TEŞHİS
Teşhis, soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısının talimatı ile kolluk tarafından yapılan bir soruşturma işlemidir. Teşhise ilişkin hükümler PVSK Ek madde 6/9 vd. fıkralarında düzenlemiştir. Teşhis aynı zamanda bir delil elde etme yöntemidir.
Teşhis işleminin nasıl yapılması gerektiği PVSK'de ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Pvsk Ek madde 6'ya göre " Polis, olaydaki failin, gözaltına alınan şüpheli ile aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi bakımından zorunlu olması halinde, Cumhuriyet savcısının talimatıyla teşhis yaptırabilir.
Tanıklıktan çekinebilecek olanlar, teşhiste bulunmaya zorlanamaz.
İşleme başlanmadan önce, teşhiste bulunacak kişinin faili tarif eden beyanları tutanağa bağlanır.
Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin birden fazla ve aynı cinsten olması, aralarında yaş, boy, ağırlık, giyinme gibi görünüşe ilişkin hususlarda benzerlik bulunması gerekir. Teşhis için gerekli olması halinde, şüphelinin görünüşü ile ilgili gerekli değişiklikler yapılabilir. Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin her birinde, teşhis sırasında bir numara bulundurulur.
Teşhiste bulunan kişi ile teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin birbirini görmemesi gerekir.
Teşhis işlemi en az iki kez tekrarlanır ve teşhiste bulunması istenen kişiye, şüphelinin teşhis edilecek kişiler arasında yer almıyor olabileceği hatırlatılır.
Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin, bu işlem sırasında birlikte fotoğrafları çekilerek veya görüntüleri kayda alınarak, soruşturma dosyasına konur.
Şüphelinin fotoğrafı üzerinden de teşhis yaptırılabilir. Ancak tek bir fotoğraf veya aynı kişinin farklı fotoğrafları üzerinden teşhis yaptırılamaz. Değişik kişilerin fotoğraflarının aynı büyüklük ve özellikte olmaları gerekir.
Teşhis işlemi tutanağa bağlanır."
Doktrinde teşhis işlemi, seçimlik ve tekil teşhis, açık ve gizli teşhis veya fotoğraf teşhisi olarak ayrımlara tabi tutulmuştur. İzah etmek gerekirse:
1-) Seçimlik Teşhis: Aralarında şüphelinin de gözaltına alındığı bir çok kişinin yan yana dizilmesi ve tanıktan failin kim olduğunun belirlenmesinin istenmesi şeklinde gerçekleştirilir.
2-) Tekil Teşhis: Teşhiste bulunan kişiye sadece şüpheli gösterilir.
3-) Açık Teşhis: Bu şekilde yapılan teşhiste teşhise tabi tutulanlar ile teşhisi yapanlar birbirlerini görürler, teşhis açık bir şekilde yapılır.
4-) Gizli Teşhis: Teşhis edilecek kişiler ile teşhisi yapacak olan kişiler arasında bir araç ile teşhis yapılır. Teşhis edilen kişi ya kendisinin o an teşhis edildiğini bilmez ya da biliyorsa da kendisini teşhis edecek olan kişinin kim olduğunu bilmez.
5-) Fotoğraf Teşhisi: Bu teşhiste Şüpheli hazır değildir, teşhise tabi tutulacak kişinin fotoğrafları teşhis edene gösterilir ve teşhis bu şekilde yapılır.
Türk hukuk sisteminde teşhis işlemi yapılırken teşhis edene sadece şüpheli gösterilmez, aynı zamanda şüpheliye benzer birkaç kişi daha gösterilir. Teşhis eden ile teşhis edilen birbirini görmez ve teşhis edilen kendisinin teşhis işlemine tabi tutulduğunu bilmektedir. Dolayısıyla Türk hukuk sisteminde seçimlik, gizli ve fotoğraftan teşhis işlemleri uygulanmaktadır.
-Teşhisin uygulanma koşulları:
Teşhis işleminin yapılabilmesi için,
-Teşhise tabi tutulanın gözaltında olması gerekir,
-Teşhis işleminin yapılabilmesi için zorunlu bir durumun olması gerekir,
-Teşhiste bulunanın teşhis öncesi faili tarif eden beyanlarının olması gerekir,
-Teşhise tabi tutulanların birbirine benzer olması gerekir
-Fotoğrafla teşhiste fotoğraflar, şüphelinin bir şekilde ayırt edilmesini sağlayacak işaret ve anlamlar da taşımamalıdır,
-Teşhis işlemi Cumhuriyet savcısının talimatı ile kolluk tarafından icra edilmelidir.
Soruşturma aşamasında teşhis hem şüpheli açısından hem de mağdur açısından büyük önem taşımaktadır. Hem suç işleyen kişilerin cezasını alması ve adil yargılanmanın gerçekleşebilmesi için hem de suçsuz kişinin yanlış teşhisle hürriyet hakkının kısıtlanması açısından çok önemli bir işlemdir. Teşhis o an için görgü tanığının bilincine ve bilgisine bırakılan bir işlem olmasına rağmen yargılama açısından diğer deliller ile birlikte desteklendiğinde büyük önem arz etmektedir. Böylesine önemli bir konu olduğu için teşhis işleminin yargılama işlemine katkı sağlaması için usule uygun olarak yapılması zorunludur. Zira usule uygun olarak yapılmayan teşhisler geçerli kılınmayacaktır ve elde edilen delilin sakatlanmasına yol açacaktır. (Av. Tuğsan Yılmaz, Teşhis ve Yüzleştirme)
Teşhis işlemi gerçekleştirilirken çevre şartlarının etkisi, kişinin o an ki heyecanı, kişiyi ne kadar ve ne açıdan gördüğü hususları dikkate alınmalıdır.
PVSK Ek m. 6/10 uyarınca, “Tanıklıktan çekinebilecek olanlar, teşhiste bulunmaya zorlanamaz.” hükmü getirilmiştir. O halde, CMK m.45/1 uyarınca tanıklıktan çekinme hakkı olan kişilerden zorla teşhis yapmaları istenemez. Buna göre, şüphelinin nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy ve altsoyu, üçüncü derece dâhil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları ile arasında evlatlık bağı bulunan kişiler teşhiste bulunmaya zorlanamazlar. Bu kişiler teşhis yapmaya zorlanamaz ancak yapmak isterlerse bu durum herhangi bir engel teşkil etmez.( Av. Tuğsan Yılmaz, Teşhis ve Yüzleştirme)
-Dış Görünüşe İlişkin Özellikler Bakımından
Teşhiste bulunanın teşhis öncesi faili tarif eden beyanları doğrultusunda, bazı kişiler teşhis işlemi için seçilir. Bu kişilerin cinsiyet, yaş, boy, ağırlık, giyinme gibi dış görünüşe yönelik olarak benzer özellikler göstermesi gerekir. Örneğin teşhis olunacaklardan bazıları kadın bazıları erkek olamaz. Hemem hemem aynı boylarda ve kilolarda olmaları gerekir. Giyiniş tarzı birbirine zıt olan kişiler de aynı teşhis işleminde teşhise tabi tutulamazlar.
Fotoğraf teşhisinde de gösterilecek fotoğraflardaki kişiler birbirine benzemelidir.
-Teşhis Sonucu Elde Edilen Delillerin Değerlendirilmesi
A. Teşhis İşlemi Sırasında Müdafin Konumu
Öncelikle belirtmek gerekir ki, PVSK Ek m. 6’da müdafin konumuna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmiş değildir. Ancak teşhis işlemleri sırasında şüpheli müdafinin hazır olup olmaması gerektiği konusunda uygulamada soru işaretleri mevcuttur.
Öncelikle mevcut kanuni düzenlemeler çerçevesinde ifade etmek gerekir ki, teşhis işlemine müdafinin katılması engellenemez. Zira CMK m.149/1’e göre, “Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafi yardımından yararlanabilir.” Yine CMK m.149/3 uyarınca, “Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli ve sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez.” O halde belirtmek gerekir ki, şüphelinin soruşturmanın ve kovuşturmanın her aşamasında müdafi yardımından faydalanma hakkı mevcuttur. Dolayısıyla bir soruşturma işlemi olan teşhis sırasında da müdafinin katılımı engellenemez. Yine teşhis esnasında şüpheliye müdafiden yararlanma hakkı hatırlatılmalıdır. (Özen İnci, TBB dergisi sayı 85, 2009)
Yargıtay Ceza Genel Kurulu bazı kararında teşhis işlemi sırasında müdafinin bulunmasının zorunlu olmadığına karar vermiştir. Fakat YCGK, 15.4.2008 gün ve E.2008/6-70, K.2008/84 sayılı oy çokluğuyla verilmiş bir kararında karşı oy gerekçesinde "Kuşkusuz savunma hakkına bu kadar değer veren bir Usûl Yasasında teşhis işleminin düzenlenmemiş olması büyük bir eksikliktir. Nitekim yasakoyucu bu eksikliğin farkına vararak 2559 sayılı Yasanın Ek-6 maddesini değiştirerek teşhis ile ilgili ayrıntılı bir disiplin getirmiş ve kısmen de olsa bu konudaki ihtiyaca çözüm bulmuştur. Usûl yasalarındaki boşlukların, temel hak ve özgürlükleri kısıtlamayacak ve Yasanın ruhuna uygun olacak şekilde kıyas ve yorum yoluyla doldurulabileceği gözetilerek teşhis konusundaki bu boşluk ta CYY'nın ruhuna uygun olarak doldurulmalıdır. Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifadenin, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamayacağı şeklinde bir düzenlemeye yer veren bir Usûl Yasasının çoğu zaman mahkûmiyetin tek kanıtı olan teşhis işleminde müdafiin hazır bulunmasını arzu etmediğini ileri sürmek zorlaşmaktadır. Özellikle mağdur veya tanıkların soruşturma aşamasında yaptıkları teşhisten kovuşturma aşamasında çeşitli nedenlerle döndüğü ve bu dönüşün sanığın baskısına dayalı görülerek itibar edilemez sayıldığı düşünüldüğünde önemi ve kanıt değeri bir kat daha artan teşhis işleminde müdafiin hazır bulundurulmaması büyük bir eksiklik olacaktır." Denilmiştir.
Teşhis işlemi sırasında müdafinin hazır bulunması bu usul işlemlerinin hukuka uygunluğunun denetimi açısından büyük önem taşımaktadır. Şüpheli, teşhise ilişkin usulü bilmeyebilir ve bu konuda çıkacak olan uyuşmazlıklara zamanında ve doğru bir şekilde müdahale etmek amacıyla müdafinin teşhis işlemi sırasında hazır bulunması gerekli ve önemlidir.
-Hukuka Aykırı Olarak Gerçekleştirilen Teşhis:
Teşhis işlemi kanunda gösterilen şartlara uygun olarak gerçekleştirildiği sürece, teşhis işlemi sonucu elde edilen deliller ceza yargılamasında kullanılabilir ve hükme esas alınabilir. Aksi takdirde hukuka aykırı elde edilmiş bir delil söz konusu olacak ve bu işlemler sonucu elde edilen deliller de CMK m. 217/2’de yer alan “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” ve Anayasa m. 38/6’da yer alan “ Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” hükümleri kapsamında yasak delil olarak değerlendirilerek ceza muhakemesinde kullanılamayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2014/13-676 E., 2016/262 K. Ve 24.05.2016 tarihli kararında ‘…Görgü tanığı bulunmayan olayda, sanık aleyhine değerlendirilebilecek tek delil, suça konu televizyonun evinde bulunduğu tanığın beyanlarıdır. Olay mahallinde yapılan araştırma neticesinde sanığa ait parmak izi ya da başka bir emareye rastlanmamış, sanık tüm aşamalarda üzerine atılı suçlamayı kabul etmemiş, savunmalarının aksi her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanamamıştır. Tanık çelişkili beyanlarda bulunmuş, teşhis işlemi de; “Şüphelinin fotoğrafı üzerinden de teşhis yaptırılabilir. Ancak tek bir fotoğraf veya aynı kişinin farklı fotoğrafları üzerinden teşhis yaptırılamaz. Değişik kişilerin fotoğraflarının aynı büyüklük ve özellikte olmaları gerekir.” şeklindeki yasal düzenlemelere aykırı olarak, yalnızca sanığın, fotoğrafı gösterilmek suretiyle gerçekleştirilmiştir. Bu durum karşısında kanuna ve usulüne aykırı olarak yapılan teşhis işlemi ile kendisi de aynı suçların şüphelisi konumunda bulunan tanığın aşamalarda çelişkili ifadeleri dışında üzerine atılı suçları işlediğini ispatlar mahiyette, cezalandırılmasına yetecek, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı herhangi bir delil elde edilemeyen sanığın beraatı yerine cezalandırılmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.’ şeklinde verdiği karar ile usule aykırı teşhis işlemini yapıldığı için sanığın suçluluğunda şüphe olduğunu kabul etmiştir.
YÜZLEŞTİRME
Yüzleştirme , CMK m. 52/2’de “Tanıklar, kovuşturma evresine kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hallerde birbirleri ile ve şüpheli ile yüzleştirilebilir.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Yüzleştirme, tanıkların veya şüphelilerin birbirini tutmayan ifadeleri söz konusu olduğu zaman bu tür çelişkilerin giderilmesi, hangi ifadeye değer verileceğinin tayin edilmesi ve yeni delillerin tayin edilmesi amacıyla tanıkların birbirleriyle veya şüphelilerle karşı karşıya getirilmesi işlemidir.
Yüzleştirmeye, kural olarak kovuşturma evresinde hâkim tarafından, ancak istisnai olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde soruşturma evresinde savcı ve emrindeki kolluk tarafından başvurulur. Yani kural olarak kovuşturma aşamasında yüzleştirme işlemi yapılabilir.
Yüzleştirme bir karşı karşıya getirme işlemidir. Aynı zamanda bir delil elde etme işlemidir. Kural olarak yüzleştirme kovuşturma aşamasında gerçekleştirildiği için müdafinin yüzleştirme sırasında hazır bulunmasına engel yoktur.
KAYNAKÇA
1-) Prof. Dr. Adem Sözüer, Ceza Muhakemesi Hukuku Konu Anlatımı kitabı
2-) Av. Tuğsan Yılmaz, Teşhis ve Yüzleştirme Blog Yazısı
3-) Özen İnci, Tbb Dergisi Sayı 85, 2009
4-) Yargıtay Kararları
5-) Anayasa Mahkemesi Kararları