KARARLAR

AYM'nin 2020/6966 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 15/5/2024 tarihli ve 2020/6966 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NAİF BAL BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2020/6966)

 

Karar Tarihi: 15/5/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 16/9/2024-32664

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Hüseyin Ozan ADIYAMAN

Başvurucu

:

Naif BAL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı üzerine yeniden yapılan yargılamada sanıklara fiilleriyle orantılı ceza verilmemesi nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/2/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

4. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ile eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, Bolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak tutulmakta iken 17/1/2008 tarihinde infaz ve koruma memurları ile tartışmıştır.

7. 17/1/2008 tarihinde saat 19.00'da Ceza İnfaz Kurumu Tabipliği tarafından düzenlenen adli muayene raporuna göre başvurucunun sağ kaş dış yüzünde 3-4 cm'lik ekimotik (kılcal damarlarda oluşan bir hasar sonucu cilt altında görülen bir kanama türü) sıyrık tespit edilmiştir. Raporda yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir ölçüde hafif olduğu belirtilmiştir.

A. Kamu Görevlileri Hakkında Yürütülen Disiplin Soruşturması Süreci

8. Meydana gelen olaya ilişkin olarak F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Amirliği tarafından ceza ve infaz koruma memuru E.A ile F.B. hakkında disiplin soruşturması yürütülmüştür. 22/10/2008 tarihinde, hükümlüler M.A., M.D.G. ve başvurucunun kalabalık bir grup personel tarafından fiilî müdahale ve işkenceye maruz kaldığı iddiası yönünden hükümlülerin iddiaları dışında bir delil bulunmadığı gerekçesiyle disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. Ceza Soruşturması Süreci

9. Başvuruya konu olay nedeniyle başvurucu hakkında hakaret, infaz ve koruma memurları hakkında ise zor kullanma yetkisinde sınırı aşmak suretiyle basit yaralama suçu isnadıyla kamu davası açılmıştır.

10. Bolu Sulh Ceza Mahkemesi 3/5/2011 tarihinde başvurucunun kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret etme suçundan 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, ceza ve infaz koruma memurları E.Ö., F.B., E.A., İ.C.nin başvurucuya karşı eylemlerinden dolayı zor kullanma yetkisinde sınırı aşmak suretiyle basit yaralama suçundan 100 gün adli para cezası ile mahkûmiyetlerine ve mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"... [T]artışmanın büyümesi ile infaz koruma memurları [E., A., F. ve E.nin] hükümlüler Naif, [M.D. ve M.yi] BTM ile iyileşecek şekilde dövdükleri kanaatine varılmıştır. Yine bu olay sırasında sanık [İ.nin] Naif'e, Sanık [A.nın da M.D.G.ye] vurarak basit şekilde yaraladıkları sanıkların savunmaları, müştekilerin beyanları, yeminli tanıkların beyanları, doktor raporları içeriği ve tüm dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Her ne kadar katılan sanıklar Naif, [M.D.G. ve M.] ayrıntılı dilekçelerinde olayın basit bir yaralama olmayıp önceye dayalı sistemli bir hareket olduğu, işkence ve eziyet kapsamında sayılması gerektiği söylemiş iseler de, olayın gelişimi dikkate alındığında anlık bir hadise olduğu tartışmanın büyümesi ile gelişmiş basit bir yaralama hadisesi olduğu kanaatine varıldığından işkence veya eziyet boyutu bulunmadığı anlaşıldığından basit yaralama ve zor kullanmada sınır aşımı niteliğinde kabul... [edilmiştir.]"

11. Başvurucu ve diğer hükümlü sanıklar tarafından temyiz edilen mahkûmiyet ve ceza verilmesine yer olmadığına dair karar Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 4/11/2014 tarihli kararıyla onanarak kesinleşmiştir. Başvurucu ve diğer hükümlüler tarafından HAGB kararlarına karşı yapılan itiraz da Bolu Ağır Ceza Mahkemesince 31/12/2014 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

C. Anayasa Mahkemesine Yapılan Bireysel Başvuruyla İlgili Süreç

12. Başvurucu, anılan soruşturma konusunda 3/2/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 11/9/2019 tarihinde insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar vermiştir (Naif Bal (2), B. No: 2015/2465, 11/9/2019, §§ 56-74), bununla birlikte kamera kayıtlarının toplanması yönünden etkili soruşturma ilkelerini zedeleyen bir hususun saptanmadığını belirtmiştir. Ayrıca tanık beyanlarının taraflı olduğu yönündeki iddianın soruşturmanın etkililiği üzerinde bir tesiri bulunmadığını kabul etmiştir. İhlal kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

70. Somut olayda infaz ve koruma memuru E.Ö., F.B., E.A.,, İ.C., ve A.K.nın zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suretiyle basit yaralama eyleminden adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve HAGB'ye karar verildiği, haklarında bir disiplin cezasına da hükmedilmediği anlaşılmaktadır.

71. Soruşturma yükümlülüğü bir sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması yükümlülüğünü oluşturduğundan yargılamanın nihai olarak mutlaka belli bir ceza türüyle sonuçlanması gerektiği söylenemeyecek olmakla birlikte mahkemelerin hukuku, sanıkların fiilen cezasız kalmalarını sağlayacak şekilde uyguladıklarının tespiti hâlinde soruşturmanın etkinliğinin sağlanamadığı sonucuna varılabilecektir.

72. Somut olayda yürütülen yargılamada infaz ve koruma memurlarının kuvvet kullanımı konusunda sahip oldukları yetkileri aştıkları tespit edilmiş ancak sorumluların fiilleriyle ve meydana gelen yaralanmayla orantılı bir yaptırıma hükmedilmemiş, soruşturmanın etkinliğinin sağlanmasının koşullarından biri olan sorumluların fiilleriyle orantılı ceza almaları koşulu yerine getirilmemiştir. Bu durumda somut olayda Mahkemenin HAGB kurumunu cezasızlık sonucu doğuracak ve sorumluların fiilleriyle orantılı ceza almaları koşulunun yerine getirilmesine engel olacak şekilde uyguladığı anlaşıldığından insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı kapsamında etkili soruşturma usul yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

73. Yargılama sonucunda başvurucu açısından yeterli giderim sağlanamadığı dikkate alındığında başvurucunun mağdur sıfatının ortadan kalktığından bahsedilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle her ne kadar derece mahkemelerinin kararlarıyla devletin negatif yükümlülüğüne aykırı olacak şekilde başvurucunun yaralandığı tespit edilmiş ise de başvurucunun mağdur statüsünün devam ettiği anlaşıldığından insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutunun da ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

..."

D. Yeniden Yargılama Süreci

13. Anayasa Mahkemesinin anılan ihlal kararı 10/10/2019 tarihinde Bolu 1. Asliye Ceza Mahkemesine bildirilmiştir. Buna bağlı olarak Bolu 3. Asliye Ceza Mahkemesince (Ceza Mahkemesi) 25/11/2019 tarihinde düzenlenen tensip zaptıyla birlikte yeniden yargılama yapılmasına başlanmıştır. Yargılama sonunda 7/1/2020 tarihinde infaz ve koruma memurları E.Ö., F.B., E.A. ve İ.C.nin zor kullanma yetkisinde sınırı aşmak suretiyle basit yaralama eyleminden 100 gün karşılığı 2.000 TL adli para cezasına mahkûmiyetlerine kesin olarak karar verilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"... [T]artışmanın büyümesi ile infaz koruma memurları [E., A., F. ve E.nin] hükümlüler Naif, [M.D. ve M.yi] BTM ile iyileşecek şekilde dövdükleri kanaatine varılmıştır. Yine bu olay sırasında sanık [İ.nin] Naif'e, Sanık [A.nın da M.D.G.ye] vurarak basit şekilde yaraladıkları sanıkların savunmaları, müştekilerin beyanları, yeminli tanıkların beyanları, doktor raporları içeriği ve tüm dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Her ne kadar katılan sanıklar Naif, [M.D.G. ve M.] ayrıntılı dilekçelerinde olayın basit bir yaralama olmayıp önceye dayalı sistemli bir hareket olduğu, işkence ve eziyet kapsamında sayılması gerektiği söylemiş iseler de, olayın gelişimi dikkate alındığında anlık bir hadise olduğu tartışmanın büyümesi ile gelişmiş basit bir yaralama hadisesi olduğu kanaatine varıldığından işkence veya eziyet boyutu bulunmadığı anlaşıldığından basit yaralama ve zor kullanmada sınır aşımı niteliğinde kabul edilmiştir.

Sanıklar hakkında daha evvel hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar verilmişse de İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlaline sebebiyet verilmemesi için Anayasa Mahkemesinin başvuru numarası 2015/2465 nolu başvuru üzerine verdiği 11/09/2019 tarihli kararı göz önüne alınarak sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiştir."

14. Anılan kararı 7/1/2020 tarihli duruşmada öğrenen başvurucu 3/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle:12/5/2022-7406/3 md.) Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz.

(3) Kasten yaralama suçunun;

...

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

...

İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, ... artırılır."

16. 5237 sayılı Kanun'un "Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması " kenar başlıklı 256. maddesi şöyledir:

"Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır."

17. Ayrıca ilgili hukuk için bkz. Memduh Yılmaz ve Naciye Yılmaz, B. No: 2018/36717, 7/10/2021, §§ 16-28; Edip Elma ve diğerleri, B. No: 2015/14826, 18/4/2019, §§ 27-31.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Anayasa Mahkemesinin 15/5/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

19. Başvurucu; infaz ve koruma memurlarıyla yaşadığı olay sebebiyle ağır şekilde yaralanmasına karşılık kamu görevlilerinin adli para cezasıyla cezalandırıldığını, fiziksel şiddet uygulayan bazı kamu görevlileri hakkında soruşturma yürütülmediğini, kamera kayıtlarının yeterince incelenmediğini, yargılamanın genişletilmesine dair taleplerinin reddedildiğini, yazılı şekilde ifade vermek için süre talebinde bulunduğunu ancak talebinin dikkate alınmadığını, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı kapsamında yalnızca kendisiyle ilgili olarak yeniden yargılama yapıldığını, yargılamanın aynı durumdaki mağdurlara dair yenilenmediğini, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle kamu görevlilerinin suç tarihinden ancak on iki yıl sonra cezalandırıldığını açıklayarak eşitlik ilkesinin, adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Bakanlık görüşünde; başvurucunun şikâyetçi olduğu infaz koruma memurlarının cezalandırılmalarının etkili bir giderim sağlayıp sağlamadığının başvurucunun mağdur sıfatının devam edip etmediği yönünden yapılacak kabul edilebilirlik değerlendirmesinde dikkate alınması gerektiği, Anayasa Mahkemesinin kötü muamele yasağının ihlal edildiği yönündeki kararına istinaden yeniden yapılan yargılama kapsamında sorumlular hakkında adli para cezasına hükmedildiği belirtilmiştir.

21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundaki beyanlarına ek olarak özetle sanık infaz ve koruma memurlarının suç oluşturduğu kabul edilen fiilleriyle orantılı şekilde cezalandırılmadığını ve haklarında disiplin cezasına hükmedilmediğini ifade etmiştir.

B. Değerlendirme

1. İddiaların Nitelendirilmesi ve İncelemenin Kapsamı Yönünden

22. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

23. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Devletin temel amaç ve görevleri … kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder.

25. Başvuru, Anayasa Mahkemesinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin kararı üzerine yeniden yapılan yargılamada verilen kesin karar üzerine yapılmıştır. Bu sebeple insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine ve daha önce verilen ihlal kararına konu yargılama sürecinde birtakım eksiklikler bulunduğuna ilişkin iddiaların yeniden incelenmesinde hukuki yarar bulunmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca başvurucu diğer mağdurlar yönünden yeniden yargılama yapılmamasından şikâyet etse de sözü edilen durum nedeniyle başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edildiği ya da kişisel olarak ve doğrudan etkilendiği söylenemez.Bu sebeple anılan iddia bakımından başvurucunun mağdur sıfatı bulunmadığı kabul edilerek bu hususta ayrıca bir inceleme yapılmamıştır.

26. Sonuç olarak başvurucunun bütün iddiaları, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu kapsamında ve yeniden yapılan yargılamanın uzunluğu ve ihlal kararında işaret edilen eksiklikler bağlamında incelenmiştir.

27. Başvurucu, infaz ve koruma memurlarının eylem tarihinden ancak on iki yıl sonra cezalandırıldıklarını açıklayarak yargılamanın uzun sürdüğünü ifade etse de işbu başvuru daha önce de ifade edildiği gibi ihlal kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonrasında yapıldığından bahsi geçen şikâyet sadece yeniden yapılan yargılamanın uzunluğu gözetilerek değerlendirilmiştir.

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

29. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin kasıtlı kötü muamele fiilleri hakkında yürütülmesi gereken ceza soruşturmasının etkili sayılabilmesi için -başka gereklikler yanında- soruşturmanın makul bir sürat ve özenle de yürütülmesi gerekir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 102).

30. Olası cezai sorumluluğun tespiti adına soruşturma sonrasında kovuşturma aşamasına geçilmiş ise bu aşama da Anayasa'nın 17. maddesinin gereklerine cevap verebilmelidir. Bütün kovuşturmaların mahkûmiyet veya belirli bir cezayla sonuçlanmasına yönelik kesin bir zorunluluk bulunmamaktadır ancak hiçbir koşul altında fiziksel ve ruhsal bütünlüğe yapılan ağır saldırıların cezasız kalmasına, affedilmesine ya da zamanaşımına uğramasına izin verilmemeli; sorumlulara yaptırım uygulamakta kararlı olunmalı ve suçun ağırlık derecesi ile hükmedilen ceza arasında açık bir orantısızlığın bulunmamasına dikkat edilmelidir. Aksi hâlde devlet, kişilerin fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini idari ve yasal mevzuat aracılığıyla koruma konusundaki pozitif yükümlülüğünü yerine getirmemiş olur (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Şenol Gürkan, B. No: 2013/2438, 9/9/2015, §§ 84, 105).

31. Mahkemelerin takdir haklarını bu tür eylemlere müsamaha edilmeyeceğini göstermek için kullanmaları ve suçun sonuçlarını hafifletmek için kullanmayı tercih ettikleri izlenimini vermemeleri gerekir. Bu husus; kamu güveninin sürdürülmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve bu tür eylemlere hoşgörü gösterildiği görünümünün engellenmesi açısından hayati önemdedir (Narin Kurt [GK], B. No: 2018/2540, 1/12/2022, § 109 ve bu paragrafta yapılan atıflar).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

32. Başvurucu yargılama süresinin uzunluğundan yakınsa da yeniden yapılan yargılamanın yaklaşık iki buçuk ay gibi makul bir sürede tamamlandığı görülmüştür.

33. Naif Bal (2) kararında sorumlular hakkında fiilleriyle ve meydana gelen yaralanmayla orantılı bir yaptırıma hükmedilmediği, soruşturmanın etkinliğinin sağlanmasının koşullarından biri olan sorumluların fiilleriyle orantılı ceza almaları ölçütünün yerine getirilmediği ve HAGB kurumunun cezasızlık sonucu doğurup sorumluların fiilleriyle orantılı ceza almaları koşulunun yerine getirilmesine engel olacak şekilde uygulandığı ifade edilmiştir (bkz. § 12).

34. Yeniden yapılan yargılama sonunda sanıkların 100 gün karşılığı 2.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına Ceza Mahkemesince kesin olarak karar verilmiştir (bkz. § 13).

35. 5237 sayılı Kanun'da kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde failin hapis ya da adli para cezası ile cezalandırılacağı öngörülmüştür (bkz. § 15). Hapis ve adli para cezasının seçenek yaptırım olarak kabul edildiği hâllerde hâkimler elbette yaptırımın türünü seçmekte takdir hakkına sahiptir ancak güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eder nitelikteki kasıtlı fiilleri söz konusu olduğunda hâkimler, söz konusu takdir haklarını bu tür eylemlere müsamaha edilmeyeceğini göstermek için kullanmalı ve takdir hakkının suçun sonuçlarını hafifletmek için kullanıldığı yönünde bir izlenime sebebiyet vermemelidir.

36. Anayasa Mahkemesine göre HAGB'ye karar verilmesi veya sonuç ceza olarak adli para cezasına hükmedilmesi, hem benzer kötü muamele fiillerinin önlenmesinde caydırıcı bir etki doğurmamaktadır hem kamu görevlilerinin karıştığı bu tür eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı izlenimi oluşmasına sebebiyet verebilmektedir (S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 101, 103; Edip Elma ve diğerleri, § 56).

37. Başvuruya konu yargılamada Ceza Mahkemesi, başvurucunun dört infaz koruma memurunun kasıtlı eylemi nedeniyle basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif şekilde yaralandığını tespit etmiş ancak benzer ihlallerin önlenmesinde oynaması gereken role uygun olmayacak şekilde sanıkları sadece adli para cezasına mahkûm etmiş ve takdir hakkını suçun sonuçlarını hafifletmek için kullandığı yönünde bir izlenime sebebiyet vermiştir. Dolayısıyla ihlal üzerine yeniden yapılan yargılamada verilen karar da cezasızlık sonucunu doğurmuştur. Bu sebeple insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

39. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 25.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

40. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı merciince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019,§§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

41. İhlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için talebine bağlı olarak başvurucuya manevi zararları karşılığında net 25.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kasten yaralama suçunu işlediği kabul edilen kamu görevlilerinin orantılı bir müeyyide ile cezalandırılmamaları nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla Bolu 3. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2019/667, K.2020/3) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net25.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 664,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.