29 Ekim 1991 doğumlu Cem Garipoğlu, 3 Mart 2009 tarihinde Münevver Karabulut’u öldürmüştür. Olayın gerçekleşmesinden 197 gün sonra teslim olan Cem Garipoğlu hakkında yürütülen yargılama neticesinde Mahkeme, Cem Garipoğlu’nun 17 yaşındaki Münevver Karabulut’u canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürdüğü gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermişse de Cem Garipoğlu’nun suç tarihinde 17 yaşında olmasından ötürü hakkında TCK m. 31/3 hükmünü uygulamış ve neticeten 24 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın kesinleşmesine müteakiben Cem Garipoğlu, Metris 1 No’lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan Silivri 5 No’lu L Tipi Kapalı Ceza Kurumu’na sevk edilmiş ve 10 Ekim 2014 tarihinde Cem Garipoğlu’nun intihar ettiği haberi basına yansımıştır.
İnsanlık dışı bu elim hadisenin gerçekleşmesinin üzerinden çok uzun zaman geçmesine rağmen günümüzde tartışmalar halen devam etmektedir. Şöyle ki; müsnet suça iştirak ettiği iddiasıyla yargılanan ancak hakkında beraat kararı verilen Cem Garipoğlu’nun babası Nida Garipoğlu’nun avukatlığını üstlenen Türkiye Barolar Birliği eski başkanı ve günümüzde Prag büyükelçisi olan Metin Feyzioğlu hakkında dönemin basın yayın kuruluşları tarafından Metin Feyzioğlu’nun Cem Garipoğlu’nun avukatlığını üstlendiği yönünde yapılan mesnetsiz haberler Metin Feyzioğlu’nun Türkiye Barolar Birliği başkanı olduğu dönemde hukukçuların itibarlarının “savunma hakkı kutsaldır” düsturuna rağmen kamuoyu nezdinde zedelenmesine sebebiyet vermiştir.
Karabulut ailesinin avukatlığını üstlenen Rezan Epözdemir tarafında ise yargılama boyunca ceza muhakemesinin amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının sağlanması yönünde azami çaba gösterilmiştir. Cem Garipoğlu’nun intihar ettiği iddia edilen olaydan sonra, kamuoyunda, Cem Garipoğlu’nun ölmediğine ve kaçırıldığına dair iddialar ortaya atılmıştır. Bu iddiaların üzerine 2021 yılında Garipoğlu ailesinin fertlerinin Münevver Karabulut’un vahşi bir şekilde öldürüldüğü koltuk üzerinde verdikleri poz ortaya çıkınca Cem Garipoğlu’nun hayatta olabileceği iddiası çok daha yüksek bir sesle kamuoyunda dillendirilmeye başlanmıştır. Süreç içerisinde Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir tarafından iddiaların araştırılması maksadıyla Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulmuşsa da başvuruya ilişkin kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Bu karara yapılan itirazın da reddedilmesine müteakiben Adalet Bakanlığı’na yapılan kanun yararına bozma başvurusu üzerine neticeten gereken şartlar sağlanmış ve 3 Ekim tarihinde Cem Garipoğlu’nun mezarında fethi kabir (vefat eden kişinin mezarının açılması) işlemi gerçekleştirilmiştir.
Fethi kabir işlemine çeşitli durumlarda başvurulmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 87. maddesinin 4. fıkrasında “Gömülmüş bulunan bir ceset, incelenmesi veya otopsi yapılması için mezardan çıkarılabilir. Bu husustaki karar, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir. Mezardan çıkarma kararı, araştırmanın amacını tehlikeye düşürmeyecekse ve ulaşılması da zor değilse ölünün bir yakınına derhâl bildirilir” denilmektedir.
Feth-i Kabir Gerektiren Nedenler Nelerdir?
Gömülmüş olan bir cesedin mezardan çıkartılmasını gerektiren nedenler aşağıda sayılmıştır:
- Ölü muayenesi-otopsi yapılmadan ve defin ruhsatı düzenlenmeden gömülme,
- Ölüm nedeni ve ölüm zamanının belirlenmesi,
- Ölümde suç unsuru olup olmadığının tespiti,
- Gömülmeden sonra edinilen yeni bilgilerin cinayet kuşkusunu ortaya çıkarması,
- Çeşitli olaylarla ilgili tazminat konusunda sorunlar çıkması,
- Sigorta veya yanlış tedavi ile ilgili iddialar,
- Ölenin kimliği konusunda kuşku bulunması,
- İlk otopsi sonuçlarının tartışmalı olması,
- Cesedin mermi gibi çıkarılmamış olan ve delil teşkil edebilecek bir yabancı cisimle gömülmesi.
Cem Garipoğlu’ nun mezarının açılmasının (fethi kabir işleminin) yapılmasının amacı; mezardan alınacak iskelet kalıntıları ile DNA örneklerinin ölen kişiye ait olup olmadığının tespit edilerek kimliklendirme yapılmasıdır. Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi’ nin Genetik Şubesi tarafından yapılacak olan inceleme neticesinde açılan mezardaki kişiden alınan örneklerin Cem Garipoğlu’nun DNA’sı ile uyumlu olup olmadığı anlaşılacaktır. Alınan örnekler ile Cem Garipoğlu’nun DNA’sı arasında uyum tespit edildiği takdirde kamuoyundaki soru işaretleri cevabını bulacaktır.
Peki mezardan alınan örnekler ile Cem Garipoğlu’nun DNA’sı arasında farklılık ortaya çıkarsa ne olacak?
Bu takdirde, Cem Garipoğlu’nun intihar etmediği aslında kaçırıldığı ve hala yaşamına devam ettiği yönündeki iddialar daha gür sesle dillendirilmeye başlanacaktır. Öncelikle yetkililer; Cem Garipoğlu’nun yaşayıp yaşamadığının tespiti için aradan geçen süre zarfında çekirdek aile üyelerinin kullandıkları telefon numaralarının tespiti suretiyle irtibata geçilen telefon numaralarına, telefon numaralarına ait baz sinyal bilgilerine, aile fertlerinin veya yakınlarına ait banka hesap dökümlerindeki eft/havale çıkışlarına, yolculuk yaptıkları yerlere ilişkin ilgili kurum ve kuruluşlardan bilet ve rezervasyon bilgilerine bakılması ve benzeri bazı araştırma yöntemlerinin uygulanması yoluna gideceklerdir. Bu araştırmalar neticesinde müspet bir sonuç alınması ihtimalinde ise Cem Garipoğlu’nun cesedini cezaevinde kaldığı koğuşta bulan dönemin cezaevi personeli, cezaevi yönetimi, ilgili tutanaklarda imzaları bulunan memurlar, CMK m. 87 uyarınca otopside hazır bulunan Cumhuriyet savcısı ve hekimler ile şartları var ise aile bireyleri hakkında aşağıda sıralanan suçların değerlendirme konusu yapılması – aşağıda sıralı şekilde yapılan açıklamalar, içtima hükümleri ve suçun nitelikli hallerine dair hükümler saklı kalmak kaydıyla yapılmıştır – gerekecektir.
Resmi belgede sahtecilik (TCK m. 204): Cezaevinde Cem Garipoğlu’na ilişkin tutanaklarda imzaları bulunan memurlar, cezaevi yönetimi, ve otopside hazır bulunan kişiler yönünden – suçun manevi unsuru olan kast unsurunun bulunması kaydıyla – değerlendirilebilir.
Rüşvet (TCK m. 252): Kamuoyunda dillendirilen bu iddiaların doğru çıkması, bir başka deyişle mezardan alınan örneklerin Cem Garipoğlu’na ait olmadığı ihtimalinde böyle bir olayın vuku bulabilmesi için bu suçun da gerçekleştiğinin kabulünün hayatın olağan akışına uygun olarak kabul edilmesi gerektiğinden ötürü ilgililer ve aile fertlerine ait intihar tarihi dönemindeki banka hesap dökümlerinin incelenmesi suretiyle suça ilişkin değerlendirme ve tespitte bulunulabilir.
Görevi kötüye kullanma (TCK m.257): Böyle bir ihtimalin meydana gelmiş olabileceğine dair soruşturma yürütüldüğü takdirde görevinin gereklerine aykırı hareket etme eyleminden ötürü bu suç hakkında da mutlaka değerlendirmede bulunulmalıdır.
Kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma (TCK m. 266): Mezardaki kişinin Cem Garipoğlu olmadığının anlaşılması ihtimalinde intihar ettiği haberi duyurulan kişinin cezaevinden çıkarılmasının cezaevi personellerinin şahsi araçlarıyla veya başka bir şekilde değil de kamu kurumuna ait araçla sağlandığının tespit edilmesi halinde bu suça ilişkin olarak değerlendirmede bulunulabilir.
Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi (TCK m. 279): Mezardaki kişinin Cem Garipoğlu olmadığının anlaşılması ve şahsın hala hayatta olduğuna dair kanaatin oluşması halinde sürece dahil olmasa bile göreviyle bağlantılı olarak yaşananlara şahit olan kamu görevlileri hakkında – TCK m. 28 “cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit” başlıklı hükmün ilgililerin bu yönde beyanda bulunması halinde haklarında uygulanması şartlarının aradan 10 yıl geçmesine rağmen değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin takdiri yetkililere ait olmak üzere” bu suça ilişkin değerlendirmede bulunulabilir.
Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi (TCK m. 280): Otopsi raporunu tanzim eden hekimler ve cezaevi doktoru için değerlendirmede bulunulabilir.
Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme (TCK m. 281): Mezardaki kişiye ait DNA örneklerinin Cem Garipoğlu’nun DNA örnekleriyle eşleşmediği varsayımında Cem Garipoğlu’nun yaşadığı ihtimalinin çok daha kuvvetli bir şekilde dillendirilmesi durumunda esas amacın Cem Garipoğlu’nun cezaevinden çıkarılması olduğu dikkate alınmak suretiyle şahsın vücudundan alınan örneklerle oynanma veya değiştirilme ihtimalinin de göz ardı edilmeyerek bu suçun da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Suçluyu kayırma (TCK m. 283): Çekirdek aile üyelerinin fail olarak nitelendirilemeyeceği bu suç özelinde ilgili kamu görevlileri hakkında Cem Garipoğlu’nun aldığı hapis cezasını infaz etmekten kurtulması için eylemlerde bulunduklarının düşünülmesi suretiyle değerlendirmede bulunulabilir.
Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme (TCK m. 284): Cem Garipoğlu’nun yaşadığı varsayımında çekirdek aile üyeleri haricinde şahsın yerini bilen ve yerini bildikleri ispat edilen kişiler hakkında bu suça ilişkin değerlendirmede bulunulabilir.
Hükümlü veya tutuklunun kaçması (TCK m. 292): Cem Garipoğlu’nun yaşadığı varsayımı halinde rüşvet suçuna ek olarak kendisine isnat edilebilecek yegâne suç olarak bu suç da nazara alınmalıdır.
Kaçmaya imkan sağlama (TCK m. 294): Fethi kabir işlemi neticesinde alınan örneklerle Cem Garipoğlu’nun DNA örneklerinin uyuşmaması halinde hükümlünün kaçmasını sağladığı düşünülen kişiler hakkında bu suçun da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Muhafızın görevini kötüye kullanması (TCK m. 295): Cem Garipoğlu’nun kaldığı cezaevinde emniyetinden mesul olan görevliler hakkında da bu suçun tatbiki hakkında değerlendirmede bulunulabilir.
Öncelikle ifade edilmelidir ki, Cem Garipoğlu hakkındaki iddiaların soyut ve mesnetsiz olduğunun Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek raporla birlikte anlaşılmasını Türk Adaletinin güvenilir ve sarsılmaz olduğu düsturu ve inancıyla ümit ettiğimizi beyan ederiz. Ancak, aksi bir ihtimalin meydan gelmesi durumunda yukarıda sıralı şekilde izah edilen sürecin yaşanması kuvvetle muhtemel olacaktır olmasına ama TCK m. 66’da düzenlenen dava zamanaşımı hükmü uyarınca yukarıda sayılan bazı suçlar nazarında ilgililerin cezalandırılması yoluna gidilmesi de mümkün olmayacaktır.
Sonuç olarak; aradan geçen bunca yıl sonrasında fethi kabir işlemi yapılmasına yönelik gerekli izinlerin verilmesi, yıllardan beri süregelen söylentilerin adli makamlarca da araştırılmasının kayda değer bulunduğu yönünde kanaatin oluştuğunun bir göstergesidir ve son derece düşündürücüdür. Ümit ederiz ki, başta Karabulut ailesi ve aile avukatı bulundukları iddia ve ithamlarında haksız çıkarlar; mezardan alınan DNA örnekleri ile Cem Garipoğlu’nun DNA örnekleri eşleşir ve mezardaki kişinin Cem Garipoğlu olduğu bir daha tartışılmamak üzere kamuoyunun takdirine arz edilir. Bu noktada, dönemin Cumhuriyet savcısının ve Cem Garipoğlu’nun otopsisine giren hekimin iki gün önce televizyon kanalına yaptıkları açıklamalarına itibar edilmesi gerektiğini ve bu açıklamaların Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek açıklamayla da teyit edileceğini düşünüyor ve ümit ediyoruz. Aksi halde, yukarıda izah edilen sürecin yaşanılması son derece vahim sonuçlara ve toplum nezdinde menfi anlamda sorgulamaya yol açacaktır.