TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET TURAN TÜRKGİL BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2022/7316) |
|
Karar Tarihi: 31/10/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
|
|
Yılmaz AKÇİL |
Raportör |
: |
Yüksel GÜNARSLAN |
Başvurucu |
: |
Ahmet Turan TÜRKGİL |
Vekili |
: |
Av. Ekrem Bahadır MERCANTAŞ |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; tutuklama koruma tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, daha önce yargılamasına başlanan eylemlerle ilgili olarak yeniden soruşturma açıldığı için aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırmama ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır.
3. Etkin pişmanlık kapsamında 20/10/2016 tarihinde ifade veren E.A., başvurucu hakkında bazı açıklamalarda bulunmuştur. Tanık E.A. anılan ifadesinde, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığında 2008-2011 yılları arasında gerçekleştirilen ve iletişim araçlarının dışarıda bırakıldığı örgütsel toplantılara katılanlar arasında başvurucunun da bulunduğunu beyan etmiştir. Tanık E.A. ayrıca başvurucunun da kendisi gibi bir dönem polis koleji öğrencilerinden sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
4. Başvurucu, anılan soruşturma kapsamında 24/2/2017 tarihinde yakalanmış ve 15/3/2017 tarihinde tutuklanması talebiyle Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
5. Başvurucu sorgusunda E.A.nın hakkındaki iddialarını ve üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiştir. Sulh Ceza Hâkimliği "tutuklanması istemine dayanak teşkil edilen [E.A.nın] beyanlarının yer ve zaman mefhum yönünden eksik olup, şüphelinin hangi tarihte örgüt içerisinde yer aldığının veya ne gibi eylemlerde bulunduğunun anlatılmadığı, şüphelinin emniyet teşkilatı içerisinde kamusal bir görevinin bulunmadığı, şüphelinin telefon görüşmelerinin ise işinin gereğinin olma olasılığı bir bütün halinde değerlendirildiğinde mevcut delil durumu, sabit ikametgah sahibi [olması]" şeklindeki gerekçeyle yurt dışına çıkamamak ve belirli yerlere düzenli olarak başvurmak şeklindeki adli kontrol tedbirleri uygulanmak suretiyle tutuklama talebinin reddine karar vermiştir.
6. Soruşturma neticesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 28/9/2018 tarihinde iddianame düzenlenmiştir. Başvurucuya silahlı terör örgütüne üye olma ve devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçlarının isnat edildiği iddianamede; tanık E.A.nın başvurucunun İstihbarat Dairesi Başkanlığında gerçekleştirilen ve iletişim araçlarının dışarıda bırakıldığı örgütsel nitelikteki sohbet toplantılarına düzenli olarak katıldığına ilişkin anlatımları, başvurucunun örgütün tepe yönetimi ile görüştüğüne ve örgütle bağlantılı şirketlerde çalıştığına ilişkin kayıtlar ile haklarında aynı suçtan işlem yapılan kişilerle arasında şüpheli hesap hareketleri bulunduğuna dair Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı raporuna dayanılmıştır.
7. İddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Başvurucu duruşmanın 7/1/2019 tarihli ilk oturumunda yaptığı savunmasında İstihbarat Dairesi Başkanlığında kamusal bir görevinin bulunmadığını, çalıştığı firmanın aldığı bir proje kapsamında İstihbarat Dairesi Başkanlığına destek verdiğini, aleyhinde ifade veren E.A.nın kendisini kurtarmak amacıyla bu şekilde beyanda bulunduğunu ve üzerine atılı suçları kabul etmediğini ifade etmiştir.
8. Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY mensupları hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında ifadeleri alınan E.K. ve H.T. başvurucu hakkında bazı açıklamalarda bulunmuştur.
9. Etkin pişmanlık kapsamında 27/10/2021 ve 18/11/2021 tarihlerinde ifade veren E.K.; 2013 yılında İstihbarat Daire Başkanlığında veri tabanı yöneticisi adayı olarak işe başladığını, burada çalıştığı sırada başvurucunun kendisini arayarak görüşme talep ettiğini, başvurucu ile yaptığı görüşme sonrasında bu kişinin evinde düzenlenen toplantılara katıldığını, bu toplantılarda Fetullah Gülen'in vaaz videolarını izlediklerini, başvurucunun "Sizi bugün bulunduğunuz konuma yapı getirmiştir vefa borcunuz var." diyerek kendisinden para talep etmesi üzerine maaşının bir miktarını başvurucuya verdiğini beyan etmiştir.
10. Etkin pişmanlık kapsamında 7/1/2022 tarihinde ifade veren H.T., iş aradığı dönemde örgüt mensubu iki kişinin kendisi ile bir yurtta görüşme yaparak bilgilerini aldıklarını, sonrasında daha önceden tanımadığı başvurucunun kendisi ile irtibata geçerek İstihbarat Dairesi Başkanlığında yapılan bir mülakata yönlendirdiğini ve bu şekilde anılan kurumda teknisyen olarak göreve başladığını beyan etmiştir. Tanık H.T. ayrıca başvurucunun çalıştığı kurumdaki örgüt mensuplarından oluşan beş kişilik bir grubun sorumlusu olduğunu, düzenli olarak toplantılar gerçekleştirdiğini ve himmet adı altında para topladığını ifade etmiştir.
11. Konya Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine 4/1/2022 tarihinde gözaltına alınan başvurucu 10/1/2022 tarihinde etkin pişmanlık kapsamında ifade vermiştir. Anılan kolluk ifadesinde başvurucu, bir dönem örgütün evlerinde kaldığını, üniversiteden sonra çalıştığı şirketin mescidinde düzenlenen sohbetlere katıldığını, çalıştığı firmanın aldığı teknik projenin tanıtımı, kurulumu, işleyişi ve kullanıcı eğitimleri gibi hususlarda destek vermek amacıyla İstihbarat Dairesi Başkanlığına ziyaretçi kartı ile gidip gelmeye başladığını, firmanın Genel Müdür Yardımcısı F.K.nın isteği üzerine şirket adına İstihbarat Dairesi Başkanlığında çalışan E.K., H.T. ve V.D. ile bir süre ilgilendiğini, bu kişilere 3-4 aylık bir dönemde kendi evinde 4-5 defa sohbet verdiğini ve kariyerlerine ilişkin tavsiyelerde bulunduğunu ancak bu kişilerden para toplamadığını beyan etmiştir.
12. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması talebiyle Konya 4. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir. Tutuklamaya sevk yazısında başvurucu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma ile Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmalardaki delil durumu ve başvurucuya isnat edilen eylemlere ilişkin farklılıklar belirtilmiştir. Anılan yazıda bu konuyla ilgili olarak "Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianame incelendiğinde, iddianamenin şüphelinin 2008-2011 yılları arasında İstihbarat Daire Başkanlığı'nda çalıştığına ve burada kendisinden sorumlu sivil mahrem abiler organizesinde örgütsel sohbetlere katıldığına yönelik olduğu, şüphelinin bu dosya kapsamında söz konusu iddiayı inkar ettiği, Cumhuriyet Başsavcılığımız işbu dosyası kapsamında ise [E.K.] isimli tanığın beyanları doğrultusunda şüphelinin Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'nda çalışan mühendislerden sorumlu mahrem imam olması gerekçesiyle yeniden gözaltına alındığı, bu beyana ek olarak aynı doğrultuda kendisinin ilgilendiği, yine İstihbarat Daire Başkanlığı'nda mühendis olan [H.T.nin] da kendisi hakkında aynı doğrultuda beyanda bulunduğu" ifadelerine yer verilmiştir.
13. Söz konusu tutuklamaya sevk yazısında ayrıca başvurucunun aleyhlerinde ifade verdiği ve teşhis ettiği on iki kişinin tamamının haklarında önceden adli işlem uygulanan kişiler olmaları ve örgütün mahrem yapılanması içindeki önemli bir pozisyonda bulunması karşısında verdiği ifadenin yetersiz olması nedeniyle etkin pişmanlık koşullarının oluşmadığı belirtilmiştir.
14. Başvurucu sorguda, hakkında aynı delil ve suçlamalara ilişkin 5 yıldır devam eden bir yargılama olduğunu, etkin pişmanlık kapsamında tüm bildiklerini anlatarak 7-8 kişiyi teşhis ettiğini, evinden getirilmiş olması nedeniyle kaçma şüphesinin bulunmadığını ifade etmiştir. Hâkimlik başvurucunun tutuklanmasına 11/1/2022 tarihinde karar vermiştir. Tutuklama kararında başvurucu aleyhine beyanda bulunan birden fazla tanığın bulunduğu, 3/1/2021 tarihli HTS araştırma tutanağına göre şehir dışı talebe mesulü, öğretmen, doktor, müdür oldukları tespit edilen kişiler ile irtibat halinde olduğu ve çok sayıda örgütsel yurt dışı birlikteliğinin bulunduğu gerekçesiyle isnat edilen suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunduğu belirtilmiştir. Anılan kararda ayrıca suçun vasıf ve mahiyeti, katalog suçlar arasında yer alması ve suç için öngörülen cezanın alt ve üst sınırından hareketle başvurucunun kaçma, tanıklar üzerinde baskı kurma ve delil karartma şüphesinin bulunduğu ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu değerlendirmelerine yer verilmiştir.
15. Başvurunun tutuklama kararına yaptığı itiraz Konya 5. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 21/1/2022 tarihinde reddedilmiştir.
16. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma evrakını 26/1/2022 tarihli yetkisizlik kararı ekinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
17. Başvurucu, tutuklama kararına itirazın reddi kararını 26/1/2022 tarihinde öğrendikten sonra 27/1/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yetkisizlik kararı ile gelen soruşturma dosyası kapsamında Mahkemeye hitaben birleştirme tarihli bir iddianame düzenlenmiştir. 4/2/2022 tarihli iddianamede tanıklar E.K. ve H.T. ile başvurucunun etkin pişmanlık kapsamındaki ifadelerine yer verilmiştir.
19. İddianamenin kabulü ile açılan kamu davası, Mahkeme tarafından başvurucu hakkında devam eden kamu davası ile birleştirilmiştir.
20. Mahkeme yargılamanın 31/3/2022 tarihli oturumunda başvurucunun Ankara ili dışına çıkmamak şeklindeki yükümlülük ile adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle tahliyesine karar vermiştir.
21. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla anılan davanın ilk derece mahkemesi önünde derdest olduğu tespit edilmiştir.
22. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu, hakkında devam eden ve aynı suçtan tutuksuz yargılandığı bir kovuşturma bulunmasına rağmen mükerrer soruşturma kapsamında soyut gerekçelerle tutuklandığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca devam eden yargılama sürecinde hiçbir adli makamdan kaçmaması ve evinde gözaltına alınması nedeniyle kaçma ve delil karartma şüphesinin bulunmadığını beyan etmiştir. Başvurucu son olarak adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kalacağının gerekçelendirilmediğini ve tedbirin ölçülülük ilkesine aykırı olarak uygulandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır.
24. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Ankara ve Konya Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturmalarda birbirinden farklı hususların bulunduğu ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde ayrıca terör örgütü suçlarının niteliği gereği bir veya birden fazla yargı çevresini ilgilendiren faaliyet ve sonuçları ihtiva edebilen suçlardan olduğunun dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
25. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
26. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
27. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 90. maddesinin (2) numaralı fıkrasında kişinin bir suç işlediği şüphesiyle yakalanabilmesi için tutuklama şartlarının varlığı aranmıştır. Diğer bir ifadeyle yakalama emri düzenlenmesini gerektiren diğer nedenlerden (örneğin 5271 sayılı Kanun'un 98. maddesi) farklı olarak tutuklama amacıyla yakalama yapılabilmesi için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunmalıdır. Kanun koyucu suç şüphesiyle yakalanan kimselerin gerek gözaltı süresinin dolması gerekse hâkim kararıyla serbest kalması üzerine özgürlüğüne yönelebilecek keyfî müdahaleleri önlemek amacıyla yakalama yasağı öngörmüştür. Bu yasak itiraz mercii tarafından verilen yakalama kararını kapsamamaktadır.5271 sayılı Kanun'un 91. maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hâkiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamayacaktır. Bu hüküm uyarınca aynı fiilden dolayı ikinci kez yakalama yapılabilmesi için yeni ve yeterli delil elde edilmesi zorunludur. Sözü edilen yeterli delilin 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinde belirtilen nitelikte olması gerektiği açıktır. Bu nedenlerle aynı yasağın tutuklama tedbiri açısından da geçerli olması gerekir. Zira yeni ve yeterli delil elde edilmeden verilen yakalama kararı kanuna aykırı olduğunda yakalama kararı sonrasında verilen gözaltı ile tutuklama kararları da evleviyetle kanuna aykırı olacaktır (Atilla Taş, B. No: 2016/30220, 29/5/2019, § 98; Sedat Laçiner, B. No: 2016/47628, 12/2/2020, § 41).
28. Somut olayda başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan Ankara ve Konya Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından iki farklı soruşturma yürütülmüştür. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ilk soruşturma sırasında hakkında tutuklama talebinin reddine karar verilen başvurucu, Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tanıklar E.K. ve H.T.nin ifadelerine dayanılarak 11/1/2022 tarihinde tutuklanmıştır. Anılan tanıkların başvurucu hakkındaki örgütün İstihbarat Dairesi Başkanlığında görevli bazı mensuplarından sorumlu mahrem imam olduğu yönündeki iddialarının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada yer almadığı ve ilk olarak Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sırasında ortaya konulduğu anlaşılmaktadır.
29. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında başlatılan iki soruşturma da her ne kadar FETÖ/PDY'ye ilişkin ise de 4/2/2022 tarihli iddianameye bağlanan ikinci soruşturmanın dayanağı ve muhakeme işlemlerine esas tutulan olgular, 28/9/2018 tarihli iddianameye bağlanan birinci soruşturmanın ve bu soruşturma kapsamında icra edilen yakalama, gözaltı ve adli kontrol tedbirlerinin dayanağından temel olarak farklılık göstermektedir. Başka bir deyişle esasen başvurucunun ikinci soruşturma kapsamında tutuklanmasının ilk soruşturma ve o soruşturmada uygulanan muhakeme işlemlerine nazaran yeni nitelikte olgulara dayandığı söylenebilecektir. Bu durumda başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağı bulunmaktadır (benzer yöndeki karar için bkz. Ebru Doğu, B. No: 2016/78911, 10/10/2019, § 54; Sedat Laçiner, § 42).
30. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
31. Başvurucu hakkındaki tutuklama kararı incelendiğinde tedbirin dayanağını oluşturan suçlamaların temelinde, başvurucunun İstihbarat Dairesi Başkanlığında görevli mensuplarından sorumlu mahrem imam olduğu yönündeki tanıklar E.K. ve H.T.nin beyanlarının olduğu görülmektedir (bkz. §§ 9, 10). Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 4/2/2022 tarihli ikinci iddianamede de başvurucunun ifadesi ile birlikte anılan tanık ifadelerine yer verilmiştir (bkz. § 18).
32. Anayasa Mahkemesi birçok kararında somut olgular içeren tanık anlatımlarını suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52, Recep Uygun, B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43; İsmail Çıtak, B. No: 2016/78629, 28/11/2019, § 52; Y.G., B. No: 2017/5933, 9/1/2020, § 55; İbrahim Okur, B. No: 2016/50394, 27/2/2020, § 82; Mustafa Onuk, B. No: 2016/21484, 9/7/2020, §§ 49-52; Yusuf Erdoğan, B. No: 2017/11828, 10/2/2021, § 46).
33. Başvurucunun Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığında teknik personel olarak çalışan bazı FETÖ/PDY mensuplarından sorumlu mahrem imam olduğuna ilişkin tanık beyanlarının (bkz. §§ 9, 10) yargı mercilerince tutuklama tedbirinin uygulanmasında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir.
34. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
35. Somut olayda Hâkimlikçe başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen katalog suçlar arasında yer almasına dayanılmıştır.
36. Dolayısıyla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Hâkimlik tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma ve aleyhinde beyanda bulunabilecek kişiler üzerinde baskı kurma girişiminde bulunarak delil karartma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş, B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
37. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da tespiti gerekir. Bu tedbirin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.
38. Terör suçlarının soruşturulması/kovuşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214).
39. Sonuç olarak başvurucunun terörle bağlantılı bir suç nedeniyle tutuklandığı dikkate alındığında Hâkimliğin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64).
40. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Aynı Fiilden Dolayı Birden Fazla Yargılanmama veya Cezalandırılmama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucu,aynı olay ve suçlamalarla ilgili olarak yargılaması devam eylemler hakkında yeniden soruşturma başlatıldığını ileri sürerek aynı fiilden dolayı birden fazla yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
42. Bakanlık görüşünde; Ankara ve Konya Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturmalarda birbirinden farklı hususların bulunduğu ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde ayrıca terör örgütü suçlarının niteliği gereği bir veya birden fazla yargı çevresini ilgilendiren faaliyet ve sonuçları ihtiva edebilen suçlardan olduğunun dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
43. Başvurucunun iddialarının özü adil yargılanma hakkının bir güvencesi olan aynı fiilden dolayı birden fazla yargılanmama ve cezalandırılmama hakkına riayet edilmediği şikâyeti olduğundan inceleme de bu çerçevede yapılmıştır.
44. Anayasa Mahkemesi 4/11/2021 tarihli ve E.2019/4, K.2021/78 sayılı kararında konuya ilişkin uluslararası belgelerden de yararlanarak ne bis in idem ilkesini, hiç kimsenin ceza yargılamasında kesin/kesinleşmiş bir hükümle mahkûm edildiği ya da beraat ettiği bir fiilden dolayı ceza yargılaması kapsamında yeniden yargılanamayacağı veya cezalandırılamayacağı biçiminde tarif etmiştir. Söz konusu kararda, bu ilkeye aykırılık sonucuna varılabilmesi için gerçekleşmesi gereken bazı koşullar (1) ceza ile ilgili bir yargılama sürecinin olması, (2) bu sürecin kesin/kesinleşmiş mahkûmiyet veya beraat hükmüyle sonuçlanmış olması, (3) ceza ile ilgili bir yargılama sürecinin birden fazla işletilmesi, (4) farklı yargılama süreçlerinin aynı fiile ilişkin olması ve (5) ilkenin istisnalarından birinin olmaması şeklinde sıralanmıştır (AYM, E.2019/4, K.2021/78, 4/11/2021, § 27; Çetin Doğan (3) [GK], B. No: 2021/30714, 15/2/2023, § 152).
45. Somut olayda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ilk soruşturma neticesinde hazırlanan 28/9/2018 tarihli iddianamenin kabulüyle açılan kamu davası ilk derece mahkemesi nezdinde devam etmektedir. Anılan yargılamanın kovuşturma evresinde devam ettiği süreçte Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturma neticesinde yetkisizlik kararı verilmiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yetkisizlik kararı ekinde gelen soruşturma evrakına istinaden 4/2/2022 tarihli ikinci bir iddianame düzenlenmiştir. Anılan iddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Mahkeme tarafından devam etmekte olan dava ile birleştirilmiştir. Söz konusu yargılama bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesi önünde devam etmektedir. Başvurucu hakkında açılan her iki soruşturmanın da ceza ile ilgili bir yargılama süreci olduğu ifade edilebilir. Ancak anılan soruşturmalar neticesinde düzenlenen iddianamelerin kabulü ile açılan kamu davalarının birleştirilerek görülmesi ve bu davanın hâlihazırda ilk derece mahkemesi önünde derdest olması karşısında kesinleşmiş bir mahkûmiyet veya beraat hükmünün varlığından bahsetmek mümkün değildir.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesi altında güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında aynı fiilden dolayı birden fazla yargılanmama ve cezalandırılmama ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Aynı fiilden dolayı birden fazla yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 31/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.