Bu kısa yazımızda; örnek bir olay üzerinden objektif isnadiyet ve öngörülebilirlik değerlendirmesi yapılacak, somut bir olayda bu hususların nasıl uygulanması gerektiğine ilişkin görüşler ortaya koyulacaktır.

Örneğin; sanığın, sevk ve idaresindeki aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek yol kenarındaki beton elektrik direğine çarparak durmasından beş dakika sonra koparak düşen tel altında kalması nedeniyle elektrik akımına kapılarak ölen (yardım için olay yerine sonradan gelen üçüncü şahıs) müteveffanın ölümünden; rapor içeriğine göre telin, aracın çarpması nedeniyle koptuğunun ve müteveffanın kusurlu olmadığının dosya içeriğine göre tespit edildiği durumda, direğe çarparak duran failin objektif isnadiyet ve öngörülebilirlik kapsamında, ceza sorumluluğunun değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bir görüşe göre; günümüzde genel olarak doktrinde de Yargıtay kararlarında da nedensellik ilişkisi bakımından şart teorisinin kabul edildiği, dolayısıyla sonuca yol açan her sebebin neden olarak eşdeğer görüldüğü, burada telin araç çarpmasından dolayı kopması nedeniyle şart teorisi kapsamında hareket ile netice arasında nedensellik bağının olduğu açık şekilde söylenebilir.

Bu kapsamda şart teorisini kabul ettiğimizde; objektif isnadiyet dediğimiz ikinci bir değerlendirmenin yapılması gerektiği, buna da fiilin faile objektif olarak isnat edilebilmesi olduğu, dolayısıyla şart teorisinde sanığın ceza sorumluluğu için yalnızca nedensellik bağının yetmediği, fiilin faile objektif isnadiyetinin gerektiği belirtilebilir.

Fiilin faile objektif isnat edilebilmesi için, sonucun failin bir eseri olarak ortaya çıkması gerekmektedir. Bu örnekte her ne kadar tel araç çarpmasından kopsa da, yani nedensel olsa da, müteveffanın ölümünün failin tamamıyla kendi eseri olan bir netice olmadığı, bu nedenle örnekte neticenin faile objektif isnat edilebilirliğinin bulunmadığı düşünülebilir.

İkinci görüşe göre; somut olayda doğrudan kast, olası kast, bilinçli taksir olmasa da, hareket ve netice arasında kurulan illiyet bağı nedeniyle, her ne kadar fail kusurlu şekilde direğe çarpmanın etkisi ile telin kopup birisinin üstüne düşerek onun elektrik akımı ile ölümüne veya yaralanmasına yol açacağını istemese, öngörmese, hatta hiç düşünmese bile, onun öngörmediği bu neticenin davada karar verenin tecrübesi ile öngörülmesi gerektiği, bu nedenle daha dikkatli olmayan, kural ve kaidelere uymayan bu nedenle idaresinde olan araçla direğe çarpan, o direğin elektrik direği olduğunu bilen faile kusurlu hareketinden doğan neticeyi öngörmemesine bağlı adi, yani basit taksirden ceza sorumluluğunun yüklenebileceği, gerçekleşen neticenin ağırlığının yanında şehir yaşamında bu tür kusurlu hareketlerle sebebiyet verilen kazaların bu tür sonuçlara yol açabileceğinin de öngörülmemesine bağlı adi taksir derecesinde bir kusur hali olduğu düşünülebilir. Burada savunulan objektif sorumluluk hali de değildir, illiyet bağı vardır, failin sonucunu hiç öngörmeyeceği bir yerde araç kullandığından da bahsedilmez. Sonuç olarak bu görüşe göre, burada failin ilk kusurlu hareketi ile gerçekleşen netice arasında illiyet bağı olduğundan, bu sonucu öngörmemesine bağlanan bir ceza sorumluluğu hali kabul edilmelidir.

Diğer bir görüşe göre ise, soruya genel, soyut ve her durumu kapsayacak bir cevap vermek mümkün değildir. Objektif isnadiyet teorisini somut olaya uygulayarak olaya özel bir cevap vermek gereklidir; zira objektif isnadiyet teorisinin özelliği de nedensellik bağı saptanan bir olayda, o olaya özel sorumluluk belirlemesinin yapılmasına hizmet etmesidir. Bu son görüşe göre; sanığın, sevk ve idaresindeki aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek yol kenarındaki beton elektrik direğine çarparak durmasından beş dakika sonra koparak düşen tel altında kalması nedeniyle elektrik akımına kapılarak ölen (yardım için olay yerine sonradan gelen üçüncü şahıs) müteveffanın ölümünden; rapor içeriğine göre telin, aracın çarpması nedeniyle koptuğunun, müteveffanın kusurlu olmadığının tespit ve kabul edildiği olayda, objektif isnadiyet ve öngörülebilirlik kapsamında, ceza sorumluluğu hakkında yapılan değerlendirme aşağıdaki gibidir.

Bu veriler çerçevesinde;

1) Sonradan olay yerine gelen üçüncü şahsın ölümüyle sanığın dikkatsiz ve özensiz davranışı arasında nedensellik bağının varlığı konusunda şüphe bulunmamaktadır.

2) Şayet otomobiliyle direğe çarpıp telin kopmasına sebep olan sanık bilinci açık, hareket halinde ve telin koparak düştüğünün de farkındaysa, ölen de bilerek ve isteyerek tele kendisi temas etmediyse, elektrik akımına kapılarak ölen üçüncü kişinin ölümü sonucu ona objektif olarak isnat edilebilecektir. Bu koşullarda, beton elektrik direğine çarparak telin kopmasına sebep olan sanık beş dakika sonra olay yerine gelen ve elektrik akımına kapılarak ölen kişinin ölümü sonucundan sorumludur.

Çünkü;

a) Beton elektrik direğine çarpan kişinin dikkatsiz ve özensiz davranışı ile ölüm sonucu arasında nedensellik bağı mevcuttur. Sanık telin kopmasına sebep olmuş ve olay yerine gelen kişi de bu telde bulunan elektrik akımına kapılmıştır. Ölene atfedilecek bir kusur da bulunmamaktadır. Ölen olayı görmüş ve hemen yardıma koşmuştur.

b) Meydana gelen sonuç hayat tecrübelerinin dışında kalan atipik bir gelişme değildir. Elektrik akımı bulunan bir tele temas eden kişinin elektrik akımına kapılacağı ve yaralanabileceği veya ölebileceği hayat tecrübelerine göre beklenebilir bir durumdur. Sanık da bu sonucu öngörebilecek durumdadır.

c) Sanığın bilincinin açık olduğu, olay yerinde hareket ettiği (otomobilinden indiği), telin koparak düştüğünü gördüğü veya aracından indiğinde bunun farkında olduğu koşulda; meydana gelen sonuca da engel olabilecek durumdadır, yani olayın gelişimine engel olabilmektedir. Örneğin, telin etrafına bir uyarı koyabileceği gibi yaklaşan kişiyi uyararak tele temasına engel olabilirdi.

d) Meydana gelen ölüm sonucu sanık tarafından sebebiyet verilen tehlikeden kaynaklanmaktadır.

e) Ölüm sonucu, TCK m.85’de cezalandırılabilir bir eylem olarak düzenlenmiştir.

3) Bu çerçevede sanığın bu ölüm sonucundan sorumlu olmaması, yani sonucun kendisine isnat edilememesi için şunların varlığı gereklidir:

a) Sanığın otomobili ile beton direğe çarpması ve telin kopması sırasında ve sonrasında bilinci kapalı biçimde otomobilinin içinde olabilir. Bu halde sanık; yukarıda açıklandığı üzere telin koptuğunun farkında olmayacağı gibi, olayın meydana gelişine egemen olması da mümkün olmayacaktır. Bu durumda; bilinci kapalı olan şahsın olay yerine gelen kişiyi uyarması, telin etrafına uyarı levhası koyması beklenemeyecektir. Bir otomobilin beton elektrik direğine çarptığı her durumda telin kopması ve bir kimsenin de gelerek o tele teması da beklenebilir bir durum olmadığından, meydana gelen ölüm sonucu bu koşullarda elektrik direğine çarpan sanığa isnat edilemeyecektir. Bu vaziyette, sanığın meydana gelen sonuca engel olabilme imkan ve iktidarı sözkonusu değildir.

b) İkinci olarak, sanığın bilinci açık olsa bile otomobiline sıkışmış ve bu sebeple telin koptuğunun farkında olmayabilir veya farkında olsa bile kopan tele yaklaşan ve tehlikede olan kişiyi uyaracak durumda olmayabilir. Bu halde de sanığın, olayın meydana gelmesi üzerinde hakimiyeti yoktur.

c) Üçüncü olarak; sanık, bilinci açık ve otomobilinden inmiş olsa bile telin koptuğunun olayın şoku, telaşı veya diğer sebeplerle farkında olmayabilir. Bu halde de her türlü hayat tecrübesine göre her elektrik direğine çarpılmasında telin kopması beklenmeyeceğinden, telin koptuğu ve üçüncü kişilere zarar verme tehlikesine sahip olduğunun farkında olmayan sanığa, bu tele temas ederek ölen kişinin ölümü sonucu isnat edilemeyecektir.

d) Son olarak; ölen kişinin sanığın istek ve iradesi dışında bilerek ve isteyerek tele temas etti ise, yine bu sonucun sanığa isnadı mümkün olmayacaktır.

Sonuç olarak; verdiğimiz örnekte sanığın objektif isnadiyet ve öngörülebilirlik hususları çerçevesinde sorumluluğunu belirlemek açısından, doğrudan net bir kıstas ortaya koyulmamalı, somut olayın tüm ayrıntıları detaylı incelenerek, faile neticenin objektif olarak isnat edilip edilemeyeceği ile öngörülebilirlik kapsamında failin basit taksir sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği değerlendirilmelidir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız

Av. Cem Serdar

(Bu makale, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)