TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
M. T. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/5853) |
|
Karar Tarihi: 15/5/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Ömer ÇINAR |
Raportör |
: |
Ömer MENCİK |
Başvurucu |
: |
M.T. |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan ve çok sayıda dilekçe yazarak suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yaptığı gerekçesiyle disiplin cezasıyla cezalandırılan başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ve Bakanlık görüşünde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan hükümlü olarak bulunmaktadır.
6. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucu hakkında Ceza İnfaz Kurumuna bir yazı yazmıştır. Başsavcılık yazıda, FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan tutuklu veya hükümlü olarak Ceza İnfaz Kurumunda bulunan bazı kişilerin Ceza İnfaz Kurumuna ve Başsavcılığa aynı veya benzer konularda sürekli dilekçeler yazdıklarını, aynı eylemin başka ceza infaz kurumlarında da gerçekleştirildiğinin tespit edildiğini belirtmiştir. Başsavcılık ayrıca, anılan örgütle bağlantılı olarak ceza infaz kurumunda bulunanların bu şekilde davranmalarının bir örgütsel faaliyet çerçevesinde yapılıp yapılmadığının araştırıldığını ifade etmiştir.
7. Başsavcılık araştırma faaliyetinin Trabzon İl Emniyet Müdürlüğünce yapıldığını belirtmiştir. İl Emniyet Müdürlüğünün yazı içeriği incelendiğinde, FETÖ/PDY'nin, bu örgütle bağlantılı suçlardan tutuklu veya hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunanlara;
i. Ülkedeki tüm ceza infaz kurumlarındaki şartların mahkûmlar açısından elverişsiz olduğunu ve kurumlarda birçok hukuksuzluk yaşandığını belirten dilekçeler yazılması, bu dilekçelerle infaz hâkimliklerine ve Cumhuriyet başsavcılıklarına doğrudan veya kurum aracılığıyla başvurulması,
ii. Ceza infaz kurumlarındaki olumsuzlukları içeren dilekçelerle Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesine başvurulması,
iii. Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komitesine posta veya online form ile şikâyette bulunarak inceleme heyeti talep edilmesi,
iv. Uzun tutukluluk ile ilgili olarak şahsen veya avukatlar aracılığıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurular yapılması, bu yola başvuru öncesinde iddianame kabulüne kadar sırasıyla sulh ceza hâkimliklerine ve Anayasa Mahkemesine, iddianamenin kabulü sonrasında ise ağır ceza mahkemelerine ve Anayasa Mahkemesine başvuru yapılması,
v. Yargılamalar sırasında öne sürülen taleplerin kabul edilmemesi durumunda ilgili hâkimler hakkında Hâkimler ve Savcılar Kuruluna şikâyette bulunulması, bunun yanında Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) gibi resmî kurumlara da şikâyetlerin iletilmesi,
vi. Sürekli olarak ceza infaz kurumu personellerini şikâyet etmeleri, bu hususta dilekçeler yazmaları talimatları verdiği yönünde istihbari bilgilere ulaşıldığını açıklamaktadır.
8. Başsavcılık gelen yazı içeriğini dikkate alarak FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan Ceza İnfaz Kurumunda bulunan M.T. nın (başvurucu) örgütün istek ve talepleri doğrultusunda sürekli bir şekilde dilekçe yazdığını, bu kişi hakkında Ceza İnfaz Kurumunda örgüt faaliyeti yürütmek eyleminden dolayı gerekli işlemlerin yapılması gerektiğini belirtmiştir.
9. Başsavcılık yazısı üzerine başvurucu hakkında bir disiplin soruşturması başlatılmıştır. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) yaptığı soruşturma sonucunda suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapma veya yaptırma eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında 11 gün hücreye koyma cezası verilmesine 5/12/2018 tarihinde karar vermiştir.
10. Disiplin Kurulu, başvurucunun benzer ve aynı konulara ilişkin olarak Ceza İnfaz Kurumuna geldiği 31/7/2016 tarihinden disiplin cezasının verildiği 5/12/2018 tarihine kadar 446 adet dilekçe yazdığını, dilekçelerde özellikle Ceza İnfaz Kurumu personelini ve işleyişini sürekli aynı nedenlerden ötürü şikâyet ettiğini ve böylece sürekli bir şekilde taleplerde bulunduğunu belirtmiştir. Disiplin Kurulu bu tespit sonrasında, Başsavcılık ve Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü yazılarını da dikkate alarak, başvurucunun bu dilekçeleri FETÖ/PDY'nin sürekli bir şekilde kamu görevlilerinin şikâyet edilmesi talimatı doğrultusunda ve örgütsel bir faaliyetin icrası kapsamında yazdığını ifade etmiş ve anılan disiplin suçunun somut olayda oluştuğunu kabul etmiştir.
11. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Trabzon İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği/Hâkimlik) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun itirazını 4/1/2019 tarihinde reddetmiştir. Hâkimlik, başvurucunun yazdığı dilekçelerin sayısı ve içeriği ile Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu süre birlikte değerlendirildiğinde, dilekçelerin şahsi ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olmaktan ziyade, kamu kuruluşlarını ve çalışanlarını iş yoğunluğu ile yıldırma amacı taşıdığını belirtmiştir. Daha sonra İnfaz Hâkimliği, başvurucunun eylemi ile mensubu bulunduğu örgütün organizasyonuna hizmet etme ve örgüt üyelerinin motivasyonunu sağlama amacı taşıdığını ifade etmiştir. Bu değerlendirmeler sonrasında İnfaz Hâkimliği, başvurucunun suç örgütlerinin propagandası faaliyetini yerine getirdiğini kabul etmiştir.
12. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle anılan itirazı 11/2/2019 tarihinde reddetmiştir.
13. Başvurucu, nihai kararı 15/2/2019 tarihinde öğrendikten sonra 19/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 37. maddesinin (1) numaralı fıkrasının olay tarihindeki hâli şöyledir:
"Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır."
15. 5275 sayılı Kanun’un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(3) Onbir günden yirmi güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
…
l) Suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak.
…"
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Anayasa Mahkemesinin 15/5/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu; dilekçelerini Ceza İnfaz Kurumunda yaşadığı mağduriyetlerini ilgili yerlere iletme amacıyla yazdığını, herhangi bir örgüt üyesi olmadığı için talimatla iş yapmasının mümkün olmadığını, hakkını aradığı için disiplin yaptırımına tabi tutulduğunu belirtmiştir. Başvurucu ayrıca hakkında talimatla soruşturma yapıldığını, kendisinin mobbing uygulamasının mümkün olmadığını çünkü kurum personelinin üstü konumunda bulunmadığını, gerçeği yansıtmayan gerekçelerle hakkında disiplin yaptırımı uygulandığını belirterek hak arama özgürlüğünün, masumiyet karinesinin ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Bakanlık görüşünde, 30/7/2016 tarihinde tutuklanan başvurucunun 31/7/2016 tarihinde Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alındığı, 18/11/2018 tarihinde Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Beşikdüzü T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun Beşikdüzü T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı 18/11/2018 tarihi ile 25/4/2022 tarihi arasında 2018 yılı içerisinde 91 adet, 2019 yılı içerisinde 140 adet, 2020 yılı içerisinde 58 adet ve 2021 yılı içerisinde Ocak ayında 2, Şubat ayında 1, Mart ayında 2, Mayıs ayında 1 adet olmak üzere toplam 6 adet dilekçelerini ilgili kurum ve kuruluşlara iletilmek üzere anılan Kurum müdürlüğüne teslim ettiği ve dilekçelerin UYAP sistemi üzerinden ilgili kurum ve kuruluşlara gönderildiği ifade edilmiştir. Bu açıklamalar sonrasında Bakanlık, ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede değinilen bu açıklamaların, Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.
19. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.
B. Değerlendirme
20. Anayasa'nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar "söz, yazı, resim veya başka yollar" olarak belirtilmiş ve "başka yollar" ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 43). Somut olayda başvurucu, iç dünyasında sahip olduğu düşüncelerini yazı ile açıklamış; söz konusu dilekçeleri düşünceyi açıklama özgürlüğünün bir aracı olarak kullanmıştır. Bu nedenle mevcut koşullar altında başvurucunun bu başlık altındaki şikâyetlerinin ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
22. Ceza infaz kurumunda çok sayıda dilekçe yazdığı gerekçesiyle başvurucu hakkında bir disiplin cezası uygulanması başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahale oluşturur. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
23. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
a. Hükümlü ve Tutukluların İfade Özgürlüğü
24. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altında olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Bununla birlikte ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlanabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
b. Hükümlü ve Tutuklular Hakkında Disiplin Cezası Uygulanmasına İlişkin İlkeler
25. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber, B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).
26. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun yazdığı mektupta yer alan sözlerin kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.
c. Somut Olayın Değerlendirilmesi
27. Başvurucu hakkında yazmış olduğu dilekçelerin çokluğu nedeniyle bir disiplin soruşturması yapılmış, örgüt talimatı çerçevesinde ve örgütsel dayanışmayı canlı tutmak amacıyla söz konusu dilekçe yazmayı örgütsel bir eylem şekli olarak benimsediği değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme sonrasında suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapma veya yaptırma eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında disiplin cezası uygulanmıştır.
28. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği birçok kararında 5275 sayılı Kanun'da yer alan suç örgütlerinin propaganda faaliyetlerini yapma disiplin suçunun, sadece terör örgütlerinin propagandasının yapılmasını değil her tür suç örgütünün ceza infaz kurumunda propagandasının yapılmasını düzenlediğini, söz konusu suç örgütünün silahlı bir örgüt olmasının mümkün olduğu gibi silahsız bir örgüt olmasının da mümkün olduğunu belirtmiştir. Bu değerlendirme sonrasında Anayasa Mahkemesi, suç örgütlerinin propaganda faaliyetlerini yapma disiplin suçunun sadece bir terör örgütün şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterme veya övme ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik etmeyle sınırlandırılmasının mümkün olmadığını, örgütsel motivasyonu güçlendirmek, örgüte bağlılığı canlı tutmak, örgütün amaçlarını gerçekleştireceği ümidini aşılamak, örgütün korkutuculuk gücünü yaymak, örgütsel eylemleri yüceltmek, örgütün kurucu, yönetici veya üyelerini övmek amacıyla yapılan, ceza infaz kurumlarının güvenliği ve disiplini tehdit eden, mahkûmların ıslahı amacı ile çatışan faaliyetlerin tamamının bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (Abdulkadir Yurcu [GK], B. No: 2018/35713, 26/1/2023, § 25; Şeyhmus Ablak, B. No: 2019/14529, 30/3/2023, § 31; Çetin Sağır ve Diğerleri, B. No: 2021/8864, 24/5/2023, § 37).
29. Bu açıklamalardan çıkan sonuca göre terör örgütlerinin çağrısı üzerine yapıldığı ya da örgütsel bağlılığı canlı tutma amacına yöneldiği konusunda makul gerekçeler bulunan ve ceza infaz kurumlarının güvenliği ve disiplini tehdit eden, mahkûmların ıslahı amacı ile çatışan faaliyetlerin suç örgütlerinin propaganda faaliyetlerini yapma disiplin eylemi kapsamında değerlendirilmesi mümkün olacaktır. Ancak yapılan eylemin terör örgütlerinin çağrısı üzerine yapıldığı ya da örgütsel bağlılığı canlı tutma amacına yöneldiği konusunda makul gerekçenin var olduğu somut verilere dayalı olarak gösterilmek zorundadır.
30. Somut olayda başvurucunun örgütsel bir talimatın gereği olarak sürekli bir şekilde dilekçe yazarak örgütsel dayanışmayı canlı tutmayı amaçladığı kabul edilmiştir. Söz konusu eylemin örgütsel bir talimatla icra edildiği Başsavcılığın bir yazısına dayandırılmıştır. Başsavcılık ise Trabzon İl Emniyet Müdürlüğünün bir araştırma yazısını bu hususta gerekçe yapmıştır.
31. Trabzon İl Emniyet Müdürlüğünün yazısında bir takım tespitlerin olduğu görülmektedir. Ancak söz konusu tespitlerin tamamen soyut değerlendirmelerden oluştuğu, somut bir bilgi içermediği yazının içeriğinden anlaşılmaktadır. Buradan çıkan sonuca göre varsayıma dayanan ve soyut değerlendirmeler içeren bir yazıya dayanılarak başvurucunun eyleminin terör örgütlerinin çağrısı üzerine yapıldığının ya da örgütsel bağlılığı canlı tutma amacına yöneldiğinin kabul edilmesi mümkün değildir.
32. Öte yandan ilgili idare ve mahkemelerin kararlarında dilekçelerin bir örgütün çağrısı üzerine yazıldığı ya da örgütsel bağlılığı canlı tutma amacına yöneldiği konusunu ortaya koyacak şekilde dilekçelerin sayısı, yazılma sıklığı ve içeriğinde ne tür bilgilerin bulunduğu hususlarında bir değerlendirme yapmadığı anlaşılmaktadır. Bundan başka ilgili kararlarda örgütün genel bir eylem biçimi olarak bu yola başvurduğunu ortaya koyacak şekilde ceza infaz kurumlarında aynı örgüt kapsamında bulunan kişilerin benzer eylemlerine dair de somut bir değerlendirmenin yapılmadığı görülmektedir. Son olarak kararlarda başvurucunun anılan eylemi yapmasının Kurum düzeni ve güvenliği üzerindeki etkisi yönünden de hiçbir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
33. Sonuç olarak hükümlü olan başvurucunun yoğun bir şekilde dilekçe yazarak suç örgütlerinin propaganda faaliyetlerini yaptığının ve bu şekilde Kurum düzeni ve güvenliğini tehlikeye düşürdüğünün ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya konulamadığı anlaşıldığından söz konusu eylem nedeniyle başvurucu hakkında disiplin cezası uygulanmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak görülemeyeceği değerlendirilmiştir.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucu; disiplin soruşturması aşamasında ve İnfaz Hâkimliğince yargılama yapılırken dosyalardaki belgelerin kendisinden gizlendiğini, sözlü savunması alınmadan karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Somut başvuruda, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığından bu şikâyetlerin ayrıca değerlendirilmesine gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
37. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
38. Başvurucu, tahliye edildiğinden yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Bununla birlikte yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve eski hâle getirme kuralı çerçevesinde başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞA,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 364,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Trabzon İnfaz Hâkimliğine (E.2018/1830, 2019/24 sayılı karar) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.