TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÜMİT ARSLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/33007)

 

Karar Tarihi: 18/4/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 31/7/2024-32618

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Ümit ARSLAN

Vekili

:

Av. Emrah BORAZAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kolluk görevlilerinin fiziksel şiddet uygulaması ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda ilgili olaylar özetle şöyledir:

3. Van Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucu hakkında 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet suçundan soruşturma başlatmıştır.

4. Bu soruşturma kapsamında Van 1. Sulh Ceza Hâkimliği 9/11/2016 tarihli kararıyla başvurucunun ikametgâhında arama yapılmasına karar vermiştir.

5. Bu karar doğrultusunda 10/11/2016 tarihinde başvurucunun ikametgâhında arama yapılmış, akabinde başvurucu gözaltına alınmıştır. Başvurucu 10/11/2016-18/11/2016 tarihleri arasında gözaltında kalmıştır.

6. 10/11/2016 tarihli Arama Tutanağı'nda E.A. ve S.A.nın refakatinde arama yapılan bazı materyallere el konulduğu belirtilerek ikametgâh sahibine aramadan dolayı herhangi bir zarar görüp görmediği sorulmuş; S.A. giriş kapısının zarar gördüğünü ve kırıldığını, başvurucu da herhangi bir zararı olmadığını ifade etmiştir. Bu tutanağı başvurucu da imzalamıştır.

7. Başvurucu yapılan yargılama sonucunda beraat etmiştir. Beraat kararı 2/11/2018 tarihinde kesinleşmiştir.

8. Başvurucu 5/12/2018 tarihinde Başsavcılığa sunduğu dilekçe ile 10/11/2016 tarihinde yapılan arama esnasında kolluk görevlilerinin sözlü ve fiziksel şiddetine maruz kaldığını iddia ederek şikâyetçi olmuştur.

9. Başvurucu; şikâyet dilekçesinde polislerin kapıyı kırarak ayakkabılarıyla içeri girdiğini, polis kimliklerini ve mahkeme kararını göstermediklerini, ailesine silah doğrultarak yarı çıplak hâldeyken kendisini yaka paça dışarı attıklarını, dışarıda yere yatırarak eşi, çocukları, kardeşleri ve diğer aile fertlerinin göreceği şekilde diz ve göğüs bölgesine vurduklarını, küfrederek kendisine hakaret ettiklerini, darp ve cebir raporlarıyla da sabit olan bu muamele nedeniyle yaralandığını, kolluk kuvvetlerine direnmemesine rağmen eylemlerin zor kullanma yetkisinin ölçülülüğü ve yerindeliğiyle bağdaşmadığını, darbedilmesinin insan onuruyla bağdaşmayan muamele yasağı kapsamında olduğunu, olayda zamanaşımı engelinin söz konusu olmadığını belirtmiştir. Ayrıca Arama Tutanağı'nın çelişkili olduğunu, hazırunun kapının kırıldığına dair şerhine rağmen tutanakta kapının çalındığı ve başvurucunun kapıyı açtığının belirtildiğini, kolluk kuvvetlerinin uyguladığı şiddet ve darbın tutanaktaki bu çelişkiden dahi anlaşılacağını ifade etmiş; şikâyet dilekçesine doktor raporunu eklemiştir. Başvurucu; S.A., E.A. (aramada hazır bulunan kişiler) ve G.A.nın tanık olarak dinlenmesini, Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine yazı yazılarak tüm tıbbi tetkik ve kayıtların istenmesini talep etmiştir.

10. Başvurucu hakkında gözaltına alınması sonrasında Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinde düzenlenen 10/11/2016 tarihli raporda başvurucunun sağ göğüs altında birkaç bölgede kızarıklık, sağ diz altında muhtemel darba bağlı şişlik ve 2 cm'lik kızarıklık görüldüğü belirtilmiştir.

11. Başsavcılık, başvurucunun şikâyeti üzerine soruşturma işlemlerine başlamıştır. Bu kapsamda başvurucunun kolluk görevlilerinin şiddetine maruz kaldığını ileri sürdüğü 2016 tarihli soruşturmaya ilişkin olarak Arama Tutanağı başta olmak üzere ilgili evrakı temin ederek dosyaya eklemiştir.

12. Başsavcılık topladığı bilgi ve belgeler ışığında 24/6/2020 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Başsavcılığın kararı şöyledir:

"... Yukarıda açık kimlik ve adres bilgileri yazılı müşteki vekilinin, C.Başsavcılığımıza sunduğu dilekçesinde; olay tarihinde müvekkili hakkında yapılan tahkikat sırasındaki yakalama ve arama emrinin infazı sırasında darp edildiği ve ikametine zarar verildiğini beyanla şikayetçi olması üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından soruşturmaya başlanılmış ise de; müştekinin iddia konusu eylemlerinin soyut ve genel beyan mahiyetinde bulunduğu ve dosya arasında mevcut tutanağın hazirunlar ile birlikte imzalandığı ve tutanak konusu olaydan 2 yıl sonra söz konusu iddialara bulunulduğu, bu haliyle atılı suçun işlendiğine dair yeterli delil elde edilemediği anlaşılmakla … kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi."

13. Başvurucu, söz konusu karara itiraz etmiş; itiraz dilekçesinde darp raporunun eklendiği dosyada iddiaların soyut olduğunun söylenemeyeceğini, tutanağın imzalanmasına önem atfedilmesine rağmen tutanaktaki çelişkinin gözardı edildiğini, işkence suçu yönünden zamanaşımının söz konusu olmadığını, işkence suçu yönünden iki yıl gibi kısa sayılan bir süreyi gözönünde bulundurarak kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

14. Başvurucunun itirazını değerlendiren Van 2. Sulh Ceza Hâkimliği 3/9/2020 tarihinde Başsavcılığın kararını usul ve kanuna uygun bularak itirazı reddetmiştir. İtirazın reddine dair kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; arama tutanağında şikayetçinin herhangi bir zararının bulunmadığını beyan ettiği, olay tarihinde alınan şikayetçi beyanlarında; arama sırasında herhangi bir darp, cebir veya işkence iddiasında bulunulmadığı anlaşılmakla, yapılan soruşturma kapsamında yeterli araştırma sonucunda delillerin toplandığı, gerekçeli olarak hukuki nitelendirmelerin yapıldığı, Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararındaki gerekçenin yerinde olduğu, hakimliğimizce de soruşturmanın genişletilmesine gerek görülmediği, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda usul ve kanunu aykırılık bulunmadığı değerlendirilerek müşteki vekilinin itirazının reddine… [karar verilmiştir.]"

15. Başvurucu, kararı 11/9/2020 tarihinde öğrendikten sonra 12/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

16. Başvurucu; kolluk görevlilerinin fiziksel ve sözlü şiddet niteliğindeki fiillerine maruz kaldığını, bu kapsamda yürütülen soruşturma sonunda yaralandığını tespit eden sağlık raporunun varlığına rağmen eksik araştırmayla kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, bu karara karşı yaptığı itirazın yeterli gerekçe açıklanmadan reddedildiğini belirterek kötü muamele yasağının, etkili soruşturma yükümlülüğünün, adil yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru dilekçesindeki iddialarını yinelemiştir.

17. Başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

19. Kişilerin kendi tutumu kesin olarak zorunlu kılmadıkça güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerince kişilere fiziksel güç kullanılması ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal etmektedir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 81). Gözaltı veya tutukluluk gibi bireyin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada bir yaralanma meydana gelmişse bu olaya ilişkin tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirme yükümlülüğü yetkili makamların üzerindedir (S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95). Bunun sebebi bu tür olaylarda gerçekleşme şartlarına ilişkin bilgilerin çoğunlukla yetkili makamların erişiminde olmasıdır (Ferit Kurt ve diğerleri, B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).

20. Başvurucu, gözaltına alınmadan önce kolluk görevlilerince yapılan arama işlemi sırasında kötü muameleye uğradığını ileri sürmüş ve bu iddiasına ilişkin olarak arama işleminin gerçekleştirildiği gün alınan doktor raporuna değinmiştir. Doktor raporunda başvurucunun sağ göğüs altındaki birkaç bölgede kızarıklık, sağ diz altında muhtemel darba bağlı şişlik ve 2 cm'lik kızarıklık görüldüğü belirtilmiştir. Başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin başvurusu üzerine yürütülen soruşturmada Cumhuriyet savcısı, yaralanmanın kaynağıyla ilgili bir değerlendirmede bulunmadan iddianın soyut olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Dolayısıyla başvurucunun yaralanması olayıyla ilgili olarak tatmin edici ve inandırıcı açıklama getirme yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yasaklanan muamelelerle ilgili değerlendirmelerine göre nasıl oluştuğu soruşturma makamınca ortaya konulmayan yaraya neden olan muamele, insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muamele olarak kabul edilebilir (bahsi geçen muamelelerle ilgili ayrıntılı açıklamalar için birçok karar arasından bkz. S.D., §§ 84-88; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, §§ 90-94). Bu durumda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutu ihlal edilmiştir.

21. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eder biçimde fiziksel ve ruhsal bir saldırıya uğranıldığına dair savunulabilir bir iddia varsa bu iddia hakkında etkili bir soruşturma yürütülmelidir. Yaralama olayının güç kullanmaya yetkili bir kamu görevlisinin kasıtlı eylemi sonucunda meydana geldiğinin ileri sürüldüğü hâllerde ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalı; soruşturma, olaya karışmış olanlardan bağımsız kişilerce yürütülmeli, soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık tutulmalı, soruşturma sonunda çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanılmamalı, kullanılan gücün ilgilinin davranışı nedeniyle mutlak surette gerekli olan bir güç kullanımına karşılık gelip gelmediği ve orantılı olup olmadığı soruşturma makamınca değerlendirilmelidir. Ayrıca soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir (sözü edilen ilkelerin yer aldığı örnek kararlar için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103; S.D., §§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).

22. Somut olayda Başsavcılık, gözaltı sonrasında düzenlenen raporda başvurucunun yaralandığına ilişkin birtakım tespitler bulunmasına rağmen resen soruşturma başlatmamış; doktor raporuyla ilgili herhangi bir değerlendirmede bulunmamış; arama işleminde görev alan polislerin ifadesine başvurmamış, başvurucunun dinlenmesini istediği ve olay esnasında orada bulunan tanıkları dinlememiştir. Bu nedenle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

24. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesi, yeniden soruşturma yapılması ve 100.000 TL maddi tazminat ile 100.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

25. Başvuruda tespit edilen ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

26. Başvurucuya manevi zararları karşılığında talebine bağlı kalınarak net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Van Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2018/25349) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.