19.01.2021 Tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 15.12.2020 Tarihli ve 2017/17652 Başvuru No'lu kararında başvurucunun kardeşi 2004 yılında Sivas'ta devlet hastanesinde görevli kadın doğum doktoru tarafından hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen ve suç teşkil eden kürtaj işlemi neticesinde cenin ile birlikte vefat etmiştir. Sivas Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2006 yılında doktor hakkında çocuk düşürtme suçunu işlediği iddiası ile soruşturma başlatılmıştır. 2008 yılında Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından doktor S.K'nin 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Karar infaz edilmeden doktor S.K'nin ölmesi üzerine 2019 yılında mahkumiyet ilamının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. 2008 yılında başvurucu maddi ve manevi tazminat talebi ile Sağlık Bakanlığına karşı tam yargı davası açmış, idare mahkemesi tarafından bu dava 2010 yılında doktorun yıllık izindeyken kamu hizmeti görevini ifa etmezken gerçekleştirilen eylem sebebiyle idarenin sorumluluğunun bulunmadığından reddine karar verilmiştir. Başvurucunun temyiz ve karar düzeltme talepleri reddolunmuş en son çare Anayasa Mahkemesine başvurmuşlardır. Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmede ise;
- Başvuru konusu olayda gerçekleştirdiği tıbbi müdahalenin suç teşkil ettiği doktor, eylemi anında yıllık izinde olsa da devlet hastanesinde görev yapmakta olan bir kamu görevlisidir ve tıbbi müdahaleyi devlet hastanesinde, hastanenin ekipmanlarını ve personelini kullanarak yapmıştır. Tıbbi müdahalenin gerçekleştiği gün hafta içi mesai günüdür.
- Hiçbir yetkiliye haber verilmeksizin hastanede cerrahi müdahalede bulunulması hastanede yönetim boşluğunun bulunduğunu ve organizasyon kusuru bulunduğunu göstermektedir.
- Somut olayda kamu makamlarının yaşamı koruma yönündeki pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediğinden yaşam hakkının ihlal edildiğine ve tekrar yargılama yapılması gerektiğine karar verilmiştir.
Kürtaj, gebeliğin sonlandırılması anlamına gelmekte olup Türk Hukukunda gebeliğin 10. haftasına kadar kişinin isteği ile gebeliğin sonlandırılması yani kürtaj işleminin gerçekleştirilmesi mümkündür. 2827 Sayılı Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanun’un 5. maddesi uyarınca; “Gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde istek üzerine rahim tahliye edilir. Gebelik süresi, on haftadan fazla ise rahim ancak gebelik, annenin hayatını tehdit ettiği veya edeceği veya doğacak çocuk ile onu takip edecek nesiller için ağır maluliyete neden olacağı hallerde doğum ve kadın hastalıkları uzmanı ve ilgili daldan bir uzmanın objektif bulgulara dayanan gerekçeli raporları ile tahliye edilir.” Madde gereği gebelik süresinin 10 haftayı aşması halinde ancak riskli gebelik söz konusu ise rahim tahliyesi mümkün olabilmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nda yer alan düzenlemelere göre ise TCK m. 100’de gebelik süresi 10 haftadan fazla olan gebenin kendi isteği ile çocuğunu düşürmesi halinde çocuk düşürme suçunu işlemiş sayılacağı kanun koyucu tarafından belirlenmiştir. TCK m. 99’da çocuk düşürtme suçuna yer verilmiş olup maddeye göre;
“Rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürten kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde, rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu durumda, çocuğunun düşürtülmesine rıza gösteren kadın hakkında bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Birinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi altı yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
İkinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftayı doldurmamış olan bir kadının çocuğunun yetkili olmayan bir kişi tarafından düşürtülmesi halinde; iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan diğer fiiller yetkili olmayan bir kişi tarafından işlendiği takdirde, bu fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılarak hükmolunur.
Kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde, süresi yirmi haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak, bunun için gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi gerekir.”
Mevzuatımızda yer alan düzenlemeler ışığında özetle gebe bir kadının gebeliğinin 10. haftasına kadar kendi isteği ile gebeliğini sonlandırabileceğini, 10. haftadan sonra ancak riskli gebelik söz konusu ise hekim raporu ile gebeliğinin sona erdirilebileceğini, gebe kadının mağduru olduğu suç sonucu gebe kalması halinde ise rızasının bulunması halinde 20. haftayı geçmemek koşuluyla gebeliğinin sona erdirilebileceğini söylememiz mümkündür.
Anayasa Mahkemesinin kararına konu olayda ise 24 haftalık gebe olan maktulün gebeliğini sonlandırmak amacıyla geldiği hastanede sanık tarafından kürtaj işlemi ile çocuğun hayatının sonlandırılmış olduğu ve maktulünde bu işlem sırasında hayatını kaybettiği, sanığın ceza mahkemesinde yapılan yargılama neticesinde çocuk düşürtme suçundan ceza aldığı ve bu cezasının kesinleştiği ancak cezanın infazına geçilmeden yaşamını kaybettiği anlaşılmaktadır. AYM tarafından yaşam hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden yapılan inceleme neticesinde maktulün ölümüne sebep olan eylemin devlet hastanesinde gerçekleştirilmiş olması sebebiyle hastane yönetiminin olaydaki sorumluluğunun organizasyon kusuru niteliğinde olduğu, maktulün yaşam hakkının ihlal edildiğine ve bireysel başvuru talebinin kabul edilebilirliğine yönelik kararı mevzuatımız bakımından yerinde bir karar olup benzer özellikteki uyuşmazlıklarda emsal teşkil edecek niteliktedir.
Kararın linki;
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/01/20210119-6.pdf