bu hendeklerin kapatılmasını ve barikatların kaldırılmasını, böylelikle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmıştır (bkz.§ 41). Buna göre Mahkemece başvurucunun duruşma salonuna transferinin güvenlik açısından sakıncalı olduğu yönünde yapılan değerlendirmenin temelsiz olduğu söylenemez. Dolayısıyla başvurucunun ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanması yönündeki müdahalenin gerekli olduğu derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulmuştur.

60. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği ölçülülük ilkesinin diğer bir unsuru olan orantılılık açısından gözönüne alınmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94). Terör örgütü üyeliği gibi nitelikli bir suçtan yargılanan ve değişik tarihlerde sunduğu yazılı dilekçeler ile duruşmalara bizzat katılmak istediğini ısrarla dile getiren başvurucu, yargılamanın tüm oturumlarına sesli ve görüntülü iletişim tekniği ile katılmıştır.Başvurucunun yokluğunda tanık dinlenmiş, Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmiş ve Mahkemece hüküm verilmiştir. Diğer bir ifadeyle Mahkeme esas hakkındaki mütalaanın okunduğu ve başvurucu hakkında hüküm verildiği yani esaslı işlemlerin yapıldığı oturumlara başvurucunun katılma taleplerini reddetmiştir. Buna göre terör örgütü üyeliği suçundan yargılanan başvurucunun esaslı işlemlerin yapıldığı oturumların hiçbirinde hazır bulundurulmaması yargılamanın adilliğine zarar vermiştir.

61. Bu çerçevede başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmalarda hazır bulunma talebinin reddedilmesinin orantılı olmadığı sonucuna varılmıştır.

62. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Hicabi DURSUN ve Selahaddin MENTEŞ bu sonuca katılmamışlardır.

C. Diğer İhlal İddiaları

63. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönündeki diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

64. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

65. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

66. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

67. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

68. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).

69. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

70. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

71. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Hicabi DURSUN ve Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2015/354, K.2016/324) GÖNDERİLMESİNE,

D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/10/2020 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

Ceza davasında sanık olan başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebinin reddedilmesi ve duruşmaya ses ve görüntü aktarımı suretiyle katılımının sağlanmak istenmesi bireysel başvurunun konusunu oluşturmaktadır.

Bu konu ile ilgili olarak mahkememizin daha önce verdiği 06/02/2020 tarihli ve 2017/38372 numaralı bireysel başvuru (Emrah Yayla Başvurusu) kararında yazdığım karşıoy gerekçeleri: bu başvuru için de aynen geçerlidir. Anılan gerekçelerle çoğunluk görüşüne katılmadım.

 

 

 

 

Üye

 Hicabi DURSUN

 

 

 

 

KARŞIOY

1. Mahkemenin Sayın çoğunluğu tarafından başvurucunun adil yargılama kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkını ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki çoğunluk kararına belirtilen gerekçelerle katılmadım.

2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında ayrıntılı olarak özetlenmiştir. Başvurucu hakkında; devletin birliğine ülke bütünlüğünü bozma, kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeni ile öldürme, 6136 sayılı suçundan dolayı Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi’ne kamu davası açılmıştır.

3. Mahkeme tensip tutanağında başvurucunun savunmasının SEGBİS sistemiyle alınmasına karar verilmiştir.

4. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun sevk edildiği Rize L Tipi Ceza İnfaz Kurumunda savunmasının alınması amacıyla SEGBİS odasında hazır edilmesi istenmiştir. Başvurucu tercüman aracılığıyla yaptığı savunmada suçlamayı ve haklarını anladığını SEGBİS ile ifade vermeyeceğini ifade etmiştir. Başvurucu mahkemeye gelmeden beyanda bulunmayacağını belirttiğinden başvurucunun yokluğunda duruşmaya devam edilmiştir.

5. Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığınca Ceza İnfaz Kurumuna hitaben gönderilen yazıda PKK terör örgütünün eylemlerini son zamanlarda arttığı belirtilerek sanığın mahkeme salonuna transferine riskli olacağını belirtmiştir.

6. 12/05/2016 tarihli celsede Cumhuriyet Savcılığı esas hakkındaki mütalaa başvurucuya ve müdafisine tebliğ edilmiştir.

7. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince; başvurucunun öncelikle mahkeme salonunda hazır edilmesinin sağlanmaya çalışıldığı ancak güvenlik nedeniyle başvurucunun mahkeme salonunda hazır edilemediği savunmasını yapması amacıyla kendisine ses ve görüntü aktarımı suretiyle savunma yapma imkanı sunulduğu buna rağmen başvurucu savunma yapmayınca susma hakkını kullandığı kabul edilmiştir.

8. Mahkemece tanık beyanları da SEGBİS aracılığıyla alınmıştır.

9. Başvurucunun mahkemede hazır bulundurulma talebine ilişkin; Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince duruşmaya transferi için kolluğa yazı yazılmış kolluk tarafından “PKK terör örgütünün doğu ve güneydoğu bölgelerinde adam kaçırma ve propaganda amaçlı yol kesme eylemleri ile yol güzergahları üzerinde patlayıcı madde düzeneği yerleştirme suretiyle icra ettiği bombalı eylemlerini son zamanlarda artırdığı” gerekçesiyle sanığın sevkinin güvenlik açısından riskte olduğu bu nedenle transfer edilemeyeceği belirtilmiştir.

10. Mahkeme duruşmayı 03/03/2016 tarihine ertelemiş, başvurucu SEGBİS üzerinden duruşma tarihinde esas hakkındaki savunması yapılmak üzere hazır edilmiştir.

11. UYAP; teknolojik gelişmeleri kullanarak Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşların, adli ve idari tüm yargı veya yargı destek birimlerinin donanım veya yazılım olarak iç otomasyonunu benzer şekilde bilgi otomasyonun sistemlerini kurmuş kamu kurum ve kuruluşları ile dış entegrasyonu sağlayan bir bilişim sistemidir. Elektronik imza alt yapısına uygun olarak geliştirilmiş merkezi bir bilgi sistemi kurulmuş bu sistemde yargı ve yargı destek birimleri arasında fonksiyonel tam entegrasyon sağlanmıştır. Sistemde elektronik imza rolleri bulunan hâkim, savcı, avukat, zabıt kâtibi, vatandaş yetkileri çerçevesinde her türlü bilgi belge sisteme aktarmakta sistemde aktif ve güvenli işleyişi sağlamaktadır. Daha önce yazışma ve ara kararı gerektiren bilgi ve belgeler e devlet sisteminden güvenli olarak doğrudan temin edilebilmektedir.

12. UYAP ile ilgili kanuni alt yapı başta 5271 sayılı Kanun (CMK) olmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili bütün kanunlara ve yönetmeliklere düzenlemeler konularak sağlanmıştır. Bu bağlamda CMK’nın “Elektronik işlemler” kenar başlıklı 38/A maddesinde UYAP ile ilgili olarak (ayrıntılı hükümler içeren) şu düzenlemeye yer verilmiştir.

“(1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.

(2) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.

(3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.

(4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.

(5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir.

(6) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.

(7) Zorunlu nedenlerle fiziki olarak düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır ve gerektiğinde ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.

(8) Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanır ve mühürlenir.

(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.

(10) Yargı birimlerinin ihtiyaç duyduğu nüfus, tapu, adlî sicil kaydı gibi dış bilişim sistemlerinden UYAP vasıtasıyla temin edilen bilgi, belge ve kayıtlar, zorunlu olmadıkça ayrıca fiziki olarak istenilmez. UYAP’tan dış bilişim sistemlerine gönderilen bilgi ve belgeler ayrıca zorunlu olmadıkça fiziki ortamda gönderilmez.

(11) Ceza muhakemesi işlemlerinin UYAP’ta yapılmasına dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

13. CMK’nın 147. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendinde ise ifade alma ve sorgu işlemlerinde kaydında teknik imkanlardan yararlanılacağı hükmüne yer verilmiştir. Aynı kanunun 196. maddesinde de “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” kenar başlığı altında sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun ve savunmasının yapılabileceği belirtilmiştir.

14. SEGBİS sistemi ulusal ağı yargı sisteminde ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği bir bilişim sistemidir. SEGBİS teknik özellikleri ve donanımı itibariyle UYAP’ta görüntülü kayıt yapıldığı takdirde duruşma salonunun bir parçası olarak işlev görmektedir. Sistemde ifade alınırken SEGBİS ile duruşma salonuna bağlanan kişiler duruşma salonundakileri görmekte duruşmada yapılanları takip edebilmekte konuşulanları duyabilmektedir.

15. SEGBİS sistemine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek amacıyla çıkarılan ve 29/9/2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik’in 9. maddesinde görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması imkânın varlığı halinde kanunlardaki usul esaslar dairesinde soruşturma veya kovuşturma aşamasındaki yapılan her türlü işlemin SEGBİS ile kayda alınacağı belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin ceza infaz kurumunda bulunanlar başlığı altında ceza infaz kurumunda bulunan kişinin SEGBİS ile dinlenebileceği ve bu sistem ile duruşmaya katılabileceği düzenlenmiştir.

16. Öte yandan Anayasa’nın 141. maddesinde son fıkrasında “Davaların az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırması yargının görevidir.” denmektedir. Bunun bir yansıması olarak CMK’nın temel yaklaşımı duruşmanın tekliği (tek bir celsede tamamlanması) ilkesidir. UYAP ve SEGBİS sistemi teknik alt yapısı ve sağladığı imkanlar ile bilgi ve belgeye ulaşım kolaylığı göz önüne alındığında tümüyle bu sistemi sağlamaya yönelik olarak tasarlandığı söylenebilir. Dolayısıyla SEGBİS sistem olarak Anayasa’nın bu kuralına uygun ve kuralla öngörülen meşru amacı sağlamaya yönelik olarak işlemektedir.

17. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımın sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum değildir.

18. Bitlis ağır ceza mahkemesince başvurucunun duruşmada hazır edilmesi için ilgili birimlerle yazışmalar yapılmıştır. Başvurucunun güvenlik nedeniyle duruşma salonuna transfer edilemediği anlaşılmıştır. Mahkeme başvurucunun SEGBİS odasında hazır edilerek savunma yapma imkânı tanımıştır. Buna rağmen başvurucu savunmasını yapmamıştır. Güvenlik nedeniyle duruşma salonunda hazır edilemeyeceği belirlenmesine rağmen başvurucu SEGBİS sistemi üzerinden hazır edilmesine rağmen savunma yapmadığı için susma hakkını kullandığı mahkeme tarafından kabul edilmiştir. Mütalaa ve iddianame usulüne uygun olarak başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu ısrarla SEGBİS üzerinden savunmasını ve esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarını sunmayacağını ifade etmiştir.

19. Başvurucunun hukuki durumu Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi tarafından CMK daki sanığa ait olan haklardan ‘susma hakkı’nı kullanması olarak değerlendirilmiştir. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince SEGBİS üzerinden usul kurallarına uyarak yargılama faaliyetini neticelendirmiştir. Bu yargılama Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşmiştir.

20. Bu açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımının sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum olmadığından sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

Üye

Selahaddin MENTEŞ

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RAMAZAN YILDIRIM BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/21960)

 

Karar Tarihi: 3/11/2020

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Ramazan YILDIRIM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/4/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca adil yargılanma hakkı dışındaki iddialar ile adil yargılanma hakkı kapsamında tercümandan ve müdafi yardımından yararlanma haklarının ihlal edildiği iddiaları yönünden kabul edilemezlik kararı verilmiş, başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamında duruşmada hazır bulunma hakkına ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. PKK/KONGRA-GEL terör örgütü mensuplarının Bingöl il merkezinde eylem hazırlığında olduğuna dair istihbarata dayalı bilgi elde edilmesi üzerine terör örgütünün kırsal alanda faaliyet gösteren mensupları ile şehirdeki üyeleri arasında bağlantı kurduğundan şüphelenilen M.S.İ., örgütün faaliyetlerinin deşifre edilmesi amacıyla takibe alınmıştır.

10. 30/11/2011 tarihinde M.S.İ.nin ticari bir araçla Bingöl il merkezinde seyir hâlinde olduğunun öğrenilmesi üzerine söz konusu araç aynı tarihte kolluk görevlilerince durdurulmuş ve araçta bulunan, silahlı olduklarından şüphelenilen kişiler zor kullanılarak araçtan indirilmiştir. M.S.İ. ile birlikte aynı araçta bulundukları anlaşılan başvurucu ve şüpheliler C.B. ve F.A.T.nin üst aramaları yapılmıştır. Yapılan aramada başvurucunun üzerinde bir adet silah, el bombası, tabanca şarjörü, çok sayıda mermi, A.A. adına düzenlenmiş sahte kimlik kartı ile araçta mühimmat yüklü bir valiz ele geçirilmiştir.

11. Olayla ilgili olarak Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır.

12. Başvurucu, soruşturma kapsamında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, silahlı terör örgütüne üye olma ve nitelikli yağma suçlarından 30/11/2011 tarihinde gözaltına alınmış; 5/12/2011 tarihinde tutuklanarak Bingöl M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir.

13. Başvurucu 5/12/2011 tarihinde müdafiinin de hazır bulunmasıyla Savcılıkta verdiği ifadede daha önce kollukta verdiği ifadeyi tekrar ettiğini belirtmiş; buna ek olarak PKK terör örgütünün Erzurum'daki yapılanması hakkında bazı bilgiler vermiştir. Başvurucu, kendisine yöneltilen diğer suçlamalarla ilgili olarak ise susma hakkını kullanmıştır.

14. Soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla beyanına başvurulan M.S.İ. susma hakkını kullanırken diğer şüphelilerden C.B., PKK terör örgütünün faaliyetlerine ilişkin olarak Savcılıkta ayrıntılı açıklamalarda bulunmuştur. C.B. müdafiinin de hazır bulunduğu ifadesinde özetle 1/10/2011 tarihinde Bingöl'ün Çeltiksuyu köyü sınırlarında yapımı devam eden havaalanı şantiyesine PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen saldırıyı kendisinin planladığını, bu saldırıyı başvurucu ile birlikte gerçekleştirdiklerini beyan etmiştir.

15. Soruşturma sonucunda düzenlenen 6/2/2012 tarihli fezleke, yetkili ve görevli mahkemede dava açılması amacıyla Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK mülga 250. madde ile yetkili) (Başsavcılık) gönderilmiştir.

16. Başsavcılığın 28/3/2012 tarihli iddianamesi ile başvurucunun da aralarında yer aldığı şüpheliler hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, silahlı terör örgütüne üye olma, kamu görevlisini öldürmeye teşebbüs ve sair suçlardan kamu davası açılmıştır.

17. İddianamede başvurucunun 5/8/2011, 19/8/2011, 21/9/2011 ve 1/10/2011 tarihlerinde Bingöl'de PKK terör örgütü mensuplarınca kolluk görevlilerine karşı düzenlenen saldırı, patlayıcı madde atma, hava alanı şantiyesi basarak işçileri alıkoyma, kara yoluna patlayıcı madde döşeme gibi çok sayıda eylemde yer aldığı iddia edilmiştir.

18. Öte yandan başvurucu 20/3/2012 tarihinde asayiş ve güvenlik nedeniyle Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.

19. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile yetkili) E.2012/197 sayılı dosyası üzerinden görülen yargılamanın ilk oturumu 18/7/2012 tarihinde yapılmıştır. Duruşma tutanağına göre başvurucu, duruşmada hazır bulunarak kendisine yöneltilen sorulara Kürtçe açıklamalarda bulunmuş; PKK terör örgütü lehine slogan atması üzerine duruşma salonundan çıkarılmıştır. Bu duruşmada başvurucuya ve huzurda bulunan diğer sanıklara iddianame okunmuş ve atılı suçlar anlatılmıştır. Başvurucunun müdafii bulunmadığından savunması alınamamış ve oturum 24/1/2013 tarihine ertelenmiştir.

20. Duruşmanın 24/1/2013 tarihli oturumunda duruşma salonunda hazır bulundurulan başvurucuya savunması sorulmuştur. Başvurucu, müdafii eşliğinde Kürtçe olarak savunma yapmayı tercih etmiştir. 24/1/2013 tarihli duruşma tutanağına göre başvurucunun soruşturma aşamasında Türkçe savunma yaptığı, dolayısıyla Türkçe bildiği gözetilerek savunmasını Türkçe yapması yönünde başvurucu uyarılmış, başvurucu ise Kürtçe cevap vermiştir. Tutanakta; dosya içinde yer alan tanık beyanlarının, yer gösterme tutanaklarının, ekspertiz raporlarının, fotoğraf teşhis tutanaklarının, müşteki beyanlarının, Olay Yeri Görgü ve Tespit Tutanaklarının, müşterek sanık beyanlarının, doktor raporlarının ve diğer belgelerin ayrı ayrı başvurucuya okunarak başvurucunun beyanının sorulduğu, başvurucunun ise Kürtçe açıklamada bulunmayı sürdürdüğü ifade edilmiştir.

21. Başvurucu, duruşmanın takip eden 28/3/2013, 12/9/2013, 7/11/2013 ve 16/1/2014 tarihli oturumlarında hazır bulundurulmuştur. Duruşma tutanaklarından bu oturumlarda mağdur beyanlarının okunduğu, başvurucunun bu beyanlara karşı kendisine yöneltilen tüm sorulara Kürtçe cevap verdiği anlaşılmaktadır. 16/1/2014 tarihli duruşma tutanağında; başvurucunun diğer sanıklarla birlikte duruşma salonundan çıkmaya çalıştığı, buna izin verilmemesi üzerine kolluk görevlileriyle fiziksel temas kurarak zorla çıkmak istediği, bu sırada slogan atması üzerine duruşma salonundan çıkarıldığı belirtilmiştir.

22. Öte yandan 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) mülga 250. maddesiyle görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/3/2014 tarihli kararı ile dosya Bingöl Ağır Ceza Mahkemesine (Mahkeme) devredilmiştir.

23. Mahkemenin E.2014/145 sayılı dosyasına kaydedilen yargılamanın 20/3/2014 tarihli tensip incelemesinde duruşmanın 13/5/2014 tarihine yapılmasına ve başvurucunun tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumuna müzekkere yazılarak duruşma tarihinde Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmasına karar verilmiştir.

24. Tensip zaptı başvurucuya, tutuklu bulunduğu Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Mahkemeye gönderdiği 12/5/2014 tarihli dilekçesinde dosyada çok sayıda müşteki olduğunu, dosyanın niteliği gözönüne alındığında duruşmanın video konferans yöntemiyle yapılmasının sağlıklı olamayacağını, bu durumun savunma sırasında kendisini de olumsuz etkileyeceğini belirterek SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmayacağını, duruşma salonunda hazır bulunmak istediğini belirtmiştir.

25. Duruşmanın 13/5/2014 tarihli oturumunda başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuştur. Mahkemece başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebine ilişkin herhangi bir değerlendirmede bulunulmadan duruşma 5/8/2014 tarihine ertelenmiştir.

26. 5/8/2014 tarihli duruşmada başvurucunun tutuklu bulunduğu Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ile video konferans bağlantısı kurulmuştur. Bu bağlantıda infaz kurumu idaresince başvurucunun SEGBİS ile duruşmaya katılmak istemediği bildirilmiştir. Mahkeme, duruşmayı 23/10/2014 tarihine ertelemiş ve duruşma tarihinde başvurucunun yine SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmasına karar vermiştir.

27. Başvurucu Mahkemeye hitaben gönderdiği dilekçede video konferans yöntemiyle duruşma yapılmasının savunma hakkını ihlal ettiğini ileri sürerek duruşmada bizzat hazır bulundurulmasını talep etmiştir.

28. 23/10/2014 tarihli oturumda başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuştur. Mahkemece başvurucunun talebi hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmaksızın duruşma 16/12/2014 tarihine ertelenmiştir.

29. Mahkeme 20/11/2014 tarihli ara kararında başvurucunun duruşma salonunda savunma yapma talebini 5271 sayılı Kanun'un 196. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca video konferans yöntemiyle duruşma yapılmasının mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle reddetmiştir.

30. Başvurucu 16/12/2014 tarihinde Mahkemeye dilekçe göndererek video konferans yöntemiyle duruşma yapılmasının mahkeme bütünlüğünü bozduğunu ileri sürmüş ve duruşmada hazır bulundurulmasına ilişkin talebini yinelemiştir.

31. Başvurucunun ve müdafiinin hazır bulunmadıkları 16/12/2014 tarihli oturumda dosya mütalaa için Savcılık makamına tevdi edilmiş, bu nedenle duruşma 29/1/2015 tarihine ertelenmiştir.

32. Başvurucu Mahkemeye gönderdiği 29/1/2015 tarihli dilekçesinde video konferans yöntemiyle yürütülen bir yargılamanın objektif bir kararla sonuçlanmasının mümkün olmadığını ileri sürmüş ve duruşmada hazır bulundurulmayı talep etmiştir.

33. 29/1/2015 tarihli oturumda başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuştur. Başvurucu ve müdafiinin hazır bulunmadığı bu oturumda Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasını Mahkemeye sunmuştur. Duruşma tutanağından mütalaanın başvurucuya ve müdafiine tebliğ edilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

34. Mahkeme, mütalaaya karşı beyanlarının ve savunmasının alınabilmesi için başvurucunun gerekirse zor kullanılmak suretiyle SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmasına karar vererek duruşmayı 5/3/2015 tarihine ertelemiştir.

35. Başvurucu 5/3/2015 tarihli dilekçesinde yargılamanın hiçbir aşamasında savunma yapamadığını, ana dilde savunma yapmasına da izin verilmediğini, video konferans yöntemiyle kendisini sağlıklı bir şekilde savunmasının mümkün olmadığını belirterek duruşma salonunda hazır bulundurulmayı talep etmiştir.

36. 5/3/2015 tarihli oturumda başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuştur. Bu oturumda başvurucu müdafiinin duruşmaları takip etmediği gerekçesiyle başvurucuya yeni bir müdafi atanması hususunda baroya müzekkere yazılmasına karar verilerek duruşma 24/3/2015 tarihine ertelenmiştir.

37. Başvurucu Mahkemeye gönderdiği 24/3/2015 tarihli dilekçesinde ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılmak istemediğini belirtmiştir.

38. 24/3/2015 tarihli son oturuma başvurucunun SEGBİS aracılığı ile katılımı sağlanmıştır. 24/3/2015 tarihli duruşma tutanağına göre ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya iştiraki sağlanan başvurucunun örgüt kurucusu lehine slogan atarak SEGBİS odasını terk etmesi üzerine yokluğunda duruşmaya devam edilmiştir.

39. Mahkemenin 24/3/2015 tarihli kararı ile başvurucunun kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüs, nitelikli yağma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, cebir veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, mala zarar verme, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve resmî belgede sahtecilik suçlarından mahkûmiyetine hükmedilmiştir.

40. Başvurucu, yargılamada toplam yirmi üç celse yapıldığını, bu celselerin hiçbirinde savunma yapmadığını, esas hakkındaki savunması alınmadan hüküm verildiğini, kabul etmediği hâlde duruşmalara SEGBİS aracılığı ile katılımının sağlanmaya çalışıldığını belirterek 2/4/2015 tarihinde hükmü temyiz etmiştir.

41. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 18/10/2016 tarihli tebliğnamesinde başvurucunun çeşitli tarihlerde ceza infaz kurumundan gönderdiği dilekçeler ile ısrarla mahkemede bizzat hazır bulunarak, yüz yüze savunma yapmak istediğini ifade ettiğini, ayrıca üzerine atılı suçlar ve ceza miktarları da dikkate alındığında başvurucuya müdafiinin yanında, bizzat mahkeme huzurunda savunma yapma imkânı sağlanması gerektiğini, bu imkân sağlanmadan mahkumiyet hükümleri kurulmasının kanunu aykırı olduğunu belirterek hükümlerin bozulmasını talep etmiştir.

42. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24/1/2017 tarihli kararı ile başvurucu hakkında adam öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hüküm bozulmuş; diğer suçlardan kurulan hükümler ise onanmıştır. Kararda "23.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren 667 sayılı KHK'nın 6/1-i. maddesindeki "Hâkim veya mahkemenin uygun gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle şüpheli veya sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir" hükmü karşısında, tebliğnamedeki, SEGBİS aracılığıyla duruşmalara katılımı sağlanan sanıklar Ramazan Yıldırım, (...) ın bizzat mahkeme huzurunda savunma yapmalarının sağlanması yönündeki (2) nolu bozma görüşüne iştirak edilmediği" belirtilmiştir.

43. Başvurucu kesinleşen hükümlerden 23/3/2017 tarihinde haberdar olmuştur.

44. Başvurucu 18/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

45. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38 - 60.

46. Yargıtay 17. Ceza Dairesinin 5/3/2019 tarihli ve E.2018/153, K.2019/2782 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"15/08/2017 tarihinde yürürlüğe giren 694 sayılı KHK'nın 147. maddesiyle CMK'nun 196. maddesinde yapılan ve 01/02/2018 tarihli 7078 sayılı Yasa'nın 142. maddesiyle aynen kabul edilen değişiklikle;

Hakim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusunun yapılabilmesine veya duruşmalara katılabileceğine karar verilebileceği belirtilmiştir.

Anılan kanun gerekçesinde de; düzenlemeyle sanığın duruşmada hazır bulunmasının tarafların güvenliklerini tehlikeye düşürmesine veya davanın makul sürede sonuçlandırılmasına engel olması ya da buna benzer başka sebeplerin varlığı ile mahkemece zorunlu görülmesi halinde, yurt içinde bulunan sanığın sorgusunun SEGBİS kullanılmak suretiyle yapılabilmesi veya duruşmalara katılabilmesinin öngörüldüğü, Nitekim YGGK'nın 13/02/2018 tarihli, 2016/16-814 Esas, 2018/42 Karar sayılı ve 27/02/2018 tarihli, 2017/16-33 Esas, 2018/74 Karar sayılı ilamlarında da, yukarıda belirtilen kanun değişikliği itibarıyla hakim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan yargılanan ve mahkeme huzuruna getirilme talebi bulunan sanığın SEBGİS yöntemi ile sorgusunun yapılmasına ve duruşmalara katılımına karar verilmesinin bozma sebebi oluşturmayacağına karar verilmiştir.

Bozma sonrasında SEGBİS sistemi aracılığıyla ifade vermek istemeyen sanıkların sorgularının, kanun gerekçesinde de belirtildiği gibi zorunlu görülen tarafların güvenliklerinin tehlikeye düşmesi veya davanın makul sürede sonuçlandırılmasına engel olması gibi hangi durumların gözönünde bulundurulduğu açıklanıp belirtilmeden duruşmada hazır bulundurulmayıp SEGBİS aracılığıyla sorguları yapılarak mahkumiyetlerine karar verilmesi suretiyle savunma haklarının kısıtlanması,

Bozmayı gerektirmiş...[tir.]"

V. İNCELEME VE GEREKÇE

47. Mahkemenin 3/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

48. Başvurucu; SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının savunma açısından kendisini zor duruma düşürmesi nedeniyle bu şekilde duruşmaya katılmayı reddettiğini, esas hakkındaki mütalaa yüzüne karşı okunmadan, son savunması sorulmadan gıyabında duruşma yapıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

49. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânının bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir. Görüşte, somut olayda SEGBİS aracılığı ile alınan bir ifade ya da savunma bulunmadığına dikkat çekilmiş; ayrıca Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan duruşmalarda başvurucuya bizzat hazır bulunarak avukat yardımı ile savunma yapma olanağının tanındığı ifade edilmiştir.

50. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun vahim nitelikte birçok suçun yanında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, kamu görevlisini öldürmeye teşebbüs suçlarından yargılandığı dikkate alındığında kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, yaşama hakkının ve mağdurların güvenliklerinin korunması amacıyla duruşmaların video konferans yöntemi ile yapılmasının gerekli olduğu ifade edilmiştir. Başvurucunun SEGBİS ile duruşmalara katılmayı reddetmesi nedeniyle başvurucunun yokluğunda, fakat müdafiinin katılımıyla yargılamanın sürdürüldüğü, bu şekildeki bir yargılamanın adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırılık teşkil etmediği belirtilmiştir.

51. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, gerekçe gösterilmeden SEGBİS aracılığı ile duruşmalara katılmaya zorlanmasının kanuna aykırı olduğunu, ceza muhakemesinin en temel ilkesi olan vasıtasızlık ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

52. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

53. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

54. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

55. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan Çoban kararında incelemiş olup somut başvuruda anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını da kapsadığını belirterek ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan Çoban, §§ 73, 74). Anayasa Mahkemesi; anılan kararda sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini, bu müdahalenin Anayasa'nın 36. maddesini ihlal edip etmediğinin ise kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir (Şehrivan Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).

56. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Şehrivan Çoban, §§ 89-95). Bu genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilikgereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan Çoban, §§ 89-93).

57. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından incelenmelidir. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).

58. Somut olayda, başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 5271 sayılı Kanun'un 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır. Ayrıca tutuklu veya hükümlülerin ceza infaz kurumundan duruşma salonuna transferleri nedeniyle oluşan gecikmelerin azaltılması ve yargılamaların hızlandırılması sebebiyle duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır (benzer yöndeki karar için bkz. Şehrivan Çoban, § 99).

59. Ancak devletin birliği ve bütünlüğünü bozma gibi nitelikli suçlardan yargılanan başvurucunun, zorunlu hangi nedenlerle ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmalara katılımının sağlanmaya çalışıldığı kararda gösterilmemiştir. Dahası başvurucu ısrarla duruşmada hazır bulunmak istediğini bildirdiği hâlde yargı organları ile ceza infaz kurumu idaresinin başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının gerekliliklerinin sağlanmasına uygun şekilde duruşma tarihinde Mahkemeye transfer edilmesi için makul bir çaba gösterdiğine dair bir veriye de ulaşılamamıştır. Somut olayda ilk derece mahkemesi başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebini genel olarak ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımın mevzuata uygun olduğuna işaret ederek reddetmiş, başvurucunun duruşmaya katılması yönünde bir çaba içine girmemiştir.

60. Bingöl Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamanın tüm oturumlarına sesli ve görüntülü iletişim tekniği kullanılmak suretiyle katılımı sağlanmaya çalışılan, ancak değişik tarihlerde sunduğu yazılı dilekçelerle duruşmalara bizzat katılmak istediğini ısrarla belirten başvurucunun yokluğunda Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmiş ve Mahkemece hüküm verilmiştir. Diğer bir ifadeyle Mahkeme esas hakkındaki mütalaanın okunduğu ve başvurucu hakkında hüküm verildiği yani esaslı işlemlerin yapıldığı oturumlara da başvurucunun katılma taleplerini reddetmiştir. İlk derece mahkemesi genel olarak SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının mevzuata uygun olduğunu belirterek başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebini reddetmiştir. Ancak başvurucunun duruşmaya katılmasını mümkün kılmayan olaya özgü koşulların varlığı gösterilmemiş ve video konferans yöntemi dışında başka alternatiflerin sonuçsuz kaldığı ortaya konulmamıştır. Başvurucu anılan hakkından feragat de etmemiştir. Mahkemenin başvurucunun duruşmaya katılmasını sağlamak için herhangi bir alternatif yöntemi denemeden ve bunun mümkün olmayıp SEBGİS yönteminin kullanılmasının zorunlu olduğunu göstermeden başvurucunun talebini reddettiği görülmüştür. Sanığın duruşmada hazır edilmemesinin, zorunlu görülen hangi durumlara dayandığı hususunda karar gerekçesinde açıklamada bulunulmaması Yargıtay içtihatlarıyla da uyumlu değildir (bkz. § 46).

61. Bu çerçevede derece mahkemelerince hiçbir alternatif değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler de belirtilmeden doğrudan başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesi, en uygun aracın seçilmemesi sebebiyle müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesinin zorunlu olduğu derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulamadığı için müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır.

62. Müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna varıldığından ölçülülük açısından ayrıca orantılılık incelemesi yapılmamıştır.

63. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

64. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

65. Başvurucu ihlalin tespit edilmesi talebinde bulunmuştur.

66. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

67. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

68. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).

69. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

70. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Bingöl Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bingöl Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/145, K.2015/141) GÖNDERİLMESİNE,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HÜSNÜ AŞKAN BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2017/18969)

 

Karar Tarihi: 13/1/2021

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Mehmet AKTEPE

Başvurucu

:

Hüsnü AŞKAN

Vekili

:

Av. Gülabi SEVEN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/1/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından incelenen başvurunun, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

5. Komisyonca adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

10. Başvurucu 4/12/2012 tarihinde gözaltına alınmış; silahlı terör örgütüne üye olma, devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma ve mala zarar verme suçlarından 7/12/2012 tarihinde tutuklanmıştır.

11. Başvurucu hakkında Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma, mala zarar verme (bir kez), kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama (üç kez), kamu malına zarar verme (iki kez), tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme (beş kez), toplantı ve yürüyüşlere silah veya 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 23. maddesinde belirtilen aletlerle katılma (üç kez), silahlı terör örgütüne üye olma, görevi yaptırmamak için direnme (üç kez) suçlarından 14/2/2014 tarihinde iddianame düzenlenmiştir.

12. İddianamede sırasıyla yer aldığı üzere www.firatnews.com isimli internet sitesinde 20/10/2012 tarihinde eylem talimatı niteliğinde yayımlanan haber sonrasında 20/10/2012 tarihinde ölü olarak ele geçirilen PKK/KCK terör örgütü mensubunun defin edilmesi sırasında ve sonrasında 09.30 sıralarında başlayan ve saat 23.00 sıralarında sona eren, sayıları 50 ile 100 arasında değişen gruplar tarafından terör örgütü lehine yasa dışı slogan atma, lastik yakma, barikat kurarak yolu trafiğe kapatma, ateş yakma, yoldan geçen araçlara, kamuya ait binalara, güvenlik güçlerine taşlı, molotof kokteyli ve havai fişekli saldırıda bulunma eylemleri gerçekleştirilmiştir. Kolluk tarafından yapılan müdahaleler esnasında Hakkâri Emniyet Müdürlüğü hizmetlerinde kullanılmakta olan araçlarda maddi hasarlar meydana gelmiştir. Kolluk tarafından başvurucunun bu eyleme katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olaylar iddianamede ''eylem 2'' olarak adlandırılmıştır.

13. www.firatnews.com isimli internet sitesinde eylem talimatı niteliğinde yayımlanan haberler sonrasında 17/11/2012 tarihinde, PKK/KCK terör örgütü elebaşının sözde ceza infaz kurumu koşulları ile tecrit iddialarını protesto etmek maksadıyla 12/9/2012 tarihinden itibaren ülke genelinde tutuklu/hükümlü olarak bulunmakta olan örgüt mensupları tarafından başlatılan süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerine destek vermek amacıyla saat 10.45 sıralarında başlayan ve saat 21.00 sıralarında azalarak sona eren, sayıları on ile doksan arasında değişen gruplar tarafından PKK/KCK terör örgütü, örgüt elebaşı ve ceza infaz kurumlarında tutuklu/hükümlü bulunan örgüt mensupları lehine yasa dışı slogan atma, yolu trafiğe kapatma, güvenlik tedbiri alan ve kendilerine müdahalede bulunan güvenlik güçlerine yönelik taşlı saldırıda bulunma eylemleri gerçekleştirilmiştir. Kolluk tarafından başvurucunun bu eyleme katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olaylar iddianamede ''eylem 3'' olarak adlandırılmıştır.

14. Yine bahse konu internet sitesinde yayımlanan haberler sonrasında 30/10/2012 tarihinde saat 09.50 sıralarında başlayan ve saat 22.30 sıralarında azalarak sona eren, sayıları on ile altmış arasında değişen gruplar tarafından PKK/KCK terör örgütü, örgüt elebaşı ve ceza infaz kurumlarında tutuklu/hükümlü bulunan örgüt mensupları lehine yasa dışı slogan atma, lastik yakma, barikat kurarak yolu trafiğe kapatma, ateş yakma, yoldan geçen araçlara, kamuya ait binalara, lojmanlara ve araçlara, MOBESE direklerine, sokak aydınlatma lambalarına, vatandaşlara ait binalara ve araçlara, güvenlik tedbiri alan, kendilerine müdahalede bulunan güvenlik güçlerine yönelik taşlı, molotof kokteyli ve havai fişekli saldırıda bulunma eylemleri gerçekleştirilmiştir. Kolluk tarafından yapılan müdahaleler esnasında Hakkâri Emniyet Müdürlüğü hizmetlerinde kullanılmakta olan araçlarda maddi hasarlar meydana gelmiştir. Kolluk tarafından başvurucunun bu eyleme katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olaylar iddianamede ''eylem 4'' olarak adlandırılmıştır.

15. www.firatnews.com isimli internet sitesinde eylem talimatı niteliğinde yayımlanan haber sonrasında 1/10/2012 tarihinde Hakkâri il merkezinde Abdullah Öcalan’ın Suriye'den çıkarılışı ile ilgili olarak muhtelif mahallelerde saat 01.00 sıralarında sona eren sayıları 20 ile 50 arasında değişen gruplar tarafından terör örgütü lehine yasa dışı slogan atma, lastik yakma, barikat kurarak yolu trafiğe kapatma, ateş yakma, yoldan geçen araçlara, kamuya ait binalara, güvenlik güçlerine taşlı, molotof kokteyli ve havai fişekli saldırıda bulunma eylemleri gerçekleştirilmiş; olaylar sırasında Fatih Sultan Mehmet İlköğretim Okuluna yönelik yapılan molotof kokteyli ve taşlı saldırı eylemi neticesinde okulda yangın çıkmış ve maddi hasar meydana gelmiştir. Kolluk tarafından başvurucunun bu eyleme katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olaylar iddianamede ''eylem 12'' olarak adlandırılmıştır.

16. 13/11/2012 tarihinde Hakkâri il merkezi Gazi Mahallesi Gültekin Caddesi girişindeki su deposunun altında bulunan elektrik direği altına bırakılan parça tesirli basınç etkili el yapımı bombanın patlaması neticesinde çevrede bulunan evlerin camları kırılmak suretiyle maddi hasar meydana gelmiştir. Kolluk tarafından başvurucunun bu olaya katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olay iddianamede ''eylem 18'' olarak adlandırılmıştır.

17. 5/9/2012 tarihinde saat 20.45 sıralarında Hakkâri il merkezi Bulak Mahallesi İstiklal Caddesi Ümitler İşhanı 38/C numaralı adreste bulunan Ev Yaşam Alışveriş Merkezine yönelik olarak gerçekleştirilen saldırı neticesinde parça tesirli, basınç etkili el yapımı bombanın patlamasıyla anılan alışveriş merkezinde maddi hasar oluşmuştur. Başvurucunun olaya aktif olarak katıldığına dair diğer şüpheli İlhan Dayan ve gizli tanığın açık ifadesi bulunmaktadır. Bahse konu olay iddianamede ''eylem 19'' olarak adlandırılmıştır.

18. 12/10/2012 tarihinde saat 22.15 sıralarında Hakkâri'nin Yeni Mahalle Tugay Yolu Caddesindeki eski Duraç Market karşısında bulunan Girişim Ticaret Toptan Gıda Taahhüt isimli işyerine atılan parça tesirli basınç etkili el yapımı bombanın patlaması neticesinde bu işyerinde maddi hasar oluşmuştur. Kolluk tarafından başvurucunun bu olaya katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olay iddianamede ''eylem 20'' olarak adlandırılmıştır.

19. Ayrıca iddianamede yer alan 1., 13., 15. ve 16. eylemlerde başvurucunun eylemci grup arasında yer aldığı, grupla birlikte hareket ettiği fotoğraflanmak suretiyle tespit edilmiştir. Bu eylemlerin başkaca suçtan dava açmaya yeter delil arz etmediği ancak terör örgütü üyeliği suçu açısından delil niteliğinde olduğu iddianamede belirtilmiştir.

20. LM34KRT80KTHY26 kod adlı gizli tanık, soruşturma aşamasında alınan ve iddianamede yer alan ifadesinde başvurucunun eylemleriyle ilgili somut beyanlarda bulunmuştur.

21. Başvurucu, soruşturma aşamasında Savcılıkta alınan ifadesinde gizli tanık beyanlarını kabul etmediğini belirtmiştir.

22. Hakkâri Emniyet Müdürlüğünce başvurucunun kullandığı tespit edilen cep telefonu Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/1727 sayılı soruşturma dosyası kapsamında dinlenilerek iletişim tespiti yapılmıştır.

23. Soruşturma aşamasında diğer şüpheliler İ.D., N.G. ve S.A. başvurucunun katıldığı eylemlere ilişkin beyanlarda bulunmuşlardır. Şüpheli İ.D., avukatı olmaksızın alınan Savcılık ifadesinde başvurucu aleyhine verdiği beyanları Sulh Ceza Hâkimliğinde ve yargılamada inkâr etmiştir. Şüpheli N.G., avukat huzurunda alınan Savcılık ifadesinde başvurucu aleyhine anlatımda bulunmuş; yargılamada inkâra yönelik savunma yapmıştır. Şüpheli S.A.; avukatsız alınan Savcılık ifadesinde yer alan başvurucu aleyhine anlatımlarını Sulh Ceza Hakimliğindeki avukat huzurunda alınan savunmasında tekrarlamış ancak yargılama aşamasında ise inkâra yönelik savunma yapmıştır.

24. Açılan davanın Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/52 Esas sırasına kaydı yapılmış ancak 6/3/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinden bahse konu Kanun kapsamında başvurucu hakkındaki kamu davası Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır.

25. Başvurucunun yargılaması 13/5/2014, 8/7/2014, 16/9/2014, 23/10/2014, 20/11/2014, 16/12/2014, 15/1/2015, 12/2/2015, 19/3/2015, 21/5/2015, 16/6/2015, 8/9/2015, 03/11/2015, 29/12/2015, 9/2/2016, 11/2/2016 tarihli celselerde yapılmıştır. Başvurucu 13/5/2014, 08/7/2014, 16/9/2014, 29/12/2015 tarihli celselere bulunduğu Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğündeki Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) odasından katılma imkânı bulmuştur. Başvurucu diğer celselerin tamamında Van-Hakkâri kara yolunun kritik bölge olduğu ve tutuklu sevkinin riskli olduğu gerekçeleriyle duruşmalara getirilmemiştir. Ayrıca başvurucu; duruşmalara bizzat katılamadığı, SEGBİS'le kendini ifade edemediği ve iyi şekilde savunma yapamadığı için Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü SEGBİS odasından duruşmalara katılmayı reddetmiştir.

26. 13/5/2014 ve 8/7/2014 tarihli ilk iki celsede; mahkeme dosyasında bulunan delil niteliğindeki telefon görüşmeleri okunmuş ve başvurucunun da aralarında bulunduğu sanıklara bu görüşmelerle ilgili savunmaları sorulmuş, müştekiler ve bir kısım tanık dinlenmiştir. Başvurucu bu celselerde yaptığı savunmasında üzerine atılı suçu kabul etmemiştir.

27. Başvurucu 16/09/2014 tarihli üçüncü celsede SEGBİS aracılığıyla kendini ifade edemediğini, yargılamayı yapan mahkeme huzurunda bizzat ifade vermek istediğini dile getirmiştir.

28. 23/10/2014, 20/11/2014, 16/12/2014 tarihli (dört, beş ve altıncı) celselerde, Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünce sanıkların SEGBİS ortamında duruşmaya çıkmayacaklarına ve güvenlik nedeniyle Mahkemede hazır edilemeyeceklerine ilişkin tutanak tutulduğu belirtilmiştir. Bahse konu tutanaklar Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü tarafından Mahkemeye gönderilmiştir.

29. 15/1/2015 tarihli yedinci celsede Mahkeme; SEGBİS'in aynı anda görüntülü ve sesli iletişime olanak sağlayan bir sistem olduğu, sanığın bulunduğu yerden duruşma salonunu ve duruşma salonunda hazır bulunan kişileri gördüğü, aynı şekilde duruşma salonundaki kişilerin de SEGBİS odasını gördükleri ve duydukları, bu nedenle SEGBİS'te savunma alınmasının yüz yüzelik ilkesine aykırılık oluşturmayacağı, sanık müdafiinin talebi hâlinde sanığın bulunduğu yerde sanıkla yüz yüze görüşme imkânının da sağlanacağı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196/4. maddesinde aynı anda sesli ve görüntülü iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgu ve savunmanın yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgunun yapılacağı düzenlendiğinden sanıklar ve müdafilerinin taleplerinin belirtilen düzenleme ve ceza infaz kurumu idaresince gönderilen yazı cevabının içeriği gözetilerek duruşmanın SEGBİS ile yapılmasına oybirliği ile karar vererek tefhimle açık yargılamaya devam etmiştir.

30. 12/2/2015, 19/3/2015, 21/5/2015, 16/6/2015, 8/9/2015 (sekiz, dokuz, on, on bir ve on ikinci) celselerde de başvurucunun SEGBİS ile duruşmaya katılmak istememesi üzerine 3/11/2015 tarihli on üçüncü celsede Mahkeme, mütalaa beyanının okunduğu duruşma zaptının tebliği ile başvurucunun mütalaaya karşı beyanlarının alınabilmesi için zorla SEGBİS odasına çıkarılmasına karar vermiştir.

31. Bunun üzerine başvurucu 29/12/2015 tarihli on dördüncü celsede zorla getirme kararı kapsamında SEGBİS odasında hazır edilmiştir. Başvurucu kendisine söz hakkı verildiğinde SEGBİS aracılığıyla savunma yapmak istemediğini, Mahkeme huzuruna çıkmak istediğini ve bu sistem ile kendini ifade edemediğini söylemiştir.

32. Başvurucu, son iki celse olan 9/2/2016 ve 11/2/2016 (on beş ve on altıncı) tarihli celselere de SEGBİS ile katılmak istemediğini belirterek katılmamış ve Mahkemece 11/2/2016 tarihli celsede hüküm açıklanmıştır.

33. Mahkeme, başvurucu hakkında silahlı terör örgütü üyeliğinden 10 yıl hapis cezasına, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde izinsiz olarak tehlikeli madde bulundurmak suçundan iki kez 6 yıl 11 ay 10 gün hapis cezası ile 13.880 TL adli para cezasına, yakıcı ve parlayıcı madde kullanarak kamu kurum ve kuruluşlarına ait bina ve tesise yönelik mala zarar verme suçundan 5 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına, yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak mala zarar verme suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezasına, iki kez 2911 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan 10 ay hapis cezasına hükmetmiş, iddianamede atfedilen diğer eylemlere ilişkin suçlar yönünden ise beraat kararları vermiştir.

34. Temyiz üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesi başvurucu hakkında yakıcı ve parlayıcı madde kullanarak kamu malına zarar verme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından verilen cezaları 10/10/2016 tarihli kararıyla onamıştır.

35. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 10/10/2016 tarihli kararı ile bozulan hükümlere yönelik dava dosyasının Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/4 Esas sırasına kaydının yapıldığı anlaşılmış olup buna ilişkin yargılamanın ise devam ettiği görülmüştür.

36. Başvurucu, nihai kararı 10/1/2017 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.

37. Başvurucu 25/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

38. Öte yandan başvuruya konu şikâyetin değerlendirilmesi bakımından ülkemizde özellikle 2015 yılı Haziran ayı itibarıyla yoğunlaşan terör saldırılarına ilişkin bazı bilgilere yer verilmesi uygun görülmüştür.

39. Anayasa Mahkemesi Gülser Yıldırım (2) ([GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 7-33) kararında silahlı bir terör örgütü olan PKK'nın 2015 yılının Haziran ayından itibaren yoğunlaşan ve kamuoyunda hendek olayları olarak bilinen terör saldırılarına ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Bahsi geçen tarihlerde PKK tarafından Şırnak il merkezi ile Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinde, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde, Diyarbakır'ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçelerinde, Mardin'in Dargeçit, Nusaybin ve Derik ilçelerinde, Muş'un Varto ilçesinde cadde ve sokaklara hendekler kazılıp barikatlar kurularak ve bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirilerek teröristler tarafından bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet sağlanmaya çalışılmıştır. Güvenlik güçleri, hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması suretiyle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmış ve teröristlerle çatışmaya girmiştir. Aylarca devam eden bu operasyon ve çatışmalar sırasında yaklaşık 200 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş, tonlarca bomba ve patlayıcı imha edilmiştir (Gülser Yıldırım (2), § 29).

IV. İLGİLİ HUKUK

40. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38-60.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

41. Mahkemenin 13/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

42. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

43. Başvurucu, SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının savunma açısından kendisini zor duruma düşürmesi nedeniyle bu şekilde duruşmaya katılmayı reddettiğini ve SEGBİS ile kendini ifade edemediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

44. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik alt yapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir. Görüşte; somut olayda 13/5/2014 tarihli ilk celsede mahkeme dosyasında yer alan delil niteliğindeki telefon görüşmelerinin okunduğuna ve başvurucunun da aralarında bulunduğu sanıklara bu görüşmelerle ilgili savunmalarının sorulduğuna; başvurucunun ilk duruşmada yargılamayı yapan Mahkeme önünde avukatının katılımıyla ve tercüman aracılığıyla savunma yaptığına dikkat çekilmiştir. Başvurucunun 13/05/2014, 08/07/2014, 16/09/2014, 29/12/2015 tarihli celselere bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundaki SEGBİS odasından katılma imkânı olduğu, diğer celselerde başvurucunun kendi isteğiyle duruşmalara katılmadığı ancak yargılama sırasında müdafi yardımından yararlandığı belirtilmiştir.

45. Bakanlık görüşünde ayrıca yargılama devam ederken başka bir ildeki ceza infaz kurumuna nakledilen başvurucunun transferi sırasında güvenlik sorunu yaşanabileceği gözetilerek duruşmalara SEGBİS bağlantısı kurulmak suretiyle katılımının kararlaştırıldığı, SEGBİS ile duruşmalara katılmayı reddetmesi nedeniyle başvurucunun yokluğunda fakat müdafiinin katılımıyla yargılamanın sürdürüldüğü, bu şekildeki bir yargılamanın adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırılık teşkil etmediği belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

46. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

49. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan Çoban (aynı kararda bkz. §§ 72-104) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını da kapsadığını belirterek ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan Çoban, §§ 73, 74). Anayasa Mahkemesi anılan kararda sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit ederek bu müdahalenin Anayasa'nın 36. maddesini ihlal edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin ise kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir (Şehrivan Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).

50. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Şehrivan Çoban, §§ 89-95). Bu genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilikgereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan Çoban, §§ 89-93).

51. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından incelenmelidir. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).

52. Somut olayda başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 5271 sayılı Kanun'un 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.

53. Başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebi, SEGBİS'te savunma alınmasının yüz yüzelik ilkesine aykırılık oluşturmayacağı ve transfer esnasında kendisinin ve kamu görevlilerinin yaşamı yönünden risk oluşturduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Buna göre müdahalenin kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması, bunun yanı sıra gerek tutuklu kişinin gerekse tutukluya refakat edecek güvenlik görevlilerinin yaşamının ve vücut bütünlüğünün korunması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.

54. Ölçülülük ilkesi açısından ilk olarak müdahalenin elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Somut olayda başvurucunun SEGBİS yoluyla duruşmaya katılımının sağlanmak istenmesinin amacı Mahkemenin bulunduğu il merkezinde ve çevresinde meydana gelen terör olayları nedeniyle duruşma salonuna transfer sırasında başvurucunun ve görevlilerin güvenliği açısından zorluk yaşanmaması ve makul sürede yargılama yapılmasıdır. Buna göre başvurucunun transferi nedeniyle oluşabilecek güvenlik kaygısı ve yargılamanın uzun sürmemesi gibi meşru amaçlara ağırlık verilerek duruşmada hazır bulunma hakkına sınırlama getirilmesi anlaşılabilir bir durumdur. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin başvurucunun ve kamu görevlilerinin yaşam haklarının korunması ve makul süre yargılama yapılması amaçlarına ulaşılması bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.

55. İkinci olarak müdahalenin gerekli olup olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük denetiminde gereklilik ölçütü, müdahalede bulunulurken en hafif aracın seçilmesi anlamına gelmektedir (Şehrivan Çoban, § 90). Gereklilik ölçütü yönünden duruşmada hazır bulunma hakkı ancak olayın koşullarının zorunlu kıldığı durumlarda sınırlanabilecektir (Şehrivan Çoban, § 91). Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Başvuru konusu olayda Mahkemenin bulunduğu il ve ilçelerinde yargılamanın görüldüğü tarihlerde terör olaylarının yoğunlaştığı, kamuoyunda hendek olayları olarak bilinen terör olaylarının yaşandığı bu dönemde PKK tarafından bazı yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklara hendekler kazıp barikatlar kurmak, bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirmek suretiyle şehirlerin bir kısmında hâkimiyet kurulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Güvenlik görevlileri, bu hendeklerin kapatılmasını ve barikatların kaldırılmasını, böylelikle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmıştır (bkz. § 39). Buna göre Mahkemece başvurucunun duruşma salonuna transferinin güvenlik açısından sakıncalı olduğu yönünde yapılan değerlendirmenin temelsiz olduğu söylenemez. Dolayısıyla başvurucunun ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanması yönündeki müdahalenin gerekli olduğu derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulmuştur.

56. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği ölçülülük ilkesinin diğer bir unsuru olan orantılılık açısından gözönüne alınmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).

57. Yargılamaya başvurucunun Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutukluluğu devam ederken başlanmıştır. Başvurucu 13/5/2014 tarihli ilk oturuma müdafii ile katılarak ve resen atanan bir tercümanın yardımından yararlanarak SEGBİS aracılığıyla Ceza İnfaz Kurumundaki odadan savunma yapmıştır. İlk oturumda alınan ara kararı gereğince Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne müzekkere yazılarak güvenlik ortamının olması hâlinde başvurucunun duruşma gün ve saatinde Mahkemede hazır edilmesi, güvenlik sıkıntısının yaşanması hâlinde tutuklu başvurucunun duruşma gün ve saatinde SEGBİS imkânlarının bulunduğu bir yerde hazır edilmesinin istenmesi kararlaştırılmıştır. Başvurucu ikinci ve üçüncü oturumlara da SEGBİS vasıtasıyla katılmıştır. 23/10/2014 tarihli dördüncü oturumda Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından başvurucunun SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılmak istemediği bildirilmiştir. Ayrıca Ceza İnfaz Kurumu tarafından güvenlik nedeniyle başvurucunun Mahkemede hazır edilemeyeceğine ilişkin tutanak da gönderilmiştir.

58. Daha sonra yapılan dokuz oturumda da Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından başvurucunun SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılmak istemediği bildirilmiştir. 3/11/2015 tarihli oturumda tutuklu başvurucuya mütalaanın okunduğu duruşma zaptının tebliği ile mütalaaya karşı beyanının alınabilmesi için zorla SEGBİS odasına çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu zorla getirme kararı üzerine başvurucu 29/12/2015 tarihli duruşmada SEGBİS odasında hazır edilmiştir. Başvurucu, SEGBİS sistemi ile savunma yapmak istemediğini, mahkeme huzuruna çıkmak istediğini ve bu sistem ile kendini ifade edemediğini bildirmiştir. Başvurucu zorla getirme kararı sonrasında yapılan son iki oturuma da SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılmak istemediği bildirerek katılmamıştır.

59. 11/2/2016 tarihli son oturumda başvurucu müdafii hazır bulunmuş, Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından başvurucunun SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılmak istemediği bildirilmiştir. Aynı oturumda Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü yinelemiştir. Başvurucu müdafiinin esas hakkındaki savunmasını yapmasından sonra yargılamaya son verilerek hüküm tefhim edilmiştir.

60. Başvurucu aşamalarda ibraz ettiği dilekçelerde ısrarla duruşmalara bizzat katılmak istediğini dile getirmiştir. Terör örgütü üyeliği gibi nitelikli bir suçtan yargılanan ve değişik tarihlerde sunduğu yazılı dilekçeler ile duruşmalara bizzat katılmak istediğini ısrarla dile getiren başvurucu, yargılamanın tüm oturumlarına sesli ve görüntülü iletişim tekniği ile katılmıştır. Başvurucunun yokluğunda Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmiş, esas hakkındaki görüşe karşı diyeceklerinin sorulması için zorla getirme kararı kapsamında SEGBİS odasına getirilen ancak duruşmaya bizzat katılma isteğinde bulunup savunma yapmayan başvurucu hakkında sonraki celsede yokluğunda Mahkemece hüküm verilmiştir. Diğer bir ifadeyle Mahkeme esas hakkındaki mütalaanın okunduğu ve başvurucu hakkında hüküm verildiği yani esaslı işlemlerin yapıldığı oturumlara başvurucunun katılma taleplerini reddetmiştir. Buna göre terör örgütü üyeliği suçundan yargılanan başvurucunun esaslı işlemlerin yapıldığı oturumların hiçbirinde hazır bulundurulmaması yargılamanın adilliğine zarar vermiştir.

61. Bu çerçevede başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmalarda hazır bulunma talebinin reddedilmesinin orantılı olmadığı sonucuna varılmıştır.

62. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

63. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği ve yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönündeki diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

64. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

65. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

66. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

67. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

68. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).

69. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

70. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

71. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

72. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/243, K.2016/62) GÖNDERİLMESİNE,

E. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,

F. 3.600 TL vekalet ücretinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SEVİL KARAASLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/24006)

 

Karar Tarihi: 15/9/2021

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Sevil KARAASLAN

Vekili

:

Av. Abdulmecit YILDIRIM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/7/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. 1992 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların gerçekleştiği tarihte İstanbul'da ikamet etmektedir.

10. Kimliği belirtilmeyen bir kişi tarafından 16/3/2016 tarihinde Manisa Emniyet Müdürlüğüne ihbarda bulunularak başvurucunun PKK terör örgütünün dağ kadrosunda kayıtlı olduğu iddia edilmiştir. İhbarı değerlendiren Salihli Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) olayla ilgili soruşturma başlatılmıştır.

11. Soruşturma kapsamında başvurucu, silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği şüphesiyle 16/3/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

12. Başvurucu; müdafiinin de hazır bulunduğu 17/3/2016 tarihli savcılık sorgusunda detaylı açıklamalarda bulunarak PKK terör örgütüne kendi isteğiyle katıldığını, bir dönem örgütün basın görevlisi olduğunu, örgüt adına herhangi bir silahlı eylemde bulunmadığını ifade etmiştir. Başvurucu aynı tarihte tutuklanarak Salihli T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir.

13. Bakanlığın görüş yazısına göre başvurucu, 23/3/2016 tarihinde İzmir Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) sevk edilmiştir. Ulusal Yargı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığı ile erişilen bilgi ve belgelere göre başvurucunun nakil sebebinin örgütsel durumu nedeniyle nakil kapsamında olduğu anlaşılmıştır.

14. Soruşturma sonucunda Başsavcılığın 16/6/2016 tarihli iddianamesi ile aralarında başvurucunun da bulunduğu bir kısım şüpheli hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve sair suçlardan kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucunun PKK terör örgütünün gençlik yapılanması olan YDG-H Ege Bölgesi sorumlusu olduğu iddiasına yer verilmiştir. İddianamede ayrıca Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca PKK terör örgütüne yönelik olarak yürütülen başka bir soruşturma kapsamında gözaltına alınan şüphelilerin üst aramalarında bir adet harici belleğin ele geçirildiği ve söz konusu harici bellek içinde başvurucuya ait "PKK Komitesine Bireysel Yoğunlaşma Raporumdur" isimli üç sayfadan oluşan bir öz geçmiş ve faaliyet raporunun bulunduğu iddia edilmiştir.

15. Salihli Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılamada 27/6/2016 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda duruşmanın 21/10/2016 tarihinde yapılmasına ve başvurucunun duruşma tarihinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanması hususunda tutuklu bulunduğu İnfaz Kurumuna müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.

16. Başvurucu, yargılamanın 21/10/2016 tarihli celsesine SEGBİS aracılığı ile katılmıştır. Mahkemece başvurucunun soruşturma aşamasındaki ifadeleri okunarak bunlara ilişkin herhangi bir beyanı olup olmadığı kendisine sorulmuştur. Duruşma Tutanağı'na göre başvurucu; SEGBİS aracılığı ile savunmak yapmak istemediğini, savunmasını yüz yüze yapmak istediğini Mahkemeye bildirmiştir. Talebi kabul eden Mahkeme, başvurucunun savunmasının alınması amacıyla bir sonraki celsede duruşma salonunda hazır edilmesinin İnfaz Kurumundan istenilmesine karar vererek duruşmayı 27/10/2016 tarihine ertelemiştir.

17. 27/10/2016 tarihli celsede başvurucu, müdafiinin de hazır bulunmasıyla savunma yapmıştır. Duruşma Tutanağı'na göre başvurucu; tercüman aracılığı ile alınan savunmasında özetle suçlamayı kabul etmediğini, PKK terör örgütünün herhangi bir faaliyetine katılmadığını ileri sürmüştür. Mahkemece duruşma 22/11/2016 tarihine ertelenmiş ve duruşma tarihinde başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmada hazır edilmesine karar verilmiştir.

18. Yargılamanın 22/11/2016 tarihli celsesinde Başsavcılık esas hakkındaki mütalaasını sunmuştur. Duruşma Tutanağı'na göre başvurucunun mütalaaya karşı beyanları kendisine sorulmuş; başvurucu, SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmayı kabul etmediği için mütalaaya karşı beyanda bulunmayacağını ifade etmiştir. Başvurucu müdafiinin esas hakkında savunma hazırlamak için süre talebinde bulunması üzerine Mahkemece duruşma 20/12/2016 tarihine ertelenmiştir.

19. Yargılamanın 20/12/2016 tarihli celsesine SEGBİS aracılığıyla katılan başvurucu,mütalaanın kendisine bildirilmediğini ve mütalaaya karşı beyanlarını SEGBİS aracılığı ifade edemeyeceğini belirterek duruşmada bizzat hazır bulundurulmayı talep etmiştir. Mahkemece duruşma 26/1/2017 tarihine ertelenmiş ve duruşma tarihinde başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmada hazır edilmesine karar verilmiştir.

20. 26/1/2017 tarihli son celseye de SEGBİS aracılığı ile katılan başvurucu; SEGBİS aracılığı ile ifade vermeyeceğini, duruşmada hazır bulunmak istediğini belirtmiştir. Öte yandan Duruşma Tutanağı'na göre iddia makamının esasa ilişkin mütalaası başvurucuya İnfaz Kurumunda tebliğ edilmiştir.

21. Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 9 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına 26/1/2017 tarihinde karar vermiştir. Gerekçeli kararda başvurucunun duruşma salonunda hazır edilmeyerek SEGBİS aracılığı ile duruşmalara katılımının sağlanmasının gerekliliği hususunda açıklamalarda bulunulmuştur. Bu bağlamda kararda başvurucunun savunma hakkının kısıtlanmaması amacıyla en az bir defa duruşma salonunda hazır bulundurularak savunmasının yüz yüze alındığı ifade edilmiştir. Karara göre sanığın savunmasının alınması için en az bir defa duruşma salonunda bulundurulması yönündeki uygulama Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/6/2016 tarihli ve E.2016/2728, K. 2016/4152 sayılı içtihadına da uygundur.

22. Başvurucu; -diğerlerinin yanı sıra- Yargıtayın yerleşik içtihadı uyarınca ceza davalarında ilk ve son savunmanın alındığı veya esasa ilişkin delillerin tartışıldığı oturumlara sanığın SEGBİS aracılığı ile katılımının sağlanmasının açık kabule bağlı olduğunu, buna rağmen esasa ilişkin mütalaaya karşı savunmasının alınacağı son oturumda kabul etmediği hâlde SEGBİS bağlantısı kurularak savunma yapmaya zorlandığını, bu durumun bozmayı gerektirdiğini ileri sürerek karara karşı istinaf talebinde bulunmuştur.

23. Başvurucunun istinaf talebi, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 14/4/2017 tarihli kararı ile esastan reddedilmiştir.

24. Başvurucu, istinaf dilekçesindeki hususları tekrar ederek 9/5/2017 tarihinde temyiz kanun yoluna müracaat etmiştir.

25. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 22/2/2018 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır. Başvurucu, müddetnamenin tebliğ edildiği 3/7/2018 tarihinde karardan haberdar olduğunu beyan etmiştir.

26. Başvurucu 30/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

27. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38-60.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

28. Mahkemenin 15/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

29. Başvurucu, duruşmalarda hazır bulundurulmayı talep ettiği hâlde talebinin kabul edilmeyerek SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir.

31. Bakanlık görüşünde ayrıca; yargılamanın bir bütün olarak ele alınması gerektiği, SEGBİS aracılığı ile yapılan duruşmada başvurucuya duruşma salonundakileri net bir biçimde görebilme, söylenenleri duyabilme imkânı sunulduğu, başvurucunun avukat yardımından da yararlanmak suretiyle herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan ve teknik bir bağlantı sorunu yaşamadan etkili bir şekilde savunma yapma imkânı bulduğu ifade edilmiştir.

32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında yargılamanın yapıldığı Mahkemede hazır bulundurulmamasının herhangi bir zorlayıcı nedene dayanmadığını ifade etmiştir. Başvurucu, İnfaz Kurumunun yargılamanın görüldüğü Mahkemeye yakın bir mesafede bulunduğunu, ayrıca Manisa ile Salihli arasındaki güzergâh üzerinde güvenlik açısından tehlikeli bir durumun da mevcut olmadığını belirtmiştir.

2. Değerlendirme

33. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

36. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan Çoban (aynı kararda bkz. §§ 72-104) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını da kapsadığını belirterek ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan Çoban, §§ 73, 74). Anayasa Mahkemesi anılan kararda sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit ederek bu müdahalenin Anayasa'nın 36. maddesini ihlal edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin ise kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir (Şehrivan Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).

37. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban (aynı kararda bkz. §§ 89-95) kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur. Bu genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilikgereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan Çoban, §§ 89-93).

38. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından incelenmelidir. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).

39. Somut olayda başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.

40. Ölçülülük ilkesi açısından ilk olarak müdahalenin elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Somut olayda başvurucunun SEGBİS yoluyla duruşmaya katılımının sağlanmak istenmesinin amacı ceza infaz kurumundan duruşma salonuna transferi nedeniyle oluşan gecikmelerin azaltılması ve yargılamaların hızlandırılması amacına dayanmaktadır. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin makul sürede yargılama yapılması amacına ulaşılması bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.

41. İkinci olarak müdahalenin gerekli olup olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük denetiminde gereklilik ölçütü, müdahalede bulunulurken en hafif aracın seçilmesi anlamına gelmektedir (Şehrivan Çoban, § 90). Gereklilik ölçütü yönünden duruşmada hazır bulunma hakkı ancak olayın koşullarının zorunlu kıldığı durumlarda sınırlanabilecektir (Şehrivan Çoban, § 91). Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Başvuru konusu olayda Mahkeme sanığın savunmasının alınması için en az bir defa duruşma salonunda bulundurulmasının savunma hakkının kısıtlanmaması açısından yeterli güvence oluşturduğu yönündeki Yargıtay kararına atıf yaparak başvurucunun yargılama safahatında bir kez duruşma salonunda hazır bulundurulduğu gerekçesiyle devam eden celselere SEGBİS aracılığı ile katılımını uygun görmüştür. Mahkemece başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin yargılama aşamasında en az bir defa duruşma salonunda bulunarak savunma yapılmış olunmasının savunma hakkının kısıtlanmaması için yeterli güvence oluşturduğu yönünde değerlendirme içeren Yargıtay kararına dayanılarak reddedilmesinin genel ve kategorik bir yaklaşıma dayandığı not edilmelidir. Nitekim Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan nedenleri somut bir şekilde açıklamamıştır. Diğer bir ifadeyle hangi zorlayıcı nedene dayalı olarak başvurucunun duruşmada hazır bulundurulmadığı karar gerekçesinden anlaşılmamaktadır. Dahası başvurucu, yargılamanın görüldüğü ildeki Salihli T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunmakta iken yargılama başlamadan örgütsel durumu nedeniyle nakil kapsamında başka bir ildeki İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir. Bununla birlikte anılan nedenler kararda gösterilmemiştir. Buna göre yargı organları ile ceza infaz kurumu idaresinin başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının gerekliliklerinin sağlanmasına uygun şekilde planlama yaptığına dair bir veriye ulaşılamamıştır. Diğer taraftan yargılamanın görüldüğü Mahkeme ile başvurucunun nakledildiği İnfaz Kurumunun aynı yargı çevresi içinde yer aldıkları ve Mahkeme ile İnfaz Kurumu arasındaki yol mesafesinin de kısa olduğu anlaşılmaktadır.

42. Başvurucunun SEGBİS aracılığıyla katıldığı duruşmada Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmiş ve Mahkemece hüküm verilmiştir. Cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaası başvurucuya yazılı olarak İnfaz Kurumunda tebliğ edilmiş ise de başvurucunun duruşma salonunda hazır bulundurularak esasa ilişkin savunma yapma talebi reddedilmiştir. Diğer bir ifadeyle esas hakkındaki mütalaanın okunduğu ve başvurucu hakkında hüküm verildiği yani esaslı işlemlerin yapıldığı oturumlarda başvurucu duruşmada hazır bulunamamıştır. Buna göre terör örgütü üyeliği suçundan yargılanan başvurucunun esaslı işlemlerin yapıldığı oturumlarda hazır bulundurulmaması yargılamanın adilliğine zarar vermiştir.

43. Bu çerçevede derece mahkemelerince diğer alternatifler değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler sunulmadan doğrudan başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesi, en uygun aracın seçilmemesi sebebiyle müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesinin zorunlu olduğu derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulamadığı için müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır.

44. Müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna varıldığından ölçülülük açısından ayrıca orantılılık incelemesi yapılmamıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.

B. Diğer İhlal İddiaları

46. Başvurucu, dosyadaki tek delil olan harici bellek üzerinde hiçbir araştırma yapılmadan hukuka aykırı delillere dayanarak mahkûmiyet hükmü kurulduğunu ileri sürmüştür.

47. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürdüğü şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

49. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve tazminat talebinde bulunmuştur.

50. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

51. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

52. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

53. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

54. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Salihli Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

55. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

56. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Selahaddin MENTEŞ'in karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Salihli Ağır Ceza Mahkemesine (E.2016/173, K.2017/22) GÖNDERİLMESİNE,

D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/9/2021 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Mahkemenin Sayın çoğunluğu tarafından başvurucunun adil yargılama kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkını ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki çoğunluk kararına belirtilen gerekçelerle katılmadım.

2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında ayrıntılı olarak özetlenmiştir. Başvurucu hakkında; terör örgütü üyeliği suçundan cezalandırılması istemiyle Salihli Ağır Ceza mahkemesine dava açılmıştır.

3. Mahkeme tensip tutanağında başvurucunun savunmasının SEGBİS sistemiyle alınmasına karar verilmiştir.

4. Başvurucu 21.10.2016 tarihli celseye SEGBİS aracılığıyla katılmıştır. SEGBİS sistemi ile savunma yapmak istemediğini savunmasını yüz yüze yapmak istediğini mahkemeye bildirmiştir. 27.10.2016 tarihli celsede de başvurucu müdafi huzurunda savunmasını yapmıştır. 22.11.2016 tarihli başsavcılık esas hakkındaki mütalaasını sunmuştur. Başvurucu mütalaaya karşı beyanlarını SEGBİS üzerinden bildirmeyeceğini savunmasını mahkeme huzurunda bizzat yapacağını ifade etmiştir.

5. Mahkemece esas hakkındaki mütalaa infaz kurumunca başvurucuya tebliğ edilmiştir. Ağır ceza mahkemesince başvurucuya mütalaaya karşı beyanda bulunması için ayrıca süre verilmiştir. Ancak buna rağmen başvurucu tarafından savunma SEGBİS üzerinden yapılmamıştır. Mahkemede süreye rağmen esas hakkında savunmasını yapmayan başvurucu hakkında karar vermiştir.

6. UYAP; teknolojik gelişmeleri kullanarak Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşların, adli ve idari tüm yargı veya yargı destek birimlerinin donanım veya yazılım olarak iç otomasyonunu benzer şekilde bilgi otomasyonun sistemlerini kurmuş kamu kurum ve kuruluşları ile dış entegrasyonu sağlayan bir bilişim sistemidir. Elektronik imza alt yapısına uygun olarak geliştirilmiş merkezi bir bilgi sistemi kurulmuş bu sistemde yargı ve yargı destek birimleri arasında fonksiyonel tam entegrasyon sağlanmıştır. Sistemde elektronik imza rolleri bulunan hâkim, savcı, avukat, zabıt kâtibi, vatandaş yetkileri çerçevesinde her türlü bilgi belge sisteme aktarmakta sistemde aktif ve güvenli işleyişi sağlamaktadır. Daha önce yazışma ve ara kararı gerektiren bilgi ve belgeler e devlet sisteminden güvenli olarak doğrudan temin edilebilmektedir.

7. UYAP ile ilgili kanuni alt yapı başta 5271 sayılı Kanun (CMK) olmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili bütün kanunlara ve yönetmeliklere düzenlemeler konularak sağlanmıştır. Bu bağlamda CMK’nın “Elektronik işlemler” kenar başlıklı 38/A maddesinde UYAP ile ilgili olarak (ayrıntılı hükümler içeren) şu düzenlemeye yer verilmiştir.

“(1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.

(2) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.

(3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.

(4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.

(5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir.

(6) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.

(7) Zorunlu nedenlerle fiziki olarak düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır ve gerektiğinde ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.

(8) Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanır ve mühürlenir.

(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.

(10) Yargı birimlerinin ihtiyaç duyduğu nüfus, tapu, adlî sicil kaydı gibi dış bilişim sistemlerinden UYAP vasıtasıyla temin edilen bilgi, belge ve kayıtlar, zorunlu olmadıkça ayrıca fiziki olarak istenilmez. UYAP’tan dış bilişim sistemlerine gönderilen bilgi ve belgeler ayrıca zorunlu olmadıkça fiziki ortamda gönderilmez.

(11) Ceza muhakemesi işlemlerinin UYAP’ta yapılmasına dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

8. CMK’nın 147. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendinde ise ifade alma ve sorgu işlemlerinde kaydında teknik imkanlardan yararlanılacağı hükmüne yer verilmiştir. Aynı kanunun 196. maddesinde de “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” kenar başlığı altında sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun ve savunmasının yapılabileceği belirtilmiştir.

9. SEGBİS sistemi ulusal ağı yargı sisteminde ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği bir bilişim sistemidir. SEGBİS teknik özellikleri ve donanımı itibariyle UYAP’ta görüntülü kayıt yapıldığı takdirde duruşma salonunun bir parçası olarak işlev görmektedir. Sistemde ifade alınırken SEGBİS ile duruşma salonuna bağlanan kişiler duruşma salonundakileri görmekte duruşmada yapılanları takip edebilmekte konuşulanları duyabilmektedir.

10. SEGBİS sistemine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek amacıyla çıkarılan ve 29/9/2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik’in 9. maddesinde görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması imkânın varlığı halinde kanunlardaki usul esaslar dairesinde soruşturma veya kovuşturma aşamasındaki yapılan her türlü işlemin SEGBİS ile kayda alınacağı belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin ceza infaz kurumunda bulunanlar başlığı altında ceza infaz kurumunda bulunan kişinin SEGBİS ile dinlenebileceği ve bu sistem ile duruşmaya katılabileceği düzenlenmiştir.

11. Öte yandan Anayasa’nın 141. maddesinde son fıkrasında “Davaların az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırması yargının görevidir.” denmektedir. Bunun bir yansıması olarak CMK’nın temel yaklaşımı duruşmanın tekliği (tek bir celsede tamamlanması) ilkesidir. UYAP ve SEGBİS sistemi teknik alt yapısı ve sağladığı imkanlar ile bilgi ve belgeye ulaşım kolaylığı göz önüne alındığında tümüyle bu sistemi sağlamaya yönelik olarak tasarlandığı söylenebilir. Dolayısıyla SEGBİS sistem olarak Anayasa’nın bu kuralına uygun ve kuralla öngörülen meşru amacı sağlamaya yönelik olarak işlemektedir.

12. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımın sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum değildir.

13. Salihli Ağır Ceza Mahkemesi’nce başvurucunun talebi üzerine duruşma salonunda hazır edilerek müdafi huzurunda savunması alınmıştır. Esas hakkındaki mütalaa kendisine tebliğ edilmiş, birden kez fazla süre verilerek SEGBİS sistemi üzerinden duruşmalara katılımını sağlanmasını gerekliliği konusunda açıklamalarda bulunulmuştur. Buna rağmen esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmayan başvurucu hakkında hüküm kurulmuştur.

14. Başvurucunun hukuki durumu Salihli Ağır Ceza Mahkeme’si tarafından CMK da kisanığa ait olan haklardan ‘Susma Hakkı’nı kullanması olarak değerlendirilmiştir. Salihli Ağır Ceza mahkemesince SEGBİS üzerinden usul kurallarına uyarak yargılama faaliyetini neticelendirmiştir. Bu yargılama Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşmiştir.

15. Bu açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımının sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum olmadığından sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

Üye

 Selahaddin MENTEŞ

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DENİZ ŞAH BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/15069)

 

Karar Tarihi: 3/2/2022

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Deniz ŞAH

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya uzaktan katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/4/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından incelenen başvurunun eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiası yönünden kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

5. Komisyonca adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

10. Başvurucu, Geyiksuyu Jandarma Komando Tabur Komutanlığı personeli ile DHKP/C silahlı terör örgütü üyesi olduğu değerlendirilen kişiler arasında 6/4/2016 günü Tunceli ili Hozat ilçesi Taşıtlı Köyü kırsal alanında meydana gelen çatışma neticesinde yaralı olarak ele geçirilmiştir. Başvurucunun üzerinden -diğer suç delilleri ile birlikte- S.U. adına düzenlenmiş bir adet sürücü belgesi temin edilmiştir.

11. Başvurucu silahlı terör örgütüne üye olma ve terör örgütü kurma ve yönetme suçlarından 13/4/2016 tarihinde tutuklanmış ve Elazığ E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna teslim edilmiştir.

12. Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 31/5/2016 tarihli uzmanlık raporunda, başvurucunun üzerinden ele geçirilen ve S.U. adına düzenlenmiş olan sürücü belgesinin tamamen sahte olduğu ve iğfal kabiliyetinin bulunduğu tespitlerine yer verilmiştir.

13. Başvurucu hakkında Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından DHKP/C silahlı terör örgütünün faaliyetleri kapsamında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, kişinin yerine getirmekte olduğu kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüs, resmi belgede sahtecilik, sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermileri satın alınması taşınması bulundurulması, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi suçlarından 16/3/2017 tarihinde iddianame düzenlenmiştir.

14. İddianamenin kabulü ile açılan dava Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 2017/82 Esas sırasına kaydedilerek görülmeye başlanmıştır.

15. Başvurucu Mahkemeye hitaben yazdığı 10/4/2017 tarihli dilekçe ile Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) uygulamasının yüz yüzelik ve doğrudan doğruyalık ilkelerini ihlal ederek etkili savunma yapma imkanını ortadan kaldırdığını ve bu nedenle SEGBİS aracılığı ile sorgulanmak istemediğini beyan ederek savunmasını mahkeme salonunda ve avukatının hukuki desteği eşliğinde yapabilmek için duruşmada hazır edilmesini talep etmiştir.

16. Başvurucu yargılamanın 7/6/2017 tarihli ilk celsesine ceza infaz kurumu ile gerçekleştirilen SEGBİS bağlantısına yanıt verilmemesi nedeniyle katılamamıştır. Mahkeme SEGBİS aracılığı ile savunma yapmak istemeyen başvurucunun duruşmada hazır bulundurulmasında sakınca bulunup bulunmadığının Tunceli Valiliği, Tunceli İl Emniyet Müdürlüğü ve Tunceli İl Jandarma Komutanlığından sorulmasına ve başvurucunun Mahkemeye getirilmesi için Adana F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna müzekkere yazılmasına karar vermiştir.

17. Adana F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 5/9/2017 tarihli yazısı ile Adana Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığının 5/9/2017 tarihli görüş yazısı Mahkemeye bildirilmiştir. Anılan görüş yazısı içeriğinde Doğu ve Güneydoğu illerinde yaşanan terör olayları nedeniyle karayolu ile tutuklu sevkinin personel ve tutuklunun can güvenliği açısından sakınca teşkil edeceği, Tunceli iline havayolu ile sevk imkânının da bulunmadığı ve duruşmanın SEGBİS aracılığı ile yapılmasının güvenlik zaafiyetini önleyeceği belirtilmiştir.

18. Başvurucu müdafi 8/9/2017 tarihli dilekçe ile başvurucunun duruşmada hazır edilmesi için infaz kurumuna müzekkere yazılmasını talep etmiştir. Başvurucu 11/9/2017 tarihli ikinci celseye de katılmamıştır. Bu celsede Tunceli Valiliği, İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığının başvurucunun Mahkemede hazır bulundurulmasının sakıncalı olup olmadığına ilişkin cevabi yazıları okunmuştur. Valilik ve Emniyet Müdürlüğünün aksine Jandarma Komutanlığı tarafından başvurucunun Mahkemede hazır edilmesi durumunda güvenlik önlemlerinin alınabileceği bildirilmiştir. Mahkeme, başvurucunun duruşmada bizzat hazır edilmesine yönelik talebin reddine karar vermiştir. Ara kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Sanık müdafinin sanığın bizzat mahkemede hazır edilmesi istemli talebinin Tunceli Valiliğinin 24/07/2017 tarihli yazı cevabında sanığın Adliyeye getirilip götürülme esnasında öldürülmesi, kaçırılması veya kargaşa çıkması gibi kamu güvenliğini bozacak durumunun bulunmasının bildirilmesi, yine İl Emniyet Müdürlüğünün 12/06/2017 tarihli cevabi yazısında sanığın getirilip götürülme sırasında öldürülmesi, kaçırılması veya kargaşa çıkması gibi kamu güvenliğini bozacak sansasyonel olaylarının çıkmasının ihtimaller dahilinde olduğunu belirtir yazıları ve 694 sayılı KHK nin 147 maddesi ile 5271 sayılı CMK 196/4 maddesinde yapılan değişiklikle hakim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumda aynı anda görüntülü vesesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurtiçinde bulunan sanığın sorgusunun yapılabilir ve duruşmalara katılmasına karar verilebilir hükmü de gözönünde bulundurularak sanığın ve müdafinin bizzat duruşmada hazır edilmesi talebinin reddi ile bir sonraki celse sanığın SEGBİS ile savunmasının alınmasına, sanığın kimlik bilgisinin yapılmamış olması nedeni ile bizzat SEGBİS salonunda hazır edilmesinin sağlanması için kaldığı ceza infaz kurumuna müzekkere yazılmasına, [...] karar verildi."

19. Başvurucu duruşmanın 1/12/2017 tarihli üçüncü celsesine de duruşmada bizzat hazır bulundurulmadığı gerekçesi ile SEGBİS aracılığıyla katılmamıştır. Başvurucu müdafinin hazır bulunduğu bu celsede kamu görevlisi olan bir kısım müştekiler dinlenilmiş ve başvurucunun bir sonraki celse kimlik tespitinin yapılabilmesi amacıyla SEGBİS aracılığı ile hazır edilmesine, SEGBİS odasına çıkmak istemediği takdirde zorla çıkartılmasına karar verilmiştir.

20. Başvurucu 9/2/2018 tarihli dördüncü celsede duruşmaya Adana F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumundaki SEGBİS odasından katılmıştır. Kimlik tespiti yapılan başvurucu beyanında avukatının isteği üzerine SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katıldığını, bu şekilde savunma yapmak istemediğini, sonraki celselere duruşmada bizzat hazır edilmesi halinde katılacağını ve SEGBİS ile katılmayacağını beyan etmiştir. Mahkeme, SEGBİS kullanımının yasal dayanağının bulunduğu, Tunceli ilinde terör faaliyetlerinin yoğun olarak yaşandığı ve başvurucunun bulunduğu infaz kurumu ile Tunceli ili arasında uzun bir yol mesafesi olduğu gerekçeleri ile başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin reddine karar vererek yargılamaya devam etmiştir. Bu celsede tanıklar E.B., R.Ç., V.A., T.K., S.Ö., E.S., E.Ç., M.A.T., H.B. ve Ş.H. dinlenilmiştir. Mahkeme başvurucunun sonraki duruşma gün ve saatinde bizzat duruşma salonunda hazır edilmesi için infaz kurumuna müzekkere yazılmasına karar vermiştir.

21. 8/3/2018 tarihinde Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilen başvurucu Mahkemeye hitaben yazdığı 13/4/2018, 24/4/2018, 23/5/2018, 28/5/2018 ve 8/6/2018 tarihli dilekçelerinde duruşmaya bizzat katılmak yönündeki talebini yinelemiştir. Başvurucu bu dilekçelerinde özetle savunmasını hiçbir etki ve baskı altında olmadan kendisini rahatlıkla ifade edebileceği bir ortamda yapmak istediğini, yüz yüzelik ve doğrudan doğruyalık ilkelerine aykırı olan ve savunma hakkını kısıtlayan SEGBİS'in bu koşulları karşılamadığını, çok sayıda müşteki ve tanık için alınan güvenlik tedbirlerinin kendisi için alınmadığını, ceza infaz kurumunda kendisine işkence ve kötü muamelede bulunan görevlilerin refakatinde özgür iradesi ile savunma yapmasının mümkün olmadığını, dayatılan SEGBİS uygulaması nedeni ile müşteki ve tanık beyanlarına karşı savunma yapamadığını ileri sürmüştür.

22. Başvurucu 14/4/2018, 23/5/2018 ve 8/6/2018 tarihli -beşinci, altıncı ve yedinci- celselere katılmamıştır. 14/4/2018 tarihli beşinci celsede müştekiler A.S., A.K. ve E.M.A. ile tanık G.K. dinlenilmiştir. Başsavcılık 23/5/2018 tarihli altıncı celsede esas hakkında mütalaasını sunmuş, 8/6/2018 tarihli yedinci celsede de aynı mütalaayı yinelemiştir. Mahkeme, başvurucu müdafinin hazır bulunduğu bu celselerde başvurucunun bir sonraki duruşma gün ve saatinde duruşmada bizzat hazır edilmesi ve eğer bizzat hazır edilemeyecek ise SEGBİS aracılığı ile hazır edilmesi için infaz kurumuna müzekkere yazılmasına karar vermiştir.

23. Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 16/4/2018 ve 12/6/2018 tarihli cevabi yazılarında Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığı tarafından başvurucunun mahkemede hazır bulundurulmasının güvenlik açısından riskli olduğunun bildirildiği ve bu nedenle başvurucunun istenilen gün ve saatlerde SEGBİS odasında hazır bulundurulacağı bildirilmiştir. Anılan cevabi yazıların ekinde bulunan ve Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığı tarafından hazırlanan 21/7/2017 tarihli tutanağın ilgili kısmı şöyledir:

"Suç vasıfları olarak 'Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak, Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma', 'PKK, FETO/PDY ve diğer terör örgütleri' suçlarından hükümlü ve tutuklu olanlarının (BTÖ) PKK, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde adam kaçırma ve propaganda amaçlı yol kesme eylemleri ve yol güzergâhları üzerinde patlayıcı madde (EYP) düzeneği yerleştirmek sureti ile icra ettiği bombalı eylemlerini son zamanlarda arttırdığı, Hakkari, Şırnak, Van, Tunceli, Bingöl, Bitlis, Siirt, Batman, Ağrı ve Muş bölgesinin terör olayları yönünden hassasiyet arz etmesi sebebiyle bu illere yapılacak söz konusu sevklerin, yapılmasının güvenlik açısından riskli olduğu, duruşmaların SEGBİS sistemi ile yapılmasının daha uygun olacağı değerlendirilmiş[tir]"

24. Mahkeme infaz kurumuna yazdığı 13/6/2018 tarihli müzekkere ile başvurucunun SEGBİS vasıtasıyla ifade vermek istemese bile 27/6/2018 tarihinde SEGBİS odasında hazır edilmesini istemiştir.

25. Mahkeme 27/6/2018 tarihli hüküm celsesinde başvurucunun duruşmada bizzat hazır edilme talebinin reddine karar vermiştir. Ara kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...667 sayılı KHK'ya karşılık gelen 196. Madde uyarınca sanığın savunma ve beyanının SEGBİS sistemi ile alınmasında herhangi bir sakınca bulunmadığından ayrıca Bolu F Tipi Kapalı Yüksek Güvenlikli ceza infaz kurumu müdürlüğü ve daha önce Tunceli İl Emniyet Müdürlüğü'nün ile yapılan yazışmalar da göz önüne alındığında, Tunceli ilinde terör faaliyetlerinin yoğunluğu da göz önünde bulundurularak ve sanığın kaldığı ceza evi ile Tunceli ili arasındaki uzun yol mesafesi de göz önünde bulundurularak bu talebin reddine karar verilerek tefhimle açık yargılamaya devam olundu."

26. 27/6/2018 tarihli duruşma tutanağından, başvurucunun ceza infaz kurumundaki SEGBİS odasına zorla getirildiği, odaya girmemek için görevlilere zorluk çıkardığı, kapının girişine kendisini bıraktığı, kendisine sorulan sorulara cevap vermediği ve "savunma hakkımız engellenemez" şeklinde sloganlar attığı anlaşılmaktadır. Başsavcılık önceki celselerde sunduğu esas hakkındaki mütalaasını tekrarlamıştır. Başvurucu müdafi, başvurucunun SEGBİS odasına zorla getirilmesi, elleri ve kollarının görevlilerce tutulması ve bu şekilde beyanda bulunmak zorunda bırakılmasının suç teşkil ettiğini ifade ettikten sonra esas hakkında mütalaaya karşı beyanda bulunmuştur. Başvurucu esas hakkında mütalaaya karşı beyanı ve son sözlerinin neler olduğu yönündeki sorulara "savunma hakkımız engellenemez" şeklinde slogan atarak cevap vermiştir.

27. Mahkeme, başvurucu hakkında DHKP-C silahlı terör örgütü adına anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla değiştirmeye teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 18 yıl hapis cezasına, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan 9 yıl hapis ve 30.000 TL adli para cezasına, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde izinsiz olarak tehlikeli madde bulundurmak suçundan 8 yıl 4 ay hapis ve 20.000 TL adli para cezasına ve resmi belgede sahtecilik suçundan 3 yıl hapis cezasına hükmetmiştir.

28. Başvurucu müdafi 29/6/2018 tarihli dilekçe ile -mahkûmiyet kararının usul ve yasaya aykırı olduğu iddiasının yanı sıra- başvurucunun zorla getirilmesine ilişkin kurulan ara karar ile zorla getirme işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. Anılan istinaf başvurusu Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 22/2/2019 tarihli kararı ile esastan reddedilmiştir. Mahkûmiyet hükmü resmi belgede sahtecilik suçu açısından istinaf kararı ile 22/2/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Öte yandan yargılama diğer suçlar açısından temyiz kanun yolu aşamasında devam etmektedir.

29. Başvurucu, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin nihai kararı 3/4/2019 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.

30. Başvurucu 15/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

31. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38-60.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

32. Anayasa Mahkemesinin 3/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

33. Başvurucu, duruşmada bizzat hazır bulundurulma yönündeki taleplerinin soyut ve belirsiz gerekçeler ile karşılanmadığını, duruşmaya SEGBİS ile katılması yönündeki zorlama nedeni ile etkili savunma yapamadığını ve savunması alınmadan hüküm kurulduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

34. Bakanlık görüşünde;

i. Başvurucunun istinaf kanun yoluna başvurusu sırasında duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğini öne sürmediği ve buna ilişkin bir itirazda bulunmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin ileri sürdüğü iddialarını Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunmadan önce istinaf aşamasında dile getirmemesi ve bu iddialarına ilişkin bilgi veya belge sunmaması nedeniyle başvurucunun başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediği sonucuna varılması gerektiği ifade edilmiştir.

ii. Başvurucu hakkında resmi belgede sahtecilik suçu dışında kalan suçlardan verilen mahkûmiyet hükümlerinin henüz Yargıtay aşamasında derdest olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle yargılamanın bütünü açısından hukuk sisteminde mevcut yargısal yollar tüketilmeksizin bireysel başvuruda bulunulduğu hususunun da başvurunun kabul edilebilirliği yönünden yapılacak incelemede göz önünde tutulması gerektiği beyan edilmiştir.

iii. SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği açıklanmıştır. SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir. Ayrıca Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kararlarına atıfla, video konferans yoluyla duruşma yapılmasının adil yargılanma hakkını ihlal etmediği savunulmuştur.

iv. Yargı çevresi dışında tutuklu bulunan başvurucunun duruşmalara katılımının SEGBİS aracılığı ile sağlanmasının makul sürede yargılanma hakkına uygun olduğu gibi başvurucunun Mahkemeye götürülmesi sırasında gerçekleşmesi muhtemel kaza ve terör saldırısı riskini de ortadan kaldırdığı ileri sürülmüştür. Ayrıca Ağır Ceza Mahkemesinin ilgili kurumlara yazı yazmak suretiyle başvurucunun Mahkemeye nakline engel teşkil edecek güvenlik sorunlarını değerlendirmesini sağlayacak kadar veri elde ettiği ve savunma hakkının kısıtlanmaması için gereken özeni gösterdiği ileri sürülmüştür.

v. SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılması nedeniyle başvurucunun iddia makamına karşı Mahkeme önünde dezavantajlı konuma düştüğüne işaret eden herhangi bir unsur bulunmadığı beyan edilmiştir. Duruşmanın SEGBİS yoluyla yapılmış olmasının, başvurucunun yargılanmasının önemli bir gecikmeye mahal vermeden makul bir süre içerisinde sonuçlandırılması amacının gerçekleştirilmesini sağladığı ve bu suretle adil yargılanma hakkının tüm unsurlarının yerine getirildiği ileri sürülmüştür.

35. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, savunma hakkının kısıtlanmasının 5271 sayılı Kanun'un 289. maddesinde hukuka kesin aykırılık nedeni olarak tarif edilmesi nedeniyle bu hakkın ihlali iddiasının istinaf merciince incelenmesi için ileri sürülmesinin gerekli olmadığını beyan etmiştir. Başvurucu ayrıca duruşmada hazır bulunma hakkının kısıtlanmasını gerektirecek ciddi nedenlerin bulunmadığını ve Mahkemenin savunma hakkını kullanabilmesi için çaba göstermediğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

36. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

38. Bakanlık, bireysel başvuruya konu şikâyetin istinaf kanun yolunda dile getirilmediğini ve temyiz kanun yolunun tüketilmediğini ileri sürdüğünden öncelikle bu meselelerin incelenmesi gerekir.

39. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

41. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

42. Somut olayda başvurucu, Mahkemeye farklı tarihlerde sunduğu çok sayıda dilekçe ile duruşmaya SEGBİS vasıtasıyla katılmayacağını bildirmiştir. Mahkeme infaz kurumuna yazdığı 13/6/2018 tarihli müzekkere ile başvurucunun SEGBİS vasıtasıyla ifade vermek istemese bile SEGBİS odasında hazır edilmesini talep etmiştir. Bunun üzerine başvurucu 27/6/2018 tarihli hüküm celsesinde, ceza infaz kurumu görevlileri tarafından kurumdaki SEGBİS odasına zorla getirilmiştir. Başvurucu müdafii 29/6/2018 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde zorla getirme kararı ve işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Buna göre, duruşmada bizzat hazır bulunmak isteyen başvurucunun SEGBİS odasına zorla getirilmesi işleminin hukuka aykırılığının istinaf kanun yolunda ileri sürüldüğü hususunda tartışma bulunmamaktadır.

43. Öte yandan, başvurucu hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün istinaf kanun yolu incelemesi neticesinde kesinleştiği ve hapis cezasının infazına başlandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, başvuru formunda ileri sürülen ihlal iddialarının Mahkemece verilen muhtelif hükümler arasında belli bir hükme özgülenmediği görülmektedir. Bu nedenlerle, resmi belgede sahtecilik suçu dışında kalan suçlardan verilen mahkûmiyet hükümlerine ilişkin temyiz incelemesinin devam ediyor olmasının kesinleşen hüküm ile ilgili olarak yapılan bireysel başvurunun kabul edilebilirlik incelemesine herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.

44. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

45. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan Çoban (aynı kararda bkz. §§ 72-104) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını da kapsadığını belirterek ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan Çoban, §§ 73, 74). Anayasa Mahkemesi anılan kararda sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit ederek bu müdahalenin Anayasa'nın 36. maddesini ihlal edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin ise kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir (Şehrivan Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).

46. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Şehrivan Çoban, §§ 89-95). Bu genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilikgereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan Çoban, §§ 89-93).

47. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından incelenmelidir. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).

48. Somut olayda başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 5271 sayılı Kanun'un 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.

49. Başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebi, yasal düzenlemeler uyarınca sanığın savunmasının SEGBİS vasıtası ile alınmasının sakınca oluşturmadığı ve transfer esnasında kendisinin ve kamu görevlilerinin yaşamı yönünden risk oluşturduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Buna göre müdahalenin kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması, bunun yanı sıra gerek tutuklu kişinin gerekse tutukluya refakat edecek güvenlik görevlilerinin yaşamının ve vücut bütünlüğünün korunması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.

50. Ölçülülük ilkesi açısından ilk olarak müdahalenin elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Somut olayda başvurucunun SEGBİS yoluyla duruşmaya katılımının sağlanmak istenmesinin amacı Mahkemenin bulunduğu il merkezinde ve çevresinde meydana gelen terör olayları nedeniyle duruşma salonuna transfer sırasında başvurucunun ve görevlilerin güvenliği açısından zorluk yaşanmamasıdır. Buna göre başvurucunun transferi nedeniyle oluşabilecek güvenlik kaygısı gibi meşru bir amaca ağırlık verilerek duruşmada hazır bulunma hakkına sınırlama getirilmesi anlaşılabilir bir durumdur. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin başvurucunun ve kamu görevlilerinin yaşam haklarının korunması amacına ulaşılması bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.

51. İkinci olarak müdahalenin gerekli olup olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük denetiminde gereklilik ölçütü, müdahalede bulunulurken en hafif aracın seçilmesi anlamına gelmektedir (Şehrivan Çoban, § 90). Gereklilik ölçütü yönünden duruşmada hazır bulunma hakkı ancak olayın koşullarının zorunlu kıldığı durumlarda sınırlanabilecektir (Şehrivan Çoban, § 91). Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır.

52. Başvuru konusu olayda, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs başta olmak üzere çok sayıda nitelikli suçtan yargılanan başvurucu, Mahkemenin bulunduğu il merkezine yakın denilebilecek bir mesafede bulunan Elazığ ilindeki bir infaz kurumunda tutuklu olarak bulunmasına rağmen soruşturma devam ederken Mahkemenin yargı çevresine daha uzak olan Adana ilindeki bir ceza infaz kurumuna sevk edilmiştir. Mahkemenin dördüncü celsede başvurucunun duruşmada hazır bulunma yönündeki talebini reddederken dayandığı gerekçelerden biri başvurucunun bulunduğu Adana ilindeki infaz kurumu ile Mahkemenin bulunduğu il arasındaki mesafenin uzunluğu olmasına rağmen başvurucu celse arasında bu defa daha uzak bir ildeki infaz kurumuna nakledilmiştir (bkz. § 20-21). Diğer bir ifadeyle, duruşmada hazır bulunma hakkından açıkça feragat etmeyen aksine bu hususta ısrarcı olan başvurucu her seferinde Mahkemenin bulunduğu il merkezine daha uzak bir infaz kurumuna nakledilmiştir. Bununla birlikte başvurucunun nakil nedenleri kararda gösterilmemiştir. Dahası yargı organları ile infaz kurumu idaresinin başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının gerekliliklerinin sağlanmasına uygun şekilde planlama yapıp yapmadıklarına ilişkin bir veriye de ulaşılamamıştır.

53. Mahkeme, infaz kurumlarınca gönderilen ve Tunceli iline tutuklu naklinin, tutuklu ve refakatindeki kamu görevlilerinin can güvenliği açısından riskli olduğuna ilişkin Jandarma Bölük Komutanlığı tutanaklarına istinaden başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin reddine karar vermiştir. Ancak esas alınan tutanakların somut olaya özgü olarak yapılan araştırmalar neticesinde elde edilen verilere istinaden düzenlendiği hususunda kuşku bulunmaktadır. Nitekim Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü tarafından 23/5/2018 ve 27/6/2018 tarihli altıncı ve sekizinci celseler öncesinde Mahkemeye iletilen ve başvurucunun Mahkemede hazır bulundurulmasının güvenlik açısından riskli olduğuna ilişkin tespitler içeren tutanağın belirtilen celse tarihlerinden uzun süre önce 21/7/2017 tarihinde düzenlendiği anlaşılmaktadır (bkz. § 23). Başvurucunun bir yıllık süre zarfında sekiz celse devam eden duruşmada hazır edilememesinin gerekçesi olarak gösterilen güvenlik riski, her celse öncesinde olaya özgü olarak araştırılmadığı gibi geçmiş tarihli kolluk tutanaklarındaki tespitlerin duruşma tarihi itibarıyla geçerli olup olmadığı hususu da irdelenmemiştir. Somut olayda ilk derece mahkemesince başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin hangi zorlayıcı nedene dayalı olarak kabul edilmediğinin somut ve olaya özgü bir gerekçeyle ortaya konulduğundan söz etmek mümkün gözükmemektedir.

54. Başvurucu aşamalarda ibraz ettiği dilekçelerde ve SEGBİS ile katıldığı dördüncü celsede ısrarla duruşmalara bizzat katılmak istediğini dile getirmiştir. Aralarında bireysel başvuruya konu resmi belgede sahtecilik suçunun da bulunduğu birçok nitelikli suçtan yargılanan başvurucu, sekiz celse süren yargılamanın altı celsesine katılmamış, sesli ve görüntülü iletişim tekniği ile katıldığı dördüncü celsede isnat edilen suçlara ilişkin savunma yapmamış ve Mahkemede bizzat hazır edilmediği takdirde sonraki duruşmalara katılmayacağını ve savunma yapmayacağını beyan etmiştir.

55. Başvurucunun yokluğunda bir kısım müşteki ve tanıklar dinlenmiş, dosyaya gelen yazılı deliller okunmuş ve esas hakkında mütalaa sunulmuştur. Başvurucu, bulunduğu infaz kurumunun SEGBİS odasına zorla getirildiği hüküm celsesinde de savunma yapmayı reddetmiş, bu celsede başvurucunun yokluğunda sunulan esas hakkındaki mütalaa yinelenmiş ve başvurucunun isnat edilen suçlara ilişkin savunması alınmadan Mahkemece hüküm verilmiştir. Diğer bir ifadeyle esas hakkındaki mütalaanın okunduğu ve başvurucu hakkında hüküm verildiği yani esaslı işlemlerin yapıldığı tüm oturumlarda başvurucu duruşmada bizzat hazır bulunamamıştır. Buna göre anayasal düzeni ortadan kaldırma başta olmak üzere birçok nitelikli suçtan yargılanan başvurucunun esaslı işlemlerin yapıldığı oturumların hiçbirinde hazır bulundurulmaması yargılamanın adilliğine zarar vermiştir.

56. Bu çerçevede derece mahkemelerince diğer alternatifler değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler sunulmadan doğrudan başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesi, en uygun aracın seçilmemesi sebebiyle müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesinin zorunlu olduğu derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulamadığı için müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır.

57. Müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna varıldığından ölçülülük açısından ayrıca orantılılık incelemesi yapılmamıştır.

58. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

59. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

60. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama ile uygun görülecek bir tazminat talebinde bulunmuştur.

61. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

62. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

63. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).

64. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

65. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/82, K.2018/198) gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

66. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Selahaddin MENTEŞ'in karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/82, K.2018/198) GÖNDERİLMESİNE,

D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/2/2022 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Mahkemenin Sayın çoğunluğu tarafından başvurucunun adil yargılama kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkını ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki çoğunluk kararına belirtilen gerekçelerle katılmadım.

2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında ayrıntılı olarak özetlenmiştir. Başvurucu hakkında; terör örgütü üyeliği suçundan cezalandırılması istemiyle Tunceli 1. Ağır Ceza mahkemesine dava açılmıştır.

3. Mahkeme tensip tutanağında başvurucunun savunmasının SEGBİS sistemiyle alınmasına karar verilmiştir. İlerleyen celselerde de mahkeme ara kararıyla sanığın terör olayları gerekçe gösterilerek savunmasını SEGBİS sistemi üzerinden alınmasına karar verilmiştir.

4. Tunceli Ağır Ceza Mahkemesince bütün işlemler SEGBİS sistemi üzerinden yürütülmüştür. Sanık SEGBİS sistemi üzerinde savunma yapmak istememiş SEGBİS odasına gelmek istememiş mahkemenin birden fazla kez süre vermesine rağmen “savunma hakkımız engellenemez” şeklinde slogan atarak cevap vermiştir.

5. Başvurucu hakkında Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesince örgüt üyeliği ve vergide sahtecilik suçlarından hüküm kurulmuştur. Sahtecilik suçundan kurulan hüküm İstinaf denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Örgüt üyeliği suçundan kurulan hüküm henüz kesinleşmemiştir.

6. UYAP; teknolojik gelişmeleri kullanarak Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşların, adli ve idari tüm yargı veya yargı destek birimlerinin donanım veya yazılım olarak iç otomasyonunu benzer şekilde bilgi otomasyonun sistemlerini kurmuş kamu kurum ve kuruluşları ile dış entegrasyonu sağlayan bir bilişim sistemidir. Elektronik imza alt yapısına uygun olarak geliştirilmiş merkezi bir bilgi sistemi kurulmuş bu sistemde yargı ve yargı destek birimleri arasında fonksiyonel tam entegrasyon sağlanmıştır. Sistemde elektronik imza rolleri bulunan hâkim, savcı, avukat, zabıt kâtibi, vatandaş yetkileri çerçevesinde her türlü bilgi belge sisteme aktarmakta sistemde aktif ve güvenli işleyişi sağlamaktadır. Daha önce yazışma ve ara kararı gerektiren bilgi ve belgeler e devlet sisteminden güvenli olarak doğrudan temin edilebilmektedir.

7. UYAP ile ilgili kanuni alt yapı başta 5271 sayılı Kanun (CMK) olmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili bütün kanunlara ve yönetmeliklere düzenlemeler konularak sağlanmıştır. Bu bağlamda CMK’nın “Elektronik işlemler”kenar başlıklı 38/A maddesinde UYAP ile ilgili olarak (ayrıntılı hükümler içeren) şu düzenlemeye yer verilmiştir.

“(1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.

(2) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.

(3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.

(4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.

(5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir.

(6) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.

(7) Zorunlu nedenlerle fiziki olarak düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır ve gerektiğinde ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.

(8) Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanır ve mühürlenir.

(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.

(10) Yargı birimlerinin ihtiyaç duyduğu nüfus, tapu, adlî sicil kaydı gibi dış bilişim sistemlerinden UYAP vasıtasıyla temin edilen bilgi, belge ve kayıtlar, zorunlu olmadıkça ayrıca fiziki olarak istenilmez. UYAP’tan dış bilişim sistemlerine gönderilen bilgi ve belgeler ayrıca zorunlu olmadıkça fiziki ortamda gönderilmez.

(11) Ceza muhakemesi işlemlerinin UYAP’ta yapılmasına dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

8. CMK’nın 147. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendinde ise ifade alma ve sorgu işlemlerinde kaydında teknik imkanlardan yararlanılacağı hükmüne yer verilmiştir. Aynı kanunun 196. maddesinde de “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” kenar başlığı altında sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun ve savunmasının yapılabileceği belirtilmiştir.

9. SEGBİS sistemi ulusal ağı yargı sisteminde ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği bir bilişim sistemidir. SEGBİS teknik özellikleri ve donanımı itibariyle UYAP’ta görüntülü kayıt yapıldığı takdirde duruşma salonunun bir parçası olarak işlev görmektedir. Sistemde ifade alınırken SEGBİS ile duruşma salonuna bağlanan kişiler duruşma salonundakileri görmekte duruşmada yapılanları takip edebilmekte konuşulanları duyabilmektedir.

10. SEGBİS sistemine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek amacıyla çıkarılan ve 29/9/2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik’in 9. maddesinde görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması imkânın varlığı halinde kanunlardaki usul esaslar dairesinde soruşturma veya kovuşturma aşamasındaki yapılan her türlü işlemin SEGBİS ile kayda alınacağı belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin ceza infaz kurumunda bulunanlar başlığı altında ceza infaz kurumunda bulunan kişinin SEGBİS ile dinlenebileceği ve bu sistem ile duruşmaya katılabileceği düzenlenmiştir.

11. Öte yandan Anayasa’nın 141. maddesinde son fıkrasında “Davaların az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırması yargının görevidir.” denmektedir. Bunun bir yansıması olarak CMK’nın temel yaklaşımı duruşmanın tekliği (tek bir celsede tamamlanması) ilkesidir. UYAP ve SEGBİS sistemi teknik alt yapısı ve sağladığı imkanlar ile bilgi ve belgeye ulaşım kolaylığı göz önüne alındığında tümüyle bu sistemi sağlamaya yönelik olarak tasarlandığı söylenebilir. Dolayısıyla SEGBİS sistem olarak Anayasa’nın bu kuralına uygun ve kuralla öngörülen meşru amacı sağlamaya yönelik olarak işlemektedir.

12. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımın sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum değildir.

13. Tunceli Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun savunmasını SEGBİS üzerinden alacağını tensip kararıyla hüküm altına almış, başvurucu ve müdafine tebliğ etmiştir. Başvurucu müdafi huzurunda kendisine birden fazla kez süre verilmesine rağmen slogan atarak mahkemeye cevap vermiştir.

14. Bu açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımının sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum olmadığından sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

Üye

 Selahaddin MENTEŞ

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GAZİ TEKDEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/13836)

 

Karar Tarihi: 14/4/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Gazi TEKDEMİR

Vekili

:

Av. Kamile ÖZBULUT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/4/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

4. Komisyonca duruşmada hazır bulunma hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçuna yardım etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından yargılanmıştır. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülen yargılama iki celsede tamamlanmıştır. Yargılamada 19/12/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda duruşmanın 26/6/2018 tarihinde yapılmasına ve başvurucunun duruşma tarihinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmasına karar verilmiştir. Başvurucu; Mahkemeye gönderdiği 23/1/2018 tarihli dilekçesinde işitme güçlüğü yaşadığını, duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılımının bazı zorluklara neden olacağını belirtmiştir. Başvurucu, yargılamanın 26/6/2018 tarihli ilk celsesine tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumundan SEGBİS aracılığı ile katılmıştır. Duruşma Tutanağı'nda başvurucunun SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmamıştır. Duruşmada Savcılık makamınca esas hakkında mütalaa sunulmuştur.

8. SEGBİS aracılığı ile katıldığı 11/7/2018 tarihli son celsede başvurucunun esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanı alınmış ve hüküm açıklanmıştır. Mahkeme;başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliği suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmasına, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçuna yardım etme suçundan ise beraatine karar vermiştir. Gerekçeli kararda başvurucunun duruşmalara SEGBİS aracılığı ile katılımının neden gerekli görüldüğü hususunda herhangi bir açıklamada bulunulmamıştır.

9. Başvurucu, gerekçeli temyiz dilekçesinde -diğerlerinin yanı sıra- duruşmalarda bizzat hazır bulunarak savunma yapmayı talep ettiği hâlde talebinin kabul edilmeyerek SEGBİS aracılığı ile duruşmalara katılmak zorunda bırakılması nedeniyle savunma hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

10. İlgili hukuk için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38-60.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

11. Anayasa Mahkemesinin 14/4/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

12. Başvurucu; duruşmaya bizzat katılarak savunma yapmak istediğini ilk duruşmadan önce Mahkemeye iletmesine rağmen talebinin kabul edilmediğini, SEGBİS aracılığı ile duruşmalara katılmak zorunda bırakıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Bakanlık görüşünde, başvurucunun müdafi yardımından da yararlanmak suretiyle herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan ve teknik bir bağlantı sorunu yaşamadan etkili bir şekilde savunma yapma imkânı bulduğu ifade edilmiştir.

B. Değerlendirme

14. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesiyle bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.

15. Anayasa Mahkemesi, Şehrivan Çoban ve Emrah Yayla ([GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020) kararlarında duruşmada hazır bulunma hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararlarda öncelikle kişilerin istemine aykırı olarak SEGBİS yoluyla duruşmaya katılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Bu müdahalenin kanunilik, meşru amaç ve ölçülülük yönünden inceleneceğini ifade etmiştir. Anılan kararlarda 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı ve müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmıştır (Şehrivan Çoban, §§ 72-104; Emrah Yayla, §§ 58-86).

16. Anılan kararlarda ölçülülük yönünden yapılan incelemede ise başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin hangi zorlayıcı nedene dayalı olarak kabul edilmediğinin ortaya konulmaması ve başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı celselerde esaslı işlemlerin yapılması nedeniyle müdahalenin gerekli olmadığı değerlendirilmiştir. Somut olayda da anılan kararlarda yer alan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.

17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Giderim Yönünden

18. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

19. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiğiyargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

20. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun manevi tazminat talebi kabul edilmemiştir. Ayrıca başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebi reddedilmiştir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/248, K.2018/128) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/4/2022tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FEYYAZ KETENOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/14764)

 

Karar Tarihi: 4/7/2022

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Feyyaz KETENOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya uzaktan katılımının sağlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 24/4/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve duruşmada hazır bulunma hakkı ile tanık dinletme ve sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan haklara ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılanmıştır. İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülen yargılamada 3/7/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda duruşmanın 28/9/2017 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvurucu tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu aracılığı ile Mahkemeye gönderdiği 10/8/2017 ve 22/9/2017 tarihli dilekçeleriyle doğrudan doğruyalık ve yüz yüzelik ilkeleri gereğince savunmasını daha sağlıklı yapabilmek adına duruşmada bizzat hazır edilmesinin sağlanmasını talep etmiştir. Başvurucu müdafii de ilk celseden önce Mahkemeye ilettiği tarihsiz iki dilekçe ile başvurucunun duruşmada hazır edilmesi talebinde bulunmuştur.

7. Başvurucu yargılamanın 28/9/2017 tarihli ilk celsesine Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılarak savunma yapmıştır. Mahkeme, başvurucunun savunmasından önce duruşmada bizzat hazır edilme taleplerinin reddine ve başvurucunun duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılımının sağlanması ile duruşmanın 27/10/2017 tarihine ertelenmesine karar vermiştir. Mahkemenin anılan ara kararının gerekçesi şöyledir:

"694 Sayılı KHK ile 5271 sayılı Yasa'nın 196/4 maddesiyle duruşmaların SEGBİS'le yapılması konusunda değişiklik yapıldığı, bu nedenle duruşmaların yoğunluğu Silivri Ceza İnfaz Kurumu ile adliyemiz arasındaki mesafe, gidiş gelişlerdeki güvenlik sorunu, ayrıca yargılamanın çabuklaştırılması, sanıklarla aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniği kullanılmasının yüzyüzelik ilkesine uygun olduğu dikkate alınarak, SEGBİS ilesavunmalarının alınmasına, duruşmanın SEGBİS ile yürütülmesine oy birliğiyle karar verildi."

8. Başvurucu ikinci celse öncesinde Mahkemeye gönderdiği 26/10/2017 tarihli dilekçe ile duruşmada bizzat hazır bulunma talebini yinelemiştir. Yargılamanın 27/10/2017 tarihli ikinci celsesinde, başvurucunun duruşmaya katılımı SEGBİS aracılığı ile gerçekleştirilmiştir. Mahkeme, yukarıda anılan gerekçe ile başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin reddine karar vermiştir. Söz konusu celsede tanık Z.G. dinlenilmiş ve iddia makamınca esas hakkında mütalaa sunulmuştur. Duruşmada başvurucunun esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak amacıyla süre talebinde bulunması üzerine Mahkeme talebi kabul etmiş ve başvurucunun duruşma tarihinde SEGBİS aracılığı ile hazır edilmesi için infaz kurumuna müzekkere yazılmasına karar vererek duruşmayı 24/11/2017 tarihine ertelemiştir.

9. Başvurucu hüküm celsesinde de duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılmıştır. Yargılamanın 24/11/2017 tarihli son celsesinde başvurucu müdafii başvurucunun esas hakkında savunmasının yüz yüzelik ilkesine uygun olarak duruşmada alınmasını talep etmiştir. Mahkeme, bu talebi "dosya kapsamı, toplanan deliller, sanığın SEGBİS yolu ile dinlenmesinin yüz yüzelik ilkesini engellemediği" gerekçesiyle reddetmiştir. Yargılamanın üç celsede tamamlandığı ve başvurucunun tüm celselere SEGBİS aracılığı ile katılımının sağlandığı anlaşılmıştır. Yargılama sonucunda başvurucunun anılan suçtan hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Sanığın evinde yapılan arama sonrasında elde edilen bilgisayar kütükleri incelenmiş ve içersinde Fetö/PDY terörist başı Fettullah Gülen'in 328 adet vaazlarının bulunduğu Tekirdağ KOM Şube Müdürlüğünün 05/09/2017 tarihliraporu ile sabittir. Sanığın terörist başına ait bu kadar çok sayıda vaazı bilgisayarında muhafaza etmesi örgüt ile üyelik kapsamında gönül ve fiili hiyerarşik bağını aktif şekilde devam ettirdiğine delalet etmektedir. Fetö/Pdy üyelerinin tedbir adı altında bu tarz vaazları arşivleme konusunda titiz davrandıkları bilindiğinden, sanığın bu şekilde davranışının vaazları kendisinin dinlemesi kadar diğer örgüt üyelerinede dinletme amacı taşıdığı örgüt üyelerinin davranış biçimi kapsamında hayatın olağan akışına uygun olduğu kanaatine varılmıştır.

Yargılama sırasında savunma tanıkları [Z.E.] ve [N.M.] ile kamu tanıkları [U.E.], [M.T.] ve [M.A.nın] beyanlarına başvurulmuştur. Savunma tanıkları, 'sanığın öğrencilik döneminde barındığı ev ve staj döneminde ameliyat geçirmesine, Fetö/Pdy ile bağının olmadığına' ilişkin olarak şahitlik etmişlerdir. Kamu tanıkları ise 'sanık ile birlikte üniversite döneminde aynı evde kaldıklarını, evde sohbet düzenleme ve ev sorumluluğu görevi yaptığı, kod adı kullandığı, hakimlik stajı döneminde örgüt ile bağının devam ettiği örgüt evlerinde kaldığı, 2014 yılı ağustos ve ekim ayında aktif olarak Fetö/Pdy örüt bağının devam ettiği' şeklinde beyanlarda bulunmuşlardır. Kamu tanıkları sanığın üniversite yıllarından itibaren örgüt ile bağının devam ettiğini açık ve net beyanları ile ifade etmişlerdir. Savunma [Z.E.nin] sanığın 2010-2012 arasında kendi evinde kalmasının sanığın bütün üniversite hayatı dönemi düşünüldüğünde Fetö/Pdy örgüt evinde kalmasını, sorumluluk almasını engellemeyeceğini, bu tarihler arasında ve bu tarih dışındaki zaman diliminde söz konusu eylemleri yapabileceği, diğer savunma tanığı ile birlikte değerlendirilerek savunma tanıklarının beyanlarının sanığın örgüt üyesi olmadığına ilişkin olarak delil teşkil edebilecek nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır."

10. Başvurucunun duruşmalara SEGBİS aracılığı ile katılımının neden gerekli görüldüğü hususunda Mahkemenin gerekçeli kararında herhangi bir açıklama yer almamaktadır. Başvurucu -diğerlerinin yanı sıra- duruşmalarda bizzat hazır bulundurulmaması nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını ve sorgulama imkânı tanınmayan tanıkların beyanlarının hükme esas alındığını belirterek hükme karşı kanun yollarına müracaat etmiştir. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

11. İlgili hukuk için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38-60.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

12. Anayasa Mahkemesinin 4/7/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

13. Başvurucu, SEGBİS aracılığı ile katıldığı duruşmalarda etkin savunma imkânı bulamadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

14. Bakanlık görüşünde, başvurucunun müdafi yardımından da yararlanmak suretiyle herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan ve teknik bir bağlantı sorunu yaşamadan etkili bir şekilde savunma yapma imkânı bulduğu ifade edilmiştir.

2. Değerlendirme

15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesiyle bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder(Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.

16. Anayasa Mahkemesi, Şehrivan Çoban ve Emrah Yayla ([GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020) kararlarında duruşmada hazır bulunma hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararlarda öncelikle kişilerin istemine aykırı olarak SEGBİS yoluyla duruşmaya katılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Bu müdahalenin kanunilik, meşru amaç ve ölçülülük yönünden inceleneceğini ifade etmiştir. Anılan kararlarda, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı ve müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmıştır (Şehrivan Çoban, §§ 72-104; Emrah Yayla, §§ 58-86).

17. Anılan kararlarda ölçülülük yönünden yapılan incelemede ise başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin hangi zorlayıcı nedene dayalı olarak kabul edilmediğinin ortaya konulmaması ve başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı celselerde esaslı işlemlerin yapılması nedeniyle müdahalenin gerekli olmadığı değerlendirilmiştir. Somut olayda da anılan kararlarda yer alan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.

18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

19. Başvurucu, sorgulama imkânı tanınmayan tanıkların beyanlarının mahkûmiyet hükmüne esas alındığını ve bu suretle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

20. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürdüğü şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

C. Giderim Yönünden

21. Başvurucu ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

22. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

24. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir. Ayrıca başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunulmadığından maddi tazminat talebi reddedilmiştir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/104, K.2017/94) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/7/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.