KARARLAR

AYM'nin 2021/34078 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 18/7/2024 tarihli ve 2021/34078 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYTEKİN BİNGÖL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/34078)

 

Karar Tarihi: 18/7/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Aytekin BİNGÖL

Vekilleri

:

Av. Abdurrahim DEDE

 

 

Av. Berna HALVALI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, idari para cezasının iptal edilmesi talebiyle sulh ceza hâkimliğine yapılan başvuruda karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, bireysel başvuru konusu olayın geçtiği tarihte ihracat yapmakta olan bir vergi mükellefidir. Başvurucunun gerçekleştirdiği ihracata ilişkin alacakların transfer edildiği özel bankalar tarafından banka hesaplarında yapılan kontrolde bir kısım ihracat hesabının açık olduğu, ihracat bedelinin tamamının yurda getirilmediği, yasal tahsil süresinin de sona erdiği anlaşılmıştır. Durumu tespit eden söz konusu bankalar açık ihracat hesabı ihbar formu düzenleyerek formu başvurucunun mükellefi olduğu Kağıthane Vergi Dairesi Müdürlüğüne iletmiştir. Bunun üzerine Vergi Dairesi Müdürlüğü başvurucunun on altı gümrük çıkış beyannamesi ile ihracat yaptığı ancak bu ihracata ilişkin bedelin tamamını yasal süre içinde yurda getirmediği yönünde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) ihbarda bulunmuştur.

3. Başsavcılığa yapılan ihbarda başvurucunun müşterisi olduğu iki bankadan iletilen ihbar formlarına göre ihracatlara ilişkin bedellerin tamamının yurda getirilmediğinin ve tahsil süresinin sona erdiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir. İhbarda ayrıca ilgili mevzuat çerçevesinde başvurucuya bildirimde bulunularak bahse konu ihracat hesaplarının kapatılmasını temin etmek üzere ihtarname gönderildiği ancak doksan gün süreli ihtarnameye rağmen söz konusu hesapların kapatılmadığı ve döviz alım belgesine bağlanmadığı ifade edilmiştir.

4. Başsavcılık yaptığı inceleme sonucunda ihracat bedellerinin ilgili mevzuatta tayin edilen süre içinde yurda getirilmediği gerekçesiyle 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 3. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca başvurucu hakkında 591.641 TL idari para cezası uygulanmasına karar vermiştir.

5. Başvurucu, idari para cezasının iptal edilmesi talebinde bulunarak uyuşmazlık konusu ihracat bedellerinin çok az bir miktarının yurda getirilemediğini, bu durumun da ihracatın gerçekleştirildiği firmanın COVID-19 salgınına bağlı olarak ticari kriz içinde olması nedeniyle ticarete konu bedeli kendilerine ödememesinden kaynaklandığını ileri sürmüştür. Başvurucu, söz konusu firmanın iflasını gösteren belgelerin tercümesinin itiraz dilekçesinin ekinde yer aldığını da dilekçesinde belirtmiştir.

6. İtirazı inceleyen İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik) dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesine karar vermiştir. Bu karar uyarınca dosyanın kendisine tevdi edildiği Serbest Muhasebeci Mali Müşavir F.Y. hazırladığı 3/3/2021 tarihli bilirkişi raporunu Hâkimliğe sunmuştur. Raporda; başvurucunun itiraz dilekçesinin ekinde yer verilen belgeler ile ilgili bankalardan temin edilen belge suretlerinin ilgili mevzuat kapsamında incelenmesi sonucunda toplam 148.546,20 Amerikan doları ile 414.077,09 avro bedelin kanuni sürede yurda getirilmediğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Bilirkişi raporunda yurda getirilmeyen dövizlerin eylem tarihindeki TL tutarının 3.826,245 TL olduğu, başvurucu hakkında bu tutarın yüzde beşine tekabül eden 191.312,25 TL idari para cezası uygulanması gerektiği sonucuna ulaşıldığı bildirilmiştir. Dosyada bilirkişi raporunun başvurucuya tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi veya belgeye rastlanmamıştır.

7. Hâkimlik, başvurucunun itirazını kısmen kabul ederek 591.641 TL idari yaptırım kararının kaldırılmasına, idari yaptırımın 191.312,25 TL olarak uygulanmasına karar vermiştir. Kararda bilirkişi raporuna atıf yaparak "getirilmeyen dövizlerin eylem tarihindeki TL tutarı olan 3.826,245X5=191.312,25 TL idari para cezası olarak uygulanması gerektiği[ni]" belirtmiş, yedi gün içinde karara karşı itiraz yoluna başvurulabileceğini ifade etmiştir.

8. Başvurucu, yedi günlük yasal süre içinde Hâkimlik kararına itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra maddi gerçeğin anlaşılması için itiraz dilekçesinin ekinde yer verdiği serbest muhasebeci mali müşavir mütalaasının dikkate alınmasını, yeni bir bilirkişi tayin edilmesini, banka hesaplarının bizzat yerinde incelenmesini talep etmiştir. Buna ek olarak Hâkimlik tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunun tarafına tebliğ edilmediğini, maddi vakıaya tam olarak uygun olmayan bu rapora karşı iddia ve itirazlarını ileri sürme imkânı bulamadığını, ortada bir yanlış anlaşılma olduğunu, bunun iki farklı banka ile çalışması nedeniyle ortaya çıkan karışıklıktan kaynaklandığını ileri sürmüştür.

9. Başvurucunun itirazı İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir. Ret kararında "İtiraz konusu kararda açıklanan gerekçelere, kararın veriliş şekline göre, hukuka, dosyadaki bilgi ve belgelere aykırı bir yön bulunmadığı, itiraz nedenlerinin yerinde olmadığı sonuç ve vicdani kanaatine varılmakla itirazın reddine karar vermek gerekmiştir." şeklinde gerekçeye yer verilmiştir. Bu gerekçe dışında kararda herhangi bir değerlendirme bulunmamaktadır.

10. Başvurucu, nihai kararı 2/7/2021 tarihinde öğrendikten sonra 30/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucu; Hâkimliğin kararına esas aldığı bilirkişi raporunun tarafına tebliğ edilmemesi nedeniyle rapora karşı argümanlarını ileri süremediğini, maddi olayın tam olarak ortaya konulması amacıyla yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması yönündeki iddia ve itirazlarının karşılanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, bilirkişi raporlarının tebliğine ilişkin bir zorunluluk bulunmadığına dikkat çekilmiş; bilirkişi raporunun başvurucunun çalıştığı bankalardan temin edilen evrakların incelenmesi ve başvurucunun itirazlarının değerlendirilmesi sonucunda hazırlandığı, söz konusu raporda başvurucunun bilgisi haricindeki bilgi ve belgelere dayanılmadığı vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

14. Başvuru, adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi özellikle açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).

17. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması, bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, § 57).

18. Somut olayda başvurucu hakkında uygulanan idari yaptırım kararı, başvurucunun gerçekleştirdiği ihracattan doğan alacakların tamamının ilgili mevzuatta belirlenen yasal süre içinde yurda getirmemesine dayanmaktadır. Başvurucu, söz konusu idari yaptırım kararının iptal edilmesi talebiyle Hâkimliğe yaptığı başvuruda ihracattan doğan alacaklarının küçük bir kısmının yurda getirilemediğini belirterek bu durumun kendisine ödeme yapması gereken firmanın iflas etmesi nedeniyle süresinde ödeme yapamadığından kaynaklandığını ileri sürmüştür. Hâkimlik, dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesine karar vermiş ve bilirkişi tarafından dosyaya sunulan raporu dikkate alarak başvurucu hakkında uygulanan 591.641 TL tutarındaki idari yaptırımın kaldırılmasına, 191.312,25 TL idari yaptırım uygulanmasına karar vermiştir. Hâkimliğin gerekçeli kararına göre uyuşmazlığın çözümünde bilirkişi raporunun değerlendirmeye alındığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte bilirkişi raporunun başvurucuya tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi veya belgeye dosya içeriğinde rastlanmamıştır. Hâkimlik, başvurucunun ihracattan doğan alacaklarının tamamının mücbir sebep nedeniyle yurda getirilemediği yönündeki savunması hakkında da herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

19. Başvurucu, yedi günlük yasal süre içinde Hâkimlik kararına itiraz etmiş; itiraz dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra bilirkişi raporunun maddi vakıayı tam olarak aydınlatmadığını da ileri sürmüştür. Başvurucu itiraz dilekçesinde iki farklı banka ile çalışılması nedeniyle hesaplarda karışıklık meydana geldiğini belirterek banka hesaplarının yerinde incelenmesi ve yeni bir bilirkişi tayin edilmesi yönünde talepte bulunmuştur (bkz.§ 8). İtiraz mercii ise başvurucunun itirazını "İtiraz konusu kararda açıklanan gerekçelere, kararın veriliş şekline göre, hukuka, dosyadaki bilgi ve belgelere aykırı bir yön bulunmadığı, itiraz nedenlerinin yerinde olmadığı sonuç ve vicdani kanaatine varılmakla itirazın reddine karar vermek gerekmiştir." şeklindeki gerekçeyle reddetmiştir (bkz.§ 9). Buna göre idari yaptırım kararının kısmen kabulüne karar verilirken hükme esas alınan raporu inceleme, yorumda ve itirazda bulunma imkânına sahip olmayan başvurucunun itiraz aşamasında içeriğinden haberdar olduğu rapora ilişkin dile getirdiği iddia ve taleplerinin karşılanmadığı anlaşılmıştır.

20. Başvurucunun uyuşmazlığın çözümünde esas alınan bilirkişi raporunun maddi vakıayı tam olarak aydınlatmadığı, nitekim iki farkı banka ile çalışılmış olmasının hesaplarda karışıklığa neden olduğu, mücbir sebebe dayalı olarak bir kısım alacağın tahsil edilemediği, bu hususların değerlendirilmesi için yeni bir bilirkişi incelemesinin yapılması gerektiği yönündeki iddialarının -teknik bir meselenin uyuşmazlık konusu yapıldığı somut olayın özel koşullarında- sonuca etkili olmadığı söylenemez.

21. Sonuç olarak yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde idari yaptırım kararının kısmen kabulüne karar verilirken hükme esas alınan raporu inceleme, yorumda ve itirazda bulunma imkânına sahip olmayan başvurucunun itiraz aşamasında rapora ilişkin dile getirdiği, yargılamanın sonucuna etkili iddia ve taleplerinin karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

22. Başvurucu; iddia ve itirazlarının karşılanmadığını, delillerin hatalı değerlendirildiğini belirterek silahların eşitliği ilkesi ile suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğinden yakınmıştır. Başvurucu ayrıca para cezasının yüksek bir meblağ olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Başvuruda gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden başvurucunun diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

24. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

25. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3), B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğine (2021/1532 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,

D. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.