1. Cevap ve Düzeltme Hakkının İşlevi

Cevap ve düzeltme hakkı, kitle iletişim araçları ile haklarında yayın yapılan kişilerin şeref ve haysiyetlerinin ihlal edilmesi veya kişiler hakkında gerçeğe aykırı yayın yapılması durumunda başvurulan en etkin hukuksal korumalardan biridir. Ayrıca cevap ve düzeltme hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğünü kısıtlayan haklardan biri olarak anılmakla beraber özünde etkin bir ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü sisteminin tamamlayıcı unsurlarındandır. Cevap ve düzeltme hakkı, basın karşısında kişilerin ifade özgürlüğünü korumaktadır[1]. Kişilik haklarının korunmasında kullanılan en önemli araçlardan birisi cevap ve düzeltme hakkıdır. Düzeltme ve cevap hakkı kişileri şeref ve haysiyetlerine dokunan veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlara karşı korumak amacıyla tanınan ve kanunla düzenlenmesi öngörülen Anayasal bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Cevap ve düzeltme hakkının kişilik haklarını ve kamunun doğru, gerçek haber alma hakkını koruma fonksiyonu yanında basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasını engelleme fonksiyonu da bulunmaktadır. Cevap ve düzeltme hakkı kişilik haklarının korunması ve basın özgürlüğünün kötüye kullanımını önlemek amacıyla, ilgili kişi ve kuruluşlara aynı araçlardan yararlanarak, düşünce açıklama, kendilerini savunma, yanlış açıklamaları düzeltme imkânı tanıyan bir haktır[2].

Eleştiri ve inceleme hakkı, somut bir olayın kamuoyuna yansıtılmasının dışında, olayla ilgili düşünce ve değerlendirmelerin açıklanması olanaklarını ve hakkını ifade etmektedir. Eleştiri, belirli bir eylem ya da tutum ve olayla ilgili değerlendirme, yergi ya da övgüyü kapsamaktadır. Eleştiri ve inceleme hakkının sınırları da genellikle “ gerçeklik”, “objektif ve sübjektif hak çerçevesinde kalınması” bazı durumlarda “ güncellik” çizgisiyle çizilmektedir[3].

Cevap ve düzeltme hakkı, kişi ve kuruluşların, kendileriyle ilgili yayınlar konusunda, aynı araçtan yararlanarak düşüncelerini açıklama, kendilerini savunma ve böylece yanlış beyanları düzeltme olanağı sunan temel bir haktır. Söz konusu yayın, yasalarda bir suç ya da haksız fiil olarak tanımlanmasa bile, cevap ve düzeltme hakkı yoluyla etkin ve hızlı bir şekilde yayın sonucu ortaya çıkan yanlış anlaşılmalar ve kötü sonuçlar ortadan kaldırılabilir. Zaten cevap ve düzeltme hakkının temelinde diğer başvuru yollarına kıyasla daha etkin ve ivedi çözüm üretmesi yatar. Söz konusu yayına karşı cevap ve düzeltme hakkının kullanılması diğer başvuru haklarını ortadan kaldırmaz ya da o başvurulara delil teşkil etmez[4].

Cevap ve düzeltme hakkı dayanağı, 1982 Anayasasının 32.maddesidir. Anılan madde, tekzip hakkını, temel haklardan biri olarak düzenlemiş; şeref ve haysiyeti ihlal edilen veya hakkında gerçeğe aykırı yayın yapılan kişinin düzelteme ve cevap hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. İşte bu anayasal hükme dayanılarak süreli basılı eserler, TRT yayınları, özel radyo ve televizyon yayınları ile internet ortamında yapılan yayınlar için ayrı ayrı yasal düzenlemeler yapılmıştır[5]. Kitlesel iletişimi gerçekleştiren ve medya denilen araçlar sayıca çoğaldıkça, buna paralel olarak, hak ihlali ve çatışmaları da artmaktadır. Bu çatışmaların bir tarafında medya, diğer tarafında toplum içinde saygınlığının ve kişiliğinin korunmasını bekleyen kişiler bulunmaktadır. İşte bu taraflara ait olan korunmaya değer iki yarar arasında dengeyi sağlamak için yasalarda tekzip hakkı düzenlenmiştir[6]. Cevap ve düzeltme hakkının birinci işlevi, basının kamuoyuna doğru haber ve bilgi sunmasını sağlamak, diğer kişilerin haysiyet ve şereflerinin bu sayede korunmasını sağlayabilmektir[7].

Hukukumuzda cevap ve düzeltme hakkı, şeref ve haysiyeti ihlal veya gerçeğe aykırı yayınlara karşı kullanılabilmektedir. Bu nedenle basın yoluyla hakları ihlal edilen kişilerin en fazla başvurduğu ve en işlevsel yol cevap ve düzeltme hakkıdır. Ayrıca bu hak, gerçeğe aykırı yayınlara karşı kullanılarak basının toplumu doğru bilgilendirme görevine de katkı sağlanmaktadır[8].

İletişim Hukukunun temel kavramı olan basın özgürlüğü, Anayasa'dan kaynaklanan, halkın doğru, çabuk ve sağlıklı haber alma ve bilgi edinme hak ve özgürlüğünün iletişim organları aracılığıyla kullanımının oluşturduğu bir süreç olarak tanımlanabilir. Bu özgürlüğün düzenlenmesindeki amaç; basın özgürlüğünün bir yandan güvenceye kavuşturulması, diğer yandan toplum değerlerine, kişi haklarına uygun biçimde kullanılmasını sağlamaktır. Kişilik haklarının korunmasında kullanılan en önemli araçlardan birisi cevap ve düzeltme hakkıdır. Anayasa'mızın 32. maddesinde düzenlenen ''Düzeltme ve Cevap Hakkı'' kişileri şeref ve haysiyetlerine dokunan veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlara karşı korumak amacıyla tanınan ve kanunla düzenlenmesi öngörülen Anayasal bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Cevap ve düzeltme hakkının kişilik haklarını ve kamunun doğru, gerçek haber alma hakkını koruma fonksiyonu yanında basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasını engelleme fonksiyonu da bulunmaktadır[9].

2. Cevap ve Düzeltmenin Yayımlanmamasının Cezai Yaptırımı

Anayasa’nın 28 ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddelerinde ifadesini bulan basının haber verme hakkı, gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi, konu ve ifade arasında düşünsel bağlılık unsurları ile sınırlı olup, bu unsurlardan birini taşımayan haberin hukuka uygun olduğundan söz edilemez. 5187 sayılı Kanun’un 14. maddesine göre, “Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır.” Düzeltme ve cevapta, buna neden olan eser belirtilir. Düzeltme ve cevap, ilgili yazıdan uzun olamaz. Düzeltme ve cevaba neden olan eserin yirmi satırdan az yazı veya resim veya karikatür olması hallerinde düzeltme ve cevap otuz satırı geçemez. Süreli yayının birden fazla yerde basılması halinde, düzeltme ve cevap yazısı, düzeltme ve cevap hakkının kullanılmasına sebebiyet veren eserin yayımlandığı bütün baskılarda yayımlanır.

5187 sayılı Basın Kanunu'nun 18. maddesine göre, düzeltme ve cevabın yayımlanmasına ilişkin kesinleşmiş hâkim kararlarına uy­mayan sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili, 10.000 liradan 150.000 liraya kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Adli para cezası, bölgesel süreli yayınlarda 20.000 liradan, yaygın süreli yayınlarda ise 50.000 liradan az olamaz.

Buna göre, yukarıda tanımlanan suç, (1) düzeltme ve cevabın yayımlanmasına ilişkin kanunun 14. maddesinde hükme bağlanan usule göre verilmiş ve kesinleşmiş bir hâkim kararı bulunması ve (2) bu kararın kesinleşmesinden itibaren, karara konu düzeltme/cevap yazısının günlük süreli yayınlarda en geç 3 gün içinde, diğer süreli yayınlarda ise 3 günden sonraki ilk nüshada yayınlanmaması ya da kanunun 14. maddesinde belirtilen şartlara uygun davranılmaksızın yayınlanması halinde oluşacaktır. İlgili süjelerin belirtilen şartları taşımayan bir düzeltme yazısını yayımlama zorunlulukları bulun­mayıp, bu eylemlerinden dolayı cezai sorumlulukları da söz konusu olmayacaktır. Maddenin 2. fıkrasında, "sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili hakkında verilen adli para cezasının ödenmesinden yayın sahibi, sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili ile birlikte müteselsilen sorumludur." hükmü yer almaktadır. Yayın sahibinin sorumluluğu cezai olmayıp hukukidir[10].

3. Cevap ve Düzeltme Hakkının Yerine Getirilmemesi Halinde Ön ödeme

5187 sayılı Yasa’nın 18. maddesinde tanımlanan suçun tipi; cevap ve düzeltme yazısının yayımlanmasına dair kesinleşmiş hâkim kararına uyulmamasıdır. Kesinleşmiş hâkim kararı, daha önce bahsedildiği üzere, Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararına süresinde itiraz edilmemesi ya da yapılan itirazın görevli mahkemece reddi durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda yasa sorumlu müdüre verilen veya gönderilen cevap ve düzeltmenin hiç yayınlanmamasını suç saymamış, kesinleşmiş mahkeme kararına dayanan cevap ve düzeltme metninin yayınlanmaması veya kanuna uygun olarak yayınlanmamasını suç saymıştır. 5187 sayılı Yasa’nın 18. maddesinde suçun maddi unsuru ihmali şekilde gerçekleşmektedir. Kesinleşmiş mahkeme kararına uymamak suretiyle suçun maddi unsuru oluşur[11].

5187 sayılı Yasa’nın 18. maddesinde cevap ve düzeltmenin yayımlanmasına ilişkin kesinleşmiş hâkim kararlarına uymayan sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilinin ağır para cezasıyla cezalandırılması öngörülmüştür. Adli para cezaları TCK’nın 75. maddesi kapsamında bir onarıcı adalet kurumu olan ön ödeme kapsamındadır. Ön ödeme TCK madde 75’de şöyle düzenlenmiştir;

(1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili; a) Adlî para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını, b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için otuz Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı, c) Hapis cezası ile birlikte adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî para cezasının aşağı sınırını, soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz. Failin on gün içinde talep etmesi koşuluyla bu miktarın birer ay ara ile üç eşit taksit hâlinde ödenmesine Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Taksitlerin süresinde ödenmemesi hâlinde ön ödeme hükümsüz kalır ve soruşturmaya devam edilir. Taksirli suçlar hariç olmak üzere, ön ödemeye bağlı olarak kovuşturmaya yer olmadığına veya kamu davasının düşmesine karar verildiği tarihten itibaren beş yıl içinde ön ödemeye tabi bir suçu işleyen faile bu fıkra uyarınca teklif edilecek ön ödeme miktarı yarı oranında artırılır.

(2) Özel kanun hükümleri gereğince işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi halinde de fail, hâkim tarafından yapılacak bildirim üzerine birinci fıkra hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödediğinde kamu davası düşer.

(3) Cumhuriyet savcılığınca madde kapsamına giren suç nedeniyle ön ödeme işlemi yapılmadan dava açılması veya dava konusu fiilin niteliğinin değişmesi suretiyle madde kapsamına giren bir suça dönüşmesi halinde de yukarıdaki fıkra uygulanır.

(4) Suçla ilgili kanun maddesinde yukarı sınırı altı ayı aşmayan hapis cezası veya adlî para cezasından yalnız birinin uygulanabileceği hallerde ödenmesi gereken miktar, yukarıdaki fıkralara göre adlî para cezası esas alınarak belirlenir.

(5) Bu madde gereğince kamu davasının açılmaması veya ortadan kaldırılması, kişisel hakkın istenmesine, malın geri alınmasına ve müsadereye ilişkin hükümleri etkilemez.

(6) Bu madde hükümleri;

a) Bu Kanunda yer alan;

1. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (98 inci maddenin birinci fıkrası),

2. Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (madde 171),

3. Çevrenin taksirle kirletilmesi (182 nci maddenin birinci fıkrası),

4. Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (264 üncü maddenin birinci fıkrası),

5. Suçu bildirmeme (278 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları), suçları,

b) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan suç,

c) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan suç,

d) 4.11.2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 32 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan suç, bakımından da uygulanır.

Bu fıkra kapsamındaki suçların beş yıl içinde tekrar işlenmesi hâlinde fail hakkında aynı suçtan dolayı ön ödeme hükümleri uygulanmaz.

(7) Ödemede bulunulması üzerine verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile düşme kararları, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.

5187 sayılı Basın Kanunu'nun 18. maddesine göre, düzeltme ve cevabın yayımlanmasına ilişkin kesinleşmiş hâkim kararlarına uy­mayan sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili, 10.000 liradan 150.000 liraya kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Adli para cezası, bölgesel süreli yayınlarda 20.000 liradan, yaygın süreli yayınlarda ise 50.000 liradan az olamaz. Üç veya daha fazla ilde veya bölgede yayın yapma bölgesel bir süreli yayın anlamına gelmektedir. Diğer bir ifadeyle, bölgesel süreli yayın tek bir basın-yayın kuruluşu tarafından basılan ve en az üç komşu ilde veya en az bir coğrafi bölgede yayımlanan süreli yayın anlamına gelmektedir.

Cevap ve düzeltmeyi yerine getirmemenin veya usule aykırı olarak yerine getirmenin müeyyidesi para cezası olduğu için sorumlu müdür hakkında ön ödeme tebligatı yapılmalıdır. Sorumlu müdürün ön ödeme tebligatına uymaması halinde sorumlu müdür hakkında Asliye ceza mahkemesinde kamu davası açılır. Ancak ön ödeme önerisinin soruşturma aşamasında usulüne uygun yapılmaması[12] halinde mahkemece fail sorumlu müdür hakkında usulüne uygun yeni bir ön ödeme önerisi yapılması şarttır. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir; “Sanıkların üzerine atılı suçun TCK'nın 75. maddesi kapsamında ön ödemelik bir suç olması, sanık S…'ya soruşturma aşamasında yapılan ön ödeme tebligatının; kolluk tarafından tutulan bir tutanakla, miktarı ve hangi şartlarda ödeneceği, hukuki sonuçları anlatılmadan yapılması, sanık G… ……'a savcılık tarafından hazırlanarak yapılan ön ödeme tebligatında ise; suça konu yazının yazıldığı gazetenin yerel günlük süreli yayın olduğu, üç veya daha fazla ilde veya bölgede yayım yapan bölgesel bir süreli yayın olduğuna dair bir delil bulunmaması göz ardı edilerek, 10.000 TL yerine 20.000 TL ön ödeme miktarı belirtilmesi karşısında, mahkemece öncelikle her iki sanığa da usulüne uygun ön ödeme tebliği yapılmak suretiyle sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekmesi, ayrıca tekzibe konu asıl haberin adı geçen yerel süreli yayının 1. ve 7. sayfalarında yayımlanması karşısında, düzeltme ve cevap yazısının yerel gazetenin ilgili nüshasının sadece 7. sayfasında yayımlandığı göz ardı edilerek, düzeltme ve cevabın usulüne uygun yayımlandığı gerekçesiyle sanıkların beraatlerine karar verilmesi, kanuna aykırı ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak, sair yönlerden incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca istem gibi bozulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 04.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi”[13].

4. Cevap ve Düzeltme Hakkında Süreler

Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlâl edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır. Düzeltme ve cevabın birinci fıkrada belirlenen süreler içinde yayımlanmaması halinde yayım için tanınan sürenin bitiminden itibaren, birinci fıkra hükümlerine aykırı şekilde yayımlanması halinde ise yayım tarihinden itibaren on beş gün içinde cevap ve düzeltme talep eden kişi, bulunduğu yer sulh ceza hâkiminden yayımın yapılmasına veya Basın Kanunu hükümlerine uygun olarak yapılmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu istemi üç gün içerisinde, duruşma yapmaksızın karara bağlar.

Kesinleşmiş yargı kararlarına karşı başvurulabilen olağan kanun yollarından olan itiraz kanun yolunda, itirazı inceleyecek merci, sadece başvuruda hatalı olduğu iddia edilen noktaları inceleyecektir. İnceleme mercii hukuki sorunla beraber maddi sorunu da ele alabildiğinden, gerekli gördüğü inceleme ve araştırmayı kendisi yapabileceği gibi, bunun yapılmasını da emredebilir[14].

Düzeltme ve cevabın yayımlanmasına hâkim tarafından karar verilmesi halinde, birinci fıkradaki süreler, sulh ceza hâkiminin kararına itiraz edilmemişse kararın kesinleştiği tarihten, itiraz edilmişse yetkili makamın kararının tebliği tarihinden itibaren başlar. Diğer bir ifadeyle, sulh ceza hâkimliğinin kararına süresinde itiraz edilmemesi ya da yapılan itirazın reddi durumunda karar kesinleşmektedir. Düzeltme ve cevap hakkına sahip olan kişinin ölmesi halinde bu hak, mirasçılardan biri tarafından kullanılabilir. Bu durumda, birinci fıkradaki iki aylık düzeltme ve cevap hakkı süresine bir ay ilave edilir.

DR. CENGİZ APAYDIN

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET SAVCISI

CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV

HUKUK VE ADALET BİLİNCİ TV

cezahukukubilinci.org

-------------------

[1] Güleç, Ahmet, “Cevap ve Düzeltme Hakkı”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi. Ankara 2014, IV.

[2] Acar, Deniz Şanlı, Kişilik Hakkı İhlallerinde Cevap ve Düzeltme Hakkı, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2010, IV.

[3] Çetin, 35-36.

[4] Ongun, Coşkun, “Medya Yayınlarına Karşı Cevap Ve Düzeltme Hakkı”, istanbulbarosu.org.tr/Haber/Detay.aspx, 1 (erişim tarihi: 22.3. 2022).

[5] Tatar, 97.

[6] Tatar, 109.

[7] Aydın, 6.

[8] Güleç, 2.

[9] Şahin, Kemal, İnsan Hakları ve Özgürlükler Boyutuyla İfade Özgürlüğü Gerekçeleri ve Sınırları, Levha Yayınları, İstanbul 2009, 209

[10] Aslan, Ahmet, Kitle İletişim Suçları, Adalet Yayınevi, Ankara 2017, 73.

[11] Şafak, Ali, Ceza Hukuku (Genel ve Özel Hükümler), Ankara 2005, s. 26.

[12] Tebligatın yanlış adrese yapılması, para cezasının doğru tespit edilmemesi ve ön ödeme önerisinin usulüne uygun düzenlenmemesi durumlarında yeniden ön ödeme önerisinde bulunulmasında yasal zorunluluk bulunmaktadır. Düzeltme ve cevaba konu yazının yayımlandığı gazetenin, yerel süreli yayın olduğu, dosyada üç veya daha fazla ilde veya bölgede yayım yapan bölgesel bir süreli yayın olduğuna dair bir delil bulunmaması karşısında sanıkların 5187 sayılı Kanun'un 18. maddesine göre 10.000 TL adli para cezası ödemesine ilişkin ön ödeme önerisi çıkarılması gerekirken 20.000 TL adli para cezasına ilişkin ön ödeme önerisi çıkarılması kanuna aykırılık oluşturmaktadır. Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 04.02.2019 tarihli, 2016/9529 esas ve 2019/3672 sayılı kararı. (UYAP isimli Hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[13] Yargıtay, 19. Ceza Dairesinin 02.04.2019 tarihli, 2016/9862 esas ve 2019/3673 sayılı kararı. (UYAP isimli Hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[14]Toroslu, Nevzat/ Feyzioğlu, Metin, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Ankara, Savaş Yayınevi, 2005,

321