TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BAHTİYAR ÖZTÜRK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/29262)

 

Karar Tarihi: 11/7/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Aydın AYGÜN

Başvurucu

:

Bahtiyar ÖZTÜRK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucunun telefon görüşmesinde kullandığı ifadeler nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/8/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu olayın yaşandığı tarihte Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunmaktadır.

6. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunda 28/2/2019 tarihinde babası ile infaz hukuku hükümleri uyarınca kayıt altına alınan bir telefon görüşmesiyle kapalı görüş gerçekleştirmiştir. 22/4/2019 tarihli tutanağa göre bu görüşmede başvurucu Gülten isimli kişiyle görüşme gerçekleştirebilmesi için yapması gerekenlerin neler olduğunu konuşmuşlardır. Görüşme sırasında başvurucu "Valla baba inan bende bilmiyorum, yani şimdi bu adamlar o kadar şerefsizler ki. Ne yaptıklarını bize söylemiyorlar bile. Yani ne haklarımız olduğunu bile söylemiyorlar" ifadesini kullanmıştır.

7. Başvurucunun bu telefon görüşmesinde Ceza İnfaz Kurumu görevlileri hakkında kullandığı ifade nedeniyle Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) tarafından disiplin soruşturması başlatılmıştır. Başvurucu disiplin soruşturmasındaki savunmasında birçok hukuksuzlukla karşılaştığını bunları ailesiyle paylaşmadığını, yaşadığı belirsizlikleri ifade ettiğini ileri sürmüştür. Disiplin Kurulu 2/5/2019 tarihli karar ile başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu görevlilerine hakaret ettiği gerekçesiyle beş gün hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

"Adı geçen hükümlü ve tutukluların iş bu eylemi ile; Kurumda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, kurum güvenliğinin ve disiplininin sağlanması bakımından kanun, tüzük ve yönetmeliklerin gerekli kıldığı tutum ve davranışları bilinçli olarak ihlal ettiği, kurumda bulunan diğer hükümlü ve tutuklulara kötü örnek teşkil eden davranışlar sergilediği, Kurum güvenliğini ve güvenilirliğini tehlikeye düşürdüğü dolayısı ile bir yaptırım uygulanması gerekliliği kanaati hâsıl olmuş olup;

Hüküm:

Hükümlü/Tutuklu Bahtiyar Öztürk'ün yapmış olduğu eylemin nitelik ve ağırlığı bakımından 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 44. Maddesinin 2. Fıkrası (J) bendinin "Kurum Görevlilerine Hakaret veya Tehditte Bulunmak" hükmünü ihlal ettiği anlaşılmış olup “5 Gün Süre ile Hücreye Koyma” cezası ile cezalandırılmasına,"

8. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Karşıyaka İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyette bulunmuştur. Hâkimlik 24/6/2019 tarihli kararla itirazın reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Hükümlü her ne kadar dilekçelerinin gönderilmediğini, şikayetlerinin ilgili yerlere ulaşmadığından ve sonuçsuz kaldığı için görevlilere tutanakta belirtilen sözleri sarf ettiğini beyan etse de, kuruma yazılan müzekkerede hükümlünün dilekçelerinin gönderildiği, bu nedenle iddiasının soyut olarak kaldığı, ceza infaz kurumunda uyulması gereken kuralların olduğu ve bunlara uymak zorunda olduğu, CGTİHK 44/2-J bendi gereği ....yani kimdir bu adamlar, o kadar şerefsizler ki...sözleri ile kurum görevlilerine hakaret ettiği sabit olduğundan itirazının reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir."

9. Başvurucu Hâkimlik kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle anılan itirazı 8/7/2019 tarihinde reddetmiştir.

10. Nihai karar başvurucuya 17/7/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

11. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır."

12. 5275 sayılı Kanun’un 44. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.

 (2) Bir günden on güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

...

j) Kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

13. Anayasa Mahkemesinin 11/7/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

14. Başvurucu, başvuru harç ve giderlerini ödeyecek gelirinin bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

15. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

16. Başvurucu; babasıyla özel olarak yaptığı telefon görüşmesinde kullandığı ifadeden dolayı disiplin cezası ile cezalandırılmasının ve telefon görüşmesinin kayıt altına alınmasının hukuka aykırı olduğunu, görüşmenin kayıt altına alınacağının bildirilmediğini, tutuklu olması nedeniyle haklarının kısıtlanmaması gerektiğini, verilen cezanın ailesini de cezalandırmak anlamına geldiğini, kullandığı ifadenin hakaret amacı taşımayıp içinde bulunduğu duruma yönelik bir serzeniş olduğunu ve bu serzenişi halk dilinde yerine getirdiğini, şikâyet ve itiraz başvurularının gerekçesiz olarak değerlendirildiğini belirterek suçta ve cezada kanunilik ilkesinin, özel hayata saygı hakkının, ifade hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

17. Bakanlık görüşünde; mevcut başvuruda, başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulup bulunulmadığı, müdahalede bulunulduğu düşünüldüğü takdirde müdahalenin meşru bir amacı olup olmadığı, şikâyete konu edilen işlemin belirtilen meşru amaç ile orantılı olup olmadığı, başvurucunun ifade özgürlüğü ile ceza infaz kurumu güvenliği ve düzeninin sağlanması anlamında diğerlerinin hakları arasında adil dengenin gözetilip gözetilmediği, bu anlamda idare ve derece mahkemeleri kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerip içermediği hususu değerlendirilirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınmasının faydalı olacağı belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

19. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar..."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

21. Ceza İnfaz Kurumunda yaptığı telefon görüşmesinde kullandığı bir ifade nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler,... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,... demokratik toplum düzeninin... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

22. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (j) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

i. Hükümlü ve Tutukluların İfade Özgürlüğü

23. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altında olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Bununla birlikte ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlanabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

ii. Hükümlü ve Tutuklular Hakkında Disiplin Cezası Uygulanmasına İlişkin İlkeler

24. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca Kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun ve yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında Kanun’da belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber, B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).

25. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22).

iii. Somut Olayın Değerlendirilmesi

26. Mahkemelerce verilmiş hürriyeti bağlayıcı cezaların infaz edildiği yerler olan ceza infaz kurumları sıkı güvenlik koşullarına tabi olan, düzenli bir yaşamın sürdürülmesinin, güvenliğin ve disiplinin sağlanmasının son derece önem taşıdığı yerlerdir (Rıza Şahin, B. No: 2016/12909, 22/7/2020, § 44). Ceza infaz kurumlarının devletin kontrolü altındaki özel alanlar olması, devletin hem bu kurumda bulunanların güvenliklerini ve sağlıklarını koruma hem de disiplini tesis etme yükümlülüğünün bulunması karşısında hükümlülerin ve tutukluların ceza infaz kurumlarında diledikleri şekilde eylem yapma ya da açıklamada bulunma özgürlüğünün bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Barış İnan (2), B. No: 2018/38006, 17/11/2021, § 24).

27. Bununla birlikte ceza infaz kurumlarının idaresinde, disiplin ve düzenin sağlanması görevinin yerine getirilmesinde ceza infaz kurumu çalışanlarının zorluklarla karşılaşması kaçınılmazdır. Ancak çağdaş bir infaz kurumu idaresinde daima gözönünde tutulması gereken görevlerden biri de kurumda tutulan kişiler hakkında uygulanacak yaptırımlar bakımından adalet ve nesafet esaslarının egemen kılınmasıdır (Sinan Bozkurt, B. No: 2019/31782, 13/4/2023, § 27).

28. Ceza infaz kurumunda gerçekleşecek bir hakaret fiilinin ceza infaz kurumunda görev yapan herhangi bir kişiye karşı işlenmesi mümkündür. Söz konusu hakaret oluşturan söz, doğrudan kurum görevlilerine söylenebileceği gibi kurum görevlilerinin arkasından da söylenebilir. Ancak gıyapta işlenecek hakaret fiilinin disiplin cezasına konu edilebilmesi söz konusu hakaret fiilini başkalarının öğrenmesini gerektirir (Mehmet Günhan Baysan, B. No: 2018/31084, 26/7/2022, § 30).

29. Anayasa Mahkemesi, kararlarında ceza infaz kurumlarında kurum görevlilerine karşı ifa edilen hakaret olaylarında mahpusların hakaret oluşturan açıklamalarının değerlendirmesini incelenmiştir. Bu kapsamda mahpusun hakaret fiili nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılabilmesi için sözlerin sadece yazılmış olması ya da sarf edilmiş olmasının yeterli olmadığı tespit edilmiştir. Diğer bir ifade ile mahpusun hakaret oluşturduğu iddia edilen fiilinin kurumun güvenliği ve disiplini açısından bir zafiyete neden olduğunun ortaya konulması gerekir (Sinan Bozkurt, § 29; Mehmet Günhan Baysan, § 31).

30. Somut olayda Ceza İnfaz Kumunda tutuklu olarak bulunan başvurucu, babası ile yaptığı telefon görüşmesinde Gülten isimli kişiyle görüşme gerçekleştirebilmesi için gerekli olan prosedür hakkında konuşmaktadır. Bu prosedürün parçası olarak başvurucunun babası kendisinin görüşme hakkının son bulup bulmayacağını görüşme sırasında başvurucuyla değerlendirmektedir. Bu konuşmada söz konusu prosedürün belirsizliği üzerinde durulduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda başvurucu "Valla baba inan bende bilmiyorum, yani şimdi bu adamlar o kadar şerefsizler ki. Ne yaptıklarını bize söylemiyorlar bile. Yani ne haklarımız olduğunu bile söylemiyorlar" ifadesini kullanmıştır. Kullanılan bu ifade nedeniyle başlatılan disiplin soruşturmasında başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu görevlilerine hakaret ettiği gerekçesiyle 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (j) bendi uyarınca beş gün hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

31. Devlet, hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almak yükümlülüğü altındadır (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36). Tutukluların ailesi ve yakınları arasında asgari bir iletişimin kurulması ve sürdürülmesi bu yükümlülük kapsamındadır (M.B., B. No: 2017/34312, 8/9/2020, § 41; Mahmut Mumcu, B. No: 2017/24655, 9/7/2020, § 73). Asgari iletişimin telefon vasıtasıyla gerçekleştirildiği hâllerde ise mevzuatta öngörüldüğü üzere suç işlenmesinin önlenmesi, yasa dışı haberleşme ile kötü niyetli eylemlerin önüne geçilmesi ve bu kapsamda kurum güvenliği ve disiplininin sağlanması amacıyla telefon görüşmelerinin idarece dinlenip kayıt altına alınması pek tabiidir. Buna göre somut olayda dikkate alınması gereken ilk husus başvurucunun kullandığı ifadenin kurum güvenliği ve disiplini açısından bir zafiyete neden olup olmadığıdır.

32. İlgili idare ve yargı mercileri kararları incelendiğinde, başvurucunun disiplin cezası ile cezalandırılmasına neden olan ilk bakışta hakaret algısı yaratabilecek başvuruya konu ifadenin kurum güvenliği ve disiplini üzerindeki etkileri yönünden hiçbir değerlendirme yapılmaksızın alenen hakaret niteliğinde olduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bir ceza infaz kurumunda tutulan kişinin kurum görevlilerini muhatap alarak doğrudan başvuruya konu ifadeyi söylemesi durumunda kurum güvenliği ve disiplininin zafiyete uğraması bakımından daha farklı bir değerlendirme yapılması mümkündür. Ancak somut olayda başvurucu söz konusu ifadeyi doğrudan muhatabına yöneltmemiş, babası ile yapmış olduğu telefon görüşmesinde sarf etmiştir.

33. Öte yandan anılan kararlarda başvurucunun sarf ettiği sözün yöneltildiği kişi ya da kişilere ilişkin bir somutlaştırmaya yer verilmediği de görülmektedir. Başvurucunun babası ile yaptığı telefon görüşmesi ve savunması bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde söz konusu ifadeyi Ceza İnfaz Kurumunda yaşadığı bazı olayların kendince belirsizliğini ortaya koymak amacıyla kullandığı sonucuna ulaşmak da mümkündür. Buna karşın ilgili idare ve yargı makamları başvurucu ile ifadenin yöneltilebileceği kurum görevlileri arasında bir husumet bulunup bulunmadığını, buna paralel olarak başvuruya konu ifadenin dile getirilme nedenini tartışmamıştır.

34. Mahpusların ıslah amacı ve davranışlarına dikkat etmek zorunlulukları nedeniyle ceza infaz kurumunda sorunlu görülebilecek bazı eylemlerin cezalandırılabilir olduğu kabul edilse bile başvurucunun aleniyet kazanmayan, muhatabına ulaşmayan, iki kişinin konuşması sırasında ceza infaz kurumu uygulamalarındaki belirsizlikleri eleştirmek kastıyla fevren söylendiği izlenimi bulunan, kurum disiplin ve güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ortaya konulamayan başvuru konusu sözleri nedeniyle cezalandırılmasının zorlayıcı bir ihtiyaca karşılık geldiği ikna edici şekilde gösterilememiştir. İlgili idare ve yargı mercileri yalnızca soyut bir değerlendirmeyle yetinerek söz konusu ifadenin hakaret niteliğinde olduğunu kabul etmiştir. Böylece başvurucunun ifade hürriyeti ile infaz kurumunun düzen, disiplin ve güvenlik içinde idaresinin sağlanmasındaki adil denge temin edilememiştir.

35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

36. Başvurucu; ihlalin tespitini, 5.000.000 TL maddi ve 35.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

37. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

38. Bununla birlikte eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Öte yandan başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmadığından ve maddi zarara ilişkin olarak bilgi ya da belge sunulmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Karşıyaka İnfaz Hâkimliğine (E.2019/2111, K.2019/2824) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.