TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSMAİL KILIÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/94618)

 

Karar Tarihi: 30/10/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

İsmail KILIÇ

Vekili

:

Av. Recep ALTUN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, açık ceza infaz kurumunda geçirilen sürenin hapis cezasından mahsup edilmesi ve denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma taleplerinin reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; taleplerin reddine ilişkin kararlarda somut bir gerekçeye yer verilmemesi, Cumhuriyet savcısının yargısal süreçteki görüşlerinin bildirilmemesi ve incelemenin duruşmasız yapılması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Konya 9. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) tarafından yürütülen yargılama neticesinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine 30/1/2019 tarihinde karar verilmiştir.

3. Söz konusu hüküm, başvurucunun istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddi ile 29/3/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

4. Hükmün kesinleşmesi sonrasında mahkûmiyet kararının infazına başlanmış ve başvurucu 3/5/2019 tarihinde Akşehir T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Kapalı Ceza İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir. Başvurucu hakkında düzenlenen müddetnameye göre başvurucunun koşullu salıverilme tarihi 17/9/2020, hak ederek tahliye tarihi ise 27/5/2021'dir. Müddetnamede koşullu salıvermeden yararlanmak için infaz kurumunda geçirilmesi gereken süreye ilişkin oran 2/3 olarak belirlenmiştir.

5. Başvurucu 19/6/2019 tarihinde Akşehir Açık Ceza İnfaz Kurumuna (Açık Ceza İnfaz Kurumu) nakledilmiştir.

6. Açık Ceza İnfaz Kurumu İşyurdu Yönetim Kurulu Başkanlığı 19/7/2019 tarihinde başvurucunun kapalı ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken süreyi doldurmadan açık ceza infaz kurumuna nakledildiği gerekçesiyle Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna iade kararı vermiştir. Başvurucu bu karara itiraz etmiştir. Akşehir İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) başvurucunun itirazının reddine ve kurum kararının onaylanmasına 24/7/2019 tarihinde karar vermiştir.

7. Başvurucu 24/10/2019 tarihinde Mahkemeye başvurarak 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun gereğince temyiz yoluna başvurma imkânının tanındığı gerekçesiyle infazın durdurulmasını talep etmiştir. Mahkeme 24/10/2019 tarihli ek kararıyla başvurucu hakkındaki hükmün infazının durdurulmasına karar vermiştir.

8. Yargıtay 3. Ceza Dairesi 16/3/2022 tarihinde temyiz kanun yolu başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

9. Yargıtayın onama kararı sonrasında başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararının infazına yeniden başlanmış ve başvurucu 23/6/2022 tarihinde Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. Başsavcılık tarafından düzenlenen 27/6/2022 tarihli müddetnameye göre başvurucunun koşullu salıverilme tarihi 20/7/2023, hak ederek tahliye tarihi ise 25/1/2024'tür. Müddetnamede koşullu salıvermeden yararlanmak için infaz kurumunda geçirilmesi gereken süreye ilişkin oran ise 3/4 olarak belirlenmiştir.

10. Müddetnamede ayrıca hapis cezasından mahsup edilen sürelere ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Buna göre başvurucunun 3/5/2019-24/10/2019 tarihleri arasında ceza infaz kurumunda kaldığı 174 günlük süre hapis cezasından mahsup edilmiştir.

11. Başvurucu 25/8/2022 tarihli dilekçe ile açık ceza infaz kurumunda geçirdiği sürenin kapalı ceza infaz kurumunda geçirilmiş olarak sayılmasını ve kalan hapis cezasının infazının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilmesini talep etmiştir.

12. Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü başvurucunun talebini 29/8/2022 tarihinde reddetmiştir. Ret kararında 2/9/2012 tarihli ve 28399 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca başvurucunun açık ceza infaz kurumuna ayrılabilmesi için cezasının 1/3'ünü kapalı ceza infaz kurumunda geçirmesi gerektiği ancak bu sürenin henüz dolmadığı tespit edilmiş ve başvurucunun daha önce açık ceza infaz kurumunda geçirdiği sürenin kapalı ceza infaz kurumunda geçirilmiş sayılmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.

13. Başvurucu, Kurum Müdürlüğünün ret kararına karşı İnfaz Hâkimliğine başvurmuştur. Başvurucu 8/9/2022 tarihli dilekçesinde açık ceza infaz kurumuna nakil ve kapalı ceza infaz kurumuna iade kararlarının kendi inisiyatifi dışında gerçekleştiğini, açık ceza infaz kurumunda geçirdiği sürenin denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma koşullarının belirlenmesinde dikkate alınmaması nedeniyle ceza infaz kurumunda daha uzun bir süre kaldığını ileri sürmüştür.

14. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun açık ceza infaz kurumunda geçirdiği sürenin kapalı ceza infaz kurumunda geçirdiği süreye sayılması ve denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma taleplerinin reddine 16/9/2022 tarihinde karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...hükümlünün hak kazanmamış olmasına karşın o dönem lehine olacak şekilde açık cezaevinde geçirdiği sürenin kanunun açık hükmü karşısında kapalı ceza infaz kurumunda infaz edilmiş gibi kabul edilmesinin mümkün olmadığı, açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve buna müteakip denetimli serbestliğe nakil sürecinin bir bütün olarak cezanın infaz süresinin parçası olup hükümlünün o dönem müddetnamesinde lehine yapılan bir hata sonucunda bir dönem açık cezaevinde geçirdiği sürenin hükümlünün fazladan cezaevinde kalmış olması şeklinde yorumlanmasının da mümkün olmadığı, netice itibariyle hükümlünün toplam cezasının üçte birini kapalı ceza infaz kurumunda geçirmesi gerektiğine dair şartın açığa ayrılması için ön koşul olduğu ve bu sürenin talep tarihi itibariyle dolmamış olduğu, yukarıda bahsedilen Yargıtay ilamında da belirtildiği üzere denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına karar verilebilmesinin ön şartının çocuk eğitim evinde bulunan hükümlüler dışındaki hükümlüler açısından açık ceza infaz kurumuna ayrılma ya da ayrılma hakkının bulunması olarak öngörülmesi nedeniyle talep tarihi itibariyle kapalı ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken süreyi doldurmayan hükümlünün açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkı bulunmadığından hükümlünün denetimli serbestliğe ayrılma ve sair talebinin reddine dair aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir."

15. Başvurucunun İnfaz Hâkimliği kararına yaptığı itiraz Akşehir Ağır Ceza Mahkemesi (itiraz mercii) tarafından 23/9/2022 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

16. Başvurucu itirazın reddi kararını 27/9/2022 tarihinde öğrendikten sonra 27/10/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Komisyon, adli yardım talebinin kabulü ile başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

18. Başvurucu 19/6/2019-19/7/2019 tarihleri arasında açık ceza infaz kurumunda geçirdiği sürenin hapis cezasından mahsup edilmediğini vekamu makamlarının keyfî şekilde hareket ederek kanunla öngörülme ilkesine aykırı olarak kendisini ceza infaz kurumunda fazladan tuttuklarını beyan ederek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır.

19. Adalet Bakanlığının (Bakanlık) başvuruya ilişkin görüşünde; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

20. Başvurucunun iddialarının özü, 19/6/2019-19/7/2019 tarihleri arasında açık ceza infaz kurumunda geçirdiği sürenin hapis cezasından mahsup edilmediğine ve denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma talebinin hukuka aykırı olarak reddedildiğine ilişkin olduğundan başvurunun Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Mahsup Talebinin Reddi Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

21. Somut olayda başvurucu, hapis cezasının infazı kapsamında ilk olarak3/5/2019 tarihinde kapalı ceza infaz kurumuna yerleştirilmiştir. Başvurucu 19/6/2019 tarihinde açık ceza infaz kurumuna nakledildikten sonra nakil işleminin hatalı olarak gerçekleştirildiği gerekçesiyle 19/7/2019 tarihinde kapalı ceza infaz kurumuna iade edilmiştir. 7188 sayılı Kanun ile başvurucuya temyiz imkânı sağlanmıştır. Mahkemece temyiz kanun yoluna başvuran başvurucu hakkındaki infazın durdurulmasına 24/10/2019 tarihinde karar verilmiştir. Mahkûmiyet hükmünün Yargıtay incelemesinden geçerek 16/3/2022 tarihinde kesinleşmesi üzerine başvurucu 23/6/2022 tarihinde ikinci defa kapalı ceza infaz kurumuna yerleştirilmiştir. Bu kapsamda düzenlenen 27/6/2022 tarihli müddetnamede başvurucunun açık ceza infaz kurumunda geçirdiği dönemi de kapsar şekilde 3/5/2019-24/10/2019 tarihleri arasında ceza infaz kurumunda tutulduğu 174 günlük süre hapis cezasından mahsup edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun açık ceza infaz kurumunda geçirdiği sürenin hapis cezasından mahsup talebinin reddedildiği yönündeki iddiasının olgusal temellerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olayda Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası yönünden bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle mahsup talebinin reddi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine yönelik iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Denetimli Serbestlik Tedbirinden Yararlanma Talebinin Reddi Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

23. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Bununla birlikte Anayasa'nın 19. maddesinin amacı kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı korumak olup maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların da maddenin amacına uygun olması gerekir (Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 38). Bu itibarla Anayasa Mahkemesince hükümlülerin ceza infaz kurumlarında kalacağı süreyi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen durumların Anayasa'nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, § 26). Mahkeme tarafından verilen bir mahkûmiyet kararının infazının sağlanması ve bu bağlamda ceza infaz kurumunda tutulma süresi bakımından ceza mahkemesinin kararına uygun hareket edilmesi kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının korunması açısından zorunludur. Dolayısıyla hükümlülerin ceza infaz kurumunda kalacakları sürenin mahkûmiyet kararına ve ilgili mevzuata uygun olması Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi kapsamında güvence altına alınmıştır (İbrahim Uysal, § 32).

24. Öte yandan 14/4/2020 tarihli ve 7242 sayılı Kanun'un 46. maddesiyle değiştirilen 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 105/A maddesine göre hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ve şartlı salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde, cezalarının şartlı salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresince hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak hükmün infazına ilişkin işlemleri yapan Cumhuriyet başsavcılığının bulunduğu yer infaz hâkimi tarafından karar verilebileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin hükümlülerin ceza infaz kurumunda geçirecekleri süreyi kısalttığı açıktır (Mithat Bakikuşağı, 2013/4682, 17/9/2014, § 35).

25. 5275 sayılı Kanun'un 105/A maddesi, infaz hâkiminin takdir yetkisi ve belirlenecek yükümlülükler çerçevesinde hükümlülerin infaz rejiminin şeklini belirleyip cezalarının bir kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak ceza infaz kurumu dışında geçirmelerini sağlamaktadır. Anılan kural uyarınca hükümlünün talebi ve kanuni şartlar oluşmuş olsa dahi infaz hâkimi tedbirin uygulanması talebini reddedebilecektir. Dolayısıyla bütün hükümlüler için Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında hapis cezasının tamamının veya bir kısmının denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması suretiyle infaz edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle denetimli serbestlik tedbiri kararı, yetkili infaz hâkiminin takdir yetkisinde olduğu için tedbirin Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi kapsamında güvence altına alındığından bahsetmek mümkün değildir. Öte yandan başvurucunun denetimli serbestlikten yararlanamaması, hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün süresini de uzatmamaktadır (Mithat Bakikuşağı, § 38).

26. Belirtilen bu düzenlemelere göre denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması için hapis cezasının süresi ve açığa ayrılmış olma şartı yerine getirildikten sonra ceza infaz kurumu idaresinin iyi hâl raporu düzenlemesinin ardından başvurulan infaz hâkiminin tedbirin uygulanması yönünde karar vermesi gerekmektedir. Somut olayda başvuruya konu kararlar -daha önce anlatıldığı üzere- temel olarak açık ceza infaz kurumuna ayırma talebinin reddine ilişkindir. Başvurucu açık ceza infaz kurumuna ayrılmış olsaydı bile infaz kurumunca hazırlanmış iyi hâl raporu ve infaz hâkimliğinin kararı olmadan kendisine doğrudan denetimli serbestlik tedbiri uygulanamayacağı için kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

27. Açıklanan gerekçelerle denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma talebinin reddi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir ihlal bulunmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

28. Başvurucu; İnfaz Hâkimliği ve itiraz mercii kararlarında makul ve somut gerekçeye yer verilmediğini, Cumhuriyet savcısının yargılama sürecinde sunduğu mütalaaların kendisine tebliğ edilmediğini ve incelemenin duruşmasız olarak yapıldığını beyan ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Anayasa Mahkemesi Mustafa Takyan ([GK], B. No: 2020/27974, 15/12/2021) kararında mahkûmiyet kararı kesinleştikten sonra açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve denetimli serbestlikten yararlanma şartlarının taşınıp taşınmadığı meselesinin doğrudan doğruya cezanın infaz edilme şekline ilişkin olduğunu,suçun esası ya da cezanın miktarı ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, dolayısıyla suç isnadı altında bulunulmadığı bir dönemi ilgilendiren bu uyuşmazlığın adil yargılanma hakkının cezai boyutu kapsamında kalmadığını belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi sonuç olarak açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve denetimli serbestlikten yararlanma talebiyle ilgili uyuşmazlık çerçevesinde dile getirilen adil yargılanma hakkına dair şikâyetlerin Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma alanının dışında kaldığı ve bireysel başvuruya konu yapılamayacağı sonucuna varmış ve konu bakımından yetkisizlik kararı vermiştir (Mustafa Takyan, §§ 40-52; benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Mustafa Çabuk, B. No: 2020/31607, 21/6/2023, § 20).

30. Somut başvuruda anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmaması nedeniyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahsup talebinin reddi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma talebinin reddi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 30/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.