KARARLAR

AYM'nin 2019/29456 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 8/2/2024 tarihli ve 2019/29456 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İCLAL MİNE KIRIKKANAT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/29456)

 

Karar Tarihi: 8/2/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 9/7/2024-32597

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Tahir Hami TOPAÇ

Başvurucu

:

İclal Mine KIRIKKANAT

Vekili

:

Av. Başar YALTI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, sosyal medya paylaşımında kullanılan ifadenin hakaret kabul edilerek adli para cezasına hükmedilmesiyle nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/8/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon; ifade özgürlüğü dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu ve N.A.K. (müşteki) ulusal ölçekte yayın yapan basın kuruluşlarında gazeteci olarak çalışan, tanınmış kişilerdir.

6. Müştekinin bir televizyon kanalında sunduğu programın yayından kaldırılması üzerine "Twitter" sosyal paylaşım platformunda bir kullanıcı "Gündüzleri kaynım bana kaydı, akşamları Fidan kalsın mı? Ne yapsa olmuyor işte!" şeklinde bir paylaşımda bulunmuştur. Başvurucu ise bu paylaşımı retweet ederek "Taze kaşarın programı yayından kaldırılmış." ifadesini kullanmıştır.

7. Müşteki 24/1/2014 tarihinde, başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması talebiyle şikâyette bulunmuştur. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 29/11/2018 tarihli iddianame ile başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:

"Bir televizyon kanalında program suncusu olan müştekiye karşı şüpheli sosyal paylaşım sitelerinden 'taze kaşarın programını yayından kaldırılmış, gündüzleri kaynım bana kaydı, taze kaşarın yarasını üflemesi gerçekten göz yaşartıcı, bu kaşarlar zaten doğru olanın peşinde değiller ki, ne kadar çirkef o kadar şöhret onlar, doğuştan mı arsızlar sonradan mı arsızlar o bilinmez ama hakaret edilmekten aşağılanmaktan zevk alırlar' gibi paylaşımlarda bulunmuştur.

Şüpheli savunmasında olayı doğrulamış ancak yazdıklarında kişi adı belirtmeyerek ve müştekiyi hedef almayarak genel yorumlar yaptığını belirtmiş ise de dosya da mevcut mesaj dökümleri ve diğer deliller ile dosya kapsamı karşısında bu savunmanın inkara yönelik bölümüne itibar edilmemiş, müştekinin şikayetçi olması sebebiyle de şüphelinin müsnet suçu işlemiş olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır"

8. Yargılamayı yapan İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 16/7/2019 tarihinde başvurucunun hakaret suçundan 2.610 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"İddia, savunma, katılan beyanı, uzlaştırma raporu, tutanaklar ve tüm dosya kapsamına göre; Olay tarihinde sanığın katılanı kastederek twitter isimli sosyal medya hesabından 'Taze kaşarın proğramı yayından kaldırılmış' paylaşımını yaptığı, paylaşımın 01/11/2013 tarihinde yapıldığı, şikayetin 24/01/2014 tarihinde yapıldığı ve süresinde olduğu anlaşılmakla sanığın cezalandırılmasına, her ne kadar sanık hakkında TCK 43 maddesinin de uygulanması talep edilmiş ise de iddianamede bahsedilen diğer paylaşımların sanık tarafından yapılmadığı, yukarıda bahsedildiği şekilde sanığın paylaşımının altına yapılan yorumlar olduğu, yorumlarda sanığın sorumlu tutulamayacağı anlaşılmakla sanığın alenen hakaret suçundan cezalandırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir"

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

9. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır...

 (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur."

B. Uluslararası Hukuk

10. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 29-37; Koray Çalışkan, B. No: 2014/4548, 5/12/2017, §§ 17-23.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

11. Anayasa Mahkemesinin 8/2/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

12. Başvurucu; bir sosyal medya kullanıcısının müştekiyi eleştirmek amacıyla kullandığı ifadeyi retweet ettiğini, kendisinin kullandığı şikâyete konu ifadenin de eleştirel mahiyette olduğunu savunmuştur. Başvurucu "kaşar" ibaresinin bir hareketle çok deneyim kazanmak veya hoşa gitmeyen bir harekete ya da bir işe alışarak artık ondan üzüntü duymaz hâle gelmek anlamındaki "kaşarlanmak" tabiri temelinde kullanıldığını, söz konusu ifadeyle müştekinin yaptığı programı eleştirdiğini, Mahkemenin gerekçesiz bir şekilde ve olayların öncesini değerlendirmeksizin söz konusu ifadenin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul ettiğini, bu bağlamda ifade özgürlüğü ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

14. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…"

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

16. Sosyal medya paylaşımında kullandığı bir ifade nedeniyle başvurucu hakkında adli para cezasına hükmedilmiştir. Söz konusu mahkeme kararıyla başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale de bulunmuştur.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

17. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler,... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,... demokratik toplum düzeninin... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

18. Yukarıda anılan müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk şartlarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

19. 5237 sayılı Kanun'un 125. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

20. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı kanaatine ulaşılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

21. Anayasa Mahkemesi demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir. İfade özgürlüğü üzerindeki sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve istisnai nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 68-72; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).

22. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Kamu gücünü kullanan organların düşüncelerin açıklanmasına ve yayılmasına müdahale ederken ifade özgürlüğünün kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan, korunması gereken bir menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri gerekir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, §§ 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 59, 68).

23. Bununla birlikte ifade özgürlüğü, sıkı bir şekilde yorumlanması gereken istisnalara tabidir ve herhangi bir kısıtlama ihtiyacı ikna edici bir şekilde tesis edilmelidir. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 44). Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 44).

24. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında bu iki hak arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmiştir (İlhan Cihaner (2), § 49; Nilgün Halloran, § 27). Bu, soyut bir değerlendirme değildir. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için kullanılan ifadelerin türünün, kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesinin, ifadelere yönelik kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının, ifadelerin kim tarafından dile getirildiğinin, kime yöneldiğinin, tarafların ünlülük derecelerinin, ilgili kişilerin önceki davranışlarının ve kamu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 44; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56).

25. Başsavcılık, sosyal paylaşım platformlarında müştekiyle ilgili olarak hakaret içeren çok sayıda paylaşım yaptığı iddiasıyla başvurucu hakkında kamu davası açmıştır. Mahkeme ise yargılama sonucunda sadece "Taze kaşarın programı yayından kaldırılmış." şeklindeki paylaşımın başvurucu tarafından yapıldığını kabul ederek başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılmasına karar vermiştir.

26. Başvurucu, şikâyete konu paylaşımdaki "kaşar" ibaresinin bir hareketle çok deneyim kazanmak veya hoşa gitmeyen bir harekete ya da bir işe alışarak artık ondan üzüntü duymaz hâle gelmek anlamındaki "kaşarlanmak" tabiri temelinde kullandığını ve söz konusu ifade ile müştekinin yaptığı programı eleştirdiğini ileri sürmektedir. Ancak başvurucunun paylaşımındaki şikâyete konu ifadenin hangi anlamda kullanıldığı ve müştekiyi ne şekilde rencide ettiğinin Mahkeme tarafından değerlendirilmediği görülmüştür. Mahkeme yalnızca şikâyete konu ifadenin başvurucu tarafından paylaşıldığını ve şikâyetin yasal süresi içinde yapıldığını tespit etmekle yetinmiş; başvurucu ile müşteki arasında bir husumet bulunup bulunmadığını, başvuruya konu ifadenin dile getirilme nedenini, kullanılan sözün arka planı olup olmadığını, müştekinin önceki davranışları nedeniyle kendisine yöneltilen sözlere katlanması gerekip gerekmediğini tartışmaksızın başvurucuyu hakaret suçundan mahkûm etmiştir. Mahkeme, taraflar arasındaki olayların ve yapılan paylaşımın bütününe bakarak başvurucunun ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurmaya çalışmamış; değerlendirme yapmaksızın söz konusu ifadenin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Oğuz Demirkaya, B. No: 2018/15033, 18/5/2021, § 38; Sami Küçükbaşkan, B. No: 2018/5571, 8/9/2021, § 44; Metin Çapar, B. No: 2018/12551, 16/12/2020, § 40).

27. Sonuç olarak yukarıdaki açıklamalarla birlikte değerlendirildiğinde ilk derece mahkemesi karar verirken kullanılan ifadeleri bağlamından koparmaksızın olayın bütünselliği içinde değerlendirmemiş (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45), başvurucunun mahkûmiyetinin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını ortaya koyamamıştır. Mahkemenin ileri sürdüğü gerekçe başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez.

28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

29. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi ile birlikte 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

30. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

31. Başvuruda tespit edilen ifade özgürlüğüne yönelik hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

32. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya talebine bağlı kalınarak net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2018/665, K.2019/558) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.