KARARLAR

AYM'nin 2021/39196 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FESİH NARMAN VE SELAHATTİN NARMAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/39196)

 

Karar Tarihi:12/6/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucular

:

1. Fesih NARMAN

 

 

2. Selahattin NARMAN

Vekili

:

Av. Mahmut KAÇAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; haksız yakalama tedbiri nedeniyle açılan davada tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/6/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

3. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

4. Başvurucular ile Ş.N.nin 31/12/2014 tarihinde aralarında husumet bulunan E.A.ya arabasıyla geçmekteyken av tüfeği ile ateş ettikleri iddiası üzerine soruşturma başlatılmıştır. UYAP üzerinden yapılan incelemede, Patnos/Doğansu İlçe Jandarma Komutanlığı görevlileri tarafından Cumhuriyet savcısı ile yapılan görüşme ve alınan emirler ile bu emirlerin yazılı emre dönüştürülmesine ilişkin tutanak hazırlandığı tespit edilmiştir. 31/12/2014 tarihli (saat 15.15) tutanağa göre, aynı tarihte saat 14.00 sıralarında meydana gelen söz konusu olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısına telefonla bilgi verilmiş, Cumhuriyet savcısı yakalanan şahısların şüpheli olarak ifadelerinin alındıktan sonra serbest bırakılmaları, gözaltına alınmamaları, E.A.nın müşteki olarak ifadesinin alınması, olay yeri incelemesi yapılması, olayla ilgili bilgi sahibi olanların beyanlarının alınması, evrakın ikmalen gönderilmesi talimatlarını vermiştir. Tutanakta; yakalanan şahısların üstünün, eşyalarının ve aracının aranması kısmında "hayır", yakalanan veya gözaltına alınanın durumunun yakınlarına bildirilmesi kısmında "hayır", gözaltına alınması kısmında "hayır", serbest bırakılması kısmında "evet" yazmaktadır. Söz konusu tutanak Jandarma Başçavuş tarafından imzalanmıştır.

5. Saat 18.00'de düzenlenen olay yeri inceleme raporuna göre16.40 sırasında olay yerine gelinmiş, başvurucuların evlerinde ve araçlarında ateşli silah atış izi bulunup bulunmadığı araştırılmış, sonrasında başvurucuların el ve yüz svap örnekleri alınmış, elbiseleri muhafaza altına alınmıştır. Başvurucu Fesih Narman'ın ifadesi saat 15.00'te, başvurucu Selahattin Narman'ın ifadesi saat 15.40'ta, diğer şüpheli Ş.N.nin ifadesi 15.15'te olay yerinde alınmış olup başvurucular serbest bırakılmıştır. Başvurucuların serbest bırakılma saatlerini içeren herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Başvurucular hakkında yakalama ve gözaltına alma tutanağı düzenlenmemiştir.

6. Başvurucular hakkında 28/7/2015 tarihinde, alınan svapların incelenmesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda herhangi bir atış artığı tespit edilemediği, suçun işlendiğine dair başka delil de bulunmadığı gerekçesiyle silahla tehdit suçundan ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Diğer şüpheli Ş.N. hakkında ise müsnet suçtan kamu davası açılmıştır.

7. Ek kovuşturmaya yer olmadığı kararının kesinleşmesi üzerine başvurucular 6/11/2015 tarihli dilekçeyle tazminat davası açmıştır. Başvurucular, ifade alma ve saat 18.00 sıralarındaki el ve yüz svaplarının alınması işlemi yapılana kadarki 5 saat boyunca güvenlik güçleri tarafından alıkonduklarını, sonrasında salıverildiklerini, haksız olarak yakalandıklarını ve haklarında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini belirtmiş; her bir başvurucu için 100 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.

8. Patnos Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) "...davacılar hakkında yakalama ve/veya gözaltına alma tutanağı düzenlenmediği, yalnızca ifadeleri alınarak serbest bırakıldıkları, salt ifade alma işleminin tazminata konu edilemeyeceği, bu sebeple davacıların haksız yakalamaya dayalı tazminata hak kazanamayacakları..." gerekçesiyle 18/3/2016 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.

9. Başvurucular beş saat boyunca iradelerine aykırı olarak tutulduklarını, bu işlemlere ilişkin olarak güvenlik güçlerince yakalama veya gözaltı tutanağı düzenlenmemesinin sorumluluğunun kendilerine yüklenemeyeceğini belirterek kararı temyiz etmiştir. Yargıtay 12. Ceza Dairesi (Yargıtay) 19/4/2021 tarihli kararla, yakalama veya gözaltına alma tutanağı düzenlenmediği, yalnızca ifadelerin alındığı, dolayısıyla başvurucuların tazminat isteme şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik görülmediğini belirterek kararı onamıştır.

10. Başvurucular, nihai kararı 26/5/2021 tarihinde öğrendiğini bildirmiş olup 2/6/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1-  İlgili Mevzuat

11. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlemler" kenar başlıklı 90. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

(2) Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.

...

(5) (Değişik:25/5/2005-5353/7md.) Birinci fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya ikinci fıkra uyarınca görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır.

..."

12. 5271 sayılı Kanun'un "Gözaltı" kenar başlıklı 91. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Yukarıdaki maddeye göre yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. (Değişik ikinci cümle: 25/5/2005 – 5353/8 md.)"

13. 5271 sayılı Kanun'un "Yakalama tutanağı" kenar başlıklı 97. maddesi şöyledir:

"(1) Yakalama işlemi bir tutanağa bağlanır. Bu tutanağa yakalananın, hangi suç nedeniyle, hangi koşullarda, hangi yer ve zamanda yakalandığı, yakalamayı kimlerin yaptığı, hangi kolluk mensubunca tespit edildiği, haklarının tam olarak anlatıldığı açıkça yazılır."

14. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

15. 5271 sayılı Kanun'un "Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri" kenar başlıklı 161. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"....

 (2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.

(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. (Ek cümle: 25/5/2005 - 5353/24 md.) Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.

 ...."

16. 5271 sayılı Kanun’un “Adlî kolluk ve görevi” kenar başlıklı 164. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Adlî kolluk; 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8, 9 ve 12 nci maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 7 nci maddesi, 2.7.1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder.

 (2) Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir.

...”

17. 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) "Tanımlar" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Yakalama: Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasını,

ifade eder."

18. Yönetmelik'in "Yakalama işlemi" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Yakalanan kişiye, suç ayrımı gözetilmeksizin yakalama sebebi ve hakkındaki iddialar ile susma ve müdafiden yararlanma, yakalanmaya itiraz etme hakları ile diğer kanunî hakları ve itiraz hakkını nasıl kullanacağı, herhâlde yazılı, bunun hemen mümkün olmaması hâlinde sözlü olarak derhâl bildirilir.

Kolluk kuvveti tarafından yapılan yakalama hâlinde işlem, yakalanan kişi ve uygulanan tedbirler derhâl Cumhuriyet savcısına bildirilir.

...

Yakalama işlemi bir tutanağa bağlanır. Bu tutanağa yakalananın, hangi suç nedeniyle, hangi koşullarda, hangi yer ve zamanda yakalandığı, yakalamayı kimlerin yaptığı, hangi kolluk mensubunca tespit edildiği, haklarının tam olarak anlatıldığı açıkça yazılır, bu tutanağın bir sureti yakalanan kişiye verilir. Bu kişiye ayrıca haklarının yazılı olarak bildirildiğini ve kendisi tarafından da bu hususun anlaşıldığını belirten bu Yönetmeliğe ekli 'Yakalama ve Gözaltına Alma Tutanağı Şüpheli ve Sanık Hakları Formu' (EK-A) tanzim edilerek imzalı bir örneği verilir.

Suç işlerken rastlanması veya suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması ihtimalinin bulunması veya hemen kimliğini belirleme imkânının bulunmaması nedeniyle başkaları tarafından yakalanıp kolluk görevlilerine teslim edilen veya bu hâllerde kolluk görevlilerince yakalanan ya da haklarında tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma imkânı bulunmaması sebebiyle kolluk görevlilerince yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen sözlü emir, en kısa zamanda yazılı hâle dönüştürülerek mümkün olması hâlinde en seri iletişim vasıtasıyla ilgili kolluğa bildirilir; aksi hâlde ilgili kolluk görevlilerince alınmasına hazır edilir. Ancak, kolluk görevlisi emrin yazılı hâle getirilmesini beklemeden sözlü emrin gereğini yerine getirir.

Yakalanan kişi, Cumhuriyet savcısının emri ile serbest bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınır.

..."

2. Yargıtay İçtihatı

19. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 8/1/2018 tarihli ve E.2017/7910, K.2018/35 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Davacının, tazminat davasının dayanağı olan... Çocuk Mahkemesinin... sayılı davacı yönünden beraatle sonuçlanan dava dosyası kapsamında, 07/10/2014 tarihinde saat 14:40 sıralarında yakalanarak Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüğü, bilahare Cumhuriyet Savcının talimatı ile ailesine teslim edildiği, CMK'nın 141/1-e maddesindeki 'Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen' kişilerin tazminat isteyebilecekleri hususu dikkate alındığında, davacı lehine maddi ve manevi tazminat isteme koşullarının oluştuğu, bu kapsamda uğranıldığı iddia edilen zarar için davacı lehine makul bir tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, 'davacının ifadesinin alınıp bekletilmeden serbest bırakıldığı, orada herhangi bir haksız muamele ile karşılaştığına dair iddianın ve eylemin yer almadığı, ifadesinin alınmasına yönelik yakalamada hukuka aykırılığın bulunmadığı' şeklindeki yasal olmayan yetersiz gerekçelerle tazminat talebinin reddine karar verilmesi,..."

20. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 15/10/2018 tarihli ve E.2017/6457, K.2018/366 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Tazminat talebinin dayanağını oluşturan ... Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ... soruşturma dosyasının yapılan incelenmesinde; davacının (şüphelinin) ... tarihinde ... Adalet Sarayı ... girişinde gerçekleştirilen eylem sırasında Cumhuriyet Savcısının talimatı ile yakalanarak aynı gün ifadesi alınmadan serbest bırakıldığı, CMK'nın 90 ve 97. maddelerinde düzenlenen, yakalanan kişiye haklarının hatırlatılması ve buna dair tutanak tanzimini öngören Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 6/4.maddesindeki zorunluluğun yerine getirilmediği, davacının avukat olmasının bu hükümlerin uygulama koşullarını değiştirmeyeceği, suçlamadan haberdar edilme ve düzenlemede yer alan aydınlatma yükümlülüğüne ilişkin emredici hükümlerin ihlalinin işlemi haksız hale getirdiğinin anlaşılması karşısında, davacı lehine uygun bir tazminata hükmolunması yerine yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi, ..."

21. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 20/12/2021 tarihli ve E.2021/3165, K.2021/9025 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...1- Dosya içerisinde bulunan... Asliye Ceza Mahkemesinin ... 22.10.2015 tarihli yazısında davacının, gözaltı kaydının olmadığına dair bilgi yer alsa da davacının haksız yakalama, gözaltı nedenine dayalı olarak tazminat isteminde bulunulmuş olunması karşısında, tazminat talebinin dayanağı olan dosyada davacı sanık hakkında 20.03.2013 tarihinde Genel Bilgi Toplama Sisteminde yakalama evrakının bulunduğu, 20.03.2013 tarihi saat 19:17’de hastane raporunun bulunduğu, 20.03.2013 tarih saat 21:10’da olay tespit ve Cumhuriyet Savcısı görüşme tutanağında davacının şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınması talimatı alındığı, 20.03.2013 tarih saat 21:40’da davacının şüpheli sıfatıyla ifadesinin alındığı anlaşıldığından davacı hakkında yakalama işlemi yapıldığı bu nedenle davacı lehine sembolik bir miktar maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden,davanın reddine karar verilmesi,...

B. Uluslararası Hukuk

2-  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özgürlük ve güvenlik hakkı" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

...

 (c) Kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine yada suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulması;

...

5. Bu madde hükümlerine aykırı bir yakalama veya tutma işleminin mağduru olan herkes tazminat hakkına sahiptir."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatı

23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 5. maddesiyle ilgili içtihadında, maddenin (1) numaralı fıkrasında geçen "özgürlük" kavramının kişinin fiziksel özgürlüğünü kapsadığını belirtmektedir (Engel ve diğerleri/Hollanda, B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71, 5354/72, 5370/72, 8/6/1976, § 58). AİHM'e göre özgürlükten yoksun bırakmanın nesnel ve öznel iki unsuru bulunmaktadır. Nesnel unsur, kişinin gözardı edilemeyecek uzunlukta bir süre boyunca sınırları belli bir yere kapatılması; öznel unsur ise bu kapatılmanın geçerli bir rızaya dayanmamasıdır (Storck/Almanya, B. No: 61603/00, 16/6/2005, § 74).

24. AİHM, özgürlükten yoksun bırakmanın öznel unsuru ile ilgili değerlendirmesinde özgürlük ve güvenlik hakkının demokratik toplumdaki önemini dikkate alarak bir kimsenin tutulmaya rıza göstermiş olmasının Sözleşme'nin 5. maddesinin sağladığı korumadan vazgeçtiği anlamına gelmeyeceğini kabul etmektedir. Kişinin belli bir yerde tutulmaya rıza göstermiş olmasına rağmen yine de Sözleşme'nin 5. maddesinin ihlal edildiği durumlar olabilir (De Wilde, Ooms and Versyp/Belgium, B. No: 2832/66, 2835/66, 2899/66, 18/6/1971, § 65).

25. Bir kimsenin 5. madde anlamında özgürlüğünden mahrum bırakılıp bırakılmadığının değerlendirilmesinde somut olayın özelliklerinin yanı sıra uygulanan tedbirin çeşidi, süresi, etkileri ve uygulanma şekli gibi çeşitli faktörlerin dikkate alınması gerekir (Guzzardi/İtalya, B. No: 7367/76, 6/11/1980, §§ 92, 93). AİHM, bu bağlamda devletin fiilî bir durumu bu yönde tanımlaması veya tanımlamamasının özgürlükten yoksun bırakmanın var olup olmadığı hususunda belirleyici olamayacağını belirtmektedir (Creanga v. Romanya [BD], B. No: 29226/03, 23/2/2012, § 92).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Anayasa Mahkemesinin 12/6/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27. Başvurucular, haklarındaki yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.

29. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3-  B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

4-  Başvurucuların İddiaları

30. Başvurucular; hukuka aykırı olarak yakalanıp rızaları olmadığı hâlde güvenlik güçleri tarafından ifadeleri ile el ve yüz svaplarının alınması için beş saat boyunca tutulduklarını, buna rağmen tazminat taleplerinin haklarında yakalama/gözaltına alma tutanağı düzenlenmediği, sadece ifadelerinin alınıp serbest bırakıldıkları, ifade alma işleminin tazminat talebi kapsamında olmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin haksız olduğunu, tutanak düzenlenmemesinin sorumluluğunun kendilerine yüklenemeyeceğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

31. Anayasa'nın 19. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

Şekil ve şartları kanunda gösterilen :

Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması;... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

...Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.

...

 (Değişik: 3/10/2001-4709/4 md.) Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Anayasa Mahkemesinin Gülseren Çıtak ([GK], B. No: 2020/1554, 27/4/2023, §§ 36-39) kararındaki ilkeler uyarınca, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

33. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında hürriyetten yoksun bırakma kavramını tanımlamıştır. Buna göre hürriyetten yoksun bırakma, bir kimsenin kısıtlı bir alanda ihmal edilemeyecek bir süre için tutulması ve bu kişinin söz konusu tutmaya rıza göstermemiş olması şeklinde ifade edilebilecek iki unsuru içermektedir (Cüneyt Kartal, B. No: 2013/6572, 20/3/2014, § 17).

34. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları bir bütün olarak değerlendirildiğinde suç isnadına bağlı olarak bir kimsenin kamu makamlarınca özgürlüğünden yoksun bırakılmasının tutuklama veya yakalama yolu ile gerçekleştirilebileceği anlaşılmaktadır. Anılan fıkralarda sözü edilen yakalama kavramı özerk bir anlama sahip olup 5271 sayılı Kanun'da düzenlenen yakalama müessesesinden daha geniş bir içeriğe sahiptir. Anayasal anlamda suç isnadına bağlı yakalama, kişinin fiziksel özgürlüğünden yoksun bırakıldığı andan tutuklandığı veya tutuklanmaksızın serbest bırakıldığı ana kadar devam eden tüm süreci kapsamaktadır (Hasan Akboğa [GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, § 49) .

35. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tazminat hakkının doğabilmesi için kişinin anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulduğunun yargı mercilerince ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulan kişiye uğradığı zararlar devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmemişse veya kişinin tazminat elde imkânı yoksa Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkı ihlal edilir (M.E., B. No: 2018/696, 9/5/2019, § 46).

36. Anayasa Mahkemesi Hasan Akboğa kararında, bir soruşturma kapsamında hakkında arama ve yakalama kararı verilen ve yakalanarak polis karakoluna götürülen başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi üzerine haksız yakalama nedeniyle açılan tazminat davasında başvurucunun gözaltına alınmadığı, gözaltına alınması yönünde savcılığın bir talimatı olmadığı, fiilen nezarete alınmadığı, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldığı, dolayısıyla 5271 sayılı Kanun uyarınca tazminat ödenmesi şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle ret kararı verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilip edilmediğini incelemiştir. Bu incelemede, 5271 sayılı Kanun'da suç isnadına bağlı tutulmanın tutuklama safhasından önceki kısmı yakalama ve gözaltı olarak ikiye ayrılmış olsa da tazminat ödenmesini düzenleyen bentte herhangi bir ayrım yapılmaksızın, yakalandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen kişilerin maddi ve manevi zararlarının devlet tarafından karşılanmasının öngörüldüğünü belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi, Yargıtayın da yerleşik içtihatlarını gözönünde bulundurmuş ve 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca devletin tazminat ödeme yükümlülüğünün doğabilmesi için kişinin bir suç isnadı kapsamında yakalanmış olmasının yeterli olduğu, gözaltına alınmış olması zorunluluğu bulunmadığı değerlendirmesinde bulunmuştur. Başvuruda, yoruma imkân vermeyecek ölçüde açık olan kanun hükmünün yerleşik Yargıtay içtihadına aykırı olarak ve öngörülemez biçimde yorumlanmak suretiyle başvurucuya tazminat verilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır (Hasan Akboğa, §§ 67-74).

37. Anayasa Mahkemesi Gülseren Çıtak (§ 38) kararında ise 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendindeki düzenleme uyarınca tazminata hükmedilebilmesi için kişilerin hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile beraat kararı verilmesinin yeterli olduğunu, ilgili mahkemenin kişiler hakkındaki yakalama veya tutuklamanın hukuka uygunluğunu incelemesine gerek olmadığını, söz konusu bent kapsamında açılan davalarda bu tedbirlerin hukuka aykırılığının kanun gereğince kabul edilmiş olduğunu, beraatle veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanan soruşturma veya kovuşturmadaki yakalama, gözaltı veya tutukluluğun sonucu itibarıyla hukuka aykırı hâle geldiğini belirtmiştir.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına bir müdahale olup olmadığının tespiti bakımından başvurucular hakkında yakalama işlemi gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin öncelikle belirlenmesi gerekmektedir.

39. Cumhuriyet savcısı ile yapılan görüşme ve ondan alınan emirler ile bunların yazılı emre dönüştürülmesine ilişkin olarak Jandarma Komutanlığının fezlekesiyle Patnos Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmek üzere güvenlik güçleri tarafından hazırlanan tutanağa göre Ovacık köyünde 31/12/2014 tarihinde saat 14.00 sıralarında aralarında husumet bulunan başvurucuların ailesi ile A. ailesi arasında silahla ateş etme olayı meydana geldiğinin haber verilmesi üzerine durum Cumhuriyet savcısına telefonla bildirilmiştir. Tutanakta; yakalanan şahısların üstünün, eşyalarının ve aracının aranması kısmında "hayır", yakalanan veya gözaltına alınanın durumunun yakınlarına bildirilmesi kısmında "hayır", serbest bırakılması kısmında "evet" yazmaktadır (bkz. § 4). Başvurucular hakkında bir suç isnadı bulunmakta olup her ne kadar matbu ifadeler içerse de formda başvuruculardan "yakalanan" olarak bahsedilmektedir.

40. Kolluk görevlileri Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda olay yerine gitmiş, başvurucular ve diğer şüphelinin ifadeleri saat 15.15 ile 15.40 arasında olay yerinde alınmıştır. Olay Yeri İnceleme görevlileri saat 16.40 civarında olay yerine gelmiş, başvurucuların evlerinde ve araçlarında ateşli silah atış izi aramıştır. Daha sonra başvurucuların el ve yüz svap örnekleri alınmıştır. Bazı deliller de muhafaza altına alınarak Olay Yeri İnceleme Tutanağı saat 18.00'de düzenlenmiştir (bkz. § 5).

41. Başvurucuların kolluk görevlileri tarafından bulundukları yerde ifadelerinin alınması -tek başına- kişi hürriyetinin kısıtlanmadığı sonucunu doğurmaz. Bu durumda öncelikle başvurucuların bulundukları yeri terk etmekte serbest olup olmadıklarına bakılmalıdır. Daha sonra kollukça uygulanan işlemlerin türü, süresi, etkileri ve uygulanma şekli bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Somut olayda, başvurucuların ifadesi jandarma karakolunda alınmasa da başvurucular ifadeleri alındıktan sonra salıverilmemiştir. İfadelerinin alınması sonrasında başvurucuların el ve yüz svaplarının alınması şeklinde delil toplama işlemi de gerçekleştirilmiştir. Başvurucular, ifadelerinin alınması işleminden salıverildikleri saate kadar olay yerini terk edememiştir. Bu durumda, başvurucuların kolluk görevlilerinin kontrolü altında oldukları, hareket serbestilerinin bir kaç saatliğine de olsa kısıtlandığı değerlendirilmiştir.

42. Yukarıda da ifade edildiği üzere (bkz. § 34) yakalama özerk bir kavram olup somut olayın şartlarına özgü olarak başvurucular hakkında yakalama işlemi uygulandığı değerlendirilmiştir. Olayda yakalama tutanağı düzenlenmemiş olması bu işlemin mahiyetini değiştirmeyecektir. Nitekim Yargıtay da Yönetmelik uyarınca düzenlenmesi gereken tutanağın düzenlenmemiş olmasının olayın şartlarını değiştirmeyeceğini kabul etmektedir (bkz. § 20). Dolayısıyla somut olayda, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.

43. Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin Gülseren Çıtak kararıyla benimsediği, kişiler hakkında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilmesi hâlinde uygulanan tedbirin haksızlığının kabul edilmiş olacağına, bu durumda meşru amaç ve ölçülülük açsından ayrıca inceleme yapılmasının gerekmediğine ilişkin yaklaşım uyarınca, haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen başvurucular lehine, uygulanan yakalama tedbirinden dolayı tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği değerlendirilmiştir.

44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

45. Başvurucular; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve her biri için ayrı ayrı 20.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

46. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik yapılan haksız müdahale nedeniyle başvuruculara ayrı ayrı 5.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvuruculara ayrı ayrı net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Patnos Ağır Ceza Mahkemesine (E.2015/259 ve K.2016/87) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.