KARARLAR

AYM'nin 2021/59751 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 2/10/2024 tarihli ve 2021/59751 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İ.K. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/59751)

 

Karar Tarihi: 2/10/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Burak GÜNGÖR

Başvurucu

:

İ.K.

Vekili

:

Av. Burcu HAS

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların sanık tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır. Başvurucu hakkında soruşturma sürecinde 8/8/2016 tarihinde yakalama kararı çıkarılmıştır.

3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlemiştir. İddianamede özetle başvurucunun; tanık ifadelerine göre mahrem yapılanma içinde görev yaptığı, sohbet toplantılarını organize ettiği, örgüte müzahir olduğu gerekçesiyle kapatılan derneklerde kurucu ve yönetici olarak sorumluluk üstlendiği ve örgüte finansal destek sağladığı iddia edilmiştir.

4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Yargılama; ilk derece aşamasında 26/6/2018 tarihli tefrik öncesi beş, tefrik sonrası sekiz olmak üzere toplamda on üç celsede bitirilmiştir. Başvurucunun yakalandığı 29/5/2019 tarihine kadar savunması alınamamıştır.

5. 6/6/2017 tarihinde gerçekleştirilen birinci celsede bazı tanıklar dinlenmiştir. Bu tanıklar, başvurucu hakkında da açıklamalarda bulunmuşlardır.

i. Bu bağlamda H.S.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"[H. ] Kız Öğrenci Yurdu denen yer 3 katlı bir binadır, ben oranın sorumlu müdürü değilim, sadece kızların eve giriş çıkış saatlerine temizliğine, yeme içmelerine bakıyordum, tabiri caizse onlara bekçilik yapıyordum... firari sanık [İ.K.] [başvurucu] benim bildiğim kadarı ile kız yurdundan sorumlu olan kişi idi. Beni işe alan kişidir, kendisi bana [K.] yetim öksüz ve mağdurlar ile yardımlaşma derneğinde sekreter pozisyonunun kağıt üzerinde boş olduğunu, usulen bunu isteyip istemediğimi sordu, ben de orada çalıştığım için ve düzgün işler yaptıkları için tamam dedim, daha sonra başka sekreter buldular, beni üyeliğe kaydırdılar, bu işlemler tahminen 2016 yılı civarında oldu... Firari sanık [İ.K.] bana yurt işlerini bylock üzerinden konuşalım dedi. Ben de o sırada google play'de olan bylock programını telefonuma indirdim, ancak telefonumu kastı, açılmadı, ben bunun programdan olduğunu zannettim, ancak program şifre istiyormuş, aynı akşam programı geri telefonumdan sildim, [İ.K.] ile konuştuğumda programı indirdiğimi söyledim, telefonun kasıldığını, açılmadığını söyledim, o da bana 'bırak kalsın' dedi. Biz [İ.K.] ile telefon üzerinden konuşuyorduk,... Benim çalıştığım yurtta benden başka hiç bir sorumlu kişi yoktu, 10-12 kişilik öğrencinin ücretlerini ben topluyordum, toplanan paralarla alış veriş yapıyordum, elektrik ve su parasını ödüyordum, kiranın bir kısmını ödüyordum, yetmezse [İ.K.] kira parasını veriyordu."

ii. H.A.K.nın beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"[B]en [H.] Kız Öğrenci Yurdu'nun mülk sahibiyim, aslında burası her ne kadar yurt diye geçse de normalde kendim oturmak için yaptığım evdir... ben kiramı alamayınca [İ.K.dan] kiramı istedim, o da bana Bank Asya'dan hesap açmam gerektiğini söyledi. Tarif ettiği yerdeki Bank Asya'yı buldum, hesap açtım, birkaç gün içerisinde benim 3000 TL kira alacağımı hesabıma yatırdı"

iii. A.Ç.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"[K. ] Yetim, Öksüz ve Mağdurlar İle Yardımlaşma Derneği'ne [İ.K.nın] talebi üzerine üye oldum, kendisi bana bu dernekte üye eksikliğinin olduğunu, fakir çocuklarını kötü alışkanlıklardan korumak ve okutmak amacı ile kurulduğunu söyledi, ben de bu amaçla derneğe üye oldum, ben hiç bir yönetim kurulu veya genel kurul toplantısına katılmadım, hatta derneğin toplanamamaktan dolayı ceza aldığını da duydum"

iv. F.K.nın beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"[K. ] Yetim, Öksüz ve Mağdurlar İle Yardımlaşma Derneği'ne [İ.K.] ve [Y.Ö.nün] talebi üzerine bu derneğe üye oldum, bu derneğin kimsesiz çocuklara yardım ettiğini onları okutmaya çalıştıklarını söylediler, derneğin hiç toplantılarına veya yönetim kurulu toplantısına katılmadım, hiç aidat da vermedim, huzurda bulunan sanık [S.B.] tanımıyorum. Evimde yapılan aramada bulunan kutu içerisindeki CD'ler bana ait değildir. [Y.Ö.] bana kutu içerisinde bu materyalleri getirdi, [İ.K.] gelip bunları senden alacak dedi. Ben de iş yerimdeydim, acelem olduğu için bakmadım, bu kutu aramadan yaklaşık bir sene önce dükkana konmuştu, hiç açıp bakmadım, her iki sanığın da şu anda nerede olduklarını bilmiyorum"

v. İ.Ç.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"Ben dernek üyesi olduğumu emniyetteki ifadem sırasında öğrendim, bana [K.] Yetim, Öksüz ve Mağdurlar İle Yardımlaşma Derneği'nin hazurun cetvelini getirdiler, orada ismimi gördüm, karşısı boştu, ben böyle bir yere imza atmadım, [İ.K.], Karaisalı'da kendisini erkek yurdu müdürü olarak tanıttı, ben yurdun kapanmasından sonra birkaç eşya satın almıştım, karşılığında 20 TL verdim"

6. Sonraki süreçte aynı davada yargılanan diğer sanıklar hakkında birçok celse yapılmıştır. 26/9/2017 ile 26/6/2018 tarihli celseler arasında başvurucunun savunmasının alınamaması ve diğer sanıklar hakkında yürütülen muhakemenin sürüncemede kalmaması adına dosyanın tefrik edilmesine dair ara karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda 5/2/2019 tarihli yedinci (tefrik sonrası ikinci) celsede tanık olarak dinlenen H.D. özetle "Ben etkin pişmanlık kapsamında Adana KOM Şube Müdürlüğü'nde ifade verdim, ben Adana 12. AĞCM'de yargılandım, etkin pişmanlıktan yararlandım, 2 yıl ceza aldım, ben öğrenciyim, öğrencilere program yapacak bir ev lazımdı, beni [C.Y.] yönlendirdi, [İ.K.nın] evinde öğrencilere bir kaç kez manevi program yaptım" şeklinde beyanda bulunmuştur.

7. 29/5/2019 tarihinde yakalanan, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi tarafından alınan ilk savunmasında başvurucu, diğer hususların yanı sıra hakkındaki yakalama emrinden haberdar olmadığını belirtmiştir.

8. 3/9/2020 tarihli on üçüncü (tefrik sonrası sekizinci) karar duruşmasına SEGBİS üzerinden katılan başvurucu esas hakkında mütalaaya karşı beyanında önceki savunmasını tekrarlayarak isnat edilen suçu inkâr etmiştir. Başvurucu yukarıda yer verilen diğer hususların yanı sıra yakalanarak tutuklandığı tarihe kadar hakkındaki dava ile ilgili kendisine herhangi bir tebliğ yapılmadığını, yakalama kararından haberdar olsaydı duruşmalara katılım göstereceğini belirtmiştir.

9. Mahkeme; başvurucunun Bank Asyada mutat olmayan hesap hareketleri olduğuna, örgüt ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle kapatılan derneklerde kurucu ve yönetici olarak görev aldığına, sohbet toplantısı adı altında örgüt üyelerinin bir araya getirilmesinde aktif rol üstlendiğine, örgütün eğitim kurumlarında müdürlük yaptığına ve aleyhine olan tanık ifadelerine (bkz. §§ 5, 6) istinaden 9 yıl hapis cezası ile mahkûmiyetine karar vermiştir.

10. Başvurucu hakkındaki gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"[S.B.]. [H.A.K.], [A.Ç.], [F.K.], [İ.Ç.nin] beyanları, tanık [H.B.] ve [A.B.nin] ifadeleri, ek deliller [V.B.Ö.], [H.B.nin] tespitleri, Adana ili Karaisalı ilçesindeki kız ve erkek yurtlarındaki arama kayıtları, [K.] Yetim, Öksüz ve Mağdurlar ile yardımlaşma derneği kayıtları dikkate alındığında, sanık [İ.K.] FETÖ/PDY silahlı terör örgütü içerisinde örgüt hiyerarşisine bağlı kalarak faaliyet yürüttüğü, örgütün diri tutulması amacıyla sosyal görünümlü faaliyetler altında [K.] Yetim, Öksüz ve Mağdurlar ile Yardımlaşma Derneğini kurduğu, bu amaçla diğer kişileri bu derneğe üye olmaya zorladığı, [H.] Özel Kız Öğrenci Yurdu ve [U.] Erkek Öğrenci Yurdunun yöneticiliğini yaptığı, bu yurtlarda örgüt adına faaliyetine görev yapacak öğrenciler yetiştirdiği, örgüt adına sohbet faaliyeti biçiminde toplantılar düzenlediği, sanığın kayıtlı olduğu derneğin 679 sayılı KHK ile yasa dışı faaliyet göstermesi sebebiyle kapatıldığı, sanığın örgütün nihai amacını bildiği, organik bağ kurduğu, emir ve talimat almaya hazır olduğu, eylemlerinin çeşitlilik, yoğunluluk ve süreklilik gösterdiği anlaşılmış, sanığın aksine geliştirmiş olduğu savunmalara mahkememizce itibar edilmemiş, sanığın örgütteki konumu, faaliyetleri dikkate alınarak takdiren alt sınırdan uzaklaşılmış, sanığın uzun süredir kaçak olması yargılamayı sürüncemede bırakması gayretleri dikkate alınarak..."

11. Başvurucunun istinaf talebi üzerine inceleme yapan Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, istinaf talebinin esastan reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Toplanan deliller karar yerinde incelenip sanığın suçunun sübutunun kabulünde, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç vasfının tayininde, cezanın belirlenmesinde, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesinin takdirinde, savunmasının inandırıcı gerekçelerle reddedilmesinde ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından...

...

Sanık hakkındaki Bank Asya kayıtlarına, sanığın örgüte müzahir dernekte kurucu yöneticilik yaptığına ve örgüte müzahir öğrenci yurdunda yöneticilik yaptığına dair kayıtlara, tanıklar ... beyanlarına..."

12. Başvurucunun temyiz talebinin de reddedilmesiyle hüküm kesinleşmiştir.

13. Başvurucu, nihai hükmü 16/11/2021 tarihinde öğrendikten sonra 14/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14. Komisyon; tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabulüne karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

15. Başvurucu; mahkûmiyet kararında beyanına yer verilen bir kısım tanıkların kendisinin yokluğunda dinlendiğini, diğer kısmının ise soruşturma sürecindeki beyanlarına dayanıldığını ve bu tanıkların huzurda dinlenilmesi için Mahkeme tarafından herhangi bir girişimde bulunmadığını, her iki durum nedeniyle kendisine tanıklara soru sorma imkânı tanınmadığını ve bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

16 Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet tek veya belirleyici ölçüde sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

19. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmiştir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama/sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).

20. Başvuru konusu olayda incelenmesi gereken ilk sorun, beyanı delil olarak kabul edilen tanıkların başvurucu ve müdafiinin yokluğunda duruşmada dinlenmesinin geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığıdır. Tanıkların bir kısmının başvurucu hakkında yakalama kararı bulunduğu dönemde Mahkemede dinlendiği, bir kısmının ise (bkz. § 8) soruşturmadaki beyanları ile yetinildiği ve huzurda dinlenmeleri için herhangi bir girişimde bulunulmadığı anlaşılmıştır. Başvurucunun yakalanmasından sonra dosyada tanıkların neden duruşmada ya da SEGBİS aracılığı ile tekrar dinlenmediğine ve yine soruşturma evresindeki beyanları ile yetinilen tanıkların neden huzurda dinlenmeleri yönünde bir çaba gösterilmediğine ilişkin Mahkemece bir açıklamaya yer verilmemiştir. Diğer bir ifadeyle tanıkların savunmanın da hazır bulunduğu bir celsede dinlenmemesine ilişkin olarak herhangi bir geçerli neden ileri sürülmemiştir. Ancak buna ilişkin bir neden ileri sürülmemesi, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir.

21. İkinci olarak hükmün tek veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama ve sorgulatma imkânına sahip olmadığı tanıklar tarafından verilen ifadelere dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır. Somut olayda Mahkeme, tanık beyanları dışında, örgütle müzahir olduğu gerekçesiyle kapatılan derneklerde kurucu ve yönetici olarak görev aldığı, örgüte ait eğitim kurumlarında müdürlük yaptığı ve Bank Asyadaki mutat olmayan hesap hareketlerini değerlendirmek suretiyle isnat edilen suçun oluştuğu sonucuna ulaşmıştır (bkz. §§ 9-11).

22. Yargıtay uygulamasına göre kişilerin Bank Asya nezdindeki mutat bankacılık işlemleri örgütsel faaliyet veya örgüte yardım olarak kabul edilmemektedir [birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 5/3/2019 tarihli ve E.2018/6408, K.2019/1447; 2/3/2021 tarihli ve E.2019/5505, K.2021/1793 sayılı kararları]. Bununla birlikte bu kişilerin örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve Bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin örgüte üye olma suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği anlaşılmıştır [(kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/1/2019 tarihli ve E.2018/4959, K.2019/145 sayılı kararı].

23. Yargıtayın; somut olayın koşullarını, sanığın konumu ve kişisel özelliklerini de gözeterek kişilerin Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre örgüte müzahir kurum veya kuruluşlarda çalışmalarının örgütsel bir faaliyet olarak kabul edilemeyeceğini belirttiği kararlar bulunmaktadır [birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin E.2019/5505, K.2021/1793, 2/3/2021; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin E.2021/14774, K.2022/6617, 20/10/2022 sayılı kararları).

24. Yargıtay; sanıkların FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı dernek, sendika ve diğer sivil toplum örgütlerine üyeliklerini; örgütün nihai amacını bildiğini, örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dâhil olduğunu tek başına göstermediğini kabul etmiştir (diğerleri arasından bkz. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/4/2021 tarihli ve E.2020/5713, K.2021/2837; 22/3/2021 tarihli ve E.2020/1864, K.2021/2227; 9/10/2019 tarihli ve E.2019/1326, K.2019/5918; 19/10/2020 tarihli ve E.2019/5604, K.2020/5065 sayılı kararları). Yargıtay sanıkların sadece FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı derneklerde üyelik kayıtlarının bulunmasının silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturmayacağına (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 7/4/2021 tarihli ve E.2020/6785, K.2021/2588 sayılı kararı), sendika ve dernek üyeliğine dair eylemlerinin sempati ve iltisak boyutunu aşmadığına ve örgüt hiyerarşisine dâhil olduğunu göstermediğine (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 17/6/2021 tarihli ve E.2019/9574, K.2021/4104; 17/3/2021 tarihli ve E.2019/8868, K.2021/2169 sayılı kararları) terör örgütüne müzahir derneğin organlarında yer almalarının tek başına örgüt hiyerarşisine dâhil olduğunu göstermediğine (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 16/3/2021 tarihli ve E.2020/5437, K.2021/2637 sayılı kararı) karar vermiştir. Bununla birlikte Yargıtay uygulamasına göre kişilerin örgüte bağlı dernek ve sendika üyesi olma şeklindeki eylemlerinin sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüte yardım etme kastıyla hareket edildiğini ispat eden faaliyetler kapsamında değerlendirilmediği görülmüştür (birçok karar arasından bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 30/6/2022 tarihli ve E.2021/13507, K.2022/4206 sayılı, 29/9/2022 tarihli ve E.2021/21414, K.2022/5210 sayılı kararları).

25. Yargıtayın tanık ifadeleri dışındaki delillerle ilgili yukarıda belirtilen uygulamaları dikkate alındığında, tanıkların beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında önemli ağırlıkta bir delil olarak dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle sorgulama imkânı tanınmayan tanıkların ifadelerinin mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

26. Yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Dosyada tanık beyanlarını destekleyen başka deliller de bulunmaktadır. Ancak Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkları başvurucunun da ona soru sormasına imkân sağlayacak şekilde SEGBİS gibi vasıtalarla neden dinlemediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Başvurucu, tanıkların beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunmadığı sırada verilen cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanığın tepkileri konusunda Mahkemenin dikkatini çekememiş, böylelikle tanığın beyanlarının güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanık beyanda bulunurken gösterdiği tepkilerle ilgili olarak izlenim edinememiştir. Öte yandan hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanı dışında başka delillere de dayanılmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanığı sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanık beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanığın duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Yıldız SEFERİNOĞLU bu görüşe katılmamıştır.

III. GİDERİM

28. Başvurucu; ihlal tespiti ile yeniden yargılama yapılmasını, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

29. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

30. Başvurucu maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından da manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Yıldız SEFERİNOĞLU'nun karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/225, K.2020/148) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/10/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Çoğunluğun "Tanık beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı, bu bağlamda tanığın duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği, bu gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine" dair kararına iştirak etmemekteyim. Şöyle ki;

2. Başvurucunun da arasında bulunduğu derece mahkemesindeki yargılama tefrik öncesi beş, tefrik sonrası sekiz olmak üzere toplamda on üç celsede tamamlanmıştır.

3. Başvurucu hakkında 8.8.2016 tarihinde yakalama kararı verilmiş, yaklaşık üç yıl sonra 29.5.2019 tarihinde yakalanmıştır.

4. Başvurucunun yakalanmasından sonra iki celse yapılmış ve Mahkeme "Başvurucunun Bank Asyada mutad olmayan hesap hareketleri olduğuna, örgüt ile bağlantılı olduğu gerekçesi ile kapatılan derneklerde kurucu ve yönetici olarak görev aldığına, sohbet toplantısı adı altında örgüt üyelerinin bir araya getirilmesinde aktif rol üstlendiğine, örgütün eğitim kurumlarında müdürlük yaptığına ve aleyhine olan tanık ifadelerine istinaden mahkûmiyetine" karar vermiştir.

5. Görüldüğü üzere Mahkeme, tanık beyanları dışında, örgütle müzahir olduğu gerekçesi ile kapatılan derneklerde kurucu ve yönetici olarak görev aldığı, örgüte ait eğitim kurumlarında müdürlük yaptığı ve Bank Asyadaki mutad olmayan hesap hareketlerini değerlendirmek suretiyle isnat edilen suçun oluştuğu sonucuna ulaşmıştır.

6. Mahkemenin, mahkûmiyet hükmüne gerekçe gösterdiği herbir husus tek başına örgütle organik bağ için yeterli olmasa da tamamını birlikte değerlendirdiği ve buna hüküm kurduğu anlaşılmaktadır.

7. Kaldı ki Başvurucu ilk derece yargılamasında yargılamayı yapan mahkeme huzurunda tanık sorgulama hakkını kullanma yönünde bir talepte bulunmamıştır. İmkanları varken zamanında tanık sorgulama hakkını yargılamayı yapan mahkeme huzurunda dile getirmeyen Başvurucu ve müdafiinin bu tavırları söz konusu haktan zımnen feragat anlamına gelmektedir.

8. Gerek AİHM, gerekse AYM birçok kararında adil yargılanma güvencelerinden açık bir şekilde feragat edilebileceği gibi örtülü şekilde feragat edilmesinin de mümkün olduğuna işaret etmişlerdir. Yargılama sırasında, istinabe yoluyla dinlenen tanıkların huzurda da beyan vermelerini ve tanıkları sorgulama hakkını kullanmayı istememesinin Başvurucunun tanık sorgulama hakkından feragat ettiği anlamına da gelmesi söz konusu olabilecektir. Bu hususu değerlendirecek olan da tüm tanık ve delilleri yüz yüze ilkesi gereğince dinleyen ve yargılamayı yürüten derece mahkemesidir.

9. Açıklanan bu gerekçelerle çoğunluğun görüşüne iştirak etmemekteyim.

Üye

 Yıldız SEFERİNOĞLU