TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA EKER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/9282)

 

Karar Tarihi: 12/6/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Mehmet AKTEPE

Başvurucu

:

Mustafa EKER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, beyanları mahkûmiyet kararında belirleyici ölçüde delil olarak kullanılan tanıkların duruşmada başvurucu (sanık) tarafından sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/2/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. 1989 doğumlu olan başvurucu hakkında Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrinde üsteğmen olarak görev yaptığı sırada Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında 7/1/2019 tarihinde gözaltına alınan başvurucu 17/1/2019 tarihinde tutuklanmıştır.

6. FETÖ/PDY'ye yönelik yürütülen soruşturmalar kapsamında örgütün mahrem nitelikli askerî yapılanmasında, askerî personelden sorumlu olan ve sırasıyla öğretmen, müdür yardımcısı ve müdür olarak tabir edilen sivil şahısların askerî personel ile irtibat kurma yollarından birinin de market, büfe, kırtasiye gibi yerlerde bulunan ve ücret karşılığı kullanılan sabit/kontörlü hatlar olduğu, bu hatlar vasıtasıyla öğrenci olarak tabir edilen askerî personel ile irtibat kurulduğunun anlaşılması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) örgütün bu ildeki askerî mahrem yapılanmasına mensup kişilerin belirlenmesi amacıyla soruşturma başlatılmıştır.

7. Başsavcılık, Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki mahrem yapılanmaya mensup olanların tespiti açısından başka surette delil elde etme imkânı bulunmadığından bahisle Ankara genelinde bulunan 477 ayrı büfe, bakkal, market, bayi gibi yerlerde bulunan kontörlü sabit hatlara ait HTS kayıtlarının Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan (BTK) getirtilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır.

8. Bu bağlamda Başsavcılık, 26/1/2018 tarihinde Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğinden söz konusu 477 ayrı telefona ait hatların 1/1/2011-31/12/2017 tarihleri arasındaki telekomünikasyon yoluyla iletişimlerinin 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması" kenar başlıklı 135. maddesi uyarınca tespit edilmesi isteminde bulunmuştur. Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği 29/1/2018 tarihinde istem doğrultusunda anılan hatların belirlenen tarih aralıklarına dair HTS kayıtlarının getirtilmesine karar vermiştir.

9. Başsavcılık BTK'dan gönderilen HTS kayıtlarının incelenmesi sonucunda başvurucunun kullandığı GSM hattına yönelik aramaların, ardışık ve periyodik olarak FETÖ/PDY adına sorumlu düzeyde faaliyet gösteren ve mahrem imam olarak adlandırılan açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen kişi ya da kişiler tarafından örgütsel amaçlı olarak yapıldığı ve örgüt talimatlarının başvurucuya bu şekilde iletildiğini değerlendirmiştir.

10. Devam eden soruşturma sırasında, Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY'ye yönelik yürütülen farklı bir soruşturma kapsamında hakkında adli işlem yapılan ve üsteğmen olarak görev yapan C.İ.nin şüpheli sıfatıyla alınan ifadesi ve bu kişinin kendisine gösterilen fotoğraflar üzerinden yaptırılan teşhis işlemine dair tutanaklar da Başsavcılığa gönderilmiştir. C.İ. müdafiinin de hazır bulundurulmasıyla alınan ifadesinde; örgüt içerisinde mahrem imam konumunda olan Mikail isimli kişinin başvurucunun Kırıkkale Üniversitesi öğrencisi olduğu dönemde başvurucu ile kendisini tanıştırdığını, başvurucunun örgüt içerisinde Mehmet kod adını kullandığını ve Mikail isimli kişinin örgüt faaliyetleri kapsamında kendisi ile ilgilenecek kişinin başvurucu olduğunu belirttiğini beyan etmiştir.

11. Başsavcılık, HTS kayıtları ve tanık beyanı doğrultusunda başvurucunun örgütün mahrem hizmetler sınıfına tabi olduğunu, asker kimliğine rağmen örgüt içerisinde bağlı olduğu mahrem imamı tarafından umuma açık yerlerde bulunan kontörlü telefonlardan ardışık ve periyodik olarak aranmak suretiyle örgütsel görüşmeler yaptığını, örgütün sivil mahrem imamları ile buluşarak görüştüğünü ve örgütsel toplantılara katıldığını belirterek başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçunu işlediği iddiasıyla iddianame düzenlemiştir.

12. Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) yürütülen yargılamada 29/1/2019 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına, duruşmanın 17/4/2019 tarihinde yapılmasına, başvurucunun kullanmakta olduğu GSM hattına ait internet trafiğinin ve HTS raporunun tespit edilerek gönderilmesi için BTK'ya müzekkere yazılmasına, cevap geldiğinde dosyanın bilirkişiye tevdiine ve tanık C.İ.nin beyanlarının tespiti için talimat yazılmasına karar verilmiştir.

13. BTK'dan istenen belge ve bilgiler ilk celse öncesinde Mahkemeye gönderilmiş, Mahkemece de bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bilirkişi tarafından hazırlanan 26/3/2019 tarihli raporun sonuç ve değerlendirme kısmı şöyledir:

"Başvurucu adına kayıtlı 0531 ... 19 nolu telefon hattının HTS kayıtları incelendiğinde ARAYAN ve ARANAN numaralar üzerinden yapılan iletişim kayıtları karşılıklı olarak eşleştirilmek suretiyle yapılan incelemelerde;

ARAYAN numaralara ait BAZ istasyonu bilgilerinin gösterildiği bölümde yer alan kayıtlar incelendiğinde iddianameye konu olan SABİT/ANKESÖRLÜ/HALKA AÇIK olan numaralar ile toplam (10) adet iletişim kaydının oluştuğu belirtilmiş, yapılan incelemelerde sabit hatların başında yer alan “90” ibaresinin dikkate alınmadığı, bu nedenle İDDİANAMEDE belirtilen sabit hatlar ile 27/3/2012 ve 15/11/2014 tarihleri arasında oluşan toplam (11) kez iletişim kaydının bulunduğu tespit edilmiş ve raporun ilgili kısımlarına aktarılmıştır.

ARANAN numaraların BAZ istasyonlarının gösterir şekilde düzenlenen bölümde yer alan HTS kayıtlarına göre toplam (14) adet iletişim kaydının bulunduğu, bu kayıtlardan (2) adet iletişim kaydının “0” saniyelik BAŞARISIZ işlem kaydı, (1) adet iletişim kaydının arama zamanı ve süresi dikkate alındığında mükerrer kayıt olduğu, bunun nedeninin yapılan arama esnasında birden fazla sabit hat santrali üzerinden aktarım yapılarak aranan kullanıcıya ulaştırıldığından dolayı her bir aktarım için ayrı bir kayıt oluştuğu, bu nedenle 27/3/2012 tarihinde oluşan 2 adet “38 saniyelik” kaydın tek bir kayıt olduğu, geri kalan (11) adet kaydın TEKNİK OLARAK BAŞARILI iletişim kaydı olduğu değerlendirilmiştir."

14. Duruşmanın 17/4/2019 tarihli ilk celsesinde HTS kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporu ve Tensip Tutanağı düzenlendikten sonra dosyaya giren E.K. isimli tanığın başvurucuyu teşhisine ilişkin belgeler Mahkemece okunmuştur. Başvurucunun müdafii ile birlikte savunmasını yaptığı celse sonunda Mahkeme tanık E.K.nın istinabe suretiyle beyanlarının tespiti için talimat yazılmasına karar vermiştir.

15. İkinci celsede başvurucu hakkında Kırıkkale İl Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen H.Ş. ve R.Y. isimli şahısların ifade ve teşhislerine dair evrak ile tanık C.İ.nin istinabe mahkemesinde alınan beyanı okunmuş, başvurucuya diyecekleri sorulmuştur. Tanık C.İ. beyanında özetle; örgüte ait öğrenci evlerine ders çalışmak amacıyla zaman zaman gitiğini, bazen de bu evlerde kaldığını, üç kişi ile beraber kaldığı bu evde başvurucunun geldiği zaman örgüt liderinden bahsettiğini, onu iyi birisi olarak tanıttığını, başvurucu matematik öğretmeni olduğu için evde bulunanlara matematik çalıştırdığını, bu evde örgüt liderine ait kitapların okutulduğunu, okunan bu kitaplara ilişkin çetele tutulduğunu, örgüte ait videolar izletildiğini, başvurucunun kendisine asker olmak isteyip istemediğini sorduğunu, istediğini söylemesi üzerine mülakattaki tutum ve davranışlarının nasıl olması gerektiği hakkında öneride bulunduğunu ileri sürmüştür. Celse sonunda Mahkeme, tanıklar H.Ş. ve R.Y.nin istinabe suretiyle beyanlarının tespiti için talimat yazılmasına karar vermiştir.

16. Tanık R.Y. istinabe mahkemesinde; lise 3. sınıftayken matematik dersi iyi olmayan üç sınıf arkadaşının başvurucu tarafından arandığını, başvurucunun numaralarını nereden bulduğunu bilmediğini, matematik bölümü 3. sınıf öğrencisi olduğunu söyleyerek derslerinde yardımcı olabileceğini belirttiğini, başvurucuyla buluştuklarında kendilerini kod ismi Muzaffer gerçek ismi Mesut olan kişinin evine götürdüğünü, burada 2 yıl boyunca matematik dersi verdiğini beyan etmiştir. Ayrıca gözlemlediği kadarıyla başvurucunun Muzaffer'in cemaatten abisi konumunda olduğunu düşündüğünü, başvurucunun zaman zaman eve geldiğinde okuldan sonra ne olacaksınız, asker olmak ister misiniz diye sorduğunu, başvurucunun ara sıra kendilerini kontrol için Muzaffer'in yanına geldiğini, örgütte herhangi bir görevi olup olmadığını bilmediğini, askerî okulu kazandıktan sonra başvurucuyla hiç görüşmediğini, ara sıra Muzaffer'in kendilerini aradığını da ileri sürmüştür. Üçüncü celsede tanığın beyanları başvurucuya okunarak diyecekleri sorulmuş, aynı celsede tanık E.K.nın istinabe suretiyle beyanlarının alınabilmesi için üç kez müzekkere yazılmasına rağmen adresinde bulunamaması nedeniyle beyanlarının alınmasından vazgeçilmesine Mahkemece karar verilmiştir.

17. Dördüncü celsede tanık H.Ş.nin istinabe mahkemesinde alınan beyanı okunmuş, başvurucuya diyecekleri sorulmuştur. Tanık H.Ş. beyanında özetle; 2009 yılında Kırıkkale'de üniversite okuduğundan dolayı örgütün evinde kaldığını, başvurucu ile kaldığı evin abisi aracılığı ile tanıştığını, başvurucunun kendisini iki öğrenci ile tanıştırıp bu öğrencilerin eve geleceklerini ve onlara matematik ve geometri derslerinde yardımcı olması gerektiğini söylediğini, evde kaldığı süre boyunca başvurucunun adını Mehmet olarak bildiğini, evde kaldığı sürelerin ilk iki yılında yani 2009-2010 yıllarında başvurucunun kendisine öğrenci getirdiğini, başvurucunun öğrencilerin takibini yaptığını, onlarla görüştüğünü, üniversiteden mezun olacağı dönemde başvurucunun askeriyeye atandığını öğrendiğini ileri sürmüştür. Mahkeme bu celsede başvurucu ile birlikte ardışık olarak arandığı iddia olunan kişiler hakkında soruşturma veya kovuşturmasının devam ettiği makama müzekkere yazılarak soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki beyanları ile var ise iddianame ve gerekçeli kararın bir suretinin gönderilmesinin istenilmesine karar vermiştir.

18. Beşinci celsede başvurucu ile birlikte ardışık olarak arandığı iddia edilen kişiler hakkındaki soruşturma ve kovuşturmanın devam ettiği makamlara yazılan müzekkerelere kısmen yanıt verilmiş ve bu cevaplar başvurucuya okunmuştur. Başsavcılık makamınca esas hakkında mütalaa sunulmuş, Mahkemece başvurucu ve müdafiine mütalaaya karşı savunmalarını hazırlayabilmeleri için sonraki celseye kadar süre verilmiştir.

19. Duruşmanın neticelendiği altıncı celsede başvurucu mütalaaya karşı savunma yaparak suçlamayı reddetmiştir. Mahkemece başvurucunun atılı suçtan 9 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararda, başvurucunun market veya büfe gibi işletmelerde kurulu bulunan sabit ya da ankesörlü hatlardan ardışık olarak arandığına dair tespitlerin yanı sıra istinabe yoluyla dinlenen C.İ., R.Y. ve H.Ş. isimli tanıklar ile istinabe suretiyle dinlenilmesi için üç kez müzekkere yazılmasına rağmen adresinde bulunamaması nedeniyle beyanı alınamayıp önceki aşamalarda alınan ifadesi hükme esas alınan E.K.nın beyanı Mahkemece delil olarak hükme esas alınmıştır. Gerekçeli kararın ardışık arama tespitine ilişkin ilgili kısmı şöyledir:

"... sanık Mustafa Eker'in [başvurucu] Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrinde üsteğmen olarak görev yaptığı, Fetö Silahlı Terör Örgütünün deşifresine yönelik olarak yapılan çalışmalar kapsamında örgüt mahrem abilerinin örgüt üyelerine büfe, market gibi iş yerlerinde bulunan sabit kontörlü telefonlardan telefon ederek irtibat kurup talimatlar verdikleri, buluşma noktalarını bildirdikleri ve bu suretle örgütsel faaliyete devam ettiklerinin tespit edildiği, bu kapsamda; sanığın kullanımında bulunan 0531... 19 numaralı GSM hattından Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği'nin 29.01.2018 tarih ve 2018/895 D.İş sayılı kararı ile Ankara ilinde HTS kaydı alınan 477 ankesör/sabit hattın HTS verilerinin incelenmesi neticesinde tanzim edilen 26.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda 27.03.2012-15.11.2014 tarihleri arasında sabit/ankesörlü hatlardan 11 adet teknik olarak başarılı arama kaydının bulunduğunun tespit edildiği, yine sanığın 27.03.2012-15.11.2014 tarihleri arasında sabit/ankesörlü hatlar ile arandığında kendisi gibi asker olan birçok kişinin de ardışık olarak arandığı..."

20. Başvurucu, istinaf ve gerekçeli temyiz dilekçelerinde -diğerlerinin yanı sıra- tanıkların hiçbirinin Mahkeme huzurunda dinlenmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir. Hüküm kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Nurcan Gülabi, B. No: 2015/15355, 23/5/2018,§§ 18-27; Bekir Yalım, B. No: 2020/22265, 22/11/2022, §§ 28-49; Murat Albayrak [GK], B. No:2020/16168, 8/3/2023, §§ 70-75.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 12/6/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucu, beyanları mahkȗmiyet hükmüne esas alınan tanıkların duruşmada dinlenmemeleri nedeniyle tanıklara soru sorma imkânı elde edemediğini belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. Bakanlık görüşünde; duruşmalarda başvurucu hakkında beyanda bulunan tanıkların talimatla alınan ifadelerinin başvurucuya okunduğu ve bu beyanlara karşı başvurucunun itiraz ve savunmalarını Mahkemeye sunduğu belirtilmiştir.

25. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarına atıfta bulunarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

26. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

27. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

29. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ.M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorgulama veya sorgulatma hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ.M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya kovuşturma evresinde sorgulama ya da sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

30. Anayasa Mahkemesi tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin varlığına bakılmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Duruşmada sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Duruşmada sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence, sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).Bundan başka, tanıkların, onlara soru sorulmasına imkân sağlayacak şekilde aynı andases ve görüntü nakleden vasıtalarladinlenmesi de savunma tarafına sağlanabilecek telafi edici güvencelerden biri olarak değerlendirilebilir (bkz. Metin Akdemir (2), B. No: 2020/3964, 21/9/2022 § 36).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

31. Mahkeme, mahkȗmiyet kararında başvurucunun duruşmada sorgulamadığı veya sorgulatamadığı tanıkların beyanlarına dayanmıştır. Ayrıca Mahkeme, ankesörlü/kontörlü sabit hatlar üzerinden başvurucunun örgütün askerî mahrem yapılanmasının tedbir adı altında uyguladığı kurallara uygun olarak örgüt içerisinde sorumlu mahrem imam konumundaki kişi tarafından ardışık olarak arandığı hususunu da aleyhe delil olarak kullanmıştır.

32. Somut olayda Mahkeme, konutları yargı çevresi dışında bulunan tanıkların duruşmaya getirilmesinin zor olup olmadığıyla ilgili bir değerlendirme yapmamış, tanıkların konutlarının yargı çevresi dışında olması istinabe yoluyla dinlenmeleri için yeterli bir sebep sayılmıştır. Başvurucununsöz konusu tanıklara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla tanıkların neden dinlenmediği de belirtilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir.

33. Öte yandan tanıkların duruşmada dinlenmemesi hususunda geçerli bir neden gösterilmemiş olması adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılabilmesi bakımından tek başına yeterli değildir. Bu bağlamda mahkûmiyet hükmünün tek veya belirleyici ölçüde sanığın sorgulama imkânına sahip olmadığı tanıklar tarafından verilen ifadelere dayalı olup olmadığı önem taşımaktadır. Ayrıca hükmün tek veya belirleyici ölçüde sanığın sorgulama imkânına sahip olmadığı tanık veya tanıklar tarafından verilen ifadeye dayanması durumunda savunmaya, karşı dengeleyici güvenceler tanınıp tanınmadığı tespit edilmelidir. Başvurucu hakkındaki gerekçeli karar incelendiğinde duruşmada dinlenmeyen tanıkların başvurucu aleyhine verdikleri beyanların ve diğer delillerin ağırlığı hususunda herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir.

34. Duruşmada sorgulanamayan tanıkların tamamı başvurucunun örgüt üyeliğine delil teşkil edebilecek beyanlarda bulunmuştur. Ancak bu beyanlar askeri yapılanma kapsamında başvurucunun ardışık olarak ankesörlü/kontörlü sabit hatlar üzerinden arandığına yönelik değil başvurucunun örgüte ait evlerde kalan öğrencilerle ilgilenmesine yöneliktir. Mahkemeye göre tanık beyanları, başvurucunun GSM hattına sabit hatlar aracılığıyla yapılan ardışık aramaların sorumlu mahrem imam konumundaki kişi tarafından örgütsel iletişimi sağlamak amacıyla yapıldığına, dolayısıyla başvurucunun da FETÖ/PDY'nin askerî mahrem yapılanmasının örgütsel iletişim ağına dâhil olmak suretiyle bu yapılanmada yer aldığına dair bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmeleri ve nihai olarak da başvurucunun terör örgüt üyeliği suçunu işediğine ilişkin tespiti desteklemektedir. Bu noktada başvurucunun doğrudan kendisini suçlayıcı ifade vermediğinin de altını çizmek gerekir.

35. Yargıtay kişilerin sabit veya ankesörlü hatlarla örgütsel iletişim kurma yöntemi uyarınca FETÖ/PDY'nin mahrem yapılanmasına dâhil olup olmadıklarının hukuki bir kesinlik içinde ortaya konulabilmesi için -somut olayın özelliğine göre- yapılması gerekli görülen araştırma işlemlerini içtihatlarında açıkça belirlemiştir (bkz. Murat Albayrak, §§ 31-33).

36. Yargıtay kararlarında, anılan iletişim yönteminin örgütsel boyutuna dair yapılan açıklamalar doğrultusunda FETÖ/PDY'nin mahrem yapılanmasına mensup kişilerin birbirleriyle gizlilik içerisinde iletişimi sağlamak amacıyla bu yöntemi kullandıkları değerlendirilmiştir. Yargıtay içtihatlarında sonuç olarak bir askerî personelin örgütün gizlilik ve deşifre olmamak kuralına riayetle, örgütün talimatı ile ve örgütsel irtibatı sağlamak maksadıyla kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, kırtasiye, lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı kullanılan sabit hat veya ankesörlü hatlar ile mahrem imam tarafından arandığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak somut olgu ve teknik verilerle tespit edilmesi ve yargılama yapan mahkemenin de tam bir vicdani kanaate ulaşması hâlinde bu verilerin - HTS kayıtlarının- kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil olduğu kabul edilmiştir (bkz. Murat Albayrak, §§ 29, 30).

37. Bununla birlikte, kişilerin örgütün mahrem hizmetler -özelinde de askerî mahrem- yapılanmasında yer alıp sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden hücresel haberleşme ağına dâhil olup olmadıklarının örgüt üyeliği suçu açısından belirleyici olduğunu belirten Yargıtay; örgütün söz konusu iletişim nedeniyle kendi mensuplarının adli makamlarca tespit edilmesini ve yapılan aramaların günlük hayatta yapılan rutin haberleşme dışında örgütsel bir iletişim faaliyeti olduğunun anlaşılmasını önlemek amacıyla birtakım kurallar belirlediğini, bu kapsamda söz konusu aramaların tedbir olarak adlandırılan kurallar doğrultusunda yapıldığını da vurgulamıştır. Dolayısıyla Yargıtay içtihatlarında, bu yöntemle kendileriyle iletişim kurulan kişilerin FETÖ/PDY'nin mahrem yapılanmasına dâhil olup olmadıklarının hukuki bir kesinlik içinde ortaya konulabilmesi için -somut olayın özelliğine göre- yapılması gerekli görülen teknik araştırma ve inceleme işlemlerine dair açıklamalarda bulunulmuştur.

38. Bu bağlamda, anılan kararlarda örgütün anılan iletişim yöntemine dair uyguladığı tedbir kuralları dikkate alınarak kolluk makamlarınca söz konusu hatlarla ilgili olarak kişiselleştirilmiş ayrıntılı analiz raporu düzenlenmesinin önemine vurgu yapılmıştır. Bunun yanı sıra, BTK'dan baz istasyonlarını ve "0" saniyeli çağrıları da kapsayan HTS kayıtlarının getirtilmesi, bu yöntemle arandığı tespit edilen kişilerin görev yaptıkları diğer şehirlerde de aynı yöntemle aranıp aranmadığına dair analiz raporu düzenlenmesi, mahrem yapılanmaya yönelik adli işlemler kapsamında haklarında soruşturma veya kovuşturma bulunan kişiler arasında itiraflarda bulunanların beyanlarının temin edilmesi ve gerektiğinde bu kişilerin de tanık sıfatıyla ifadelerinin alınması gerektiği değerlendirilmiştir (bkz. Murat Albayrak, § 31).

39. Somut olayda, Kırıkkale'deki örgüte ait öğrenci evlerine ve yapılanmaya ilişkin beyanları başvurucu hakkındaki delillerin değerlendirilmesinde dikkate alınan tanıkların istinabe suretiyle dinlenmeleri neticesinde Mahkemece karar verilmiştir. Bu tanıkların beyanlarının gerçekliğine ve güvenilirliğine yönelik itirazlarını ileri sürebilmek için tanık sıfatıyla bizzat dinlenilmeleri yönünde başvurucu tarafından kanun yolunda talepte bulunduğu da açıktır. Mahkeme, başvurucuyla birlikte ardışık olarak arandığı iddia olunan kişilerin haklarındaki soruşturma ve kovuşturmalar kapsamındaki beyanları ile var ise iddianame ve gerekçeli kararların bir suretinin ilgili yerlerden getirtilmesine karar vermiştir. Ancak Mahkemece yargılamada bu kişilerden bazılarına ilişkin belgeler temin edilirken bazılarının ki ise temin edilmeden mahkûmiyet kararı verilmiştir. Ayrıca gerekçeli kararda da temin edilen bu bilgi ve belgelere ilişkin bir değerlendirmede bulunulmamıştır. Maddi gerçeğin ortaya konulabilmesi açısından başvurucuyla birlikte ardışık arandığı iddia edilen bu kişilerin Mahkemece tanık olarak dinlenilip dinlenilmemesi gerektiğine ilişkin bir tespit de yapılmamıştır. Muhakeme sürecinde elde edilen deliller ve Mahkemenin gerekçesi dikkate alındığında, kişilerin sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden örgütün hücre tipi yapılanmasına ait haberleşme ağına dâhil olup olmadıklarının belirlenmesi açısından Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan ve adli makamlarca yapılması gerekli görülen araştırmaların (bkz. Murat Albayrak, §§ 31-33) somut olayda da yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.

40. Başvurucu; GSM hattına sabit hatlar aracılığıyla yapılan ardışık aramalar ile duruşmada dinlenmeyen C.İ., R.Y., H.Ş. ve E.K. isimli tanıkların beyanlarına dayalı olarak mahkȗm edilmiştir. Başvurucu hakkındaki gerekçeli karar incelendiğinde duruşmada dinlenmeyen tanıkların başvurucu aleyhine verdikleri beyanların ve diğer delillerin ağırlığı hususunda Mahkemece herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir. Mahkûmiyete esas alınan başvurucuya ait ardışık aramalar Yargıtay kararları çerçevesinde nazara alındığında, duruşmada dinlenmeyen tanık beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

41. Yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Ancak Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkları başvurucunun da onlara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde SEGBİS gibi vasıtalarla neden dinlemediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Tanıkların yazılı beyanları duruşmada okunmuş ise de başvurucu, tanıkların beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunmadığından ses ve görüntü nakli yoluyla da olsa onları sorgulayamamış; sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanıkların gösterdiği tepkiler konusunda Mahkemenin dikkati çekilememiş, tanıkların beyanlarının güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanıklar beyanda bulunurken gösterdikleri tepkilerle ilgili olarak izlenim edinememiştir. Öte yandan, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanı dışında başka delillere de dayanılmış olmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanıkları sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanık beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınmış olduğu hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanıkların duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

42. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

43. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

44. Başvuruda tespit edilen tanık sorgulama hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

45. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten yargı mercilerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede delillerin takdir biçimine göre mahkemenin benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

46. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun manevi tazminat talebi kabul edilmemiştir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2019/42, K.2020/50) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.