TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RUKİYE ORTAYAZICI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/37034)

 

Karar Tarihi: 17/4/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 10/7/2024-32598

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Şeyda Nur ÜN

Başvurucu

:

Rukiye ORTAYAZICI

Vekili

:

Av. Mümin KARAOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, şikâyetçi olunan kamu görevlileri hakkındaki idari soruşturma dosyasıyla ilgili bilgi edinme talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. 1964 doğumlu olan başvurucu, oğlu hakkında yürütülen adli soruşturma kapsamında Samsun Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünde (Emniyet Müdürlüğü/İdare) ifade verilmesi esnasında görüntüsünün alındığından bahisle taciz ve olumsuz davranışlara maruz kaldığını ileri sürerek ilgililer hakkında şikâyetçi olmuştur. Şikâyet edilen polis memurları hakkında açılan idari soruşturmada Emniyet Müdürlüğü 11/1/2018 tarihinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar vermiştir.

3. Başvurucu, idari soruşturmanın hukuka aykırı şekilde kapandığından bahisle14/2/2018 tarihinde 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince soruşturma dosyasının kendisine verilmesi için idareye talepte bulunmuştur. İdare 23/2/2018 tarihinde 4982 sayılı Kanun'un 7. ve 19. maddesi gereğince talebin reddedildiğine dair cevap vermiştir.

4. Başvurucu, bilgi edinme talebinin idarece reddedilmesi üzerine işlemin iptali talebiyle dava açmıştır. Davanın görüldüğü Samsun 1. İdare Mahkemesi 22/11/2018 tarihinde "Kanunun 19. maddesinde belirtilen durumlarda, kurum ve kuruluşlardan istenilen bilgi ve belgelerin söz konusu kanun kapsamı dışında olduğu belirtilmiş ise de; tamamlanmış soruşturmalarda istenen bilgi ve belgelerin bu madde kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır. Uyuşmazlıkta; davacının talep ettiği idari soruşturmanın tamamlanmış olduğunun anlaşıldığı, idarece verilmeyen ilgili soruşturma dosyasında bulunan belgelerin bilgi edinme hakkı kapsamı dışında bırakılan bilgi ve belgelerden olmadığı görülmekle, söz konusu belgelerin verilmemesinin, 4982 sayılı Kanunun amacı olarak belirlenmiş olan; demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık, açıklık ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olacağı, tamamlanmış olan soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgelerin bilgi edinme hakkı kapsamında edinilebileceği açık olduğundan, anılan bilgi ve belgelerin davacıya verilmemesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı" gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Davalı idarenin karara karşı istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 24/12/2019 tarihinde istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.

5. Başvurucu, kesinleşen mahkeme kararına dayanarak idari soruşturma dosyasının kendisine verilmesi için 27/2/2020 tarihinde talepte bulunmuştur. İdare 19/3/2020 tarihinde "Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna müracaat etmeksizin yargı yoluna başvurulduğundan ilgili kurula müracaat edilmesi halinde çıkacak sonuca göre talebin tekrar değerlendirileceği" gerekçesiyle başvurucunun talebini reddetmiştir.

6. Başvurucu, kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen talebinin yerine getirilmemesi üzerine ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun gereği ilgililer hakkında soruşturma izni istemiştir. Samsun İl İdare Kurulu 5/8/2020 tarihinde ilgililer hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir. Başvurucu söz konusu karara itiraz etmiş, davanın görüldüğü Samsun Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi 15/10/2020 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Aynı zamanda Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı da ilgililer hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle 4/11/2020 tarihinde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar vermiştir.

7. Başvurucu, nihai hükmü 6/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 20/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu, oğlunun bir olaya ilişkin ifade verdiği sırada refakatçi olarak bulunduğu emniyet müdürlüğünde olumsuz davranışlarına maruz kaldığını ileri sürdüğü bazı polisler hakkında idari otoritelere şikâyetçi olmuş ve daha sonraki süreçte şikâyetine ilişkin olarak yürütülen idari soruşturma dosyasının bir suretinin kendisine verilmesini istemiştir. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi önünde söz konusu idari soruşturma dosyasının kesinleşmiş bir yargı kararının varlığına rağmen kendisine verilmemesinden yakınmıştır.

10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) Bakanlık görüşünde; öncelikle başvurucunun mağdur sıfatının bulunup bulunmadığına yönelik bir inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucunun elde etmek istediği bilgilere erişimin sağlanmasının düşüncesini açıklama hakkını kullanmasının bir aracı olmadığı, dolayısıyla ortak koruma alanına girmeyen başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesinin uygun olacağı ifade edilmiştir. Esasa ilişkin yapılacak değerlendirmede ise başvurucunun talebinin reddedilmesini haklı kılacak ilgili ve yeterli gerekçelerin sağlandığı, ret işleminin gerekçelerinin açıklandığı, yargı mercilerinin dava konusu maddi olay ve olgular ile iddiaları ve delilleri değerlendirdikleri, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, uyuşmazlıkla ilgili vardıkları sonucu ve kullandıkları takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdikleri açıklanmıştır. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında özetle bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

11. Başvurucu, Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin kendisinin taciz olarak nitelendirdiği bazı davranışlarına muhatap olduğunu iddia etmiştir. Polislerin kendisine yönelik haksız davranışlarıyla manevi olarak zarar görmesine neden olduklarını iddia etmesi üzerine polisler hakkında yürütülen soruşturmaya ilişkin bilgiler başvurucunun özel ve aile yaşamıyla yeterince yakından bağlantılıdır. Özel hayata saygı hakkı Anayasa'nın 20. maddesinde koruma altına alınmıştır. Maddi ve manevi varlığı koruyan özel hayata saygı hakkı kişilerin ve toplumun güvenliğini sağlama, yardım isteyenlerle yardıma muhtaç olanlara yardım etme görevi olan ve kamu gücü kullanan polisin haksız davranışlarına ilişkin talep edilen ilgili ve uygun bilgilerin sağlanmasına olanak tanıyan etkili ve erişilebilir bir usul oluşturulmasını gerektirir. Bu nedenle söz konusu dosyaya ilişkin bilgi edinme talebinin reddedilmesinin özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Somut olayda kesin nitelikteki bir yargı kararıyla devlete bilgi verme yükümlülüğü yüklenmesine rağmen söz konusu talebin reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkına müdahalede bulunulmuştur.

14. İlgili idare, başvurucunun talebini ilk olarak 4982 sayılı Kanun'un 7. ve 19. maddesine dayanarak reddetmiştir. Başvurucunun kesin nitelikteki yargı kararına dayanarak yaptığı ikinci başvuru ise Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna (Kurul) müracaat etmeksizin yargı yoluna başvurduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Buna rağmen Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre 4982 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile 19. maddesinin ve Kurula başvurulması gerektiğine yönelik gerekçenin somut başvuruya konu müdahalenin kanuni dayanağı olabileceği konusunda şüphe bulunmaktadır. Bundan başka idarenin gerekçelerinden müdahalenin hangi meşru amacın korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu da açıkça anlaşılamamaktadır. Bununla birlikte mevcut başvurunun şartlarında müdahalenin kanuni bir dayanağının olup olmadığı ile meşru bir amaca dayanıp dayanmadığı hususunda oluşan tereddütlerin müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığına yönelik incelemeyle birlikte ele alınarak nihai bir karara varmanın daha isabetli olacağı değerlendirilmiştir.

15. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45; Mehmet Ali Gündoğdu ve Mustafa Demirsoy, B. No:2015/8147, 8/5/2019, § 41; Levon Berç Kuzukoğlu ve Ohannes Garbis Balmumciyan [GK], B. No: 2014/17354, 22/5/2019, § 89). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz şekilde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Wikimedia Foundation Inc. ve diğerleri, B. No: 2017/22355, 26/12/2019 § 65; Ferhat Üstündağ, § 46; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).

16. Somut olayda başvurucunun bilgi talebinde bulunmasının amacı ilgililer hakkındaki idari soruşturma dosyasının hukuka uygun olmayan şekilde işlemden kaldırıldığı düşüncesi ile buna yönelik adli ve idari sürece katılma isteğidir. Bu kapsamda anılan bilgiye erişim talebinin başvurucunun hukuki süreçlere dair düşüncesini oluştururken karşılanması gerektiği ortadadır. Buna rağmen idare ilk kararında herhangi bir değerlendirme yapmaksızın 4982 sayılı Kanun'un 7. ve 19. maddelerine atıfla başvurucunun bilgi edinme talebini reddetmiştir.

17. 4982 sayılı Kanun'un 7. maddesinde, bilgi edinme başvurusunun kurum ve kuruluşların elinde bulunan bilgi ve belgelere ilişkin olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte Kanun'un ikinci fıkrasında; ayrı veya özel bir çalışma, araştırma, inceleme ya da analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bir bilgi veya belge için yapılacak başvurulara olumsuz yanıt verilebileceği hükmü düzenlenmiştir. Mevcut başvuruda ise başvurucunun bilgi edinme talebinde bulunduğu idari soruşturma dosyasının ilgili idarenin elinde olmadığı söylenemeyeceği gibi anılan dosyanın başvurucuya verilmesi için ayrı ve özel bir çalışma ve araştırma gerektirdiğini söylemek de mümkün değildir.

18. Yine 4982 sayılı Kanun'un 19. maddesine göre idari soruşturmaya ilişkin bilgi veya belgeler; kişilerin özel hayatına haksız müdahale oluşturma, kişilerin veya soruşturmayı yürütenlerin hayatını veya güvenliğini tehlikeye düşürme, soruşturmanın güvenliğini tehlikeye düşürme ve gizli kalması gereken bilgi kaynağının açığa çıkmasına neden olma durumlarının varlığı hâlinde bilgi edinme hakkı kapsamı dışında kalmaktadır. Söz konusu durumların varlığının her somut olay özelinde değerlendirilmesi ve buna göre bir karar verilmesi gerekir. Oysa idare, bilgi edinme talebinin reddine yönelik cevabi yazısında yalnızca 19. maddeye atıfta bulunmuş ve söz konusu bilgi edinme talebinin anılan maddede yer alan hangi istisnai durum kapsamında kaldığına yönelik herhangi bir değerlendirme yapmamıştır.

19. Nitekim idarenin bilgi edinme talebinin reddi üzerine açılan davada İdare Mahkemesi; söz konusu talebin tamamlanmış bir idari soruşturmaya ait olduğunu, idarece verilmeyen, ilgili soruşturma dosyasında bulunan belgelerin bilgi edinme hakkı kapsamı dışında bırakılan bilgi ve belgelerden olmadığını, bilgi edinme talebinin bu hâliyle reddedilmesinin bilgi edinme hakkının amacıyla bağdaşmayacağını belirtmiş ve böylelikle işlemin iptaline karar vermiştir. Anılan kararda idare mahkemesi başvurucunun bilgi edinme talebine yönelik olarak 4982 sayılı Kanun'un 19. maddesi yönünden esaslı değerlendirmelerde bulunmak suretiyle idarenin gerekçesinin hukuka uygun olmadığını da belirtmiştir.

20. Buna rağmen başvurucunun kesin nitelikte yargı kararı üzerine idareye yeniden talepte bulunması üzerine idare bu kez de öncelikle Kurula başvurması gerektiği gerekçesiyle bilgi edinme başvurusunu reddetmiştir. 4982 sayılı Kanun'un 13. maddesinde bilgi edinme taleplerinin reddedilmesi üzerine yargı yoluna başvurulmadan önce Kurula itiraz edilebileceği düzenlenmesine rağmen söz konusu yol zorunlu tutulmamıştır. Buradan çıkan sonuç ise bilgi edinme talebinin reddine yönelik işlemlerde Kurula başvuru yolunun ihtiyari nitelikte olduğudur. Diğer yandan bilgi edinme taleplerinin reddedilmesi hâlinde yargı yoluna gitmeden evvel Kurula başvurmayı zorunlu kılan herhangi bir norm da mevzuatta mevcut değildir. Bu kapsamda idarenin Kurula başvurması gerektiğini belirterek başvurucunun talebini ikinci kez reddetmesinin kanuni bir dayanağı olmadığı görülmüştür.

21. Somut olayın şartlarında yukarıda yer verilen değerlendirmeler bir bütün olarak dikkate alındığında gerek 4982 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile 19. maddesinin gerekse de kanuni bir dayanağı olmamasına rağmen Kurula başvurması gerektiğine dair gerekçelerin başvurucunun özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağı olarak kabul edilmesi mümkün görünmemektedir. Aynı zamanda söz konusu müdahalenin meşru bir amacı olduğu da idari makamlarca gösterilememiştir. Başvuruya konu bilgi edinme talebinin kesin nitelikteki bir yargı kararı bulunmasına rağmen idari makamlarca reddedilmesi bakımından ileri sürülen gerekçelerin başvurucunun özel hayata saygı hakkına müdahale yönünden ilgili ve yeterli olmadığı görülmüştür. Bu itibarla söz konusu müdahalenin başvurucunun özel hayata saygı hakkına yönelik haksız bir müdahale olduğu, bunun zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamadığı, dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

23. Başvurucu, kesin nitelikte bir yargı kararı mevcut olmasına rağmen idari soruşturma dosyasının kendisine verilmemesi üzerine yargı kararlarını uygulamayan kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirtmiştir. Ayrıca ilgililer hakkındaki soruşturma dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verildiğini ve bu hâliyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

25. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Dolayısıyla bir ceza davasında haklarında suç isnadı bulunmayan mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, §§ 23, 24). Somut olayda da başvurucu hakkında suç isnadına ilişkin olmayan ve üçüncü kişilerin cezalandırılmasına yönelik ihlal iddialarının adil yargılanma hakkının kapsamına girmediği anlaşılmıştır.

26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

27. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

28. Somut başvuruda ihlalin idari işlemden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması ve idare mahkemelerinin kararları da gözönünde bulundurularak başvurucunun bilgi edinme talebinin karşılanması amacıyla kararın Samsun Valiliği İl Emniyet Müdürlüğüne gönderilmesi gerekir.

29. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında taleple bağlı kalınarak net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

D. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla Samsun Valiliği İl Emniyet Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,

D. 20.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.