TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HAYDAR DEMİR VE ZELİHA YALÇİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/32967)

 

Karar Tarihi: 18/4/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 31/7/2024-32618

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Mahmut ATEŞ

Başvurucular

:

1. Haydar DEMİR

 

:

2. Zeliha YALÇİN

Vekilleri

:

Av. Hüseyin AYGÜN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kolluk kuvvetlerinin terörle mücadele operasyonu kapsamında silahlı güç kullanımı sonucu meydana gelen ölüm nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. 20/9/2016 tarihinde Tunceli'de iki beyaz minibüs içinde taşınan çeşitli yaşam malzemelerinin PKK terör örgütü üyelerine teslim edileceği yönünde istihbari bilgiler elde edilmesi üzerine Venk Köprüsü olarak tabir edilen bölgede güvenlik güçlerince operasyon düzenlenmiştir.

3. Olay Tutanaklarına göre operasyon bölgesine gelen beyaz renkli bir minibüse güvenlik güçlerince yapılan dur ihtarına minibüste bulunan kişilerce uzun namlulu silahlarla ateş edilerek karşılık verilmiş ve çatışma başlamıştır. Çatışma sırasında araçtan inen ve yaralı olduğu tahmin edilen iki kişinin Munzur Irmağı yönüne kaçtığı, aramalara rağmen bulunamadığı, araç içindeki bir kişinin ise çatışmada öldüğü tutanaklara yansımıştır. Ayrıca çatışma sırasında olay yeri yakınlarındaki ormanlık alanda bulunan başka bir kişi güvenlik güçlerine ateş açmış, ateşle karşılık verilmesi üzerine yaralanan bu kişi kaçmış, daha sonra kaçan kişinin İ.T. olduğundan şüphelenilmiş ve İ.T. yakalanmıştır. Bunun yanı sıra olay yerinden ve minibüs içinden Kalaşnikof marka iki tüfek ve bu tüfeklere ait şarjörlerle birlikte PKK terör örgütü mensuplarına ait olduğu değerlendirilen kıyafet, yaşam malzemeleri ve çeşitli deliller ele geçirilmiştir.

4. Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı, olayla ilgili olarak aynı tarihte soruşturma başlatmıştır. Soruşturma kapsamında yapılan ölü muayenesi, otopsi ve kimlik tespiti çalışmaları sonucunda çatışmada ölen kişinin başvurucuların oğlu E.D. olduğu tespit edilmiştir. E.D.nin kardeşi A.D.nin teşhis tanığı olarak beyanı alınmış ve E.D.nin cesedi A.D.ye teslim edilmiştir.

5. Soruşturma kapsamında ele geçen silah, boş kovan ve taşınabilir bellek, E.D.nin üzerinden çıkan elbiseler ve diğer deliller üzerinde kriminal incelemeler yapılarak uzmanlık raporları düzenlenmiştir. Operasyona katılan güvenlik güçlerinin müşteki sıfatıyla beyanlarına başvurulmuştur. Ayrıca soruşturma kapsamında E.D.nin PKK terör örgütü ile irtibatı bulunduğuna dair tanık ifadeleri alınmıştır.

6. 27/9/2016 tarihinde 2016/1785 numaralı soruşturma üzerinden sulh ceza hâkimliğince soruşturma dosyası içeriğini inceleme ve belgelerden örnek alma yetkilerinin kısıtlanması kararı verilmiştir. Karar gerekçesinde "PKK/KCK terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin soruşturma yürütülmekte olup soruşturmanın tehlikeye düşmemesi amacıyla" bu kararın verildiği belirtilmiştir. Soruşturma sürecinde 2016/1785 numaralı soruşturma dosyası 2016/1761 numaralı dosya ile birleştirilerek kapatılmış, 2016/1761 numaralı dosya ise 2016/1765 numaralı dosya ile birleştirilerek kapatılmış, soruşturmaya 2016/1765 numaralı dosya üzerinden devam edilmiştir. Başvurucular kısıtlama kararına 28/11/2018 tarihinde itiraz etmiştir. Başvuru dosyasında bu itiraz ile ilgili verilen karara dair bilgi bulunmamaktadır.

7. Soruşturma sırasında, tutuklu bulunan İ.T. hakkındaki soruşturma tefrik edilmiş; olayla irtibatlı olduğuna dair deliller elde edilen R.G. hakkında yakalama emri düzenlenmiştir. 21/1/2019 tarihinde başvurucuların ifade vermek istediklerini beyan ederek müracaat etmeleri üzerine müşteki sıfatıyla beyanları alınmıştır. Başvurucular özetle E.D.nin örgütle irtibatı olmadığını, tam tersine daha önceden PKK terör örgütü tarafından kaçırılarak tehdit edildiğini, olaydan iki gün önce E.K. isimli bir kişinin örgütün kendilerine 20.000 TL para cezası kestiğine dair bir kâğıt getirip E.D.ye verdiğini beyan etmiştir.

8. Başvurucular 15/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Bireysel başvurudan sonra 12/12/2022 tarihinde E.D. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, kasten öldürme ile devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma suçlarından hakkında soruşturma yürütülmekte ise de E.D.nin 20/9/2016 tarihinde ölmesi nedeniyle hakkında soruşturma yürütülmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir.

10. İnceleme tarihi itibarıyla değinilen olayla ilgili soruşturma Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/1765 numaralı dosyası üzerinden derdesttir.

11. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

13. Başvurucular; E.D.nin terör örgütünce kaçırılan bir sivil olduğunu, güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanması sonucu hayatını kaybettiğini, çatışmada ağır şekilde yaralanmasına rağmen E.D.ye tıbbi yardım sağlanmadığını, olayla ilgili soruşturmanın makul sürede başlamadığını ve tamamlanmadığını, soruşturmaya katılımlarının sağlanmadığını, talep ettikleri delillerin toplanmadığını, bu nedenlerle yaşam hakkı ile birlikte adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde özetle ölüm olayının planlı bir operasyon kapsamında, gerekli olan uyarılara rağmen, karşı tarafın silahlı güce başvurması üzerine bu saldırıyı defetmeye yeterli ve orantılı güç kullanımı sonucu gerçekleştiği bildirilmiştir. Ayrıca soruşturma kapsamında olayda yer alan kişilerin kimliklerinin tespit edilmesi yönünde çalışmalar yapıldığı, böylelikle gelişme kaydedilerek soruşturmaya devam edildiği ifade edilmiştir.

15. Başvurucular Bakanlık görüşlerine karşı beyanlarında hak ihlali iddialarını tekrar etmiş; ayrıca Bakanlık görüşlerinde E.D.nin şüpheli olarak ele alındığını, buna karşılık soruşturmanın E.D.nin güvenlik güçlerince öldürülmesine ilişkin olduğunu, şüphelilerin orantısız güç kullanan güvenlik görevlileri olduğunu ileri sürmüştür.

16. Başvuru yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir. Bununla birlikte E.D.nin ölümüyle ilgili soruşturma devam ettiğinden ve bireysel başvuru dosyasında yaşam hakkının maddi boyutuyla ilgili inceleme yapmaya yeterli bilgi bulunmadığından inceleme yalnızca yaşam hakkının usul boyutu kapsamında yapılmıştır.

17. Öte yandan somut başvuruya konu olayla ilgili ve derdest olan bir ceza soruşturması bulunduğundan bireysel başvuru yollarının tüketilmesi ve başvuru süresi hususlarında da bir değerlendirme yapılmalıdır.

18. Yaşam hakkı ile ilgili bir soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için -mutlak surette gerekli olmasa da- soruşturmanın ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 86).

19. Diğer taraftan başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunmalıdır. Başka bir deyişle başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru yapmalıdır. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her davanın şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (aynı yöndeki karar için bkz. Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 87).

20. Ceza soruşturmasının etkili olmadığı iddiasını içeren somut başvuru, soruşturmanın başlamasından 4 yıl 1 ay sonra yapılmıştır. E.D.nin ölümüyle ilgili soruşturmanın kendine özgü şartları dikkate alındığında başvuruculardan bireysel başvuruda bulunmak için etkili olmadığını düşündükleri bir soruşturmanın tamamlanmasını beklemelerinin istenemeyeceği ve başvurucuların özen yükümlülüğüne uygun olarak soruşturmanın etkisiz bir hâl aldığını düşündükleri andan itibaren süresinde bireysel başvuruda bulundukları değerlendirilmiştir. Doyasıyla somut başvuruda bireysel başvuru yollarının tüketilmesi ve süre bakımından kabul edilemezliğe karar verilmesini gerektirecek bir neden bulunmadığı anlaşılmıştır.

21. Bu itibarla açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmayan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

22. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması, resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi gerekir. Soruşturma süreci kamu denetimine açık olmalı ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılımları sağlanmalıdır. Makul bir özen ve süratle yürütülmesi gereken soruşturma sonucunda alınan karar, soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olmalı; bunun yanı sıra yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermelidir (aynı yöndeki kararlar için bkz. Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016; Cembeli Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018; Cem Sarısülük ve diğerleri [GK], B. No: 2015/16451, 15/12/2021).

23. Somut başvuruda öncelikle belirlenmesi gereken husus E.D.nin ölümünde sorumluluğu olan kişilerin belirlenmesi ve gerekiyorsa cezalandırılmalarını sağlayacak bir soruşturmanın resen ve makul bir sürede başlatılıp başlatılmadığıdır.

24. 2016/1765 numaralı soruşturma kapsamında E.D.nin şüpheli olduğu eylemlerle ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir (bkz. § 9). Aynı soruşturma kapsamında terörle mücadele operasyonuna katılan kamu görevlilerinin müşteki sıfatıyla ifadeleri alınmıştır (bkz. § 5). Buna göre Başsavcılığın olayın hemen ardından başlattığı soruşturmada operasyon sırasında güvenlik kuvvetlerine karşı terör eylemlerinde bulunan kişilerin kimlik, eylem ve cezai sorumluluklarını belirlemeyi amaçladığı görülmüştür. Başvurucuların ifadeleri ise 21/1/2019 tarihinde, soruşturma başladıktan 2 yıl 4 ay sonra ve başvurucuların ifade vermek üzere Başsavcılığa talepte bulunmalarının ardından alınmıştır. Dolayısıyla E.D.nin ölümünde sorumluluğu olan kişilerin belirlenmesi amacıyla yapılan soruşturmanın resen ve derhâl başlatılmadığı aksine başvurucuların ifade vermek üzere Başsavcılığa başvurmaları üzerine ve ölüm olayının üstünden uzun bir süre geçtikten sonra başlatıldığı anlaşılmıştır.

25. Somut başvuru bakımından ikinci olarak soruşturma dosyası içeriğini inceleme ve belgelerden örnek alma yetkilerinin kısıtlanması nedeniyle etkili soruşturma yükümlülüğünün bir unsuru olarak, ölen kişinin yakınlarının soruşturmaya katılımlarının sağlanması ve soruşturmanın kamu denetimine açık olması ilkelerinin ihlal edildiği iddialarının incelenmesi gerekir (soruşturma dosyası içeriğini inceleme yetkisinin kısıtlanması kararı ile soruşturmaya katılım sağlanması ilkesi arasındaki ilişkiyle ilgili ayrıntılı açıklama ve değerlendirmeler için bkz. Dündar Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2017/40247, 2/11/2023, §§ 46-53).

26. Ceza soruşturmasında maddi olayların tüm yönleriyle ortaya çıkarılma amacının gerçekleştirilebilmesi için kabul edilen gizlilik kuralının savunma hakkı, silahların eşitliği, suçtan zarar görenlerin soruşturmaya katılımlarının sağlanması ve soruşturmanın kamu denetimine açık olması ilkeleri çerçevesinde bazı sınırlamalara tabi olduğu kuşkusuzdur (savunma hakkı kapsamında yapılan değerlendirmeler için bkz. Ali Pala, B. No: 2013/3056, 14/10/2015, §§ 40-44). Bu hâlde soruşturma işlemlerinin ve bu işlemler sonucunda elde edilen delillerin soruşturma taraflarından gizli tutulmasıyla elde edilmek istenen kamu yararı ile soruşturmanın nispi bir şeffaflık içinde yürütülmesi suretiyle temel hakların korunmasının sağlanması arasında makul denge gözetilmelidir.

27. Somut olayda Sulh Ceza Hâkimliği 27/9/2016 tarihinde müdafilerin dosyayı inceleme ve dosyadan örnek alma yetkilerinin kısıtlanmasına karar vermiştir. Kararda yalnızca "PKK/KCK terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin soruşturma yürütülmekte olup soruşturmanın tehlikeye düşmemesi amacıyla" bu kararın verildiği gerekçesine yer verilmiştir. Kararda hangi belgelerin suçtan zarar gören kişilerin vekillerince incelenebileceğine yönelik bir değerlendirme bulunmadığından soruşturma dosyasının tümüyle başvurucu avukatlarının erişimlerine kapatıldığı görülmüştür. Somut olayın şartlarında terörle mücadele operasyonu kapsamında görev yapan kamu görevlilerinin görüntülerinin ya da bu kişilerin kimliklerinin ortaya çıkmasına neden olabilecek bilgilerin, kapsamlı operasyon planının ya da istihbarat çalışmalarının incelenmesine izin verilmemesi makul bir tedbir olarak kabul edilebilir. Buna karşılık tanık ifadeleri, olay yeri inceleme raporları, kriminal inceleme raporları gibi ana deliller hakkında kısıtlama kararı verilmesinin -bu belgelere erişimin kısıtlanma gerekçesinin de açıklanmadığı gözetildiğinde- suçtan zarar görenlerin soruşturmaya katılımlarının sağlanması ilkesiyle bağdaştığını söylemek mümkün değildir.

28. Öte yandan 27/9/2016 tarihli kısıtlama kararının 2016/1785 numaralı soruşturma üzerinden verildiği, daha sonra bu dosyanın 2016/1761 numaralı dosya ile 2016/1761 numaralı dosyanın ise 2016/1765 numaralı dosya ile birleştirilerek kapatıldığı görülmüştür. Bu durumda kısıtlama kararının yalnızca 2016/1785 numaralı soruşturma dosyası içeriğini mi yoksa birleştirilen tüm dosyaların içeriğini mi kapsadığı konusunda da bir açıklık yoktur. Buna ek olarak Ulusal Yargı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden incelenen soruşturma dosyalarında başvurucuların kısıtlama kararına 2018 yılında yaptıkları itiraz hakkında verilen bir karar da yoktur. Dolayısıyla somut olayda başvurucuların yaşam hakkının ihlali iddialarıyla ilgili soruşturmaya yeterli ölçüde katılımları sağlanarak delillerini ileri sürme ve verilen kararlara itiraz etme imkânından mahrum bırakıldığı kanaatine varılmıştır.

29. Somut başvuruda son olarak E.D.nin ölümüyle ilgili olarak yürütülen ceza soruşturmasının makul sürede tamamlanıp tamamlanmadığı incelenmelidir.

30. E.D.nin ölümüyle neticelenen olaylara ilişkin ceza soruşturmasında olay yeri incelemesi, olay yerinden delillerin toplanması ve bunlar üzerinde kriminal inceleme yapılması, ölü muayene ve otopsi işlemleri, operasyona katılan görevlilerin ifadelerinin alınması gibi temel nitelikteki delillerin makul bir hızla toplandığı görülmüştür. Buna karşılık soruşturma, yaşanan silahlı çatışma sırasında E.D. ile birlikte minibüste bulunan diğer kişilerin kimliklerinin belirlenmesi ve özellikle R.G. hakkındaki yakalama kararının infazına çalışılması nedeniyle yaklaşık 7 yıl 4 aydır derdesttir.

31. Elde edilmeye çalışılan delillerin E.D.nin ölümünde sorumluluğu olan kişilerin tespiti veya ölümü çevreleyen maddi olayların tam olarak aydınlatılmasından çok güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyette bulunan kişilerin eylemlerinin aydınlatılmasına yönelik olduğu açıktır. Dolayısıyla başvuruya konu ceza soruşturmasının başvurucuların, genel olarak da toplumdaki diğer bireylerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılıklarını sürdürmeleri, hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi açısından makul bir süratle yürütülmediği sonucuna ulaşılmıştır.

32. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutu yönünden ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

33. Başvurucular, ileri sürdükleri hak ihlallerinin tespiti ile yeniden soruşturma yapılmasına karar verilmesinin yanında manevi zararlarının giderilmesi talebinde bulunmuştur.

34. Somut olayda yaşam hakkının usul boyutu yönünden ihlal edildiğine, bu ihlalin başvurucuların yakınlarının ölümüyle ilgili soruşturmaya etkin bir şekilde katılımlarının sağlanması ve soruşturmanın belirli bir derecede kamu denetimine açık olması, soruşturmanın resen ve derhâl başlatılması ile soruşturmanın makul bir sürede yürütülerek sonuçlandırılması ilkelerine riayet edilmemesinden kaynaklandığına karar verilmiştir. Dolayısıyla derdest olan ceza soruşturmasında ihlal kararında belirtilen eksiklerin giderilmesi amacıyla kararın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekir.

35. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara net 200.000 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Yaşam hakkının usul boyutu bakımından ihlal edildiği iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutu bakımından İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvuruculara net 200.000 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin gereği için Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2016/1765) GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.