TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SADRETTİN SARIKAYA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/15888) |
|
Karar Tarihi: 11/7/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Ayşenur TUNCER |
Başvurucu |
: |
Sadrettin SARIKAYA |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, mahpus hakkında disiplin cezası verilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunan başvurucunun haftalık telefonla görüşme sırasında telekonferans yöntemiyle görüşme gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendi gereğince bir ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası verilmiştir. Anılan disiplin kararında başvurucunun telekonferans yöntemiyle kimliği belirlenemeyen kişilerle görüştüğü, bu kişilerin görüşme esnasında kan ve kayın hısımlıkları belirlenemediğinden kurumda kaygıya sebebiyet verdiği ifade edilmiştir.
3. Başvurucu; telefon görüşmesinde eşi, eşinin annesi ve babası, çocuklarıyla görüştüğünü, suç teşkil edebilecek bir söz ve davranışta bulunmadığını belirterek cezanın kaldırılması talebiyle Silivri 1. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) itiraz yoluyla başvurmuştur. İtiraz dilekçesinde başvurucu; eşi, çocukları ve kayın hısımlarıyla telefonda günlük konuşma yaptığını, telefon görüşmesinin idarenin denetimi ve gözetimi altında gerçekleştiğini, suç teşkil edecek bir durum bulunmadığını ileri sürmüştür.
4. İnfaz Hâkimliği 21/1/2020 tarihinde başvurucunun itirazının kabulüne karar vermiştir. Kararın gerekçesinde idarenin gözetimi ve denetimi altında gerçekleştirilen telefon görüşmelerinde tutuklu ve hükümlülerin telekonferans yaparak üçüncü kişileri konuşmaya dahil etmelerinin mümkün olmadığı, başvurucunun görüşmeye üçüncü kişilerin dâhil edilmesi konusunda eşinden bir talebinin bulunmadığı, telekonferans yoluyla telefon görüşmesine diğer kişileri dâhil edenin başvurucunun eşi olduğu belirtilmiştir. Sayılan nedenlerle telekonferans yapılmasına katkısı olmayan başvurucu hakkında disiplin cezası verilmesinin suçların ve cezaların şahsiliği ilkesine aykırı olacağı ve yapılan görüşmede de kurumda korku, kaygı veya panik havası oluşturacak bir konuşmanın geçmediği sonucuna ulaşıldığı vurgulanmıştır.
5. Anılan karara karşı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itirazda telefon görüşme kurallarına aykırı olarak önceden bildirilen kişi haricinde ve bildirilen telefondan başka bir telefona bağlantı kurularak telekonferans adı verilen görüşme yapıldığının tutanakla tespit edildiği belirtilmiş olup bu durumun kurumda kaygı yaratabileceği vurgulanmıştır.
6. Silivri Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) tarafından 24/2/2020 tarihli kararla Başsavcılığın itirazının kabulüne ve İnfaz Hâkimliği tarafından verilen kararın kaldırılmasına hükmedilmiştir. Kesin olarak verilen kararın gerekçesinde; dosya içerisinde yer alan tutanak kapsamı itibarıyla başvurucunun eşi ile yaptığı görüşmede telekonferans yoluyla üçüncü bir kişinin görüşmeye katıldığı, izin verilen kişiden farklı bir kişiyle telefon görüşmesi yapılmasının açıkça kanuna aykırı olduğu belirtilmiştir. Bunun yanında izin verilmeyen kişiyle görüşme yapılmasının görüşmenin kötüye kullanılmasına ve örgütsel iletişim sağlanmasına yol açabileceği, bu durumun idarenin zafiyet içerisinde bulunduğu telakkilerine sebep olabileceği, böylece telefon ile görüşme hakkı olmayan kişiyle yapılan görüşmenin kurumda kaygıya neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
7. Başvurucu, nihai hükmü 13/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra 30/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
10. Başvurucu; idarenin kontrol ve denetiminde olan ve ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinin korku veya kaygıya neden olmayacağını, suç teşkil eden bir söz ve davranışta bulunulmadığını, söz konusu cezanın kanuni dayanaktan yoksun olduğunu belirterek aile hayatına saygı hakkının, adil yargılanma hakkının, haberleşme hürriyeti ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından sunulan görüş yazısında, Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına yer verilerek değerlendirmelerin Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden temin edilen görüş ve ilgili belgeler ışığında yapılmasının uygun olacağı vurgulanmıştır. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında, telefonda görüştüğü kişilerin kanunen telefon ve ziyaret hakkı olan kişiler arasında yer aldıklarını belirterek Bakanlığın iddialarının somut delile dayanmadığını ifade etmiştir.
12. Başvuru, aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Mahpus başvurucunun dış dünya ile irtibatını sağlayan iletişim araçlarını kullanmasının belirli süre yasaklanmasına ilişkin disiplin cezası, aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır. Disiplin cezasının yargısal denetimini yapan ağır ceza mahkemesince verilen kararda, haftalık telefon görüşmesi esnasında üçüncü kişinin görüşmeye dâhil olmasının mülga İnfaz Tüzüğü'nün 88. maddesine aykırı olduğu vurgulanmıştır. Söz konusu düzenleme gereğince başvuruya konu olan eylemin usule uygun olmayan bir yöntem olarak nitelendirilmesi yorum yoluyla mümkün olmakla birlikte bir eylemin usule aykırı olması ile disiplin suçu olarak nitelendirilmesi birbirinden farklı hukuki değerlendirmeleri gerektirmektedir. İsnat edilen bir eylemin disiplin suçu olarak kabul edilebilmesi ancak açıkça bir disiplin suçu olarak düzenlemesi hâlinde mümkündür (Mustafa Ceyhan, B. No: 2020/13362, 19/10/2023, § 31).
15. Anayasa Mahkemesi Mustafa Ceyhan başvurusunda; mahpusun eşiyle telefon görüşmesi yaptığı sırada üçüncü kişinin görüşmeye dâhil olması nedeniyle uygulanan disiplin cezasını kanunilik koşulu yönünden incelemiştir. Mahkeme, söz konusu disiplin cezasının 5275 sayılı Kanun'un 43. maddesinde düzenlendiğini, anılan maddede kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunma şeklindeki eylemin, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler arasında sayıldığını ifade etmiştir. Buradan hareketle mahpusun görüşme hakkı olmayan kişilerle telefonda görüşmesi hâlinde, bu görüşmenin kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunma eylemi kapsamında kaldığı hususunun ilgili idare ve yargı makamlarınca ortaya konulması gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla başvuruya konu olan koşulların gerçekleştiği tarihte mahpusların görüşme hakkı olmayan kişilerle telefonda görüşmesinin açıkça disiplin suçu olarak düzenlenmediği, bir başka deyişle müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır (bkz. Mustafa Ceyhan, §§ 32-34). Nitekim bireysel başvuru yapıldıktan sonraki süreçte 5275 sayılı Kanun'un 42. maddesinde 14/4/2020 tarihinde yapılan değişiklikle, kurum idaresine bildirilen telefon numarası aracılığıyla ya da teknik müdahale ile başka bir hatta yönlendirme yapmak suretiyle görüşme hakkı olmayan kişilerle görüşme eylemi disiplin suçu olarak düzenlenmiş ve yaptırıma bağlanmıştır.
16. Somut olayda da başvurucunun eşi ile haftalık telefon görüşmesi yaptığı sırada görüşmeye üçüncü kişilerin dâhil olması nedeniyle kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunma eyleminin gerçekleştiği belirtilerek genişletici ve öngörülemez bir yorumla disiplin cezası verildiği görülmüştür. Bununla birlikte idare ve Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarında üçüncü kişi ile telefonda konuşma olgusu dışında ikna edici bir açıklamaya yer verilmediği anlaşıldığından yukarıda belirtilen karardaki tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
17. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya konu müdahalenin kanunilik koşulunu sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
18. Açıklanan gerekçelerle, başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
III. GİDERİM
19. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
20. Başvurucu halen ceza infaz kurumunda bulunduğundan başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
21. Öte yandan eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla giderilebilmesi için başvurucuya taleple bağlı kalınarak net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Silivri Ağır Ceza Mahkemesine (2020/697 D.İş) iletilmek üzere Silivri 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2020/693, K.2020/726) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.