TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İZZET OTYAKMAZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/12653)

 

Karar Tarihi: 17/11/2022

R.G. Tarih ve Sayı: 21/3/2023-32139

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Fatma Burcu NACAR YÜCE

Başvurucu

:

İzzet OTYAKMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda oda değişikliğine ilişkin şikâyetin yeterli inceleme yapılmaksızın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/3/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyon başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi, eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiasının ise açıkça dayanaktan yoksun olması nedenleriyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

4. Başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasını içeren adil yargılanma hakkına dair şikâyeti yönünden ise kabul edilebilirlik hususunun karara bağlanması için başvurunun Bölüme sevk edilmesine karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. 1984 doğumlu olan başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan tutuklanmıştır.

10. Başvurucu, Kırklareli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/194 Esas sayılı dava dosyasında devam eden yargılama nedeniyle Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan25/12/2017 ile 5/1/2018 tarihleri arasında yapılacak duruşmalara katılmak üzere Kırklareli Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) misafir tutuklu olarak FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan tutuklu on sekiz kişi ile birlikte nakledilerek D-2 odasına yerleştirilmiştir. İnfaz Kurumunca 28/12/2017 tarihli ve 2017/4746 sayılı kararla, D-2 odasına yerleştirilen on sekiz tutuklunun kaldığı odada toplu direniş, yangın, personel rehin alma, isyana teşebbüs gibi eylemlerde bulunabileceği istihbarat bilgisine ulaşıldığı, bu nedenle toplu olarak aynı koğuşta bulundurulmalarının ceza infaz kurumunun güvenliği yönünden sakıncalı olduğu değerlendirilerek FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan tutuklu olanların barındırıldığı diğer odalara yerleştirilmelerinin uygun olacağı belirtilmiş; başvurucu 28/12/2017 tarihinde D-2 No.lu odadan alınarak sol gözlem 7 No.lu odaya yerleştirilmiştir.

11. Başvurucu; koğuşunun hiçbir gerekçe gösterilmeden değiştirilerek disiplin suçlularının kaldığı tek kişilik hücreye yerleştirildiğini, hücrenin fiziki şartları nedeniyle yargılandığı davada etkin bir savunma yapmasının, duruşmaları dinç ve sağlıklı şekilde takip edebilmesinin mümkün olmadığını belirterek normal bir koğuşa yerleştirilmesi talebiyle 29/12/2017 tarihinde Kırklareli İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyet başvurusunda bulunmuştur.

12. Hâkimlik 2/1/2018 tarihinde ilgili infaz kurumundan başvurucu hakkında disiplin soruşturması olup olmadığının bildirilmesini, 3/1/2018 tarihli yazısı ile de başvurucunun şikâyet konusunu teşkil eden iddialarının araştırılarak sonucunun iletilmesini istemiştir. Son olarak 22/1/2018 tarihli yazı ile soruşturma konusuna ilişkin tüm belgelerin gönderilmesini talep etmiştir.

13. İnfaz Kurumu 4/1/2018 tarihli cevabi yazısında başvurucunun nakledildiği odanın belirlenmesi yetkisinin İdare ve Gözlem Kuruluna ait olduğunu, başvurucunun kaldığı tek kişilik odanın hücre niteliği taşımadığını, başvurucuya iddia ettiğinin aksine sıcak su sağlandığını ve başvurucunun havalandırma imkânından faydalandırıldığını belirtmiştir.

14. Hâkimliğin 26/1/2018 tarihli kararı ile başvurucunun İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 28/12/2017 tarihli ve 2017/4746 sayılı kararına karşı yaptığı şikâyet reddedilmiştir. Hâkimlik, başvurucuya uygulanan İdare ve Gözlem Kurulu kararının hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşmıştır. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...Ceza infaz kurumlarının, genel ve özel önleme görevi ile donatılmış yapısının muhafazası ve devamlılığı için, gereken tedbirleri alması hukukun ve kamu yararının bir gereğidir. Ceza infaz kurumundaki hükümlü ve tutukluların şiddeti bir yöntem olarak kullanan, suçu ve suçluyu öven, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, dini ve manevi duygularını sömüren ideolojik akım ve fikirlerden uzak tutulması ceza infaz kurumlarının üstlendiği genel ve özel önlemeyi sağlamak görevinin bir parçasıdır. Ceza infaz kurumlarının bu kapsamda yeniden suç işlenmesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, kanunlara ve toplumsal kurallara saygılı yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak gibi görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Bu nedenle şiddet içeren veya yasa dışı siyasi ve ideolojik görüş ve fikirler ceza infaz kurumlarının bünyesine yabancı ve sakıncalıdır. Terör örgütü üyesi hükümlülerin veya bu suç isnadı altındaki tutukluların haklarının, bu yabancılılık ve sakınca göz ardı edilerek değerlendirilmesi, ceza infaz kurumunun güvenliğinin risk altında kalmasına neden olacaktır.

Diğer taraftan, istihbarat faaliyetinin amacı olayları önceden öngörmek, gerçekleşmesini önlemeye çalışmaktır. İstihbari faaliyet, İdarenin emniyet, asayiş ve milli savunma gibi görevler icra eden kurumları tarafından hizmetin bir gereği olarak bizzat yerine getirilmektedir. İstihbari faaliyete ilişkin kanunların amacı ve koruduğu menfaat ise, kamu güvenliği ve düzenin zarar görmemesi, tehlikeye düşürülmemesidir. Söz konusu faaliyetin bilgilendirmek suretiyle icra ediliyor olması bu faaliyetin geçerliliğine gölge düşürmeyecektir. İstihbari bilginin geçerliliği, istihbarat faaliyetin amacı, niteliği ve gerekliliği ile bir bütün olarak ele alınıp ona göre değerlendirilmelidir. İstihbari bilgi özü gereği belgelenemeyen bilgidir. Bu bilginin belgelenmesi öngördüğü olayın gerçekleşerek adli veya idari bir vaka haline gelmesi demektir. Dolayısıyla, istihbari bilgi konusunda yapılacak olan değerlendirme idarenin işleyiş mekanizması açısından gerekliliği üzerinden yapılmalıdır. Bu itibarla, İdarenin istihbarat faaliyeti, milli güvenlik, kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması açısından yasal ve zorunlu bir faaliyettir.

Bu bağlamda dosya kapsamında yer alan belgelerden, şikayet konusu müdahalenin, 'FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklu (18) kişinin, kaldıkları odada toplu direniş, yangın, personel rehin alma, isyana teşebbüs gibi eylemlerde bulunabilecekleri" istihbari bilgi nedeniyle alınan tedbirlerin bir parçası olduğu, burada Kurumun' devletin güvenliği, kamu düzeni, kurum düzeni ve güvenliği, örgütsel terörle mücadele, suçun önlenmesi gibi bir çok unsuru bir arada barındıran bir kamu hizmeti üstlenmiş olduğu, kamu hizmetinin bu bileşik, girift, olağan dışı ve istisnai özelliği ve Ülkenin terörle mücadelenin ceza infaz kurumlarındaki boyutu konusunda sahip olduğu tecrübe de dikkate alınarak değerlendirildiğinde, müdahalenin kanuni idare ilkesi kapsamında kanuni ve geçerli bir nedene dayandığı, hizmet gereklerinin zorunlu bir sonucu olduğu, yine bu müdahalenin tutuklunun geleceği için büyük öneme sahip olan tutukluluk dönemin, terör örgütünün etki, baskı ve propagandası altında kalmadan, tamamen kendi özgür iradesi ve tercihleri ile savunmasını yapması, yine kendi özgür iradesi ile lehine veya aleyhine olan tüm durum ve tercihleri değerlendirmesi gibi bir amaca da hizmet ettiği,

Diğer taraftan, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Tüzüğün 40 ıncı maddesinde, hükümlü ve tutukluların kurumlara kabullerinden sonra kalacakları odaları belirlemek, kalmakta oldukları odaları değiştirmek, örgüt mensubu olan hükümlü ve tutuklularla ilgili olarak, telefon görüşmeleri ile radyo, televizyon yayınları ve internet olanaklarından yararlanma hakkının kısıtlanmasına karar verme yetkisinin Kurumun İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının yetkisinde olduğunun düzenlenmiş olduğu, söz konusu düzenlemenin, kanunilik koşulunu karşılar nitelikte bir düzenleme olduğu, zira, düzenlemenin kurum güvenliği ve düzeni ve suçların önlenmesi amacına hizmet ettiği,

Bu düzenlemeye dayanılarak yapılan şikayet konusu işlemin kanuni ve geçerli bir nedene dayandığı, bahse konu örgütün bugüne kadar gerçekleştirdiği terör eylemlerinin şiddeti, vehameti, potansiyeli, fütursuzluğu, örgütün hedef ve amaçları, gizil yapısı, kullandığı yöntemlerin sınırsızlığı ve kestirilemez oluşu, ideolojik yelpazesinin genişliği, örgüt üyelerinin saiki, bağlılığı karşısında, şikayete konu müdahalenin gerekli, inandırıcı ve makul olduğu, müdahalenin öngörülebilir, güdülen amacın meşru ve gerekli olduğu,

Bu itibarla şikayet konusu müdahalenin hükümlü ve tutukluların can güvenliğini, kurumun güvenliği ve düzeni korumak ve suç işlemesinin önlenmesi amacıyla, kayda değer güvenlik endişesi ile yapılmış güvenlik esaslı istisnai bir müdahale olduğu, müdahalenin amacı, niteliği ve gerekliliği karşısında masumiyet karinesinin ihlalinden ve savunma hakkının kısıtlanmasından söz edilemeyeceği, dolayısıyla şikayete konu İdare ve Gözlem Kurulu kararının Anayasaya aykırı olmadığı, AİHM'nin hukuki öngörülebilir olma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşulunu karşıladığı kanaatine varılarak şikayetinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. ''

15. Başvurucu 5/2/2018 tarihli dilekçesiyle karara itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde başvurucu, önceki iddialarını yineleyerek Hâkimlik tarafından ifadesi alınmadan ve idarenin beyanları esas alınarak karar verildiğini belirtmiştir. Ayrıca Hâkimlikçe somut hiçbir dayanağı olmayan, veri ile desteklenmeyen istihbari bilgi nedeniyle hücre niteliğindeki bir odaya alınmasının hukuka uygun olmadığını ifade etmiştir. Başvurucu, kendisi ile birlikte kalan ve nakline karar verilen diğer kişilerin (S.K., H.G. ve diğer dokuz kişi)ifadesine başvurulması gerektiğini belirterek Ağır Ceza Mahkemesinden hukuka aykırı şekilde hücreye alınması kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İdare tarafından kesilen 8/1/2018 ve 29/12/2017 tarihli kantin fişlerinde ve tahsilat makbuzunda, 8/1/2018 tarihli reddiyat makbuzunda kaldığı odanın hücre olduğunun belirtildiğini ifade etmiştir. Havalandırmadan hiçbir zaman bir saat faydalandırılmadığını, odanın pencerelerinin küçük olduğunu, içeri temiz hava girmediğini, odanın genişliğinin 5 m2 olduğunu, insanlık onuruna yakışmayan bu hususların kamera kayıtlarıyla sabit olduğunu, odaya rutubet ve lağım kokusu geldiğini, odada temizlik yapılmadığını, gece gündüz odanın ışığının açık olduğunu belirtmiştir. Ayrıca odada boya yapıldığını, hasta olduğunu, revire çıkarılmadığını, dilekçelerinin alınmadığını ifade etmiş; bunlara ilişkin kamera görüntülerinin istenmesini talep etmiştir. Başvurucu, Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hiçbir sıkıntı yaşamamışken İnfaz Kurumunda bedensel ve ruhsal olarak baskıya maruz kaldığını belirtmiş; şikâyetinin incelenerek Hâkimlik kararının kaldırılmasını istemiştir.

16. Başvurucunun bu karara itirazı Kırklareli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/2/2018 tarihli kararıyla, Hâkimlik kararının hukuka uygun olduğu ifade edilerek reddedilmiştir.

17. Nihai karar, başvurucuya 20/2/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 19/3/2018 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

19. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır :

1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

..."

20. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) "İdare ve gözlem kurulunun görev ve yetkileri" kenar başlıklı 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b), (c) ve (d) bentleri şöyledir:

''b) Hükümlülerin kurumlara kabullerinden sonra kalacakları odaları belirlemek,

c) Kurumlarda kalmakta olan hükümlüleri gruplandırmak,

d) Hükümlülerin kalmakta oldukları odaları değiştirmek,"

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Anayasa Mahkemesinin 17/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu; İdare ve Gözlem Kurulu tarafından gerekçesiz şekilde tek kişilik hücreye konulduğunu, karara yönelik şikâyetiyle ilgili olarak dosya üzerinden ve deliller toplanmadan karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Bakanlık görüşünde; somut olayda başvurucu hakkında verilmiş bir disiplin cezasının söz konusu olmadığı, ceza infaz kurumu güvenliğini sağlamak amacıyla başvurucunun odasının değiştirilmesi işleminin Hâkimliğin kararının konusunu oluşturduğu gözönüne alındığında infaz hâkiminin duruşma açmadan dosya üzerinden karar verebileceği belirtilmiştir. Başvurucunun anılan işleme karşı Hâkimliğe başvurması üzerine Hâkimlikçe resen araştırmaya başlandığı, bu kapsamda başvurucu hakkında disiplin soruşturması olup olmadığının, başvurucunun şikâyet konusunu teşkil eden iddialarının araştırılarak sonucunun bildirilmesinin, inceleme konusuna ilişkin tüm belgelerin gönderilmesinin talep edildiği, bu çerçevede Hâkimliğe sunulan belgelerin içeriğinde başvurucunun ayrıca cevap verilmesini gerektiren, daha önce ileri sürmediği herhangi yeni bir olgudan bahsedip bahsetmediğinin değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Yine başvurucunun cevap verilmesini gerekli kılan ve daha önceden haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğunu ileri sürmediği gibi bu hususta herhangi bir açıklama da yapmadığı, ayrıca şikâyetin reddine ilişkin Hâkimlik kararında şikâyet konusu yer değiştirme işlemine dair ayrıntılı ve kapsamlı bir değerlendirme yapıldığı vurgulanmıştır. Başvurucuya yönelik herhangi bir suç isnadı içermeyen ve temel olarak idarenin takdir hakkı çerçevesinde aldığı karara ilişkin söz konusu şikâyet kapsamında başvurucunun bilgisinin olmadığı yeni bir bilgi ya da belge sunulmadığı gözönüne alındığında somut olayda başvurucunun dezavantajlı duruma düşmediği belirtilmiştir.

B. Değerlendirme

24. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir..."

25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."

26. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin de kapsamına girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

27. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin Sözleşme’nin 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, § 22).

28. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bu ifadeden, hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).

29. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da uygulanır. Anayasa'nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilmesi için ortada hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir hakkın bulunması gerekir. Bu hakkın Anayasa'da doğrudan veya dolaylı olarak tanımlanan ve güvence altına alınan bir hakka ilişkin olması zorunlu değildir. Bu bakımdan kanunla kişilere tanınan ve savunulabilir bir temeli bulunan hak ve ayrıcalıklar da -mahkemelerde ileri sürülebilmesi koşuluyla- Anayasa'nın 36. maddesi bağlamında hak kavramına dâhildir (bazı farklarla birlikte bkz. Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942, 28/5/2019, § 28; M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 67).

30. Bir hakkın bulunup bulunmadığının tespitinde hakkın tanınması hususunda yetkili otoritelere takdir yetkisi verilip verilmediği de büyük önem taşımaktadır. Bir hakkın kişiye tanınıp tanınmaması hususunda yetkili otoritelere mutlak takdir yetkisi tanınmış ise Anayasa'nın 36. maddesi bağlamında adil yargılanma hakkının kapsamına giren bir hakkın varlığından söz edilemeyecektir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, § 29). Ayrıca bu hakka ilişkin olarak ilgili kişinin menfaatini etkileyen bir uyuşmazlık mevcut olmalıdır. Bu uyuşmazlık ihtilaf konusu hakkın tespiti ve bu haktan yararlanılması bakımından belirleyici bir nitelik arz etmelidir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, § 28). Son olarak söz konusu hakkın medeni karakterli olması gerekir. Devletin egemenlik yetkisinin çekirdek alanına ilişkin haklar adil yargılanma hakkının kapsamına girmez (bazı farklarla birlikte bkz. Yusuf Gürkan [GK], B. No: 2014/11067, 18/10/2017, § 34).

31. Başvurucunun hakkındaki ceza yargılamalarına katılmak üzere on beş gün süreyle geçici olarak bulunduğu infaz kurumunda yerleştirildiği odada üç gün kaldıktan sonra odası değiştirilmiştir. Başvurucunun bu uygulamayı şikâyet ettiği Hâkimlik kararına karşı bireysel başvuruda ileri sürdüğü ihlal iddiasının başvurucuya yönelik cezai anlamda suç isnadına dair olmadığı, bu yönüyle adil yargılanma hakkının cezai boyutu kapsamında kalmadığı açıktır. Bununla birlikte uyuşmazlığın niteliği itibarıyla medeni hak ve yükümlülükler kapsamında görülüp görülemeyeceği, bu husustaki değerlendirmeden hareketle söz konusu uyuşmazlığa ilişkin başvurunun Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı içinde yer alıp almadığı yönünden bir irdeleme yapılması gerekmektedir.

32. Somut olayda başvurucunun tek kişilik odaya alınmasına dair İdare ve Gözlem Kurulu kararına karşı taleplerinin reddine ilişkin şikâyetinin disiplin cezasıyla ilgili bir yargılamayla bağlantılı olmadığı açıktır. Hâkimlik kararına konu olan husus, başvurucunun geçici olarak bulunduğu bir ceza infaz kurumunda kaldığı odanın olağanüstü hâl koşullarında, güvenlik gerekçesiyle geçici süreyle değiştirilmesi uygulamasından kaynaklanmıştır.

33. Tüzük'ün 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerinde ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutukluların kalacakları odalaradair usul ve esaslar düzenlenmiştir. Bu kapsamda hükümlü ve tutukluların kurumlara kabul edilmelerinden sonra kalacakları odaları belirlemek ve kalmakta oldukları odaları değiştirmek ceza infaz kurumu idaresinin takdirindedir.

34. Somut olayda bireysel başvuruya esas alınan davanın açılmasına sebep olan olgu istihbarat bilgisine dayanılarak güvenlik gerekçesiyle başvurucunun geçici bir tedbir niteliğinde, bulunduğu koğuştan alınıp tek kişilik gözlem odasına yerleştirilmesi işlemidir. Başvuru formunda ileri sürdüğü nedenler dikkate alındığında başvurucu, başka bir odada bulunmasının medeni hak ve uyuşmazlık kapsamında hangi hakkını etkileyeceği hususunu da açıklayamamıştır.

35. Bu durumda başvurucunun medeni hak ve yükümlülüklerle ilgisi olmadığı anlaşılan başvuru konusu uyuşmazlık çerçevesinde dile getirdiği adil yargılanma hakkına dair şikâyetlerinin Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanının dışında kaldığı ve bireysel başvuruya konu yapılamayacağı sonucuna varılmıştır.

36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Kenan YAŞAR bu görüşe katılmamıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Kenan YAŞAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/11/2022 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Yukarıda belirtilen bireysel başvuruya ilişkin olarak 17.11.2022 tarihinde verilen karara, Başvurucunun, “ADİL YARGILANMA HAKKI KAPSAMINDAKİ SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ VE ÇELİŞMELİ YARGILAMA İLKELERİNİN İHLAL EDİLDİĞİ” düşüncesi ile iştirak edilmemiştir.

2. Kırklareli E Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun D-2 odasında misafir tutuklu olarak bulunan başvurucu ve diğer on sekiz tutuklunun kaldıkları odada toplu direniş, isyana teşebbüs gibi eylemlerde bulunabilecekleri istihbarat bilgisine ulaşıldığı, bu nedenle toplu olarak aynı koğuşta bulundurulmalarının ceza infaz kurumunun güvenliği yönünden sakıncalı olduğu değerlendirilerek disiplin suçlularının kaldığı tek kişilik hücreye yerleştirilmiştir.

3. Başvurucu Kırklareli İnfaz Hâkimliğine şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Hâkimlik, başvurucuya uygulanan İdare ve Gözlem Kurulu kararının hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşmıştır.

4. Ceza infaz kurumu idaresinin infaz koşullarını ağırlaştıran uygulamalar icra edebilmesi için işlemin sebep unsurunu oluşturan olguları somut, objektif bir şekilde ortaya koyması gerekmektedir. İdarenin böyle bir uygulamaya başvurulmasını zorunlu kılan nedenleri açık bir şekilde göstermesi gerektiği gibi söz konusu işlemleri denetleyecek makamların bu yöndeki itirazları karşılayacak ölçüde delillerin değerlendirdiği bir yargılama sürecinin gerçekleştirilmesi ve bunun sonucunda gerekçeli karar vermesi gerektiği açıktır.

5. Somut olayda istihbarat bilgisine dayanılarak güvenlik gerekçesiyle başvurucunun normal koğuştan alınıp tek kişilik gözlem odasına yerleştirildiği anlaşılmıştır. Tek kişilik odalardaki infaz koşullarının birden fazla kişinin bir arada bulunduğu koğuşlardaki koşullara göre daha ağır olduğu açıktır. Başvurucunun bu işleme karşı yaptığı şikâyetinde istihbarat bilgilerinin doğru olmadığına, tedbir uygulanmasını gerektirecek şartların oluşmadığına, koğuşlarda toplu olarak bulunmalarının güvenlik açısından herhangi bir sorun teşkil etmediğine yönelik iddialarını ispat etmek amacıyla tanık deliline dayandığını belirterek itirazda bulunduğu anlaşılmaktadır. Yargısal süreçte başvurucunun bu yöndeki delillerinin dikkate alınmadan karar verildiği görülmüştür.

6. İdarenin istihbarat bilgilerine dayalı değerlendirmelerine karşı başvurucunun bunların aksini ispatlamak üzere sunduğu deliller dikkate alınmaksızın yargılamanın sona erdirilmesi bu süreçte başvurucuyu idare karşısında dezavantajlı konuma düşürmüştür. Dolayısıyla iddia ve savunma arasındaki dengeyi başvurucu aleyhine bozan bu durumun yargılamayı adaletten yoksun kıldığı ve silahların eşitliği ile çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

7. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan “Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkeleri”nin ihlal edildiği düşüncesi ile çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.

Üye

 Kenan YAŞAR