KARARLAR

AYM'nin 2019/4696 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EMİN AKYOL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/4696)

 

Karar Tarihi: 18/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Muhammed Cemil KANDEMİR

Başvurucu

:

Emin AKYOL

Vekili

:

Av. Kaya KAYABAŞI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannamesi üzerinden tarh edilen vergi ve cezalara karşı açılan davanın esası incelenmeden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/2/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Kozyatağı Vergi Dairesi Müdürlüğünce başvurucuya gönderilen 28/12/2017 tarihli yazı ile bir mükelleften olan alışların gerçekliğinin ispatlanmaması veya beyanların düzeltilmemesi hâlinde özel esaslara ilişkin hükümlerin uygulanacağı bildirilmiştir.

10. Bunun üzerine başvurucu 2016/3 dönemine ait katma değer vergisine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla düzeltme beyannamesi vermiştir. Düzeltme beyannamesine dayanılmak suretiyle anılan dönemlere ilişkin olarak başvurucu adına katma değer vergisi tarh edilmiş ve vergi ziyaı cezası uygulanmıştır.

11. Başvurucu söz konusu işlemlere karşı dava açmıştır.

12. İstanbul 2. Vergi Mahkemesi (Mahkeme) davayı kabul etmiş ve tarhiyatların iptaline ve vergi ziyaı cezasının kaldırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde özetle, başvurucunun ikinci beyannameyi özgür iradesiyle verdiğinden söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Kararda, başvurucunun mal ve hizmet alımında bulunduğu mükellef hakkındaki tespitler yeterli görülerek kullandığı faturaların gerçek olup olmadığına yönelik, olayın gerçek mahiyetini ortaya koyacak bir inceleme yapılmaksızın idarenin baskısı altında verildiği anlaşılan düzeltme beyannamesi üzerine yapılan işlemlerinin hukuka aykırı olduğu ifade edilmiştir.

13. Davalı idare bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü Vergi Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) istinaf başvurusunu kabul ederek mahkeme kararını kaldırmış ve davayı reddetmiştir. Kararda, mükelleflerin düzenleyerek imzalarıyla onayladıkları beyannameler üzerinden tarh edilen ve tahakkuk fişine bağlanan vergilere karşı dava açılamayacağı belirtilmiştir. Kararın gerekçesinde özetle, başvurucu tarafından beyanname verme süresi geçirildikten sonra ilgili dönemlere ait katma değer vergisi düzeltme beyannamelerine konulan ihtirazi kaydın süresinden sonra verilen beyanname üzerine tahakkuk ettirilen vergiye dava açılmasına imkân sağlayan bir çekince olarak kabulüne olanak bulunmadığı ifade edilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi, davanın geç tahakkuk ettirilen vergiler nedeniyle vergi ziyaı cezaları yönünden reddine, tahakkuk işlemleri yönünden incelenmeksizin reddine karar vermiştir.

14. Başvurucu nihai kararı 9/1/2019 tarihinde öğrenmiştir.

15. Bireysel başvuru 7/2/2019 tarihinde yapılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. İlgili hukuk için bkz. Arbay Petrol Gıda Turizm Taşımacılık Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve Arbay Turizm Taşımacılık İthalat İhracat İnşaat ve Organizasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi [GK], B. No: 2015/15100, 27/2/2019, §§ 19-34.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Anayasa Mahkemesinin 18/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu; ihtirazi kayıtla verilen beyannameler açısından süresinde veya süresinden sonra verilenler şeklinde bir ayrım yapılmasının mümkün olmadığını, beyana dayalı vergi sisteminde ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere dava açılabileceğinin müstakar içtihatlarla kabul edildiğini, süresinden sonra verilen beyannamelere karşı dava açılamayacağına ilişkin yorumun hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini zedelediğini ve eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

19. Bakanlık görüşünde, başvuruya ilişkin süreç özetlendikten sonra yapılacak incelemede Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınmasının faydalı olacağı değerlendirmesine yer verilmiştir.

20. Bakanlık görüşü ekinde Gelir İdaresi Başkanlığından temin edilen görüş yazısına yer verilmiştir. Gelir İdare Başkanlığının yazısında, mevzuat gereğince başvurucuya olumsuzluğun giderilmesi yazısı yazılarak alışların gerçekliğinin ispatlanmaması veya beyanların düzeltilmemesi durumunda özel esaslara alınacağının bildirildiği, başvurucunun alışların gerçekliğini ispat etmek yerine ihtirazı kayıt ile beyanlarını düzletmeyi tercih ettiği belirtilmiştir. Söz konusu yazıda ayrıca süre geçtikten sonra verilen beyannameye konulan ihtirazi kaydın dava açma hakkı vermeyeceği ileri sürülmüştür.

B. Değerlendirme

21. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özü, davasının esasının değerlendirilmemesidir. Başvurucunun ihlal iddiaları adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

25. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

26. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

27. Başvurucunun tarh edilen vergi ve cezalara karşı açtığı dava incelenmeksizin reddedilmiştir. Başvurucunun mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulduğu açıktır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

28. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

29. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma (meşru amaç), ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

30. Başvuru konusu olayda 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ile 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu hükümlerine göre katma değer vergisi ve damga vergileri tarh ve tahakkuk ettirilmiş, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 341. maddesine göre de vergi ziyaı cezası kesilmiştir. Başvurucunun bu işlemlere karşı Vergi Mahkemesinde açtığı dava istinaf aşamasında Bölge İdare Mahkemesince, vergi idaresinin yaptığı bildirim üzerine beyannamelere ihtirazi kayıt konulmasının 213 sayılı Kanun'un 378. maddesine dayalı olarak dava açma hakkı vermeyeceği gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu hükümde mükelleflerin beyan ettiği matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları düzenlenmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

ii. Meşru Amaç

31. Anayasa'nın 13. maddesi temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını, ilgili hak ve özgürlüğe ilişkin Anayasa maddesinde gösterilen özel sınırlandırma sebeplerinin bulunmasına bağlı kılmıştır. Anayasa’nın 36. maddesinde özel sınırlama nedeni düzenlenmemiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde, adil yargılanma hakkı için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu düşünülemez. Anayasa Mahkemesi kararlarında, Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014; AYM, E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015).

32. Vergi ve benzeri mali yükümlülükler ile sosyal güvenlik prim borçlarının ödenmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve bu kapsamda gerekli ve uygun araçların seçilmesinde kanun koyucunun geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Diğer bir deyişle bu geniş takdir yetkisi, vergilerin tahsilini güvence altına almak amacıyla hem gerekli vergisel düzenlemeleri ihdas etmek hem de gerekli tasarruflarda bulunmak -örneğin vergi koruma önlemlerini uygulamak- bakımından da geçerlidir (Arbay Petrol Gıda Turizm Taşımacılık Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve Arbay Turizm Taşımacılık İthalat İhracat İnşaat ve Organizasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, § 46).

33. Anayasa Mahkemesinin E.2017/24, K.2017/112, 14/6/2017 kararında da belirtildiği üzere Türk vergi sisteminde beyannameye dayalı tarh usulü benimsenmiştir. Söz konusu tarh usulünde idare mükellefin beyan ettiği matrah üzerinden tarh işlemi yapmaktadır. Bu usulde tarhiyat işlemi mükellefin beyanına dayanılarak yapıldığından, kişinin kendi beyanına karşı dava açamamasının makul ve öngörülebilir olmadığı söylenemez. Nitekim anılan kararda kişinin kendi beyanına karşı dava açmasında hukuki yarar da bulunmadığı belirtilmiştir. Vergilendirme sürecinin belirli bir düzen içinde işlemesi bakımından kendi beyanına karşı dava açılamamasında kamu yararına yönelik bir amacın olduğu anlaşılmaktadır.

34. Öte yandan, mükellefin kendi beyanına karşı dava açabilmesinin istisnalarından biri de ihtirazi kayıtla verilen beyannamelerdir. Bölge İdare Mahkemesinin beyanname verme süresi geçirildikten sonra düzeltme beyannamelerine konulan ihtirazi kaydı bu kapsamda olmadığı yorumunun ölçülülük başlığı altında incelenmesinin uygun olduğu değerlendirilmiştir.

iii. Ölçülülük

 (1) Genel İlkeler

35. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, § 52).

36. Ölçülülük ilkesi, elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik, öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2013/66, K.2014/19, 29/1/2014; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

37. Orantılılık, kamu yararının korunması ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengenin sağlanmasını gerektirmektedir. Öngörülen tedbirin bireyi olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması durumunda müdahalenin orantılı, dolayısıyla ölçülü olduğundan söz edilemez. Bu itibarla uygulanan tedbirle başvuruculara aşırı ve orantısız bir yük yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekmektedir (Ali Diren, B. No: 2015/13108, 18/4/2018, § 61).

38. Anayasa Mahkemesi, idarenin zorlamasıyla süresinden sonra ve ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannamesine dayalı olarak tarh edilen vergi ve kesilen cezalara karşı açılan davanın, süresinden sonra verilen beyannamelere karşı dava açılamayacağı gerekçesiyle esası incelenmeksizin reddedilmesi suretiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarını Arbay Petrol Gıda Turizm Taşımacılık Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve Arbay Turizm Taşımacılık İthalat İhracat İnşaat ve Organizasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi kararında incelemiştir. Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunduğunu kabul etmiş (aynı kararda bkz. §§ 44-47), bununla birlikte müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşmıştır (aynı kararda bkz.§§ 52-67).

39. Anılan kararda, hukuki bir ihtilafın bulunduğu konularda mükelleflere -kural olarak- verdikleri beyannamelere ihtirazi kayıt koymak suretiyle dava açma hakkı tanındığı, yargı içtihatlarıyla geliştirilen ihtirazi kayıt kurumunun kanuni düzenlemeye de konu olduğu, ihtirazi kayıt konularak verilen beyanname üzerine mükelleflerin dava açabileceğinin kabul edildiği belirtilmiştir (Arbay Petrol Gıda Turizm Taşımacılık Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve Arbay Turizm Taşımacılık İthalat İhracat İnşaat ve Organizasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, §§ 57, 58).

40. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi; düzeltme beyannamesine ihtirazi kayıt koyarak dava açmak isteyen mükelleflerin durumlarının, süresinden sonra pişmanlıkla verdiği beyanname üzerine dava açmak isteyen mükelleflerden farklılık arz ettiğini, pişmanlıkla verilen beyannamelere ihtirazi kayıt konularak dava açılamayacağının ileri sürülmesinin pişmanlık kurumunun doğasından kaynaklanan bir sınır olduğunu, aynı durumun süresinden sonra verilen düzeltme beyannameleri için geçerli olmadığını vurgulamıştır (Arbay Petrol Gıda Turizm Taşımacılık Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve Arbay Turizm Taşımacılık İthalat İhracat İnşaat ve Organizasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, §§ 60, 61).

41. Söz konusu karara göre başvurucuların vergi idaresinden kanunda öngörülen usulü yani incelemeye sevk edilme ve vergi inceleme raporu ya da takdir komisyonu kararına dayalı olarak vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapılmasını beklemeleri uygun olmayabilir. Aynı kararda, idarenin yazısı üzerine düzeltme beyannamesi verilmesine rağmen vergilendirme işlemine karşı dava açılamamasının hukuki denetim dışında kalan bir alan oluşmasına yol açtığı değerlendirilmiştir (Arbay Petrol Gıda Turizm Taşımacılık Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve Arbay Turizm Taşımacılık İthalat İhracat İnşaat ve Organizasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, § 63).

42. Anayasa Mahkemesi nihai olarak 213 sayılı Kanunu'nun 378. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hukuk kuralını, düzeltme beyannamesine ihtirazi kayıt konulmasının dava açma hakkı vermeyeceği şeklinde yorumlanmasının -sürecin bütününe bakıldığında- başvurucuların müdahalenin hukuka aykırı olduğuna yönelik iddia ve itirazlarını etkin bir biçimde sunamaması sonucuna yol açtığını belirtmiştir (Arbay Petrol Gıda Turizm Taşımacılık Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve Arbay Turizm Taşımacılık İthalat İhracat İnşaat ve Organizasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, § 66).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Eldeki başvurunun koşulları ile Anayasa Mahkemesi kararına konu olaydaki koşulların aynı olduğu görülmektedir. Anayasa Mahkemesi Arbay Petrol Gıda Turizm Taşımacılık Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve Arbay Turizm Taşımacılık İthalat İhracat İnşaat ve Organizasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi kararında mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Bu kararın dayanağı olan ilkelerden adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden değerlendirmeye esas olabileceklere yukarıda yer verilmiştir.

44. Ölçülülük değerlendirmesi, anılan kararda olduğu gibi elverişliliği veya gerekliliği sorgulamaya yönelik herhangi bir olgu olmadığından orantılılıktan yapılmıştır.

45. Bölge İdare Mahkemesi, düzeltme beyannamesinin başvurucu tarafından idarenin talebi üzerine verildiğini ve pişmanlıkla verilen beyannameden farklılık arz ettiğini değerlendirmeden davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Bölge İdare Mahkemesinin düzeltme beyannamesine ihtirazi kayıt konulmasının dava açma hakkı vermeyeceği şeklindeki yorumu başvurucuyu iddialarının esasının incelenmesinden mahrum bırakmıştır. Bölge İdare Mahkemesinin değerlendirmesinin uyuşmazlığın esasının görülmesini engellediği, başvurucuya ağır bir külfet yüklediği değerlendirilmiştir. Bu sebeple başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.

46. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. Giderim Yönünden

47. Başvurucu, ihlalin tespitine ve yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

48. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

49. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü Vergi Dava Dairesine (E.2018/3129, K.2018/3510) iletilmek üzere İstanbul 2. Vergi Mahkemesine (E.2018/170, K.2018/1920) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.