Sır; gizli yani aleni olmayan, belirli şahıslar tarafından bilinen ve saklı tutulması gereken hususlar olup meslek sırrı ise mesleki faaliyet nedeniyle öğrenilen bilgilerdir. (Faruk Erem, Akın Altınok, Haluk Tandoğan, Bankalar Kanunu Şerhi, 7. bs., Ankara, Ayyıldız Matbaa, s. 328)
Açıklanması müvekkil için maddi ve manevi zarar tehlikesi taşıyan, hakkında cezai işlem uygulanmasına, olumsuz değer yargılarının oluşmasına yahut başkaları tarafından kınanmasına neden olacak tüm bilgi ve belgeler sır olarak kabul edilmelidir. (Eraslan Özkaya, Vekalet Sözleşmesi ve Kötüye Kullanılması, 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, s. 498)
Maddi ya da manevi zarar tehlikesi taşımayan ancak müvekkil tarafından gizli tutulması istenen bilgi ve belgeler de sır kavramına dâhildir.
Maddi ya da manevi zarar tehlikesi taşımayan ancak müvekkil tarafından gizli tutulması istenen bilgi ve belgeler de sır kavramına dâhildir.
Avukat ile müvekkil arasında mevcut olan güven ilişkisi nedeniyle, avukat; edindiği bilgileri gerek vekâlet sözleşmesi süresince gerekse de vekâlet sözleşmesinin sona ermesinden sonra saklamakla yükümlüdür. Avukatın mesleki faaliyet nedeniyle çoğu kez zorunlu olarak ulaştığı sırları saklaması güven ilişkisinin gereği olmasının yanı sıra hizmetin kamusal boyutu ile de yakından alakalıdır. (Semih Güner, “Sır Saklama Yükümlülüğü”, s. 46, çevrimiçi: 01.11.2015, http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2000-3/2.pdf)
Avukatlık Kanunu’nun 36. maddesinde, avukatların, kendilerine tevdi edilen veya avukatlık görevi gereği ya da Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri nedeniyle öğrendikleri hususları açığa vurmalarının yasak olduğu açıkça düzenlenmiştir. Anılan düzenleme kapsamında avukatın saklamakla yükümlü olduğu ve tanıklıktan çekinme hakkı bulunduğu sırlar, mesleğinin icrasına ilişkin olarak öğrenilen ve edinilen sırlardır.
Avukat, gizli kalması gereken bilgileri avukat olması nedeniyle görev aldığı baro ve Türkiye Barolar Birliği organlarındaki faaliyet sırasında da öğrenmiş olabilir. Burada avukat ile müvekkil arasında doğrudan bir ilişki ve bir avukatlık sözleşmesi bulunmamakla birlikte, avukat bu bilgilere avukat olması yani, meslek mensubu olması nedeniyle ulaştığı için bu sırların da gizli kalması gerekmektedir. (Semih Güner, “Sır Saklama Yükümlülüğü”, s. 47, çevrimiçi: 01.11.2015, http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2000-3/2.pdf )
Müvekkilin sırrın açıklanmasında rızasının bulunması, vekâletin icrasının ya da müvekkilin ya da avukatın haklı menfaatinin sırrın açıklanmasını zorunlu kılması ve müvekkile ait sırların kanunen açıklanmasının zorunlu olduğu hallerde sır saklama yükümlülüğü ortadan kalkabilir.
Avukat, müvekkilinin rızasını alarak edindiği sırları üçüncü kişilerle paylaşabilir. Avukatlık Kanunu’nun 36. maddesinde; avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi gerekse Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri nedeniyle öğrendikleri hususlarda tanıklık edebilmeleri için müvekkilin muvafakatini almalarının zorunlu olduğu düzenlenmiştir.
Vekâletin icrasının ya da müvekkilin haklı menfaatlerinin sırrın açıklanmasını zorunlu kıldığı hallerde vekil sır saklama yükümlülüğüne aykırı davranabilir. Doktrinde müvekkilin çıkarları için sırrın açıklanmasının müvekkilin farazi rızasıyla meşrulaştırılacağı ifade edilmektedir. (Özcan Günergök, Avukatın Sır Saklama Yükümlülüğü, s. 660, çevrimiçi: 01.11.2015,http://www.erzincan.edu.tr/birim/HukukDergi/makale/2003_VII_32.pdf )
Örnek olarak, avukatın davanın ya da savunmanın dayanağını teşkil eden bilgileri hâkime açıklaması gösterilebilir. (Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. II, 5. bs., İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2010, s. 454) Bu gibi hallerde, açıklanması zorunlu olan bilgiler sadece konu ile ilgili kişilerle belirli bir sınır içerisinde paylaşılmalıdır.
Sırrın açıklanması avukatın haklı menfaati nedeniyle de söz konusu olabilir. Örnek olarak; müvekkilin görevi ihmal suçu nedeniyle avukat aleyhinde şikâyet yoluna gitmesi ya da avukatın vekâlet ücretinin tahsili amacıyla dava yoluna başvurması nedeniyle müvekkile ilişkin sırların açıklanması verilebilir. Bu durumda, avukatın haklı menfaatinin bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim savunma hakkı temel bir hak olup bir davada taraflardan biri savunma hakkını dilediği şekilde kullanırken diğer tarafın bu hakkını kullanmasının sınırlanması eşitlik ilkesine aykırıdır. (Feridun Müderrisoğlu, Avukatlıkta Vekalet ve Ücret Sözleşmesi ve İçtihatlar, Ankara, Ayyıldız Matbaası, 1974, s.67)
Avukatın, sır saklamakla yükümlü olduğu bir konuya ilişkin tanıklık yapması gerekebilir. Bu durumda avukatın sır saklama yükümlülüğü ile tanıklık görevi birbiriyle çatışacaktır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 46. maddesinde meslek ve sürekli uğraşı nedeniyle tanıklıktan çekinebilecek kişiler ve çekinme koşulları düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, avukatlar ile stajyer ve yardımcıları, hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları, diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensupları, mali işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterleri hizmetleri nedeniyle öğrendikleri konularda tanıklık yapmaktan çekinebilir. Aynı şekilde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 249. Maddesinde kanun gereği sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklığına başvurulacak kimselerin, bu hususlar hakkında tanıklıktan çekinebilecekleri düzenlenmiştir.
Gerek CMK gerekse de HMK düzenlemesi açısından sır saklamakla yükümlü olan kişilerin görevleri ile ilgili konularda tanıklıktan çekinmeleri kendi takdirlerine bırakılmıştır. İlgilinin rızası bulunmasa dahi sır saklamakla yükümlü olan kişiler görevleri ile ilgili konularda tanıklık yapabilecek ve bu durum sır saklama yükümlülüğüne aykırılık teşkil etmeyecektir. Ancak, ilgili kişi tarafından tanıklık yapılmasına rıza gösterilmesi halinde sır saklamakla yükümlü olan kişiler tanıklık yapmaktan kaçınamayacaktır. Bu durumda tanıklık görevi zorunlu olarak yerine getirilecektir.
Avukatlar yönünden farklı düzenlemeler yapılmıştır. İlk husus olarak, avukatların meslek nedeniyle edindikleri sırlar hakkında tanıklık yapabilmeleri müvekkilin rızasına bağlı kılınmıştır. Diğer meslek mensubu kişilerden farklı olarak, avukat ile stajyer ve yardımcılarının meslek nedeniyle edindikleri sırlara ilişkin tanıklık yapabilmeleri kendi takdirlerine bırakılmamış müvekkilin rızasına bağlı kılınmıştır. Nitekim avukatın müvekkilinin rızası nedeniyle tanıklık yapması halinde sır saklama yükümlülüğünün ihlali söz konusu olmayacaktır. Müvekkilinin rızası bulunsa dahi avukatların diğer meslek mensuplarından farklı olarak tanıklıktan çekinebileceği ve tanıklıktan çekinmenin hukuki ya da cezai sorumluluk doğurmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Netice itibariyle, avukatlar mesleki faaliyet kapsamında edindiği sırları saklamakla yükümlüdür. Ancak, müvekkilin sırrın açıklanmasında rızasının bulunması, vekâletin icrasının ya da müvekkilin ya da avukatın haklı menfaatinin sırrın açıklanmasını zorunlu kılması ve müvekkile ait sırların kanunen açıklanmasının zorunlu olduğu hallerde sır saklama yükümlülüğü ortadan kalkabilir. Bu gibi durumlarda somut olayın özelliklerinin ve menfaat durumunun dikkate alınması gerekmektedir. Açıklandığı üzere, avukatların mesleki faaliyet kapsamında edindiği hususlarda tanıklık yapabilmeleri müvekkilinin rızasına bağlıdır. Ancak tanıklık yapmaları konusunda müvekkilinin rızası söz konusu olsa bile avukatların tanıklıktan çekinme hakkı mevcuttur.
Bu köşe yazısı, sayın Av. Çiğdem ÇİLCİ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
Bu köşe yazısı, sayın Av. Çiğdem ÇİLCİ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)