KARARLAR

AYM'nin 2021/41813 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 7/1/2025 tarihli ve 2021/41813 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2021/41813 başvuru numaralı kararı
Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖMER EVSEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/41813)

 

Karar Tarihi: 7/1/2025

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Tolga BAŞBOZKURT

Başvurucu

:

Ömer EVSEN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, nakil yoluyla ceza infaz kurumuna gelen başvurucunun yanında getirdiği radyo nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, başvuru tarihinde "Devletin egemenliği altındaki topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak" suçundan Diyarbakır 1 No.lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.

3. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumuna 22/10/2020 tarihinde Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan nakil yoluyla gelmiştir. Ceza İnfaz Kurumuna kabulü sırasında yanında getirdiği radyonun yasaklı olduğunun tespit edilmesi üzerine başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.

4. Ceza İnfaz Kurumu idaresi, disiplin soruşturması kapsamında başvurucunun savunmasını talep etmiştir. Başvurucu savunmasında, yanında getirdiği radyonun ceza infaz kurumu kantinlerinde de satıldığını, aileleri aracılığıyla da hükümlülere gönderilebildiğini, bu nedenle radyonun yasaklı olduğunu bilmediğini belirtmiştir. Başvurucu, ayrıca söz konusu radyonun 8 ay önce Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevkinin yapıldığı sırada da kurum idaresi tarafından alıkonularak verilmediğini ve depoya kaldırıldığını, ailesinin bu süreç içinde kendisini ziyarete gelmemesi nedeniyle radyoyu gönderemediğini, sevkinin Ceza İnfaz Kurumuna yapılması üzerine yanında getirdiğini belirtmiştir.

5. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) başvurucu hakkında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (g) bendi uyarınca "11 gün hücreye koyma" disiplin cezası verilmiştir. Disiplin Kurulu kararında, Ceza İnfaz Kurumunun yüksek güvenlikli olduğunu ve terör mahkûmlarını barındırdığını, başvurucu tarafından yapılan eylemin cezasız kalması durumunda diğer hükümlüler açısından kötü örnek teşkil edebileceğini ve ceza infaz kurumunda düzen, disiplin ve güvenliğin sağlanamayacağını belirtmiştir. Disiplin Kurulu ayrıca Anayasa Mahkemesinin 2013/2909 bireysel numaralı kararına atıf yapmış ve "uzun dalga özelliğine sahip radyo bulundurulması ve bu radyo ile yasak yayınlar kapsamında terör örgütü propagandası yapan yayınların dinlenmesi ile takip edilmesinin, buradan verilecek mesajlara göre hareket edilmesinin Ceza İnfaz Kurumunun düzeni ve güvenliği açısından idarenin daha hassas davranmasını gerektirdiği" kısmını kararında belirtmiştir.

6. Başvurucu ve başvurucu vekili ayrı ayrı Disiplin Kurulunun kararına karşı Diyarbakır İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Başvurucu; şikâyet dilekçesinde hakkında verilen disiplin cezasının hukuka aykırı olduğunu, uzun süredir ceza infaz kurumunda bulunduğunu, disiplin soruşturmasına konu radyo ile ilgili herhangi bir sorun yaşamadığını ve bu türden radyoları kantin yoluyla alabildiklerini belirtmiştir. Başvurucu yine disiplin soruşturmasına konu radyoya sekiz ay önce nakil olduğu Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna kabulü sırasında da el konulduğunu ve radyonun eşya deposuna kaldırıldığını belirtmiştir.

7. İnfaz Hâkimliği tarafından 24/11/2020 tarihinde duruşma gerçekleştirilmiştir. Duruşmada başvurucu, söz konusu radyonun ailesi tarafından koli aracılığıyla gönderildiğini, bu radyoların ceza infaz kurumu kantinlerinde satıldığını, daha önce hiç sıkıntı yaşamadığını, bu nedenle kasıtlı bir eylemi olmadığını belirtmiştir. Başvurucu vekili aynı duruşmada, başvurucunun 26-27 yıldır ceza infaz kurumunda bulunduğunu, ceza infaz kurumunda disiplin soruşturmasına hangi eşyanın bulundurulup bulundurulmaması hususuna vâkıf olduğunu belirterek 11 günlük hücre cezasının kaldırılmasını talep etmiştir.

8. Başvurucunun şikâyetini İnfaz Hâkimliği 27/11/2020 tarihinde reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği kararında; başvurucunun savunmalarına yer vererek Ceza İnfaz Kurumunda Bulundurulabilecek Eşyalar Hakkındaki Yönetmelik'in 9. maddesi uyarınca hükümlülerin, kurum kantininden alınmış olmak kaydıyla bir adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabileceklerini, bu nedenle hükümlünün eyleminin 5275 sayılı Kanun'un44. maddesinin (3). fıkrasının (g) bendinde yazılı olan disiplin cezasını oluşturduğunu belirtmiştir.

9. Başvurucu ve başvurucu vekili, İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz etmiştir. Başvurucu ve başvurucu vekili, Disiplin Kurulu kararına karşı şikâyet dilekçelerindeki benzer hususları itiraz dilekçesinde de tekrarlamışlardır.

10. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 31/12/2020 tarihinde İnfaz Hâkimliği kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.

11. Başvurucu, mahkeme kararını 29/7/2021 tarihinde öğrendiğini belirtmiş; 16/8/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

14. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumunda hükümlülerin radyo bulundurma haklarının 5275 sayılı Kanun'da açık şekilde belirtildiğini ancak bu hakkının idare tarafından kısıtlandığını, temel hak ve özgürlüklerin kanun ile kısıtlanabileceğini ancak ifade özgürlüğü hakkının idarenin kararıyla hukuka aykırı şekilde kısıtlandığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca hakkında yürütülen disiplin soruşturması süreci, infaz hâkimliği ve ağır ceza mahkemesi kararlarının gerekçesiz olduğunu ve ileri sürdüğü iddiaların dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür. Başvurucu, son olarak hakkında hükmedilen 11 gün hücre cezası nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun ifade hürriyetinin ihlal edildiğine yönelik şikâyetleri incelenirken Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yönde bir karar için bkz. Nevzat Turgut (2), B. No: 2019/41273, 10/7/2024, § 13, Eşref Arslan, B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § 33; Gıyasettin Aydın (2), B. No: 2017/17252, 1/7/2020, § 26).

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Ceza infaz kurumuna nakil yoluyla gelen başvurucunun yanında getirdiği radyo nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının haber veya fikir alma özgürlüğüne, dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmiştir. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. Maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

19. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (g) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

20. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak koruma alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

21. Ceza infaz kurumlarında barındırılan hükümlü ve tutukluların oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri eşya ve maddeler Yönetmelik'te düzenlenmiş; bu çerçevede bulundurulacak eşyaların sayısı, niteliği, hacmi ve bunların temin edilme şekilleri açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre her bir hükümlünün kurum kantininden satın almak kaydıyla bir adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilme ve kullanma hakları bulunmaktadır. 5275 sayılı Kanun'un 67. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında hükümlünün radyo dinleme ve televizyon yayınlarını izleme hakkı bulunduğu belirtildikten sonra bunların nasıl kullanılacağı ve edinme şekilleri de gösterilmiştir. Kanunda, merkezî yayın sistemi bulunmayan ceza infaz kurumlarında, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine ve dinlenmesine izin verilebileceği; bu tür cihazların, bedeli kendisi tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınabileceği fakat her ne biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo ve televizyonun kuruma alınmayacağı belirtilmiştir. Kaldı ki yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarının sıkı güvenlik rejimine tabi hükümlülerin barındırıldıkları yerler olduğunu ve infaz kurumlarında düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması hususunda devletin takdir hakkının daha geniş olduğu da unutulmamalıdır (Gıyasettin Aydın (2), B. No: 2017/17252, 1/7/2020,§ 42).

22. Bu doğrultuda, nakil yoluyla başka bir ceza infaz kurumundan gelen başvurucunun kuruma kabulü sırasında eşyaları üzerinde yapılan incelemede, Ceza İnfaz Kurumu tarafından başvurucunun yanında getirdiği radyonun yasaklı olduğunun tespit edilmesiyle başvurucu hakkında sair elektronik eşyaları ceza infaz kurumuna soktuğu gerekçesiyle 5275 sayılı Kanun uyarınca disiplin soruşturması başlatılmıştır.

23. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca, kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E. 2013/6, K. 2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber, B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22). Ayrıca, Anayasa Mahkemesi ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22).

24. Somut olayda başvurucu, Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından yürütülen disiplin soruşturması sürecinde İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyet ve Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı itiraz başvurularında, söz konusu radyoyu Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda da sekiz ay boyunca kullanamadığını, zira ceza infaz kurumuna nakli sırasında söz konusu radyonun el konulmak suretiyle eşya dolabına kaldırıldığını belirtmiştir. Ayrıca başvurucu, nakil olana kadar ki süreç içerisinde COVID-19 pandemisi nedeniyle ailesinin kendisine ziyarete gelemediğini ve bu nedenle radyoyu ailesine teslim edemediğini de belirtmiştir. Başvurucu, genel itibarıyla bu itirazlarını her aşamada -Ceza İnfaz Kurumu idaresi, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi- sunduğu gözlemlenmiştir. Ancak, ceza infaz kurumu idaresi tarafından disiplin soruşturması sürecinde bu itirazlar dikkate alınmamış ve derece mahkemeleri tarafından da başvurucunun itirazları hakkında herhangi bir araştırma yapılmaksızın ret kararları verilmiştir. Oysa başvurucunun nakil sırasında getirdiği eşyaları arasında yer alan radyonun daha önceki ceza infaz kurumunda ne yolla edinildiği, söz konusu radyonun yasaklı eşya olması hâlinde neden önceki ceza infaz kurumunda disiplin cezasına konu edilmediği hususlarında gerekli araştırmanın yapılması gerekir. Ayrıca emanet eşya kontrolünde fark edilen radyonun başvurucu tarafından ceza infaz kurumuna sokulmaya teşebbüs eylemi olarak nasıl nitelendirildiği konusunda idari ve yargısal kararlarda temel birtakım açıklamaların yapılması da beklenir.

25. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını denetler (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3), B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37). Somut olayda idare ve derece mahkemeleri, başvurucunun eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Zira başvurucunun itirazları da dikkate alınarak ve gerekli araştırma yapılarak somut olgulara dayalı bir gerekçe ortaya konulamamıştır. Bu nedenle başvurucunun ifade özgürlüğüne "11 gün hücreye koyma cezası" vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun gösterilemediği değerlendirilmiştir.

26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

27. Başvurucu; ihlalin tespiti, 20.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

28. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

29. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

30. Bununla birlikte yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve eski hâle getirme kuralı çerçevesinde başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır İnfaz Hâkimliğine (E.2020/5337, K.2020/5831) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.