TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A. C. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/19498)

 

Karar Tarihi: 12/6/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Ayça GANİDAĞLI DEMİRCİ

Başvurucu

:

A.C.

Vekili

:

Av. Harun KILINÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, beyanları mahkûmiyet kararında belirleyici ölçüde delil olarak kullanılan tanığın duruşmada sanık tarafından sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. 1991 yılı doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların meydana geldiği tarihte Hatay ilinde astsubay olarak görev yapmaktadır.

3. Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) hakkında Ağrı ve Körfez Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yürütülen farklı soruşturmalar kapsamında ifade veren şüpheliler T.K. ve O.Ç., başvurucu hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Şüpheli O.Ç. beyanlarında özetle 2013-2014 yıllarında Balıkesir'de örgüt abisi Rıdvan kod adlı kişinin evinde örgütsel toplantılar gerçekleştirildiğini ve başvurucunun kendileriyle bu örgütsel toplantılara katıldığını belirtmiştir. Ayrıca şüpheli T.K. ifadesinde başvurucunun, Rıdvan kod adlı kişinin talebi üzerine örgüte himmet adı altında para verdiğini iddia etmiştir.

4. Öte yandan dosya içerisinde yer alan 10/3/2020 tarihli Ankesör/Büfe Analiz Raporuna göre; başvurucunun kullandığı tespit edilen 505...87 numaralı GSM hattının, FETÖ/PDY'nin Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) görevli örgüt üyelerinden sorumlu sivil imamlarının örgüt mensubu asker şahıslarla iletişimde kullandıkları ankesör-büfe-sabit hatlarından 23/9/2012–26/7/2015 tarihleri arasında İstanbul, Balıkesir ve Ankara illerinden 105 kez arandığı, ardışık olarak 20 grup ardışık aranma kaydının bulunduğu belirtilmiştir.

5. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başvurucuhakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu, soruşturma kapsamında alınan ifadelerinde tanık beyanlarını ve atılı suçlamayı reddetmiştir.

6. Başsavcılık tarafından başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılması talebi ile 24/9/2020 tarihinde iddianame düzenlenmiştir. İddianamede; başvurucu hakkında aleyhe beyanda bulunan tanıklar O.Ç. ve T.K.nın beyanlarının yanı sıra başvurucunun kullandığı tespit edilen GSM hatlarının FETÖ/PDY'nin TSK'da görevli örgüt üyelerinden sorumlu sivil imamlarının örgüt mensubu asker şahıslarla iletişimde kullandıkları ankesör-büfe-sabit hatlarından İstanbul, Balıkesir ve Ankara illerinden 105 kez arandığı ve 20 grup ardışık aranma kaydına delil olarak yer verilmiştir.

7. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen yargılamada başvurucu ve diğer iki sanık hakkında yetkisizlik kararı verilerek dosyanın görevli ve yetkili terör suçlarına bakmakla görevli Hatay Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

8. Başvurucu hakkında yargılamaya Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) başlanmıştır. Mahkemece 11/11/2020 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda tanıklar O.Ç. ve T.K.nın dinlenilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına, Hatay TEM Şube Müdürlüğüne müzekkere yazılarak başvurucu hakkında iddianamede belirtilenler dışında tüm Türkiye çapında ardışık veya tekil arama kaydı olup olmadığı hususunda sorgulama yapılarak sorgu sonucunun gönderilmesinin istenilmesine karar verilmiştir. Başvurucu ile ardışık arandığı bildirilen şahıslar ile ilgili soruşturma olup olmadığının bildirilmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına ve başvurucunun kullanımında olan GSM hattının 1/1/2010 ile 31/12/2016 tarihleri arasındaki HTS kayıtlarının getirtilmesine, gelen kayıtların Hatay TEM Şube Müdürlüğüne gönderilerek başvurucu hakkında tüm Türkiye çapında ardışık veya tekil arama kaydı olup olmadığı, varsa buna ilişkin analiz raporunun oluşturulmasının istenmesine karar verilmiştir. Bununla birlikte FETÖ/PDY kapsamında incelenen diğer şahıslar veya şirketler ile mali ilişkisi olup olmadığı, hesaplarına vadeli veya vadesiz toplu para yatırılıp yatırılmadığı gibi ayrıca şüpheli para hareketleri gerçekleştirip gerçekleştirmediklerinin araştırılması ve düzenlenecek raporun gönderilmesi için Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Başkanlığına müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. Duruşmanın ilk celsesinin 28/1/2021 tarihinde görülmesi de kararlaştırılmıştır.

9. Dosyaya gönderilen 10/3/2021 tarih ve 2020-892-72 sayılı MASAK Mali Analiz raporunda; başvurucu adına Bank Asya'da açılmış herhangi bir hesabın bulunmadığı ancak haklarında FETÖ/PDY'ye üye olmak suçundan işlem yapılan birçok şahısla para hareketleri olduğunun belirtildiği görülmüştür.

10. Başvurucunun sabit hatlardan veya ankesörlü telefonlardan diğer örgüt üyesi olan askeri şahıslar ile ardışık olarak aranıp aranmadığı konusunda yapılan çalışma sonucunda düzenlenen sorgu ve analiz raporuna göre başvurucunun kullanıcısı olduğu GSM hattından 2012-2014 tarihleri arasında İstanbul ve Balıkesir illerinden kendisi gibi TSK mensubu astsubay rütbesinde birçok şahıs ile hafta içi mesai saatleri dışında ya da hafta sonları sabit hatlardan 21 kez ardışık olarak arandığı tespit edilmiştir.

11. Yargılama kapsamında tanık O.Ç.nin ifadesi Karabük Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda 28/12/2020 tarihinde istinabe yoluyla alınmıştır. Tanık O.Ç. ifadesinde; Balıkesir Kara Kuvvetleri Komutanlığı Bakım ve Eğitim Merkez Komutanlığında görev yaptığı dönemde 2014 yılında başvurucuyla tanıştığını belirtmiştir. Dışarı çıktıklarında askerî öğrencilerle ilgilenen örgüte bağlı Rıdvan isimli şahsın onları örgüte bağlı evlere götürdüğünü, bu evlerde birkaç kez başvurucu ile karşılaştığını, örgüte ait evlerde sadece sohbet ettiğini, orada genelde Kur'an-ı Kerim ve örgüt elebaşısının kitaplarını okuduklarını anlatmıştır. Örgüte ait evlerde kurban zamanında kendilerinden kurban bağışı adı altında para istendiğini, kendisinin gönüllü olarak 300 TL verdiğini ancak başvurucunun himmet adı altında bağışta bulunup bulunmadığı konusunda bilgi sahibi olmadığını beyan etmiştir.

12. Tanık T.K.nın ifadesi ise Gökçebey Asliye Ceza Mahkemesi huzurunda 25/1/2021 tarihinde istinabe yoluyla alınmıştır. Tanık T.K. ifadesinde hazırlık beyanından farklı olarak; başvurucuyu örgütsel toplantılarda sadece bir kere gördüğünü ve başvurucunun örgütle başka herhangi bir bağlantısının olup olmadığı konusunda bilgi sahibi olmadığını belirtmiştir.

13. Mahkemenin 28/1/2021 tarihinde yapılan duruşmasına başvurucu, bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) vasıtasıyla katılmıştır. Aynı tarihli duruşmada başvurucuya tanıklar O.Ç. ve T.K.nın istinabe yoluyla alınan beyanları okunmuştur. Başvurucu, müdafii eşliğinde savunmasını yapmıştır. Başvurucu savunmasında özetle tanıkların beyanlarının çelişkili olduğunu ifade ederek üzerine atılı suçlamayı kabul etmemiştir. Cumhuriyet savcısı esas hakkında mütalaasını sunarak başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. Duruşma sonunda, başvurucu müdafiine esas hakkında savunmada bulunmak için süre verilmiştir.

14. 25/3/2021 tarihinde yapılan son duruşmaya başvurucubulunduğu Ceza İnfaz Kurumundan SEGBİS vasıtasıyla katılmıştır. Gelen ardışık ve tekil arama kayıtları başvurucuya okunmuş; başvurucu en son tekil aranmasının arkadaşının kız arkadaşı tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğini, bir kısmının devre arkadaşları tarafından olabileceğini, diğerlerini tam olarak hatırlayamadığını, ardışık arandığı iddia edilen kişilerden bir kısmını tanımadığını, neden arandığını da hatırlayamadığını belirtmiştir. Bu celse Başsavcılık esas hakkında mütalaasını sunmuş, başvurucu mütalaaya karşı savunma yaparak suçlamayı reddetmiştir. Mahkemece başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Kararda, istinabe yoluyla dinlenen tanıklar O.Ç. ve T.K.nın beyanları, MASAK Mali Analiz raporu ile başvurucu hakkında düzenlenen HTS analiz kayıtlarındaki ardışık ve tekil aramalara ilişkin tespit ve analizler Mahkemece delil olarak hükme esas alınmıştır. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Yukarıda yapılan açıklamalar ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle irtibatını mahremiyet çerçevesinde sakladığı, HTS kayıtları kapsamında sanığın çeşitli tarihlerde askeri mahrem yapıya özgü şekilde kısa süreli sabit hattan arandığı, sanığın askeri mahrem yapı içerisinde örgütçe belirlenen gizlilik kurallara uyarak sohbet toplantılarına katıldığı ve mahrem örgüt sorumlusu ile görüştüğü, bu durumun tanık [O.Ç.] ve [T.K.] beyanlarıyla sabit olduğu, bu itibarla örgüt liderinin gizlilikle ilgili talimatlarına uyarak örgüt hiyerarşisine dahil olduğu, sanığın eylemlerinin silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluk içermesi dikkate alındığında sanığın örgüt üyesi olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılarak suçun işleniş biçimi, sanığın TSK içerisindeki görevi, konumu, suç işleme kastının yoğunluğu ve eylemin özellikleri nazara alınarak alt sınırdan bir miktar uzaklaşılarak sanığın eylemine uyan TCK 314/2, TMK 5/1 maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."

15. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Başvurucu, istinaf ve gerekçeli temyiz dilekçelerinde -diğerlerinin yanı sıra- tanıkların hiçbirinin Mahkeme huzurunda dinlenmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

16. Başvurucu10/2/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne, tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

18. Başvurucu, beyanları mahkȗmiyet hükmüne belirleyici ölçüde esas alınan tanıkların duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanığa soru sorma imkânı elde edemediğini belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Bakanlık görüşünde; tanıkların beyanlarının istinabe suretiyle alındığı, bu beyanların duruşmada başvurucuya okunduğu ve bu beyanlara karşı başvurucunun itirazlarını ileri sürebilme olanağına sahip olduğu belirtilmiştir. Ayrıca başvurucu ve müdafiinin tanıkların duruşmada dinlenmesi yönünde bir talebinin olmadığı ve mahkûmiyet kararında tanık beyanlarının yanı sıra başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan hakkında işlem yapılan birçok şahısla para hareketlerinin olduğunu gösteren MASAK raporuna ve başvurucunun TSK mensubu astsubay rütbesinde birçok şahıs ile sabit hatlardan 21 kez ardışık olarak arandığını gösteren HTS analiz kayıtlarına da delil olarak dayanıldığı, bu hususun tanık beyanlarının yalnızca veya belirleyici ölçüde hükme esas alınıp alınmadığı konusunda yapılacak incelemede göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarına atıfta bulunarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını tekrarlamıştır.

20. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

22. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ.M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ.M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya kovuşturma evresinde sorgulama ya da sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

23. Anayasa Mahkemesi tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence, sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).Bundan başka, tanıkların, onlara soru sorulmasına imkân sağlayacak şekilde aynı andases ve görüntü nakleden vasıtalarladinlenmesi de savunma tarafına sağlanabilecek telafi edici güvencelerden biri olarak değerlendirilebilir (bkz. Metin Akdemir (2), B. No: 2020/3964, 21/9/2022 § 36).

24. Somut olayda Mahkemece, konutu yargı çevresi dışında bulunan tanıkların duruşmaya getirilmesinin zor olup olmadığıyla ilgili bir değerlendirme yapılmamış; tanıkların konutunun yargı çevresi dışında olması istinabe yoluyla dinlenmesi için yeterli bir sebep sayılmıştır. Başvurucununsöz konusu tanıklara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde SEGBİS gibi vasıtalarla neden dinlenmediği de belirtilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir. Ancak buna ilişkin bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.

25. Mahkeme, mahkȗmiyet kararında başvurucunun TSK mensubu astsubay rütbesinde birçok şahıs ile sabit hatlardan 21 kez ardışık olarak arandığını gösteren HTS analiz kayıtlarına ilişkin tespite ve başvurucunun duruşmada sorgulamadığı tanıklar O.Ç. ve T.K.nın beyanlarına dayanmıştır.

26. Yargıtay kişilerin sabit veya ankesörlü hatlarla örgütsel iletişim kurma yöntemi uyarınca FETÖ/PDY'nin mahrem yapılanmasına dâhil olup olmadıklarının hukuki bir kesinlik içinde ortaya konulabilmesi için -somut olayın özelliğine göre- yapılması gerekli görülen araştırma işlemlerini içtihatlarında açıkça belirlemiştir (bkz. Murat Albayrak [GK], B. No: 2020/16168, 8/3/2023 § 131).

27. Yargıtay kararlarında, anılan iletişim yönteminin örgütsel boyutuna dair yapılan açıklamalar doğrultusunda FETÖ/PDY'nin mahrem yapılanmasına mensup kişilerin birbirleriyle gizlilik içerisinde iletişimi sağlamak amacıyla bu yöntemi kullandıkları değerlendirilmiştir. Yargıtay içtihatlarında sonuç olarak bir askerî personelin örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması hâlinde bu verilerin - HTS kayıtlarının- kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olduğu kabul edilmiştir (bkz. Murat Albayrak § 127).

28. Bu bağlamda, anılan kararlarda örgütün söz konusu iletişim yöntemine dair uyguladığı tedbir kuralları dikkate alınarak kolluk makamlarınca söz konusu hatlarla ilgili olarak kişiselleştirilmiş ayrıntılı analiz raporu düzenlenmesinin önemine vurgu yapılmıştır. Bunun yanı sıra, BTK'dan baz istasyonlarını ve "0" saniyeli çağrıları da kapsayan HTS kayıtlarının getirtilmesi, bu yöntemle arandığı tespit edilen kişilerin görev yaptıkları diğer şehirlerde de aynı yöntemle aranıp aranmadığına dair analiz raporu düzenlenmesi, mahrem yapılanmaya yönelik adli işlemler kapsamında haklarında soruşturma veya kovuşturma bulunan kişiler arasında itiraflarda bulunanların beyanlarının temin edilmesi ve gerektiğinde bu kişilerin de tanık sıfatıyla ifadelerinin alınması gerektiği değerlendirilmiştir (bkz. Murat Albayrak § 132).

29. Somut olayda HTS analiz raporunda belirtilen aramaların, Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan ve adli makamlarca yapılması gerekli görülen araştırmalar sonucu tespit edilmiş aramalar olup olmadığı gerekçeli karardan anlaşılamamaktadır. Diğer bir ifadeyle, bahsi geçen HTS analiz raporunun, örgütün iletişim yöntemine dair uyguladığı tedbir kuralları dikkate alınarak kolluk makamlarınca düzenlenmesi gerektiği Yargıtay içtihatlarında belirtilen kişiselleştirilmiş ayrıntılı analiz raporuna karşılık gelip gelmediği dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Mahkeme başvurucunun bu yöndeki itiraz ve savunmasını karşılamak üzere HTS verilerinin bilirkişi marifetiyle incelenmesi ve buna göre teknik bir rapor hazırlanması yönünde de araştırma yapmamıştır.

30. Mahkûmiyete esas alınan başvurucuya ait ankesörlü aramalar -yukarıda yer verilen değerlendirmelere göre- Yargıtay kararları çerçevesinde nazara alındığında, Mahkemenin istinabe yoluyla alınan tanık beyanlarına dayanarak başvurucunun atılı suçu işlediği sonucuna ulaştığı anlaşılmaktadır. Nitekim Mahkeme gerekçesinde, başvurucunun çeşitli tarihlerde askerî mahrem yapıya özgü şekilde sabit hattan arandığının, askeri mahrem yapı içerisinde örgütçe belirlenen gizlilik kurallara uyarak sohbet toplantılarına katıldığının ve mahrem örgüt sorumlusu ile görüştüğünün tanıklar O.Ç. ve T.K. beyanlarıyla sabit olduğu açıkça vurgulanmıştır (bkz. § 14). Buna göre duruşmada dinlenmeyen tanık beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

31. Yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Dosyada tanık beyanlarını destekleyen başka deliller de bulunmaktadır. Ancak Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların başvurucunun da onlara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde SEGBİS gibi vasıtalarla neden dinlemediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Tanıkların yazılı beyanları duruşmada okunmuşsa da başvurucu, tanıkların beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunmadığından ses ve görüntü nakli yoluyla da olsa onları sorgulayamamış; sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanıkların gösterdiği tepkiler konusunda Mahkemenin dikkati çekilememiş, tanığın beyanlarının güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanık beyanda bulunurken gösterdiği tepkilerle ilgili olarak izlenim edinememiştir. Öte yandan, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanları dışında başka delillere de dayanılmış olmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanıkları sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanık beyanları, belirleyici ölçüde hükme esas alınmış olduğu hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanıkların duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

33. Başvurucu; ihlal tespiti ile yeniden yargılama yapılmasını, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

34. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

35. Belirtilmelidir ki suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 67). Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemelere aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede delillerin takdir biçimine göre mahkemenin benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

36. Tanık sorgulama hakkı tanığın yargılama evrelerindeki beyanlarının delil değeriyle ilgili bir derecelendirme yapılmasını güvence altına almamaktadır. Diğer bir ifadeyle bu hak, tanığın duruşmadaki beyanlarına üstünlük tanınması gerektiği yönünde bir güvence içermemektedir. Savunmaya duruşmada tanığı sorgulama fırsatı tanındığı ve sanığın diğer haklarına saygı gösterildiği sürece tanığın yargılama evresindeki beyanlarının hangisine itibar edileceği meselesi karar veren mahkemenin takdirindedir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Musa Yılmaz Acar, B.No:2013/1664, 16/7/2014,§ 53).

37. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2020/362, K.2021/233) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.