Özellikle son günlerde, dövizde yaşanan dalgalanmalar, döviz kuruna bağlı olarak Türk lirası borçlanan veya doğrudan döviz olarak borçlanan kimseleri ağır bir yük altında bıraktı.
Örneğin, USD-TL kurunun 1-USD/4-TL olduğu zamanda 100-USD değerinde alınmış olan bir mal veya hizmetten örnek vermek gerekirse; bu mal veya hizmetin piyasadaki gerçek değeri aslında 400-TL ancak aradan yalnızca birkaç hafta geçmesiyle bu tutar neredeyse 500-TL oluyor. Ve öngörülemez bir borç-alacak ilişkisinin kurulmasına neden oluyor.
Peki, bu duruma hukuken yapılabilecek hiç mi bir enstrüman yok !
Aslında bu durumda, sınırlı olmamak kaydıyla iki hukuki çare düşünülebilir.
1. Sözleşmenin Uyarlanması
Sözleşmenin uyarlanması en kısa tanımıyla; bir sözleşmeyi kurar iken o sözleşmeden beklediğimiz kar-zarar, hak-borç ikili ilişkilerinin, beklenmeyen ve öngörülemeyen durumlar sebebiyle allak bullak olması yüzünden mevcut sözleşmenin hakimin müdahalesi ile rötuşlanması ve yeniden vücuda getirilmesi hali diyebiliriz. Böylece yabancı para borcu yeniden yapılandırılabilecek.
1. Kim talep edebilir?
Adi ortaklık uygulamadaki adıyla şahıs şirketi veya Joint venture’lar veyahut Sermaye Şirketleri(Anonim, Limited şirketler) veya KOBİ yahut tacir bazen daha az gelir getireni esnaf. İşte tüm bu sayılanlar hakimin sözleşmeye müdahalesini talep edebilecekler.
2. Peki kriter nedir? Talepte bulunabilmek için neye ihtiyaç var?
Temel paradigma o sözleşmeyi kurarken, sözleşmeyi ayakta tutan temellerin çökmesi. Tabi bunlar soyut kavramlar işte bu sebeple her somut vakıada yaşanılan problemlerin hukuk kuralları dayanak alınarak temellendirilmesi gerekli.
3. Dövizin TL karşısında yükselmesi sözleşmeyi temelinden sarsar mı ?
Dövizdeki öngörülebilir ve olağan kur hareketliliği elbette ki bir sözleşmeyi temelinden sarsamayacaktır. Ancak ticarette alınacak her malın(emtianın) aşağı yukarı bir değeri bulunmaktadır. Bir malın gerçek değerinin 2 hatta neredeyse 3 katına çıkması artık o sözleşmenin edimler(karşılıklı değiş tokuş edilenler) arasındaki dengesini yerle bir edecek, tabiri caiz ise kantarın topuzunu kaçıracaktır. Bu durumda aslında sözleşmenin kurulumunu sebep olan sözleşmenin kurucu saç ayağı olan fiyat faktörü değişim değil dönüşüm geçirerek bambaşka bir hale gelmiş olacak ve sözleşmenin başında tahayyül edilen ile gerçekte olan arasında uçurum oluşacak bunun nihayetinde sözleşme temelinden sarsılacaktır.
4. Ticaret Kanunu, ticaret ile uğraşan tacire basiretli olarak hareket etmesini bir vazife olarak yüklemiş ve ticaretinde yaşadığı olası sorunlarda ‘bilmiyordum’ ya da ‘ben burada kötü niyetli hareket etmedim’ gibi savunmalara izin vermemektedir. Peki sözleşmenin uyarlamasında da tacir nasıl isteyecek?
Kanun taciri basiretli kabul etmiştir. Ancak bu basiret her konuda bulunması gereken bir basiret değildir, olamaz. Buradaki basiret tacirin iştigal ettiği iş ile ilgili olarak basiretli olması gerektiğidir.
Yani taşımacılık sektöründeki bir kimse, tacir oldu diye hayvancılık konusunda da basiretli olacak değildir. Örneğin X kimse inşaat sektöründe sıva işleri ile uğraşıyor. Bu kimsenin borsadaki işlemleri, Merkez bankasının piyasaya müdahalesini veya brent petrolün dolara etkisini bilmesi beklenemez. Ekonomist olmayan kimse ve dahi ekonomistler bile herhangi bir borcun yalnızca birkaç günde 1/4 kat artması sözleşme yapılırken öngörülebilecek bir durum değildir. Özetle tacir uyarlama talep edebilecektir.
5. Konut veya Taşıt kredisini yabancı para birimine endeksli veya doğrudan yabancı para olarak kullandım. Sözleşmeyi imzalayıp şartları kabul ettim. Peki, ben de sözleşmenin uyarlanması talebinde bulunabilir miyim?
Pek tabii, gerekli belge ve evraklar ile başvuru mümkündür.
6. Alışveriş merkezinde(AVM) dükkan kiraladım ve yabancı para cinsi üzerinden kira bedeli borcu altına girdim. Peki ne yapabilirim ?
Aslında yeni Borçlar kanunu md344/4 ile yabancı para üzerinden kira borcu ödeyenlerin durumu düzenlenmişti. Ancak bu hükmün yürürlüğü tacir ve kamu tüzel kişileri bakımından 8-yıl süreyle ertelendi. Bu sebepten tespit davası açılması Yargıtay’ın eski uygulaması 1+3 kuralına göre devam edecek.
Yalnız sözleşmenin uyarlanması hususunu kanun koyucu burada da istisna olarak belirttiği için, şartlarının gerçekleşmesi halinde yabancı para borcu içeren sözleşmenin uyarlanması talep edilebilecektir.
2. Konkordato
Bir önceki yazımda, Konkordatonun ne olduğunu, nasıl ilan edilebileceğini, aşağı yukarı hangi safhaları takip ederek nihayete ereceğini açıklamıştım.
1. Sürekli olarak konkordato nasıl ilan edilir sorusunun üstüne gidiyoruz ama konkordato ne zaman ve niçin ilan edilir? Konkordato ilanı ile ne hedeflenir?
Konkordato batmaya çok yakın bir geminin filikalarını denize indirmesi değildir. İflas erteleme öyleydi ama konkordato öyle değil. Yani konkordatonun felsefesi borçları ödemede bir yapılandırmaya gitmek. Hatta bu yeni ruh, yeni düzenleme ile getirilen çok önemli bir maddeden de anlaşılabilir.
Mesela md. 296/1 de konkordatonun sözleşmelere etkisi bakımından bir hüküm getirilmiştir. Bu hüküm herhangi birinin kanunda belirtilen şartlar dahilinde, konkordato ilan etmesiyle imzaladığı sözleşmelerdeki karşı tarafın konkordatoyu göstererek sözleşmeleri haklı fesih edemeyeceğidir.
Şöyle ki; bu hüküm öncesi uygulamada pek çok kimse imzaladığı sözleşmelere taraflardan herhangi biri konkordato ilan ederse diğer taraf için bu durum haklı bir fesih nedeni kabul edilir yazmaktaydı. Ancak yeni düzenleme bunun önüne geçmiştir. Çünkü konkordato iflas etmek üzere olan bir şirketin son kurşunu değil her zaman kullanabileceği bir hukuki bir enstrüman haline getirilmiştir.
2. Yabancı para borcu olan konkordato ilan edebilir mi?
Sonuç olarak; konkordato ilan etmek bir şirketin iflas edeceği ya da borca batık olduğu için ilan ettiği bir hukuki kurum değildir konkordato bir iflas erteleme değildir. Bu sebeple pek tabiidir ki, çok fazla miktarda yabancı para borcu borçlusu olan bir şirket bu para borçlarını vadesinde ödeyemediğinde veya ödeyememe tehlikesi altında hissettiğinde bu borçları yapılandırmak amacıyla konkordato ilan edebilecektir.
3. Peki konkordato ilanı ne kazandırır?
Konkordato anlaşmasının içeriğine göre değişmekle birlikte, vade imkanını veya borçların bir kısmında indirime gidilmesini yahut her ikisini de aynı anda içerebilir.
Yalnıza süreç 23 aya kadar vade imkanı getirebilmektedir. Borçluların kabulü ve mahkemenin tasdik ettiği konkordato anlaşmasıyla bu süreç 1-5 yıl gibi bir zaman dilimine de yayılabilmektedir.