TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

HÜSEYİN BALCILAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/36647)

 

Karar Tarihi: 11/1/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 19/4/2024-32522

 

GENEL KURUL

 

KARAR

Başkan

:

Zühtü ARSLAN

Başkanvekili

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Hasan SARAÇ

Başvurucu

:

Hüseyin BALCILAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, muhtelif kurumlara gönderilmek üzere ceza infaz kurumu idaresine teslim edilen dilekçeler için evrak kayıt numarası verilmemesine yönelik uygulamayla ilgili olarak infaz hâkimliğine yapılan itirazın kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddialar karşılanmadan reddedilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/11/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

5. İkinci Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 22/6/2017 tarihinde tutuklanmıştır.

8. Başvurucu, hükümözlü olarak İzmir 2 No.lu T Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunduğu sırada İzmir Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile İzmir Adliyesi İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığına ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine hitaben yazdığı 1/7/2019 tarihli üç ayrı dilekçeyi anılan Kurumlara iletilmek üzere Ceza İnfaz Kurumuna sunmuştur.

9. 2/7/2019 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna müracaat eden başvurucu söz konusu dilekçelerinin akıbetini takip edebilmesi için evrak kayıt numaralarının ve ilgili kurumlara gönderilme tarihlerinin tarafına bildirilmesini talep etmiştir.

10. Ceza İnfaz Kurumu aynı nitelikteki daha önceki taleplerle ilgili olarak Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı (İdare ve Gözlem Kurulu) tarafından verilen 28/6/2019 tarihli kararı 3/7/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ etmiştir. İdare ve Gözlem Kurulunun söz konusu kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Kurulumuzca yapılan incelemelerde, kurumumuzda bulunan hükümlü/tutukluların kurum birimlerine günlük çok fazla miktarda talep ve şikayet dilekçesi yazdıkları, kurum birimlerimizce günlük ortalama 300-350 dilekçenin incelemeye alındığı ilgili mevzuatlara uygun olan dilekçelerin incelenerek ilgili makamlara gönderildiği tespit edilmiştir. Halen kurumumuz hükümlü/tutuklu mevcudunun bu gün itibariyle 1320 civarında olduğu, kurum kapasitesinin üzerinde hükümlü/tutuklu barındırıldığı, bu nedenle kapalı-açık görüş, avukat, noter görüşü, duruşma, hastane sevk işlemleri , sağlık işlemleri , sportif faaliyetler, kurslar, günlü açık ceza infaz kurumlarına ayırma ve nakil işlemleri vb. iş yoğunluğunun daha da arttığı, bu dilekçe ve iş yoğunluğu içerisinde işlem gören ve çıkışı yapılan dilekçelerin tekrar çıkış numarası verilmesi ve fotokopilerinin çekilerek tekrar hükümlü ve tutuklu odalarına dağıtılmasının mevcut iş yükünü daha da artırdığı, bu hususun ise günlük işleyişi olumsuz yönde etkilediği, personel yetersizliği ve iş yükünün fazlalığından günlük mahkemelere ve çeşitli kurum ve kuruluşlara yazılan ve aynı gün gönderilmesi gereken süreli dilekçelerin ve diğer başvuruların gönderilmesinde aksaklıklar yaşandığıve bu itibarla zaman zaman hükümlü ve tutuklular tarafından dilekçelerinin geç işleme alınması nedeniyle şikayet ve serzenişlere sebebiyet verdiği, ayrıca asli görevleri kurumun asayiş, güvenlik ve gözetimini sağlamakolan İnfaz ve Koruma Memurlarınıniş yoğunluğu nedeniyle İnfaz Biriminde görevlendirilmesisonucu kurumumuzun güvenlik, asayiş ve disiplinin sağlanmasında zafiyet yaşanacağı değerlendirilerek çıkış numarası ve evrak fotokopisi işlemlerinin hükümlü ve tutukluların avukatları, vasileri veya yasal temsilcileri tarafından ilgili kurum ve kuruluşlardan takibinin yapılabileceği, bu sebeple kurumda barındırılan hükümlü ve tutukluların çeşitli kurum ve kuruluşlara gönderdikleri dilekçe ve yazışmaların fotokopisinin çekilmesive dilekçe çıkış numaralarının kendilerine verilmesi taleplerinin reddine...karar verilmiştir."

11. Başvurucu, İdare ve Gözlem Kurulunun söz konusu kararına karşı 8/7/2019 tarihinde Karşıyaka İnfaz Hâkimliğinde (İnfaz Hâkimliği) şikâyet kanun yoluna başvurmuştur. İnfaz Hâkimliği 29/7/2019 tarihli kararıyla İdare ve Gözlem Kurulu kararının usul ve kanuna uygun olduğunu belirterek itirazı reddetmiştir. İtirazın reddine dair İnfaz Hâkimliği kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

'' ...Ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlü mevcudunun fazlalığı karşısında kurumların personel yetersizliğinin bulunduğu ve Ceza infaz kurumlarında bulunan tutuklu/hükümlülerin günlük çok miktarda talep ve şikayet dilekçesi yazdığının bilindiği, her ne kadar dilekçe hakkının kullanılması Anayasal bir hak ise de; bu hakkı kullanırken hakkın kötüye kullanılmaması gerektiği, dilekçe ilgili ceza infaz kurumuna sunulduktan sonra akıbetini sormak maksadıyla bile olsa vermiş olduğu dilekçenin fotokopisinin istenmesinin dilekçe hakkının kullanılmasıyla bir ilgisinin olmadığı, ceza infaz kurumlarında tutuklu ve/veya hükümlüler tarafından verilen dilekçelerin görevli memur tarafından kayda alınarak ilgili yere sağlıklı bir şekilde gönderilmesini sağlama gibi bir vazifesinin bulunduğu, verilen dilekçelerin kayda alınmaması, ilgili yere gönderilmemesi veya kaybolması gibi durumlarında görevli memur hakkında adli ve idari tahkikatın her zaman açılabileceği hususunun göz önüne alınması gerektiği, kaldı ki asli görevleri kurumun asayiş, güvenlik ve gözetimini sağlamak olan infaz koruma memurlarının dilekçe hakkı kullanıldıktan sonra bir de fotokopi çekmekle uğraşması sonucunda kurumda güvenlik, asayiş ve disiplinin sağlanmasında zafiyet yaşanabileceği anlaşıldığından, İzmir 2 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 28/06/2019 tarih 2019/2834 sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğu vicdani kanaati ile, hüküm özlünün itirazının reddine ...karar verildi. ''

12. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin anılan kararına itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde Ceza İnfaz Kurumundan dilekçelerin fotokopisini istemediğine, verdiği dilekçelerin sadece çıkış numaraları ile gönderi tarihlerini talep ettiğine dikkat çeken başvurucu, buna rağmen Hâkimlikçe asıl talebinin incelenmeyerek evrakın fotokopisini talep etmiş gibi değerlendirme yapıldığını belirtmiş; asıl talebi hakkında karar verilmesini istemiştir.

13. İnfaz Hâkimliği kararına karşı yapılan itiraz, Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 30/9/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Mahkememizce yapılan inceleme sonucu; hükümlünün her dilekçesine çıkış numarası verilip bunun da hükümlüye bildirilmesi, hükümlü/tutuklu sayısı dikkate alındığında ve kurumlarda personel yetersizliği nedeniyle bu iş için bir ya daiki infaz koruma memurunun görevlendirilmesi gerekeceği, bunun da güvenlik zaafiyetine neden olacağı anlaşıldığından, itirazın reddine karar vermek gerekmiştir."

14. Başvurucu, nihai kararı 11/10/2019 tarihinde öğrendikten sonra 1/11/2019 tarihinde adli yardım talepli olarak bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Diğer yandan bireysel başvurunun yapıldığı tarihten sonraki süreçte, İdare ve Gözlem Kurulunun 28/6/2019 tarihli söz konusu kararı ile ilgili olarak muhtelif tarihlerde başka tutuklu ve hükümlüler tarafından yapılmış itirazlardan biri hakkında İnfaz Hâkimliğince verilen itirazın kabulüne dair kararın kesinleşmesi üzerine tutuklu veya hükümlülere Ceza İnfaz Kurumu idaresine teslim ettikleri dilekçeler için evrak kayıt numarasının verilmemesi yönündeki uygulamaya 5/9/2019 tarihi itibarıyla son verildiği anlaşılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

" (1)Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Anayasa Mahkemesinin 11/1/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumuna aynı tarihte verdiği dilekçelere evrak kayıt numaralarının verilmemesi ve bu hususta yaptığı şikâyetin İnfaz Hâkimliğince reddedilmesi nedeniyle dilekçe ve bilgi edinme hakkının, adil yargılanma hakkının, eşitlik ilkesi ile ayrımcılık yasağının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin somut başvuruyla benzer nitelikteki olaylarda verdiği bazı kararlara ve derece mahkemelerinin gerekçelerine yer verilmiş; inceleme yapılırken Anayasa'nın ve mevzuatın ilgili hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Görüş yazısında ayrıca evrak kayıt numarası verilmemesi yönündeki uygulamaya5/9/2019 tarihi itibarıyla son verildiği belirtilmiştir.

20. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamış; ayrıca başka bir tutuklunun yaptığı başvuru neticesinde İnfaz Hâkimliği kararı uyarınca evrak kayıt numarasının verilmesine başlandığını, bununla birlikte anılan kararın verilmesinden daha önceki tarihlerde teslim edilen dilekçeler bakımından evrak kayıt numaralarının hâlâ verilmediğini, yargısal mercilerin kararının gerekçesinin olmadığını öne sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Adli Yardım Talebi Yönünden

21. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

2. Uygulanabilirlik Yönünden

22. Başvurucunun şikâyeti, farklı kurumlara gönderilmek üzere Ceza İnfaz Kurumu idaresine teslim ettiği dilekçeler için evrak kayıt numarası verilmemesi yolundaki uygulamanın kaldırılması için İnfaz Hâkimliğine yaptığı itiraz başvurusunda hukuka aykırı karar verilmesine yönelik olup anılan iddianın adil yargılanma hakkıyla ilişkili olduğu değerlendirilmiştir.

23. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

24. Anayasa'nın "Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı" kenar başlıklı 74. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile dördüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.

Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu gecikmeksizin, dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.

...

Herkes, bilgi edinme ... hakkına sahiptir... "

25. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da uygulanır. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilmesi için ortada hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir hakkın bulunması gerekir. Ayrıca bu hakka ilişkin olarak ilgili kişinin menfaatini etkileyen bir uyuşmazlık mevcut olmalıdır. Öte yandan bu uyuşmazlık, ihtilaf konusu hakkın tespiti ve bu haktan yararlanılması bakımından belirleyici niteliktedir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28).

26. Kişilerin kamu makamlarına seslerini duyurabilmeleri amacına hizmet eden ve Anayasa'nın 74. maddesi ile de güvence altına alınan dilekçe hakkı, hak arama özgürlüğünün en önemli araçlarından biridir. Bu anlamda kişilerin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme yollarından biri olarak hak arama özgürlüğünün işlerlik kazanması, korunması ve sağlanması bakımından önemlidir (Hasan Ercan, B. No: 2015/54, 12/11/2019, § 41). Bunun yanında demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin kendileri veya faaliyet alanlarıyla ilgili konularda bilgi edinme hak ve özgürlüğü bulunmaktadır. Bilgi edinme hakkı demokratik toplum düzeninin ve hukukun üstünlüğünün gereklerindendir. Dolayısıyla dilekçe hakkı ile sıkı sıkıya bağlı olan bilgi edinme hakkı insan hakları ve temel özgürlüklerin ayrılmaz bir parçasıdır (Ahmet Kılıçelli, B.No:2017/31069, 30/9/2020, § 43). Bu durumda başvuruya konu uyuşmazlığın başvurucunun medeni hak ve yükümlülüklerini ilgilendirdiği kuşkusuzdur.

27. Bunun yanında somut olayda başvurucunun -esas olarak- hakkında devam eden ceza yargılamasındaki savunmasına dayanak teşkil etmek üzere ihtiyaç duyduğu bilgi ve belgeleri temin etmeye yönelik olarak çeşitli mercilere dilekçeler gönderdiği görülmüştür. Başka bir anlatımla başvurucunun bireysel başvuru formundaki iddialarını dile getiriş biçimi gözetildiğinde bir suç isnadı ile karşı karşıya kaldığı, bu kapsamda bazı bilgi ve belgeleri temin etmeye yönelik olarak idari ve yargısal mercilere başvurularda bulunduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun söz konusu dilekçeleri için evrak kayıt numarası verilmesine yönelik talebi aynı zamanda hakkındaki suç isnadı ile de yakından ilgilidir.

28. Bu itibarla somut olaydaki uyuşmazlığın özünün başvurucunun hakkındaki bir suç isnadıyla da bağlantılı olarak şahsi durumuyla ilgili bazı konularda idari ve yargısal mercilerden bilgi ve belge talep etme yolunda hukuk sistemimizde savunulabilir ve hatta anayasal temeli bulunan medeni bir hakkın kullanılmasına ilişkin olduğu değerlendirilmiştir. Dolayısıyla hukuk düzeninde savunulabilir bir temeli olduğu anlaşılan dilekçe ve bilgi edinme hakkına ilişkin iddialara dayanılarak açılan davada Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan güvencelerin uygulanabilir olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

29. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddiaları mahiyeti itibarıyla adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

3. Kabul Edilebilirlik Yönünden

30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

4. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

31. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkı, gerekçeli karar hakkını da güvence altına almaktadır. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).

32. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Mahkemelere getirilen bu yükümlülük tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddiaların kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmelerinin, ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31- 34).

33. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

34. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi ya da yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olacaktır (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

35. Öte yandan üst kanun yolu merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus üst kanun yolu merciinin bir şekilde kanun yolunda dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak üst kanun yolu incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların kanun yolu mercilerince cevapsız bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

36. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece gerekçelerini denetleme gibi bir görevi olmadığı gibi derece mahkemesi kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

37. Başvurucu, tarafına evrak kayıt numarası verilmesi talebinin idari ve yargısal merciler tarafından ilgisiz ve yetersiz gerekçe ile reddedilmesinin hukuka aykırı olduğundan şikâyet etmektedir. Kişilerin herhangi bir amaçla ya da taleple kamu kurum ve kuruluşlarına sundukları ve belirli bir konu hakkında geri bildirim bekledikleri dilekçelerinin resmî olarak kayda alınıp alınmadığı bilgisine sahip olmaları, dilekçelerinde belirttikleri hususlarla ilgili olarak söz konusu merciler nezdinde herhangi bir işlem tesis edilip edilmediğini ya da ne tür işlem tesis edildiğini takip edebilmeleri ve gerektiğinde bu işleme karşı yetkili idari ve yargısal makamlara başvurma hakkını kullanabilmeleri açısından bir gerekliliktir. Bu husus kişilerin hürriyetlerinden mahrum bırakıldığı, dolayısıyla genel olarak belirli bir bilgi ve belgeye erişimlerinin daha sınırlı düzeyde olduğu ceza infaz kurumları gibi alanlarda daha da önemlidir.

38. Bu bağlamda kişilerin doğrudan veya yetkili başka bir kurum aracılığıyla kamu kurum ve kuruluşlarına sundukları dilekçeler için o evrakın resmî olarak kayda alındığına dair kendilerine bir belge verilmesinin gerek söz konusu dilekçelerin akıbetini takip edilebilmeleri gerekse bu başvurularla bağlantılı olarak ileride belirli hukuki hakları kullanmaları söz konusu olduğunda ya da dilekçelerle ilgili hususlar hukuki bir uyuşmazlığa konu olduğunda bu kurumlara başvuruda bulunduklarının veya başvuru tarihini ispatlayabilmelerinde, bu kapsamda bilhassa mahkeme hakkı olmak üzere diğer bazı temel hak ve özgürlükleri kullanabilmelerinde etkili bir hukuki araç olduğu açıktır. Bu itibarla kamu kurum ve kuruluşlarına sunduğu dilekçe için kişiye bu şekilde bir bilginin verilmesi Anayasa'da güvence altına alınan dilekçe hakkı ve bilgi edinme hakkının doğal ve zorunlu bir unsuru olarak kabul edilmelidir.

39. Somut olayda başvurucunun talebi çeşitli kurumlara gönderilmek üzere Ceza İnfaz Kurumuna teslim ettiği dilekçeler için tarafına evrak kayıt numarası verilmesi olmasına rağmen İnfaz Hâkimliğince uyuşmazlığa konu talebin dilekçelerden fotokopi verilmesi olarak ele alındığı ve bu bağlamdaki bir gerekçeyle şikâyetin reddedildiği, dolayısıyla başvurucunun esas talebi hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır.

40. Başvurucu, talebinin yalnız evrak kayıt numarası verilmesi olduğunu, fotokopi verilmesiyle ilgili herhangi bir talebinin bulunmadığını, buna rağmen İnfaz Hâkimliğinin talebinden çok farklı bir konuda değerlendirme yaptığını belirterek asıl talebinin hiçbir şekilde değerlendirmediğini ifade etmek suretiyle Ağır Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz Hâkimliğinin gerekçesinin somut olayla uyuşmadığını belirleyerek bu kapsamda başvurucunun fotokopi verilmesiyle ilgili herhangi bir talebinin olmadığını kabul etmekle birlikte uyuşmazlığın gerçek konusunu teşkil eden evrak kayıt numarası verilmesi talebine yönelik itirazını personel yetersizliği ve bunun yol açacağı güvenlik zafiyeti gerekçesiyle reddetmiştir.

41. Mahkemelerin görevli ve yetkili oldukları bir uyuşmazlığı çözümlerken hukuka uygunluk denetimi yapmaları, dolayısıyla kararlarında da hukuksal değerlendirmelere ve gerekçelere yer vermeleri gerekir. Somut davada ilk derece mahkemesinin kararında uyuşmazlığın konusunun hatalı değerlendirildiği, dolayısıyla kararda yer verilen gerekçenin başvurucunun talebiyle ilgisiz olduğu, nitekim ilk derece mahkemesi kararındaki bu durumun itiraz merciince de tespit edildiği görülmüştür. İtiraz merciince ise uyuşmazlığa konu talebin doğru bir şekilde nitelendiği ancak itiraz merciinin kararında da şikâyete konu edilen idari kararın hukuka uygunluk denetiminin yapılmasından ziyade personel yetersizliği ve bunun yol açacağı güvenlik zafiyeti gibi idari nitelikteki değerlendirmelerden hareket edildiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda başvurucunun özellikle dilekçe hakkı, bilgi edinme hakkı gibi anayasal haklarla bağlantılı olarak ileri sürdüğü ve uyuşmazlığın sonucuna etkili olabilecek nitelikteki iddialarıyla ilgili herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı, bu kapsamda kararda ilgili ve yeterli bir gerekçeye yer verilmediği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

42. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

43. Başvurucu ihlalin ortadan kaldırılması ile 3.000.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

44. Başvuruda gerekçeli karar hakkı yönünden ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

45. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,

D. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Karşıyaka İnfaz Hâkimliğine (E.2019/3200, K.2019/3348) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/1/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

 

KARŞIOY

Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa'ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 12/1/2021, § 24).

Anayasa Mahkemesinin başvurucunun yerine geçerek ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma ve delil toplama görev ve yükümlülüğü bulunmamaktadır. Söz konusu yükümlülükler başvurucuya aittir (Cemal Günsel [GK], § 25).

Başvurucuların anılan yükümlülüklere uymamaları hâlinde şikâyetlerini temellendiremedikleri için başvuruları açıkça dayanaktan yoksun bulunabilir. Anayasa Mahkemesi temellendirmeye ilişkin incelemesini her başvurunun somut koşullarında yapar. Kuşkusuz başvurucuların bu yükümlülüklere ellerinde olmayan nedenlerle uymamalarının ikna edici gerekçelerini Anayasa Mahkemesine sunmaları ya da Anayasa Mahkemesinin bu durumu işin niteliğinden anlaması hâli müstesnadır (Cemal Günsel [GK], § 26).

Somut olayda başvurucunun evrak kayıt numarasının verilmediğini iddia ettiği, dilekçeleri hangi amaçla verdiği, istediği bilgilerin verilmemesinin ne tür olumsuz sonuçlara yol açtığı hakkında herhangi bir açıklamada bulunmadığı anlaşılmıştır. Bir başka ifadeyle, başvurucu evrak kayıt numarasının kendisine verilmemesi nedeniyle uğradığını iddia ettiği anayasal haklar ile ve bu hakların hangi suretle ihlal edildiğine böylece anayasal ve kişisel zararının nasıl bir şekilde ihlal edildiğine dair somut bir açıklamada bulunmamıştır. Başvurucu, bu kapsamda sadece, herhangi bir somutlaştırma yapmaksızın adil yargılanma hakkı ile savunma hazırlığı yapma imkanının sağlanmadığından şikâyet etmiştir. Başvurucu, bu kapsamda hangi yargısal merciler nezdinde şüpheli veya sanık sıfatıyla adli işlemlerden sırf evrak kayıt numarasının verilmemesi nedeniyle nasıl bir mağduriyete uğradığına dair herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. İnfaz Hâkimliği başvurucunun talebi olmadığı hâlde evrakların fotokopisinin istenmesiyle ilgili hususa gerekçede yer vererek farklı bir değerlendirme yapmış ise de itiraz aşamasında Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun talebi hakkında İnfaz Hakimliğinin bu değerlendirmesinin taleple farklı olduğunu tespit etmiştir. Bu tespitinin ardından, ilgili talep hakkında nihai yargısal merci olan Ağır Ceza Mahkemesi, ilgili talebe ilişkin olarak değerlendirmelerde bulunmuştur.

Adil yargılanma hakkının maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermesi nedeniyle somut olayda da anlaşılabileceği üzere muhakkak olarak davanın tarafı lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Başvurucu kendisi hakkında başlatılan soruşturma ile kovuşturmalara ve evrak kayıt numarası verilmemesi bu süreçlerdeki uğradığını iddia ettiği anayasal hak kayıplarına ilişkin herhangi bir beyanda bulunmamıştır. Tüm bu açıklamalar sonrasında somut olayda, başvurucunun şikayetlerine konu temel olay ve olgular ile bireysel başvuruya konu ettiği ve temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini açıklamak yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmediği böylece ileri sürdüğü ihlal iddialarına ilişkin olarak temellendirme yapmadığı anlaşılmıştır.

Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Üye

 Muhterem İNCE