Evlilik birliğinin ölüm ile sona ermesi halinde Türk Medeni Kanunumuzun 225. maddesi uyarınca mal rejimi ölüm ile sona erecektir. Bu halde sağ kalan eşin hem edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinden hem terekenin tasfiyesinden alacak hakkı doğacaktır. Mal rejiminden doğan haklar sağ kalan eşin Aile Hukukundan doğan hakları olup sağ kalan eşin mal rejiminin tasfiyesini talep etme hakkı bulunduğu gibi 240. maddede düzenlendiği üzere “Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir. Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.” Sağ kalan eş terekenin tasfiyesi sırasında aile hukukundan kaynaklanan ve nevi şahsına münhasır nitelikteki bu seçimlik hakkını ilgili kanun hükmü gereğince kullanabilecektir. Bu maddenin getiriliş amacı edinilmiş mallara katılma rejiminde sağ kalan eşi korumak ve onun eski yaşantısının devamını sağlamaktır. Ayrıca belirtelim katılma alacağı nisbi alacak hakkıdır, kanundan doğar ve murisin borçları arasında yer alır.
Sağ kalan eşin mal rejiminin tasfiyesinden doğan katılma alacağı, tereke borçları arasında yer almakta olup terekenin mevcudiyetinden çıkartılması, öncelikli borç olarak terekeden ödenmesi, ondan sonra mirasçıların kalan net terekeyi aralarında miras payları oranında paylaşmaları gerekmektedir. Mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacaklar 10 yıllık zamanaşımına tabi olup TMK m. 214/1 gereğince ölen eşin son yerleşim yeri aile mahkemesi bu davaya bakmakla yetkili ve görevlidir.
Sağ kalan eş TMK m. 499’a göre mirasbırakanın alt soyu ile (birinci zümre) beraber mirasçı olur ise miras payı ¼, anne ve baba ile (ikinci zümre) birlikte mirasçı olur ise miras payı ½, mirasbırakanın büyük anne ve büyük babası ile onların çocuklarıyla (üçüncü zümre) mirasçı olur ise miras payı ¾ olacaktır. TMK m. 506 gereğince, sağ kalan eşin altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü saklı payı olacaktır.
Miras Hukukunda sağ kalan eşin korunmasına yönelik olarak sağ kalan eş bakımından mirasın paylaşılması sırasında “Aile Konutu ve Ev Eşyasının Sağ Kalan Eşe Özgülenmesi” başlıklı TMK m. 652 ile sağ kalan eşe (kadın ya da erkek) öncelik ve seçme hakkı tanınmıştır. Aile konutunun kanunda bir tanımı bulunmamakla beraber TMK m. 194’ün gerekçesinde aile konutu “Eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alan” olarak tasvir edilmiştir. Buna göre miras bırakanın sağ kalan eş ile birlikte yaşadığı yazlık, çiftlik evi gibi birden fazla konutunun bulunması halinde bu konutlarda yılın belirli zamanlarında bulunulup zamanlarının büyük kısmını burada geçirmediklerinden bu konutların birlikte ve sürekli oturulan aile konutu olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmeliyiz. Taşınmazın vasfı (arsa, arazi, tarla, bağ, konut) önemli olmayıp taşınmazın aile konutu olup olmadığının tartışmalı olduğu durumlarda ise Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince aile konutu tespitinde aile mahkemesi görevli olup öncelikle aile konutu tespit edilmekte akabinde özgülenme talebi incelenmektedir.
Sağ kalan eş TMK m. 652’yi ileri sürerek aile konutu ve eve eşyaları üzerinde mülkiyet hakkı talep edebilir, aile konutu üzerinde kendisine intifa ya da oturma hakkı tanınmasını talep edebilir. TMK m. 240’tan farklı olarak TMK m. 652’de öncelikle mülkiyet hakkının tanınması, buna olanak bulunmaması halinde intifa ya da oturma hakkı tanınmasına yönelik bir talep hakkı seçenek olarak sunulmuştur. Bu düzenlemeyi hâkim kendiliğinden dikkate alamayacağından sağ kalan eş tarafından ileri sürülmesi gerekmektedir.
Son olarak belirtelim, TMK m. 652/2’de “Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya miras bırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.” hükmü mevcuttur. Burada haklı sebeplere örnek olarak sağ kalan eşin tekrar evlenebilecek olması veya yaşının ileri olması gibi haller örnek olarak gösterilebilecektir.
Av. Ayşe ACAR UMUT & Av. Ünal Can ACAR