TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUAZZEZ ERDOĞAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2020/32990) |
|
Karar Tarihi:31/10/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Volkan ÇAKMAK |
Başvurucular |
: |
1. Muazzez ERDOĞAN |
|
|
2. Ruken ERDOĞAN |
|
|
3. Yunus ERDOĞAN |
|
|
4. Yusuf ERDOĞAN |
Başvurucular Vekili |
: |
Av. Abdulhekim GİDER |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, 6-7 Ekim olaylarında göstericiler arasında çıkan çatışmada meydana gelen ölüm olayı temelinde açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı ve yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucuların murisi M.E. 7/10/2014 tarihinde Siirt'in Kurtalan ilçesinde meydana gelen, DAEŞ ve PYD mensuplarının/sempatizanlarının çatıştığı, güvenlik güçlerinin de müdahale ettiği olaylar sırasında karşıt grupta yer alan kişilerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmiştir.
3. Başvurucuların ölüm olayı temelinde açtığı tam yargı davası Siirt İdare Mahkemesi tarafından 9/12/2015 tarihinde reddedilmiştir. Kararda, kişilerin kendi kusuru ile sebebiyet verdiği zararların idarece tazmininin mümkün olmadığı, somut olayda M.E.nin terör örgütü mensupları ve göstericiler ile beraber hareket ettiği, kamu malına zarar verdiği, başkalarının can güvenliğini tehlikeye düşürdüğü sırada hayatını kaybettiği, bu sebeple idari eylem ile zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı ve tazminat sorumluluğu oluşmadığı belirtilerek ret hükmü gerekçelendirilmiştir.
4. Ret hükmüne yönelik istinaf talebi 27/12/2018 tarihinde reddedilmiş, istinaf talebinin reddi kararı Danıştay Onuncu Dairesi tarafından 9/6/2020 tarihinde onanmıştır.
5. Başvurucular nihai kararı 10/9/2020 tarihinde öğrenmelerinin ardından 8/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
6. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemelerinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
7. Başvurucular, yaşam hakkına ilişkin ilkeleri soyut olarak kısaca belirtmek suretiyle herhangi bir sebep, somut olay bağlamında hiçbir husus belirtmeden, koruma yükümlülüğünün neden ihlal edildiğini açıklamadan yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; somut süreç, ilgili mevzuat ve insan hakları yargısı içtihadı aktarılarak adli makamların ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı, değerlendirme yapılırken bu hususların dikkate alınması gerektiği beyan edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda karmaşık veya zorlama şikâyetler, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki şikâyetler, başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği şikâyetler ile temel haklara yönelik bir ihlalin olmadığı açık olan şikâyetler açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir. Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucuların şikâyetlerini hem maddi hem de hukuki olarak temellendirme zorunluluğu vardır. Maddi dayanaklar yönünden başvurucuların yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak, hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır. Nitekim 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına ilave olarak Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 59. maddesinde de başvurucuların yükümlülükleri kapsamında şikâyetin maddi ve hukuki temellerine başvuru formu ve eklerinde yer vermesi gerektiği açıkça belirtilmiş, böylece başvuru koşullarının öngörülebilirliği kuvvetlendirilmiştir. Bu bağlamda bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa'ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Anayasa Mahkemesinin başvurucuların yerine geçerek ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma, delil toplama görev ve yükümlülüğü yoktur. Söz konusu yükümlülükler başvuruculara aittir. Başvurucuların anılan yükümlülüklere uymamaları hâlinde şikâyetlerini temellendiremedikleri için başvuruları açıkça dayanaktan yoksun bulunabilir(Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017; Aynur Tüley ve diğerleri, B. No: 2019/14338, 3/3/2022).
9. Anayasa Mahkemesi başvurucuların ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma yönündeki yükümlülüklerine ilişkin temellendirme olgusuna dair incelemeyi her başvurunun kendi somut koşullarında yapar. Somut sürece bakıldığında başvurucuların yakını 6-7 Ekim olaylarında sokağa çıkan karşıt grupların çatışması esnasında ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak hayatını kaybetmiştir. Başvurucuların ölümün kamu gücünden yani kolluğun güç kullanımından kaynaklandığı yönünde bir iddiası olmadığı gibi somut olayda bu yönde (öldürme yükümlülüğünün ihlal edildiği yönünde) bir veri de bulunmamaktadır. Yaşamı koruma yükümlüğü yönünden ise başvurucular soyut olarak koruma yükümlülüğüne dair ilkeleri kısaca belirtmiş; somut olayla ilgili herhangi bir açıklama, gerekçelendirme, özelleştirme yapmadan ihlal iddiasında bulunmuştur. Hâlbuki somut vakanın koşulları (karşıt görüşler, sivil vatandaş ve kolluğun dâhil olduğu vaka) düşünüldüğünde koruma yükümlülüğünde ileri sürülmesi gereken M.E.nin yaşamına yönelik riske ve risk olmasına rağmen kamunun ihmal gösterdiğine ilişkin argümanların nasıl formüle edildiği (husumetli birisi olduğu, bu husumetin kamu makamlarınca bilindiği, bilinmesi gerektiği, kolluğun yetersiz kaldığı vs.) kritik önemdedir.
10. Başvurucular koruma yükümlülüğünün neden, nasıl ihlal edildiğine dair bilgi (örneğin güvenlik güçlerinin çatışma/gösteri için tedbir almadığı, yeterli güvenlik personeli ile olaya müdahale edilmediği, çatışmanın önceden bilinmesine karşın hareketsiz kalındığı veya aslında M.E.nin çatışan gruplarla ilintisinin bulunmadığı, güvenlik güçlerinin sivil halkı çatışmanın etkilerinden korumak için yeterli organizasyonu sağlamadığı ya da M.E.nin daha önceden ideoloji vs. sebeplerle husumetli olduğu birinin bulunmasına ve bunun kamu makamlarınca bilinmesine karşın durumun dikkate alınmadığı vb.) vermemiş olup şikâyetlerini somutlaştırmamış, gerekçelendirmemiştir.
11. Anayasa Mahkemesi kendiliğinden inceleme yapamayacağından yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının değerlendirilebilmesi için yukarıda aktarıldığı üzere ihlal iddialarının somutlaştırılması, gerekçelendirilmesi, olgusal olarak koruma yükümülüğünün neden, nasıl ihlal edildiğinin açıklanması, bu hususların somut olay ve olgular ile desteklenmesi gerekir. Fakat başvuru formunda söz konusu yükümlük yerine getirilmemiş, sonuç itibarıyla ileri sürülen ihlal iddiası temellendirilmemiştir.
12. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamında Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucular tam yargı davasının yaklaşık beş yılda kesin sonuca bağlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde somut süreç, ilgili mevzuat ve insan hakları yargısı içtihadı aktarıldıktan sonra değerlendirme yapılırken bu hususların dikkate alınması gerektiği beyan edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
14. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.
15. Somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
16. Başvurucular tam yargı davasının reddedilmesi temelinde anayasal hakların ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; somut süreç, ilgili mevzuat ve insan hakları yargısı içtihadı aktarıldıktan sonra değerlendirme yapılırken bu hususların dikkate alınması gerektiği beyan edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
17. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
18. Başvurucuların ileri sürdüğü iddialar delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik bulunmadığı da dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir..
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 31/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.