TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AZİZ YILDIRIM BAŞVURUSU (6)

(Başvuru Numarası: 2022/13809)

 

Karar Tarihi: 10/7/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Ekin ÇANKAL

Başvurucu

:

Aziz YILDIRIM

Vekili

:

Av. Abdurrahim EROL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, bir basın açıklamasında sarf ettiği sözler sebebiyle aleyhine adli para cezasına hükmedilmesinin başvurucunun ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. 1952 doğumlu olan başvurucu inşaat mühendisi olup 14/2/1998 ila 5/6/2018 yılları arasında Fenerbahçe Spor Kulübü başkanlığı görevini icra etmiştir. R.O.K. (müşteki) ise Güneş gazetesinde köşe yazıları yazmakta olup aynı zamanda Beyaz/Derin Futbol isimli programda futbol konusunda yorum yapmaktadır. Müştekinin TV programında başvurucu hakkındaki bazı yorumları üzerine başvurucu da bahsi geçen kulübün başkanı olduğu 18/4/2016 tarihinde, Ülker Stadyumu Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Spor Kompleksi'nde bir basın açıklaması yapmıştır. Mezkûr basın açıklamasında sarf edilen ifadeler sebebiyle müşteki, başvurucu hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunmuştur.

3. Müştekinin iddiaları üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucunun sövmek suretiyle hakaret suçunu işlediğini değerlendirmiş ve cezalandırılması talebiyle iddianame hazırlamıştır. Asliye Ceza Mahkemesi ise yaptığı incelemede, "[R.O.] diyor ki akşam, [Ü.Ö] diyor, hoca diyor elini sıkmamış Fenerbahçe antrenörü, ona birileri söylemiştir, yani ben söylemişim onu söylüyor, ima ediyor... ya bu kadar gerizekalılık, bak gerizekalılık diyorum, ahlaksızlık olmaz ya, koyuyorlar şişeyi alta, çekiyorlar viskiyi yorum yapıyorlar..." ifadelerinin bir basın açıklamasında başvurucu tarafından sarf edildiğinin ihtilaflı olmadığının altını çizmiştir. "Gerizekalı, ahlaksız" ifadelerinin onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek düzeyde olduğunu, eleştiri düzeyini aştığını değerlendiren mahkeme, başvurucunun müştekiye karşı aleni bir ortamda hakaret eylemini gerçekleştirdiğini kabul etmiş, 3.480 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

4. İlk derece mahkemesi kararının istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi de vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, cezanın kanuni bağlamda uygulandığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiştir.

5. Başvurucu 4/2/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

6. Başvurucu 18/4/2016 tarihinde yaklaşık üç saat süren bir basın toplantısı yaptığını, başkanı olduğu spor kulübü hakkında takım otobüsünün kurşunlanmasından, paralel devlet yapılanmasıyla mücadeleye, futbolda rant oyunlarına varana kadar pek çok meseleye değindiğini ifade etmiştir. İhtilafa konu sözleri ise reyting uğruna TV ekranlarında nefreti körükleyen, yanlış bilgiler yayan futbol programlarındaki yorumcuları eleştirme amacıyla sarf ettiğini, esasında bu ifadelerin hakkındaki iddialara cevap niteliğinde olduğunu vurgulamıştır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun internet sitesinde 22/11/2012 tarihinde yayımlanan açıklamada da spor programlarının bazılarında sporcu, teknik heyet, kulüp yöneticileri, taraftar ve hakemlere karşı üslubun, toplumda kin ve nefret duygularını tetiklemeye başladığının değerlendirildiğinin altını çizen başvurucu, şahsı hakkında ekranlarda sarf edilen haysiyet kırıcı pek çok ifadeye karşı şikâyetlerinin, bunların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle davaya dahi konu edilmediğini belirtmiştir. Bu bağlamda başvurucu, ifadeleri sebebiyle aleyhine adli para cezasına hükmedilmesinin ifade özgürlüğü ile gerekçeli karar hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

7. Bakanlık görüşünde ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları yinelemiştir.

8. Başvuru ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

9. İfade özgürlüğüne gerçekleştirilen müdahalenin dayanağı olan, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu belirlemenin ardından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ölçütü açısından incelenmesi gereklidir.

10. Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için toplumsal bir ihtiyacı karşılaması ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olması gerekir. Nitekim bu şartları taşımayan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu kabul edilemez (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Buna ilaveten söz konusu müdahaleye ilişkin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçeler de ilgili ve yeterli olmalıdır (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60). O hâlde, başvuruya benzer davalarda mahkemelerin taraflardan birinin ifade özgürlüğü ile diğerinin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge sağlamaları hayati önem taşımaktadır. Bu dengeleme esnasında kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:

i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci, B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu, § 59),

ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7), B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], §§ 128, 129; Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61),

iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),

iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan, B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2), B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),

v. Müştekinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun, B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2), B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),

vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2), B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık, B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),

vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),

viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi, B. No: 2014/12482, 8/5/2019, § 46),

ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).

11. Somut olayda ülke çapında milyonlarca taraftarı bulunan bir futbol kulübünün yirmi yılı aşkın süre başkanlığını yapmış olan başvurucu, kendisi hakkında TV ekranında birtakım iddialar ileri sürdüğü anlaşılan köşe yazarı ve TV yorumcusu müştekiye cevap niteliğinde bazı ifadeler sarf etmiştir. Başvurucu, müştekinin kendisi hakkındaki iddialarının uydurma olduğunu ileri sürerek bunları ahlaksızlık olarak nitelendirmiş; müştekinin değerlendirmelerinin makul bir kişi tarafından yapılması mümkün olmayan yorumlar olduğunu ifade etmek için geri zekalı ifadesini kullanmıştır.

12. Buna karşın ilk derece mahkemesi, başvurucu ile müştekinin kimliğini dikkate almaksızın, başvurucunun ifadelerinin müştekiye yönelik sebepsiz ve sırf tahkir amaçlayan keyfî bir saldırı niteliğinde olup olmadığını incelemeksizin, başvurucunun adli para cezasıyla mahkûmiyetine karar vermiştir. Oysa Anayasa Mahkemesinin benzer uyuşmazlıklarda pek çok kez altını çizdiği üzere, bir kimse aleyhine sarf edilen sözün bağlamı öncelikle değerlendirilmeye muhtaçtır. Zira bir ifadenin hakaret boyutuna varıp varmadığı tespit edilirken kullanıldığı bağlamdan kopartılmaksızın, olayın bütünlüğü içerisinde ele alınması gerekir (Cem Atmaca, B. No: 2018/6030, 8/9/2021, § 37; Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45).

13. Buna karşın ilk derece mahkemesinin somut olayda başvurucunun basın toplantısındaki konuşmasından "geri zekalı, ahlaksız" ifadelerini cımbızladığı ve bunların eleştiri sınırlarını aştığını kabul ettiği anlaşılmaktadır. Halbuki kullanılan dil ve üslup muhatabı rahatsız etmeye elverişli olsa dahi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğünün sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğu Anayasa Mahkemesince pek çok kez vurgulanmıştır (Hüseyin Kocabıyık, § 23; Emin Aydın (2), B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 35; Bekir Coşkun, § 52). Üstelik somut olayda müştekinin konumu gereği başvurucuya cevap verme ve cevabını kamuoyunda geniş kitlelere ulaştırma imkânına sahip olduğu da gözardı edilmiştir (Hüseyin Kocabıyık, § 24). Bu bağlamda müştekinin başlattığı bir tartışmada kendisine yönelik eleştirilere daha fazla tahammül etmesi gerekip gerekmediği değerlendirilmemiştir.

14. Bunlara ilaveten Anayasa Mahkemesi çok sayıdaki kararında, ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir (Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120). Yukarıdaki tespitlere karşın başvurucunun ifade özgürlüğü ile ifadelerin muhatabının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurmaya çalışmayan; yalnızca soyut bir değerlendirmeyle söz konusu ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul eden ilk derece mahkemesi ve istinaf merciinin başvurucunun mahkûmiyeti bakımından ileri sürdüğü gerekçenin, mahkûmiyetin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ortaya koyacak nitelikte, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olduğunu söylemek mümkün olmamıştır.

15. Başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşıldığından Anayasa'nın 26. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

16. Başvurucu ihlalin tespiti ile yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.

17. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 37. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2017/355, K.2019/175) GÖNDERİLMESİNE,

D. 664,10 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.464,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.