KARARLAR

AYM'nin 2021/50253 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 18/7/2024 tarihli ve 2021/50253 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ALBAYRAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/50253)

 

Karar Tarihi: 18/7/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Muhammed Nuri ÖZGÜR

Başvurucu

:

Mehmet ALBAYRAK

Vekili

:

Av. Ahmet Sacit ALTUĞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın sanık tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Burdur Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma sonucunda başvurucunun kasten öldürme suçundan cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlenmiştir.

3. Burdur Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) iddianameyi kabul ederek yargılamaya başlamıştır. Mahkeme duruşma hazırlığı işlemleri kapsamında diğerlerinin yanı sıra tanık M.O.nun istinabe yoluyla ifadesinin alınmasına, başvurucunun ve şikâyetçilerin duruşmaya davet edilmesine karar vermiştir.

4. Yargılama iki celsede bitirilmiştir. Birinci celseden önce talimat mahkemesinde tanık M.O.nun ifadesi alınmıştır. Tanık M.O. soruşturma aşamasında verdiği ifade ile aynı doğrultuda olmak üzere maktulün olay esnasında başvurucu ile birlikte bulundukları yere araçla geldiğini, başvurucuya küfretmesiyle taraflar arasında tartışma başladığını, maktulün araçtan çıkardığı tüfekle başvurucuya vurduğunu, tarafları ayıramadığı için yakında bulunan otelden yardım istemeye gittiğini, bu esnada silah sesi duyduğunu, maktulün nasıl vurulduğunu görmediğini ifade etmiştir.

5. Tanık M.O.nun talimat mahkemesinde verdiği ifade, birinci celsede duruşmada hazır bulunan başvurucuya ve diğer kişilere okunmuştur. Katılanlar vekili, aşamalardaki ifadeleri arasında çelişki olan tanık M.O.nun olayın tek tanığı olması nedeniyle Mahkeme huzurunda dinlenmesini talep etmiştir. Başvurucu müdafii tanığın Başsavcılıkta alınan ifadesinde çelişkilerin giderildiğini, bu nedenle şikâyetçiler vekilinin anılan talebi konusunda takdirin Mahkemeye ait olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu, tanığın beyanlarına karşı bir diyeceği olmadığını belirtmiştir. Mahkeme ara kararıyla tanık M.O.nun duruşmada dinlenmesinin yargılamaya yenilik katmayacağı gerekçesiyle talebi reddetmiştir. Aynı celsede iddia makamı esas hakkındaki mütalaasını açıklamış; başvurucu, mütalaaya karşı esas hakkındaki savunmasını yapmak üzere süre talep etmiştir. Mahkeme savunmasını hazırlaması için başvurucuya süre vererek duruşmayı ertelemiştir.

6. İkinci celseden önce başvurucu müdafii; tanık M.O.nun olayın tek delili ve görgü tanığı olarak talimat mahkemesinde dinlenmesinin doğrudan doğruyalık ilkesine aykırılık oluşturacağını belirttiği, bu nedenle tanığın huzurda dinlenmesini talep ettiği dilekçeyi Mahkemeye sunmuştur. İkinci celsede Mahkeme, başvurucunun bu talebini tanığın dinlenmesinin yargılamaya yenilik katmayacağı gerekçesiyle reddetmiştir. Bu celsede başvurucu, mütalaaya karşı savunmasını yapmış; duruşma sonunda Mahkeme, başvurucunun haksız tahrik altında kasten öldürme suçundan 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde ... maktulün araçtan aşağıya indiği, sanıkla tartışarak aracında bulunan tüfeği alıp sanığın başına doğru birçok kez vurduğu, tanık [M.O.nun] araya girip sanık ve maktulü ayırmaya çalıştığı, ancak tarafları ayırdıktan sonra da maktulün kızgınlığının geçmediği, yine tüfeğin namlu kısmından tutarak kundak kısmıyla sanığın başına vurduğu, bu arada maktul ile sanığı ayıramayacağını anlayan tanığın yardım istemek üzere petrole doğru gittiği, maktulün bu arada araca tekrar koyduğu tüfekle yine namlu kısmından tutarak sanığa vurduğu, bu arada sanığın kendini korumak amacıyla silahın kundak kısmından tutup tetiğe bastığı, sanığın tetiğe basmasıyla maktulün baş kısmından yaralanması sonucu vefat ettiği, her ne kadar sanık tüfeğe temasının olmadığını, kundaktan tutmadığını, tetiğe basmadığını savunmuş ise de alınan raporda tetiğe bir müdahale olmaksızın tüfeğin namlusunun bir yere vurulması ya da çarpılması sonucunda ateş almayacağının belirtildiği, yine sanık üzerinde de atış artıklarının bulunduğu, tüfeğin sanığın aracının deposunun üstüne düzgün bir şekilde durması, maktülün tüfeğin namlusundan tutarken aynı zamanda tetiğe basmasının hayatın olağan akışına uymaması dikkate alındığında sanığın savunmasına itibar edilemeyeceğinin ve sanığın birden fazla haksız hareketler sonucunda kendisine tüfeğin dipçiğiyle vurulduğu sırada tüfeğin dipçiğinden tutup tetiğine basarak haksız tahrik altında kasten insan öldürme suçunu işlediği... [anlaşılmıştır.]"

7. Başvurucu; kanun yolu başvuru dilekçesinde diğer nedenlerle birlikte tanığın Mahkeme huzurunda dinlenmemesi nedeniyle tanığı sorgulama imkânı bulamadığını belirtmiştir. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 20/9/2021 tarihinde kesinleşmiştir.

8. Başvurucu 25/10/2021 tarihinde nihai kararı öğrendikten sonra 10/11/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyon; tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; beyanları hükme esas alınan tanığın huzurda dinlenmesi için herhangi bir girişimde bulunulmaması, tanığa soru sorma imkânı tanınmaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

11. Başvuru, adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan tanık sorgulama hakkı kapsamında incelenmiştir.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Anayasa Mahkemesi birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

14. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade eder. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).

15. Somut olayda olayın tek tanığı olan M.O.nun ifadesi talimat mahkemesinde alınmıştır. Mahkeme, duruşmada tanığın ifadesini okumuş; başvurucu, tanık beyanlarına karşı çıkmamıştır. Celse arasında başvurucu, tanığın huzurda dinlenmesini talep etmiş; Mahkeme tanığın huzurda dinlenmesinin yargılamaya yenilik katmayacağı gerekçesiyle talebi reddetmiştir. Mahkeme, talimat yoluyla dinlenmesine karar verilen tanığın huzurda dinlenmesine ilişkin bir çaba göstermemiştir. Gerekçeli kararda Mahkeme, tanığın mahkemede hazır edilmemesinin veya aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenilmemesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya da yer vermemiştir. Ancak tanığın huzurda dinlenmemesi için geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. Bunun dışında hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı tanıklar tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ve böyle ise savunmaya karşı dengeleyici güvenceler sağlanıp sağlanmadığı ortaya çıkarılmalıdır.

16. Yargılama sonucunda Mahkeme, başvurucu ve tanık beyanları ile dosyadaki diğer delillere istinaden mahkûmiyet kararı vermiştir. Gerekçeli kararda Mahkemenin tanık beyanına yönelik detaylı bir değerlendirmesi mevcut değil ise de mahkûmiyet sonucuna ulaşmasını sağlayan olgular dikkate alındığında bilgi ve görgüsü istinabe yoluyla tespit edilen tanık M.O.nun anlatımını tek olmasa da belirleyici delil olarak kullandığı sonucuna ulaşılmıştır (bkz. § 6). Buna rağmen tanığın sorgulanması imkânı tanınmaması nedeniyle tanık anlatımlarının güvenilirliği savunma tarafından test edilememiş, savunmanın karşılaştığı zorlukların ve maruz kaldığı olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla karşı dengeleyici güvenceler de sağlanmamıştır. Bu bağlamda beyanları hükme esas alınan tanığın duruşmada dinlenmemesi ve telafi edici güvencelerin sağlanmaması bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelemiştir.

17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

18. Başvurucu ihlalin tespiti ile 200.000 TL maddi, 300.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

19. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK] B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

20. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten yargı mercilerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda suçun sübutu konusunda karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede mahkemenin mevcut belgelerle birlikte delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

21. Öte yandan ihlalin tespiti ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Burdur Ağır Ceza Mahkemesine (E.2016/112, K.2016/158) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.