5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Zincirleme suç” başlıklı 43. maddesinin[1] birinci fıkrasında, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu durumda fail hakkında belirlenen temel ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılacaktır.

Zincirleme suç uygulamasında, bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılmaktadır.

Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Zincirleme suç” başlıklı 43. maddesinin birinci fıkrası hükmü uygulanacaktır.

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemede hüküm altına alınan Zincirleme suç hâlinde aynı suçun birden fazla işlenmiş olması hali gündeme gelmektedir. Zincire tabi bu suçlar, aynı suç işleme kararı kapsamında gerçekleştirilmektedir.

Başka bir söylemle, bu suçlar arasında sübjektif (öznel) bir bağ bulunmaktadır. Bu yüzden de, kişiye bu suçların her birinden dolayı ayrı ayrı değil, bir ceza verilmekte ve fakat cezanın miktarı artırılmaktadır.

Bir Suç İşleme kararı kavramının tanımı

Bir suç işleme kararı, her biri ayrı kastla işlenen suçları birbirine bağlayan ve zincirleme suç niteliğini kazandıran subjektif unsur olarak karşımıza çıkmakta ve failin aynı tipteki suçu birkaç kez işlemeyi önceden düşünüp istemesi hali olarak tanımlanmaktadır. Yani bu hallerde, failde bir suç işleme kararının ortaya çıktığını söyleyebiliriz.[2]

Fail, bazı suçları tek başına bazılarını iştirak halinde gerçekleştirebilir. Bu nedenle bu durumda suçlar arasında benzerlik olmadığı söylenemez. Aynı şekilde zincire tabi suçların suçların değişik yerlerde işlenmesi de "bir suç işleme kararı" olmadığı anlamına gelmez.

Failin, manevi âlemi ile ilgili olan, iç dünyasına ait bir kavram olan bir suç işleme kararı, her somut olayın özelliğine göre şu unsurlar dikkate alınarak değerlendirilmelidir:[3]

1) Suçun işleniş biçimi,

2) Suçun işlenmesindeki özellikler,

3) Fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı,

4) Fiiller arasında geçen süre,

5) Korunan değer ve yarar,

6) Hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği,

7) Olayların oluşum ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler.

Yukarıda belirtilen unsurlar değerlendirilerek failde bir suç işleme kararının bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir.

Zincirleme suçun varlığı konusunda, işlenen suçlar arasında ne kadar zaman geçmesi gerektiği konusunda genel ve mutlak bir kural koymak mümkün değildir. Zaten yukarıda belirtilen unsurların değerlendirilmesi bu yüzden gerekmektedir.

Fakat hangi süre içerisinde işlenirse işlensin, işlenen suç başlangıçtaki genel amaca veya suç işleme konusundaki tek karara bağlanabiliyorsa, zincirleme suç hükümleri uygulanmalıdır.

Şayet işlenen suç failin yeni bir suç işleme kararına bağlanabiliyorsa, artık bu durumda da zincirleme suç hükümleri uygulanamayacaktır.

Başka bir söylemle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinde yer alan ve failin eylemleri arasındaki sübjektif bağı işaret eden "bir suç işleme kararının" bulunmaması veya fiillerin yenilenen kast ile işlenmesi veya failin fiilleri arasında hukuki kesinti oluşması durumunda artık fail hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanamayacaktır. Bu gibi hallerde gerçek içtima kuralları uygulanmalıdır.[4]

YARGITAY UYGULAMASI

Buraya kadar olan açıklamalarımızla ilgili örnekler vermek faydalı olacaktır.

Yenilenen kastla suç işleme

Örneğin Yargıtay, somut olayda iddia olunan fazladan para mal edinmek amacıyla deney yaptırılan laboratuvarların fatura ve tahsilat makbuzlarını sahte olarak bastırıp daha az ücret ödedikleri halde dafa fazla ücret ödemiş gibi düzenleyerek çalıştıkları şirkete ibraz etmek eyleminin özel belgede sahtecilik, Tarım İl Müdürlüğünün yapılan deney sonucu malın uygun olduğunu belirtir gümrük müdürlüğüne hitaben yazılan resmi yazıları sahte oluşturma eylemlerinin ise yenilenen kastla işlenen resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğunu, sanıkların resmi belgede sahtecilik ve özel belgede sahtecilik suçlarından ayrı ayrı cezalandırılmaları gerektiğini bir kararında hükme bağlamıştır.[5]

Yargıtay bu olayda, sanıkların eylemlerinin zincirleme suç kabul edilerek hüküm kurulmasını bozma nedeni yapmıştır.[6]

Bu aşamada zincirleme suç hükümlerinin uygulanması ile ilgili bir örnek vermek faydalı olacaktır.

İddianame öncesinde kısa aralıklarla aynı nitelikteki suçu işleme

Örneğin, hakkında 4733 sayılı Yasanın 8/4. Maddesi ile ayrı ayrı mahkumiyet hükmü kurulan sanığın (kaçak sigara), suça ilişkin ilk eylemin suç tarihinin 24.10.2009, ikinci eylemin suç tarihinin 26.10.2009 olduğu, 3.eylem tarihinin 07.12.2009 olduğu, her 3 eylemin 13/08/2010 tarihli iddianame ile kamu davasına konu edildiği olayda , yerel mahkemece sanık hakkında her üç eylem için 4733 sayılı Yasanın 8/4. Maddesi gereğince ayrı ayrı cezaya hükmedilmesi hukuka aykırı olacaktır.[7]

Yargıtay bu olayda, sanığın tek suç işleme kararı kapsamında kısa aralıklarla 4733 sayılı Yasanın 8/4. maddesinde düzenlenen suçu işlediğini, hukuki kesintinin iddianame düzenlenmesiyle gerçekleşecek olduğunu, işlemiş olduğu suçtan dolayı henüz haklarında iddianame düzenlenmeden, aynı suç işleme kararıyla hukuki kesinti gerçekleşmeden yeniden suç işleyen sanıklar hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43.maddesi kapsamında zincirleme suç hükümlerinin uygulanması yerine, her bir eylemin ayrı suç kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurularak fazla ceza tayin edilmesini hatalı bulmuş ve kararın bozulmasına hükmetmiştir.[8]

Aynı kişiye karşı aynı nitelikteki suçu birden fazla işleme

Örneğin, sanığın değişik tarihlerde, katılanın iş yerinden çaldığı etleri kiralamış olduğu değişik marka araçlara yükleyerek götürdüğünün tespit edildiği olayda, sanığın eylemini bir suç işleme kararı ile aynı kişiye karşı birden fazla kez işlemesi nedeniyle hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43/1. maddesindeki zincirleme suç hükümleri uygulanmalıdır.[9]

Aynı kişiye değişik zamanlarda mesajlarla hakaret

Sanığın, bir suç işleme kararı kapsamında, değişik zamanlarda mesajlarla katılana hakaret etmesi halinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43/1 maddesinin uygulanması mümkündür.[10]

Ayrı ayrı icra takibine konulan iki ayrı senette ciro sahteciliği yapma

Sanığın İcra Müdürlüğünün icra takip dosyalarına konu senetler üzerinde sahte ciro işlemi yapması şeklinde sübutu kabul edilen olayda, bir suç işleme kararı kapsamında değişik zamanlarda birden fazla gerçekleştirdiği eylemlerinin bir bütün olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 204/1, 43/1. maddelerinde düzenlenen zincirleme resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu gözetilmelidir. Bu olayda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 3 ve 61. maddeleri de nazara alınarak zincirleme tek suçtan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, iki ayrı suçtan mahkûmiyet hükümleri kurulması hukuka aykırı olacaktır.[11]

Hakkı olmayan yere tecavüz suçunda bir suç işleme kararı

Fail tarafından farklı parsellere veya aynı parselin değişik kısımlarına yapılan tecavüzünün aynı zamanda ve aynı karar altında olması halinde tek suç oluşacak ve tecavüz edilen alanın miktarı gözetilerek alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini gerekecektir.

Fakat farklı zamanlarda farklı parsellere veya aynı parselin değişik bölümlerine tecavüzde bulunulması halinde, suçun kısa zaman aralığında aynı karar altında işlenmesi halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekecektir.

Şayet yeni bir suç işleme kararı altında bu suçun işlendiğinin tespiti halinde ise birden fazla suç ( örneğin iki ayrı yere ise) iki ayrı suçun oluşacaktır.

Bu nedenle Hakkı olmayan yere tecavüz suçu ile ilgili bu hususlar araştırılmalıdır.

Ayrıca hakkı olmayan yere tecavüz suçu temadi eden bir suçtur. Bu özelliğinde gözetilerek hüküm kurulması gerekmektedir.[12]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------------------------------------

[1] MADDE 43. - [1] (8.7.2005 T. 5377 sk değ.)

[2] Emsal karar için bkz.; Y.10.CD, E: 2014/910, K: 2014/4973, T: 26.06.2014.

[3] Konuya ilişkin ayrıntılı açıklamalar için bkz.; YCGK’nun 14.01.2014 gün ve 384-2, 03.12.2013 gün ve 1475-577, 30.05.2006 gün ve 173-145, 08.07.2003 gün ve 189-207, 13.10.1998 gün ve 205-304, 20.03.1995 gün ve 48-68 ile 02.03.1987 gün ve 341-84 sayılı kararları ile YCGK’nun 15.03.2016 tarihli ve 2014/10-847 esas, 2016/128 sayılı kararı.

[4] Y.11.CD, E: 2019/4881, K: 2019/8419, Teb: 15 - 2015/267856, T: 27.11.2019.

[5] Y.11.CD, E: 2019/4881, K: 2019/8419, Teb: 15 - 2015/267856, T: 27.11.2019.

[6] Y.11.CD, E: 2019/4881, K: 2019/8419, Teb: 15 - 2015/267856, T: 27.11.2019.

[7] Y.7.CD, E: 2015/26283, K: 2019/37256, Teb: 7-2014/169666, T: 14.11.2019

[8] Y.7.CD, E: 2015/26283, K: 2019/37256, Teb: 7-2014/169666, T: 14.11.2019.

[9] Y.13.CD, E: 2019/5531, K: 2019/16776, Teb: 2 - 2015/352578, T:14.11.2019. Yerel mahkemenin karar gerekçesinde şu hususlar yer almaktadır. 2Her ne kadar sanık hakkında TCK 142/1b 43/1 maddesinden kamu davası açılmışsa da sanığın suç tarihinde 20/08/2013 tarihinde sanığın katılana ait S…. isimli iş yerinde çalışan olduğu ve bu tarihte ….. plakalı kiralamış olduğu araçla gündüz vakti iş yerine geldiği çalışan ve katılanın haberi olmaksızın hırsızlık kastı ile 160 Kg civarında çelişti türde etleri bu araca yüklediği ancak iş yerinin civarında bulunan ve tanık sıfatı ile dinlenen tanıkların da bunu gördüğü daha sonra katılana haber verildiği katılanda aracın yanına geldiği ancak sanığın da orada bulunduğu ve sanığa aracın arka bagajını açmasının istendiği ancak sanık o kargaşada olay yerinden kaçtığı araç çilingir vasıtası ile açıldığında içerisinde katılana ait etlerin sanık tarafından hırsızlık kastı ile araca yüklendiği ve sanığın hırsızlık eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı her ne kadar katılan tarafından bu olaydan önce sanık tarafından etlerin çalındığını ve tanık M.K. da daha önceden sanığın değişik araçlarla et yüklediğini gördüğü şeklinde beyanda bulunmuşsa da sanığın bu olaydan önceki tarihlerde hırsızlık kastı ile et çaldığına ilişkin cezalandırılmasına yetecek her türlü şüpheden arındırılmış, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve bu nedenle sanığın öncesine ait tamamlanmış hırsızlık suçuna ilişkin delil bulunmadığı ve bu nedenle sanığın suç tarihindeki hırsızlık eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı ve sanığın bu nedenle TCK 142/1b, 35/2 maddesi gereğince cezalandırılmasına,…”

[10] Y.18.CD, E: 2018/6174, K: 2019/15759, Teb: 18-2015/112771, T: 07.11.2019.

[11] Y.5.CD, E: 2017/4231, K: 2019/10546, Teb: 5 - 2014/365406, T: 07.11.2019.

[12] Y.8.CD, E: 2019/9812, K: 2019/13134, Teb: 8 - 2019/15833, T: 05.11.2019.