TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET BARANSU BAŞVURUSU (5)

(Başvuru Numarası: 2020/29511)

 

Karar Tarihi: 31/10/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Mehmet BARANSU

Vekili

:

Av. Dilara YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğa etkili itiraz hakkının kullanılamaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gazetecilik faaliyeti ve ifade özgürlüğü kapsamındaki eylemlerin tutuklamaya konu edilmesi nedeniyle de ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/8/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Taraf isimli ulusal yayın yapan günlük bir gazetede olay tarihleri itibarıyla muhabir olarak görev yapmaktadır.

6. Başvurucunun söz konusu gazetenin 30/7/2013 tarihli nüshasında "Başbakanıüç bakan yanılttı" ve 31/7/2013 tarihli nüshasında "Üç bakan teknik takibe takıldı - GDO'lu pirinç soruşturması büyüyor" başlıklarıyla yayımlanan yazıları nedeniyle İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hakaret, iftira, yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs ve gizliliğin ihlali suçlarından soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma neticesinde 29/11/2013 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

7. Söz konusu gazete yazıları üzerine Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından gizliliğin ihlali ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlarından farklı bir soruşturma başlatılmıştır. Başsavcılık bu soruşturma kapsamında 20/1/2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.

8. Başsavcılık tarafından Mersin İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Şube Müdürlüğü (KOM Şube Müdürlüğü) Teknik Takip ve İzleme Büro Amirliğinde görevli iken görevlerinden alınan polis memurları A.Ş. ve B.K. hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında Mersin 2. Sulh Ceza Mahkemesince 21/4/2014 tarihinde bu kişilerin çalışma masası ve çekmecelerinden temin edilen iki hard disk ile kullandıkları bilgisayarlarda 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 134. maddesi uyarınca arama, kopyalama ve elkoyma tedbirinin uygulanmasına karar verilmiştir.

9. Yukarıda yer verilen gazete haberlerinde ismi geçen M.A.nın şikâyette bulunması üzerine açılan soruşturma neticesinde başvurucu hakkında hakaret ve iftira suçlarından cezalandırılması talebiyle 8/5/2014 tarihli iddianame düzenlenmiştir. İddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmüştür.

10. Mersin İl Emniyet Müdürlüğünün KOM Şube Müdürü İ.Y. imzalı 23/10/2014 tarihli yazısı ile söz konusu gazete haberleri ve @mehmetbaransu isimli Twitter hesabından 19/9/2014 tarihinde paylaşılan tweetler nedeniyle suç duyurusunda bulunulmuştur. Anılan suç duyurusunda tweetlerde bahsedilen GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) konusu ile ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında iletişimin tespiti kararı alındığı, soruşturma sonucunda tedbir uygulanan GSM numaralarına ait iletişim tespit tutanakları ve dataların 12/2/2014 tarihinde hukuka uygun bir şekilde imha edildiği, buna rağmen söz konusu tweetlerde bu görüşmelere ait CD'nin başvurucunun elinde olduğunun ifade edildiği belirtilmiştir. Suç duyurusuna göre başvurucu tarafından paylaşılan 19/9/2014 tarihli tweetler şöyledir:

- "Eski bi bakanda neler yapmış öyle? Milletin sağlığı ile oynamanın hesabını da verecekler”

- “Milletin sağlığı ile oynayın. GDO lu prinç sokun ülkeye. Sonra Baransu neden yazdı. GDO dosyasının tamamı yakında tarafta olacak.”

- “Uçağa seni kim neden bindirdi. GDO lu prinçle niye ilgilendin. Ses kayıtları imha edildi zannediyorsan yanılıyorsun. Dosyaya koyacağım.”

- “İş adamı [M.A.ya] sürprizim var. Öyle [Me.Al.nın] programında sallamakla olmaz. Resmi tapeler yok olmadı sayın [A.]. GDO lu prinç."

11. Mersin İl Emniyet Müdür Yardımcısı V.İ. de 19/9/2014 tarihinde paylaşılan tweetler ile ilgili olarak suç duyurusunda bulunmuştur. V.İ daha sonra başvurucu tarafından paylaşıldığını ileri sürdüğü 29/10/2014, 30/10/2014, 31/10/2014 tarihli tweetler ile ilgili olarak 31/10/2014 tarihinde ikinci defa suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu tarafından paylaşıldığı ileri sürülen 29/102014, 30/10/2014, 31/10/2014 tarihli tweetler söyledir:

- "Mersin Emniyeti GDO dosyasını imha ediyor. İmha eden ekibi ve tüm yaptıklarını biliyorum. Ayrıca dosya bende imha etsenizde yakında Tarafta"

-"GDO dosyasında 3 bakanın ismi olduğu için Mersinde Polise operasyon düzenlendi. 3 bakan ne yaptığını iyi biliyor."

- "Mersinde ki Polislere yönelik gözaltı saçmalığı bitsin, millet GDO dosyasını tüm ayrıntısı ile öğrenecek. Yasal ses kayıtları dahil."

- "GDO dosyasındaki belgeleri imha etmeye başlayan müdür [İ.Y], amir [C.]ve polis Memuru [S.]. Dosya dışarıda beyler çabanız fuzuli."

- "GDO dosyasını [M.A.]'nın açtığı davada altına aldıracağım. Ses kayıtları dahil"

- "İmha etmeye çalıştığın GDO dosyasının bende olduğunu ve mahkemeye vereceğimi öğrenirsen, polisleri bırakmak zorunda kalırsın.''

12. Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesi yaptığı yargılama neticesinde başvurucunun iftira suçundan beraatine, hakaret suçundan ise mahkûmiyetine 23/12/2014 tarihinde karar vermiştir.

13. Başvurucu, söz konusu mahkûmiyet hükmüne karşı 23/2/2015 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucunun müdafii tarafından sunulan temyiz dilekçesinin ekinde altmış altı sayfadan oluşan bir bilgi notuna yer verilmiştir.

14. M.A. ve Mu.A. tarafından 29/4/2015 tarihinde Başsavcılığa yeni bir şikâyet dilekçesi sunulmuştur. Bu dilekçede özetle başvurucunun Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesine sunduğu temyiz dilekçesi ekindeki altmış altı sayfalık bilgi notundan Mersin İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli polis memurlarının Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) medya ayağında yer alan başvurucuya gizli nitelikte bilgi ve belge servis ettiğinin anlaşıldığı ileri sürülmüştür.

15. Başsavcılık, başvurucu hakkında muhtelif tarihlerde yapılan suç duyuruları ve şikâyetler üzerine açılan soruşturmaları görevden alınan Mersin İl Emniyet Müdürlüğü personeli hakkında yürütülen farklı bir soruşturma ile 29/5/2015 tarihinde birleştirmiştir.

16. Başvurucu 2/6/2015 tarihinde alınan Başsavcılık ifadesinde özetle temyiz dilekçesi ekindeki altmış altı sayfalık bilgi notunun tanımadığı bir kişi tarafından çalıştığı gazeteye gönderildiğini, yargılandığı ceza davasıyla ilgili olduğu için temyiz başvurusunda bu belgeleri kullandığını, Mersin Emniyet Müdürlüğünde görevli kimseyi tanımadığını, FETÖ/PDY üyesi olmadığını beyan etmiştir. Başvurucu ayrıca kendisinin paylaştığı ileri sürülen tweetleri hatırlamadığını, soruşturmaya konu iletişim tespit tutanakları ile dataların kendisinde bulunmadığını ileri sürmüştür.

17. Başsavcılık, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen farklı bir soruşturma kapsamında 2/3/2015 tarihinde tutuklanan başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve açıklanması yasaklanan gizli bilgileri açıklama suçlarından tutuklanması talebiyle 9/6/2015 tarihinde Mersin 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir.

18. Hâkimlik, sorgusunun ardından "dosya kapsamındaki mevcut delil durumu, kanıtların büyük ölçüde toplanmış olması, şüphelinin kişiliği ve sosyal durumu, sabit ikametgah sahibi oluşu, şüphelilerin tutuklu bulunması, bu nedenle kaçma şüpheleri bulunmaması, adli kontrol hükümlerinin bu aşamada yeterli olacağı" şeklindeki gerekçe ile tutuklama talebinin reddine ve başvurucunun adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle serbest bırakılmasına karar vermiştir.

19. Soruşturma neticesinde Başsavcılık tarafından aralarında başvurucunun da bulunduğu çok sayıda şüpheli hakkında muhtelif suçlardan iddianame düzenlenmiştir. Başvurucuya, açıklanması yasaklanan gizli bilgileri açıklama, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etme, iftira, gizliliğin ihlali, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme veya yayma suçlarının isnat edildiği 13/7/2015 tarihli iddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır.

20. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY'nin yapısı ve işleyişine ilişkin genel bilgilere ayrıntılı şekilde yer verilmiştir. Anılan iddianamede başvurucu ile ilgili olarak yapılan tespit ve değerlendirmeler ise özetle şöyledir:

i. Müşteki D.M.M.F. ifadesinde, M.A.nın yaptırdığı okul ve camiyi hibe etmemesi üzerine örgüt tarafından mağdur edilmeye başlandığını, M.A. ile görüntülerinin mahkeme kararı olmaksızın usulsüz olarak çekildiğini, başvurucunun Twitter hesabından kendisinin dinlendiğini ve bu dinlemeye ilişkin ses kayıtlarının elinde olduğunu beyan ederek kayıtların bir kısmını yayımladığını beyan etmiştir.

ii. Başvurucunun müşteki D.M.M.F. ile ilgili olarak 28/7/2013 tarihinde “bu bakanlar ve [F.] gibi ak partililer GDO lu pirinç skandalında ses kayıtlarını görmeden haber yaptığımı mı düşünüyor”, “GDO lu pirinçle ilgisi olmayan arkadaşının fotoğrafını basmışım [F.ye] göre,ses kayıtlarında [F.] ne konuşuyordu kemi si…sıpa diyordu” ve[D.M.M.F.] haberim yüzünden Taraftan istifa etmiş, komisyonculuk yapan ortağıyla ses kayıtlarını açıklasın önce beyfendi” şeklinde paylaşımlar yaptığı belirtilmiştir.

iii. Mersin İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğü Teknik Takip ve İzleme Büro Amirliğinde görevli iken görevlerinden alınan polis memurları A.Ş. ve B.K.nın birlikte kullandıkları masa ve çekmecelerinde bulunan bilgisayar ve hard disklerde yapılan inceleme neticesinde tespit edilen belgeler ile başvurucunun Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/344 Esas sayılı dosyasına sunduğu 23/2/2015 tarihli temyiz dilekçesi ekindeki altmış altı sayfalık bilgi notu arasında çok önemli benzerlikler bulunduğu belirtilmiştir. Buna göre başvurucunun temyiz dilekçesindeki bilgi notları ile şüpheli emniyet görevlilerinden temin edilen belgelerin içerikleri örtüşmektedir ve belgelerin çok sayıda sayfası bire bir aynıdır. Yine söz konusu belgelerin bir kısmının KOM Şube Müdürlüğünde, bir kısmının ise İstihbarat Şube Müdürlüğünde 1/1/2013-1/5/2013 tarihleri arasında düzenlendiği tespitine yer verilmiştir.

iv. Söz konusu belgelerin incelenmesi neticesinde örgütün emniyet yapılanmasındaki mensuplarının devam etmekte olan soruşturmalar kapsamında uygulanan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme tedbirleri kapsamında temin edilen tapeler ve kayıtlar ile birlikte herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın gerçekleştirilen hukuka aykırı teknik takip sonucunda temin edilen kayıtları da başvurucu ile paylaştığı belirtilmiştir.

v. Hukuka aykırı şekilde elde edilen istihbari bilgiler toplanarak GDO dosyası adı altında soruşturma dosyası oluşturulduğu, dosya kapsamına alınan kuruluşların yöneticilerinin hükûmeti kısmen ya da tamamen görev yapmasını engellemek amacıyla Başbakan, Bakanlar, Vali, Yargı ve Emniyet mensupları ile ilişkilendirildiği, bu doğrultuda illegal çalışmaları terör örgütü kurucusunu ve örgüt sorumlularını bilgilendirmek amacıyla bilgi notu şeklinde hazırladıkları ileri sürülmüştür.

vi. İddianamede ayrıca örgüt mensubu emniyet görevlilerince hazırlanarak başvurucuya sızdırıldığı belirtilen belgelerde, asıl amacın hükûmeti zor duruma düşürecek nitelikte sansasyonel operasyonlar yoluyla örgütün propagandasının yapılması olduğuna işaret eden ifadelerin bulunduğu belirtilmiştir. Söz konusu ifadelerden bazıları şöyledir:

- "Önceki Tarım Dosyası" başlığı altında "Operasyon için karar verilirse Kasım ayına yetişebilir. Tutuklama sayısı az çıkabilir. Operasyonla Tarım Bakanlığının kokuşmuşluğu, gelen malları analize tabi tutan gerek Tarım İl Md laboratuvarları gerekse özel laboratuvarların rezaletini, insan sağlığını hiçe sayan uygulamalar ve tarım politikamızın dışa bağımlılığını vurgulayabiliriz.",

- "Üst Düzey Bürokratlar" başlığı altında "Tarım dosyası yapıldıktan sonra dinlemesi devam eden GDO dosyası da devreye sokularak sansasyonel bir operasyon yapılabilir. Kokuşmuşluğun sadece Mersin Tarım Müdürlüğünde değil Tarım Bakanlığının genelinde olduğu görülecektir. Hükümetin tarım konusundaki politikasına sağlık yönünden vurgu yapılarak insanların kanser olması, kısırlaştırılması, neslin ömrünün kısalması, tarım yönünden yerli üreticilere sahip çıkılmaması, tarım topraklarının yok edilmesi gibi konularda müthiş bir PR yapılabilir. GDO dosyasında bakanların sesleri, yaklaşımları bir bütünlük halinde verilip uzmanların görüşleri de yanlarında verilip çarpıklık ortaya konabilir.",

- "Yargıyı Etkileme" başlığı altında "Savcının, başsavcının görüşleri alınabilir. Başbakanın talimatı ile salındıkları, yargı bağımsızlığının hiçe sayıldığı, Adalet Bakanının bizzat konuyu takip ettiği, yapılan operasyona hükümetin zulüm dediği,",

- "Bilgi Notu" başlığı altında "Tarım Bakanı Adalet Bakanı Ekonomi Bakanı konu ile ilgili taraf olmuşlar ve yaptıkları açıklamalarla yargılamayı etkilemişlerdir.(İlgili Haberler ektedir) Bu baskılardan dolayı tutuklular bir hafta içerisinde serbest kalmıştır. Tarım Bakanlığı derseniz (piyasa adı numune aklama merkezi) size şunu söyleyebilirim gariban bir şirket dışında önemli hiçbir şirkete işlem yapılamayacaktır. Çünkü elinde dünyada belirlenen evetlerin birçoğu yoktur. Elde etme ve araştırma anlamında bir irade de yoktur. Tüm bunlar göz önüne alındığında geleceğin Türkiye’si 2023 lider ülke sloganları ile avutulan ülkemizi kısırlaştırılmış ortalama yaş ömrü düşmüş yaşayanlarında büyük bir kısmının da kanserli olduğu bir geleceğe koştuğunun farkına varılması gerekir. ARZ.” şeklinde ifadelere yer verilmiştir.

vii. İddianamede, sonuç olarak örgüt mensubu emniyet görevlileri tarafından yürütülen soruşturmalara ait tape kayıtları ve istihbari bilgilerin örgüt talimatları doğrultusunda örgüt stratejisi olan propaganda faaliyetini gerçekleştirmek amacıyla Taraf gazetesi yazarı başvurucuya illegal yollarla iletildiği, başvurucunun da GDO dosyası ile ilgili tapelerin kendisinde olduğunu iddia ettiği ve bu tapelerin bir kısmını 28/7/2013-31/7/2013 tarihlerinde yayımladığı ve daha sonra da kendisinde olmaması gereken gizli bilgi ve belgeleri avukatı aracılığıyla Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesine temyiz dilekçesi ekinde sunduğu belirtilerek isnat edilen suçları işlediği ileri sürülmüştür.

21. Başsavcılık, kovuşturma evresinde iki defa başvurucunun tutuklanmasını talep etmiştir. Mahkeme 19/10/2015 ve 8/2/2016 tarihli oturumlarda yaptığı değerlendirmelerde tutuklama talebinin reddine karar vermiştir.

22. Başvurucu hakkındaki yargılama ilk derece mahkemesi önünde devam ederken Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında FETÖ/PDY'nin olduğu sonucuna ulaşmıştır (darbe teşebbüsü ve arkasındaki FETÖ/PDY'ye ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-36).

23. Darbe teşebbüsünün ardından Mahkeme başvurucu hakkında üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçunun niteliği, hakkında kuvvetli suç şüphesini uyandıran somut delillerin bulunması, sevk maddesinde öngörülen asgari ve azami miktarı ile (...) 15/07/2016 tarihi itibariyle PDY silahlı terör örgütü tarafından yapılan darbe teşebbüsü nedeniyle yürütülen soruşturmaların devam ediyor oluşu, bu nedenle de bu sanıkların kaçma şüphesi, CMK.nun 100/3 maddesi nazara alındığında hükmedilen adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı gerekçesiyle tutuklamaya yönelik yakalama kararı vermiştir. Başvurucu 21/7/2016 tarihinde başka bir suçtan tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumundan SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılarak savunmasını yapmıştır. Mahkeme başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Sanık Mehmet Baransu hakkında çıkarılan yakalama kararının gerekçesine, isnat edilen silahlı terör örgütüne üye olmak suçunun niteliği ile kanunda öngörülen cezanın alt ve üst sınırları, sanığın kaçma şüphesine, henüz savunmasının alınmamış olmasına, CMK'nın 100/3 maddesi dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı anlaşılmakla, sanık Mehmet Baransu'nun CMK'nın 100 ve devam maddeleri gereğince silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına, [karar verildi.]"

24. Mahkeme 2/7/2020 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesince 17/7/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

25. Yargılama neticesinde Mahkeme 17/7/2020 tarihli oturumda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 13 yıl 6 ay, yasaklanan bilgileri açıklama suçundan 4 yıl ve gizliliği ihlal suçundan 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Mahkeme farklı ceza yargılamaları sırasında temin edilen ve @mehmetbaransu isimli hesabın başvurucuya ait olduğuna ilişkin 13/3/2015 ve 12/5/2017 tarihli bilirkişi raporları ile tanık M.Ş.nin anılan hesabın başvurucu tarafından kullanıldığı yönündeki İfade Tutanağı'na istinaden başvurucunun yargılamaya konu hesabın kendisine ait olmadığı yönündeki savunmasına itibar etmemiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Bu bilgiler ışığında; sanıkla ilgili iddianamedeki anlatım (mahkemeye sunduğu temyiz dilekçesi, twitter paylaşımları vs) ile sevk maddeleri birlikte değerlendirildiğinde iddia olunan sanık eylemlerinin basın suçu kapsamında kalmadığı anlaşılmış, bu yöndeki itirazı yerinde görülmemiştir.

 [...]

Sanıkla ilgili beyanda bulunan [R.M.I.nın] beyanı genel açıklamalar kısmında ayrıntılı olarak belirtildiği üzere hükme esas alınmamış, sanığın elinde bulunan belgelerin kendisine ne suretle ulaştığına ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememiştir. Ancak sanığın Taraf gazetesindeki yazısı, twitter paylaşımları ve temyiz dilekçesi ekine eklediği belgeyi sunduğu tarihler ile sanığın gazete yazısından sonra gerçekleşen olaylarla ilgili de bilgi ve belgeleri paylaşıp, temyiz dilekçesine eklediği nazara alındığında sanığa tespit olunamayan kaynaktan birden fazla kez bilgi akışı olduğu değerlendirilmiştir. [...] Bu belgelerin bir kısmının İstihbarat Şube Müdürlüğünde istihbarat görevlilerince hazırlanan belgelerin aynısı olduğu, evrakların altında istihbari mahiyette olduklarına ilişkin kanuni ihtar/notun bulunduğu, bir kısmının KOM Şube Müdürlüğünce yapılan soruşturmalara ilişkin olduğu, içeriklerinde soruşturmalara ilişkin bilgiler içerdiği, bir kısım belgelerin KOM Şube Müdürlüğü'nde bulunan bilgisayar harddiskine kayıtlı word dosyası ile birebir aynı olduğu görülmektedir. Bu cümleden söz konusu bilgilerin İstihbari ve Adli Kolluk birimlerinden geldiği anlaşılmıştır.

 [...]

FETÖ'nün, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşrutiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen gösterdiği sabittir. Sanığa istihbari belgelerin yine soruşturmalara ilişkin bilgi ve belgelerin birden fazla kez geldiği (Temmuz 2013'teki gazete yazıları içeriğinden bir kısım bilgilerin bu tarihten önce ulaştığı, sanığın Şubat 2015'te sunduğu evraklarda 2013 Temmuz'dan sonra gerçekleşen olaylara ilişkin tespitlerin olduğu, sanığın soruşturmada bir kısım tapelerin suç unsuru içermediğinden bahisle imhasına karar verilmesinden sonra twitter hesabından imhaya yönelik ithamlarda bulunarak dosyanın kendinde olduğunu bildirdiği birlikte değerlendirildiğinde) anlaşılmaktadır. Bu denli gizli belgelerin temin edilip bir başkasına verilmesi başlı başına suç iken sanığa birden fazla kez getirilmesinde kuşkusuz sanığa duyulan güven söz konusudur. Devam eden soruşturmalara ilişkin ve istihbari belgelerin yanında yukarıda ayrıntıları ile belirtilen 6 sayfalık belgede örgütün Emniyet ve Yargı içerisine sızmış üyeleri aracılığıyla soruşturmaların, operasyonların planlandığı belirtilmektedir. Adli soruşturmaların amacı, yapılma şekli kanunlarla belirtilmiş olup, bir adli soruşturmada amaç olarak; bakanlığın kokuşmuşluğu, tarım politikalarının dışa bağımlılığının vurgulanması, hükümetin tarım politikaları konusuna sağlık yönünden vurgu yapılarak PR yapılması, bakanların ses kayıtlarının verilmesi, yine diğer ilgililerin ses kayıtlarının dipnotta belirtilen şekilde gösterilmesi kabul edilemez.

 [...]

Sanığın; birden fazla kez devlet imkanları ile ulaşılabilen gizli bilgileri Emniyet birimlerinden tespit edilemeyen şekilde aldığı, yine kendisinden ele geçen belgede belirtilen örgütün davranış planını doğrultusunda hareketle kamuoyu algısı oluşturmak üzere gerek gazetede de yazıları ile gerekse de twitter üzerinden paylaştığı, münhasıran örgüt üyelerince örgütsel haberleşmede kullanılan bylock programını kullandığı yönündeki tespitler birlikte değerlendirildiğinde; sanığın süreklilik, çeşitlilik, yoğunluk gösteren ve yukarıda bahsedilen eylemleri birlikte değerlendirildiğinde bu örgütle organik bağının bulunduğu ve terör örgütü üyeliğinin doğrulandığı hususunda tam bir vicdani kanaat hâsıl olmakla, sanığın sübût bulan eylemlerine uyan TCK'nun 314/2 maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır."

26. Başvurucu, Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/7/2020 tarihli itirazın reddi kararını 22/7/2020 tarihinde öğrendikten sonra 21/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

27. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki ceza yargılamasının temyiz kanun yolu aşamasında derdest olduğu tespit edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

28. İlgili hukuk için bkz. Mehmet Baransu (3), B. No: 2016/11380, 26/12/2018, §§ 28-32.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Anayasa Mahkemesinin 31/10/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

30. Başvurucu, başvuru formunda özetle;

i. Hakkında yürütülen davaya konu olgu ve suçlarla ilgili olarak daha önceden verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların usulüne uygun olarak kaldırılmasına Sulh Ceza Hâkimliği tarafından karar verilmeden yürütülen dava kapsamında tutuklandığını,

ii. 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 26. maddesinde muhakeme şartı olarak dört aylık dava açma süresine yer verilmesine rağmen 30/7/2013-31/7/2013 tarihli gazete haberlerine istinaden hakkında 2015 yılında kamu davası açıldığını, muhakeme şartının gerçekleşmemesi nedeniyle kovuşturulması mümkün olmayan bir eyleme istinaden tutuklandığını,

iii. Silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesini ortaya koyan delillerin mevcut olmadığını, bu kapsamda tutuklama ve devamı kararlarına esas alınan gazete yazılarının ifade ve basın özgürlükleri kapsamında kaldığını, iddianameye konu tweetleri paylaşmadığını ve bunların sahte olarak oluşturulduğunu,

iv. Polis memurları A.Ş. ve B.K.ya ait olan ve aleyhe delil olarak kullanılan dijital materyallerin müşteki sıfatı taşıyan polislerce toplandığını, bu materyallerle ilgili arama kararı bulunmadığını, 5271 sayılı Kanun'un 134. maddesi kapsamında verilen kararın hukuka uygun olmadığını,

v. Altmış altı sayfalık bilgi notunun hazırlanmasına katkı sağlamadığını ve bu notları temin etmediğini, bu belgenin çalıştığı gazeteye posta yoluyla geldiğini ve kendisinin de bu belgeyi temyiz dilekçesi ekinde bizzat devlete teslim ettiğini,

vi. Delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda bulunmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutuklama tedbirinin Anayasa'da öngörülenin dışında siyasi saiklerle uygulandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkıyla bağlantılı olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 18. maddesinin de ihlal edildiğini iddia etmiştir.

31. Bakanlık görüşünde; başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu, tutuklama kararında atıf yapılan delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturduğu, başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğu ifade edilmiştir.

32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundakine benzer beyanlarda bulunmuştur.

2. Değerlendirme

33. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

34. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

35. Öte yandan Mahkeme, gerekçeli kararında başvurucunun 5187 sayılı Kanun'un 26. maddesinde düzenlenen muhakeme şartının gerçekleşmediği yönündeki iddiasını değerlendirerek iddianame ile isnat edilen suçların basın suçu kapsamında bulunmadığı ve bu yöndeki itirazın yerinde olmadığı kanaatine ulaşmıştır. Bu kapsamda öncelikle 5187 sayılı Kanun’un 26. maddesinde öngörülen dava açmak için hak düşürücü sürenin hangi eylemler ve/veya suçlar yönünden uygulanacağı ve bu itibarla hukuk kurallarının yorumu ve somut olaylara uygulanması soruşturma makamları ile derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamında olduğu ifade edilmelidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, § 163). Dolayısıyla tutuklamayı engelleyen bir kanun hükmünün bulunmadığına yönelik mahkeme kararının hukuksal temellere sahip olduğunun ve keyfîlik içermediğinin altı çizilmelidir.

36. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

37. Somut olayda başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede, Mersin Emniyet Müdürlüğünün KOM ve İstihbarat Şubelerinde görevli örgüt mensupları tarafından hazırlanan bilgi notları, yürütülmekte olan soruşturmalara ilişkin tape kayıtları ile hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen teknik araçlarla izleme faaliyeti sonucu temin edilen kayıtların örgüt stratejisi olan propaganda faaliyetini gerçekleştirmek amacıyla başvurucuya hukuka aykırı yollarla iletildiği ve başvurucunun bu belgeleri çeşitli biçimlerde kullandığı ileri sürülmüştür (bkz. § 20).

38. Soruşturma mercileri ve Mahkeme başvurucunun sosyal medya paylaşımları (bkz. §§ 10, 11), gazete haberleri (bkz. § 6) ve 23/2/2015 tarihli temyiz dilekçesi ekindeki bilgi notunun içeriği ile polis memurları A.Ş. ve B.K.dan mahkeme kararına istinaden temin edilerek incelenen dijital materyallerdeki belgelerin örtüştüğüne dair tespitlere (bkz. § 20/iii) dayanarak Mersin İl Emniyet Müdürlüğünce takip edilen soruşturmalara ilişkin tape kayıtları ile mahkeme kararı olmaksızın hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen teknik takip faaliyetleri kapsamında temin edilen fotoğrafların başvurucuya iletildiğini kabul etmiştir (bkz. §§ 20/vii, 25).

39. Başvurucu iddianameye konu Twitter paylaşımlarının kendisine ait olmadığını ve bu mesajların sahte olarak üretildiğini ileri sürmüştür. Bu hususta farklı yargılamalar sırasında yaptırılan incelemeler sonrasında düzenlenen 13/3/2015 ve 12/5/2017 tarihli bilirkişi raporlarında tweetlerin paylaşıldığı @mehmetbaransu isimli hesabı kullanan kişinin başvurucu olduğuna dair tespitlere yer verilmiştir (bkz. § 25).

40. Başvurucuya hukuka aykırı olarak iletildiği kabul edilen belgeler arasında Mersin'de yürütülen bazı soruşturmalara ilişkin bilgi notlarının da yer aldığı anlaşılmaktadır. Söz konusu bilgi notlarının içeriği ve bu notlarda kullanılan bazı ifadeler (bkz. § 20/vi) gözönüne alındığında anılan notların örgütün propaganda faaliyeti kapsamında gerçekleştirilen veya gerçekleştirilmesi planlanan sansasyonel nitelikteki operasyonlara ilişkin olarak hazırlandığı yönündeki kabulün temelsiz olduğu söylenemez.

41. İlk derece mahkemesinin de başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar verirken gazete haber içerikleri, başvurucuya ait olduğu yönünde bilirkişi raporları bulunan hesaptan paylaşılan tweetler, başvurucunun temyiz dilekçesi ekinde sunduğu altmış altı sayfalık belge ile KOM Şube Müdürlüğü görevlilerinden temin edilen dijital materyallerdeki belgelerin örtüştüğüne dair tespitlere dayandığı gerekçeli karardan anlaşılmaktadır (bkz. § 25). Dolayısıyla belirtilen tüm bu hususların tutuklama tedbirinin uygulanmasında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir.

42. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

43. Somut olayda Başsavcılık tarafından soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yapılan üç farklı tutuklama talebi Hâkimlik ve Mahkeme tarafından reddedilmiştir (bkz. §§ 18, 21). Bununla birlikte başvurucu, kovuşturma evresinde hakkındaki ceza yargılaması devam ederken gerçekleşen darbe teşebbüsünün ardından 21/7/2016 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında verilen yakalama ve tutuklama kararlarının içeriğinden Mahkemece başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsü ile ortaya çıkan yeni durumun kaçma şüphesini arttırmasına dayanıldığı anlaşılmaktadır (bkz. § 23).

44. Darbe teşebbüsüyle bağlantılı veya darbe teşebbüsüyle bağlantılı olmasa bile teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 79; Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272).

45. Dolayısıyla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Mahkeme tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına ve darbe teşebbüsü ile ortaya çıkan yeni koşullara atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş, B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).

46. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da tespiti gerekir. Bu tedbirin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.

47. Terör suçlarının soruşturulması/kovuşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214).

48. Sonuç olarak başvurucunun terörle bağlantılı bir suç nedeniyle tutuklandığı dikkate alındığında Mahkemenin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64).

49. Ayrıca tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak yukarıda yer alan tüm açıklamalar karşısında başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin Anayasa'da öngörülenin dışında siyasi bir amaçla gerçekleştirildiği iddiasının incelenmesini gerektiren bir durum söz konusu değildir.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

51. Başvurucu, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

52. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddiasının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

53. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut olayda 17/7/2020 tarihinde mahkûmiyetine karar verilen (bkz. § 25) başvurucu yönünden anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı anlaşılmıştır.

54. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Tutukluluğa Etkili İtiraz İmkânı Bulunamadığına İlişkin İddia

55. Başvurucu; yargılama boyunca delil temini ve tanık dinletme taleplerinin kabul edilmemesi, hukuka aykırı nitelikteki delillerin dosyadan çıkarılmaması, ısrarlı taleplerine rağmen lehe delillerin dikkate alınmaması, hukuka aykırı olarak ele geçirilen dijital materyallerin bir örneğinin verilmemesi ve tutukluluğun devamına karar veren mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmayışı nedenleriyle tutukluluğa etkili itiraz hakkını kullanamadığını ileri sürmüştür.

56. Anayasa Mahkemesi; tutukluluğa itirazın geç değerlendirilmesi ya da sürüncemede bırakılması, tahliye taleplerinin veya tutukluluğun devamı yönündeki kararlara yönelik itirazların değerlendirilmemesi ya da geç değerlendirilmesi, anılan hususlarla ilgili kararların tebliğ edilmemesi veya geç tebliğ edilmesi ya da tahliye kararlarının geciktirilerek infaz edilmesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine yönelik şikâyetler hakkında verdiği birçok kararda bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilmiş veya ilk derece mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilerek suç isnadına bağlı tutulması sona ermiş başvurucular yönünden 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinde yer verilen tazminat yolunun bireysel başvuru yolu öncesinde tüketilmesi gereken bir yol olduğunu açıklamıştır (Cafer Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40; Özgür Arıbaş, B. No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 57-60; Ali Efendi Peksak (2), B. No: 2017/37727, 12/9/2019, §§ 56-67; Mehmet Takımsu, B. No: 2016/63712, 15/11/2018, §§ 65-69; Abdurrahim Özkan, B. No: 2017/25586, 18/4/2018, §§ 80-86; Mehmet Aslan, B. No: 2018/14190, 8/9/2020, § 36; Mehmet Tuncay, B. No: 2017/8528, 29/9/2020, § 116; Serkan Başer, B. No: 2017/15410, 30/9/2020, §§ 81, 82; F.A. (2), B. No: 2018/2521, 10/10/2019, §§ 63-65; F.A., B. No: 2017/38209, 11/9/2019, §§ 74, 75; Resul Darama, B. No: 2018/251, 18/7/2019, §§ 83, 84; A.A., B. No: 2016/59578, 12/2/2020, §§ 36-40).

57. Anayasa Mahkemesi dava dosyasındaki bazı delillere ulaşılamaması iddiasıyla ilgili olarak Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine ilişkin iddiayı incelediği bir kararında başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna ulaşmıştır (Mehmet Baransu (4), B. No: 2021/22874, 10/1/2024, §§ 37-39). Buna göre 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendinde yakalama veya tutuklama işlemine karşı aynı Kanun’da öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceği belirtildiğine ve tutukluluğun devamı yönündeki kararlara yönelik itirazları hiç değerlendirilmeyen kişilerin bile anılan düzenlemeye dayanarak tazminat isteme hakkı bulunduğuna göre dava dosyasındaki bazı delillere ulaşamaması nedeniyle tutukluluğun devamına ilişkin kararlara etkili bir şekilde itiraz edemeyen kişiler de zararlarının tazmini için tazminat davası açabilir. Dolayısıyla bireysel başvurunun incelenmesinden önce başvuruya konu edilen tutuklama kararının dayanağı suçtan mahkûmiyetine karar verilen başvurucuların 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi uyarınca tazminat davası açması ve şayet ihlalin tespit edilmemesi veya ihlal tespit edilmekle birlikte ihlalden doğan zararların yeterli ölçüde tazmin edilmemesi hâlinde bireysel başvuru yapması gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Baransu (4), § 38).

58. Somut olayda başvurucu, muhtelif gerekçelerle tutukluluğun devamı kararlarına yönelik olarak etkili itiraz imkânı sağlanmadığından şikâyetçi olmuştur. Yukarıda ifade edildiği üzere tutukluluğun devamı yönündeki kararlara yönelik itirazları hiç değerlendirilmeyen kişilerin bile 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendine dayanarak tazminat isteme hakkı bulunduğuna göre bu yöndeki kararlara etkili itiraz imkânı sağlanmadığını ileri süren başvurucu da zararlarının tazmini için tazminat davası açabilir.

59. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun devamı kararlarına karşı etkili itiraz imkânı sağlanmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. İfade ve Basın Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

60. Başvurucu; yargılamaya konu edilen ve tutuklamaya dayanak oluşturan hususların tamamen gazetecilik faaliyetinden ibaret olduğunu, bu faaliyetinden dolayı tutuklanması nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

61. Anayasa Mahkemesi tutuklama tedbirinin ifade ve basın özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi aşıp aşmadığını değerlendirmekte; sonrasında tutuklamanın hukukiliğine ya da tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, §§ 92-100; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 111-117; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 157-164; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 191-203; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 105-116; Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, §§ 120-134; Kemal Aktaş ve Selma Irmak, B. No: 2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal Sarıyıldız, B. No: 2014/9, 3/1/2014, §§ 61-75; İbrahim Ayhan, B. No: 2013/9895, 2/1/2014, §§ 60-74; Gülser Yıldırım, B. No: 2013/9894, 2/1/2014, §§ 60-74).

62. Somut olayda başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiası incelendiğinde başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu ve ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğu söylenebileceği sonucuna varılmıştır (bkz. §§ 33-50). Bununla birlikte başvurucunun 30/7/2013-31/7/2013 tarihli gazete haberlerine ilişkin olarak yürütülen soruşturmalar neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar verildiği gözönüne alındığında, tutuklama tedbirinin salt gazete haberleri veya bu haberlerin içeriğine ilişkin olmadığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında başvurucunun yalnızca gazetecilik faaliyetleri ve ifade özgürlüğü kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı ve tutuklandığı iddiası yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.

63. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklanmasının ifade ve basın özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutukluluğa etkili itiraz imkânı sağlanmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. İfade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 31/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.