TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İ. B. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/36112)

 

Karar Tarihi: 11/7/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Fatma Burcu NACAR YÜCE

Başvurucu

:

İ.B.

Vekili

:

Av. Büşra Zernişan BOZKURT

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, disiplin cezasına karşı yapılan şikâyetin infaz hâkimliğince esas yönden değerlendirilmeksizin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçundan Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararıyla 19/1/2018 tarihinde tutuklanmış ve Sincan 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir. Başvurucu, Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararıyla 31/7/2018 tarihinde tahliye edilmiştir.

3. Başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunda bulunan odasında 8/6/2018 tarihinde İnfaz koruma memurları tarafından arama yapılmıştır. Arama sırasında havalandırmaya açılan kapının üst kısmına yapıştırılmış bir çöp poşeti görülmesi üzerine ilgili poşet ile kapı arasında herhangi bir yasaklı madde olup olmadığının kontrolü için çöp poşetinin kapıdan çıkarılmak istendiği, başvurucunun görevli infaz koruma memurlarına yönelik "Ya onu oradan neden söküyorsun? Ben onunla spor yapıyorum" şeklinde tepki gösterdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında tutanak düzenlenmiştir.

4. Ceza İnfaz Kurumu tarafından başlatılan disiplin soruşturması kapsamında başvurucu ve tanıklar dinlenilmiş, olay yerini gören kamera kayıtları incelenmiştir.

5. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) 22/6/2018 tarihli kararıyla, başvurucunun 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinde düzenlenen "kurum görevlilerine karşı uygunsuz söz sarf etmek veya davranışta bulunma" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucuya bir ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası verilmesine karar vermiştir.

6. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) 10/7/2018 tarihinde şikâyette bulunmuştur.

7. İnfaz Hâkimliği 13/9/2018 tarihli kararıyla, şikâyetin esasını incelemeden şikâyet hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Hakimliğimizce tutuklunun itirazı üzerine savunmasının alınması için duruşma günü tayin edilmiş ve duruşma günü beklenirken Sincan 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunun 01/08/2018 tarih ve 2018/9329 sayılı yazısı ile itiraz edenin 31/07/2018 tarihinde tahliye edildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.

Tutuklu vekili Duruşmada alınan ifadesinde; '6 ay boyunca hiç bir kurum personeli ile sorun yaşamazken olay günü görevli memurlar 6 ay boyunca duran spor eşyalarını sağa sola atmış, müvekkilimin seccadesini kirli yere atmıştır, sonrasında da müvekkilime disiplin cezası verildi, tanıklar konuştuğunda da müvekkilimin lehine ifadeler vardır, bizzat tanıkların duruşmada dinlenmesini talep ediyoruz, müvekkilimin ağzından sadece onu neden söküyorsun o benim spor malzemem cümlesi çıkmıştır, müvekkilim kimseye hakaret etmemiştir, müvekkilime verilen cezanın iptalini talep ediyoruz' şeklinde beyanda bulunmuştur.

İtiraz edenin tahliye edilmesi nedeniyle itiraz konusuz kaldığından Sincan 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulunun 22/06/2018 tarih ve 2018/112 sayılı kararı hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir."

8. Söz konusu karara karşı başvurucunun yaptığı itiraz, Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 22/10/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararda, İnfaz Hâkimliğince verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yönün bulunmadığı belirtilmiştir.

9. Başvurucu, nihai hükmü 12/11/2018 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 12/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Sincan 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 10/6/2020 tarih ve 2020/5857 sayılı yazısında, Disiplin Kurulu Başkanlığının 22/6/2018 tarih ve 2018/112 sayılı ceza verme kararının itiraz aşamasında iken tutuklu İlyas Bozkurt'un tahliye olması sebebi ile kesinleşmediği ve disiplin cezasının infaz edilmediği şeklinde bildirildiği görülmüştür.

11. Komisyonca başvurucunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucu, disiplin cezasına karşı yaptığı şikâyetin karar tarihinden önce tahliye edildiği gerekçesiyle İnfaz Hâkimliğince konusuz kaldığı değerlendirilerek karar verilmesine yer olmadığına karar verilmemesi gerektiğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Bakanlık görüşünde; başvurucunun tahliye edilmiş olması sebebiyle cezanın infaz edilmediği, başvurucunun mağdur sıfatının olmadığı belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında hakkında tutulan disiplin cezasına konu tutanağın gerçeğe aykırı düzenlendiğini ve cezayı infaz ettiğini ifade etmiştir. Başvurucu, başvuru formunda dile getirdiği hususları yinelemiş; şikâyetlerinin İnfaz Hâkimliği ve itiraz makamınca değerlendirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

14. Anayasa Mahkemesi 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesine ilişkin değerlendirmesinde bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için iki temel ön koşul bulunduğunu, bu kapsamda ilkinin başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi ve bunun sonucunda kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesi, ikincisinin ise bu ihlalden dolayı kişisel olarak ve doğrudan etkilenmesi olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesi çerçevesinde bir hakkı doğrudan etkilenmeyen kişi mağdur statüsü kazanamaz (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 42, 43).

15. Diğer taraftan bireysel başvuruda mağdur kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti kuralları gibi kurallardan bağımsız bir şekilde yorumlanır. Ayrıca mağdur kavramı, günümüzde toplumun koşulları ışığında değişime tabi olup bu kavram aşırı biçimcilikten uzak bir şekilde yorumlanmalı ve uygulanmalıdır (Onur Doğanay, § 44).

16. Öte yandan bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Onur Doğanay, § 45; Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/2/2014, § 24).

17. Bireysel başvuru yolunu işletebilecekler esas itibarıyla doğrudan mağdur sıfatını taşıyan kişiler olmakla birlikte somut olayın koşullarına ve ihlal edilen hakkın niteliğine göre mağdur ile arasında doğrudan kişisel ve özel bir bağ bulunan, dolayısıyla da Anayasa'nın ihlalinden olumsuz olarak etkilenmiş veya ihlalin sona ermesinden meşru ve kişisel bir menfaati bulunan kimseler de dolaylı mağdur sıfatıyla bireysel başvuruda bulunabileceklerdir (Engin Gök ve diğerleri, B. No: 2013/3955, 14/4/2016, § 53).

18. Diğer taraftan yargılama makamlarınca uyuşmazlığın esasının incelenebilirliğinin değerlendirilmesinde kamu yararı ile bireyin menfaatleri arasında denge kurulurken dava konusu işlemin mahiyeti, başvurucunun hukuki durumuna ve gelecek yaşantısına ne şekilde etkilerinin olduğu, işlemin hukuka uygunluk denetimi gerçekleştirilmediğinden bertaraf edilemeyen bu etkilerin başvurucuya bir külfet yükleyip yüklemediği gibi hususlar gözönünde bulundurulmalıdır.

19. Bu kapsamda bireyin hukuki durumu üzerinde birtakım etki ve sonuçlar doğuran, dolayısıyla hak ve menfaatlerini etkilediği çok açık olan işlemleri yargı mercileri önünde uyuşmazlık konusu etme olanağından bireyin yoksun bırakılması mahkemeye erişimini imkânsız hâle getirebileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir.

20. Somut olayda başvurucu 13/9/2018 tarihli İnfaz Hâkimliği kararı ile bu karara yönelik yaptığı itirazın reddedilmesini esas almak suretiyle 12/12/2018 tarihli dilekçesiyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun bireysel başvuru yapmadan önce 31/7/2018 tarihinde anılan İnfaz Kurumdan tahliye edildiği, 22/6/2018 tarihli ve 2018/112 sayılı Disiplin Kurulu kararıyla hakkında verilen bir ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma disiplin cezasını infaz etmediği anlaşılmıştır.

21. Öte yandan Anayasa Mahkemesi Levent Tütüncü (B. No: 2015/3690, 18/7/2018) başvurusu ile ilgili verdiği kararın esası, idari bir işleme karşı açılan davada 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. ve 13. maddeleri kapsamında iptal ve tam yargı davası açmanın şartı olarak öngörülen kişinin bir işlem nedeniyle hakkın ihlal edilip edilmemesine yönelik mahkemenin yorumuna dayanmaktadır. Gerçekten idari işlemler açısından söz konusu mesele tartışmalı olabilir. Zira idari bir işlem birden fazla kişinin menfaatini ihlal edebilir, etkileyebilir ya da kişiler üzerinde hiçbir etki doğurmayabilir. Bu hususun her bir kişi açısından değerlendirilmesi idari yargıdaki iptal ve tam yargı davalarının doğası gereğidir. Ancak başvuru konusu olayda bir kişi hakkında özel olarak tesis edilen disiplin işleminin uygulanıp uygulanmaması meselesi üzerinden sonuca ulaşılacaktır.

22. Başvurunun ihlal iddialarının temelinde hakkında verilen bir ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası olduğu açıktır. Başvurucu, adil yargılama hakkı kapsamındaki şikâyetlerini İnfaz Hâkimliğinin anılan kararı çerçevesinde dile getirmektedir. Yukarıda bahsedildiği gibi ihlal iddialarına konu bir ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma disiplin cezasının başvurucunun tahliye edilmesi nedeniyle bu süreçte infaz edilmediği anlaşılmıştır. Başvurucunun tahliyesi sonucu söz konusu cezanın başvurucu üzerinde bir etki doğurmasının mümkün olmadığı ve başvurucuya bir külfet getirmediği, dolayısıyla disiplin cezasına dair işlemin başvurucunun menfaatini ihlal etmeyeceği sonucuna varılmıştır. Bu durumda başvurucunun ihlal iddiasına konu disiplin cezasının infaz kabiliyetinin ortadan kalkması nedeniyle mağdur sıfatının sona erdiği anlaşılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.