KARARLAR

AYM'nin 2017/4632 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 12/7/2023 tarihli ve 2017/4632 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Ş. A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/4632)

 

Karar Tarihi:12/7/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Mahmut ATEŞ

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Muzaffer ÖZDEMİR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kamusal güç kullanımı neticesi ölüme neden olunması ve bu olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvuru 7/11/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. Komisyonca 9/12/2019 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

6. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) elde edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Olayların Arka Planı

7. PKK terör örgütü 12/8/2015 tarihinden itibaren Diyarbakır'ın Silvan ilçesinin de dâhil olduğu bazı merkezlerde "öz yönetim" ilan etmiştir. Öz yönetim ilan ettiği bölgelerde patlayıcıyla tuzaklanmış hendekler kazmak ve barikatlar kurmak suretiyle yalıtılmış bölgeler oluşturmaya çalışan PKK terör örgütü, kamuoyunda hendek olayları olarak adlandırılan ve aylarca devam eden bu süreçte roketatarlar, keskin nişancı tüfekleri, patlayıcılar ve otomatik saldırı tüfekleri kullanarak terör saldırıları düzenlemiştir. Okullar, hastaneler, barajlar, adliye binaları, ambulanslar gibi temel kamu hizmetlerini sağlayan eşya ve binaların yanında sivilleri de hedef alan bu terör saldırılarında 335 sivil hayatını kaybederken 2.106 kişi yaralanmıştır. Terör saldırılarında 859 güvenlik görevlisi ve Derik kaymakamı şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Bu terör eylemlerinin engellenmesi, halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla sözde öz yönetim ilan edilen bazı bölgelerde mülki idare amirliklerince sokağa çıkma yasakları uygulanarak terörle mücadele operasyonları başlatılmıştır (anılan olaylar, öz yönetim ilanları, PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi ve sokağa çıkma yasakları hakkındaki arka plan bilgisi ile ayrıntılı açıklamalar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022, §§ 16-28, 67, 346-348).

8. PKK terör örgütü yukarıda belirtilen stratejisi çerçevesinde öz yönetim ilan ettiği diğer yerleşim yerlerinde olduğu gibi Silvan ilçesinde de hendek ve barikatlar oluşturarak bunları patlayıcı maddelerle tuzaklamış, sivil halka ve güvenlik kuvvetlerine karşı ateşli silah ve bombalar kullanarak saldırılarda bulunmuştur. 18/8/2015 tarihinden itibaren özellikle Konak, Mescit, Tekel ve Ferudun Mahallelerinde yoğunlaşan bu terör eylemlerinin engellenmesi, halkın can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla düzenlenen operasyonlarda PKK terör örgütü mensupları ile güvenlik güçleri arasında şiddetli silahlı çatışmalar yaşanmıştır. Başvuruya konu olayın gerçekleştiği 2/10/2015 tarihinde Silvan Kaymakamlığı tarafından sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve güvenlik güçlerince sabah saatlerinde kapsamlı bir terörle mücadele operasyonu başlatılmıştır.

B. Somut Başvuruya Konu Olaylar ve Ceza Soruşturması

9. Başvurucunun oğlu V.A. 2/10/2015 tarihinde saat 14.00 sıralarında yoğun çatışmaların devam ettiği Konak Mahallesi Dicle Caddesi 1041. Sokak'taki metruk bir binada yapılan aramada ölü olarak bulunmuştur.

10. 2/10/2015 günü Silvan ilçesinde düzenlenen güvenlik operasyonu sırasında Gözcü 5 kodlu ekip tarafından etkisiz hâle getirilen bir terör örgütü mensubunun silahı ile birlikte Konak Mahallesi Dicle Caddesi 1041. Sokak'ta bulunan binanın içine çekilerek saklanmaya çalışıldığı tespit edilmiştir. Bunun üzerine aynı gün Silvan Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında belirtilen ev ve eklentilerinde adli arama ve elkoyma işlemleri icra edilerek delillerin tespit edilmesine karar vermiştir.

11. Aynı gün düzenlenen ev arama ve olay yeri inceleme raporları ile olay yeri krokisine göre olay yerinde tespit edilen deliller özetle şöyledir:

1-  Olay yeri inceleme görevlilerince arama ve delil tespiti işlemleri devam ettiği sırada, inceleme yapılan yerin çevresinde terör örgütü mensuplarının güvenlik güçlerine yönelik roketatarlar ve otomatik silahlarla gerçekleştirdikleri saldırılar devam etmektedir.

2-  Konak Mahallesi 1041 Sokak No: 58/2 adresindeki metruk binanın önüne gelindiğinde yerde kan izleri görülmüş, bu kan izleri takip edildiğinde binanın eklentisi durumundaki kiler kısmına doğru izler devam etmiştir. Binanın kiler kısmına girildiğinde üzerinde PKK terör örgütünün kırsal alanda faaliyet yürüten mensuplarının giydiğine benzer kıyafet olan bir kişinin ölü olarak yerde yattığı ve karnının sol alt tarafında kan izlerinin olduğu tespit edilmiştir. Bu şahsın üst aramasında V.A. adına düzenlenmiş kimlik kartı bulunmuştur.

3-  Binanın tandır kısmında, zeminde bir roket emniyet tapası, V.A.nın cesedinin hemen yanında ise silindir demir boru içine hazırlanmış, üzerine şeffaf bant sarılmış ve fitille irtibatlandırılmış patlamamış el yapımı patlayıcı bulunmuştur. Binada devam eden aramada iki Kalaşnikof marka tüfek, bu tüfeğe ait şarjör ve seyyar dipçik ile el yapımı patlayıcı yapımında kullanılan demir borular, koli bantları, torpil ve fitiller ele geçirilmiştir. Bu delillerle birlikte olay yerinde bulunan kan lekeleri, üzerinde kan lekeleri bulunan bir şapka, cep telefonu gibi delil değeri olabilecek diğer eşyalar muhafaza altına alınmıştır.

4-  Olay yeri yakınlarında güvenlik güçlerine yönelik terörist saldırıların yoğunlaşması üzerine V.A.nın cesedi operasyona katılan görevliler tarafından Silvan Emniyet Müdürlüğü önüne getirilmiş, burada olay yeri inceleme görevlileri tarafından cesetten el ve yüz svapları, avuç ve parmak izleri alınmıştır. Ayrıca cesedin üzerinden çıkan elbiseler de muhafaza altına alınarak tüm işlemler kamerayla kaydedilmiştir.

12. 2/10/2015 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan otopsi işlemi sonucunda V.A.nın ölümünün sol dirsek kısmından vücuduna giren mermi çekirdeğinin dirseğin iç bölgesinden çıkmasının ardından kaburga hattının hemen altından yeniden vücuda girmesi sonucunda oluşan kemik kırıkları, iç organ ve büyük damar yaralanmaları sonucu gerçekleştiği belirlenmiştir. Ayrıca ölüme neden olan atışın uzak atış mesafesinden yapıldığı tespit edilmiştir.

13. V.A.nın vücudundan elde edilen mermi çekirdeği nüvesi ve çekirdek gömlek parçaları ile birlikte olay yerinden elde edilen tüm deliller üzerinde Ankara ve Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarınca incelemeler yapılmıştır. Bu incelemeler sonucunda mermi çekirdeği nüvesi ve çekirdek gömlek parçalarının hangi silahtan atıldığını tespite yarar karakteristik iz taşımadığı, V.A.nın üzerinden çıkan elbiselerde atış artıkları bulunduğu, elbiselerdeki izlere göre atışın uzak atış mesafesinden yapıldığı, V.A.nın cesedinden alınan svaplarda ise atış artığı olmadığı belirlenmiştir.

14. 2/10/2015 tarihli operasyon tutanakları ile güvenlik güçlerinin telsiz görüşmelerine göre somut başvuru konusu olaylarla ilgili bilgiler şöyledir:

i. Sabah erken saatlerde başlayan operasyonda kritik noktalara Gözcü kodlu keskin nişancı personel yerleştirilmiştir. Bu kapsamda Gözcü 5 kodlu birim, Dilan Düğün Salonu binasının üstünde konuşlandırılmıştır.

ii. Saat 06.37'den itibaren güvenlik operasyonuna katılan güvenlik görevlileri terörist unsurların hareketlerini telsizden rapor etmeye başlamıştır. Telsiz görüşmelerinden Azizoğlu, Tekel ve Karabehlül Caddelerinde terör örgütü mensuplarının roket ve otomatik silahlar kullanarak güvenlik güçlerine saldırdığı, Tekel ve Azizoğlu Caddelerinin barikatlarla kapatıldığı anlaşılmıştır.

iii. Saat 07.54'ten itibaren çatışmalar Azizoğlu Caddesi, Dicle Caddesi 1011, 1014 numaralı sokaklar ve Yıldızlı Sokak üzerinde yoğunlaşmıştır. Gözcü birimleri roket ve otomatik silahlar taşıyan terör örgütü mensuplarını etkisiz hâle getirdiklerini telsizle birçok kez anons etmiştir. Özellikle Gözcü 9 Biriminin konuşlandığı Dicle Caddesi'nde yoğun çatışmalar yaşanmış, güvenlik güçlerine bixi tabir edilen ağır makineli tüfeklerle saldırılar düzenlenmiş, Gözcü 9 Birimi çok sayıda terör örgütü mensubunu etkisiz hâle getirmiştir. Güvenlik güçlerinin Azizoğlu Caddesi'ndeki barikatı aşarak ilerlemeye başlamasının ardından Kiraz Sokak üzerinde görevlilere roketli saldırı düzenlenmiştir.

iv. Gözcü 5 Birimi saat 10.32'de elinde Kalaşnikof marka silah bulunan bir şahsı vurduğunu telsizle anons etmiştir. Bu sırada operasyona havadan destek veren helikopter Azizoğlu Meydanı'na çıkan sokakların terör örgütü mensuplarınca branda ile kapatıldığını, meydanda çok sayıda tuzaklama olduğunu, 8-10 kişilik bir terörist grubun elinde roket ve uzun namlulu silahlar görüldüğünü anons ederek ekipleri uyarmıştır. Azizoğlu Meydanı'na operasyon düzenleyen güvenlik güçlerine meydanda konuşlanan keskin nişancı terör örgütü mensupları ateş açmış, Gözcü 9 Birimi de terörist unsurlarca uzak mesafeden yoğun ateş altına alınmıştır.

v. İlerleyen saatlerde güvenlik güçlerinin Azizoğlu Caddesi üzerindeki barikatları aşarak bölgeyi kontrol altına alması üzerine terör örgütü mensupları yer değiştirmiş ve eylemlerine Silvan ilçesinin çeşitli bölgelerinde devam etmiştir. Bu kapsamda operasyona katılan çok sayıda ekip, evlerin çatılarından uzun namlulu silahlarla kendilerine ateş edildiğini, terör örgütü mensuplarının ateşli silahlar ve el yapımı patlayıcı kullanarak saldırılar düzenlediğini anons etmiştir. Gözcü 5 Birimi saat 13.19'da elinde Kalaşnikof marka silah bulunan bir terör örgütü mensubunu vurduğunu, bir kadının vurulan kişiye yardım ederek onu ikametin içine çektiğini, kişinin elindeki silahı da kadın şahsın aldığı bilgisini vermiştir.

15. Silvan Cumhuriyet Başsavcılığı V.A.nın ölümüyle ilgili yürüttüğü soruşturmada 14/4/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu kararda yukarıda özetlenen olay ve delillere göre V.A.nın güvenlik güçlerine yönelik silahlı saldırı düzenlediği sırada Gözcü 5 Birimince meşru müdafaa kapsamında öldürüldüğü, ardından diğer terör örgütü mensuplarınca bina içine çekildiği hususlarının sabit olduğu gerekçesine yer verilmiştir. Karar,başvurucunun itirazının Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmesi sonucu kesinleşmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

16. Başvurucu, somut başvuruda V.A.nın güvenlik güçlerince öldürüldüğü olayda yaşam hakkının esas ve usul boyutları bakımından ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu, aynı olaylara dayanarak adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucunun ihlal iddialarının gerekçeleri şu şekilde özetlenebilir:

i. V.A.nın vücudundan alınan örneklerde atış artığı yoktur. Olay yerinde bulunan silah ve patlayıcılarda V.A.nın parmak izlerine rastlanmamıştır. Bu nedenle V.A.nın meşru müdafaa kapsamında öldürüldüğünün kabul edilmesi mümkün değildir.

ii. Yerel basında V.A.nın ölümüne neden olan olaylara tanık olan kişiler olduğu yönünde haberler çıkmış ancak bu kişilerin beyanları alınmamıştır. Olayın şüphelisi konumundaki güvenlik görevlilerinin ifadelerine başvurulmamıştır. Otopsi işlemi kurallara uygun şekilde yapılmamıştır. Bu nedenle verilen karar eksik toplanan delillere dayanmaktadır.

17. Bakanlık görüşünde özetle suç işlenmesinin önlenmesi ve diğer kişilerin yaşamlarının korunması amacı kapsamında mutlak zorunlu ve orantılı bir güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölüm olayında yaşam hakkının esası bakımından ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiği, derhal başlatılan soruşturmada olayın gerçekleşme koşullarını ortaya çıkaracak tüm delillerin toplanarak soruşturmanın altı aylık sürede tamamlanması karşısında yaşam hakkının usul boyutu bakımından da bir ihlalin oluşmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

18. Başvurucunun ihlal iddialarının yaşam hakkının esas ve usul boyutları kapsamında incelenmesine karar verilmiştir.

19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkı bağlamındaki öldürmeme ve etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

A. Yaşam Hakkının Esas Boyutu Bakımından Değerlendirme

20. Yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğü bakımından ihlal edildiğine yönelik iddialar incelenirken öncelikle belirlenmesi gereken husus, ölümün devlet görevlilerinin güç kullanımı sonucu meydana gelip gelmediğidir. V.A.nın ölümüyle ilgili ceza soruşturmasında ölümün güvenlik kuvvetlerinin güç kullanımı sonucu meydana geldiği kabul edilmiştir. Ceza soruşturmasında toplanan delillere göre somut başvuruda bu tespitten ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

21. Öldürme fiilinin devlet görevlileri tarafından gerçekleştirildiği belirlendikten sonra yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun olup olmadığı Anayasa'nın 13. ve 17. maddelerinde belirtilen ilkeler çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu kapsamda devletin yaşam hakkına müdahalesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmasıdır.

22. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında kolluk kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen kuralları detaylı olarak incelemiş; bu düzenlemelerin hangi görevlilerin hangi durumlarda ve ne ölçüde güç kullanacağını belirleyen gücün kötüye kullanımını, keyfîliği önlemeye ve yaşam hakkına yapılan müdahalelerin asgari düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik yeterli ve açık kurallar içerdiğini böylece kanunilik ölçütünü karşıladığını değerlendirmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 335-339). Somut başvuruda bu tespittten ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

23. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun sayılması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir.

24. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda güvenlik güçlerinin güç kullanımının bu istisnai durumlardan meşru müdafaa kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Başvuruya konu olayda meşru müdafaa şartlarının gerçekleştiğine dair kabul, ceza soruşturmaları sonucunda elde edilen, V.A.nın elinde Kalaşnikof marka silah bulunduğu hâlde yoğun çatışmaların devam ettiği bir alandayken vurulduğuna, vurulduktan sonra diğer terör örgütü mensuplarınca içinde patlayıcı madde ve silahlar bulunan bir evin içine çekildiğine dair delillere dayanmaktadır. Bu delillerle birlikte V.A.nın cesedinin sokağa çıkma yasağı uygulanan bir tarihte, yoğun terör saldırılarının ve silahlı çatışmaların yaşandığı, girişleri terör örgütü mensuplarınca hendek ve barikatlarla kapatılan, patlayıcılarla tuzaklanan bir alanda otomatik silahlar, bunlara ait mühimmat ve el bombaları ile birlikte bulunmuş olması, V.A.nın güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada ve meşru müdafaa şartları altında öldürüldüğüne dair güçlü bir kanaat oluşturmaktadır.

25. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi kapsamında ateşli silahlar, roketatarlar ve patlayıcılar kullanarak gerçekleştirdiği, ülke topraklarının bir kısmını işgal etme amacı taşıyan, yüzlerce kişinin ölümü ve binlerce kişinin yaralanması ile sonuçlanan yaygın terör olaylarının ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiğini açıklamıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 342). Dolayısıyla somut başvuruda V.A.nın ölümüyle sonuçlanan güç kullanımının güç kullanan güvenlik görevlilerinin kendilerinin ve başkalarının hayatını koruma amacı yanı sıra Anayasa'nın 17. maddesi anlamında bir ayaklanmanın bastırılması meşru amacına da matuf olduğu kanaatine varılmıştır.

26. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun kabul edilebilmesi için sağlanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gereğidir. Yaşam hakkı söz konusu olduğunda ölçülülük kriteri diğer haklarda yapılan incelemeye nazaran daha sert bir teste tabi tutulmalıdır. Bir başka deyişle devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının somut olayın şartlarında ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı ve gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşmak için mutlak zorunlu olduğu ortaya konulmalıdır.

27. Toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarının yaşamlarını korumanın devletin temel varlık nedenlerinden biri olduğu izahtan varestedir. Somut başvurudaki gibi silahlı ayaklanma ve devletin topraklarından bir kısmını işgal etme girişiminde bulunulduğu bir olayda kamu otoritesinin geri çekilme veya eylemden kaçma gibi bir zorunluluğu olduğu kabul edilemez. Bilakis böyle bir durum eldeki bütün imkânlarla harekete geçerek mevcut silahlı ayaklanmayı hukuka uygun şekilde bastırmak için eylemde bulunmayı gerektirir. Zira aksi tutum devletin, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruma yönündeki pozitif yükümlülüğünün ihlali anlamına gelebilecektir. Dolayısıyla somut başvuruya konu terör olaylarının önlenmesi ve ayaklanmanın bastırılması için ölümcül güç kullanılmasının elverişli bir yol olmadığı söylenemez.

28. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında güvenlik operasyonu öncesi hazırlanan harekât planını ayrıntılı bir şekilde değerlendirerek silahlı ayaklanmanın bastırılması meşru amacıyla yürütülen operasyonun somut olayın koşullarında mutlak zorunluluk ve orantılılık ilkelerine uygun olarak, can kayıplarının en aza indirilmesi için gerekli özen gösterilerek planlandığı sonucuna varmıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 350-356). Somut başvuruya konu olaylar bakımından farklı bir değerlendirme yapılmasını gerektiren bir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

29. PKK terör örgütünün kendi ifadesiyle öz yönetim ilanını takip eden süreçte yaşanan terör hadiselerinin iki temel özelliği bulunmaktadır: Bunlardan birincisi yaşanan çatışmaların süreklilik arz etmesidir. Yoğunluğu zaman zaman artıp azalsa da yaşanan çatışmalar hiçbir zaman kesintiye uğramamış, güvenlik güçlerinin hendek ve barikatlarla kapatılan alanlara her müdahalesine terör saldırısı ile karşılık verilmiştir. Terör olaylarının ikinci özelliği ise saldırıların öngörülemez olmasıdır. Terör örgütü üyelerinin hendek ve barikatlarla kapatılan cadde ve sokaklarda, ayrıca buralardaki tünellerle birbirine bağlı binalar arasında sürekli hareket hâlinde olmaları, bazı çatışmaların sivillerin bulunması muhtemel mahallerde gerçekleşmesi nedeniyle potansiyel saldırının nereden geleceği, hangi şiddette olacağı ve ne zaman başlayacağının güvenlik güçlerince önceden bilinmesi neredeyse imkânsızdır. Bu durum; karşılık verilecek silahların türü, karşılığın derecesi, başka bir deyişle kullanılacak gücün orantılılığı bakımından isabetli bir muhakemeyi de önemli ölçüde engellemektedir (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 359, 366).

30. Bu koşulları gözönünde bulundurmaksızın güvenlik güçlerinin operasyonlarda hangi araç ve silahları kullanabilecekleri konusunda bir değerlendirme yapmak ya da hangi araç ve silahların kullanılacağını kamu makamlarına dikte etmek güvenlik güçlerine, kendilerinin ve üçüncü kişilerin yaşamlarını tehlikeye sokacak şekilde gerçekçi olmayan bir sorumluluk yüklemek anlamına gelecektir. Son derece karmaşık ve zor koşullar altında gerçekleştirilen güvenlik operasyonlarında yöntem ve araçların seçimi konusunda operasyonu icra eden kamu makamlarının takdir hakları bulunduğu kuşkusuzdur.

31. Somut başvuruya konu olayda çatışma bölgesindeki kalabalık terörist gruplar; güvenlik güçlerine keskin nişancı tüfekleri, otomatik tüfekler, el bombaları, patlayıcılar ve roketatarlar kullanarak kesintisiz ve öngörülemez saldırılar düzenlemiştir. Bu saldırılarda binalar arasında terör örgütü üyelerince açılan tüneller vasıtasıyla eleman ve mühimmat transferi yapılmaktadır. Belirtilen terör saldırılarında güvenlik güçlerinden yaralanan ve şehit olanlar bulunmaktadır. Dolayısıyla güvenlik güçlerinin elinde Kalaşnikof marka silah ile çatışma bölgesinde bulunan V.A.nın teslim olma iradesinin olmadığını ve silahlı eylemlerine devam edeceğini değerlendirmeleri son derece tabiidir

32. Bu açıklamalar ışığında somut başvuruya konu olayda, silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar kullanılarak gerçekleştirilen kesintisiz ve öngörülemez nitelikteki ölümcül terör saldırılarına karşı güvenlik güçlerince ölümcül güç kullanılarak mukabele edilmesinin silahlı ayaklanmayı bastırmak ve güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı bir müdahale olduğu, somut olayın açıklanan koşulları altında güvenlik güçlerinin kendilerinin ve başkalarının hayatlarını koruma ve silahlı ayaklanmayı bastırma meşru amaçlarına daha hafif bir sınırlama ile ulaşmalarının mümkün olmadığı, dolayısıyla ölümcül güç kullanmalarının mutlak zorunlu olduğu kanaatine varılmıştır.

33. Açıklanan gerekçelerle başvuruda öldürmeme yükümlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Yaşam Hakkının Usul Boyutu Bakımından Değerlendirme

34. Kamu görevlilerinin güç kullanımı neticesi ölüm meydana geldiği durumlarda kamu makamları üzerinde bu ölüm olayıyla ilgili etkili bir ceza soruşturması yapma yükümlülüğü oluşmaktadır. Bu yükümlülük yaşam hakkı bağlamında usul yükümlülüğü olarak adlandırılmaktadır. Anayasa Mahkemesi kamu görevlilerinin güç kullanımları sonucu meydana gelen ölümlerle ilgili ceza soruşturmalarının etkili olduklarının kabul edilebilmesi için sahip olmaları gereken nitelikleri birçok kararında ayrıntılı olarak açıklamıştır (etkili soruşturma yükümlülüğünde benimsenen temel ilkeler için pek çok karar arasından bkz. Cemil Danışman,§§ 95-100; Gazal Kolanç ve diğerleri, § 369).

35. Somut başvuruya konu olayda kamu makamlarının terörle mücadele operasyonlarında yaşanan çatışmalarda ölen bir kişinin bulunduğunu tespit etmelerinin ardından kendiliklerinden harekete geçerek ceza soruşturması başlattıkları anlaşılmıştır. Derhâl başlatılan bu soruşturma olayların karmaşık yapısı, olay tarihinde bölgedeki genel durum ve delil toplanmasındaki güçlükler dikkate alındığında makul sürede tamamlanmıştır. Başvurucu, yakının ölümü nedeniyle başlatılan soruşturmada belge örneklerine erişebilmiş; kendisini avukatla temsil ettirmiş ve kararlara itiraz hakkını kullanmıştır. Dolayısıyla başvuruya konu ceza soruşturmasında; resmî bir soruşturmanın resen başlatılması, soruşturmanın makul süratle yürütülüp tamamlanması, başvurucunun soruşturma işlemlerine katılımının sağlanması ve soruşturmanın gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olması koşullarının yerine getirildiği değerlendirilmiştir.

36. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında soruşturmanın bağımsız kişilerce yürütülmesi kriterinin Cumhuriyet savcılarının ağır silahlarla çatışmaların devam ettiği bir bölgeye bizzat giderek delilleri tespit etmeleri gerektiği şeklinde hiçbir şekilde yorumlanamayacağını belirtmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 373). Somut başvuruya konu soruşturmada arama kararlarının terörle mücadele operasyonlarına katılmayan adli kolluk birimlerince talep edildiği ve karar gereğinin uzman olay yeri inceleme görevlilerince yerine getirildiği anlaşılmıştır. Buna ek olarak adli kolluk görevlileri, daha sonra tutanağa bağladığı tüm işlemleri video ve fotoğraflarla kaydederek soruşturmayı yürütmekle görevli Cumhuriyet savcılarının incelemesine imkân sağlamıştır. Soruşturma için kritik önemdeki ölü muayene ve otopsi işlemleri ise Cumhuriyet savcılarının ve adli tabibin bizzat katılımıyla usulüne uygun olarak yapılmıştır. Dolayısıyla somut olayda etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında soruşturmanın bağımsızlığının zedelenmemesi için imkânlar dâhilindeki tüm tedbirlerin alındığı kanaatine varılmıştır.

37. Başvurucuların soruşturmanın yeterli olmadığı yönündeki diğer iddiaları olayda sorumluluğu bulunduğu iddia edilen kamu görevlilerinin ifadelerinin alınmamasına ilişkindir. Soruşturmanın amacı, somut olayın ne şekilde gerçekleştiğini ortaya çıkarmak ve böylece kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında meşru olup olmadığını belirleyerek yaşam hakkını koruyan hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almaktır. Dolayısıyla ifade alma işlemi her soruşturmada yerine getirilmesi gereken otomatik bir zorunluluk olarak kabul edilemez. Bilakis ifade alma dâhil herhangi bir soruşturma işleminin yerine getirilmemesi ancak bu belirtilen amaç doğrultusunda faydalı olacaksa etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir.

38. Nitekim yaşam hakkının maddi boyutu bakımından ihlal edildiği iddiaları incelenirken açıklandığı üzere başvuru dosyasındaki deliller; girişleri barikat ve hendeklerle kapatılmış olan, yoğun silahlı çatışmaların devam ettiği bir bölgede elinde Kalaşnikof marka silahla bulunan V.A.nın silahlı saldırıda bulunmasını engellemek amacıyla meşru müdafaa şartları altında öldürüldüğünü göstermektedir. Bu tespitlere ve soruşturmada ulaşılan benzer sonuca göre toplanan deliller olayın koşullarında maddi gerçeği ortaya çıkarmış ve kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle soruşturma açısından kritik önemi olan delillerin somut olayın koşullarında özen yükümlülüğüne uygun olarak toplandığı, çatışmalara katılan görevlilerin ifadelerinin alınmamasının ise etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı bir delil toplama işlemi olmadığı kanaatine varılmıştır.

39. Bu açıklamalar ışığında V.A.nın ölümüyle ilgili soruşturmanın yeterli olduğu ve soruşturma neticesinde verilen kararların eldeki delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olduğu sonucuna varılmıştır.

40. Açıklanan gerekçelerle başvuruda yaşam hakkının usul boyutu bakımından ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.