TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HÜSEYİN İRDAL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/15084)

 

Karar Tarihi: 7/3/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Şeyda Nur ÜN

Başvurucu

:

Hüseyin İRDAL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, bir dernek üyesi olan başvurucunun işveren ile aralarındaki güven ilişkisinin bozulmasına dayanılarak iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvuruya konu olayların meydana geldiği süreçteki olağanüstü hâl (OHAL) şartlarına, OHAL ilanına ve uygulanan tedbirlere ilişkin genel bilgiler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 10-18; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 10-18.

3. Başvurucu 1970 doğumlu olup 1992 yılından iş sözleşmesinin feshedildiği 17/1/2018 tarihine kadar Kırıkkale Belediyesinde (Belediye/İşveren) belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışmıştır. Başvurucu, iş sözleşmesinin feshedildiği sırada Belediyenin İmar ve Şehircilik Müdürlüğünde kadrolu işçi olarak çalışmaktadır.

4. Kırıkkale Valiliği İl Olağanüstü Hal Bürosu (OHAL Bürosu), 8/12/2017 tarihinde Belediyeye "Bilgi Talebi" konulu bir yazı göndermiştir. Söz konusu yazıda; Kırıkkale İl Emniyet Müdürlüğünden gelen bilgiye göre "Kırıkkale Memurlar Derneği'nin", Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile irtibatlı ve iltisaklı olduğunun değerlendirildiği, söz konusu Derneğe üye olan çalışanların liste hâlinde bildirildiği görülmüştür. Anılan yazıya ekli listede başvurucunun Kırıkkale Memurlar Derneği (Dernek) üyesi olduğu belirtilmiştir.

5. Söz konusu tespit üzerine Belediye Başkanlık makamının oluruyla kurulan Komisyon 16/1/2018 tarihinde toplanmış ve Başkanlık makamının 17/1/2018 tarihli kararıyla başvurucunun iş sözleşmesinin 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi gereğince feshine karar verilmiştir.

6. Başvurucu; feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle işveren aleyhine işe iade talepli tespit davası açmıştır. Davanın görüldüğü Kırıkkale 2. İş Mahkemesi (İş Mahkemesi) 22/5/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında İş Mahkemesi, başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğunun değerlendirildiğini belirtmiştir.

7. Kararın istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 27/2/2020 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında Bölge Adliye Mahkemesi; başvurucunun Kırıkkale Memurlar Derneğine üyelik kaydının bulunduğunu ve işveren tarafından FETÖ/PDY ile irtibatlı olarak değerlendirildiğini, OHAL kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile iş sözleşmesi feshedilenler yönünden örgüt üyeliğinin ispatlanmasının gerekmediğini belirterek feshin geçerli olduğu kanaatine varmıştır.

8. Nihai karar başvurucuya 11/3/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 7/5/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Öte yandan başvurucu hakkında Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma esnasında Kırıkkale Valiliği İl Dernekler Müdürlüğünce soruşturma dosyasına gönderilen cevabi yazıda başvurucunun KHK ile kapatılan derneklerde üyeliğinin bulunmadığı, üyesi olduğu Derneğin ise 16/1/2016 tarihinde genel kurul kararı ile kapatıldığı bilgisine yer verilmiştir. Soruşturma neticesinde terör örgütüne üye olduğuna dair yeterli delil elde edilemediğinden başvurucu hakkında 20/5/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

10. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

12. Başvurucu;

i. OHAL Bürosu tarafından gönderilen listede yer alan diğer işçilere herhangi bir işlem yapılmamasına rağmen kendisinin iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini,

ii. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nda yer alan usullerin ve fesih sebeplerinin uygulanmadığını, aynı zamanda iş sözleşmesinin feshine karar verme yetkisinin 667 sayılı KHK gereği Vali'nin başkanlığında toplanan kurulda olduğunu ve Belediyenin yetki gasbında bulunduğunu, bu hâliyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini,

iii. Üyesi olduğu Derneğin KHK'lar ile kapatılan derneklerden olmadığını, Derneğin genel kurul kararı ile kapatıldığını, Derneğin FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğuna dair hiçbir delil bulunmadığını ve yine dernek üyeliğinin resmî yazılardan da anlaşılacağı üzere pasif olduğunu ancak Mahkemece bu hususlara dair hiçbir araştırma yapılmadığını, salt OHAL Bürosunca gönderilen yazının esas alınarak hakkında işlem yapıldığını, Mahkemenin kararında hiçbir gerekçe belirtmediğini ve bu yönleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini,

iv. 667 sayılı KHK uyarınca iş sözleşmesi feshedildiği ve bu husus resmî kayıtlara eklendiği için hiçbir yerde çalışma imkânı kalmadığını, bu hâliyle kamu hizmetine girme hakkı, çalışma hakkı ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini,

v. 2008 yılındaki dernek üyeliğinin iş sözleşmesinin feshine gerekçe gösterilmesi nedeniyle suç ve cezaların kanuniliği ilkesi, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü ile dernek kurma özgürlüğünün ihlal edildiğini;

vi. İşini kaybetmesi nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

13. Bakanlık görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun ihlal iddiaları konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı önceki beyanlarını tekrar ederek Bakanlık görüşünü kabul etmediğini belirtmiştir.

14. Başvurucunun iddialarının, bir derneğe üye olması nedeniyle terör örgütleriyle irtibatlı olduğu sonucuna varılarak iş sözleşmesinin feshedilmesine ve açtığı işe iade davasının reddedilmesine ilişkin işlemler bütününe yönelik olduğu görülmektedir. Anayasa Mahkemesi C.A. (3) ([GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020) kararında iş sözleşmelerinin feshine ilişkin meselelerin özel hayata saygı hakkı kapsamında ele alınması için meselenin özel hayata saygı hakkını gerekli kılacak ölçüde ciddi ve asgari bir ağırlık düzeyinde olduğunun ortaya konulması gerektiğini ifade etmiş ve bazı ölçütler belirlemiştir (ölçütler için bkz. C.A. (3), §§ 93-95). Başvuruya konu olayda feshe dayanak olan şüphenin dayanağını başvurucunun terör örgütüyle irtibatlı ya da iltisaklı olduğu iddiası oluşturmaktadır. Bir kimsenin terör örgütü ile irtibatlı veya iltisaklı olduğunun iddia edilmesinin, tek başına, onun başkaları ile ilişki kurabilme ve geliştirebilme imkânının önemli ölçüde zayıflamasına, sosyal ve mesleki itibarını koruyabilmesi açısından ciddi sonuçlar doğurmasına yol açacağı, dolayısıyla da özel hayatına önemli bir ağırlık derecesinde yansıyacağı ve etki doğuracağı muhakkaktır. Mevcut durum itibarıyla başvurucunun duyduğu üzüntü ile endişenin iç ve dış dünyasında meydana getirdiği etkinin ciddi ve asgari ağırlık düzeyine ulaştığı konusundaki iddialarının kabul edilmemesi için bir neden bulunmamaktadır (benzer değerlendirmeler için bkz. Yener Kaya ve diğerleri, B. No: 2021/52529, 9/1/2024, § 13). Öte yandan başvurucunun iş sözleşmesinin işverence feshedilmesi bir derneğe üye olmasına dayanmaktadır. Örgütlenme özgürlüğünün temeli, hiç kuşkusuz ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğü düşünceyi korkmadan, engellenmeden açıklama ve yayma özgürlüğünün yanı sıra bu düşünceler çerçevesinde örgütlenme kişi toplulukları oluşturma hakkını da kapsamaktadır (Ahmet Urhan, B. No: 2014/13961, 9/10/2019, §§ 27, 28; Hakan Yılmazöz, B. No: 2017/37725, 3/6/2020, §§ 22, 31).

15. Netice olarak başvurunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı ve Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan dernek kurma hürriyeti (örgütlenme özgürlüğü) kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetleri nedeniyle iş sözleşmelerinin feshedilmesi ve işsiz kalmaları bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki yaratabilir ve dolayısıyla bu da Anayasa Mahkemesinin ilgi alanındadır. Bu nedenle somut olayda özel hayata saygı hakkı ve örgütlenme özgürlüğüne bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir.

18. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191). Başvurucunun iş sözleşmesi, tüm ülkede OHAL'in devam ettiği bir süreçte OHAL ilanıyla bağlantılı olarak terör örgütlerinin faaliyetlerinin engellenmesi amacıyla feshedilmiştir. Dolayısıyla başvuru konusu müdahalenin OHAL'in ortaya çıkardığı tehlikeleri bertaraf etmek amacına yöneldiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemde alınan tedbiri konu edinen somut başvuruda Anayasa'nın 15. maddesi maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimi dikkate alınacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 324; Mustafa Önal, B. No: 2018/9808, 9/2/2022, § 14; Engin Karataş, B. No: 2018/3488, 13/9/2022, § 11).

19. Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme; müdahalenin Anayasa'daki çekirdek haklarla ilgili olup olmadığının, anılan maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunup dokunmadığının, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırılık teşkil edip etmediğinin ve durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının tespitiyle sınırlı olacaktır (Ayla Demir İşat, § 146).

20. Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı ile örgütlenme özgürlüğü bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu hak ve özgürlükler yönünden OHAL'lerde Anayasa'daki güvencelere aykırı tedbirler alınması mümkündür (Adnan Vural ve diğerleri [GK], B. No: 2017/36237, 10/3/2022, § 64; Engin Karataş, § 13). Ayrıca somut olaydaki tedbirin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe aykırı olduğu da saptanmamıştır (Ayla Demir İşat, §§ 147, 148).

21. Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca olağanüstü yönetim rejimlerinin uygulandığı dönemde temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturan tedbirin meşru olup olmadığı hususunda yapılacak son inceleme, bunun durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin olacaktır (Adnan Vural ve diğerleri § 66; Engin Karataş, § 13).

22. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin tedbirin ve bu kapsamda derece mahkemelerince sonuca bağlanan uyuşmazlığın Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun söylenebilmesi için öncelikle keyfî olmaması gerekir. Bu nedenle 667 sayılı KHK dayanak alınarak uygulanan somut tedbirin başvurucu üzerinde doğuracağı etki de gözönüne alındığında özellikle yargılama sürecinde devletten beklenen yükümlülüklerin OHAL şartlarında da yerine getirilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Bu anlamda takdir yetkisinin öngörülen sınırlar dâhilinde kullanılması ve nedenlerinin ikna edici şekilde ortaya konulması OHAL şartlarında da yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdendir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ayla Demir İşat, § 161).

23. Somut olayda başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu değerlendirilen bir derneğe üye olduğu OHAL Bürosunca Belediyeye bildirilmiş ve Belediye 667 sayılı KHK gereği başvurucunun iş sözleşmesini feshetmiştir. Feshin geçersizliği ve işe iade talebiyle açılan davada karar veren derece mahkemeleri de 667 sayılı KHK ile iş sözleşmelerinin feshinde örgüt üyeliğinin ispatlanmasının gerekmediğini, işçinin örgüt ile irtibatlı olduğu değerlendirmesinin yeterli olduğunu, mevcut olayda da işverenin işçinin FETÖ/PDY mensubu olduğunu değerlendirdiğini belirterek feshin geçerli olduğu kanaatine varmıştır. Neticeten başvurucunun iş sözleşmesi FETÖ/PDY ile irtibatı ve iltisakı olduğu gerekçesiyle ve şüphe feshi kapsamında feshedilmiştir.

24. Şüphe feshinin özünde, işçi tarafından işlendiği ispatlanamayan ancak işçinin işlediğine ilişkin somut olgular bulunan bir suçun veya borca aykırı ağır davranışın olması gerekir. Bu kapsamda şüphe feshinin söz konusu olabilmesi için iş ilişkisinin devamı adına gerekli olan güveni yıkmaya elverişli, objektif olay ve vakıalara dayanan güçlü bir şüphenin mevcut olması ve ayrıca olayın aydınlatılması için işverenin kendisinden beklenebilecek bütün çabaları göstermesine rağmen eylemin gerçekleştiğinin kanıtlanamamış olması gerekir. Nihayetinde feshin son çare olması ilkesinin şüphe feshi açısından da uygulanması gerekir. Şüphenin ağırlığı, işçinin yaşı, kıdemi ve işverende oluşan güven kaybı gözönünde bulundurulmak suretiyle tarafların menfaatleri tartılarak bir değerlendirme yapılmalı ve böylelikle şüphe feshinde keyfî uygulamaların önüne geçilmelidir (Gülhan İpek, B. No: 2021/4684, 14/2/2024, § 42).

25. Bu kapsamda FETÖ/PDY ile irtibatlı ya da iltisaklı olduğu konusunda işveren tarafından duyulan şüphe üzerine iş sözleşmesi feshedilen işçilerin açtığı işe iade davalarında; işverenin feshe dayanak tüm delillerini sunması, derece mahkemelerince adli makamlardan, emniyet ve istihbarat kuruluşlarından davacının terör örgütüyle bağlantısı, irtibat ve iltisakı olup olmadığının sorulması, davacının iş sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayalı olup olmadığına dair denetime elverişli tüm delillerin araştırılarak toplanması ve bu hususun açıklığa kavuşturulması, elde edilen delillere göre yapılacak değerlendirme sonucu şüphenin ciddi, güçlü, objektif olduğunun ve söz konusu şüphenin güven ilişkisini ortadan kaldıracak düzeye ulaştığının somut bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir(Gülhan İpek, § 43).

26. Başvuruya konu olay incelendiğinde başvurucudan duyulan şüphenin gerekçesini kolluk kuvvetlerince FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı olduğunun değerlendirildiği bir derneğe başvurucunun üye olduğu iddiası oluşturmaktadır. Yargıtay, FETÖ/PDY'ye üyelik suçundan mahkûmiyetlere dair birçok kararında yasal olarak kurulmuş sendika veya derneklere üyelik delilini de değerlendirmiştir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY'yle iltisaklı sendika, dernek ve diğer yasal örgütleri kurmaları, bunlara üye olmaları veya yönetim ve denetim kurullarında yer almaları tek başına kişilerin örgütün nihai amacını bildiğini, örgütle organik bir bağ kurup hiyerarşisine dâhil olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemez (Bilal Celalettin Şaşmaz, B. No: 2019/20791, 18/10/2022, §§ 17, 18, 57). O hâlde başvurucunun kolluk tarafından FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen bir derneğe üye olması tek başına ve otomatik olarak işveren ile aralarındaki güven ilişkilerinin zedelendiğini kabul etmek için yeterli bir neden değildir. Aksine bir yorum, örgütlenme özgürlüğü üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturabileceği gibi (benzer yönde bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, § 39, 68) işverenin işçinin temel hak ve özgürlüklerini işyerinde de koruması prensibine aykırılık oluşturacaktır.

27. Kaldı ki derece mahkemeleri, kararlarında başvurucunun FETÖ/PDY ile ilişkilendirilen bir derneğe üyelik kaydının bulunduğu bilgisini vermelerine rağmen başvurucunun aktif olarak dernek faaliyetlerine katılıp katılmadığı, belirli bir dönemdeki dernek üyeliğinin tek başına başvurucunun sürekli işçi olarak görev yapmasını neden olumsuz olarak etkilediği, hangi sebeplerle bu iş sözleşmesine devam edilemeyeceği gibi hususları belirtmemiş; başvurucunun dernek üyeliği nedeniyle işveren nezdinde oluşan şüphenin ciddiliğine ve objektifliğine dair bir değerlendirme yapmamıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin C.A. (3) kararında da FETÖ/PDY'ye aidiyeti, bu örgütle iltisakı veya irtibatı belirlenen ve 667 sayılı KHK ile kapatılan dernekte denetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı tespit edilen kişinin iş sözleşmesinin feshedilmesinin devlete sadakat bağının zayıfladığının işareti olan FETÖ/PDY ile irtibatlı veya iltisaklı olma olgusu yönünden işçi ile işveren arasındaki güven ilişkisini zedeleyen bir unsur olarak kabul edilmesinde mahkeme kararlarının ilgili ve yeterli gerekçe içermesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır. Anılan kararda, FETÖ/PDY'ye müzahir dernek faaliyetlerine aktif olarak katılma durumunun tespit edilmiş olması nedeniyle yapılan feshin hukuken geçerli olduğu söylenmiştir (C.A. (3), §§ 131-134).

28. Anayasa Mahkemesi yasal olarak kurulmuş bir derneğe -söz konusu derneğin terör örgütü ile irtibatını ve iltisakını bildiği gösterilmeden- üye olmaları delil sayılarak kişilerin terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmalarını örgütlenme özgürlüğünün ihlali kabul etmektedir (diğer kararlar arasından bkz. Cihat Aydoğmuş, B. No: 2019/3078, 3/11/2022). Zira Anayasa Mahkemesinin birçok kararında vurguladığı gibi demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bileşenidir (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014 §§ 30-32; Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 70-72). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi suç işlemek amacıyla kurulmuş, suçun odağı hâline gelmiş, bilhassa terör örgütlerinin amaçları doğrultusunda faaliyet gösteren ve yasalar çerçevesinde kurulmuş örgütlerin de kanunlarla korunmuş menfaatlere karşı özel bir tehdit oluşturduklarına her zaman dikkati çekmiştir (Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, § 54).

29. O hâlde eldeki başvuruya benzer durumlarda yapılması gereken ilk iş, derneğin veya diğer herhangi bir sivil toplum örgütünün faaliyetlerinin ilişkide olduğu iddia edilen terör örgütüne yüklenebilir olup olmadığının somut delillere dayalı olarak tespit edilmesidir. Burada derneğin niteliğinin üyelerinin veya dernek çatısı altında bulunan diğer kişilerin iddia edilen terör örgütü ile olan bağları nedeniyle işledikleri suçlarla şekillenip şekillenmediğine bakılmalıdır (Cihat Aydoğmuş, § 27). Yapılması gereken ikinci iş ise söz konusu derneğe üyeliği nedeniyle hakkında müeyyide uygulanan kişilerin de derneğin ve derneğin irtibatlı olduğu iddia edilen terör örgütünün nihai amacını bildiğinin somut delillere dayalı olarak gösterilmesidir (karşılaştırmak için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 57, 58).

30. Başvurucu gerek disiplin soruşturması ve yargılamalar esnasında gerekse de bireysel başvuru formunda söz konusu Derneğe çevresindekilerin isteği ile üye olduğunu ancak dernek hakkında hiçbir bilgisinin bulunmadığını, Dernek üyeliğinin pasif olduğunu ve Derneğin hiçbir faaliyetine katılmadığını ileri sürmüştür. Ancak ne idari ne de yargısal makamlar tarafından bu iddialara yönelik herhangi bir araştırma yapılmadığı görülmektedir.

31. Üstelik başvurucu hakkında soruşturma dosyasına giren bir resmî evrakta söz konusu Derneğin KHK'lar ile değil 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe teşebbüsünden önce, aynı yılın Ocak ayında genel kurul kararı ile kapatıldığı bildirilmiştir. Kırıkkale Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü ayrıca başvurucunun KHK ile kapatılan derneklere bir üyeliğinin bulunmadığını bildirmiş, soruşturma sonucunda başvurucunun terör örgütüne üye olduğuna dair yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

32. Hâl böyleyken hem işveren hem de derece mahkemeleri yalnızca OHAL Bürosundan gelen yazıyı dikkate almış; başvurucudan duyulan şüphenin nedeni olan dernek üyeliğini, derneğin statü ve durumunu değerlendirmeye almamışlardır. Derece mahkemelerince iş sözleşmesinin feshine dayanak olan dernek üyeliğinin fesihte geçerli bir sebep olup olmadığı hususunda yeterli bir inceleme yapılmadan karar verildiği görülmektedir. Bu hususlar gözönüne alındığında başvurucudan duyulan şüpheye dayanak olarak gösterilen olguların ve başvurucu hakkında duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif şekilde ortaya konulduğu söylenemez.

33. Sonuç olarak kamu otoritelerinin, başvurucunun iş sözleşmesinin feshine yönelik tedbir nedeniyle katlandığı külfet ile başvuru konusu tedbirin amacı arasında adil bir denge kurulduğunu gösteren ilgili ve yeterli bir gerekçe sunmadıkları, bu nedenle başvuru konusu tedbirin olağanüstü hâlin gerektirdiği ölçüde olduğundan bahsedilemeyeceği anlaşılmıştır. Bu nedenle başvurucu hakkında alınan tedbirin OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlere uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı ile Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

35. Başvurucu ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi ile 1.000.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

36. Başvuruda tespit edilen hak ihlallerinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihlive 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

37. Ayrıca özel hayata saygı hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün birlikte ihlal edilmiş olması dikkate alınarak başvurucuya net 40.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Başvurucu, maddi zararına ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli Yardım Talebinin KABULÜNE,

B. Özel hayata saygı hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. 1. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kırıkkale 2. İş Mahkemesine (E.2018/313 sayılı dosya) GÖNDERİLMESİNE,

E.40.000 TL net manevi tazminatın başvurucuya ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/3/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.