TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
İBRAHİM KALKAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/19783) |
|
Karar Tarihi: 30/10/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Ömer ÇINAR |
Raportör |
: |
Gülsüm Gizem GÜRSOY |
Başvurucular |
: |
1. İbrahim KALKAN |
|
|
2. Selçuk OĞUZ |
Vekili |
: |
Av. Göksel ÖZERKAN |
|
|
3. İsmail SOYLU |
Vekili |
: |
Av. Yusuf İsmail ERTAN |
|
|
4. Mehmet BULUT |
Vekili |
: |
Av. Elçin DEVİREN NASIR |
|
|
5. Umut ÖZKAN |
Vekili |
: |
Av. Jan Aras ARSLAN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, iş sözleşmesi feshedilen başvurucuların sendikal tazminat taleplerinin reddedilmesi nedeniyle sendika hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucuların iddiasına göre iş sözleşmeleri sendikal nedenlerle sonlandırılmıştır. Başvurucular, bu kapsamda işe iade ve sendikal tazminat talepli dava açmışlardır.
3. Açılan davaların birinde ilk derece mahkemesi davanın kabulüne ve başvurucu lehine sendikal tazminata hükmetmiştir. Buna karşın Bölge Adliye Mahkemesi, sendikal fesih olgusunun gerçekleşmediği gerekçesiyle bu yönden davayı kesin olarak reddetmiştir. Diğer davalarda ise ilk derece mahkemeleri, başvurucuların sendikal fesih iddiasını ispatlayamadıkları sonucuna ulaşmış ve bu kararları Bölge Adliye Mahkemeleri veya Yargıtay da uygun bularak kesin olarak reddetmiştir.
4. Nihai kararların tebliği üzerine başvurucular, süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
5. Konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2022/23713, 2022/35673, 2022/43749 ve 2023/19797 nolu bireysel başvuruların, 2021/19783 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinde yapılmasına karar verilmesi gerekir.
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
6. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
7. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Sendika Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
8. Başvurucular; iş sözleşmelerinin sendikal nedenlerle feshedildiğini, eksik inceleme sonucu verilen ret kararlarının sendika hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
9. 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun "Sendika özgürlüğünün güvencesi" kenar başlıklı 25. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) İşçilerin işe alınmaları; belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri, belli bir sendikadaki üyeliği sürdürmeleri veya üyelikten çekilmeleri veya herhangi bir sendikaya üye olmaları veya olmamaları şartına bağlı tutulamaz.
(2) İşveren, bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamaz. Ücret, ikramiye, prim ve paraya ilişkin sosyal yardım konularında toplu iş sözleşmesi hükümleri saklıdır.
(3) İşçiler, sendikaya üye olmaları veya olmamaları, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde işçi kuruluşlarının faaliyetlerine katılmaları veya sendikal faaliyette bulunmalarından dolayı işten çıkarılamaz veya farklı işleme tabi tutulamaz.
(4) İşverenin … yukarıdaki fıkralara aykırı hareket etmesi hâlinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir.
(5) Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, 4857 sayılı Kanunun …, 20 ve 21 inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. Ancak işçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez. İşçinin 4857 sayılı Kanunun yukarıdaki hükümlerine göre dava açmaması ayrıca sendikal tazminat talebini engellemez.
(6) İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiği iddiası ile açılacak davada, feshin nedenini ispat yükümlülüğü işverene aittir. Feshin işverenin ileri sürdüğü nedene dayanmadığını iddia eden işçi, feshin sendikal nedene dayandığını ispatla yükümlüdür.
(7) Fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak işçi sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren davranışının nedenini ispat etmekle yükümlü olur. ..”
10. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun sendikal fesih iddiasının değerlendirilmesi bakımından ortaya koyduğu kriterlerle ilgili 7/10/2009 tarihli ve E.2009/9-372, K.2009/416 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... fesih tarihine yakın tarihlerde işyerinde çalışan işçi sayısı, işyerinde çalışan sendikaya üye olan ve olmayan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen, çekilme sonrası çalışmaya devam eden işçilerin olup olmadığı, çıkarılan işçilerin kaçının sendikalı olduğu, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı, toplu iş sözleşmesi prosedürü uygulanmasının söz konusu olup olmadığı, işverence ekonomik veya teknolojik nedenlere dayalı bir fesih yoluna gidilmesi halinde teknik yönden bu hususların araştırılması, feshin son çare olarak kullanılıp kullanılmadığının değerlendirilmesi gereklidir"
11. Anayasa Mahkemesi, benzer başvurularda mahkemelerin sendikal nedenlerle iş sözleşmelerinin feshinin sendika hakkını ihlal ettiği iddialarını incelemiştir (bkz. Emine Yaşar Kaya ve Melike Gök, B. No: 2020/32802, 19/7/2013, Aydın Okutucu ve diğerleri, B. No: 2020/11279, 24/5/2023, Ayhan Akyüz ve diğerleri, B. No: 2018/6851, 10/5/2023; Refiye Şentürk Varlı, B. No: 2021/10518, 20/7/2023; Emrah Üzegül ve diğerleri, B. No: 2020/22386, 7/6/2023; Muharrem Çimen [GK], B. No: 2016/5002, 23/3/2023). Anayasa Mahkemesi, bu başvurularda bir iş sözleşmesinin salt sendikal nedenlerle feshedilip feshedilmediğinin tespit edilebilmesi için -Yargıtay ve AİHM içtihatlarında vurgulanan hususları da gözönüne alarak- bazı kriterler belirlemiştir. Bu kriterler, dava konusu olaylara göre genişletilmesi mümkün olmakla birlikte şöyle sıralanabilir;
- Fesih tarihine yakın tarihlerde işyerinde çalışan işçi sayısı, işyerinde sendikaya üye olan ve olmayan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten istifa eden/istifa sonrası çalışmaya devam eden işçilerin olup olmadığı, çıkarılan işçilerin kaçının sendikalı olduğu, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı,
- Sendikal neden kavramının, bir fiilin sendikal olarak değerlendirilebilmesi için sadece kurulu bir sendika tarafından yahut sendika üyeleri tarafından yapılmasının zorunlu olmadığının gözönüne alınması, sendika üyesi olmayan bir işçinin henüz kurulmamış bir sendikanın örgütlenmesi için veya kurulmuş bir sendikanın propagandasını yapmak üzere organizasyon düzenlenmesi ya da düzenlenen bir faaliyete katılması veya destekleyici eylemlerde bulunması (sendikaya üye toplama, sendikal konuşmalar yapma, broşür dağıtma vb.) gibi faaliyetlerin de sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilmesi, bunun sonucunda anılan hususların iş sözleşmesinin feshinde etkili olup olmadığının belirlenmesi,
- İş sözleşmesi feshedilenlerin sendikal faaliyette öncü olup olmadıkları,
- Toplu iş sözleşmesi prosedürü uygulanmasının söz konusu olup olmadığı,
- Özellikle sendika üyesi olan ve/veya sendikal faaliyet içerisinde bulunan işçilerin benzer gerekçelerle ve/veya yakın tarihlerde işten çıkarılıp çıkarılmadığı,
- İşyerinde başka sendikalara üye olan işçilerin olup olmadığı, mensubu olduğu sendikadan istifa edenlerin başka bir sendikaya üye olup olmadığı, tüm sendikalı işçilerin toplam işçi sayısına oranı (işyerinin varsa başka şubelerinde çalışan sayısının da dikkate alınarak bu oranın belirlenmesi), bu oranın dava konusu fesih tarihinden önceki ve sonraki dönemlerde ne şekilde değiştiği (örneğin altışar aylık ya da birer yıllık önceki ve sonraki dilimlerin esas alınması),
- Hâlen sendikalı çalışan varsa sayılarının sembolik olup olmadığı, bu kişilerin üye olduğu sendikaların işyerinde toplu iş sözleşmesi imzalayabilmek için yetkili sendika olma ihtimallerinin bulunup bulunmadığı,
- Sendikal fesih iddialarına ilişkin tanık dinlenip dinlenmediği, bilirkişi raporu alınıp alınmadığı; bu delillerin ne şekilde değerlendirildiği, anılan delillere itibar edilmemişse nedenlerinin ilgili ve yeterli gerekçe ile açıklanıp açıklanmadığı,
- Sendikalı olanların veya sendikal faaliyette bulunanların çalışma alanlarında baskıya uğrayıp uğramadığı (bilmedikleri işlerde çalıştırma, işveren tarafından bizzat yahut diğer çalışanlar aracılığıyla sözlü baskı yapılması, sosyal medya hesaplarının takip edilmesi, gerek olmadığı hâlde fazla iş yükleme/fazla mesaiye bırakma, düşük ücretle çalıştırma, özlük haklarından yararlandırmama veya az yararlandırma vb.),
- Sendikal faaliyetlerin iş gücünü etkileyip etkilemediği ve bunun işverence ortaya konulup konulamadığı,
- İşletmesel nedenlerle işten çıkarmalarda öncelikle sendikalı veya sendikal faaliyette bulunan işçilerin çıkarılıp çıkarılmadığı,
- Performans nedeniyle işten çıkarmalarda objektif kriterler belirlenip belirlenmediği, bu kriterlerin sendikalı veya sendikal faaliyette bulunanlarla diğer işçilere aynı şekilde uygulanıp uygulanmadığı,
- Aynı ya da benzer gerekçelerle işten çıkarılan işçilerin başka mahkemelerde görülen davalarının farklı sonuçlandığına ilişkin iddialar varsa bu iddiaların dikkate alınıp alınmadığı, varsa bu kararlardan neden ayrışıldığının izah edilip edilmediği kriterlerin mahkemelerce somut olaya uyduğu ölçüde uygulanması gerekir (Ahmet Yavuz, B. No: 2019/28133, 14/12/2023; § 28).
12. Bu kapsamda eldeki başvuruda olduğu gibi sendikal nedenlerle bir iş sözleşmesinin sonlandırıldığı iddia edildiğinde mevzuatın gerektirdiği hususların ve ispat şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmek öncelikle yargı mercilerinin görevidir. Yargı mercilerinin olayın şartlarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu açıktır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Önemle değinmek gerekir ki yargı mercileri önündeki uyuşmazlık ne kadar Anayasa’da yer alan temel hak ve hürriyetleri ilgilendirirse Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında bu hak veya hürriyete ilişkin sınırlama ölçütlerini ve güvencelerini denetleme yetkisi o kadar artar. Anayasa Mahkemesinin temel görevi Anayasa’da yer alan hükümlerin yeknesak ve doğru bir biçimde uygulanmasını sağlamaktır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, yargı mercileri tarafından izlenen usulü denetlemek ve özellikle mahkemelerin Anayasa’nın 51. maddesindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirlemekle yetinmektedir. Dolayısıyla yapılan incelemede yargı mercilerinin yeri alınmamakta, kamusal makamların süreç içindeki tutumları sendika hakkı bağlamındaki usule ilişkin güvenceler açısından değerlendirilmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası, B. No: 2016/13328, 19/11/2020, § 40; Türkiye Petrol, Kimya ve Lastik Sanayi İşçileri Sendikası, B. No: 2016/13351, 15/12/2020, § 40; Ahmet Sefa Topuz ve diğerleri, B. No: 2016/16056, 21/4/2021, §57; Muharrem Çimen, § 42; Aydın Okutucu ve diğerleri, B. No: 2020/11279, 24/5/2023, § 39). Bu noktada Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme, başvurucuların sendikal nedenlerle işten çıkarıldıkları gerekçesiyle açtıkları davalarda devletin pozitif yükümlülüğünün gerektirdiği şekilde yargısal bir değerlendirme yapılıp yapılmadığına, özellikle yargı mercilerinin kararlarının konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içerip içermediğine ilişkindir.
C. Somut Olayın Değerlendirilmesi
1- Başvurucular İbrahim Kalkan ve Selçuk Oğuz Yönünden
13. İlk derece mahkemesi; başvurucuların 18/4/2017 tarihinden itibaren sendikaya üye olduğunu ve 6/6/2018 tarihinde işverene TİS'ten yararlanmak istediklerini bildirdiğini belirtmiştir. Mahkeme; davacı tanıkları her ne kadar iş akdinin sendikal nedenlerle feshedildiğini beyan etmişlerse de sendikal baskı olarak başvuruculara özel olarak ne uygulandığı konusunda açık beyanların bulunmadığını, başvurucuların sendika üyeliklerinin de bulunmadığını ve diğer sendikalı işçiler ile aynı şartlara sahip olmak için başvuru yaptıklarını değerlendirmiştir. Başvurucuların TİS hükümlerinden yararlanmasının yasal şartları olmamasına rağmen bu yönde taleplerinin işyerinde mevcut sendika haklarından yararlandırılmaya zorlama anlamına geleceğini belirtmiştir. Mahkemeye göre bu talep işverene baskıya, işyerinde olumsuzluklara yol açacak ve işverende endişe yaratacaktır. Mahkeme bu nedenle işveren tarafından katlanılıp kabul edilebilecek bir durum olmadığı gerekçeleriyle sendikal fesih olgusunun gerçekleşmediği sonucuna ulaşmıştır.
14. Bölge Adliye Mahkemesi de ilk derece mahkemesi gerekçelerini tekrarlayarak, davalı işyerinde TİS'in fesihten beş ay önce imzalandığı düşünüldüğünde sendikal nedenle fesih iddiasının soyut kaldığını değerlendirmiştir.
15. Başvuruda 1/1/2018-31/12/2019 yürürlük süreli TİS 30/4/2018 tarihinde taraflarca bağıtlanmıştır. Başvurucular 18/4/2017 tarihinden itibaren sendika üyesi olup 6/6/2018 tarihinde yürürlükteki TİS'ten faydalanmak istediklerini işverene bildirmiştir. Mahkemeler tarafından başvurucuların TİS'ten yararlanma hakkı olmamasına karşın böyle bir talepte bulunmuş olmaları işverende baskı oluşturacağı şeklinde yorumlanmıştır. Başvurucuların TİS'ten neden yararlanamadığı mevzuat hükümleri çerçevesinde ortaya konulamadığı gibi, sendikal fesih iddiasının TİS'ten yararlanma ile sınırlı olmadığı ve gerek ilk derece gerek Bölge Adliye Mahkemesinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda ortaya koyduğu kriterleri (bkz.§ 11) uygulamadığı görülmüştür.
2. Başvurucu İsmail Soylu Yönünden
16. İlk derece mahkemesi başvurucunun iş akdinin feshi tarihinde davalı işyerinde sendikaya üye beş işçi bulunduğunu, fesihten yaklaşık beş-altı ay sonra davalı işyerinde sendika üyesi yirmi bir işçi olduğunu, bu nedenle başvurucunun iş akdinin sendikal nedenlerle feshedildiğinin ispat edilemediğini belirtmiş, karar Yargıtay tarafından onanmıştır. Bu itibarla ilk derece mahkemesi ve Yargıtayın salt sendika üyesinin artış göstermesi nedeniyle sendikal fesih olgusunun gerçekleşmediği sonucuna vardığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla gerek ilk derece mahkemesinin gerek Yargıtayın Anayasa Mahkemesinin yukarıda ortaya koyduğu kriterleri (bkz.§ 11) uygulamadığı görülmüştür.
3. Başvurucu Umut Özkan Yönünden
17. İlk derece mahkemesi, başvurucunun sendikal fesih iddiası yönünden herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Bölge Adliye Mahkemesi ise fesih tarihinden sonra davalı işyerinde çalışan sendika üyesi işçilerden 20'sinin istifa ettiğini 24'ünün ise çalışmasına devam ettiğini tespit etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, ayrıca sendikanın yetki tespiti başvurusunda bulunmadığını ve davalı şirket hakkında açılan sendikal tazminat talepli başka bir dava olmadığını belirterek sendikal fesih olgusunun gerçekleşmediği sonucuna ulaşmıştır. Dolayısıyla gerek ilk derece mahkemesinin gerek Bölge Adliye Mahkemesinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda ortaya koyduğu kriterleri (bkz.§ 11) uygulamadığı görülmüştür.
4. Başvurucu Mehmet Bulut Yönünden
18. Başvurucu P. Sendikası üyesiyken iş akdi sonlandırılmıştır. İlk derece mahkemesi değerlendirmesinde 129 çalışanın olduğu işyerinde 1/1/2018-1/6/2018 tarihleri arasında P. Sendikasına yaklaşık 100 kişinin üye olduğunu, 1/7/2018 tarihinde düşüş yaşanmaya başlandığını, 1/9/2018 tarihinden itibaren Ö.P. Sendikası üyesinin artış gösterdiğini, dört aylık süreçte P. Sendikası üyelerinin oranında yaklaşık %60 düşüş yaşandığını tespit etmiştir. Mahkeme ayrıca işçi ücretlerinde düşüş yapıldığını, uygulanan değişimin P. Sendikası üye sayısının yükseldiği süreçte alınmış olduğunu ve yapılan değişiklik nedeniyle başvurucunun gelir kaybı oranı ve tanık beyanları birlikte düşünüldüğünde; sendika üyeliğinden istifa etmesi yönünde baskı yapıldığını değerlendirmiştir. Mahkeme ayrıca sendikal faaliyetler nedeniyle iş akitleri sonlandırılan başka çalışanlar olduğunu, tanıkların işverenin Ö.P Sendikasını desteklediğini beyan ettiklerini vurgulamıştır. Mahkemeye göre başvurucunun çalışma koşullarında yapılan değişikler, P. Sendikası üyesi olmasındandır ve iş sözleşmesi sendikal nedenlerle sonlandırılmıştır.
19. Buna karşın Bölge Adliye Mahkemesi kararında sendikal nedenle baskı yapılmasına yönelik dosya içerisinde somut bir delil bulunmadığı, başvurucunun fesih tarihi itibarıyla davalı işveren aleyhine açılmış işe iade davalarında sendikal fesihlerin olduğu görülmüşse de başvurucunun sendikal faaliyetlerde bulunduğuna ve öncü olduğuna dair tanık beyanının bulunmadığı bu nedenle sendikal fesih iddiasının ispatlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
20. Bu durumda ilk derece mahkemesinin detaylı değerlendirmeleri sonucunda sendikal fesih olgusunun gerçekleştiğine kanaat getirdiği, Bölge Adliye Mahkemesinin bu değerlendirmeleri dikkate almaksızın sendikal feshin gerçekleşmediği sonucuna vardığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Bölge Adliye Mahkemesinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda ortaya koyduğu kriterleri (bkz.§ 11) uygulamadığı görülmüştür.
21. Neticede somut başvurulara konu davalarda, mahkemelerin ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde Anayasa Mahkemesince geliştirilen ve benimsenen kriterleri dikkate almadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda sendika hakkının gerektirdiği düzeyde yeterli bir yargısal inceleme yapıldığı, gerekçelerinin ilgili ve yeterli olduğu söylenemez. Anlatılan nedenlerle devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getiremediği sonucuna ulaşılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
23. Başvurucular ihlalin tespiti ile yeniden yargılama talebinde bulunmuştur. Ayrıca başvuruculardan İbrahim Kalkan ve Selçuk Oğuz 100.000 TL manevi; İsmail Soylu 50.000 TL maddi 50.000 TL manevi; Umut Özkan 50.000 TL manevi, 43.501,70 TL maddi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
25. Öte yandan sendika hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca yeniden yargılamaya karar verilmesiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucular İbrahim Kalkan, Selçuk Oğuz, İsmail Soylu ve Umut Özkan 'a ayrı ayrı net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar talebi yeniden yargılama kapsamında giderilebileceğinden maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin sendika hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesine (E. 2021/155, K.2022/2464) iletilmek üzere Gebze 7. İş Mahkemesine (E.2018/304, K.2020/270), İstanbul Anadolu 27. İş Mahkemesine (E.2018/331, K.2020/262), Bursa 4. İş Mahkemesine (E.2018/447, K.2019/588; E.2018/448, K.2019/589), Bakırköy 6. İş Mahkemesine (E.2021/228, K.2021/260) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvuruculardan İbrahim Kalkan, Selçuk Oğuz, İsmail Soylu ve Umut Özkan'a ayrı ayrı net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucular İbrahim Kalkan ve Selçuk Oğuz'a müştereken ÖDENMESİNE, 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucu İsmail Soylu'ya ÖDENMESİNE, 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucu Umut Özkan'a ÖDENMESİNE, 1.480,40 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 31.480,40 TL yargılama giderinin başvurucu Mehmet Bulut'a ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.