TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ASABİL YIRTICI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/13934) |
|
Karar Tarihi: 11/7/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Ayşenur TUNCER |
Başvurucu |
: |
Asabil YIRTICI |
Vekili |
: |
Av. Muhammed Mustafa YIRTICI |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, mahpus hakkında disiplin cezası verilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan 20/7/2016 tarihinde tutuklanmasına karar verilmiştir. Başvurucu, başvuru tarihinde hükümözlü olarak Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır. Başvurucunun babası adına kayıtlı hat üzerinden 20/11/2019 tarihinde haftalık telefon görüşmesi yaptığı esnada kimliği tespit edilemeyen iki kişi ile görüşmeye başladığı, Y. isminde ancak kimliği tespit edilemeyen bir başka kişinin de konferans yoluyla görüşmeye dâhil edildiği Ceza İnfaz Kurumu görevlilerince tespit edilmiştir. Bunun üzerine başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Soruşturma neticesinde, kurumda korku, kaygı ve panik oluşturacak davranışta bulunduğu gerekçesiyle başvurucu hakkında bir ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası verilmiştir. 5/12/2019 tarihinde verilen kararın gerekçesinde, başvurucunun telekonferans yöntemiyle kimliği belirlenemeyen kişilerle görüşme yapmasının kurumda kaygıya sebebiyet verdiği ifade edilmiştir.
3. Başvurucu; telefon görüşmesinde suç teşkil edebilecek bir söz ve davranışta bulunmadığını belirterek cezanın kaldırılması talebiyle Silivri 1. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyet yoluyla başvurmuştur. Şikâyet dilekçesinde başvurucu; Ceza İnfaz Kurumuna babasının hattı olarak bildirdiği telefon numarası üzerinden ablası ve iki kardeşiyle görüştüğü sırada Y. isimli en küçük kardeşiyle konuşmaya başladığını, akabinde telefon görüşmesinin kesildiğini ileri sürmüştür. Konuşma süresi bittiği için görüşmenin kesildiğini zannettiğini ve görüşme yaptığı kişilerin ise kardeşleri olduğunu vurgulamıştır. Başvurucunun savunmalarında kız kardeşi L. ve iki erkek kardeşi ile görüştüğünü, görüşmede ismi geçen Y. isimli kişinin erkek kardeşi olduğunu ileri sürdüğü İnfaz Hâkimliği kararında belirtilmiştir. Kararın gerekçesinde ise dosya arasına alınan başvurucuya ait aile nüfus kayıt örneğinde itiraz edenin Y. isimli bir kardeşinin olduğunun görüldüğü ve başvurucunun telekonferans gerçekleştirilmesi konusunda aktif rol almadığı ifade edilmiştir. Sonuç olarak taraflar arasında Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Tüzük'ün 88. maddesinin 2. fıkrasının (g) bendi kapsamında sayılan hâllere vücut veren bir konuşmanın da geçmediği belirtilerek 4/2/2020 tarihinde başvurucunun şikâyetinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı; başvurucunun eyleminin Ceza İnfaz Kurumunun bilgisi, izni ve kontrolü dışında olduğunu, başvurucuya isnat edilen suçun türü de dikkate alındığında asayişi bozabilecek nitelikte olabileceğini, telekonferans yöntemiyle görüşme yapılmasının kurum idaresi üzerinde kaygı uyandıracak bir davranış niteliğinde olduğunu belirterek karara itiraz etmiştir.
5. Silivri Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) tarafından 24/2/2020 tarihli kararla itirazın kabulüne ve İnfaz Hâkimliği tarafından verilen kararın kaldırılmasına hükmedilmiştir. Kesin olarak verilen kararın gerekçesinde; izin verilen kişiden farklı bir kişiyle telefon görüşmesi yapılmasının yasal düzenlemelere aykırı olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca izin verilmeyen kişiyle görüşme yapılmasının hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği ve örgütsel iletişim sağlanmasına yol açabileceği, bu durumun idarenin zafiyet içerisinde bulunduğu telakkisine neden olabileceği belirtilmiştir.
6. Başvurucu, nihai hükmü 30/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra 1/4/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
9. Başvurucu; idarenin kontrol ve denetiminde olan ve ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinin korku veya kaygıya neden olmayacağını, disiplin suçu üzerinden verilen cezanın keyfî olduğunu, söz konusu cezanın kanuni dayanağının bulunmadığını belirterek aile hayatına saygı hakkının, adil yargılanma hakkının, haberleşme hürriyeti ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından sunulan görüş yazısında, Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına yer verilerek değerlendirmelerin olayın somut şartları dikkate alınarak anılan içtihatlar ışığında yapılmasının uygun olacağı ifade edilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
11. Başvuru, aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 43. maddesinde düzenlenmektedir. Söz konusu maddede ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler arasında kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak da sayılmaktadır. Somut başvuru açısından öncelikle ele alınması gereken husus, soruşturmaya konu olan ve cezalandırılan eylemin anılan disiplin suçu kapsamında olup olmadığına, dolayısıyla müdahalenin kanunilik şartına uygun olup olmadığına ilişkin olacaktır (Mustafa Ceyhan, B. No: 2020/13362, 19/10/2023, § 30).
14. Disiplin cezasının yargısal denetimini yapan Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararda, haftalık telefon görüşmesi esnasında üçüncü kişinin görüşmeye dâhil olmasının mülga İnfaz Tüzüğü'nün 88. maddesine aykırı olduğu vurgulanmıştır. Söz konusu düzenleme gereğince başvuruya konu olan eylemin usule uygun olmayan bir yöntem olarak nitelendirilmesi yorum yoluyla mümkün olmakla birlikte bir eylemin usule aykırı olması ile disiplin suçu olarak nitelendirilmesi birbirinden farklı hukuki değerlendirmeleri gerektirmektedir. İsnat edilen bir eylemin disiplin suçu olarak kabul edilebilmesi ancak açıkça bir disiplin suçu olarak düzenlenmesi hâlinde mümkündür (Mustafa Ceyhan, § 31).
15. Anayasa Mahkemesi Mustafa Ceyhan kararında; başvuruya konu olan şartların gerçekleştiği tarihte mahpusların görüşme hakkı olmayan kişilerle telefonda görüşmesi eylemi açıkça disiplin suçu olarak düzenlenmemesine rağmen yasal düzenlemelerin genişletici ve öngörülemez bir yoruma tabi tutulması nedeniyle müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı kanaatine varmıştır (Mustafa Ceyhan, § 34).
16. 5275 sayılı Kanun'un 43. maddesinde yer alan hüküm gereğince, başvurucuya isnat edilen eylemin disiplin suçu olarak kabul edilebilmesi için ceza infaz kurumunda korku, kaygı ya da panik oluşturacak nitelikte olması gerekir. Somut olayda başvurucunun telekonferans yöntemiyle Y. isimli kişiyle telefonda görüştüğü esnada Ceza İnfaz Kurumunca tespit yapıldığı ve tespitin hemen ardından telefon görüşmesinin sonlandırıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun telekonferans yöntemiyle Y. isimli kişiyle telefonda görüştüğü sabit olmakla birlikte bu kişinin başvurucunun görüşme hakkı olmayan kişiler arasında olduğu ve bu durumun kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunma eylemi kapsamında kaldığı hususunun ilgili idare ve yargı makamlarınca açıkça ortaya konulabilmesi gerekir. Mevcut şartlarda ise başvurucunun Y. isimli ve kardeşi olduğunu iddia ettiği kişinin telefon görüşmesine dâhil olmasının kurumda ne şekilde korkuya, kaygıya ya da paniğe neden olduğu hususunda ikna edici bir açıklamada bulunulmadığı görülmektedir. Bu durumda üçüncü kişinin telefon görüşmesine dâhil olması eylemini kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunma şeklindeki disiplin suçu kapsamında kabul eden mahkemece anılan düzenlemelerin makul olmayacak biçimde genişletici ve öngörülemez bir yoruma tabi tutulduğu değerlendirilmektedir (Mustafa Ceyhan, § 32).
17. Kaldı ki bireysel başvuru yapıldıktan sonraki süreçte 5275 sayılı Kanun'un 42. maddesinde 14/4/2020 tarihinde yapılan değişiklikle, kurum idaresine bildirilen telefon numarası aracılığıyla ya da teknik müdahale ile başka bir hatta yönlendirme yapmak suretiyle görüşme hakkı olmayan kişilerle görüşme eylemi disiplin suçu olarak düzenlenmiş ve yaptırıma bağlanmıştır (Mustafa Ceyhan, § 33).
18. Sonuç olarak başvuruya konu olan şartların gerçekleştiği tarihte mahpusların görüşme hakkı olmayan kişilerle telefonda görüşmesi eylemi açıkça disiplin suçu olarak düzenlenmemesine rağmen yasal düzenlemelerin genişletici ve öngörülemez bir yoruma tabi tutulması nedeniyle müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı değerlendirilmektedir. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir (Mustafa Ceyhan, §§ 34-35).
19. Yapılan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda Mustafa Ceyhan kararında belirtilen ilkelerden ve sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durumun mevcut olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Bu bağlamda başvuru konusu olay tarihinde mahpusların görüşme hakkı olmayan kişilerle telefonda görüşmesi eyleminin disiplin suçunu oluşturmadığı, bu eylemin kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma şeklindeki düzenleme kapsamında sayılmasının ise kanunilik ilkesini karşılamadığı sonucuna varılmıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
III. GİDERİM
21. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
22. Başvurucu 10/12/2021 tarihinde tahliye olduğundan tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
23. Öte yandan eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla giderilebilmesi için başvurucuya taleple bağlı kalınarak net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Silivri 1. İnfaz Hâkimliği (E.2020/696, K.2020/908) ve Silivri Ağır Ceza Mahkemesi (2020/695 D.İş) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.