TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA AKYILDIZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/23302)

 

Karar Tarihi: 2/10/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Çağlar ÖNCEL

Başvurucu

:

Mustafa AKYILDIZ

Vekilleri

:

Av. Ferhat KÜÇÜK

 

 

Av. Abdullah BİLİCİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, eczane ile yapılan sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/8/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığı'na (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü sunmuştur. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Batman'da faaliyet gösteren eczanenin sahibi ve mesul müdürü olarak 1/4/2016 tarihli Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacılar Birliği (TEB) Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokol (Protokol) kapsamında TEB ile imzaladığı Tip Sözleşme uyarınca SGK kapsamındaki hastalara ilaç satışı yapmaktadır.

9. SGK Ankara İl Müdürlüğünce başvurucuya gönderilen 2/1/2018 tarihli yazı ile Protokol'ün "Taraflar bir ay önceden yazılı bildirimde bulunmak şartıyla sözleşmeyi her zaman feshedebilir" şeklindeki 5.1. maddesi uyarınca sözleşmenin, yazının tebliğ tarihinden itibaren bir ay sonra feshedileceği bildirilmiştir.

10. Başvurucu, sözleşmenin fesih işleminin iptali ile Medikal Ulak (Medula) sisteminin açılması amacıyla 18/1/2018 tarihinde Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) tedbir talepli dava açmıştır. Dava dilekçesinde özetle; Tip Sözleşmenin hangi hâllerde feshedileceğinin Protokol'ün 5.1. maddesinde düzenlendiği ancak SGK tarafından gönderilen yazıda bu maddede sayılan sebeplerden hiçbirine yer verilmemesi nedeniyle başvurucunun savunma hakkının engellendiği ileri sürülmüştür. Ayrıca başvurucu hakkında anılan sözleşmeyi etkileyebilecek soruşturma ve kovuşturma yapılmadığı gibi disiplin cezası da verilmediği vurgulanmıştır. Dilekçede son olarak; Medula sisteminin kapatılmasının yakın çevrede başka bir eczane bulunmaması nedeniyle burada yaşayan hastalar için de olumsuz sonuçlar doğuracağından anılan sistemin tedbiren açılması ve fesih işleminin iptali talep edilmiştir.

11. Davalı SGK'nın 1/2/2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; işin esasını çözecek mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği ve görevli yargı yerinin iş mahkemeleri olması nedeniyle davanın görev yönünden reddi gerektiği belirtilmiş ayrıca yargılamaya devam edilecek ise ayrıntılı bilgi ve belgelerin sunulması için süre verilmesi talep edilmiştir. Öte yandan SGK'nın ibraz ettiği 13/3/2018 tarihli delil dilekçesinin ekinde yer alan 9/2/2018 tarihli kurum içi yazışmada; 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (667 sayılı KHK) gereğince Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yapılan ileri güvenlik soruşturması sonucunda başvurucunun Medula erişiminin engellendiği ve sözleşmenin feshi yoluna gidildiği belirtilmiştir.

12. Mahkeme 28/3/2018 tarihli ara kararı ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiş ve 11/12/2018 tarihinde davayı esastan reddetmiştir. Gerekçede özetle; SGK tarafından davaya konu sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğinin yazılı olarak bildirildiği nitekim Protokol'ün 5.1. maddesinde yer alan "taraflar bir ay önceden yazılı bildirimde bulunmak şartıyla sözleşmeyi her zaman feshedebilir." hükmü gereğince somut olaya konu işlemin Protokol hükmüne uygun olduğu ifade edilmiştir.

13. Başvurucu istinaf talebinde bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde özetle; SGK tarafından fesih işlemine dayanak gösterilen Protokol'ün 5.1. maddesinde sınırlı şekilde sayılan fesih sebeplerinin gerçekleşmemesi nedeniyle söz konusu kurumun hukuka aykırı şekilde hareket ettiği ifade edilmiştir. Bunun yanında başvurucunun kullandığı Medula sistemine erişiminin Protokol'de yer alan bir aylık süre beklenmeden engellendiği dikkate alındığında fesih işleminin anılan Protokol'e de uygun olmadığı belirtilmiştir. Dilekçede son olarak; gelirinin %90 oranında reçeteli işlemlerden oluştuğu, bu sebeple SGK ile anlaşma yapmadan ticari faaliyet yürütülmesinin mümkün olmadığı vurgulanarak Protokol'deki tek taraflı fesih düzenlemesinin hükümsüz olduğu bildirilmiştir.

14. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi (Daire), 12/2/2019 tarihinde istinaf talebinin esastan reddine karar vermiştir. Gerekçede; taraflar arasında özel hukuk kurallarına tabi bir sözleşme bulunduğu ve anılan sözleşme hükümlerinin tarafları bağlayacağı açıklanarak sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların yine bu sözleşme hükümleri uyarınca çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu kapsamda Protokol'ün 5.1. maddesi gereğince SGK'nın fesih gerekçesi bildirmek zorunda olmadığı, basiretli bir tacir gibi davranması beklenen eczacının sözleşme hükümleri ile bağlı olduğu ayrıca tarafların her zaman yeniden sözleşme yapma imkânına sahip oldukları ifade edilmiştir.

15. Başvurucu temyiz talebinde bulunmuştur. Dilekçede; dava ve istinaf dilekçelerindeki hususlar tekrar edilerek kararların gerekçesiz olduğu, iddiaları tartışılmadan ve herhangi bir delil toplanmadan karar verildiği ileri sürülmüştür. Ayrıca anılan kararlarda sözleşme serbestisinden söz edilmesine rağmen somut olayda sözleşme yapma mecburiyeti bulunduğu zira eczanelerin SGK ile sözleşme yapmadan ticari hayatlarına devam etmelerinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2/7/2020 tarihinde Dairenin kararını usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle onamıştır.

16. Başvurucu nihai kararı 17/7/2020 tarihinde öğrenmiş ve 10/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 73. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Bu Kanuna göre sağlık hizmetleri, Kurum ile yurt içindeki veya yurt dışındaki sağlık hizmeti sunucuları arasında yapılan sözleşmeler yoluyla ve/veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından satın aldıkları sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi suretiyle sağlanır."

18. 25/1/1956 tarihli ve 6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanunu'nun 39. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Merkez Heyetinin görevleri şunlardır:

...

j) Eczanelerden sağlık hizmeti satın alacak bütün kamu ve özel kurum ve kuruluşlarla anlaşmalar yapmak,imzalanan protokole uygun tip sözleşmeleri bastırmak ve belirleyeceği bedel karşılığı eczanelere dağıtmak,

..."

19. 18/12/1953 tarihli ve 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun'un 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Serbest eczaneler, eczacılık yapma hakkını haiz bir eczacının sahip ve mesul müdürlüğünde yönetmelikte belirlenen belgelerle il sağlık müdürlüğünce düzenlenmiş ve valilikçe onaylanmış bir ruhsatname ile açılır.

...

Eczaneler için belediyeden ayrıca bir iş yeri ruhsatı alınması ve belediyeye harç ödenmesi gerekmez. Eczaneler için ayrıca başka herhangi bir kurum veya kuruluştan kayıt veya onay belgesi aranmaz.

..."

20. 10/8/2005 tarihli ve 25902 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik'in 6. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

" Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz. İşyerlerine bu Yönetmelikte belirtilen yetkili idareler dışında diğer kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek kuruluşları tarafından özel mevzuatına göre verilen izinler ile tescil ve benzeri işlemler bu Yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alma mükellefiyetini ortadan kaldırmaz. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerleri yetkili idareler tarafından kapatılır."

21. 24/3/2013 tarihli ve 28597 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği'nin "MEDULA sistemi" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" (1) Kurumla sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularına, sundukları sağlık hizmetlerine ilişkin bedellerin ödenebilmesi için Kurum mevzuatı gereği istenilen bilgilerin belirlenen istisnalar hariç olmak üzere MEDULA sistemine girilmesi zorunludur.

...

 (3) Ayrıca Kurumla sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının, sundukları sağlık hizmetlerine ilişkin bedellerin ödenebilmesi için, Kurumca belirlenecek sağlık hizmetlerine ait oluşturulan ulusal kayıt formlarını ve MEDULA sistemine girilmesi gerekli görülen geri ödemeye esas teşkil edecek diğer bilgi/belgelerini MEDULA sistemine girmesi zorunludur...

 (4) Sunulan hizmete ilişkin MEDULA sisteminden alınan provizyonlar ön izin niteliğinde olup mevzuat ile açıkça belirtilmediği sürece tek başına yeterli değildir. Sağlık hizmetine ilişkin elektronik olarak sisteme eklenmemiş kuralların varlığı halinde gerekli kontroller sağlık hizmeti sunucularınca yapılır.

5. 2 - Fatura düzenlenmesi

 (1) Sağlık hizmeti sunucuları;

a) MEDULA sisteminden provizyon alarak MEDULA sistemine kaydettikleri hizmetler için (SUT’ta belirtilen istisnalar hariç) tek fatura/e-fatura düzenler.

b) MEDULA sisteminden provizyon alınamaması nedeniyle MEDULA sistemine kaydedilemeyen aşağıda sayılan hizmetler için ayrı manuel fatura düzenler.

..."

22. Protokol'ün "Sözleşmenin Feshi ve Cezai Şartlar" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"5.1. Taraflar bir ay önceden yazılı bildirimde bulunmak şartıyla sözleşmeyi her zaman feshedebilir.

5.2. Bu Protokolün (5) numaralı maddesinde yer alan fiillerin tespiti halinde 15 (on beş) gün süre verilerek eczacının yazılı savunması istenir... Savunma talep yazısının tebliğ tarihinden itibaren 15 (on beş) gün içinde eczacı savunmasını verir. Süresi içerisinde savunma verilmemesi halinde Kurumca işlemlere devam edilir...

...

5.3.1. Reçetede yazılan ilacın eczanede bulunduğu halde eczanede bulunan ilacın verilmediğinin ve/veya reçete karşılamada reçete veya hasta seçimi yapıldığının ve/veya reçete sahibinin kurallara uygun yazılmış ve provizyon sisteminin onay verdiği reçetesinde yer alan ilacı hastaya bedeli karşılığında satıldığının tespiti halinde, eczane yazılı olarak uyarılır, tekrarı halinde sözleşme feshedilir ve 2 (iki) ay süre ile sözleşme yapılmaz...

5.3.2. Eczacının Kuruma fatura ettiği reçetelerde... bulunması gereken ve reçete muhteviyatı ilaçların reçete sahibine ya da ilacı alana teslim edildiğine ilişkin imzanın, reçete sahibine veya ilacı alana ait olmadığının denetim ile tespitinin kesinlik kazanması halinde, reçete bedelinin 2 (iki) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacı yazılı olarak uyarılır, tekrarı halinde reçete bedelinin 5 (beş) katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 1 (bir) ay süre ile sözleşme yapılmaz...

5.3.3. Sözleşmesi feshedilen eczacıya ait reçetelerin Kurum ile sözleşmeli eczacı tarafından Kuruma fatura edilmesi halinde, reçete bedelinin 10 (on) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacı uyarılır. Tekrarı halinde reçete bedelinin 20 (yirmi) katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 6 (altı) ay süre ile sözleşme yapılmaz.

5.3.4. Reçetede yazılı ilaç yerine farmasötik eşdeğer olmayan ilaç verilmesi durumunda 500 (beş yüz) TL’den az 1000 (bin) TL’den fazla olmamak üzere ilaç bedelinin 5 (beş) katı tutarında cezai şart uygulanır. Bu maddenin uygulanmasında reçetenin karşılandığı tarihteki Kurum provizyon sistemindeki eşdeğer tablosu dikkate alınır.

5.3.5. Kurum, İl Sağlık Müdürlüğü veya Eczacı Odası tarafından eczanede yapılan denetimde, reçete sahibi veya ilacı alan kişiye teslim edilmeyen ilaçlara ait reçetelerin Kuruma fatura edildiğinin tespiti halinde ilaç bedelinin 2 (iki) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacı uyarılır. Tekrarı halinde ilaç bedelinin 10 (on) katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 3 (üç) ay süre ile sözleşme yapılmaz...

5.3.6. ... alınması gereken ilaç katılım payları ve/veya ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi katılım paylarını, ve/veya eşdeğer ilaç uygulaması nedeniyle oluşan fiyat farklarını tahsil etmeyen veya hastaya iade eden eczacılara, ilk tespitte 1000 (bin) TL cezai şart uygulanarak eczane yazılı olarak uyarılır, yazılı uyarıya rağmen tekrarı halinde sözleşme feshedilir ve 1 (Bir) ay süre ile sözleşme yapılmaz...

5.3.7. Resmi veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarına ait ilaçların kupürlerinin veya bedeli daha önce ödenmiş reçetelere ait kupürlerin Kuruma fatura edildiğinin tespit edilmesi halinde 3.000 (üç bin) TL cezai şart uygulanır. Bu madde protokolün imzalanmasından itibaren 1 (bir) yıl geçerlidir.

5.3.8. Kuruma fatura edilen reçetede ya da reçete ekinde bulunması gereken belgelerde (e-reçete ve/veya e-rapor olarak düzenlenenler hariç) (tıbbi bilgi ve belgeler de dahil olmak üzere) eczacı veya eczane çalışanları tarafından tahrifat yapıldığının ve Kurum zararının oluştuğunun tespiti halinde reçete bedelinin 10 (on) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacı uyarılır. Tekrarı halinde reçete bedelinin 20 (yirmi) katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 1 (bir) yıl süreyle sözleşme yapılmaz.

5.3.9. Kurumca yapılan incelemeler neticesinde provizyon sistemine gerçeğe aykırı reçete kaydı yapılarak Kuruma fatura edildiğinin tespiti halinde reçete bedelinin 5 (beş) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacıya ilk uyarı tebliğ edilir. İlk uyarının tebliğ tarihinden itibaren 1 (bir) yıl içerisinde fiilin tekrar işlendiğinin tespiti halinde reçete bedelinin 10 (on) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacıya ikinci uyarı tebliğ edilir. İlk uyarının tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içerisinde, ikinci uyarıdan sonra fiilin yeniden (üçüncü kez) işlendiğinin tespit edilmesi halinde reçete bedelinin 20 (yirmi) katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 1 (bir) yıl süreyle sözleşme yapılmaz...

5.3.10. Eczacı ya da eczane çalışanlarınca Kurumu zarara uğratmak amacıyla kasıtlı olarak Kuruma sahte ilaç fiyat kupürü/sahte karekod, sahte reçete veya sahte rapor fatura edildiğinin tespiti halinde reçete bedelinin 10 (on) katı tutarında cezai şart uygulanarak eczacı uyarılır. Tekrarı halinde reçete bedelinin 20 (yirmi) katı tutarında cezai şart uygulanarak sözleşme feshedilir ve 1 (bir) yıl süreyle sözleşme yapılmaz...

5.3.11. Eczacı, Kurum ile Kuruma bağlı vakıf, dernek gibi kuruluşlara bağış yapamaz, hediye vb. şekilde katkıda bulunamaz. Bu durumun tespit edilmesi halinde sözleşme feshedilir, 3 (üç) ay süre ile sözleşme yapılmaz... Tespit işleminin, ilgili eczacı odasınca yapılması ve Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyetince onaylanarak Kuruma yazılı olarak bildirilmesi halinde Kurumca fesih yapılır. Yargı kararı ile haksız yapıldığına karar verilen tespitler nedeniyle sözleşmesi feshedilen eczacının uğradığı her türlü maddi ve manevi zarar, tespiti yapan eczacı odası ile Türk Eczacıları Birliğince müteselsilen karşılanır...

5.3.12. Eczanenin muvazaalı olarak faaliyet gösterdiğine ilişkin bulguların tespit edilmesi halinde... Kurum gerekli incelemeleri yapar. Bu süreç içerisinde Sağlık Müdürlüğünden ve/veya TEB’den eczanenin muvazaalı olduğuna dair bilgi/karar gelmesi halinde sözleşme feshedilir.

...

Sağlık Bakanlığı tarafından muvazaalı eczane işletmesi nedeni ile ruhsatnamesi iptal edilmiş eczacı ile 5 (beş) yıl süre ile sözleşme yapılmaz..

..."

23. Protokol'ün "Cezai Şart ve Feshe İlişkin Genel Hükümler" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

6.9. Fesih nedeniyle sözleşme yapılmayacak süre dolduğunda, feshe ilişkin yargı süreci devam etse dâhi Eczacının talebi halinde sözleşme yapılır.

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Anayasa Mahkemesinin 2/10/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu; somut hiçbir neden bulunmaksızın gerçekleştirilen fesih işleminin hukuka aykırı olduğunu, nitekim SGK'ya birçok kez başvurmasına rağmen ileri güvenlik soruşturması nedeniyle işlem tesis edildiğinin belirtilmesi ile yetinildiğini öne sürmüştür. Başvurucu, yargılama aşamasında da Protokol'de yer alan fesih nedenleri arasında güvenlik soruşturmasına ilişkin bir düzenleme bulunmadığını beyan ettiğini ancak yargı mercilerince soyut ve genel geçer ifadeler ile ret kararı verildiğini belirtmiştir. Medula sisteminin kapatılması nedeniyle ilaç satışı yapamadığını ifade eden başvurucu, gelirinin tamamına yakınını kaybettiği gibi şahsi ve mesleki itibarının da zedelendiğini vurgulayarak gerekçeli karar hakkının, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının, çalışma hakkının ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının, yapılacak kabul edilebilirlik incelemesinde dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Görüşte ayrıca, masumiyet karinesinin ihlali iddiası bakımından yargı mercilerinin değerlendirmesinin, başvurucuya ceza yargılaması anlamında suç isnat eden ya da başvurucunun suçlu olduğunu ifade veya ima eden bir tespiti içermediği ifade edilmiştir. Sonuç olarak, mevcut başvuruda başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken yukarıda yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ve somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak bir inceleme yapılması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı verdiği cevapta bireysel başvuru formundaki beyanlarını tekrar ederek aynı yöndeki uzman mütalaasını sunmuştur.

B. Değerlendirme

27. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes, özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine dokunulamaz."

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

1. Uygulanabilirlik Yönünden

29. Başvurucunun iddialarının Protokol'e bağlı olarak imzalanan Tip Sözleşmenin haksız şekilde feshedilmesinin sonucu olarak SGK kapsamındaki kişilere ilaç satışının engellenmesine ilişkin olduğu görülmüştür. Mesleki hayata yönelik bu tür tedbirlerin ya da müdahalelerin hangi durumlarda özel hayat bağlamında uygulanabilir olduğu hususunda belirlenen ölçütler C.A. (3)([GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 90-96) kararında açıklanmıştır.

30. Özel eczane işleten başvurucunun ilaç alımı, satımı, reçete girişi gibi birçok faaliyetini SGK ile yapılan Protokol çerçevesinde yerine getirebildiği anlaşılmaktadır. Ancak başvurucunun Tip Sözleşmesinin feshedildiği gözetildiğinde işletmekte olduğu eczanenin ilaç satmasının ve faaliyetlerine devam etmesinin mümkün olmadığı söylenebilir. Bu durumda başvurucunun SGK anlaşmasının feshedilmesinin, başvurucu hakkındaki işlemin başkalarıyla mesleği çerçevesinde ilişki kurabilme ve geliştirebilme imkânının önemli ölçüde zayıflamasına, mesleğini devam ettirebilmesi, sosyal ve mesleki itibarını koruyabilmesi açısından ciddi sonuçlar doğurmasına yol açacağı anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun SGK anlaşmasının feshedilmesinin güvenlik soruşturması ile elde edilen kişisel verilere dayandığı ayrıca fesih işleminin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı görülmüştür. Neticede somut başvurunun sonuca dayalı olarak özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu belirlendiğinden anılan kararda belirtilen ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı değerlendirilmiştir.

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

32. Özel hayata saygı hakkına yönelik negatif ve pozitif yükümlülükler arasındaki sınırların kesin biçimde tanımlanması ve birbirinden ayrılması her zaman mümkün değildir. Devlet için öngörülen negatif yükümlülükler, her durumda özel hayata saygı hakkına keyfî surette müdahaleden kaçınmayı gerekli kılar. Pozitif yükümlülükler de özel hayata saygı hakkının korunmasını ve bireyler arası ilişkiler alanında olsa da özel hayata saygının güvencelerini sağlamaya yönelik olaya özgü tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, § 46; Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, § 98).

33. Başvurucunun SGK kapsamındaki kişilere ilaç satışına imkân sağlayan Tip Sözleşme SGK tarafından tek taraflı olarak feshedilmiştir. SGK'nın kamu ve özel sektörde çalışan herkesi kapsayacak şekilde sosyal güvenlik alanında faaliyet gösteren ve kamu gücünün ayrıcalıkları ile donatılmış bir kamu kurumu olduğu bilinmektedir. Ayrıca Tip Sözleşmelerin hazırlanmasında eczacıların hiçbir iradesi bulunmadığı gibi Protokol gereğince SGK'nın, sözleşmenin tarafı olan eczanelere -Protokol'e aykırılık teşkil eden belirli davranışları hâlinde- idari nitelikte cezalar verme yetkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla somut olaydaki hukuki ilişkinin kamu gücünün etkisi altında şekillendiği ve başvurucunun özel hayatına yönelen müdahalenin kamu kurumunun fesih işleminden kaynaklandığı dikkate alındığında başvurunun devletin negatif yükümlülükleri bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3) § 104).

a. Müdahalenin Varlığı

34. Başvurucunun SGK ile yaptığı sözleşmenin feshedilmesi, söz konusu işlemin haksız olarak gerçekleştiği iddiasının yargı mercilerince reddedilmesi ve bu suretle SGK kapsamındaki kişilere ilaç satışından alıkonulması nedeniyle başvurucunun mesleki hayatına müdahalede bulunulduğu sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla sözleşmenin feshine ilişkin alınan kararla kamusal bir makam tarafından başvurucunun özel hayatına saygı hakkına bir müdahalede bulunulduğu açıktır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

35. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

36. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın, B. No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar, B. No: 2017/9370, 27/2/2020, § 34; R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82).

 (1) Kanunilik

37. Yargı mercileri, somut olaya konu olan müdahalenin Protokol'de yer verilen feshe ilişkin düzenlemelere dayandığını kabul etmiştir. Protokol'ün yasal dayanağını 5510 sayılı Kanun'un 73. maddesi ile 6643 sayılı Kanun'un 39. maddesi oluşturmaktadır. TEB, 6643 sayılı Kanun'un verdiği yetki dahilinde SGK kapsamındaki kişilere ilaç satışı yapmayı talep eden eczacılar ile Protokol'e uygun olarak hazırlanan Tip Sözleşmeleri imzalamaktadır. Somut olayda da başvurucu ile TEB arasında anılan sözleşmenin yapıldığı açıktır. Bununla birlikte anılan kanun maddelerinin somut başvuruya konu müdahaleye dayanak oluşturduğu yargı merciilerince açıkça ortaya konulmamıştır. Anılan tespitlerle birlikte başvurunun niteliği ve kapsamı itibarıyla, incelemeye devam edilerek somut olaya konu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığına yönelik değerlendirme yapılması gerektiği anlaşılmıştır.

 (2) Meşru Amaç

38. Kişinin mesleği, özel hayatının bir parçası olarak nitelendirildiği sürece mesleğe, dolayısıyla özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalelerin meşru bir amaca dayanması gerekir. Somut olayda da Protokol'ün tarafı olan ve kamu gücünü kullanan SGK, -yargı mercilerinin kabulüne göre- başvurucunun devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı olduğu gerekçesiyle iş sözleşmesini feshetmiştir. Özellikle kamu gücünü kullanan idarelerin millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunması ile kamu hizmetinin sürdürülebilirliğinin sağlanması amacını taşıdıkları durumlarda takdir yetkilerinin daha geniş olduğu söylenebilir. Dolayısıyla özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil eden mesleğe ilişkin tedbirlerde millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunmasının, kamu hizmetinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasının hakkın doğasından kaynaklanan bir sınırlandırma nedeni olarak kabul edilebileceği değerlendirilmektedir. Bu bağlamda somut olay özelinde SGK tarafından başvurucunun özel hayatına saygı hakkına yönelen müdahalenin söz konusu sınırlama nedenlerine dayandığı ve bu suretle meşru amaç unsurunu taşıdığı sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3) [GK], §§ 109-113).

 (3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük

 (a) Genel İlkeler

39. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre demokratik toplum düzeninin gerekleri kavramı öncelikle ilgili hak yönünden getirilen sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmasını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendisini göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir (AYM, E.2016/179, K.2017/176, 28/12/2017; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 44; Haluk Öktem [GK], B. No: 2014/13433, 13/10/2016, § 49; Erhun Öksüz [GK], B. No: 2014/12777, 13/10/2016 § 53; Salim Onur Şakar, B. No: 2015/2711, 21/9/2017, § 35; C.A. (3), § 114).

40. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Ölçülülük ilkesinin amacı temel hak ve özgürlüklerin gereğinden fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük ilkesi, sınırlama için kullanılan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına ulaşmak bakımından zorunlu olmasına işaret eden gereklilik ve araçla amacın orantısız bir ölçü içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz bir yükümlülük getirmemesi anlamına gelen orantılılık unsurlarını içermektedir (Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 106; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, § 70; Bülent Kaya [GK], B. No: 2013/2941, 11/5/2016, § 82; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 48; C.A. (3), § 115).

41. Belirtilen ölçütlere riayetle bir sınırlandırma yapılıp yapılmadığının tespiti için müdahale teşkil eden önlemin temelini oluşturan meşru amaç karşısında, bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde bulundurulması ve gözetilen genel yararın gerekleri ile bireyin temel hakkının korunması arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının belirlenmesi zorunludur. Anayasa'nın 13. maddesi vasıtasıyla Anayasa'da yer alan tüm temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususunda geçerli olan bu denge, özel hayata saygı hakkının sınırlandırılmasında da gözönünde bulundurulmalıdır (Bülent Polat, § 107).

42. Kamusal makamların bir hakkın sınırlandırılması sürecinde iki ayrı aşamada takdir yetkisi bulunmaktadır. Bunlardan ilki, sınırlama ölçütünün seçimidir. İkincisi ise ilgili sınırlama ölçütü çerçevesinde izlenen meşru amacı gerçekleştirmek üzere yapılan sınırlamanın gerekliliğidir. Ancak kamusal makamlara tanınan bu takdir yetkisi sınırsız olmayıp ihlal iddiasına konu önlemin anayasal temel hak ve özgürlüklerle bağdaşır olması yani müdahaleyi meşrulaştırmak üzere kullanılan argümanların elverişli, zorunlu ve orantılı olması gerekir (Bülent Polat, § 108).

43. Belirtilen takdir yetkisi, her bir olay özelinde ayrı bir kapsama sahiptir. Güvence altına alınan hakkın veya hukuksal yararın niteliği ve bunun birey bakımından önemi gibi unsurlara bağlı olarak bu yetkinin kapsamı daralmakta veya genişlemektedir. Öte yandan personel rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda, kamu makamlarının faaliyetin niteliğine ve sınırlamanın amacına göre değişen geniş bir takdir yetkisinin bulunması doğaldır. Bununla birlikte özel hayata saygı hakkı ile kamu hizmetinin yukarıda belirtilen temellere uygun yürütülmesini gözetmek konusundaki meşru menfaat arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının gözönünde bulundurulması zorunludur (Bülent Polat, §§ 109, 110).

44. Ayrıca özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olma ve ölçülülük ilkelerine uygun olduğu konusunda yargısal makamlar tarafından oluşturulan gerekçelerin ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli olması gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ata Türkeri, §§ 45, 47; Murat Deniz, B. No: 2014/5318, 21/9/2016, § 66). Yine müdahalenin yargısal denetiminin usule ilişkin gereklilikler yerine getirilerek etkili bir şekilde ve makul sürede tamamlanması önemlidir.

 (b) İlkelerin Olaya Uygulanması

45. Somut olayda SGK tarafından başvurucunun Medula sistemine erişimi 4/1/2018 tarihinde engellenmiş ayrıca başvurucuya gönderilen 2/1/2018 tarihli yazı ile Protokol'ün 5.1. maddesi uyarınca yazının tebliğ tarihinden itibaren bir ay sonra başvurucu ile yapılan sözleşmenin feshedileceği bildirilmiştir.

46. SGK ve TEB arasında düzenli olarak yenilenen Protokoller aracılığıyla SGK mensubu olan kişilerin ilaç ve tıbbi malzeme ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanmaktadır. Anılan Protokol aynı zamanda TEB ile eczaneler arasında imzalanan Tip Sözleşmelerin dayanağını oluşturmakta ve eczaneler, Tip Sözleşmenin geçerli olduğu süre içerisinde SGK mensubu kişilerin taleplerini karşılamaktadır (bkz. § 17-18). SGK ile eczaneler arasındaki hukuki ilişkinin fiili yansıması Medula sistemi üzerinden gerçekleşmektedir. Zira Tip Sözleşmeyi imzalayan eczaneler, SGK'nın ilgili birimine başvurarak Medula sistemine erişim yetkisi almaktadır.

47. Medula sisteminin ülkemizde faaliyet gösteren tüm resmi ve özel sağlık kurumlarının kullanması zorunlu olan bir veritabanı niteliğinde olduğu görülmüştür. Buna göre, SGK kapsamında olsun ya da olmasın ilaç talebinde bulanan hastalar için Medula sistemi üzerinden düzenlenen e-reçete kodları söz konusu sistemi kullanan tüm eczanelerce görüntülenebilmektedir. Dolayısıyla SGK'nın Medula sistemine erişim yetkisi vermediği bir eczanenin SGK mensubu olan bir hastanın e-reçete kodunu görüntüleyerek hastanın talebini karşılaması mümkün olmadığı gibi hastanın SGK kapsamında olmaması bir başka deyişle ücret karşılığında ilaç almayı talep etmesi hâlinde de belirtilen sonuç değişmemektedir. Buradan hareketle özünde serbest meslek olan eczacılığın esasen bu sözleşmeler çerçevesinde etkili bir şekilde îfa edilebilir bir meslek olduğu ve Medula sistemine erişimin eczanelerin ticari faaliyetlerinin devamı için elzem olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (bkz. § 21).

48. Eczacılık faaliyeti, özünde bir serbest meslek olmasına rağmen sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesine aracılık etmesi itibarıyla anılan faaliyetin kamusal yönünün de bulunduğu açıktır. Mesleğin belirtilen özelliği nedeniyle diğer mesleklerden farklı kurallar ve denetleme yöntemlerine tabi olması olağan olarak kabul edilebilir. Ancak her durumda mesleğin ifasına ilişkin kuralların, uygulamaların ve tedbirlerin esaslarının açıkça mevzuatta düzenlenmesi gerekir. Bununla birlikte mesleğin ifasının imkânsız hâle getirilmesi ya da meslek sahibine ölçüsüz külfet yüklenmesi hâlinde mesleğe yapılan müdahalenin somut olaya göre temel hak ve özgürlükleri ihlal edebileceği vurgulanmalıdır.

49. Somut olayda mahkemelerce anılan hukuki ilişkinin Protokol'ün 5.1. maddesi gereğince yalnızca bir ay önceden bildirimde bulunularak ve herhangi bir sebep gösterilmeden feshedilebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Oysa yargılama sürecinde başvurucu; sözleşmenin yalnızca Protokol'ün 5. maddesinde belirtilen sebeplerle ve sınırlı bir süre için feshedilebileceğini, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasının anılan fesih nedenleri arasında sayılmadığını ve bu soruşturmanın içeriğinden haberdar olmadığını ileri sürmüştür. Buna karşın mahkemelerce anılan iddia ve itirazlar hakkında hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.

50. Protokol'ün 5. maddesinin bir bütün olarak ele alınması durumunda görüleceği üzere başvurucudan -takdire bağlı olmaksızın- savunma isteneceğine ilişkin düzenlemeler bulunduğu gibi maddenin devamında hangi hâllerde fesih işleminin gerçekleştirileceği ve ceza verileceğine dair ayrıntılı hükümler bulunmaktadır. Oysa yargı mercileri tarafından fesih işleminin usulü ve nedenleri değerlendirilmemiş ayrıca başvurucunun esasa etkili olabileceği değerlendirilen, kendisi hakkında adli veya idari bir soruşturma yapılmamasına rağmen somut dayanak taşımayan güvenlik soruşturmasına itibar edilmesine ilişkin itirazları hakkında da inceleme yapılmamıştır. Dolayısıyla mahkemelerce idarenin takdir yetkisini kullanırken bu yetkinin keyfî şekilde kullanılmasını önleyecek bir yargısal denetim yapıldığı söylenemez. Bunun yanında başvurucu hakkındaki güvenlik soruşturmasının içeriği ve kapsamı ile sonuçlarının denetlenmesine dair bir araştırmanın yapılmamasının sonucu olarak başvurucu hakkında bireyselleştirilmiş bir gerekçeye yer verilmediği görülmüştür.

51. Sonuç olarak, gerek fesih işlemini gerçekleştiren SGK tarafından verilen kararda gerekse yargı mercilerince verilen kararlarda, kullanılan takdir yetkisinin kanuni dayanaklarının gösterilmesi, müdahalenin nedenlerine ve başvurucunun mesleği üzerindeki etkilerine ilişkin bireyselleştirilmiş güçlü ve yeterli gerekçe sunma konusundaki gerekliliklerin yerine getirilmediği görülmektedir. Dolayısıyla -dava sürecindeki bilgi ve belgeler dikkate alındığında- başvurucunun özel hayata saygı hakkına yönelik müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşulunu sağlamamaktadır.

52. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

53. Başvurucu, ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

54. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

55. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için ihlalin tespitinin ve yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2018/59, K.2018/794) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için YASAL FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.